23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER nısında idi ise bu duruma, bakanların istifası üzerine mudahale edebilirdi. Bu müdahale, tarafsızlığına dokunmak şöyle dursun, anayasal organlar (iktidar ve muhalefet partileri dahil) arasındaki hakemlik işlevinin yerine getirilmesini sağlayan bir davranış olurdu. 1982 Anayasası, bu konuda Cumhurbaşkanı'nı gereken görev ve yetkilerle donatmış bulunuyor. III. Cumhuriyet siyasi rejiminin parlamenter hükümet olduğunu savunanlar dahi, Devlet Başkam'nın bu düzende seçkin bir konumu ve etkin yetkileri buiunduğunu kabul ediyorlar. Anayasada öngörülen parlamenter rejimin, klasik biçimi değil, çağdaş "rationalise" (uründen olduğu ve yasama ile yürütme yerine, iktidar ve muhalefet arasındaki dengeyi gözettiği ve kurmaya çalıştığı, herkesçe bilinmekte ve benimsenmektedir. İşte, 26 Mart yerel seçimleri sonucunda, bu iktidar muhalefet dengesi bozulmuş ve bir siyasi bunalım doğmuştur. Halk oylanyla, iktidardaki partiyi bu yerde istemediğini açıkça belli etmiştir. Seçmenlerin daha çok desteklediği muhalefet partileri, Meclis içinde ve dışında, milletvekilleri seçimlerinin yenilenmesini ısrarla istemektedir. Bu istek ve istem, ne tür seçim sonunda ortaya çıkmış olursa olsun, siyasal açıdan aynı değeri ve etkiyi taşır. Önemli bölgeleri kapsayan bir ara seçimde de halk çoğunluğunun eğilimi belli olabileceğinden; milletvekilleri seçimlerinin öne alınması gerekli görulebilir. Demokrasilerde temel kural, siyasi iktidann halk çoğunluğunun güvenini sürekli olarak koruduğu karinesini taşıması zorunluğudur. Herhangi bir oylama vesilesiyle bu guveni yitirdiği anlaşılan iktidann genel seçimlerle değiştirilmesi yoluna gitmek kaçınılmazdır. mez unsurlan" siyasi parti gnıplannın düzenli ve uyumlu biçimde işleyemeyeceğini, göstermektedir. Bakanlar Kurulu'nun iktidar partisi grubuna dayandığını ve her isteğini Meclisten geçirebilecek durumda buiunduğunu öne sürerek yasama ile düzenli ve uyumlu çalışacağını söylemek doğru ve inandırıcı olamaz. Çunkü, demokrasilerde asıl önemli olan, iktidar ile muhalefet arasındaki ilişkilerde dengenin sağlanmasıdır; iktidar grubu ile hükümeti arasındaki yapay uyumun değil... Kaldı ki, çoğunluğu temsil etmediği saptanmış olan bir siyasi iktidann, gerek ülke içinde gerek yabancı devletler ve uluslararası kuruluşlar nezdinde saygın ve etkili olması beklenemez. Siyasal bunalımın çözümü: Böyle bir güven yoksunluğunu içeren siyasal bunalım karşısında Cumhurbaşkanı, üyelerinin tümü istifa etmiş Bakanlar Kurulu'nun başkanının, yani Başbakan'ın da çekilmiş sayılacağını kabul ederek yeni bir hükümetin kurulması görevini başka bir milletvekiline verebilirdi. Gerçekten, tek kişilik kurul olamayacağına göre bütün bakanlann istifasıadan sonra or(ada Bakanlar Kunıhı diye bir şey kalmamıştır. Bu itibarla, Başbakan bakanların istifasını bilgi için Devlet Başkanı'na sunup yenilerinin atanmasını önerdiğinde; hükümetin istifa etmiş sayıldığı belirtilerek yenisinin kurulması yoluna gidilebilirdi. Cumhurbaşkanı, yerel seçim sonuçlan üzerine gerçekten milletvekilleri seçiminin, demokrasi geleneği uyannca yenilenmesi gerektiğine inanıyor idi ise bunu sağlayabilmek için yeni Bakanlar Kurulu'nu oluşturma görevini, Meclisten güvenoyu alamayacak bir milletvekiline verebilirdi. Yeni Başbakan, Meclise programını sunarken seçimleri yenilemek amacıyla kurulmuş bir hükümet olduklannı açıkça söyleyerek, bu yolda hemen karar almaJannı ister; milletvekilleri bu istemi kulak ardı edip, güvenoyu vermezlerse, anayasa uyannca, kırk beş gün sonra, Cumhurbaşkam'nın yenilemeyi karariaştıracağını kesin bir dille vurgular. Her iki olasılıkta, millervekili seçimlerinin yenilenmesi gerçekleştirebilirdi. Ancak Dunlardan ilki. seçimlerin sürtusmesiz ve kısa sürede; öteki tartışmalı ve cekişmeli biçimd« ve daba geç yapılmasını saglar. 20 NİSAN 1989 (ıım h ıırİKiska ıu Ne Y apafailircli? PENCERE 21.75'lik Demokrasi!.. Usta seslendi: Ve/ 24'lüğü!.. Çırak uzattı. Anahtarı aldı usta, vidayı açmaya çalıştı; ama yüzü birdenbire asıldı: Ulan, ben sana ne dedim?.. 24'lük dedin usta.. Sanayıde anahtarlar küçükten büyüğe numaralıdır. Usta anahtarı çocuğun suratına fırlattı; sigaradan tarazlanmış sesiyle: Eşek sıpası, bu 24'lük mü?.. Makine yağından siyahlaşmış çocuk, daha da küçüldü; eh, fırçalana fırçalana o da usta olacak. Müşterilerden biri araya gırdi: Usta, senoe ış yok!.. Usta, gözleri patlak patlak baktı. Laf atan, dalına basmak için üsteledi. Tonton olsa o vidayı açardı. Nasıl açardı? 21.75'lik anahtarla Çankaya yolunu açıyor Tonton, 24'lukle senin vidanı mı açamayacak?.. Allah kimseyi halkın diline düşürmesin!.. Amın. * 24'lük, 22'lik, 21.75'lik... Sözcüklerın ardına, "lik, l/k, lük, luk" takıldı mı, dilimiz açılıp saçılır: Güzellik, ondalık, gözlük, sözlük, odalık, kuytuluk, bayramlık, iftariık... istediğince çoğaltabilirsin: Maskaralık, seçimlik, yerellik, soytarılık, başbakanlık, rezillik, bakanlık, kepazelik, demokratlık, saygınlık, sağcılık, solculuk, İslamcılık, yüzsuzlük... Ve ılle de yüzsuzlük: İstemiyorum seni... Canım benim... Sen laf anlamaz mısın? Tatlım... İllallah yahu... Hayatım... Defol başımdan... Bak söz veriyorum, bundan sonra her şey iyi olacak; yeni bir hayata başlayacağız. Biliyorum, benim de kusurum var; ama sen kantarın topuzunu biraz fazla kaçırdın. Her şeyi düzelteceğim, kendimi sana adayacağım; göreceksın, mutlu olacağız... Fesuphanallah!.. Kadın mübarek ramazan ayında elimden bir kaza çıkacak!... Yıkıl git be... Nonoşum, ruhum... Benzetmek gibi olmasın, kadın kadın değii ANAP iktidarı, yapıştı mı, kurtul kurtulabilirsen... * Eski istanbul Valisi Fahrettin Kerim, çok kısa boylu, ama enliydi. Halk bu yüzden 49'luk rakı şışelerine "Fahrettin Kerim" adını takmıştı. Meyhanede ne denirdi: Garson, aç bir Fahrettin Kerim!.. Küçük Vali 49'luktu... Tonton 21.75'lik oldu. 26 Mart yerel seçımlerinden sonra Tonton'un adı çıktı 9'a, inmez 8'e... Ne zaman televizyonda görünse, mahalle ya da köy kahvesinde laf atılıyor: 21.75'lik yine çıktı... Daha önce böyle bir durum yoktu; artık oy oranı konuşuldu mu laf bitiyor: Enflasyon yüzde70'lik, senin oyun 21.75'lik... Sen 27.757e gidersen askere... Ne var ki 21.75'lik olduğuna bakmadan Tonton, Çankaya'ya tırmanmak istiyor; başardığı gün, vesayet demokrastsi'nde azınlık egemenliği çoğunluğa nanik yapacak: 21.75'lik cumhurbaşkanı... 21.75'lik başbakan 21.75'lik iktidar.. . . 21.75'lik demokrasi. 26 Mart yerel seçimleri sonucunda, bu iktidarmuhalefet dengesi bozulmuş ve bir siyasi bunalım doğmuştur. Halk oylarıyla, iktidardaki partiyi bu yerde istemediğini açıkça belli etmiştir. Seçmenlerin daha çok desteklediği muhalefet partileri, Meclis içinde ve dışında, milletvekilleri seçimlerinin yenilenmesini ısrarla istemektedir. Bu istek ve istem, ne tür seçim sonunda ortaya çıkmış olursa olsun, siyasal açıdan aynı değeri ve etkiyi taşır. Prof. Dr. LÜTFİ DURAN Türlciye'de iç politika konularını iyi gözleyen ve irdeleyen gazeteci yazar Cüneyt Arcayürek, 26 Mart 1989 yerel seçimleri sonuçlarırun Çankaya Köşkü'nden görülüşünü, şöylece belirtiyordu: "Elbette Cumhurbaşkanı'ndan dün (6 ya da 7 Nisan 1989 Cuma ya da cumartesi) yeni bir açıklama beklenemezdi. 'Kapaiı kapılar ardtnda daha 30 mart günü özal'a (demokrasinin) gerek ve geleneği(ni) anlatnuş, 4 nisanda liderlere eğilimini açıkça duyumsatmış. Ardından da sağduyudan nasibini alamayanların bile anlayacağı üslup içinde azlaşma yoluyla seçime gidilmesi gerektiğini kamuoyuna açıkladı. Bu aşamada daha ne yapsın?" (Cumhuriyet 8 Nisan 1989, s. 10) bakan, partisinin Meclis grubunda yaptığı konusmada, seçim sonuçlanna karşın, 1992 yılı sonuna kadar aldıklan iktidan bırakmayacağuu, işine geldiği zaman erken seçime gıdebilecegini açıkça söylemiştir. Yine çarşamba günü akşamının geç saatlerinde toplanan Bakanlar Kurulu'nda Başbakan, teker teker her bakandan istifa yazısını almış ve bunları üç gün çantasında tutmuştur. Bu arada, yine Cüneyt Arcayürek'in yazdığına göre "...Köşİc'ün siyasal olayları 'yönlendirmeye çabşmayacağY, ancak 'demokrasinin butün kurum ve kurullanyla işlemesinden yana' bir tavır koyabileceği", ilgililerce "söyleniyor"du (Cumhuriyet, 29 Mart 1989, s. 13). Hükümetin yeniden oluşturulması sırasmda, Cumhurbaşkanı'nın Başbakan çekilmemiş olsa bile Bakanlar Kurulu'nun güven oylamasmdan geçirilmesi geregini belintiği açıklanıyordu. Oysa, demokrasinin gerek ve gelenekleri, bütün bakanlan istifa eden bir hükümetin, genel seçimlerin erkene alınmasını zorunlu kılan bir neden bulunmasa bile, aynı Başbakan tarafından kurulması halinde de programını sunup güvenoyu istemesini ve almasmı emreder(*). Ne var ki, yerel seçimler sonucunda yeniden oluşturulan Bakanlar Kurulu'nun, iktidar partisinin 290 milletvekili olan Meclis Grubu'ndan, amacından saptınlmış bir usulle güvenoyu istemesi ve gensorudaki güven oylamasına dönüştürülerek elde edilmesi, göstermelikten öteye hiçbir anlam ve deger taşımaz. Aynca, yerel seçimlerin ortaya çıkardığı siyasal bunalımın, bu aşamada Cumhurbaşkanı tarafından, demokrasinin gerek ve gelenekleri uyannca giderilmesi artık mümkün de değildir. Seçimler sonrasmdaki oigular Evet! "Bu aşamada" derken, Bakanlar Kurulu'nun, Başbakan dışında bütün uyelerinin Cumhurbaşkanı'nca atandığı 31 mart cuma gününden sonraki zaman dilimi kasdediliyorsa, olumsuz yanıtını da içeren bu soru yerinde ve doğrudur; hatta Devlet Başkanı'nın artık yapabileceği bir şey kalmamıştır da denebilir. Yok eğer "bu aşama", hükümetin yeniden oluşturulmasından önceki günleri de kapsamakta ise o zaman içerisinde Cumhurbaşkanı'nın, seçimlerin sonucuna göre deraokrasinin gerek ve geleneklerine uygun bir çözüme ulaşma yolunda yapabileceği bir şeyler vardı. Ülke çapında tüm yerel yönetim organlarmın yenilenmesi için 26 Mart'ta yapılan seçimlerin sonuçları, ertesi günün akşamı belirginleşmeye başlamış ve 28 mart gecesi resmi olmayan kesinliğe kavuşmuştur. Buna göre iktidar partisi, 1987 kasımındaki milletvekilleri seçiminde ve 1988 eylülünde yapılan anayasa halkoylamasında elde etüği, zaten yetersiz oy oranlarının da çok altına üıerek, Meclisteki muhalefet partilerinin ardından üçüncü sıraya düşmüştür. Aynı 28 mart çarşamba günü Baş Düzensizlik ve uyumsuzluk Cumhurbaşkanı'nın basta gelen görevi; "Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlannın düzenli ve uyumlu çalışraasını gözef'mektir. Devlet Başkanı, göreve başlarken de, "miüetia kayıtsız ve şartsız egemenliğini konıyacağY'na, "Anayasaya, hukukun ustünlüğüne, demokrasiye... baglı kalacagV'na andiçer. "Başbakanı atamak ve istifasıru kabul etmek", "Başbakanın teklifı üzerine bakanları atamak ve görevlerine son vermek", yetkileri arasındadır. Burada belirtmek gerekir ki, bakanlann görevden uzaklaştınlması (azil) için Cumhurbaşkanı'nın istenci (iradesi) şart olduğu halde; istifalarının kabulü diye bir işlem söz konusu değildir. Başbakan'ın istifası ise açık olabilecegi gıbı örtiiliı de olabilir. Yani Devlet Başkam'nca kendisi görevden çekilmis sayılabilir. Yerel seçimlerden sonra çalışmaya başlayan TBMM, daha ilk toplantısından itibaren, muhaleBaşkanın görev ve yetkileri fet gruplarının, hükümetin ve grubunun milli iraGerçekten Devlet Başkanı, iktidar partisinin son deyi temsil yeteoegini yitirmiş olduğunu, her fırseçimlerde aldığı oylarla, TBMM'de çoğunluğu satta ve ısrarla vurgulamaları, yasama ve yuriitme elinde tutsa bile, hükümet etme gücünü yitirdiği ka organlarının "demokratik siyasi hayatın vazgeçil Sonuç Başbakan'ın iktidarda direnmesi karşısında, demokrasinin gereğine ve geleneklerine ancak böyle bir çözüm yolu seçilmesiyle uyulmuş olabilirdi. Anayasa, III. Cumhuriyetin Başkanı'na bu görev ve yetkiyi vermektedir. Devlet Başkanı, görev süresinin sonlanna yaklaşırken söz konusu yetkilerini kullanabilseydi, 12 Eylül harekâtınm, gerçekten ülkeye yeniden demokrasiyi getirmek amacıyla yapılmış buiunduğunu gösteren somut bir kanıt da ortaya koymuş olurdu. (") Pierre PACTET, Institutıons Polttiques Droit Constıtutıonel. 9 e 6d, Pans, 1988, s 396 ve not 6. EVET/HAYm OKDİYAKBAL "Milliyef'te geçen gün Mumtaz Soysal solun iktidar olmasının bazı koşullara bağlı olduğunu yazdı. Benim de katıldığım bu görüşe göre Türkıye'de sol kendi çizgisine, temel ilkelerine bağlı kalırsa, sağdaki partilerin tutumunu sürdürmezse, en önemlisi de açık açık, 'ben bunları yapacağım, bunları yapmayacağım' diye konuşursa güven uyandırabilir, dolayısıyla da ilk genel seçimde iktidara gelmesine yetecek oyu kazanabilir. Sosyal demokrat bir parti iç ve dış sermayeye güçlerine değil nalka, emekçılere güven verebilirse; yığınlar, 'bu parti her şeyden önce bizi düşünüyor, bizim yararımızı sağlayacak, programından bir adım şaşmayacak inancına varırsa, büyük bir çoğurh tukla iktidara gelebilir. Programda böyle yaztlı, ama 'biz şöyle davranırız' diye zik zaklar çizen bir parti yönetimi sola verilen geleneksel oyları biie elde edemez. SHP'nin 1988'deki olağanüstü kurultayında uzun uzun çalışma/ar, tartışmalar sonunda hazırladığı bir tüzüğü, bir de programı var. Şimdi bu tüzüğü değiştirdiler. Bunu kim yaptı? Parti meclisinde oy çokluğuna dayanan 14 kişilik merkez yönetim kurulu. Evet, bugün SHP merkez yönetiminin sorumluları SHP'yi yeni bir Güven Partisi haline getirmek, sağcı gazete yazarlannm özlemlerine uygun davranarak kendi programlarına ihanet etmek durumundadırlar. ilhan Selçuk'un söyledıği gibi bir çeşit 'merkezi umumi' sultası kurmak nevesindedirler. Dünyanın her yerinde solda yer alan partiler değil, tabanın eğilimine, tabandan yukselen seslere, özlemlere karşılık vermek zorundadırlar. Adayların saptanması, veto hakkı. görevden almak yetkisi gibi diktacı tutumlara Batılı sosyal demokrat partilerde rastlamak güçtür. Sol partilerin içinde değişik kanatlar vardır, ama hepsi partilerinin programma bağlıdırlar. Kimse kalkıp da karşı kanadı ortalıktan silmek için fırsat bu fırsattır diyerek parti tüzüğünü değiştirmeye kalkışmaz! Şimdi SHP Tüzüğü'nde yeni birtakım maddeler var. Bunların ne olduğunu gazetemiz okurları öğrenmişlerdir Parti merkez yönetim kurulu geniş yetkilerle donatılmıştır. 14 kişilik MYK hazırladığı tuzük değişıkliklerıni part meclisine de onaylatmıştır. Gerçi parti meclisinin btrçok üyesi bu yasal olmayan değişiklıklere karşı çıkmışlardır, ama sonuç değişmemiş, Baykal takımının ıstedikleri yerine getirilmiştir. Bir tek yol kalıyor, SHP'nin gerçek bir sosyal demokrat parti olarak kalmasını, çalışmasını ısteyenlere... O da bu tüzük konusunu olağanüstü bir kurultaya götürebilmektir. Bu kurultayda seçim yapılmayacak yalnızca tüzuk konusu görüşülecek. Tüzükte değişiklikler yapma hakkı zaten kurultay delegelerine aittir. Yalnızca tabandan gelen delegeler tüzük konusunda bir değiştirme, düzeltme yapabilirler. Yetki. parti meclisinin değil kurultay delegelerindedir. Olağanüstü kurultay en az 200 delegenin imzalı istemleriyle toplanabilir. 'Sol kanat' denilen ben bu yaftayı beğenmiyorum, SHP programma bağlı olanlar diyorum parti üyelerı bu 200 imzayı kısa sürede toplayabileceklerdir. Hatta 200'u de aşan bir çoğunluk sağlanabilir. O zaman tabanın, tavandan daha güçlü olduğu, tavanda yetkili köşelen alanların her şeyi yapamayacakları ortaya çıkacaktır. Hadlerinı bilmeyenlere örgüt hadlerinı bildirecektir. SHP içinde. tam da yeni bir genel seçim öncesınde patlak veren bu anlaşmazlık elbette ki yersizdir, yanlıştır, partiye umut bağlayanlar açısından üzücüdür. Belirli çevrelere, iç ve dış sermaye güçlerine güven vererek iktidar olacaklarını sananlar yanılgı uçurumuna düşmüşlerdir. Partiyi de kendileriyle beraber o uçuruma sürüklemek istiyorlar. Ama SHP tabanı böyle bir duruma izın vermeyecek, olağanüstü kurultay delegeleri sosyal demokrat bir program çevresinde birleşerek SHP'yi Güven Partisi haline getirmek isteyenlere hak ettıkleri dersı verecektir. OKURLARDAN Işçi sorunlaruıa TVde de yer verüsin sendikalardır, Meclistir, gereğinde miting alanlandır. Ancak hepsinin önünde önce basındır. Basın deyince ülkemizde iki tür basın olduğunu biliyoruz. Biri yaıılı diğeri sö'zlü basındır, işçi sorunlan da önce bu alanlarda tartışmaya açılır, daha sonra diğer kurum ve kuruluşlara taşar ve buralarda devam eder. basmdan yani televizyondan. Televizyonun işçi sorunlaruıa karşı gelişen bu antipatisi, nereden kaynaklanıyor. Bunu anlayamıyonan, yazılı basında az da olsa ilgi gören işçi sorunlan TV'de hiç de ilgiye değer bulunmamaktadır. İşçi sorunlannm başında grevler, direnişler, anlaşmazlık ve uyuşmazhklar geliyor ve bunlar TV'de neden gösterilmiyor? Neden kamuoyuna iletilmiyor?. Bizler sekiz yıl önce grev haklan ellerinden ahnmış işçi yığmlan olarak umutlan işveren, hükümet ve YIIK'ya (toplumun önemli bir bölümü olarak) bu üçlünün insafına bırakılmış durumdayız. Ne zaman acaba işçi sorunlannı da TV'de göreceğiz? TV patronlan acaba işçi sorun ve mücadelesini vermek için ne bekliyor? Ve diyoruz ki TV'de bizlere de yer ayınn. AHMET YAĞIZ İETT işçileri adma Taban Gücünü Göstermeli... Türkiye nüfusunun yaklaşık üçte ikisini oluşturan kuşkusuz işçidir, emekçidir, bu oluşumu kimse inkâr edemez. Doğaldır ki bu kitlenin de birçok sorunlan vardır ve bu sorunlann da anlatılması gerekli. Göriilüyor ki konu (yani işçi Sorunlann anlatılacağı yerler ve mekânlar vardır. Bu sorunlan) arzulanan ilgiyi yer ve mekânlar, görmüyor. Özeüikle sözlü " .. ".» TEŞEKKUR •« Başarılı bir ameliyatla beni sağJığıma kavuşturan Sıvas Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Bölümü uzmanı TEŞEKKÜR Emekli Felsefe Öğretmeni ve Ya2arlar Sendikası üyesi Doç. Dr. SUPHİ MÜDERRİS ile servisteki öteki doktor ve personele teşekkurü borç bilirim. HA YDAR ALDIKAÇTI SAMİ GÜRTÜRK'Ü Çukurova Üniversitesi Balçalı Hastanesi'nde ustün başanlı bir ameliyatla sağlığına kavuşturan Sayın İLAN T.C. KAYSERİ 4. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ 1988/708 Esas 1989/122 Karar Ticarete hile kanştırmak suçundan, Mahmut oğlu Binnaz'dan olma 1949 doğumlu, Kayseri Fevzi Çakmak MahaJJesi NiJ Caddesi No: 6Pde ANADOLU EKMEK FIRIN1 MÜSTECİRİ sanık MEHMET ASLAN hakkında yapılan yargılamada; T.C.KInun 363/1, 647 S.Y:nın 4. maddesi gereğince 118.000 TL. ağır para cezasıyla cezalandınJmasına, hüküm özetinin ilan ettirilmesine karar verildiğinden, T.C.KInun 402/2 maddesi gereğince ilan olunur. Basın: 2! 393 Prof. Dr. İLHAN SUNGUR Can dostumuz değerli İLAN BOĞAZLIYAN 1. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN YARGIÇ: Huseyin Fırrır.a 20434 YAZMAN: Kadir Osan Davacı Boğazlıyan .ıçesinin Uzunlu kasabasından Hidayet Uçar tarafından davalılar aynı yerden ömer Gökbulut, Hamit Dağlı, Duran Aslan Vs. aleyhine açtığı miktar tashıhi davasının yapılan açık yargılamasında verilen ara karan gereğinee, davalılar Ömer Gokbuluı, Hamit Dağb \e Duran Aslan adreslen tespıt edilemediginden dava dilekçesmin ilanen kendilerine tebliğine karar verilmış olup, bu davalıların mahkememizin 1988/290 esas sayılı davasında ve 31.5.1989 tarihli duruşmasında Uzunlu kasabası hudutlarında Pafta: 5 Parsel: 2340 nolu taşınmaza miktar olarak tecavuzlerinin olup olmadığı hususunda vazılı beyanda bulunmaları veya bir vekil tayin etmeleri, duruşmaya gelmediklerinde davanın yokluklarında yapılacağı hususu dava dilekçesi yerine kain olmak uzere ilanen tebliğ olunur. H.U.M.K.'nun 509510 maddelen gereğince. Basın: 41406 Prof. Dr. TÜMER ULUS Dr. ÖMER ALABAY Dr. K.4DİR KARA Dr. ERDAL SEYREK Başasistan Dr. Özgiir Yağmur ile emekleri geçen Genel Cerrahi Bölumu hemşire ve personeline sonsuz teşekkürlerimizi bildiririz. Eji: MÜYESSER G İ R T l R K Oğlu: BARIŞ GLRTÜRK KJZI: MİRKEF GÜRTİRK ermostatik Bataryalar suyu ayarladığınız sıcaklıkta sabit tutar. Modern Teknolojinin Sıhhi Tesisat Armatürlerinde bugün ulaştığı üst sınırı ifade eden mamul • Konfor • Tasarruf • Geleneksel E.C.A. Kalitesi MORA a) Su ayar volanı b) Sıcaklık ayar volanı c) Kaynar su emniyet düğmesi (özellikle bebekleriniz için) • Kıymetli mamülünüzü yetkili tesisatçılara monte ettiriniz. Kullanma talimatını okuyunuz YILIARCA BERABER Genel Dağıtım E L M O R rESİSAT MALZEMESİ TİCAPET A.Ş. İSTANBUL Tel: 151 70 0 6 ( 6 h a t ) TEŞHİR GALERİLERİ: İSTANBUL Tel: 357 12 20 ANKARATet: 167 05 03 İZMİRTEL 21 87 61 ANTALYATel: 12 27 15 12 77 15 SAMSUNTel'40189
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle