Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 NİSAN 1989 DİZİ YAZI CUMHURÎYET/15 Sedat Simavi, "Baykuş" oyunu içinperuk bulamayıp kafasını kazıtan Muhsin ErtugruVun başını görünce çığlığı basar ELalit Fahri Ozansoy'un "Baykuş" adlı oyununun Darülbedayi'deki hazırhk dönemi benim için çetin bir çalışma süresi niteliği taşımıştı. Gece gündü'z birbirimizden aynlmadığımız Sedat Simavi sık sık beni delilikle suçluyor, bir şeyin üstüne bu kadar düşmenin düpedüz anormallik olduğunu tekrarlıyordu. Sen sahiden delisin Muhsin!' Benden sonra tufan olmasm Muhsin Ertuğrul'un anıları Fahri'vi artık cok seyrek okul sahnesinde gorüyorduk. O bir hazırhk içindeydi. Sezdirmi>ordu; ama şiirle, yazarlıkla ilgili bir hazırlık peşindeydi. Sonunda kuşkum ağır bastı. Gunün birinde Halit Fahri (Ozansoy) bana Baykuş adında bir manzum piyes yazdığını soyledi. Başrolünü de beni düşünerek çalıştığını ekledi. Edebi kurulda Baykuş'u okuma günü kararlaştırıldı. Kurul üyeleri çoğunlukla edebiyatla uğraşan ünlü kişilerdi. Böylelerine oyun beğendirmek hem de genç bir öğrencinin yazdığı manzum bir yapıtı beğendirmek, değme babayiğidin harcı değildi. Halit Fahri (Ozansoy) boylece Darülbedayi kurulduğundan yana geçen iki yıl içinde ilk telif eseri yazmış ve her biri edebiyat alamnda birer dev olan bu edebi kurul önünde yapıtını okuyarak başarı sağlamıştı. Içlerinde yan çizenler, dudak bükenler olmadı değil, ama çoğunluk oyunu beğendi ve benimsedi. © zaman araçgereçten öyle yoksunduk ki, başıma bir ihtiyarperukası bulmam olanaksızdı. Piyesin sonunda yere düştüğüm zaman fesim bir yana fırlıyor, saçım başım ihtiyar görünümümü yalanlıyordu. Bunu inandıncı bir duruma sokmak için başımın ortasındaki saçlan, dökülmüş bir saç gibi usturayla kazıttım,.. lışma odaları pek özenle duzenlendi; İstanbul'daki en ünlü mobilya dışalımcısı KeçeciParis dönüşümde, acemiliğin verdiği cesa zade'nin Viyana (Thonet) yapımı koltuklanyretle birkaç arkadaş birleşip bir özel topluluk la, yazıhaneleriyle donatıldı. Avrupa'nın karkurmaya kalktık ve adını da "Ertuğrul Muh deş tiyatro eğitimi kurumlarını imrendirecek sin ve Arkadaşlan" koyduk. bir eğitim Kurumu yaratıldı. Topluluğun başını, Mınakyan Efendi'nin Osmanlı Dram Kumpanyası'nda suflörlukle Gerçekleşemeyen diiş: Tiyatro tiyatro yaşamına başlayan CemaJ Bey çeki binası yordu. Ayda Hanım'la evli olan Cemal, yöBenim için lstanbul'un tiyatro öyküsü 28 netim işlerinden anlıyordu. Üstelik oyuncu olmadığı için organizasyonla uğraşacak zama Haziran 1914 sabahı, saat 08.00'de başladı. m da vardı. Toplulukta Behzat'la Galip ve Sa Antoine'ın İstanbul'a geleceği o gün, sabah ra Mannik'le Ayda Haıum'dan başka genç erken saatte Cemil Paşa da Letafet Apartmanı'na uğrayarak her şeyin hazır olup olmadıgönüllüler de çalışıyorlardı. ğını denetledi. Hatta bana şoyle demişti: Piyes seçme işini Müfit Ratip'e bıraktım. "Uzun boylu yerleşmeye kalkmayın. YaOnun seçiş zevkine güveniyordum. Üstelik oyunu Türkçe'ye çevireceğini ve bundan hiç kında İstanbul'a yakışacak tiyatroyu da >apbir maddesel çıkar beklemediğini de biliyor tıracagım. Burada çok kalmayacaksınız!" Araya Birinci Dünya Savaşı girdi. Cemil dum. Gerçekten birkaç oyun üstünde tartıştıktan sonra Henri Bernstein'ın La Griffe Paşa'mn butün çabası boşa gitti. Savaş yıllarında belediye başkanı olan İsmet Ramaza(Pençe) adlı oyununu uygun bulduk. noğlu, her karşıtaşmamızda, "Cagaloğlu'nda La Griffe'i doğrudan doğruya Pençe diTiirbe'nin karşısında yakında yapılacak olan ye Türkçe'ye aktarmakta Mufit Ratip iki ayrı sakınca buldu. O zamanın ünlü romancısı Mehmet Rauf Bey'in Pençe adında bir romam vardı. Piyesirnizi Pençe adıyla oynarsak romanla kanştınlacaktı. Bir de Pençe seyirciye pek bir şey söylemiyordu. Bir aralık Kadın Pençesi ustünde de tartışıldı. O da gereği kadar sert bulunmadı. Oyunun metni içinde en güçlü anlamı taşıyan bir sözcük arandı ve piyesin sonuna doğru yaşlı başbakanla genç karısının kaçmadan önce tartıştıkları sırada, başbakanın kullandığı bir tumceden yararlanıldı. Başbakan diyordu ki: "Sen öyle aşağılık bir yaratıksın ki ileride seni özleyecek olursam sokağa ineceğinı, kaldınmdan gelişigüzel bir fahişe alacagım, onun bile senden daha üstün yaradılışta oldugunu görecegim." Biitün arkadaşlar bu "fahişe" sözcüğü üstünde durdular ve piyesi o adla oynadık. Nedense o zamanlar doğrudan doğruya "orosp u " sözcüğü, metinde de seyirciye aykırı duşeceği için kullanılmıyordu. Kaba saba bazı Türkçe sözcüklerin yerine, anlamlarını yumuşatmak için ya Arapça ya Farsça karşılık kullanmak geçerli bir edebiyat geleneğiydi! Onu aşmak kolay değildi. Veliaht Abdülmecid Efendi oyunu çok beğendiğini YAŞAMÖYKÜSÜ4 söyleyerek beni Baglarbaşı'ndaki köşküne davet 1931: Yaz aylannda, ilk sesli Türk filmi etti. Salonda Münir Beyle beraberdik. Veliaht, olan İstanbul Sokaklannda'yı çevirdi. 1932: iki film gözleriyle Baykuş'ta ihtiyar rolünü oynayan aktörü Millet Yaz aylanndaKaçaklar;çevirdi: Bir Uyanıyor ve 1 ekimde, anyordu. Nasılyaşlandığımı anlatıncapek hoşuna kapanan Tiyatro Meslek Okulu'nun yerine kurulan belediye gitti. İhtiyar rolünde bir resmimi yapmak için konservatuvarının kayıtlarına başlandı ve vermek üzere Muhsin modellik etmemi istedi. Daha sonra bu kıyafette bir tiyatro derslerini 15 aralıkta tiyatroya Ertuğrul seçildi. fotoğraf çektirip Veliaht'a verdik. katkılanndan ötüru Alman hükumeti Baykuş ilk oynanışında çok beğenildi. Zamanın yakışıklı şehzadesi Veliaht A bdülmecid Efendi sahneyi ayakta alkışlıyordu. Böylelikle Darülbedayi'nin ilk manzum telif piyesi büyük bir başarıya ulaşmıştı. Böylece Halit Fahri Ozansoy'un yazarlık yönü tiyatroculuğuna ağır basacaktı. rık gibi sarılan yemenim bir yana fırlıyor: kendi saçımla başım, ihtiyar görünümümü yalanlıyordu. Bunu inandıncı bir duruma sokmak için başımın ortasındaki saçları dökülmüş saç gibi usturayla kestirmeye karar verdim. Berbere giderek saçlarımı, yaşlıların dökülmüş saçları tarzında kazıttım. Fes altında bulunduğu sürece dışarıdan bir şey belli olmuyordu. Başımı açar açmaz ortası tıraş edilmiş kafa, bütün çirkinliğiyle ortaya çıkıyordu. hanesine gideceğim; Veliaht hesabına orada çeşitli pozlarda makyajlı resim çektireceğim. Onlardan birini, hangisini beğenirse kendileri, tuval üstüne özenle çızerek deseni hazırlayacaklar. Ben de birkaç seans orada makyajlı ve kostümlü olarak modellik edeceğim; kendileri de renkleri saptadıktan sonra, detay çalışmalanna fotoğraf yardımcı olacak, böylelikle Baykuş'taki ihtiyar portresi ortaya çıkacak. Hemen ertesi gün Sedat'la (Simavi) birlikte fotoğrafhaneye gittik, birkaç poz resim çektirdik. Bunlardan uçü iyi oldu ve elinde çubuklar bulunan resmi, Veliaht Hazretleri pek beğendi. tarafından sanatçıya Goethe Madalyası verildi. 1933: 31 martta Behzat Butak'ın jübilesini yaparak Turkiye'de jübile geleneğini kurdu. Yaz aylannda, tiyatro tatil olduktan sonra beş film çevirdi: Kanm Beni Aldatırsa, Söz Bir Allah Bir, Cici Berber, Naşit Dolandıncı, Fena Yol (O Kakos Dhromos) (Görüntü yönetmeni Theodorıdis ile). 1934: Ocak ayında, Joseph Maxx'm başında bulunduğu belediye konservatuvarında ders vermeye başladı. 29 martta sanat yaşamının 25. yılı, Şehir Tiyatrosu'nda, Refik Ahmet Sevengil'in konferansı, kendisinin de oynadığı Hamlet'in III. perdesi ve Peer Gynt'ün ve Lüküs Hayaf'ın II. perdelerirün sunulmasıyla kutlandı. Yaz aylannda, iki film çevirdi: Milyon Avcıları ve Leblebici Horhor Aga (Nalyan ile Çuhacıyan'ın müzikli oyunundan). Yine yaz aylannda başladığı Aysel, Bataklı Damın Kızı filminin çekimı ise 1935 Ocak ayına kadar surdü. 1935: 1 ekimde İstanbul'da Çocuk Tiyatrosu'nu başlattı. Çocuk Tiyatrosu cumartesi gunleri saat 15.30, pazar günleri de 10.00'da düzenli gösteriler verdi. 4 Lebon Pastanesi'nde beni bekleyen Sedat Simavi'ye başımı açıp gösterince, öyle bağırdı ki bütün pastanede oturanlar, Herr Huquenin (25) ve garsbnlar başta olmak üzere bizim masada bir kaza olduğunu sanarak baktılar. Utancımdan hemen fesımi başıma giydim. Sedat Simavi mınldanmaya devam ediyordu: "Eee, sen sahiden delisin Muhsin! Bu kaDarülbedayi 1917 kışmda artık Bavkuş'un dan çılgınlık! Sen aklını kaçırmışsın!" ilk oynanışı için hazırlık peşindeydi. Rol daGerçekten, yere düşmemle perdenin kapanğıtımı yazarın isteğine uygun olarak yapıldı. ması, ışıkların kararması bir an içinde oluyor Genç yaşta "yaşlı" oynamak! Sedat Simavi, o resimlerden uçünü Almanya'ya göndererek, kartpostal olarak her birinden bin tane yaptırttı. Aradan 60 yılı aşkın sure geçmiş olmasına karşın, hâlâ otede beride bulunan resimler işte o kartpostallardır. O gunün olanaklarına ve deneylerine gö Kadıköy denek taşı lstanbul içinde "Ertuğrul Muhsin ve Arkadaşlan" topluluğu olarak oynamadığımız semt kalmadı. Önce Kadıköy'den basladık. Kadıköy seyircisi, bu tür denek taşı gibiydi. Burada beğenilen oyun, Istanbul'un her semtinde üstüniükle geçerli sayıhrdı. İlk oyunumuzu Hale Sineması adıyla işletilen kjşlık tiyatroda verdik. Piyesimiz kendi başına iyi bir yapıt sayıhrdı. Oyun başarı kazanamazsa yapıttan oturu değil; ancak gereği kadar yetkin oyuncular tarafından iyi oynanmamasından bu olumsuz sonuç doğacaktı. Fahişe piyesini Kadıköy'den başlayarak Osmanbey, Ortaköy, Beyoğlu, Üsküdar, Büyükada, Şehzadebaşı gibi butun semt tiyatrolarında oynadık. Beklenen ilgiyi görüyorduk. Seyircide yaratılan etkide ve oyunda en aksayan yonümüz, topluluğun genç elemanlardan oluşmasıydı. Yaşlı rolleri oynayanlanmızı, bir çuval makyaj boyasma karşın, yine de seyirciye benimsettirmek güçtü ve biz bu yaş fukaralığımızı içimizde duyuyorduk. Örneğin ben, o aralık 60 yaşında olabilmek için ömrumun 40 yılını, hiç yaşamadan, gençliğime seve seve ekleyebilirdim. tkinci oyun olarak, Eugene Brieux'nün Le Berceau (Beşik) adlı yapıtını Büyuk Hata adıyla Türkçe'ye uygulamıştım. Ona el attık. Sosyal bir konuyu işliyordu. Eylemden çok söze, düşünceye dayandığı için ilk oyunumuz kadar seyirciyi ilgilendirmedi. Bir de Ayda Hanım'ın giderek CemaPden kopması ve dışarıya gitmesi, Cemal'in moralini yıkmıştı. O kadar ki hepimiz, bütün bir aile gibi olan tümümüz, temelden sarsıldık ve çalışmaları.mız yarıda kaldı. 1936: Yedigün Dergisi'nde "Yurdumuzda Tiyatro" adıyla, köylerde ve ilçelerde tiyatroların kurulabilmesi için sahne ve dekor yapmanın, ışıklamamn, oyun hazırlamanın en kolay yollannı açıklayan bir dizi yazdı. I eylülden itibaren, Carl Ebert'in Turkiye'ye gelmesiyle kurulan Arücara Devlet Konservatuvan'nda, tiyatro öğretmeni olarak göreve başladı. Haftada bir gün Ankara'ya giderek derslerini verdi; geri kalan gunlerde İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda çalıştı. 1937: Ankara Devlet Konservatuvan'ndaki derslerini ve İyanbul Şehir Tiyatrosu'ndaki görevini surdurdü. 1938: Ocak ayında, Muhsin Ertuğrul'un Türkçe'ye çevirmiş olduğu Sır Levvis Casson'un Söz Söylemek Sanatı adlı yapıtı yayımlandı. I nisandan itibaren her yıl yaptığı gibi sanatçı, Şehir Tiyatrosu'nu Anadolu turnesine çıkardı. Tıyatronun dağarında sekiz oyun vardı. 21 mayıs5 haziran arasında İstanbul Şehir Tiyatrosu'nu Ankara'ya goturdü ve Ankara Halkevi sahnesinde (sonradan, Türk Ocağı) gösteriler verdi. Hazirantemmuzda Musahipzade Celal'in Aynaroz Kadısı adlı oyununu senaryo durumuna getirerek filmini çekti. Eylul ayı içinde, işe yaramadığına inandığı yuksek ucretli bazı yabancıların uzman olarak Ebert tarafından öğretim üyesi alınmalarına karşı çıkarak, Devlet Konservatuvan'ndaki oğretmenlik görevinden ayrıldı. 1 ekimde koroda çalışacak gençleri yetiştirmek amacıyla Şehir Tiyatrosu yapısı içinde tiyatro kurslan açtı. 1939: 1 nisanda 16 ili kapsayan Anadolu turnesini başlatıı. Oyun dağarında 10 komedya vardı. Haziran ve temmuz aylannda üç film . çevirdi. Bir Kavuk Devrildi (Musahipzade'nin oyunundan), Tosun Paşa (Servet Vloray'ın Jean de Letraz'dan uyarladığı oyundan) ve Allah'ın Cenneti. Ayrıca Kıskanç adlı filme başladı. 1940: 15 şubatta ihtiyar Sanatkârlar Yuvası kurulması konusunda ilk yazısını yazdı. Bu tasarı sonradan Emekli Sahne Sanatkârları Derneği'nin kurulmastyla sonuçlandı. 1 nisandan itibaren 16 ili kapsayan Anadolu turnesini yedi oyunla başlattı. Hazirantemmuz ayları içinde, Şehvet kurbanı ve Akasya Palas adlı iki film çevirdi. Kıskanç filminin çekimini surdurdü. Nasreddin Hoca Düğünde adlı filme başladı. 1 ekimden itibaren gençlere klasik tiyatro yazımndan örnekler verebilmek için Türk Tiyatrosu Tarihi Matineleri'ni duzenledi. Bu matinelerde uç ayrı Türk oyunu ustunde bilgi vererek, bunların birer perdesini oynaıtı. 1 ekimden sonra Stanislavski'nin "Oyunculuk Yöntemı" üstüne 17 sayı suren uzun çevirisini yayımlamaya başladı. 1941: 1 nisandan itibaren eşi Neyyire Neyir ile birlikte Perde ve Sahne adlı sinema tiyatro dergisini çıkartnıaya başladı. 15 nisanda 22 ili dolaşmak üzere 12 oyunla Anadolu turnesine çıktı. Hazirantemmuz aylannda Kahveci Güzeli filmini çevirdi. Kıskanç ve Nasreddin Hoca Düğünde filmlerinin çekimini sürdürdu. 15 eylülden başlayarak Ankara Devlet Konservatuvan'nda öğretmen olarak yeniden sahne derslerine girmeye başladı. 1942: Emekli Sahne Sanatkârları Derneği'nin kurulmasında önculük etti. 1 nisanda Şehir Tiyatrosu'nu 19 ilde gösteriler vermek amacıyla Anadolu turnesine çıkardı. Haziranda 1939'da başladığı Kıskanç filmini bitirdi. 194O'ta başladığı Nesreddin Hoca Düğünde filminin bitirilmesini Ferdi Tayfur'a bıraktı. 22 ekimde, önceki yıllarda düzenlemiş olduğu Türk Tiyatro Tarihi Matineleri'nin bir uzantısı olarak, dünya tiyatrosundan seçmeleri içeren Tiyatro Tarihi Maıinderi'ni başlattı. Baykuş Muhsin Ertuğrul 1917 yılında Halit Fahri Ozansoy'un "Baykuş" eserinde 19 yaşındayken saçlarını kazıtıp oynadığı ihtyar Köylü" rolünde Sedat Simavi ile birlikte cektirdıği bu fotoğrafı, tablo yapmak için Veliaht Abdülmecıd'e vermiştı. Alman Dostluk Yurdu'ndaki tiyatrodan yararlanacağımızı" söylüyordu. Dünya Savaşı yenilgiyle bitince, bu çalışmalar ve bu umut da boşa gitti. Son Halife Abdülmecid Efendi boş zamanlarını resim yapmakla geçirirdi. Baykuş'taki ihtiyar rolümün resmini yapmak istediğini de bana Münir Nigâr Bey aracıhğıyla bildirmişti. İsteğine uyarak o rolde üç fotoğraf çektirmiştim. Bir seans arasında bana, Dolmabahçe Sarayı'nın karşısında o zaman "İslabı Amire" diye anılan ve saray ahın olarak kullanılan görkemli tiyatrodan söz açtı. Binanın "hemen kullaıulabilecek durumda olduğunu" söylemişti. Daha sonra Maliye Nazırı Cavit Bey'in Berlin'e gelişınde Adlon Oteli'nde bu binadan yararlanmak amacıyla aracüığını rica ettim. Savaşın son yıllarıydı, merhum, "Şimdi sırası değil!" dedi. Ben babayı oynayacaktım, Reşit Rıza (Samako) Derviş'i, Muvahhit hasta çocuğu, Eliza Binemeciyan Ayşe'yi, Adriyen Hanım da Nine'yi oynayacaklardı. Hemen kollanmı sıvadım; bir dekor maketi yaptım. Provaları yurütürken, dekorun verdiği olanaklara gore piyesi hazırlayacaktım. Yonetim kurulu, dekoru beğendi ve uygulamak için İzolabella'yı gorevlendirdi. Sahne müziğı için de okul öğretmenlerinden maestro Radeglia'dan yardım istendi. Halit Fahri ve onun adına tümumüzun sevinçten ayağı yere basmıyor, goklere uçuyorduk. İlk tiyatro okulunun ilk oğrencileri arasında yalnız sahne oyuncusu değil, tiyatro yazarı da yetişmiş bulunuyordu. İlk adımlar Paris'e ilk gezisinden sonra oradan aldığı şevkle İstanbul'da 1912de kendi adına bir tiyatro kurup Hamlet'i oynayan Muhsin Ertuğrul, 1914 yılında arkadaşlarıyla birlikte H. Bernstein'ın "Fahişe" adlı esennı sergıledi. 1915te 8 lıra maaşla Darülbedayi kadrosuna girdi. re. bu fotoğraftaki makyai başarıhydı. Bunu özellikle Paris'te her piyes seyredişimde, odama donunce beğendiğim aktörun makyajını kendi yuzumde uygulama denemesine borçluydum. Bir de ne garip bir yazgı cilvesidir kı butün gençlığimde hiçbir "genç" rolu oynamadım. Kısmeüme hep yaşlı, çok ihtiyar, pinpon rolleri çıktı. Bundan da ayrı bir Abdülmecid, ayakta zevk duyuyordum. Gun geldi ki bıyıksız, saalkışlamıştı ^ kalsız sahneye çıktığım rollerde kendimi casBaykuş ilk oynanışında seyirciler tarafın cavlak, adeta çıplak gibi sanıyordum. dan çok beğenildi. Biz, Halit Fahri'yi sahne 12 altın yecıkardık, çok alkışlandı. Önce Çüriik Temel, sonra Baykuş'taki deBaş locada Veliahl Abdülmecid Efendi vardı. Ressam olarak tanınan bu en yakışıklı şeh rinlemesine çalışmalarım, yaşıt arkadaşlarım zade, sahneyı ayakta alkışlıyordu. Böyleük arasında da beğenildiği için bana bir üstünle, Darülbedayi'nin ilk manzum telif piyesi lük payı ayırıyorlardı. Bunun Darülbedayi Yonetim Kurulu arasına yansıması, bu üstünbüyuk bir başarıya ulaşmıştı. Turkiye'de genç kuşak oyuncuları kendi lük gerekçesiyle arkadaşlarımd'an fazla olaaralanndan yazarlannı da çıkarmışlardı. Türk rak aylığıma iki lira zam yapmalarıyla sonuçtiyatrosunun geleceği için bir müjdeydi bu. landı. Öteki arkadaşlar onar lira alırken beYazar, oyuncular arasından gelmişti ve Ha nim aylığım 12 lira oldu. Şimdi pek sade ve lit Fahri Ozansoy'un yazarlık yönü tiyatro olağan gibi gorunen bu zam olayı, yaşamımculuğundan daha ağır basacaktı. Genç yazar, da para yonünden bir değerlendirme gibi kaldı ömrü boyunca edebiyat öğretmeni ve ozan 24 yaşında on iki altın liranın karşılığı olan olarak kaldı; bir daha hiç sahneye çıkmadı. değerdeki aylığa, ömrumün sonuna kadar ulaBirkaç gun sonra edebi kurul üyelerinden şamadım. Bu satırların yazıldığı 1966 yılınpek sevdiğim Münir Nigâr Bey, Veliaht Me da Turkiye'de on iki liranın karşılığı 13 bin cid Efendi'nin oyunu pek beğendiğini, tanış 200 liraydı. Oysa gerek şehir tiyatrosunda, gemak uzere Baglarbaşı'ndaki koşkune beni da rek özel Küçük Sahne'de aldığım en yüksek aylık dokuz bin lirayı geçmeyecek, hiçbir zaman \et ettiğini soyledi. Koşkten içeri girince avluda, Sultan Abdü on iki altın aylığın satın alma değerine ulaşalaziz'in yani Mecid Efendi'nin babasının at mayacaktı. ustunde bronzdan bir heykeli vardı. Sonra bu heykeli Topkapı Muzesi'nde görecektim. SÜRECEK Salonda Munir Nigâr Bey'le oturuyoruz. (•) 19131914 yıllannda tstanbul Belediyeİçeriye sarı saçlarına ve bıyıklanna hafif ak si'nin başında bulunan Operator Cemil Padüşmuş yakışıklı veliaht girdi. Hemen ayağa şa, kısa bu suıe içinde iki kalıcı iş yapmışlı: kalktık. Gülhane Parkı'nı düzenleyip halkın hizmetine açmış ve bir konservatuvar kurulması yoVeliahtın aradığı konuk... lunda canla başla çalışarak çoğu kişinın kuşVeliaht gözleriyle bir üçuncü konuğu da kulu bakışlarına, engellemelerine karşın, bu ha anyordu. Sonradan öğrendik ki Baykuş' sanat kurumunu gerçekleştirmişti. Belediye ta ihtiyar rolunu oynayan aktoru anyordu. meclisi bu amaçla üç bin altın lira ödenek ayırKarşısında 24 yaşında tuysüz genci görünce mış; işin düzenli biçimde gerçekleştirilmesi yadırgamıştı. Ona nasıl ihtiyarladığımı anlat için unu dunyanın her yanına ulaşmış Andıe tım. Pek hoşuna gitti. O gunkü konuşmamız Antoine'ı İstanbul'a çağırma kararı almıştı. arasında Veliaht, ihtiyar rolünde ocakbaşın 1914 yılı haziran başında, belediye nıeclİM. da bir resmimi yapmak istediğini soyledi, ken Antoine'ın 25 haziran 29 eyiul arasında gcrdisine modellik etmemi rica ctti. Şoyle bir ka çekleşecek ziyaretine 12 bin frank odenek rara vardık: ayırmıştı. Kararın altında Cemil Paşa'nın imBeyoğlu'nda "Sebah el Joaillier" fotoğraf zası vardı. du. Seyircinin, bu inceliği görmesine, görse de düşünmesine zaman yoktu. Ama ben, kendimi aldatamıyordum. Tıraşlı kafam Bavkuş'u oynadığım üç ay boyunca herkesı guldürmeye, tiksindirmeye yol açtı. Bir perukanın bulunmaması bizi çok kez böyle zor durumlara suruklüyordu. Darülbedayi'nin kunıluşu "İstanbul'da birkaç barakadan başka ne bir tiyatro binanuz ve ne de sahneye çıkabilecek bir artistimiz >oktu. Bundan dolayı pek çok iiziiliiyordum. Sultanahmet Meydam'nda bir tiyatro ve bir de şehremaneti (belediye) binası yapılmak üzere Şehremaneti Heyeti Feııniye Müşaviri Mösvö Orik'e (M.Auric) bir proje hazırlattım. Diğer taraftan aktör ve aktris yetiştirmek üzere, pek çok tanınmış Fransız artistlerinden Paris'teki Odeon Tiyatrosu Miidiirii Mösyö Antuvan'ı (M.Antoine) İstanbul'a çağırarak Şehzadebaşı'nda Letafet Apartmam'nda te'sis eylediğim ve Dariilbedayi ismini verdiğim mektebinin müduriyetine tayin ettim." Bu satırlar, uzun yıllar tstanbul'un unutulmaz belediye başkanlığını yapan Operator Dr. Cemil Topuzlu'nun 80 Vıllık Hatıralanm adlı yapıtmda yer alıyor. Cemil Paşa, tstanbul'un binbir derdinin o kadar içine gömülmüştü ki tiyatrokonservatuvar konusunu 1914 yılında ele alınca (•) kendi adına işleri yürütmesi için Reşat Rıdvan Bey'i görevlendirmişti. Bundan daha yerinde, bundan daha doğru bir tutum olamazdı. Reşat Rıdvan Bey önce kuliste Andre Antoine'ı aydınlatacak; ondan sonra kurucu kurul olarak seçtiği, daha doğrusu seçtirdiği ve çoğunu yakından tanıdığı kişilerle goruşerek kendileriue çalışma gündemini verecekti. Tek sözle, bütün gerekli girişimleri önceden hazırlayacaktı. Reşat Rıdvan Bey, daha Antoine gelmeden Letafet Apartmanı'nı döşemeye başladığı zaman, en önce genel yönetmen için rahat, aydınlık bir çalışma odası hazırladı. Konservatuvarın bütün odaları, özellikle toplantı ve ça Edebi kuruldan tepkiler Darulbedayi'de Baykuş'un provaları surer ve ateşli çalışmalarımız oiağanüstü dikkati çeCumhuriyet'ten sonra bile... kerken ne gariptir ki edebi kuruldaki bazı ünlu Cumhuriyet'in başkan adaylanndan Muhil kişiler yadırgadılar. Bizi guçlendireceklerine tin Üstündağ da tiyatroya binbir hizmetiyle tümüyle tersine, coşkumuzu sondurmek için tanınmış bir zattı. Bu arada bir de tiyatro yap ellerinden geleııleri değil, dillerinden gelenletırmak istiyordu. 1928'de Almanya'da otuza ri soyleyip durdular. Ben tumüne şu savunuyakın önemli tiyatro yapan bir kuruluşun yet yu yapıyordum: kihlerini çağırtarak araştırmaları başlattı. Üs"Biz bu piyesi sevdik. Eserin değeri ne olurtündağ, Taksim'de su hazneleıinin bulundu sa olsun, bu, içimizden birinin Tiirk sahnesi ğu verde bir tiyatro binası yapılmasını ve al için ilk denemesidir. Sahne üstünde yaşatmak tına da Lido gibi bir gece kulubü yerleştiril amacıyla biilıin gücümiizu buna harcayacamesini istiyordu. Mimar Prof. Littman bu ğız." öneriye yanaşmadı ve gitti. İçimizden de "Zavallı Halit!" diyordum. Üstündağ ise başkanlığı süresince JstanGerçekten de, geceli gunduzlu çalışmadan bul'a kesinlikle modern bir tiyatro binası ar sonra 2 Mart 1917 günü Baykuş'un ilk gösmağan etmek istiyordu. Şehzadebaşı'nda Feterisi yapıldı. Bu, Halit Fahri'nin başına korah Tiyatrosu arkasındaki arsaya bir konsernan ilk taç oldu. vatuvar binasıyla bir tiyatro yapımı amacıyla uluslararası bir yarışma açtı. Birinciliği, Kazınan saçlar Berlin'deki Schumann Sirki'ni Reinhardt için Halit Fahri Ozansoy'un Baykuş adlı oyuGrosses Schauspielhaus adlı tiyatro binasına dönüştüren ünlu mimar Polzig kazandı. Fa nunun Darülbedayi'deki hazırhk donemi bekat o yapıya da bir türlü başlanamayacaktı. nim için çetin bir çalışma süresi niteliğini taşımıştı. Gece gunduz birbirimizden aynlmadığımız Sedat Simavi sık sık beni delilikle suçOzansoy'un Baykuşu luyor, bir şeyin üstüne bu kadar düşmenin duDarulbedayi'de öğrenciliğe giriş sınavları peduz anormal olduğunu tekrarlıyordu. Gerna kaülanlar arasında ozan Halil Fahri (Ozan çekten de ilk oyun günü yaklaştıkça, ben de soy), tiyatroculuğun sahne üstundeki oyun ne yiyor içiyor ne de başka bir şey düşünebiculuğuna en elverişsiz, en az uygun kişilerden liyordum. biriydi. Ozansoy'un o gunlerde ozanlığı ne kaTiyatro dunyası o zamanlar öylesine araç dar dikkati çekiyorsa, sahne üstundeki uğrave gereçten yoksundu ki başıma bir ihtiyar peşıları da o kadar yadırganıyordu. rukası bulmam olanaksızdı. Piyesin sonunda Okulun ikinci, üçüncü yılına doğru Halit yere duştuğum zaman basırndan fesim ve sa SLRECEK