Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 MAYIS 1989 CUMHURİYET/17 Halkevleri yargıya gidiyor ANKARA (Cumburiyel Bürosu) Halkevleri Merkez Yönetira Kurulu, bir polis memurunun yaralanması olayı gerekçe gösterilerek iki şubelerinin üçer ay sure ile kapatılması karannın iptali için yargı organlarına başvurulacağuıı bildirdi. Halkevleri Merkez Yönetim Kurulu, Ankara Valiliği ile Emniyet Müdürlüğü'nü, devletin ciddiyetine yakışır duzeyde görev yapmaya davet etti. Halkevleri Merkez Yönetim Kurulu'nun Halkevleri yönetim birimlerine ve üyelerine dün gönderdiği açıklamada, "Halkevleri tiizügünün 3. maddesi, biziere Atatiırk devrimlerini kesin bir dil\e savunmak ve ulusal demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olarak belirlenen cıırnhuriyetin nitdiklerini halka anlatmak, benimsetmek görev ini vermiştir. Hiçbir baskı ve yıldırma senaryosu bizleri bu görevi yerine getirmekten alıkoyamayacakbr" denüdi. AI\ uılMKA'nınGeneiMudurüMuşerrefHe• H l y l l kımoğlu'na gazetecilik mesleğinde 40. yılını doldurması dolayısıyla yakın arkadaşları bir yemek verdi Yemekte eski bakanlardan İlhan Ûztrak, eskı TRT Genel Müdüru Cem Duna, AA Genel Müdüru Betıiç Ekşi bulurtdu. AA Genel Müdüru Ekşi, yemekte Müşerref Hekimoğlu'na bir gümüş tabak hedıye etti (Fotoğraf: AA). İngiliz polisi iz peşinde reye birden ateş açması ve bir kişıyi öldurüp 14 kışiyı yaralamasından sonra İngiliz polisi saldırganı yakaiamak üzere yoğun bir çaba ıçine girdi Polisler uzun süre yerde boş kovanları toplayarak saldırganın kimliğine ilışkın bir ipucu aradılar. Ancak ilerleyen saatlerde saldırganın siiahsi2 bir polis tarafından yakalandığı öğrenildi. (Fotoğraf. Reuter) ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) Ankara Cumhuriyet Savcılığı, Balıkesir Barosu Başkanı Turgut İnal hakkında "Adliyenin manevi kişiğine saldın" suçunu işlediği gerekcesiyle dava açtı. Ankara Cumhuriyet Savcılığı, İnal hakkında soı uşturma yapılabilmesi için Adalet Bakanhğı'na yazılı izin için başvurdu. Adalet Bakanlığı Ceza Işleri Genel Müdürü Türker Muratoglu imzasıyla savcıhğa gonderilen yazıda, Turgut Inal'ın Ankara Çağdaş Gazeteciler Derneği'nde düzenlediği basın toplantısındaki sozleriyle "Adliyenin manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif ettiği"nin aıılaşıldığı kaydedilerek, "Bu itibarla, sanık avukat Turgut tnal hakkında söz konusu suçtan dolayı takibat yapılmasına izin verilmesi diişünülmektedir" denildi. Baro başkanına dava Yılın düğünü Avustralyalı ünlü film oyuncusu Paul Hogan'ın tazı Lauren (20), pazar günü 23 yaşındaki bir ressamla eviendi. Lauren, babası gibi sinema oyuncusu olmak istemediğini ve ev kadını olacağını soyluyor. 200 davetiinin katıldığı düjjün töreni Avustralya'da yılın düğünü olarak niteleniyor. (Fotoğraf: AP) HABERLERIN DEVAMI Ozal ve Bunalımdan Medet Ummak (Baştarafı 1. Sayfada) Gerçek ne yazık ki budur. Başbakan Ozal, bu konuda baştan beri gerekli ciddiyet ve sorumluluk çizgisinde davranmadı. Tüm uygar dünyada, demokrasinin geçerli olduğu ülkelerde işçi bayramı olarak kutlanan 1 Mayıs'ı yasaklarla kuşattı. Bununla da yetinmedi, apaçık tahrikçilik yaptı. Demokrasiye aykırı bir mantıkla, olay çıkmasın diye hak ve özgürlükleri askıya.aldı. istanbul'da daha önce belli bir meydan ve güzergâh saptanabilirdi. Böylece herhangi bir olay çıkması olasılığına karşı güvenlik önlemleri çok daha rahat belirlenirdi. Oysa bu yola gidilmedi. Belki de "olay çıkarmak isteyenteri" hoşnut kılan bir gelişme oldu bu; zira koca bir kent böylece "eylem alanı" haline gelebilmişti. Ve dün, istanbul sabahın erken saatlerinden başlayarak büyük bir gerilimi yaşadı. Güvenlik güçlerine karşı güç kullanmak ya da taş atarak saldırmak, kamu düzenini böylesine bozmak... Polisin göstericilere ateş açarak karşılık vermesi... Bütün bunları onaylamak hiç kuşkusuz olanaksızdır. Bununla biriikte böylesine olaylı ye gerilimli bir günü koca kente yaşatan, Özal iktidarıdır. Dün bir kişinin vurularak bitkisel yaşama girmesi ve birçoğunun yaralanmasıyla noktalanan.olaylann sorumlusu da siyasal iktidardan başkası olamaz. Bunun faturasını muhalefete çıkartmaya kalkışmanın inandıncılığı yoktur. Başbakan Ozal'ın 1 Mayıs dolayısıyla çekmiş olduğu çızgi, bir zamanlar sözünü çok ettiği, bugün de eder göründüğü hoşgörü, yumuşama, uzlaşma gibi kavramlara aykırıdır. Bunalım politikasından medet uman ANAP lideri yanılıyor. "7980 öncesi edebiyatı"y\a sonuç alamayacağını artık görmelidir. 26 Mart yerel seçimlerinde sandıktan çıkan oylar, bunu kendisine şimdiye dek anlatmış olmalıydı; demek ki anlayamamış. Bunalım politikasının ne Özal'a, ne de ülkeye yararı olabilir. 12 Eylül öncesi edebiyatı gibi, bu da sonunda ters tepecektir. Alman korkusu (Baştarafı 1. Sayfada) mesinin çeşitli nedenleri var: Bunlardan biri Amerikalı yetkililerin, sorunun antinükleer Alman kamuoyundan Avrupa kamuoyuna sıçrayarak tümüyle kontrolden çıkmasından korkmalan. Bir diğeri de Avrupa'nın ABD'nin manyetik alanından gjderek uzaklaşmasının doğurduğu sancılara karşı nasıl bir tedavi uygulayacaklannı henüz bulamamış olmaları. Avrupa'dan yukselen "kişUikli" seslerin Washington'da çek. ABD'nin şu anda izledigi resmi politika, antinükleer Alman muhalefetine, Kohl'ü yıpratabileceği kozlar verrnemek. Kohl'ün muhafazakâr hükümetine alternatif gözüken sosyal demokrat yeşiller koalisyonu düşuncesi dahi VVashington'un tüylerini diken diken etmeye yetiyor. ABD ile Almanya arasında aJışılmadık biçimde başgösteren gerginlik tamamen kamuoyu kaynaklı. Aslında Kohl'ün nükleer silahlarla ilgili görüşleri ile Washington'unkiler arasında temelde büyük bir fark yok. Nitekim 20 nısanda yapılan NATO toplantısında ABD ile Almanya arasında görüş bırliği sağlanmıştı. ABD, Almanya'yı 'Lance' modernizasyonu için sıkıştırmayacak, Almanya da Doğu Bloku ile SNF müzakerelerinde aceleci davranmayacaktı. Hatta ABD Savunma Bakanı Richard Cheeney, Brüksel'den Lance modernizasyonu için "okey'i almış" olarak döndüğünü açıklıyordu. Bundan bir gün sonra yapılan kamuoyu yoklamalannda büyük puan kaybettiği görülen Kohl, hemen hükümetini Brüksel kararlanndan soyutlayarak Doğu Bloku ile müzakerelerin açılmasını istiyor, diğer yandan da Dışişleri Bakanı Hans Ditrich Genscher ile Savunma Bakanı Sloltenberg'i durum değişikliğini Başkan Bush'a anlatmak üzere Washington'a yolluyordu. İki bakan Washington'a Doğu ve Batı bloklan arasında göriişmelerin nükleer topçu muhımrnatından başlaması yönündeki Alman planını sunarken, nükleer topçunun zaten çağın gerisinde kalmış bir sistem olması nedeniyle bunun "yaptlabilir" olduğunu Amerikan kanadının da teslim ettiğini açıklamaktan çekinmiyorlardı. Oysa ABD, SNF'lerin Doğu Bloku'nun konvansiyonel üstünlüğüne karşı caydıncı olması nedeniyle,topçu konusu kabul edilebilir dahi olsa, Doğu Bloku ile görüşmelere toptan karşı çıkıyordu. ABD ve Almanya arasında başgösteren bu çok boyutlu kriz, elbette çok boyutlu bazı sonuçlar çıkarılmasına da yol açtı: 1 Anti Kohl duygnlan Bu kriz, VVashington'un çizgisi dışına düşen liderlerin ne denli yoğun bir hırpalama kampanyasına hedef olabileceğini bir kez daha gösterdi. Son bir yıl içinde KKTC lideri Rauf Denktaş'a da benzeri bir kampanya uygulayan ABD, bu gerginlik sırasında Kohl'ün "Ülkesinin çıkarlan doğrultusunda hareket edip elmedigini" dahi sorguladı. 2 ABD Avrupa ilişkileri: Bu gerginlik bir kez daha gösterdi ki ABD'nin Avrupa kıtası ile ilişkilerinde karşısındaki en büyük sorun, DoğuBatı ilişkileri değil, BatıBatı ilişkileridir. ABD şu anda Batı Avrupa'nın ekonomik gucu ve kamuoyundan doğrudan etkileniyor, oysa Doğu Bloku Amerika'yı bu kadar fazla etkileyemiyor. Hatta ABD'nin Avrupa'daki bugünkü dengelerden hoşnut, bunlann bozulmasını istemediği söylenebilir. Nitekim ABD Harp Akademisi'nden Prof. Stephan Szabo, "Açık konuşalım statiikodan memnunduk. 40 yıldır banşı korudu, Alman sonınunu baskı altında tuttu, bize refah getirdi. Sovyetler Doğuyu, biz Batıyı almış tık. Onlar Polonya'yı blz Almanya'yı. Simdi bu iki kutuplu dünya Doğuda sarsılırsa, Batıda da sarsılacak ve biz Avrupa üzerindeki elkinliğirnizi kaybedeceğiz. Askeri >e siyasi kozumuz elimizden kaçarsa 1992'de ekonomik güç olarak ortaya çıkacak Avrupa'yı etkileme şansımız kaybolur" diyerek durumu özetliyor. 3 Almanya'nın asıl amacı: F. Alman Şansölyesi Kohl'ün çıkışı ABD'yi Almanya'ya karşı oldukça hassaslaştırdı. ABD, Almanya'nın "ost politik"i (doğuya dönük uyguladığı politika) konusunda zaten hep kuşkulu idi. ABD, Federal Almanya'nın kısa menzilH nükleer füzeler için müzakereye oturulması yöuündeki çağrısım, Avrupa'daki Amerikan askerinin çekilmesi yönünde Almanya'nın riske girebileceğinin ilk gösterisi olarak değerlendiriyor. Bir başka grup Amerikalı yorumu, "Endişeye gerek yok. Almanya klasik "ost politik"ini uygulu\or, ama son lahlilde bizle beraber hareket eder" diyor. Bu görüşe göre Almanya'nın SNF modernizasyonunu bloke etmesi "ost politik"in ilk safhası. Ikinci aşama Doğu Bloku ile müzakereye oturulması. Üçüncü aşama, iki Almanya arasında doğrudan müzakereler, dördüncüsü; iki Almanya'nın birleşme arayışları. Ayrıca F. Almanya, Sovyetler'in Doğu Bloku uzerindeki baskısı azaldıkça, bunu ekonomik olarak somürebilecek bir coğrafi konumda. 4 Amerikan askerleri: ABD ile Almanya arasındaki gerginlik sırasında bir kez daha görüldü ki ABD kamuoyu, Avrupa'ya Amerikan Doları akıtılmasına son derece alerjik. Hatta ABD'nin en ciddi stratejistleri dahi artık Avrupa'dan bir miktar Amerikan askerinin çekilmesi sırasının geldiğini düşünuyor. Kohl'ün çıkışı bu konuya bir kez daha dikkatleri çekti. Amerika'nın bütçe açığı bu psikolojik atmosfer ile birleşince önümuzdeki yıllarda bu konuda bir hareketlenme kaçınılmaz hale geliyor. UGUR MUMCU GOZLEM Vergide rekor kayıp Gelirden alınan vergıler Gelir Vergisı Kurumlar Vergisı Servetten alınan vergıler Motorlu Taşıtlar Vergisi Veraset ve Intıkal Vergisı Mal ve hizmetten alınan vergıler KDV Taşıt Alım Vergisi Akaryakıt Tüketim Vergisi Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisı Damga Vergisı Vergi gelirlen toplamı Kaynak: Malıye ve Gümrük Bakanlığı (Baştarafı 1. Sayfada) yasal olmayan yollardan kaybedildigi" bildirildi. Türkiye'deki vergi kayıplan vergi uzmanlanna göre şöyle gerçekleşiyor: • Yatınm indirimi, eguim, spor ve sağlık tesislerinin kazançları, vakıf kazançları, portföy işletmeciliği, hisse senedi, emisyon primleri, sanayi ve tarım ürünleri ihracatı ile dış navlun gelirlerine tanınan istisna ve teşviklerle büyük kuruluşlar gerçek vergi oraniarını ortalama uçte bire kadar düşürüyorlar. Fon ve öteki yasal yükümlülüklerle biriikte yüzde 49.5 vergi ödeyecek kurumlar ortalama yüzde 15 vergi tahakkuk ettiriyorlar, bunun yüzde 10'unu aşan bölumünü de ödemiyorlar. Bu indirimler beyana tabi Gelir Vergisi'nde de kendini gösteriyor. • Büyük gelir gruplanrun hemen altında yer alan ve Meclisi etkileyerek, yasal yoldan vergi avantajı sağlayamayacak durumdaki esnaf ve serbest meslekliler "vergi vermemenin adalet olduğuna" inanıyorlar ve vergi kaçırıyorlar. Muhasebe ve kayıt hilelerine başvuruyorlar. Türİciye'de Gelir Vergisi mukelleflerinin yüzde 85'inin, vergi oranı Vo25 olan ilk vergi dilimine girmeleri veya onu izleyen diümden vergi beyan etmeleri bunu gösieriyor. • Gayıi menkul rantlanmn vergisiz oluşu, faiz ve kira gelirleri üzennden düşuk vergi alınması, kamu iç borçlanma kâğıtlarımn 5 yıl süreyle vergi dışı bırakılması ve yılbaşından sonra ancak yüzde 10 ile vergilendirilmesi de vergi kaybına yol açıyor. • Ücretli ve maaşlılar dışında kalanların Gelir Vergisi ile Kurumlar Vergisi izleyen sene içinde mart ve nisan aylarından başlayarak uç taksitte ödeniyor. Enflasyonun yüzde 50'leri aştığı dönemlerde bu tahsilat yöntemiyle toplanan vergilerin yarısı baştan erimiş oluyor. • Tahakkuk eden vergilerin tahsilatının düşük olması da vergi kayıp ve kaçağı olarak ortaya çıkıyor. 1987 rakamlarıyla Türkiye'de gelirden tahsil edilen vergilerin tahakkuka oranı yuzde 88.3 olarak gözüküyor. Tahakkuk oranı bakımından servetten alınan vergiler ile veraset ve intikal vergileri son sırada bulunuyor. Servet üzerinden tahakkuk eden vergilerin ancak yüzde 64.4'ü, Veraset ve lntikal Vergisi'nin de yüzde 37.1'i tahsil edilebildi. Vergi tahsilatının tahakkuka oranı "kızgınlık" ölçusüne varan alınganlıklar yaratmasının bir nedenı de bu. Nitekim bu alınganlığın izlerirü önceki gün tüm Amerikan gazetelerinin manşetlerinde görmek mUmkündü. örneğin dış haberlere ağırhk veren New York Times, "SNF modernizasyonunda ABDSayın Özal, muhalefeti köşeye sıkıştırmak Avrupa yol aynmını VVashingiçin yaptığı bunalım arayışlarından vazgeçeton'un kızgınlığı artıyor" başlığırek, sonbaharda erken seçime gitmeyi içinı atarken, VVashington Post ise ne sindirmelıdir. Gecikmesi, hem kendisine, ABD'nin Avrupalılann tutumunhem ülkeye zarar verir. Böyte durumlarda dan uğradığı düş kırıklığını, Avhalkın oyuna başvurmanın tek geçerli yol ol rupa'daki Amerikan askerlerinin en azından yansının geri çekilmeduğunu, yakın siyasal tarihimiz acı örneklesini savunan "Goodpaster Plariyle söylüyor. nı"nı gündeme getirerek yansıttı. ABD'nin üç büyük TV şirketinden birisi olan ABC'nin önceki gece yayımladığı ana haber bülteninin bir numaralı haberini ise "Avrupa'da kim bizden yana, kim degil?" konulu parmak he1988 1985 1987 sabı oluşturuyordu. ABC, Türkiye'yi de Kanada, lngiltere ve 80.6 85.4 88.3 Hollanda ile biriikte "Amerika'88.6 89.9 82.8 dan yana olanlar" içinde saydı. 74.7 79.0 89.9 Türkiye, gerçi çeşitli vesilelerle 64.4 58.0 66.9 son olarak da Milli Savunma Ba84.5 86.0 61.2 kanı Safa Giray'ın ağzından 37.1 37.0 35.0 Brüksel'de açıklandığı gibi SNF 92.6 89.9 89.2 88.6 85.7 Ege ve Marmara'da iki konusunda "Amerika'dan yana" 93 0 99.2 99.5 95.0 denemeyecek bir çizgi izliyor. Angündür etkili olan lodos 99.3 92.9 98.9 cak nedense Amerikan yönetimi912 91.5 93.8 fırtınası, Çanakkale Boğaz nin üst kademelerinde Türkiye'93.2 trafiğini olumsuz yönde 91.8 88.9 nin Amerika ile biriikte davrana88.0 89.6 etkiliyor. Babakale 84.9 cağı yolunda bir izlenim var. Alt önlerinde dün sabaha karşı kademelere doğru inilip bizzat dosyamn başındakilerle konuşulekonomi üzerinde yarattığı sonuç batan balıkçı teknesindeki duğunda Türkiye'nin nüansları Can Aykök ve Ramazan lar da şöyle değerlendiriliyor: gayet iyi biliniyor, ama üst kade• Kamu yatınm ve harcamala Yakacak kayboldu. me, ABC'nin haberine de yansın sağlam kaynaklara dayandınlÇANAKKALE (Cumhuriyet) dığı gibi Türk liderlerinin bu komadığı için iç ve dış borçlarımız nuda Amerika'dan ayn düşmeyehızla arttı. Bütçe sürekli açık ver Ege ve Marmara'da iki günden ceğine inanıyor. Bu bakımdan bu yana etkili olan lodos fırtınadiği için enflasyon hızlandı. GeABD başkentinde ttalya, Yunalirleri oranında vergi vermeyenle sı Çanakkale Boğazı'nda deniz nistan, Fransa ve Federal Almanrin enflasyon sayesinde elde ettik trafiğini olumsuz yönde etkiler ya'ya karşı olduğu gibi Türkiye'leri haksız kazançlar ise yatırıma ken, dün sabaha karşı 02.00 sıra ye "staik" bir bakış yok. Bunun lannda Babakale önlerinde bir badönüşmedi. lıkçı teknesinin batmasına ve iki doğal bir sonucu olarak da "NA• Gelir dağılımı daha da bozul gemicinin kaybolmasına neden TO kamuoyu" denilince Wasdu. Vergide en yüksek oranı öde oldu. hington'un aklına diğerleriyle biryen ücretliler ve maaşlılar bir de iikte Türk kamuoyu gelmiyor. Ayvahk'tan Bozcaada'ya balık enflasyonun altında ezilince gelir dağılımındaki bozulma hızlandı. avına gitmek üzere yola çıkan Emin Onur'a ait 7 metrelik balıkçı Kamuoyu • Vergi toplayamadığı için sağ teknesi Babakale önlerinde fırtılam geliri bulunmayan kamu sek naya yakalandı. Hızı saatte 80 kiOysa kamuoyu faktörü önütörü, yeni yatınm yapamadı. Ka lometrenin üzerine çıkan fırtına müzdeki günlerde ABD Avrupa mu, kendi finansmanını sağlama sırasında su almaya başlayan ba ilişkilerinde ön plana çıkacak. yabümek için özel sektörün havu lıkçı teknesinde bulunan Emin Nükleer konularda Türkiye'nin zuna da el attı. Sermaye piyasa Onur'la biriikte Can Aykök ve ABD nazannda yoksun olduğu sından, vergiden muaf kamu kâ Ramazan Yakacak batmak üzere bu koz, NATO ülkeleri ile ilişkiğıtlan yoluyla her yıl trilyonlara olan tekneyi terk etmek zorunda lerinde Amerika'nın en fazla çevaran kaynaldar çekti. Bunun so kaldı. Teknedeki iki can yeleğini kindiği kart. Nitekim ABD Kohl'nucunda sermaye piyasasının yüz Emin Onur ile Can Aykök aldık "•n çıkışının Gorbaçov'un "üçünde 95'ini kamu menkul kıymetle tan sonra Recep Yakacak da bir cü sıfır" önerisine zemin hazırri oluştururken, iç borçlar da 16 buz sandığına tutunarak denize layacağından ürkrnesine karşın trilyon liraya çıktı. Kamunun, atladı. Ancak dalgalarla boğuş Avrupa kamuoyunu daha fazla özel sektörün kullanabileceği fon maya başlayan balıkçılardan Ay "bassaslaştırmamak" için aklına kaynakları talebi artmca faizler kök ve Yakacak bir süre sonra gelenleri hep yutuyor. Nitekim yükseldi. özel sektör de yukselen gozden kayboldu. Tekne sahibi Kohl'e çok içerlemelerine karşın faizler ve bulunmayan kaynak Onur ise yuzerek sahile çıkmayı bugüne kadar ne başkan Bush, ne karşısında yatınm yapamadı. başardı. Babakale köyüne 500 de Dışişleri Bakanı James Baker Yüksek kredi faizlen yeni yata metre açıkta meydana gelen olay Almanya'nın seçtiği yolu, doğrurımlan engellemesinin yanında dan sonra iki balıkçıyı arama ça dan eleştirmedi. Ama Ingiltere ve mevcut şirketlerin finans yapıla lışmalarından bir sonuç alı Hollanda üzerinden Bonn'u yurıru da bozdu. muşatmaya çalıştıklan da bir gernamadı. Çanakkale'de lodos Balıkçı teknesi battı: 2 kişi kayboldu 2000'e Doğru Dergisı yargılandı İSTANBUL (AA) "2000'e Doğru" Dergisi'nin sorumlu mudürü TUnca ArsJan hakkında, dergide yeralan bazı yazılarda, "milli duygulan zajıflatıa yayın ve böliicü propaganda yapıldığı" iddiasıyla açılan davaya başlandı. İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'ndeki duruşmada okunan iddianamede, sanığın, derginin 12. sayısında yer alan yasadışı TDKP ve TKPML merkez komiteleri ile Adnan Uluçınar imzalı mektuplarda TCK'nın 1423 ve 1424 maddelerine muhalefet edildiği gerekcesiyle 14 yıla kadar hapisle cezalandınlması istendi. Sorgusu yapılan Tunca Arslan, dava konusu yazılarda suç unsuru görmediği için yayımlanmasına izin verdiğini söyledi. Duruşma, Adnan Uluçınar imzalı yazının yurtdışından gönderfldiğinin belgelenmesi amacıyla ileri bir tarihe bırakıldı. (Baştarafı 1. Sayfada) Demek ki sayılmaz. Peki nıçin? Niçin olacak? Burası Türkiye. Bunun için! Türkiye'de temel hak ve özgürlüklerin kullanılması bile hep bir "medeni cesaret" konusu olmuştur. 1 Mayıs yasak! Niçin yasak? 1 Mayıs bütün NATO ülkeJerınde kutlanıyor. Hem NATO ülkelerinde kutlanıyor hem de mollalar rejimindeki İran'da. ve Afrika ülkelerinde de. Türkiye'de yasak! Niçin İstanbul'da Vilayet binasının burnu dibindeki Cagaloğlu Alam'nda kılınan "gösteri namazı"na ses çıkarılmıyor da sendikalann 1 Mayıs kutlamalarına cop ve silahla karşılık veriliyor? Halkın temsilcileri olan milletvekillerl tartaklanıyor. Öyleyse adını koyalım, bunun adı açıkça "tahakküm"dür Yasaların yazdığı anlamda "tahakküm"! Devletin, egemen sınıflar adına bir başka sosyal sınıf üzerinde, bu sosyal sınıfın örgütleri üzerinde kurduğu bir tür "terıa/cküm"dür bu! Demokrasilerde bütün sınıfiara, bütün kesimlere söz ve örgütlenme hakkı verilir. işçilere de, işverenlere de, sağcılara da, solculara da... Herkese. Hükümet, silahsız ve saldırısız yasal gösterilere izin verse hiçbir sorun çıkmazdı. Fakat Başbakan, 1 Mayıs konusunda işçilere meydan okuyarak yasal gösteri olanağını kendisi yok etti. Seçim konuşmalarında komünist partilerinin serbest bırakılması gerektiğinden söz eden ve "guç odaklan"ndan yakınır görünen Başbakan, konu 1 Mayıs kutlamasına gelip dayanınca 12 Eylül generallerinden de katı ve "güç odakları" kadar buyurgan ve yasakçı oluyor. Bu gerilimi yaratan Başbakan öza/'dır. Ozal, işçilere karşı MESS Başkanı ya da 12 Eylül hükümeti Başbakan Yardımcısı kimliğine bürünmektedir Devletin görevi, olay yaratmak değil, çeşitli kışkırtmalara açık olan bu tür olayları, güvenlik güçleri aracıhğı İİ6 önlemektir. İstanbul polisi, Tarlabaşı'nda ille de sılah kullanmak zorunda mıydı? Diyelim ki, göstericiler polıse taş attılar... Plastik mermi yok mu? Tazyikli su yok mu? Gözyaşartıcı bomba yok mu? Haydi silah kullanmak gerekti diyelim, havaya ateş etmek yok mu? Niçin kalabalığa ateş ediliyor? Kim veriyor bu ateş emrini? Kimin silahından çıkıyor bu mermiler? Polis telsizlerinde "Çanakkale şehitieri adına vurun" emirieri duyuluyor. Kim kimi, niçin vuruyor? Işçiyi polise; polisi işçiye kim düşman ediyor? Yoksul polislerle yoksul işçiler, niçin karşı karşıya getiriliyor? Birtakım çevreler cumhurbaşkanlığı seçiminden önce "12 Eylül öncesi çağnşımlar yaratmak" isteyebilir. Bazı siyasetçiler de bu ortamı kendi siyasal gelecekleri için bir bulunmaz "siyasal malzeme" olarak da kullanmayı düşünebilir. Bu gerilim. böylece arttıkça artar. Olaylar, bir zehirli sarmaşık gibi tırmandıkça tırmanır. "Tecrübe ile sabit"!. Böyle gelişir bu olaylar. Kim kazançlı çıkar bu gerilimden? Siyasal partiler mi? Yoksa "güç odaklan" mı? Kim? Kimler? ABD'ye taviz yok (Baştarafı 1. Sayfada) Bonn hükümetinin gelecek yılki parlamento seçimlerine kadar popülerliğini yeniden kurmak için yaptığı girişimlerde Washington ve Londra'nm kendisini yalıuz bırakmayacaklarını, Thatcher'ın hiç değilse uzlaşma sinyalleri vereceğini savunanların iyimserliği duruldu. Demir Lady'nin böyle kolay taviz verecek biri olmadığı biliniyor. Öte yandan Kohl'ün sonuçtan yılmadığı anlaşıhyor. Nitekim Federal Almanya Başbakaını pazar günü Deidesheim'da Thatcher ile göruşmesinin ardından göniş ayrılığının sürdüğünü, fakat NATO zirvesine kadar giderilme şansımn bulunduğunu söyledi. Bonn, bir hafta önce dışişleri ve savunma bakanları Genscher ile Stoltenberg'in olumsuz sonuçlanan Washington temaslarından sonra yaptığı gibi öteki NATO üyeleri ile konsültasyonlan sürdürüyor, destek arıyor. Bu amaçla Kohl bugün Roma'ya, Dışişleri Bakanı Genscher de Paris'e gidiyor. Hollanda Başbakanı Lubbers'in de önümuzdeki günlerde hem Kohl hem de Thatcher ile bir kez daha buluşup uzlaşma sağlamaya çalışacağı biliniyor. Bonn'un önerilerini anlayışla karşılayıp arabuluculuk önerenler arasında ttalya Başbakanı Ciriaco De Mita da var. Çoğu Federal Almanya'da bulunan kısa menzilli nükleer füzelerin geleceği konusunda ittifakın deniz aşırı üyeleri ile anlaşmazlığa düşen Bonn hükümeti, kendi içinde bir süredir ender görünür bir uyum sergiliyor. Koalisyonun üç ortağının da üç ayn telden çaldığı dönem geride kaldı. Gerçi "sıfır çöznm kapısı bu silah tüni için de açık bıraküsın raı" sorusuna Liberal Demokrat Parti (FDP) ile Hıristiyan Demokrat Parti'nin (CSU) yaklaşımları hâlâ farklı. Ama koalisyon, Lance füzelerinin yenileri ile değiştirilmesi kararmın 1992 yılına ertelenmesi ve bu silahların Sovyetler Birliği ile yürütülen silahsızlanma görüşmeleri kapsamına sokulması talebinde birlik içinde bulunuyor. Yalnız hükümet değil muhalefet de aynı görüşü savunuyor. Anamuhalefet partisi Sosyal Demokratların Başkanı Vogei bu konuda hatta bir "ulnsal birlikten" söz ediyor. SPD. kısa menzilli silahlarda Batıyu göre ustun durumdaki Sovyetler Birliği ile pazarlık fırsatının kaçırılmaması gerektiğini vurguluyor ve sıfır çözümü savunuyor. Yeşillere gelince, onlar nükleer silahlara zaten ilkesel olarak karşı olduklarından Avrupa'nın nükleer silahtan annmasına giden her girişimi destekliyorlar. t Demirdöküm TÜRK DEMİR DÖKUM FABRİKALARI A.Ş.'DEN SAYIN ORTAKLARINA KÂR PAYI DAĞITIMI DUYURUSU Şirketimizin 11.4.1989 tarihinde yapılan Genel Kurul toplantısında 15,16,17 ve 18. tertip hamiline ve nama yazılı hisse senetlerinden 1988 yılı kuponu kıstelyevm işareti taşımayanlara % 44,18. tertip olup geçtiğimiz yıl nakit karşılığı verilen ve 1988 yılı kuponu kıstelyevm işareti taşıyanlara % 18 oranında kârpayı ödenmesine kararverilmiştir. Kârpaylarının dağıtılmasma gerçek kişi ortaklarımız için 3 Mayıs 1989 tarihinden itibaren.tüzel kişi ortaklarımız için ise 21 Temmuz 1989 tarihinden itibaren Şirket Merkezinin bulunduğu "Mürbasan Sokak Koza İş Merkezi C Blok, Balmumcu" adresinde başlanacaktır. Kâr payı ödenmesi her işgünü 9:30 12:00,13:00 17:00 saatleri arasında yapılacaktır. Zaman kaybını önlemek için kuponların önceden kesilmelerini ve tertip, kupür ve seri numaralarına göre gruplandmlmalarını önemle rica ederiz. GUNDE DEGIL; HAFTADA DEĞİL; AYDA 15 BİN LİRA TAKSİTLE; BONOSUZ, TAAHHİJTŞÜZ, herhangi bir bağlayıcı ödemc zorunluğu yerine HER TÜRLÜ ÖDEME KOLAYLIKLARI ve 6 ayda öğretip İŞE VERLEŞTİRME GARANTİSİYLE: Hem Mekanik ve Eiektrikli Daktilografi: Hem de Elektronik ve BİLGİSAYARLA DAKTİLOGRAFİ: AMPİYON OZEL OAKTILO SEKRETER VE BILGISAYAR KURSLARI hrıca: Bi/gisoyorla Muhasebe; BASIC, COBOL, FOKTRAN, PASCAL Ingilizce, Fransızca, Almanca dil/eri. MrTVr.7itloy.17ll MII ll.1l I TM C.Mİ 11/1 Yv\fr'<y Allıynl. Kn;'lılı Ca(lrl»<n. R/.l |l.ıM. 1 Ş ViM.nıı A ' j ı ı y . C v l ll?,\ Şı.'ı Aljıtlpılıııuıvpl t" II.Tsl Sok 11 r Vergi kaçağının sonuçlan Bu vergi kaçak ve kayıplannın |..l 1..| T"l Trl ',.V r<1 ?S .1.1(1 (l« T! lr'l ?.1 •>/ liıl'HM/ r,'J?| (If, (IIVI.l Hl « !>P ?\ ' ' I . .1 If; 11 Rl) ıllılln ıcı B («< I<1 •»• |'İH?t«W ,|l.ılli ıvı »I'U l'l mi! W"> U I I ıll,ılu n~l 3 C ? I Hl. O H ı l ' l niTn l l ı l r i <ı.ıın Cıııııiılo:! ll.ılı ı ..,,„„ (1 l|ll IOCI'1 Amı|<i(«i| flı»IIH(Hl| D < ><) | H l >ı I >