27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHÜRİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER tüsü gelir" şeklindeki genel tutumlan ve sorunun "YÖK'ün aksayan yanlarını düzeltmekten ibaret" olduğu yolundaki ortak yargıları, temelden yanlıştır. Sahip olduklan akademik unvanlara göre, kendilerinin, "velinimete karşı çıkmak" gibi bir endişe içinde olamayacaklan düşünülürse, bu yanlışı bile bile değil, bilmeyerek isledikleri kabul edilebilir. Nitekim, onca bilim yükleri ve deneyimlerine karşın, topu topu bir gazete sayfasım dolduran söyleşide, olmadık şeyler söylemekte ve türlü yanlışlar yapmaktadırlar. Bunlardan birkaçına değinelim. En önemli yanlışlık, özel üniversite konusundakidir. Bunun mümkün ve iyi bir şey olacağını sanıyorlar. Buradaki yanlışlık, herhalde, üniversite kavramım bilmemekten kaynaklanmaktadır. Üniversite "okul" değildir; üniversitenin asıl işlevi "ögretim" de değildir (YÖK yasasında yazdığı gibi "egüim" hiç değildir; "eğitim" başka kurumlarda yapılır). Üniversitede "bilim" yapılır; "araştırma" yapılır, "düşün" (fıkir) üretilir; "özgür duşünce" üretilir. Öğretim, özellikle meslek öğretimi, bu bilim kurumunun sadece "yan iiriinü"dür. Böyle olduğu için, üniversiteler, kâr ve kazanç sağlayan kurumlar değil, topluma katkıları çok uzun erimli, bir anlamda "lüks" kuruluşlardır. Somut bir getirisi olmayan bu lüksün altından, ancak devlet kalkabilir. tkinci yanlışlık, "vakıf üniversitesi" sistemidir. Batıdaki tamamen değişik koşulların ürünü olan bazı örneklere bakarak, bu sistemin bizde de kurulup işleyebileceği sanılıyor. Burada aynntıya girmeden hemen belirtelim ki, genel olarak gözlemlenen vakıf kurumundaki yozlaşma, onon beş yıla varmadan, eski hukukumuzda olduğu gibi birçok vakfın devletçe "zaptedilmesi" ile sonuçlanacaktır. Kaçınılmazlığı yavaş yavaş anlaşılan bu sürece şimdiden üniversiteleri de katmanm ne gereği ne de anlamı vardır. Vakıf üniversite sisteminin "geçersizliği" konusunda aslında söylenecek daha çok şey vardır. Ama, sadece yukardaki gerekçe bile, bu yoldan üniversiteler kurmaya kalkışmanın yanlışlığını göstermeye yeter. Sayın rektörlerin "mütevelli heyef'li üniversiteler konusundaki tarulan (teşhLleri) ve saptamalan ise tümüyle isabetsizdir. Hele ODTÜ'nün eski mütevellili düzenini nasıl olup da övdükleri hiç anlaşılamamaktadır. Daha "tarih" bile olmamış olayları yakın geçmişte hep birlikte yaşadığımıza göre, bu başan övgüsü, herhalde bir "bellek zayıflığı"ııdan ileri gelmektedir. Son olarak yine "politika"ya değinelim: Sayın rektörler geçmişte, özerk üniversitelerin demokratik ve katılımcı sistemle yöneticilerini seçmelerine "siyaset" bulaştığından ve bu yüzden seçimlerde "akademik nitelik" yerine "politik niteükler"in üstün tutulduğundan yakınıyorlar. Bundan, kendileri lehine "üstün akademik beceri" payı çıkardıklan da söylenebilir, ama asıl sorulması gereken soru şudur: Sayın rektörler şimdi işgal ettikleri makama hiçbir "politik bulaşma" olmadan mı "atandıklannı" sanıyorlar? Böyle bir "sanılan" varsa, tekrar anımsatmak zorundayız: YÖK düzeni, yukardan aşağı anormal "politik" bir yapılaşmadır. Bu düzen içinde yönetim görevlerine gelme, akademik beceri, bilimsel üstünlük, yönetim ustalığı gibi niteliklere göre değil, sadece bu düzene egemen olan "politik fıkirlere" ve bunların oluşturduğu "politik yapılaşmaya" göredir. Bunun tersini düşünmek, kendini politikanın "dışında" ya da "üstünde" görmek temelli bir aldanmadan başka bir şey değildir. 10MART 1989 Bîr Söyleşi Üzerîne... Sayın rektörler geçmişte, özerk üniversitelerin demokratik ve katılımcı sistemle yöneücilerini seçmelerine "siyaset" bulaştığından ve bu yüzden seçimlerde "akademik nitelik" yerine "politik nitelikler"in üstün tutulduğundan yakmıyorlar. Bundan, kendileri lehine "üstün akademik beceri" payı çıkardıklan da söylenebilir, ama asıl sorulması gereken soru şudur: Sayın rektörler şimdi işgal etükleri makama hiçbir "politik bulaşma" olmadan mı "atandıklannı" sanıyorlar? Böyle bir "samları" varsa, tekrar anımsatmak zorundayız: YÖK düzeni, yukardan aşağı anormal "politik" bir yapılaşmadır. Prof. Dr. AYDIN AYBAY Cumhuriyet'te 21 Şubat 1989 günü, Gencay Şaylan ile Tuncay Özkan'ın üç YÖK rektörü ile yaptıkları bir söyleşi yayımlandı. Sayın YÖK rektörleri, aslında rahat bir hava içinde geçmesi gereken söyleşide, epey sıkmtılı olduklarım belinen konuşmalar yapıyorlar. Sözlerinin çoğu dağınık ve düzensiz. Bunun yanı sıra, biraz dikkatlice okunursa hiçbir sağlam temele dayanmadığı belli olan birtakım göriişlevi ve yargılan dile getirdtkleri de hemen anlaşilıyor. Sıkmtılı halleri, belki de, YÖK rektörü olmanın artık pek de övünülecek bir unvan sayılmamasından ileri geliyor. Bu arada, yasa değişikliği olursa, şimdiki "patron'Marı yerine, Milli Eğitim Bakanı'na bağlanmaktan korktuklarını söylüyorlar. Biri aynen şöyle diyor: "Bizleri korkutan bir gelişmc > « , acaba bizler Milli Eğitim Bakanlığı'nın daire başkanlan mı olacağız endişesi laşıyoruz." Bu korku ve endişenin yersiz olduğunu hemen belirtmek gerek: Rektörlük görevi "Askerlik Mükellefiyeti" yasasına tabi işlerden olmadığına göre, sayın rektör böyle bir değişiklik olursa, bu işi hemen bırakabilir; yerine başka bir heveslisi kolayca bulunur. Zaten birkaç satır öncesinde "Biz bu mesleğe rektör olmak için girmedik" diyen de bizzat kendisi. Bu "hafif" nokta bir yana sayın rektörlerin daha "önemli ve ağır" ortak bir yanılgıları var: Milli Eğitim Bakam'na bağlı bir sistem oluşturulursa, bir "politikacı"ya bağımlıhk olacağını, bunun ise üniversite düzenine "siyastt etkisi" sokacağından çekiniyorlar. Buradaki yanılgıların başında şimdiki "patronlannı" politikacı saymamalan geliyor. Do|rusu buna saşmamak elde değil. Kendisinin YÖK'ün mimarı ve başkanı olmak becerisini, acaba, sahip olduğu dört dörtlük bilimsel kimlığe mi bağhyorlar? Eğer "politikacı" denince, akıllanna "partili politikacı'" geliyorsa, işte asıl yanlışlan orada. Bu hataya bilmeyerek düştüklerini varsayarsak, şöyle bir düzeltme yapmamız gerekiyor: YÖK'ün kuruluşu, örgütlenmesi, başkan ve üyelerinin belirlenmesi, rektörlerinin ve dekanlarının atanması (burada da bir aldatmaca yapılıyor; bu postlara gelerder "seçilmiyor", "ataruyor") hepsi siyasal tasamıflandır. Bu tasarruflan yapanlar ve bunlara göre görev kabul edenler de "siyasef'in tam ortasındadırlar; her gün "siyasetle" uğraşmaktadırlar. Buradaki tek fark, demokratik bir seçimle işbaşına gelmiş bir "parti siyasetçisi"ne (Milli Eğitim Bakam'na) bağlıhk yerine, yaşamında "üniversile" adını taşıyan bilim kurumunun kapısından geçmemiş iktidar sahiplerine "hulul edip" onları yoldan çıkaran "aferist" bir "partisiz siyasetçi"ye bağlılıktır. Bunun ötesinde belirtilmesi gereken bir nokta da şudur: Yaşlanna bakılırsa, sayın rektörler, özellikle 1750 sayılı yasa ile kurulmuş olan sistemi. bunun işleyişini ve "partili siyasetçi" olan bakanın bu sistem içindeki yerini ve işlevini bilmek durumundadırlar. Bu bakımdan, güvenceleri sağlanmış, demokratik katılım ve seçim esaslanna bağlanmış bir "özerk üniversite" sistemini, sırf "başımıza bakan geçecek" diye reddetmenin anlamsızlığını da bilmeleri gerekir. özetlenirse, sayın rektörlerin "YÖK giderse, kö PENCERE James Bond... Adam sosyolog.. Toplumbilimci.. Ekonomist.. İstihbaratçı.. Görevli.. James Bond kılıklı herif, bitirim, anasının ipini pazarda satmtş.. Kaç kez kaç ülkede "operasyon" tezgâhlamış; az gelişmiş halkları koyun sürüsü gibi oradan buraya sürmüş; generallerle kukla gibi oynamış; hükümet kurmuş, hükümet devirmiş; kompradorları uşak diye kullanmış; kapalı kapılar ardında, mazlum ülkelerin yazgısı üstüne pazarlıklar düzenlemiş, adı duyulmamış kişileri başbakan yapmış; ünlü başbakanları çöp tenekesine atmış.. Herif sırım gibi.. Saç, baş, kravat, gözlük birinci sınıf.. Uygar mı uygar!.. Yüzünden kan damhyor, çehresinde güller açryor, gülücükle birlikte bembeyaz otuz iki diş sahneye çıkıyor, ısırdı mı koparıyor, parçalayıp yutuyor. Flaşlar çaktı mı Holivut görüntüsü yansıyor objektife; tüm sevimliliğiyle.. O gece televizyonda, ertesi gün gazetelerde James Bond'u görenler kesiliyor.. Adam bitirim.. Sempatik.. Ve cellat. • Adam 66 devleti 66'ya bağlamazsa, kendi ülkesinde işlerin sarpa saracağını biliyor.. Her bir Amerikalının mutluluğu, yeryüzündeki her 100 az gelişmiş yaratığın göreceli olarak daha kötü, orantısal olarak daha yoksul yaşamasına bağlı... Adam "entegrasyon" diyor.. Yani bütünleşme.. Nasıl bir "enfegrasyon" bu? James Bond özetliyor: Senin dinin, senin dinin; benim dinim, benim dinim. Senin ülken, benim ülkem; benim ülkem, benim ülkem. Senin kaynaklann, benim kaynaklanm, benim kaynaklanm benim kaynaManm. Senin özgürlüğün, benim özgürlüğüm; benim özgürlüğüm, benim özgüriüğüm. Benim malım, benim malım; senin malın, benim malım. Benim şirketim, benim şin^etim; senin şirketin, benim şirketim. Senin bağımsızlığın, benim bağımsızlığım; benim bağtmsızlığım, benim bağımsızlığım. Senin paran, benim param; benim param, benim param. Senin güvenliğin, benim güvenliğim; benim güvenliğim, benim güvenliğim... Adam bu tekerlemeyle öylesine beyin yıkamış ki hepimiz ayran budalası gibi alkışlıyoruz: Yaşa, varol!.. Herif kaygısız: Amerika'nın sınırlan Kars'tan geçer... Biz aymaz: Şa, Şa, Şa!.. • Bitirim, anasının gözü, uygar, kaç ülkede "operasyon" düzenlemiş kulağı kesik diyor ki: Gelismemiş toplumda halk yığmlan hamur gibi yoğmlur; ama önce bu hamunın ununu el&yip, eleğini duvara asacaksın. Bunun için ortam oluşup bunalım yoğunlaştığında vurursun askeri darbeyi... Tepeden inme gekjin mi, kimsenin gıkı çıkmaz. önce korku, ürkü, baskı; ne bir ses, ne bir nefes. Sonra yavaş yavaş baskıyı azaitırsın; ama balyozun ulkenin tepesinde olduğunu hep anımsatarak; aba altından sopa göstererek... Bir aşama sonra tepeden inme operasyonu tabana indirirsin. Bu nasıl olur? Halkın geleneklerine uygun, sermaye sınıflanna yatkın, bize bağlı bir siyasal partıyı kuruptepesinede güvenilir adamını oturttun mu, herkes demokrasiye açılıyoruz diye düğün bayram eder... * Soruldu: Peki, bu ne kadar sürer? Bitirim güldu: En az on yrt... Sonuç Bu yanlışlardan ve aldanmalaıdan annmanın ve kurtulmanın yolu, haksız ve temelsiz suçlamalarla 1980 öncesinin baş sorumlusu sayılarak kıyırna uğrayan, özerk üniversite sistemine bir an önce dönmeyi savunmaktır. Böyle bir sistemde yetişmiş, akademik unvanlar kazanmış ve bu sistemin sağladığı özgürlük ortamında bilimle uğraşmıs erdemli bir aydının davranışı, ancak bu olabüir. YÖK düzeni ile çökertilmiş üniversitelerimizi ve Türk bilim yaşammı kurtarmak istiyorsak, önümüzde başka seçenek yoktur. Nol: Avrupa'da geride bulunan arkadışımız Melih Cevdet Andty'ın bugiin yıyımlanmısı gereken ysmsı elimize alaşamadtgı için yıyımlıymmadık. Bir açıklama Imara haüp okulo mezuıdannın, yüksekögrenim kurumlanna girme hakkını UIUSD hükümeti sırasında değil 4. Demirei hükümeti sırasında kazandıklan bildirildi. Cnmhurbaşkanl$ı Basın Danışmanı Ali Baransel. Prof. Dr. Aysel Çeli' el'in 6 mart pazartesi günü "Ol»ylar ve Göriişler" başlıklı sutunda yer alan >azısı uzerine yaptığı açıklamada. imam hatip okullannın Naim Tala hakümeti sırasında 1739 sayılı Milli Eğitim Tefflel Kanonu'nun 32. maddesinde yapılan bir değişiklik ile imam hatip lisesi adını aldıklannı hatırlattı. Bu tarihlen itibaren imam hatip okullanıun öğretim programlannın hem mesleğe hem de üniversiteye hazırlaııcı bir şekle dönüstüğunü belirten Baransel, "Ancak imam hatip okullan mezunlannın üni\ersileye girmelerine ilişidn uygulama 19751976 öğrelim yılından itibaren başlamışür. Bu larihlerde de işbaşında Sayın Demirel hükümeti bulunmaktaydı" dedi. Yanlış üstüne yanlış! EVET/HAyiR OKTMAKBAL "Bir ulusun kültürü yükseldikçe bireysel özgürlüğün uygulama alanları genişler, çoğalır. Örneğin ilkel bir insanla, uygar bir insanın özgürlük gereksinimleri aynı değildir. İnsan toplumlan uygarlaştıkça türlü biçimlerde, birbirinden ayrı ve bağımsız özgürlükler ortaya çıkar." Bu sözleri, 25 Ocak 1930 günü Mustafa Kemal Atatürk söylüyor... Çağdaş Yayınlan'nda bugünkü Türkçeye uygulanarak yayımlanan "Yurttaşlık Bilgileri" kitabının özgürlük biçimleri bölümünden... Atatürk'ün kimi zaman el yazısıyla, kimi zaman Afet inan'a söyleyerek yazdığı bir kitaptır bu... Bizim gençliğimizde ders kitabı olarak okutulurdu. Atatürkçü kuşaklar 'yurttaş' olmanın ne anlama geldiğini bu kitapla öğrenirlerdi. Ulus nedir? Başka uluslar nasıl ortaya çıkmıştır? Türk ulusçuluğu nedir? Devlet, egemenlik nedir? Demokrasi ilkesi, nitelikleri, cumhuriyet, anayasa nedir? Demokrasıye karşı olan çağdaş akımlar nedir? Devletin yurttaşa kar^ı görevleri nedir? Özgürlükler nasıl tanımlanır? Kamuoyu nasıl oluşur? Eğitim ve öğretim özgürlüğü, bireysel ve siyasal haklar nelerdir? Yurttaşların devlete karşı ne gibi görevleri vardır, vb. konularda Atatürk ne düşünüyor, gençlere bu konularda ne gibi bilgiler verilmesini istiyor? ilk kez 1930da "Vatandaş İçin Medeni Bilgiler" adıyla yayımJanan, uzun yıllar ortaokullarda ders kitabı olarak okutulan bir .yapıtın bugünkü Türkçeyle yeniden yazılmış baskısını okuyorum. Afet İnan, kitabın nasıl ortaya çıkttğını şöyle açıklamaktadır: "Kendisi Fransızcadan ve Türkçeden okuduklanna bu tercümelerden de istifade ederek bazı konuları bizzat yazmış veya bizlere, yani bana ve genel sekretere dikte ettirmiştir. Benim o zamanki çalışmalarım bu konulara ait kitaplan aramak, okumak ve icabederse tercüme ederek notlar almak idi." Kitap, 'ulus'un tanımını yapmakla başlar: "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk ulusu denir." Irkçı, Turancı, kafatasçı, dinci, mezhepçi, bölgeci, her türlü ayrımcı tutumları ortadan kaldıran anlayışın belirtilmesidir bu... "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkıdır" diyor Atatürk... Sözcükleri seçmedeki özene dikkat edilmelidir. Ulus konusunda düşüncelerini belirtirken şunları da ekliyor: "Din birliğinin de bir ulusun kuruluşunda etkili olduğunu söyleyenler vardır. Ne var ki biz, bizim gözümüzün önündeki Türk ulusu tablosunda bunun tersini görmekteyiz." Bir başka yerde de: "Türk ulusu, ulusal duyguyu, din duygusuyla yan yana düşünmekten zevk alır. Vicdanında ulusal duygunun yanında insanlık duygusunun onurlu yerini her zaman korumaktan övünç duyar." Atatürk kuşaklarının devrimci atılımlara, yani laikliğe, demokrasiye, cumhuriyetçiliğe, insancılığa, uygarlıktan yana bütün ilerici duşüncelere neden bu denli bağlı olduğunun bir açıklamasıdır .bu 'Yurttaşlık Bilgisi' kitabı... Atatürk'ün kaleminden ya da ağzından çıkan bu görüşler birkaç cumhuriyet kuşağını etkilemiştir. Bizim yetişmemizde, oluşmamızda, Atatürk devrimine inançla bağlanmamızda etkin olan bir yapıttır bu... Dilerim, bu kitabı genç kuşaklar da 'Yurttaşlık Bilgisi' kitabı olarak okuyabilsin! Yalnız öğrenciler mi? Öğretmenler başta olmak üzere bütün eğitimciler, aydınlar, aydın geçinenler, hele hele politikacılar, güzeliyle çirkiniyle iyi niyetlisiyle kötü niyetlisiyle bütün politikacılar!.. Doğal olarak da Sayın Evren'in, konsey üyelerinin, Başbakan'ın ve bakanların da pek çoğunun ilk gençlik yıllannda ders kitabı olarak okudukları "Yurttaşlık Bilgileri'ni yeniden okumalarını isterim. 1930'larda neymişiz, nerdeymişiz, 1989'larda neyiz, nerdeyiz? Özgürlük bölümünde bakın ne diyor Atatürk: "Her birey istediğini düşünme, istediğine inanma, kendine göre bir siyasal düşünceye sahip olmak, inandığı dinin gereklerini yerine getırmek ya da getirmemek hak ve özgürlüğüne sahiptir. Hiç kimsenin düşünce ve vicdanına baskı yapılamaz... Türkiye Cumhuriyeti'nde her yetişkin dinini seçmede özgür olduğu gibi, belli bir dinin törenlerini yapmada da serbesttir, yani dinsel tören yapma özgürlüğü de dokunulmazdır. Doğal olarak dinsel törenler güvenliğe ve halkın göreneğine aykırı olamaz, siyasal gösteri biçimine dönüştürülemez. Geçmişte çok görülmüş olan bu gibi durumlara artık Türkiye Cumhuriyeti hiçbir biçimde katlanamaz." Bilmem nasıl katlanıyoruz Atatürk'ün Türk ulusunu, onun deyimiyle Türkiye halkını Atatürk devriminden uzaklaştıranlara; Atatürk'ün ilerici düşüncelerini ortadan kaldırmaya kalkışanlara, nasıl katlanıyoruz, nasıl?.. Atatürk'ün "Yurttaşlık Bilgiler" kitabını günümüz diline çevirip basıma hazırlayan Sayın Nuran Tezcan'ı kutlanm. Yararlı bir yapıtı güncelliğe kavuşturduğu için... Düzeltme 8 mart günlü İşçinin Alınterine Saygı1 başlıklı yazırrKla SHP programından alınan parçada, 'SHP emekçilerin bir örgütü olan sendikaların...1 diye başlayan cumlenin başına 'SHP' yerine yanlışlıkla 'DİSK' sözcüğü giımiştir. Düzeltirim. OKÜRLARDAN Yüda iki kez kitap alma zorunluluğu Oldukça anlamsız. ve saçma sapan bilgilerle dolu. Her şeyden önce anlamsız, çünkü öğrencilerin kafalannı yok yere boş bilgilerle dolduruyor. Diğer yandan saçma sapan şeyler de yazdıyor. Bunu bir örnekle Sizin halk sorunlanna açıklamak yerinde olacak: eğildiğiniz kanısmda olduğum Kitapta Alman mali kurumlar için söz konusu yaııyı size anlatdiyor. (Ben 17 yıt yaımak zorunluluğu duydum. Almanya'da yaşadım, böyle bir Bu olay benim çocuğumu seyin Alman tarihinde ne ügilendirdiği kadar Gazi olduğunu işittim, ne de Üniversitesi tk. ve td. BU. Fak. okudum). okuyan en az 400 öğrenciyi Aynca bu muhterem zat her ilgilendirmekte. Aynı zamanda sene kazanç gayesiyle kitabının bu olay gençlerimizin kimlerin içeriğinde pek bir değişiklik eUerine bıraküdığmm da en iyi yapmadığı halde, Örneğin 30 kanttıdır. Benim çocuğum adt sayfa ekleyip ve sınavda da bu geçen fakültenin maliye yerlerden sorarak öğrencileri bölümünde ve son sımfta bir dönemdt iki kez kitap okumaktadır. Ve $u anda almaya zorluyor. sadece ttk bir dersten (mati Kitabın fiyan 8500 lira. kurumlar) dersinden basarısız Her çtkısta kitabın içeriği aynı, olacağından okulu 1 ytl daha yalnız ismi değişik. Bu uzayacak. Çünkü görmüş seferkinin adı galiba "Para. ve olduklan kitap Dr. Adil Mali Kurumlar." Kiray'm Banka ve Mali Adında yandıyor olabilirim, Kurumlar kitabı. Bu zat aynı çünkü çocuğumun fiyatından zamanda maliye bölümü dolayı kitabı olamadı. öğrencilerinin ve dolayvsıyla Öğrenci velisi çocuğumun da dersine giriyor. BtR OKUR "Türkiye Halkına Türk Ulusu Denir" Bilgiverme anonsu DDY'nin görevidir 20 Şubat Pazartesi günü Sirkeci'den I8.55'te 4. yoldan kalkması gereken trene 19.00 da bindim. Tren hâlâ perondaydı. Insanlar gazete okuyor, mısır patlağı yiyor, yorgun gözlerle çevreye bakıyorlardı. Neden sonra tren isteksizce kalktı. Ancak yan yolda durdu, 10 dakika beklendi. Cılız bir düdük sesiyle yeniden hareket etli. Cankurtaran'a vardığunızda yeniden beklemeye koyulduk. Anons yapılır umuduyla boşuna bekliyorum. Diğer insanlar da bekliyor, gazete çevriliyor, mısır patlağı tükeniyor, yanı basımdaki iki adam isyerindeki sorunlannı konusuyorlar. Sanki tren gidiyormus gibi. Güç bela Kumkapı'ya yine bekleyerek Yenikapı'ya ulasüdı. Beklediğimiz her yerde neden beklediğini bümeyen insanlara bir anons yapmak "zor is mi" diye düşündüm. Acaba insanlar tepki göstermedikleri için mi bu uygulamayı hak etmislerdi? Yoksa DDY, otobüslerdeki bazı insanlar gibi "rahatsız oluyorsan taksi tut" mantığıyla hareket ederek "madem treni seçtiniz, aksamalara katlanacaksmız" mı demek istiyor? Yetkililer size sesleniyorum: İnsanlann hangi tasıtı seçerlerse seçsinler büdirilen saatte kalkmasını ve normal sürelerde gidecekleri yere ulaşmasını beklemeltri en doğal haklandır. 20 dakikada Yenimahalle'de olması gereken tren yolculann bilmediği nedenlerle aynı yolu 50 dakika da alıyorsa insanlara en azından bir anonsla neden bekledikleri bildirilmelidir. insanlara karşı duyarlı ve sorumlu olmak, baskalaruun zamanına önem vermek DDY gibi işletmeler için bir lüks değ% zorunlu bir görev olmalıdır. NEHİR TÜLA Y SAYIN ABONELERIMIZ AŞAĞIDA BEÜRTTİĞİMİZ BANKAIARIN TÜM ŞUBELERİ VE VEZNEIERİMİZ FATURALARINIZIN TAHSİLİ İÇİN HİZMETİNİZDEDİR. BANKALAR: EMLAK BANKASI PAMUKBANK VAKIFLAR BANKASI •"Gençlerini bu denli horlayan, düşman gibi göstermeye çalışan bir utus daha görülmemiştir." POLIS DE6IIDIR! • GENÇ KIZLARDAKİ "ERKEK STRESİ" •MMNMNA TÜRKİYETE Erkeklerimiz sarkıntılık hastası. •YEM DEĞİL YEMEK İSTİYORUZ Ünlü şarkıcı dünya turnesinde ülkemize de gelmeli. Jon Son Jovi, Grup Gundoğarten. "Demir Yumruk" Tyson, Brvce Spnngsteen. James Dean, Yüksel Çakmur ve bu kez de Ihsan Doğramact GENÇ İMSAN'Ğa. Akademi öğrencilerinin 3 günlük yemek boykotu... ONLINE BILGISAYARLIVEZNEIER: VBNE AKSARAY BEYOĞLU KADtKÖY BAYRAMPAŞA ADBES Aksaray Meydanı İSKİ Genel Müdürlüğü Binası istiktal Cad. No 279 Gatatasaray Mühürdar Cad No. 72 Kadıköy Bayrampaşa Belediye Binası İNGİÜZ ÜSAN OKULLAfl DANIŞMA MERKEZİ Cumhuriyet Cad. 173/1 B Elmadağ 80230 Istanbul Hilton Oteli Karsısı tursem Tel: (1)148 39 77148794313296 84 Tlx: 27498 TUSMTR Fax: (1)132 97 29 ArdsF«lco uyesıdır BTA. 1 Her Cuma bayilerde! HerC ••••: HAFTALIK HAF GENÇLİK GAZETESİ! GEN DIGER VEZNELER: AVCILAR MUHMUTBEY , BAKIRKÖY KÜÇÜKÇEKMECE BÜYÜKÇEKMECE ESENLER FERİKÖY BEŞİKTAŞ KİREÇBURNU BÜYÜKADA DARICA BEYKOZ PENDİK ÜSKÜDAR ÜMRANJYE SOĞANUK Avcılar Eski Beledıye Binası M a h m u r b e y Yolu Günesli Köyü Kavşağı İSKİ Binası G e n ç l e r C a d . N o 52 Bakırköy i n ö n ü C a d İSKİ Binası K ü ç ü k ç e k m e c e B ü y ü k ç e k m e c e Belediye Binası Esenler Beiedıye Binası Yay M e y d a n ı C a d . İSKİ Tesisleri Feriköy Spor C a d Refik Osman Top Sok No. 12Beşiktaş Hekim Sokcfr. No. 2 Kireçburnu Kumsal C a d No. 76 B ü y ü k a d a D a r ı c a Beiediye Binası Beykoz Belediye Binası İsmet Pasa C a d . No. 2 Pendik Üsküdar Belediye Binası A l e m d a ğ C a d İSKİ Binası Ümraniye A t a t ü r k C a d Soğanlık İSKİ Binası . "MAVİ DÜNYA'YA GÖNÜL VERENLER. fiEUCaPMGMM DÛNTkTl SARSAH M GOH Göğsünüzde ağrı ve yanma varsa Yokuş ve merdiven çıkarken ağrılar artıyorsa Kalbinizi kontrol ettiriniz Muayene,Teşhis,Tedavi,Kontrol Laboıatuvar.Röntgen 1751244/45 • 1485866» 3736957 • Borçtan dolayı su kapama emri çıkmış aboneler kapama bedeli ve gecikme cezoiannı bilgisayar ile çalışan veznelerimize ödeyebilirter • Son ödeme tarihi geçmiş olan faturalar bankalara ödenemez. . KARYA TIYATRO KURSLARI Kayrtlar Mart sonuna kadar uzatılmıştr ISTANBUL CAD* " ADLİYE KARŞ. BAKIRKOY 5421172 KIZILDENİZ'DE AKDENİZ'DE *<•'//<C BİRDAUŞ *BİR R ÖYKUSÜSEY ÖYKUSÜ SEYAHAT DfcNİ /C'NİN İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ İSTANBUL SU VE KANALİZASYON İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ MABT 1989*'SAYI:59 İSKİ "Denizde ve Evinizde" ilkfH 0 !6KxMti*IST T* 339 3107 Pasaportumu kaybettim. Hükümsüzdür. HASAN DEMİR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle