27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 MAYIS 1989 DİZİ YAZI CUMHURfYET/7 Süt ve kaııla beslenen Masailer Kara Afrika'da Beyaz Leke NlLGÜN CERRAHOÖLU Önce fcöle tacirlerine, sonra Avrupalı sömürgecilere korku salan savaşçı kabile, hâlâ geleneklerini koruyor Masailer gıda sorunlarını, genellikle, örneğin sabah kahvaltısında bir litre süt içiyorlarsa, akşam yemeğinde de bir litre kan içerek hallediyorlar. Bunun için özel bir okla hayvanın boynunda ufak bir delik açıyorlar ve kanını bir kâseye toplayıp; deliği tekrar otlarla sararak kapatıyorlar. Bunun dışında hayvanın kemikleri, tabak ve takı yapmaya, derisi, üzerinde yatmaya, gübresi ev yapmaya, idrarı da biralarına katmaya yarıyor. sailer, sürülerinin sutü ve kanı ile besleniyorlar. Gıda sorununu, genellikle, örneğin sabah kahvaltısında bir litre süt içiyorlarsa, akşam yemeğinde de bir litre kan içerek hallediyorlar. Bunun için özel bir okla hayvamn boynunda ufak bir delik açıyorlar vekanını bir kaseye toplayıp; deliği tekrar otlarla sararak kapatıyorlar. Bunun dışında hayvanın kemikleri takı ve tabak yapmak için, derisi üzerinde yatmak için, gübresi, ev yapmak, idran da biralanna katmak için kullanılıyor. 4 MASAIMARA (KENYA) Ekvatorda, çabuk akşam oluyor. Karen Blbcen'in "Ont of Africa" da anlattığı "kuru, yanık, çömlek" renklerini görebilmek için, gün batımında göz açıp kapayana dek süren o sihirli anı beklemek gerek. Işığa, filtreyle çekilen fotoğraflar gibi düşümsü bir doku kazandıran o gün batımı anında, etraftaki canlı cansız tüm varLklar etkileyici bir büyü kazanıyorlar. Işte günun ufukta tamamen yitip gitmeden önce tereddüt ettıği o son 510 dakikalık zaman diliminde, Uk kez gördüğüm iri, hoyrat gövdeli "baobab" ağacı, bugün Afrika'nın belleğimde bıraktığı en kalıcı anılardan biri. Gövdesindeki kocaman damarları ve yanlara doğru uzayan eciş bücüş dalları ile yaşlı büyücülere benzeyen bu ağacın altında, Afrikalıların neden büyü yaptıklannı anlamak güç değil. Sıcak, kuru düzlüklerin ortasında hemen dikkati çeken gizemli, yalnız, fakat görünüşleriyle gerçekten de kötü ruhlara kafa tutabilecek güce sahip olduklan izlenimini veren ağaçlar bunlar. Çeşitli kısımlannı yiyecek, incikboncuk, yapışkan, lastik, lif, ilaç ve kumaş yapmak için kullandıkları bu ağaca Afrikalılar tapıyor. Ve yeryüzünde en uzun yaşayan canlı varlık (2000 yıl) olarak tanınan ağacı, tanrının dünyayı yaratırken bahçesinden attığını söylüyorlar. Toprağı delmek haysiyet kıncı Masailer kutsal gördükleri toprağı delmeyi haysiyet kınq bulduklan için tarım yaprruyorlar. Aynı nedenlerle ölülerini bile gömmüyorlar ve yırtıcı hayvanlara bırakıyorlar. Var olduklan günden, yüzyıhn eşiğıne dek yaşamlannı değiştirmeyen, ehlileşmeyi kabul etmeyen bu savaşçı insanlar, Kenya ve Tanzanya hükümetleri için en büyük sorunlardan birini oluşturuyorlar. Sömürgecilik dönemınde tngiliz sömürgesi Kenya ile Tanganika (şimdiki Tanzanya) arasında rastgele ve suni olarak çizilmiş olan sınırların Masailer için hiçbir anlamı olmadığından, kabile iki Ulke arasında sürekli göçebe olarak yaşıyor ve yerleşmeyi reddediyor. Ne Tanzanya ne de Kenya hükümetleri, göçebelikleri nedeniyle sayılan bile saptanamayan bu insanlara resmi dilleri olan tngilizce ya da Svvahili'yi öğrenmeye, okula gönderme>'e, Batılı giyim tarzım, yerleşmiş tarımı kabul etmeye raa edebiliyorlar. Masailer, her zaman yaptıklan gibi komşu kabilelerin sürülerini talan ederek ormanın içine gönderdikleri "morani" adlı genç savaşçılanmn vurduğu aslanlann eti, sürülerinin sütü ve kanıyla beslenerek yaşamaya devam ediyorlar. Dans eden genç Masaiteri, bir zaman sonra 78 yıl sürecek ve ormanda yalnız olarak geçirecekleri askerlik bekliyor. (Fotoğraflar ahşap kulübe, basit ve temiz iki yatağın bulunduğu birer oda ve banyodan oluşuyordu. Hepsi de göl tarafına bakan sivrisinek teliyle önülü pencerelerin çoğunda bir cam bile yoktu. Gecenin bir saatinden sonra kapatılan jeneratörle tüm ışıklar sönüyordu. Ve "Turkana Lodge" ile dunya arasındaki tek bağlantıyı, resepsiyondaki radyo sağlıyordu. Verandada oturanlann hemen tümü ya misyoner ya da buralara uluslararası örgütlerin yardım projelerini denetlemeye gelen uzmanîardı. Örneğin Oklahama'dan gelen 21 yaşmdaki Amy, yerlilere "gercege giden yolu", Protestanlığı öğretmeye gelmişti. 'aolo) Sonsuz düzlükler Serengeti düzlükleriyle Masai Mara arasında baobab ağaçlarına rastlanmıyor. Dünyanın en muhteşem ağaçlan arasında sayüan baobabların vahşi güzelliğiyle yarışamasa da savananın sarı otları arasında bir şemsiye gibi yanlara doğru açılan narin kollarıyla beliren "şemsiye akasyalan" da Afrika doğasımn en karakteristik ağaçlarından biri. "Sonsuz Sünnet edilen kızlar düzlükler" anlamına gelen Tanzanya'daki SeToplumun hizmetinde bir savaşçı, yani rengeti ile Kenya tarafında kalan Masai Mara arasında alabildiğine uzanan savanamn tek "morani" olmak, 1617 yaşında yapılan sündüzeliğini bölen bu ağaçların gölgesinde, Af let töreniyle gerçekleşiyor. 1213 gibi daha rika'nın en ilginç kabilelerinden biri yaşıyor. cak yaşlardaki klitoristleri kesilerek sünnet Birlikte yaşadıkları vahşi hayvanlar gibi, mev edilen kızlardan farklı olarak erkekler, bu simden mevsime, bir bölgeden diğerine göç eden ve bu düzlüklerin Kenya'daki bölümüne (Masai Mara) adını veren bu kabile, safari meraklısı turistler tarafından, en az görmeye geldikleri aslanlar ya da filler kadar ilgiyle izleniyor. Sömürgeci beyazlann buraya varmasuıdan önce, çoğunluğu oluşturan Kikuyu kabilesiyle birlikte Kenya'nm sahipleri olan bu ince, uzun boylu, zarif Nilotik ırk, Batılılann buraya taşıdığı yaşam kahplarını reddediyor ve yüzydlık geleneklerine göre yaşıyor. Öbtir dünyayı garantilemek Yaşamında ilk kez Oklahama'mn dışına çıkan Amy, misyoner kardeşleriyle birlikte ciple 45 dakika mesafedeki, Turkana'run en büyük yerleşim merkezi Lodwar'da kalıyordu. "Liberty Pioneers't adlı misyonun sponsorluğunu yapan J.FonvelI, haritanın üzerinde saptadığı bu ıssız yöreye ABD'den gönderdiği oğrencileri, her 6 ayda bir değiştiriyordu. Yer Hayvanlarla bir arada Her yerde ellerinde mızraklar, üzerlerinde eski Romalılar gibi tek omuzlarından bağladıklan kırmızı, mor kımaş parçalanndan yapılmış pareoları ile gezen Masailer, " b o m a " adı verilen ve oda denilebilecek iki bölümden oluşan, çamur, çıta ve gübreden yapdmış kulübelerde oturuyorlar. Bomaların ilk anda, karanlık ve dumandan hiçbir tarafı görulmüyor. Aydınlanmak ve yemek pişirrnek için yaz, kış yakılan ateşin dunıanına tahamrnül edebildiğiniz takdirde, kulübenin iki bölümden oluştuğunu seçebiliyorsunuz. Çoğu kez içinde şilte bile bulunmayan bomalann bir bölümünde insanlar, yuvarlak kulübenin içinde kavisli bir koridorla aynlan bölümünde ise hayvanlar yaşıyor. Masailerin çoğunun ciğerlerinden hasta olmasına yol açan bu sürekli dumanın yanı sıra, içeriden yayüan ve dayanılması güç, kesif bir koku uzun boylu misafirliği güçleştiriyor. Her tarafınıza işleyen bu ekşimtrak koku, Masailerin kendi yaptıklan ve her gün kullandıkları bir güzellik kreminden kaynaklanıyor. Bir çeşit tereyağına benzeyen bu kremi daima ciltlerine sürüyorlar ve Afrika güneşinden, türlü sinek ve böceklerden korunduklanna inamyorlar. tncik boncuğa, estetiğe ve koketliğe özel duyarlığı olan Masai erkekleri, yelesini teşhir eden erkek aslanlar gibi uzattıklan saçlarının bakımını her şeyin üstünde tutuyorlar. Kına rengindeki kınl bir tozdan yapılmış bir kremi saçlarına süren Masai erkekleri, birbirlerinin başına ince ince ayrılmış uzun örgüler örmek için saatlerce yardımlaşıyorlar. Kadınlar için şıkhk sembolünü ise muntazam bir kafatası sergileyen tamamen tıraş edilmiş bir baş oluşturuyor. Gerek kadınlar, gerek erkekler üzerlerine sardıklan kumaş parçalanndan açık kalan yerlerini, gerçek bir renk cümbüşü yaratan boncuklardan yapılmış iri kolyeler, attıkları her adımda şıngır şıngır ses çıkartan ayak bilezikleri ve küpelerle kaplıyorlar. Nitekim güçlükle girebüdiğim bomalardan birinde, etrafımı alan Masai kadınlannın en çok ilgilendikleri aynntı, giysilerim ya da elimdeki fotoğraf makinesinden ziyade takılanm oldu. tlgiyle yüzüklerimi uzun uzun inceleyen kadınlarla aramda tercümanlık yapan rehber James, bunlan kendilerine btrakmam karşılığında hemen bir keçi vermeye razı olduklarmı söyledi. ' Masailerin serveti sürüleriyle ölçülüyor. Örneğin 100 ineği olan bir adam Masai ölçülerine göre milyarder sayılıyor. Birbirlerini "inşallah ineklerin iyidir" diye selamlayan Masailer için, her inek ya da keçi mistik bir anlam taşıyor. Bu nedenle bankadaki tasarruf hesabı gibi biriktirilen hayvanlar genellikle satılmıyor ve kesilmiyorlar. Gnu ve antilop sürülerinde ilk kararı kimin aldığı bilinmiyor. Fakat bu düzlüklerde yaşayan 3 milyon hayvandan birkaçı havayı kokluyor ve "Lake Victoria"nın verimli otlaklarına doğru koşmaya karar veriyorlar. Bu mesaj 1.5 Mütevazı bir bahkçıhk projesi milyon gnu, 500 bin "Turkana Lodge"un karşı kıyısında karangazal, 300 bin zebra ve lığın içine süzülen tek ışık ise Pietro Martilaboratuvarlarından çıkıyordu. Bazı 65 bin impala geyiğini de no'nun geç saatlere dek laboratuvarlannda çageceler harekete geçiriyor ve lışan Martino, işi bittikten sonra jeneratöıü kapatıyor ve gölün az ötesinde birkaç Afrika büyük göç başlıyor. Masai erkekleri yelesini teşhir eden aslanlar gibi uzattıklan saçlannı her şeyın ustunde tutuyorlar. leri üzerinde hiçbir engelle karşılaşmadan bü>üyen rüzgârlann sesini dinlemek en iyisi. Bahçenin her tarafına konan; "dikkat gece bahçede dolasmak tehlikelidir" ilanlanm gerçekten hesaba katmak gerekiyor. Çünkü el ayak çekildikten sonra gazal, zebra, zürafa hatta bazen yaban öküzu gibi hayvanlar bungalowlann arasında dolaşıyor. "Keekorok Lodge" cennetinde, airconditionh bungalov*larından "Afrika seriivenini" seyrederek yaşayan turistler, bu iş için bir gece, tam pansiyon adam başı 350.000 lira ödüyorlar. kuru mevsimin güneyde kurutruğu otlann yerine, kuzeydeki "Lake Vicloria"nın verimli otlaklarına doğru koşmaya karar veriyorlar. Bu mesaj sudaki dalgalar gibi yoredeki 1,5 tnılyon gnu, 500 bin gazal, 300 bin zebra, 65 bin impala geyiği ve diğer ot yiyenler arasında dağıhyor ve buyük göç başlıyor. Ot yiyicilerin peşinde olan aslanlar, leoparlar, çitalar da arkadan geliyor. Hayvanlann 2 mılyon yıldan beri sergiledikleri bu büyük gösteriyi izlemek için havalanan balonda bir saat çabuk geçiyor. Çok güçlü teleobjektiflerle yapılabilen fotoğrat safarileri için çok elverişli olan balon, fotoğraf meraklılarım çılgına çevirıyor. Adam başına yaklaşık yanm milyon liraya patlayan balonsenıveninin son kısmı, yumuşak bır yere konuşun ardından savanamn ortasında "Out of Africa" tarzmda yapılan bir İngiliz kahvaltısı ve soğuk şampanyalarla noktalileri anlamakta ve onlarla ıletişim kurmakta güçlük çeken Amy, her şeye rağmen Isa'nın mesajını buralara kadar taşımış olmaktan memnundu. Amy, Turkanalıların rnaddi gereksinimlerinden önce, manevi gereksinimlerinin karşılanması gerektiğini duşünüyordu. Ya sıtma yuzünden ya da göldeki krokodillere yem olarak orta yaşa bile erişemeyen Turkanalılar. Onlar da en azından öbür dünyayı garantilemeliydiler. luğundaki bu koca göl, keşfedildiği günden bu yana da pek değişmemişti. Yalnız hiçbir akarsunun dökülmediği kapalı bir göl olan Turkana'da sular buharlaşmayla hayli azalmış ve bugun tarihinin en düşük düzeyine inmişti. Buharlaşma nedeniyle derinliğinden yılda ortalama 3 metre su yitiren göl giderek tatlı su gölünden soda gölüne dönüşmüştü. "İıısanlığın beşiğinde" birkaç keçi, deve ve yaban eşeğinden oluşan "sürii"leriyle yaşayan yerliler, bu değişimden bir avantaj sağlayamamışlar ama krokodiller kelleyi kurtarmıştı. Suyun alkalin özelliğinden ötüru derileri fazla sert ve buruşuk olan krokodiller, çanta ve pabuç yapımı için makbul bulunmadıklarından, kıyıdaki insanlar gibi kendi kaderlerine terk edilmişlerdi. Turkana, "Anam" (Büyük su) dediği göle fazla yanaşmıyor ve çobanlıkla geçiniyordu. yazın 50 dereceyi bulan sıcakların samana dönuşturduğu dikenli birkaç akasya ağacı ve palmiyeden başka tek bir bitkinin yetişmediği bu doğada, Turkana ve gene burada yaşayan Samburu kabilelerinin, hayvanlarını nerede otlattıklan meçhuldu. Ama bu insanlar bir şekilde beslemeyi becerdikleri hayvanlarla beslenmeyi de beceriyorlar, sürülerinin kanı ve sütü ile kannlannı doyuruyorlardı. tnsanlardan çok krokodiller, su aygırları ve zehirli engerek yılanlannı banndırmaya müsait olan çölün ortasındaki bu gölün vahşi ve terk edilmiş dünyasının, inanılması guç bir cazibesi vardı. Gözün alabildiğine uzanan ve kahverengi ile sarının tum tonlarından oluşan volkanik kayahklann arasında, sabahın erken saatlerinde başlayan uğultulu bir yel, gün boyu büyüyor, yalnız gün bütürken biraz duruluyordu. Fakat bu çok sürmüyordu. Sakinleşen sulann üzerine gecenin çökmesiyle, aynı uğultu tekrar başlıyordu. "morani"ye geçiş dönemlerinde, belli bir süre ormanda yalmzlığa terk ediliyorlar. Orada sürekli yaptıklan yüksek atlama ve koşu gibi egzersizlerle güçlenen ve vahşi hayvanları avlanarak yaşamayı öğrenen genç moraniler, gözüpek savaşçı kesiliyorlar ve ilk kez bir kadınla birlikte olmak hakkını kazanıyorlar. Moraniler yaklaşık 78 yıl süren askerlik döneminin ardından, gençliklerinin ve gücun simgesi olan uzun, örülü saçlannı kesiyorlar ve evlenip çoiuk çocuğa kanşıyorlar. Savaşçı ve mihtarist gelenekleriyle korku saçarak önceleri köle tacirlerinin yöreye girmesini, sonra da yüzyıhn başına dek sömürgeci Avrupaülann zengin Kenya ovalarını ele geçirmesini önleyen Masailerin serüveni, bugün hâlâ turistleri, beyazlann Afrika'yı ilk keşfettikleri günlerde olduğu gibi heyecanlandınyor. Tek tük hükümet bursuyla Sorbonne Üniversitesi'ne gidenlerin bile tekrar ormana döndüğü Masailerin dünyasma el atan turizm, şimdiye dek mümkün olmayanı yapıyor ve doğalarına sadık kalan bu ırkı artık değiştiriyor. Özellikle Kenya'yı etkisine alan kitle turizmi, Masailere fotoğraf makinelerinin ruhlarını çalmadığını öğretmiş bile. "Picha, pkha" (tngilizce "pictnre" demeye dilleri bu kadar dönüyor) diye durduğunuz her yerde etrafımza birikiyorlar. Daha doğrusu boyunlanna ve bileklerine taktıklan tüm incik boncukları, ellerinde mızraklanyla yol kenarlarına dizilip turist ciplerinin geçmesini bekliyorlar. Kendisinin vereceği bir poz için 12 dolar isteyen Masai, bir o kadar da yanındaki ineği ve su guğümü içîn istîyor, parayı vermezsenîz, bîrdenbire bakir Afrika ormanlannın vahşiliğine dönen Masai tarafından mızraklanmak tehlikesiyle burun buruna gelebiliyorsunuz. Tanzanya'daki "Serengeti"den, Kenya tarafına geçince, smır kapısının az üerisinde birdenbire bir serap gibi "Keekorok Lodge" beliriyor. Bir geçit "Club Med" gibi air conditionlı 60 bungalow ve luks çadırdan oluşan, bakımlı çimenler, egzotik çicekler ve vahşi hayvanlann su içmek için yanaştığı bir deıe ile çevrilmiş, geniş bir yuzme havuzundan oluşan Batı standartlanndaki otel, Tanzanya'nın toprak yollannda gunler süren bir yolculuktan sonra birkaç asır atlamak gibi geliyor. Dünyada CocaCola'nın satılmadığı ender ülkelerden biri olan, bir şişe içme suyunun bile bulunmadığı Tanzanya'da, içmek zorunda kaldığımız litrelerce biradan sonra (yerel üıün bira Afrika'nın her yerinde bulunan tek 'meşnıbat'), "Keekorok Lodge"un şarap fiyatına satılan buz gibi suları en erişilmez lükslerden daha makbule geçiyor. Etrafı hiçbir duvar ya da çitle çevrilmemiş olan otelin bahçeye bakan terasında otururken, babuinler (bir çeşit maymun) bıraktığınız kahve fincanlarının içine başlannı sokarak yanm kalan kahvelerinizi bitiriyorlar. Geceleri ise otelin salonunda ya da odamzda Masailerin düzlük Krokodiller ve Turkanalar "Bir krokodil tarafından yenilen her Turkana karşılıgında, Turkanalılar 10 krokodil yerier." Dağ ve deniz kenanndan sonra 3. tatii evlerini Kenya'nm moda tatil cenneti Malindi'de yaptıran Milanolu bir aile>e "gerçek Afrika"yı göstermek için buraya getirmiş olan rehber Ali'nin hesabı ise buydu. Eski lavlar üzerinde, sönmüş bir volkan içinde, alkalik sulardan oluşan bu jeolojik cehennemde Ali'nin yaklaşımı oidukça doğal geliyordu. Gölde 30 bin krokodil yaşıyordu. Yılın 10 ayı boyunca cehennemi bir sıcağın kavurduğu. geri kalan aylardaki ender yağmurlarm ise büyük bir bataklığa çe\irdiği kıyılarda yaşayan Turkana, Samburu ve El Molo kabilelerinin toplam nüfusunun krokodillerin sayısına erişip, erişmediği ise meçhuldu. Golü sık sık çılgın bir denize çeviren fırtınalar da en az bu sularda yaşayan krokodil ve su aygırları kadar can alıyorlardı. Öyle ki, El Molo bu müthiş fırtınaların yönunü ve şiddetini tanımlamak için düzinelerce isim icat etmişti. En büyuk lüks: Balon safari Fakat taş devrinde yaşayan Masailerin yambaşında Bptılıların yaşadığı en büyük tuksü balonla yapılan safari oluşturuyor. Saat 5.30'da çay ve croissantla (çörek) uyandırılan turistler, 6'da bir cipe bindiriliyorlar ve Mara Nehri kıyısmda İngiliz çimenleri arasın kulubesinden oluşan köye çekiliyordu. Italya'nın kuzeyindeki zengin Torino'dan; Sudan, Etiyopya ve Uganda sımnndaki bu çöle iki >ıl önce gelen Pietro, yılın 10 ayında hiçbir şey üretilmesi mumkun olmayan bu topraklarda mütevazı bir "bahkçıhk projesi" başlatmıştı. tnsana düşman olan gölü "dost" yapmaktı amacı. 9 milyar liralık projenin teknolojisi "Pirelli"nindi. Ekip iki Avrupalıdan ibaretti. Toprağın içine kazılan her biri 5 bin metrekarelik 16 havuz, kauçuğa benzeyen bir maddeyle kaplanmıştı. Pietro Manino ve biyolog arkadaşı, bu havuzların yanıbaşında kurdukları laboratuvarda ürettikleri balıkları bir süre sonra havuzların içine salıveriyorlardı. Dev akvaryumlar gibi çölün ortasına oturtulan 2000 yılının havuzlan, 2 yıl içinde yerlilerin yiyecek ihtiyacını karşılayacak üretim düzeyine erişmişlerdi. Pietro aynca, ttalyan hükümetinin projeyle birlikte hediye ettiği 30 balıkçı teknesiyle kabilelere, göldeki krokodillere yem olmadan avlanmayı da öğretmeye çalışıyordu. Turkana turizmi "tnsanlığın beşiği"ne, genel anlamda. Pietro Martino ile ulaşan balıkçılığın yanı sıra, turizm de gölün yeni tanıdığı ekonomik faaliyetler arasına katılmıştı. Kenya'nm artık pek çok yöresine bulaşan kitle turizminden kaçan ve el değmemiş "son Afrika parçası"m arayan maceracı turistlerin son yıllarda dikkatini çeken Turkana turizmi, aslında toplam olarak ikiüç düzine insanı barındırabilecek iki motelden ibaretti. Oysa gerçeküstü bir düş gibi, dünyanın başlangıcına geri dönercesine zaman içinde yapılan bu yolculuğun kendine özgu şiirselliğinin ötesinde, bir turist olarak yapılacak pek az şey vardı. Gölün karşılıklı iki yakasında bulunan iki motel, turistlerin hizmetine birer motor sunuyordu. Bunlarla Kenya edebiyatına "yeşim denizi" diye geçen göl sulanna açılıp, saatlerce krokodiller ve su aygırlarını seyretmek mumkündü. Homo Erectus'un doğum yeri Turkana kıyılannın dünyanın en önemli arkeoloji merkezi olduğunu ortaya koyan Richard Leakev'e göre, burada iklim ilginç bir değişiklik göstermişti. tnsanın evriminin Doğu Afrika'da gerçekleştiğini keşfeden Leakey ailesinin bulgulanna göre, ilk insanların yaşadığı dönemde Turkana bir tatlısu gölüydu ve şimdi bir çol olan etrafı, zengin bir bitki örtüsu ve ağaçlarla kaplıydı. "Homo erectus" denen maymun sülalesinden gelen ilk dik insanın 2 milyon yıl önce bu kıyılarda yaşadığını bulan Richard Leakey, böylece insanlığın başlangıç tarihini, o zamana dek kabul edilen tarihten 1 milyon yıl geriye itmişti. Leakey'nin antropolojist olan karısı, 1972 yılında burada bulunan bir kafatasını en küçük parçalanyla bir araya getirene dek aylarca uğraşmıştı. Bu çahşmanın kafatasının içinde 775 santimetre küpluk bir beynin barındığı sonunda ortaya çıkmış, evrim içinde beynin gösterdiği buyumeyi kanıtlayan bu ilk veri, yöreye "insanlıgın beşiği" adını kazandırmıştı. Ne ki kıyılarında insanlıgın doğuşunu goren bu tarihi göl, bundan bir asır öncesine dek dünya haritalarına girememişti. Samuel Von Teleki adlı bir Macar aristokratının Afrika içlerine yaptığı bır keşif seferi sırasında 1888 yılında kazara keşfedilen 250 kilomelre uzun Tüm hayvanlann sahibi Bu Masai kadınları için büyuk bir özveriydi. Çünkü Masailerin serveti sürüleriyle ölçülüyordu. örneğin 100 ineği olan bir adam, Masai ölçülerine göre milyarder sayüıyor. Birbirlerini "inşallah ineklerin iyidir" diye selamlayan Masailer için, her inek ya da keçi mistik bir anlam taşıyor. Bu nedenle bankadaki t.'sarnıf hesabı gibi biriktirilen hayvanlar, genelhkle satılmıyor ve kesilmiyor. Cömert tanrı "Ngay" tarafından seçilmiş olduklarına inanan Masailer, evrendeki tüm hayvanlann sahibi olduklarmı düşündüklerinden, otlakta bulduklan başkalannın ineklerini ya da keçilerini de kendi sürülerine katmakta bir malısur görmüyorlar. Bunu çalmak değil, en doğal hakları olarak düşünüyorlar. Bu yuzden de komşu kabilelerle sürekli sürtüşme içinde yaşıyorlar. Masailerin hayvanlara verdikleri önem, biraz da hâlâ gereksinimlerini onlar sayesinde karşılamaktan kaynaklanıyor. örneğin özel bayramlar dışında hayvanlan kesmeyen Ma 'Afrika hatırası' ticareti Fakat Nairobi'den buraya dek uzanan 700 kilometrelik yolu iki gunde yapan turistlerin çoğu, bir kez vahşi Afrika'yı gördükten sonra, vakitlerinin büyuk bir bölümünu verandada bira üstüne bira içerek geçiriyorlardı. Daha enerjik olanlar, yerliler arasında "fotoğraf safarileri"ne çıkıyorlardı. Turistlerin bu zaafını derhal keşfeden Turkanalar, fotoğraf makineleri karşısında katı geleneklerinin tumünü unutmuşlardı. Parayı göstermeden fotoğraf makinesine bakmıyorlar, 50 Kenya Şilini'ni gösterince poz poz resim veriyorlardı. Hatta çoğu kez turistlerin otelden çıkmasına bile gerek kalmıyordu. Yerlilerle turistler arasındaki bu "Afrika hatırası" ticaıeti Balılılar için olduğu denli, yore halkı için de heyecan verici bir serüvene dönüşmüştü. Turkana bölgesi, çocuMardan çok krokodiller, su aygırian ve engerek yılanlannı banndırmaya elverişli. da göz kamaştıran "Governor's Camp"e göturüluyorlar. Burada da yapılan ikramlar sırasında balonlar şişiriliyor ve uçuşa hazırlanıyor. Balonları yere bağlayan ip kesilir kesilmez, genellikle bir ağaç yuksekliğinde yapılan uçuş başlıyor. Balon safarinin en iiginç yönü, hiç şüphesiz, savanamn sarı otlarıyla kaplı mekânlarının sarhoş edici genişliği oluyor. Goç mevsiminde ise, Serengeti'den Masai Mara'ya disiplinli ordular gibi bölükler halinde koşan "gnu'Mar (bir çeşit yabani inek), antiloplar, zebralar ve yaban okuzleri alacalı bulacah karınca sürülerini andırıyorlar. Birbirlerinin arasına kanşmayan bu gnuantilop sürülerinde iik kararı kimin, nasıl aldığı bilinmiyor. Fakat bu düzlüklerde yaşayan 3 milyon hayvandan birkaçı havayı kokluyor ve lanıyor. Turkana Gölii Yuksek verandanın bitıminde, çölün ortasında açılmış bir yarık gibi uzanan göl kıyısında, ipince uzun bacaklı çocuklar koşuşuyordu. Sıcak, aç \e kuru gerçeğin çocukları arada bir sessizliği bplen gülüşmelerini kesip, buz gibi biralan ıçen bizlere bakıyorlardı. Yokluğun ve hiçliğın yanıbaşında bitiveren "Turkana Lodge"un ulasamadıkları refah serabının gizlerini ço/meye çahşıyorlardı akıllarınca. Aslında bu insanlar için "erişilmez bolluğu" simgeleyen otel, Batılıların standartlarında gerekli minimumu sağlıyordu. Çatısı kuru palmiye kamışlarıyla kaplı 18 mustakil SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle