15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 MART 1989 HABERLER CUMHURİYET/15 Türbana tepkiler ANKARA (Cumhuriyet Burosu) Cumhurbaşkanı Kenan Evren, dün kabul ettiği Kadın Dernekleri Başkanı Sevinç Karol'un, "Anayasa Mahkemesi'ne muracaatınız bizim için bıiyük giiç olmuştur" şeklindeki sözlerine, "Ama bazı kadınlar buna rağmen bunu kabulleniyorlarsa. ona da ne yapalıtn, deriz. Başka çare yok" karşıhğım verdi. Türk Kadınlar Birliği Başkanı Ayseli Göksoy. çarşaflı kadın gösterilerini "dini alet eden bir anarşi" diye nitelerken, ANAP Teşkilat Başkanı (Htan Sungurlu, "Bu iş, üzerine gitlikçe biiyüyor" dedi. ANAP Genel Başkaıı Yardımcılanndan Ali Talip Özdemir gerekçeli kararı gördükten sonra ANAP olarak bu konuda bir çalışma yapacaklannı söyledi. SHP MKYK üyesi Mııslafa Timisi, çarşaflı kadın gosterilerini, "Türkiye için en biıyük lehlike irtica ve gericiliktir" diye değerlendirdi. Türban isyanı lar hakkında Ankara DGM Savcılığı'nca soruşturma başlatıldı. Ankara Emniyet Müdürlüğü yetkilileri olay sırasında gozaltına alınan kişilerin video kayıtlarıyla teşhis edilmesinden sonra DGM'ye sevk edileceklerini açıkladılar. Polis yetkilileri, Ankara'da Hacıbayram Camisi'nin dışında diğer yerlerde herhangi bir olayın olmadığını dile getirdiler. Yetkililer, Hacıbayram Camisi'nde gösteri yapanların kuçük bir fanatik grup olduğunu belirterek, bunlar hakkında da olay yerinde çekilen video kayıtları ve fotoğraf ışığı altında soruşturmanın genişletileceğini açıkladılar. DGM Savcısı Nusrel Demiral da olayla ilgili olarak soruşturma açtıklannı belirterek, şu asamada daha fazla bir bilgi veremeyeceğini bildirdi. yorum. Bu liir olaylann devam etmesine i/in verilmeyecektir. Gerekli önlemlcr alınmıştır" diye konuştu. lerine aykırı değil. Atatürk ilkelerinde başörtüsü var mı? GÖKSOY Dini suiistimal ediyorlar!' Bu arada Ayseli Göksoy, ibadete karşı olmadıklanm, kendilerinin de biraz sonra Hacıbayram Camisi'ne gideceklerini belirterek, çantasından başörtüsünü çıkardı ve Sungurlu'ya gösterdi. Sungurlu, sözlerini Cumhurbaşkanı Evren'in türban olayırun "bir formaya dönüşmesinden çekindigini" belirterek tarnamladı. Sungurlu, bir gazetecinin sorusu üzerine, Anayasa Mahkemesi 1 nin kararımn gerekçesini gördükten sonra durumu değerlendireceklerini söyledi. ANAP Genel Başkan Yardımcılanndan Ali Talip Özdemir ise türbanla ilgili iptal kararımn nasıl değerlendirildiğinin sorulması üzerine, "Gerekçeli kararı görmeden konuşmak istemiyorum. Gerekçeli kararı görmeden bir forCumhurbaşkanı Kenan Evren, mül de soyleyemem. Gördükten Kadın Dernekleri Federasyonu sonra ANAP olarak yeniden bu Genel Başkanı Prof. Sevinç Ka konuda bir çalışma yapanz" dedi. rol'u kabul etti. Karol, Anayasa SHP MYK uyesi Mustafa TimiMahkemesi'nin kararından mut si de türban olayımn düşünce ve luluk duyduklarını ifade etti. Ka davranış özgürlüklerinden çıkarılrol, şöyle konuştu: dığını belirterek, "Laik devlete "Daima yanımızda olduğunuzu karşı şeriat devletini savunanlann, çok yakından biliyoruz. Özellikle Atatürkçülüğe karşı Atatürk düşsimgesi haline bu son haklarımızın sa\unulma manlarının 1 sında, çağdaş insan giyiminde top gelmiştir" dedi. Başbakan Özal lumda bulunmak istediğimizden ın Anayasa Mahkemesi kararını dolayı verdiğimiz mücadelede çok eleştirerek gerici güçlere cesaret yakından yanımızda oldunuz. verdiğini öne süren Timisi, "UnuAnayasa Mahkemesi'ne miiracaa tulmamalı ki Türkiye için en bübnz bizim için biiyiik bir giiç ol yük tehlike irtica ve gericiliktir. muştur. Alınan sonuç çok sevin Bugün ülkemiz böylesine büyük diricidir. Sizi kutiar, teşekkürleri bir kara tehlikeyle karşı karşıya mizi arz ederiz. 1980'den bu yana bulunmaktadır" dedi. Bvrsa'da Ulucami'daki cuma namazı sonrasında camiden çılcn topluluk.yuruyüş yapmak istedi. (Fotoğraf: AAJ biiyiik mücadele verdik. Bugün görüyorum ki bu mücadeleyi sadece biz kadınlar vermeyecegiz. Bu mücadeleyi biz erkeklerle birlikle vereceğiz." Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Karol'un bu sözleri üzerine, "Ama bazı kadınlar buna rağmen bunu kabulleniyorsa. ona da ne yapalım deriz, başka çare yok" şeklinde konuştu. ANAP Teşkilat Başkanı Oltan Sungurlu da Türk Kadınlar Birliği Başkanı Ayseli Göksoy ve bazı yöneticilerini kabul etti. Ayseli • Göksoy, İstanbul'da çarşaflı kadınların gösterisim "dini alet eden bir anarşi" olarak nitelerken, Oltan Sungurlu, "Bu iş üzerine gitlikçe biiyüyor. Olaylann bu ölçüye varmasından üzüntü doyuyoruz" şeklinde konuştu. Göksoy, bazı çevrelerin türbanı istismar konusu yaptıklannı ve dinin istismar edildiğini belirtti. Sungurlu, toplumdaki bazı değerlerin kimse tarafından kullanılması gerektiğini belirterek, demokratik ülkelerde bu tür sorunların kendiliğinden çözüldüğünü bildirdı. Sungurlu, "Biz ne bu kıyafetleri giyenleri kınamamalıyız ne de bn kıyafeti bahane ederek siyasi eylemlere girmeliyiz. Zannediyorum ki bu işin üstünc gittikçe hadise büyüyor. İşi kendi haline bırakırsak daha saglıklı bir yola gireceğine inanıyorum" şeklinde konuştu. Göksoy ile Sungurlu arasında şu diyalog geçti: "GÖKSOY Bugün Türkiye^ de kadın çok etkili ve plartlı bir şekilde bir tarafa çekilmek isteniyor. Gayet tabii herkes istediği gibi giyinmeli. Ancak bugün toplumun gitmekte olduğu yol bunun tam aksinedir. Sizden istirhamımız bu durumu bir hürriyet olarak mütalaa etmeyin. Bu gidişin güzel bir gidiş olmadığı kanaatindeyiz. SUNGURLU Efendim hiç korkmayın. İnsanlara şunu yapın, bunu yapmayın demek yanlıştır. Toplumda zaman zaman bazı yanlışlar olur ama sonucu doğruya gider. Inanın ki yanlış şeyler hep zorla yaptırılanlardır. Kanun gücüyle yaptırılanlardır. Kendi haline bırakılırsa herkes kendi içinden gelen kıyafetleri seçer. GÖKSOY SerbestHk yozlaştınlıyor. Biz çocukluğumuzda çarşafı ancak okul kitaplarındaki resimlerde ve dergilerde görürdük. Ben İstanbul'da büyüdüm. İstaııbul bugün bir çarşaf panayırına dönüştü. Aydın gençler bile başlarını türban denen bir bezle örtüyorlar. Adeta paketliyorlar. Bu hürriyet değil. Anayasa Mahkemesi'nin kararını sevinçle karşıladık ve bütün partilerin de alkışlamasını istiyoruz. (Bajtarafi l. Sayfada) da 'Kahrolsun tngiliz Siyonizmi','Kahrolsun Amerika'.'Kahrolsun İsrail" diye sloganlar atlı. Bu arada camiden çıkan bu kişilere türbanlı ve çarşaflı grubun da katılarak Ulus'adoğıu yurüdüklcri görüldü. "Turban'a uzanan eller kınlsın" diye slogan da atan grup, tekbir getirerek yaklaşık 500 metre yürüdükten sonra cami çevrcsinde tedbir alan çevik kuvvet tarafından durduruldu. Bu arada göstericilerle polis arasında tartışma çıktı. Göstericilerin bazılannın "En büyük Allah. başka büyük yok" diyerek, güvenlik güçlerine saldırması ü/erinegözAnkara'da olay • Hacıbayram Camii'nden çıkanlar, Salman Rüşdü ve Cumhurbaşkanı Evren aleyhinde sloganlar altına alınanlar oldu. Bu arada, bazı kişilerin "Müslüman polis, attılar, türban yasağını protesto ettiler. (Fotoğraf: Rıza Ezer) Kuran senin kilabın" biçiminde slogan atarak yer yer polis barikatlarını geçtikleri görüldu. Polis, direnen göstericilerden bazılarını götürürken, 200 kişilik bir grubun Ulus'taki Atatürk Heykeli önünde yeniden bir araya geldikleri görüldü. Erkeklerden oluşan grup, burada da "Türbana uzanan eller kırılsııt", "Rüşdü'ye ötürn" diye gösteri yapınca çevik kuvvet çevrelerini sardı ve dağıimalannı sağladı. Emniyet Müdürlüğü yetkilileri, gozaltına alınanların sayısının 20'ye yaklaştığını belirtirken, olayla ilgili soruşturmanın başlatıldığını söylediler. Göstericilerden bazılarının, "Bu olaylar bitmeyecek, yine toplanacağız" diye bağırdıkları görüldü. Oünku olaylar Ulus ve çevresinde tedirginlik yarattı. İstanbul'da istanbui Beyazıt Camisi'nde kılınan cuma namazından sonra İstanbui Üniversitesi önünde öğrencilerle birleşen 2 bin kişilrk bir topluluk, türbanı serbest bırakan yasanın iptal edilmesini protesto etti. Göstericilerin dağıtılması sırasında polisle çatışma çıktı, bir kişj yaralandı, dört kişi gozaltına alındı. Göstericiler sık sık tekbir getirdiler ve Evren aleyhine .slogan attılar. İstanbui Üniversitesi önünde sabah saatleıinden itibaren türbanlı ve çarşaflı bir grup kadın toplanmaya başladı. Daha sonra bu gruba, erkeklerden oluşan başka bir grup da katıldı. Ancak polisin artık müdahate edemediğini gören ve birleşen topluluk, sloganlar atarak, caddeye indi. Bunun üzerine, Çevik Kuvvet görevlileri, coplarla toplulugu kuçük gruplara bölüp dağıtmaya başladı. Tekbir getirerek, bağıran insanlar, Çemberlitaş, Vezneciler ve Kadırga yönune doğru koşmaya başladı. Bu arada, kalabalık bir grup "Evren istifa" diye slogan atıp Vilayet'e doğru gitmeye çalışınca Çevik Kuvset görevlileri ile aralarında çatışma çıktı. Polisin sokak aralarına kaçan insanları coplayarak dağıttığı görüldü. Bu arada 40 yaşlarında bir kişi, çatışma sırasında başından yaralanarak hastaneye kaldınldı. Çarşıkapı'da çatışmalar ve copiamalar sürerken Beyazıt Meydanı ile çevresinde de yer yer buna benzer çatışmaların olduğu görüldü. Polis, kalabaiığı dağıtmaya ça* lışırken, 4 kişi gozaltına alındı. Gozaltına alınan kişiler, "Biz, Yahudi miyiz ? Niye işkence yapıyorsunuz? Bizi götüremezsiniz. Müslüman Müslümana işkence yapar mı?" diye bağınp çırpınınca, guçlükle ekip otolanna bindirilebiİdiler. Bu arada bazı kişilerin, gözaltına ahnmalar sırasında bir araya toplanmış gruplara seslenerek, "Ne duruyorsunuz. bakın kardeşimizi götürüyorlar, siz ne biçim Müslümansınız. Ona işkence yapacaklar, kurtaralım" diye bağırdıkları gözlendi. İlahiyat'ta boykot Bu arada İlahiyat Fakultesi öğrencileri adına yapılan bir açıklamada. Türban Yasası'nın iptalini protesto etmek ve okullarda din özgürlüğüne konan engellerin kaldırılması isteğiyle pazartesi gününden itibaren süresiz boykota başlayacaklarını belirttiler. Ağar: Elebaşlar yakalandı Ankara Emniyet Müdürü Mehmel Agar UBA'ya yaptığı açıklamada, olaya anında müdahale eden Çevik Kuvvete bağlı polislerin olayı önlemede gereken hızı ve başarıyı sağladıklarını öne sürdü. Ağar, "Aldığımızönlemler sonucu, olayları gelişmeden önledik. Hacıbayram Camisi'nde cuma Olayda elebaşı olanlar ustun gaynamazı sonrasında türban yasağı retle ele geçirilmişlerdir. Ancak mn kalkması için gösteri yapan tam sayılarını şu an için bilemi Türban, yirmi yıldır Türkiye gündeminde BETÜL UNCULAR ANKARA Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in başvurusu üzerine, "üniversitelerde dini inanç nedeniyle boyun ve saçlann örtü veya türbanla kapatılmasını serbest bırakan yasa hükmünü", "anayasaya aykın bularak" iptal etti. "Türban" konusu tam 20 yıldır Türkiye'nin gündeminde bulunuyor. 1968'lerde başlayan "türban" tartışması günümüze kadar artarak sürdü. Gerek Anayasa Mahkemesi gerek Danıştay'ın bu konudaki sayısız kararlarına karşın türban, TBMM'de de her zaman "taraftar" buldu. Bülend UIusu hükümetinde emekli asker Hasan Sağlam Milli Eğitim Bakanı'yken Talim ve Terbiye Dairesi ve Diyanet Işleri Başkanlığı'na bir yazı göndererek "imarnhatipli kız öğrencilerin başlaruıın açık mı, örtülü mü olması" konusunda "görttş" bile istemişti. Diyanet Isleri Başkanı Tayyar Altıkulaç, bakanlığa gönderdiği 7 sayfalık cevabi yazıda "şimdiye kadar başörtüsüne izin verilmeyişini büyük bir haksızlık olarak" nitelendirmişti. Ancak bazı gelişmeler üzerine Bakan Hasan Sağlam, okullara bir tamim göndererek kız oğrencilerio hiçbir şekilde başlarını örtemeyeceklerini" vurgulamıştı. "Türban"m 20 yıllık öyküsü şöyle: Yıl 1968. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde bir kız öğrenci başını örtmüş, küçük bir grup erkek öğrenci bu davranışı bayraklaştırmaya yönelince kız öğrenci bir tarikat adına hareket eden bu öğrencilerin oyununa gelmemek amacıyla başörtüsünü çıkarmıştı. Bu olayı izleyen günlerde ilahiyat fakültesine ODTÜ'den gelen bir kız öğrenci, kısa süre sonra başını örtmüş, sayıları 56'yı geçmeyen erkek öğrenciler bu kez bu kız öğrencinin davraruşını bayrak yapmışlar ve son sınıftaki birkaç kız öğrencinin başını örtmesini sağlamışlardı. Giderek başı örtülü öğrenciler merdiven aralıklarında, lavabo başlannda örtünmeyenlere baskı yapmaya başlamışlar, olaylann gelişme göstermesi üzerine zamanın Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, o yıl yayimladığı bayram mesajında bu konuya değinerek başörtüsüne karşı tavır almıştı. ODTÜ'den gelen kız öğrencinin başını örtmesi üzerine fakültenin aydın öğretim üyelerinden Neşet Çağatay öğreııciden başını açmasını istemiş, açmayınca sınıfa sokmamış, konu fakültenin dekanı Prof. Hüseyin Yurdaydın'a ıntikal etdi. Rektör ve senato üyeleri ortalarda görünmüyordu. Öğrencilerin zorlamasıyla dekanın arabası devritme tehlikesi geçirmişti. Tansiyon yükselirken Prof. Yaşar Yücel ve DTCF'li öğrenciler dekanın imdadına yetişınişlerdi. Prof. Yurdaydm'ı arabadan indirerek fakülte binasına sokmayı başarmışlardı. Dr. Fanık Sükan tçişleri Bakanı'ydı. Bakanın polise, "Kan dökülmezse mudahate etmeyin" yolundaki talimatı nedeniyle polis yapılan davetlere karşın fakülte bahçesine girip olaya müdahale etmemişti. öğrenciler olaydan sonra ilahiyat fakültesine giderek ilk işgali başlatmışlardı. Olayları yaşayan öğlim Dalı Başkanı ve lslam Medeniyeti ve Sosyal Bilimler Bolümü Başkanı Prof. Hüseyin Yurdaydın, 39 yıldır bu fakültede görev yapıyor. "Türbanı jnanç meselesi olarak kabul etmiyorum" diyor Yurdaydın, YÖK'ün son karannı onaylamıyor. Yurdaydın'ın bu konudaki görüşleri şöyle: "Başını örten dindar, örtmeyen dinsiz sayılacak öyle mi? Kuranı Kerim'de çeşitli ayetler var. Islamiyet evrensel dinse, ayetler içinde tüm insanlığa hitap eden hükümler var. Hadis, 'Kadınlar dışarı çıkarken başlarını örtsünler' der. O zaman için incitilme söz konusu. Müslüman kadını sarkıntılıktan korumak için... O zamanki koşullar öyleydi. O hüküm tüm insanlığı bağlamaz. Kılık kıyafeti iklim ve gelenekler belirler. Bu, basit bir mesele. tnsan istediği gibi giyinir. tnanç meselesi olarak kabul etmiyorum:' Prof. Yurdaydın, Türkiye'de başörtüsu ve türbanın sorun olmasını, "düşünce hayatının kısırlıgı"na bağlıyor. "Bu, fikir hayatımızın olmadığını gösteriyor" diye ekliyof* Bu konuların geçmişte, 17. yüzyılda bile tartışıldığına işaret ediyor ve üzerine basa basa vurguluyor: "Alatürk'ü perde ederek antilaik düzeni kurmaya çalışıyorlar." "Üniversitede oku>nn kızın başını örtmesi, yer altında işleyen gerici eylemin tepe göriintüsüdür. Adeta bir aysbergin su yüzüne çıkan bolümüdür. Korkunç olan büyük kütle ise su altındadır. Bu tehlikeli seyir bir gün devletin temeline çarpıp sarsmadan önce dileriz Kemalist olanlar birleserek gerekli önlemleri alabilsinler." Bu cümleler, ilahiyat fakültesinden emekli Prof. Neda Armaner'in. Yozlaşlırıldığını söylediği laik eğitim anlayışına getirilen ters yorum yanşına son olarak yasama organının katılmasını şiddetle eleştiren Prof. Armaner şöyle konuşuyor: "Yönetim onlardan olsun veya olması n bir yolunu, bir adamını bulup işlerini yüriitmek, yobaz karakterinin belirgin hıtumudur. 1968'den beri başörtülü gerici eylemlerine karşı göz yuman davranışlardır ki giderek kanser gibi diğer fakülteleri de sarmıştır. İlahiyat fakültelerinde zamanla kültür dersleri verimsizleştirilirken en önemli ders haline sokulan lslam hukuku (fıkıh) dalında yüksek lisans ve doktora yapmak üzerc başvunıların sayısal dozunun gereğinden /azla oluşunun nedeni ne olabilir ki?.. Sadece kendilerini dinibütün insanlar biçiminde görüp dışarıya bunu açıklayarak ilkelce o> goygoyculugü yapanlar, kestikleri dalla yalnız kendilerinin düşmeyecegini bilmiyorlar mı? Yobaz lakımının isteklerinin sonu yoktur, irtica eylemleri ancak üstüne yürünürse geriler, kapı aralanınca o sizin üstünüze yüriir ve yüzsüzce kapıyı ardına kadar açmak ister." Prof. Armaner, yurt düzeyinde yaygın eğitim yapan Diyanet İşleri örgütünün, kadın, erkek vaizlerinin sözlerine çekidüzen verilmesi gerektiği görüşünde. Evlerde mevlüt okuyanların bile mevlüte gelenlerin saçı ve eteğiyle uğraşır duruma girdiklerini söyiüyor. Prof. Bahriye Uçok, "Olaylann üzerine yüriinmüş olsaydı, Türkiye bugünkü çizgide olmazdı. Atatürk'ün getirdiği çağdaş anlayış, laiklik korunsaydı, asla bugünkü ortama gelinmezdi" diyor ve ekliyor: "Ama tam tersi yapıldı. Resmi agızlardan laiklikten ödünler verildi. TBMM kürsülerinden laiklik yıpratıldı. Bugün bu işler yalnız kaçak Kuran kurslan ya da tarikat zaviyelerinde değil, gizli zaviyelerde değil, mevlüt okutulan evlerde tarikat ayini biçiminde kendini gösterir olmuştur." Türban, 1968'de Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde bir kız öğrencinin başını örtmesi, küçük bir grup erkek öğrenci bu davranışı bayraklaştırmaya yönelince, kız öğrencinin bir tarikat adına hareket eden bu öğrencilerin oyununa gelmemek amacıyla başörtüsünü çıkartmasıyla üniversite gündeminde yerini almıştı. tirilmişti. Toplanan fakülte yönetim kurulu kız öğrenciyi o günlerde "şeriat özlemi"yle yayın yapan bir günlük gazeteye verdiği demeçler nedeniyle fakülteden çıkarmıştı. Üniversite senatosu 22 Mayıs 1968'de kararı onaylamıştı. Senato toplantısı iki gün sürmüştü. Toplantının yapıldığı Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi önünde sonucu bekleyen öğrenciler çıkışta tlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Hüseyin Yurdaydtn'ın çevresini sarmışlardı. Öğreciler arasında sıkışan Prof. Yurdaydın'ı Prof. Behiç Onul ve Prof. Lütfü Tat kollanna girerek aşağıya indırmiş ve arabasına bindirmişlerretim üyelerinin anlattıklarına göre olaylann elebaşısı olan Ahmet Ergün Bedük, Vehbi Dinçerler'in Milli Eğitim Bakanlığı döneminde Dinçerler'e danışmanlık yapmıştı. Boykotlar, işgaller sürerken ilahiyat öğrencileri bazı öğretim üyeleıine karşı yakışıksız sözleri içeren yazıları fakülte camlarına asmışlar, dekanı içeriye sokmamışlardı. Dersler yapılamamış, sıraların üzerine "Müslüman Türkiye" sözleri kazınmıştı. Fakülte bahçesinde "Şeriat isteriz" sloganları duyulmaya başlanmıştı. İlahiyat Fakültesi Islam Tarihi Ana Bi Çevik Kuvvet görevlilerinin yetersiz kalması yüzünden olay sırasında değişik karakollara ait, çok sayıda polis memuru da Beyazıt Meydanı'na gelerek kalabalığa müdahale etti. İstanbui Vali Yardımcısı Necati Develioğlu, İstanbui Üniversitesi önünde ve Beyazıt Meydam'nda, dün meydana gelen gösterilerin "örgüt işi" olmadığını söyledi. Gösteri yapılacağını önceden ö | rendiklerini belirterek gerekli öt>lemlerin alındığını söyleyen Devçlioğlu, vatandaşa sert davranmâmak amacıyla herhangi bir girişimde bulunmadıklarını, >rurüyüşe tesebbüs edilince dağıtıldıklarıru söyledi. Develioğlu, gözaltn na alınanlarla ilgili kesin rakamın henüz kendisine ulaşmadığnı da sözlerine ekledi. Adana'da protesto Adana'da da "türban iptali" protesto edildi. Salman Ruşdü aleyhine sloganlar atıldı. Proteştolar, Yağcami'de cuma namazından çıkanların ve yan sokaktan gelip katılan bir grup türbanlınm vilayete doğru yürüyüşe geçmesiyle başladı. Ellerinde "Basorlusü Allah'ın emridir", "tslam duşmanı Salman Rüşdü'ye lanet olsun" yazılı pankartlar taşıyan kadınlı erkekli 500 dolayındaki gösterici tekbir getirerek Alimunif Caddesi'nde yürü\üşe başladı. Bu arada polis izinsiz vürüyiışe engel olmaya çalıştı. Ancak polis gerek kadın gerekse erkek eylemcilere karşı herhangi sert bir tutuma girmedi. Emniyet Müdürlüğü'ne gotürulmek üzere araçlara alınanların zafer işareti yaplıkları görüldü. Protestocuların vilavete giden Alimunif Caddesi uzerindeki eylemleri yaklaşık 45 dakika sürdü. Cadde eylem boyunca ırafiğe kapalıldı. Protestocuların öııderi durumunda olan \e polis ile tartışan 20 dolaundaki gösterici gozaltına alındı. Bezmi Âlemin Üniversitesi'nin iptal kararı açıklandı YOK ve bakanlık arasında gerilim Haber Merkezi YÖK Yürütme Kurulu'nun Bezmi Âlenı Üniversitesi'yle ilgili iptal karannın yol açtığı tartışmalar sürüyor. YÖK Yürütme Kurulu'nun, Bezmi Âlem Üniversitesi'nin kurulması konusunda yürütmeyi durdurma kararımn, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu ve Genel Sekreteıliği'nin "tereddütlerini içeren" ve olumsuz görüş bildiren raporlan üzerine alındığı açıklandı. İptal kararı üzerine MEGSB ve YÖK arasında zaten gergin olan ilişkilerin arası daha da açılırken, Hasan Celal Güzel'in "YÖK Yürütme Kurulu'nun yetkilerini aştığı' yolundaki görüşü gerginliği biraz daha tırmandırdı. YÖK Başkanvekili Uygur Tazebay dün MEGSB Müşteşan İhsan Sezal'la görüşerek "YÖK Yürütme Kurulu'nun karan alırken yetkilerini aşmadığım " anlattığı öğrenildi. YÖK tarafından oluşturulan ve Bezmi Âlem Vakfı'mn üniversite kurup, kuramayacağını incelemekle görevli 10 kişilik komisyonun raporu da dün açıklandı. YÖK Başkanvekili üygur Tazebay, Cumhuriyet'e yaptığı açıklamada, kurulan 10 kişilik komisyonda bulunan 5 kişinin YÖK Genel Kurulu üyesi, 5 kişinin de YÖK Yürütme Kurulu üyesi olduğunu söyleyerek "Benim bildiğim kadanyla Bezmi Âlem Üniversitesi'nin kurulup kurulamayacağı volunda bir karar vermemiz yetkimiz içinde" dedi. 10 kişilik YÖK Komisyonu'nun Bezmi Âlem vakıf senedi üzerinde yaptığı incelemede ise 1847 ve 1850 tarihli vakıf senedinde Bezmi Âlem Valide Sultan'ın bir yükseköğretim kurumu oluşturulması yolunda bir irade beyanının bulunmadığı, ancak 1850 tarihli vakıf senedinde bir "rüştive mektebi" kurulmasından söz edildiğinin saptandığı bildirildi. Raporda "Bunun bir yüksekokul niteliğinde olmadığı" ve "riiştiyenin bugünkü ortaokul değerinde olduğu anlaşılmaktadır" denildi. Komisyon raporunda ayrıca Bezmi Âlem Üniversitesi'nin kurulması ve faaliyetlerini yürütemeyecek duruma düşmesi durumunda devredileceği bir üniversitenin de bulunmadığı kaydedilerek "Marraara Üniversitesi Senatosu'nun aldığı bir kararda Bezmi Âlem Üniversitesi'nin eğitim ve öğrelim faaliyetlerini yürülememesi halinde mal varlığının kenbul etmediği" de belirtildi. Bu açıklamayla birlikte Bezmi Âlem Üniversitesi'nin kurulmasına ilişkin önemli bir engel daha çıkarken, aynı hukuki prosedüre sahip olduğu iddia edilen Bilkent'in hamiliğini Hacettepe Üniversitesi'nin yaptığı belirtildi. Konuyla ilgili olarak Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği'nin ocak ayı içinde açıklanan, vakfın üniversiteleştirilmesiyle ilgili araştırmasında da üniversitenin kurulmasına hukuki engetler olduğunun vurgulandığı ortaya çıktı. Devlet Denetleme Kurulu'nca yadilerine verilmesi taahhüdünü kapılan araştırmalarda ise vakfın kuruluş aşamasında MEGSB'ye eksik belgeler gönderilerek bakanlığın yanlış karar almasına neden olunduğu belirtildi. Bu arada daha önce Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nun Bezmi Âlem Üniversitesi'nin kuruluşuyla ilgili olumsuz görüş bildiren raporunun MEGSB'nin eline geçmesinden sonra Hasan Celal Güzel'in yaptığı açıklamada "Hukukçularım inceliyor" şeklinde açıklamada bulunarak kuruluş kararını daha önceden detaylı olarak incelemediğini kabul etmiş olduğu da hatırlatıldı. Öte yandan Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği'nin Bezmi Âlem Üniversitesi konusunda YÖK'e gönderdiği yazıda, Gureba Hastanesi'nde 657 sayılı yasaya tabi olarak çalışanların yasal bir duzenleme yapılmaksızın sözleşmeli personel statüsüne geçirilmesinin "Bezmi Âlem Gureba Hastanesi Vakfı'nın tüzd kişiliğini ortadan kaldıracak nitelikle olduğu" bildirildi. öpoüse 'işkence' davası açıldı ANKARA (Cumhurivet Bürosu) Gozaltına aldıkları 3 kişiye işkence yaptıklan savıyla, Ankara Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şubede göresli biri korniser, biri komiser yardımcısı, 6 polis memuru hakkında dava açıidt. Yfenimahalle Cumhurivet Savcılığı'nca açüan davada, polislerin 5 >ila •fcadar hapis cezasına çarptınlmaları isteniyor. Başkentte gerçekleştiriten TBKP operasyonları sırasında gozaltına aldıklan emekli ogretmen Ziya Yavnzeş ile öğrenci sanıklar Hüseyin Çolak ile Ayça Uslu'nun şikâyetleri üzerine açılan dava, Yenimahalle Ağır Ceza Mahkemesi'nde göriilecek. Emniyette kaldıkları 15 gün süresince kendilerine işkence yapıldığını savunan Yavnzeş ile Çolak, Adli Tip Kurumundan 3'er günlük iş göremeyeceklerine ilişkin rapor da aldılar. Uslu ise gözaitında iken rahatsızlandı,Numune Hastanesi'ne kaldınldı. 27 Ekim 1988'de gozaltına aldıklan bu üç sanığa işkence yaptıklan savıyla haklannda TCK'nm 243. maddesi uyarınca 5 yıl hapis istemiyle dava açılan polisler şunlar: Komiser Cabit Tekin, komiser yardımcısı Mehrnet Ozan, polis memurları Salih Çağlar, Memiş Çccen. Vnrai Akan ve Büleat Ahmet Turgay. Bursa'da yiirü.vüş Bursa Ulucami'tlcıı cuma namazından çıkan yaklaşık 60 kişilik bir grup "Şeytan A>elleri" kitabının yazarı Salman Rüşdü ve Anayasa Mahkenıcsi'nin kararını protesto ettiler. Protesto e\lemi sonrasında 4 kişi gozaltına alındı. Aralarında 5 de carşaflı kadımıı bulunduğu çember sakaliı \e cuppeli kişiler. ülucami çıkışında sloganlar atarak Kapalıçarsf >a doğru yurüdüler. Yürüuiş sırasıııda gazetecilere, "İffelini \e naımısunu korumak suç mu?" divc bağıran proteslocular, "Basörtıı>t dokunama/lar". "Salman Kıı>dıı'>e ölüm". "İngillere'ye ölum". "Kalırolsun İngillere" sloganlarını attılar. Protcsıocu grup Kapalıçarşı'ya acldiğindc siyasi polis. clobaşı olduğu savıyla 4 kişiyi gozaltına aldı. Gozaltına alınanların adlarının Erol Kurtuluş, Şaban Ateş, Yasar Demir ve Zeki Uyar olduğu bildirildi. BBC, dun akşamki 20.00 haberlerinde Türkiye'deki türban gosterilerini üçuncü haber olarak verdi. Radyonun Türkiye muhabiri, ulkede ilk kez bu boyutta bir dini gösteri olduğunu bildirdi. Haberde, Salman Rüşdü aleyhinde de gösteriler yapılarak kınandığı kaydedilirken, "Salman Rüşdü ale>hindeki gösleriler Türkiye'ye de yayılmaya başladı" denildi. SUNGURLU Anayasa Mahkemesi'nin kararını saygıyla karşılıyoruz. Ama şunu söyleyeyim, biz sizin gibi düşünmüyoruz. Ashhda hadisenin bu ölçülere varması üzücüdür. Bizi de bu endi DEVSOL DAVASINDA SAVUNMAYA DEVAM EDILDI şelendiiyor. Biz isteyenin başını kapaması için görüş belirten ve kanun yapan bir iktidar olarak olaylann bu ölçüye varmasından üzüntü duyuyoruz. Meselenin İstanbui Haber Servisi Istan akademıkdemokratik, siyvsal her lalnı saıuıııların yapıldığı, DGM anayasa ve kanun mevzuu yapılbul Sıkıyönetim Askeri Mahke lürlü sorununa sahip çıkıp çözüm gibi yasal kısıtlamalara gidildiği, masından üzüntü duyuyoruz. Bu mesi'nde görülen DevrimciSol yolları göstermiş ve bu yolda mü birçok gencin öldüruldüğü anlaişi kendi seyrinde yürümelidir. davasına savunmamn okunmasıy cadeleyi örgüllcmistir. Egemen sı tılan savunmada MC hükümetleÜzerine gittikçe büyüyor. Siyasi nıfhuın ve siyasal iktidarlann her rinden sonra iktidara gelen Ecemitingler, nümayişle oluyor. Ben la devam edildi. Savunmanın dün cepheden ve her tür saldınlanna vit'in "umul balonlannın" çabuk bu sabah yatağımda hep bu tele kü bölümünde DevGenç ve Tür karşı günün görevlerini yerine gesöndüğü görüşüne yer verildi. fonlarla uyandım. Adam, zorla kiye*deki gençlik hareketleri de tirecek siyasal öngörüye ve örgütÜniversite olayları, öldürülen ğerlendirildi, 1978'de İstanbui kadınların başını mı açacaksınız sel esnekliklere sahip olmuştur. diyor. Mesele iki taraflı büyü Üniversitesi'ndeki "16 Mart Kat Dolayısıyla DevGenç hukuken devrimciler, 16 Mart olayları ve CHP hükümetinin değerlendirilliamı"nın hesabının sorulacağı tülüyor. kapalı olduğu dönemlerde de kil diği savunmada sövle denildi: kaydedildi. lelerin içinde mücadelenin ön saf, GÖKSOY Biz üniversiteyi Ortak savunmada Türkiye'de larında olmuştur." "Devrimci gençHk mücadelesisöylüyoruz. Bir kızın dini inancı ni anlamak için ülkenin içinde buçok fazlaysa Katoliklerin rahibe gençlik mücadelesinin Dev12 Mart'tan sonra devrimci lunduğu koşullan ve mevcut iktileri gibi, ona sözümüz yok. O kız Genç'le özdeşleştiği 1950'li yıllaisterse çarşaf giysin, ister peçe ra kadar bağımsız bir misyon ya gençliğin liderlerinin tutuklanıp darlann gençliğe ve toplumsal ratamayan gençliğin 1960"tan son gençlik hareketinin bastırılmasına muhalefete yönelik polilikalarını taksın. SUNGURLU Hukuk fakül ra örgütlendiği anlatıldı. Gençli çalışıldığını anlatan sanıklar, intelemek zorunludur. Çünkü 12 tesinde okuyan bir kız acaba ba ğin örgütlenmesinden sonra genç 197480 arasında devrimci gençli Eylül cuntası ve onun sivil uzanşını örterse hukuk bilgisi noksan liğe yönelik saldınların arttığı kay ğe karşı faşist örgütlerin devlet ta tısı olan mevcut iklidar larafındedilen ortak savunmada, Dev rafından desteklendiğini söyledi dan, yıllarca süren tek yanlı promı olacak? GÖKSOY Hayır. Ataturk il Genç"le ilgili şu görüşlere yer ve ler. MC hükümetleri döneminde paganda, demagoji ve karalamarildi: MHP'nin desteklediği Ülkü Ocak larla ya da 'anarşi terör' edebiyakelerine aykırı. "DevGenç, gençliğin ları gibi örgütlerle de\'rimcilere si tıyla halka ve gençliğe yönelik faSUNGURLU Atatürk ilke '16 Mart'ın hesabı sorıılacak' şist cinayet ve katliamlar unutturulmaya çalışıldı. Bir yandan '12 Eylul öncesi' bir umacı gibi demokrasi istemlerinin karşısına dikilirken öbıir yamian 12 Eylül öııcesinin tarbşılması yıllarca yasaklandı. Bu çarpık mantık 12 Eylül savcılarının iddianame ve mütalaalannda basmakalıp adeta klişeleşmiş cümlelerle kendini buldu. 'A, B, C örgütleri..: mevcut anayasal düzeni silah zoruyla devirmek ve yerine Marksist Leninist ilkelere dayalı yeni bir düzen kurmak amacındaydılar. Bunun hiç btisnası yoktu. En geniş ve yaygın bir memur oıgutünden yasal siyasal partiye, Banş Derneği'nden silahlı bir devrimci örgüle kadar." Savunmada, "16 Mart Katliamı"nın hesabının sorulacağı belirtilerek gençliğin demokratik mücadelesine devam edeceği kaydedildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle