Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ŞUBA T 1989 CVMHURİYET/15 1989'un mayo rengi limon sarısı Ünlü Sports lllustrated Dergisi. son sayısında kapak Baker 14 şubatta Ankara'da ABD Dışişleri Bakanhğı Sözcüsü Charles Redman ABD Dışişieri Bakanı James Baker'in, çıkacaâı NATO başkentleri turu eerçevesinde Ankara ve Atina'ya da gideceğini resmen açıkladı. Redman, dünkü olağan brifinginde Baker'in 19 şubatta başlayacak ve 17 şubata kadar 15 NATO ülkesinin başkentini ziyaret edeceği turun daha ziyade kendi mekânlarında anlaşma amacı taşıdığını kaydetti. Dışişleri Bakanı Baker, bu çerçevede 14 şubatta Ankara'yada selecek. Gerek Başkan Bush'un görevi devralır aimaz 10 yabancı ülke liderini telefonla araması gerekse de Baker'in bu hırslı NATO turu, dış politikanın, yeni ABD yönetiminin gündeminin tepelerinde olacağınm bir başka göstergesi. Humana Hastanesi Böbrek nakli ameliyatları durdııruldu konusu olarak mayolan seçti. Guzel model Kathy Irelandın bayan mayosu limon sarısı renginde. sunduğu 1989 (Fotoğraf. AP) NATO yöneticilerini teriettiler çılan kompozisyon yanşmasını kazanan 8 Türk iise öğranc'si. Brüksel'e yaptıkları 5 günlük ziyaret sırasında sordukları sorularla NATO yöneticilerini iyice teriettiler. Ogrenciler, Gene! Sekreter Manfred Wcrner'in Bruksel dışında bulunması nedeniyle kendilerini kabul eden Genel Sekreter Vekili MarcelloGuidıye Konvansiyonel İstikrarGörüşmeleri (KİG). nükleer modernizasyon ve Türkiye'nin Batı Avrupa Birliği ile ilişkileriyle ilgili sorular yönelttiler. (Fotoğraf: AA) LONDRA (AA) "Böbrek skandahna" adı karışan VVellingtonHumana Hastanesi'nde böbrek nakli ameliyatlarırun yapılması ikinci bir emre kadar durduruldu. Iki Türk vatandaşının böbreklerinin satın almdığı iddiaları üzerine soruşturma başlatan Bloomsbury SağlıVr Müdürlüğü, hazırladığı soruşturma dosyalannı Sağlık Bakanlığı'na teslim etti. Bloomsbury Sağlık Müdürlüğü dün bir açıklama yaparak, Türk vatandaşlarından satın alınan böbreklerin ahcılara nakledildiği WellingtonHumana Hastanesi yönetiminin nakil ameliyatlarına ilişkin belirli bir kayıt sistemi ve rehber ilkelere sahip olmadığını belirtti. C O I Y I İ 1 O Brezilya'rJa aeleneksei Rio Kard d l l l U d n aval ( tüm çı)gtnlık(arı ile büvük bir neşe içınde devam edıyor. Karnavalda büyCk ilgi toplayan samba okulunun üyeleri ise dansları ve şarkıları ile seyîrcileri büyülüyor. (Fotoğraf: Reuter) HABERLERIN DEVAMI Afganistan'da Bir Perde Kapamyor Ama (Baftarafı 1. Sayfada) tım gelirine ağır darbe vurmuş durumda. Ermenistan depreminin faturası 15 milyar dolar olarak hesaplanıyor. 1988 yılı tahıl üretimi de plan hedeflerinin altında gerçekleşmiştir. Ayrıca, Sovyet lideri Mihaii Gorbaçov'un, yazgısını bağladığı reform programını jçerde uygulayabilmesi için, dışta istikrar ve banşa gereksinmesi var. Son bir nokta da şudur: Afganistan savaşı Sovyetler Birliği'nin dış ilişkilerinde de ayak bağı oluşturuyordu. Moskova gerek Üçüncü Dünya Ülkeleri, gerekse ABD ve Çin ile olan ilişkilerinde bu savaşın sancılarını çekiyordu. Nitekim Sovyetler'in Afganistan'dan çekilmeye başlamasmdan sonra Moskova Pekin ilişkileri de beltrgin biçimde yumuşamıştır. Eduard Şevardnadze, 30 yıldır ilk kez Çin'i ziyaret eden Sovyet Dışişleri Bakanı olarak geçen hafta Pekin'de ağırlanmıştır. Şevardnadze'nin Pekin ziyareti sırasında Asya'nın iki devi, Kampuçya bunalımının bir an önce çözümü için işbirliği yapma konusunda anlaşmış, bu arada Mihaii Gorbaçov'un 15 mayısta Pekin'i ziyaret edeceği açıklanmıştır. Böylece Afganistan'dan yayılan yumuşama dalgaları Asya'nın doğusuna da ulaşmıştır. Ancak uluslararası sahnede ortaya çıkan bu pembe tabloyu Afganistan'da görmek henüz mümkün değil. Kabil'de bugüne değin Sovyet desteğiyle ayakta kaîabilmiş olan Necibullah yönetimi, şimdilik iktidarı barışçı biçimde devretmemeye karartı görünüyor. Mücahitler ise, Moskova'nın önerdiği komünistleri de içeren geniş tabanlı hükümet formülüne şiddetle karşı çıkıyorlar. Necibullah yönetimi savunmasını güçtendirirken, Kabil'i kuşatmış olan mücahitler de sürekli yığınak yapıyorlar. Bu durumda, Sovyet birliklerinin tümüyle çekilmesinin ardından kanlı çarpışmaların başlaması kaçınılmaz görülüyor. Kabil'de büyük gıda maddesi sıkıntısı çekildiği düşünüldüğünde, Afgan insanını bekleyen çileli ve acılı günleri kestirmek zor olmayacaktır. Bu arada mücahitlerin kendi aralarındaki derin görüş ayrılıklarını unutmamak gerekiyor. Çeşitli mücahit gruplannın uyum içinde oldukları tek konu, Sovyetler'e ve Necibullah yönetimine karşı duyulan nefrettir. Bunun dışında anlaştıkları noktalar ise çok sınırlıdır. Bu ortamda mücahitlerin de birbirlerine düşmeleri olasılığı her zaman vardır. Sonuç olarak, 27 Aralık 1979 tarihinde başlayan işgal, Sovyet birliklerinin çekilmesiyle noktalanırken, Afganistan dramının yalnız bir perdesi kapanmış oluyor. Afgan halkının çilesi ise daha bir süre devam edecek. 4 İskandinavyalı parlamenterler Güneydoğu'da Dışkı yedirme çok ciddi bir suç? Konuk parlamenterler adına söz alan tsveç Sosyal Demokrat Parti üyesi Hans Gdran Frank Türkiye'deki insan hakları ihlali ile ilgili konulara bizim ülkelerimizde büyük ilgi var. Bugün (dün) Ankara'da İnsan Hakları Dernefi'nin yöneticileriyle görüştük. Çok önemli bilgiler aldık. Türkiye'de bir İnsan Hakları Derneği'nin kurulmuş olması önemli dedi. Türkiye'ye üçüncü kez geldiğini belirten konuk parlamenter Frank, Yeşilyurt bölgesine gidip gitmeyecekleri yolundaki soruya ise şu yanıtı verdi: "Konuyu gazetelerden öğrendik. Savcılığın soruşlurması süriiyor. Şu anda bölgeye gitme>i düşünmüyoruz. Ancak bize geiip anİatırlarsa onlan dinleriz. İşkence ve insan hakları konulannda ciddi tedbirler alınmalıdır. Avrupa Konseyi üyesi bir ülke için bu çok ciddi bir suçtur. Olayın bir daha lekrarlanmaması için önlemler alınmalıdır. İşkencenin affı yoktur. Savaşta ya da banşta işkence yapılamaz. Olay, Avrupa Konseyi üyesi olan bir ülke için iç mesele değildir. Buna karşı çıkmak bütun Avrupa Konseyi üyesi ülkeleri n bir odevidir. Bizler de bu tür olaylara karşı çıkmakla sorumluyuz." Konuk parlamenterler Diyarbakır, Mardin ve Muş'ta bulunan mülteci kamplarında incelemeler yapacaklarını belirttiler. "Buraya îsveç'te yaşayan Kürtler için mi geldiniz?" şeklindeki soruya ise konuk parlamenterler, "Hayır, Kuzej Irak'tan Türkiye'ye sığınan Kürtlerle yalaızca tsveç ve Danimarkalılar değil tüm Avrupa ülkeleri ilgileniyor. Bizler buraya mülteciler için ne gibi yardımlar yapabileceğiraizi araştırmaya geldik" yanıtını verdiler. 5'i İsveçli, l'i Danimarka Parlamentosu'ndan olan parlamenterler heyeti dün saat 17.00'de Olağanüstü Hal Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu ile de görüşerek bölgedeki Kürt mülteci kampları konusunda bilgi aldılar. EVREN DEĞER ANKARA/DİVARBAKIR Türkiye'de insan hakları ve Türkiye'ye sığınan Kuzey Iraklı Kürtler konusunda incelemelerde bulunmak üzere Türkiye'ye gelen beşi İsveçli biri Danimarkalı 6 parlamenter, Yeşilyurt olayına tepki göstererek "Bu olay Avrupa Konse>i iiyesi bir ülke için ciddi bir sııçtur" dediler. Parlamenterler heyeti, Kuzey Irak'tan Türkiye'ye sığınan Kürt mültecilerinin bulundukları kamplarda incelemeler ve gözlemler yapmak üzere dün Diyarbakır'a geldiler. Konuk parlamenterler kaldıkları otelde düzenledikleri basın toplantısmda, Türkiye'ye mülteci kamplarında ince'.emeler yapmak ve Birleşmiş Milletler, Kızılhaç gibi örgütlerin ne gibi yardımlar yapabileceklerini araştırmak üzere geldiklerini belirttiler. SHP'lüerle görüşme Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden gelen parlamenterlerle Ankara'da İnsan Haklan Demeği'nde bir görüşme yapan SHP milletvekilleri Cüneyt Canver, Rıza Yılmaz ve Vedat Altun, Türkiye'de insan haklannın ihlal edildiğini öne sürdüler. SHP Adana Milletvekili Canver, cezaevlerindeki yaşamı görmek istediklerini belirtti. "Fakat iktidar buna izin vermiyor. Değil parlamenterler oralara Allah bile giremiyor" dedi. Canver, yıllardır Mecliste, insan hakları ve işkencenin peşinde koştuklannı belirterek şöyle konuştu: "İdam cezasının kalkması için iki kez yasa teklifi, işkence konusunda da sayısız soru önergesi verdik, hatta bir kez işkence aletini Medisin huzuruna çıkardık ama iktidar ya bunlara yanıt vermedi ya da bunları çevirdi." SHP Ankara Milletvekili Rıza Yılmaz ve Kars Milletvekili Vedat Altun da iktidarın işkence iddialarını Türkiye'yi küçük düşürmek isteyenlerin "yaygaralan" olarak değerlendirdiğini öne sürdüler. Rıza Yılmaz, "Tüm bunlara karşın mücadelemizi sürdurüvoruz, en geniş kapsamlı genel af teklifini hazırladık, yerel seçimlerden önce Meclise sunacağız" diye konuştu. İnsan Hakları Derneği Genel Sekreteri Akın Birdal ise Avrupalı parlamenterlere bilgi verirken 12 Eylül'den sonra binlerce insanın gözaltına ahndığım, işkence gördüğünü ve birçoğunur.da işkencede öldüğünü söyledi. Af Orgütti Yeşilyurt'u yakından (Baştarafı 1, Sayfada) den bilgi isıedik" dedi. Martin, Bulgaristan ve Batı Trakya'da yaşayan Türk azınlıklannın sorunlarıyla yakından ilgilendiklerini sözlerine ekledi. Geçen günlerde İstanbul'da bulunan, pazartesi akşamı da Taksim Toplantılan'nın kırk birincisine konuşmacı olarak katılan lan Martin'e yönelttiğimiz sorular ve yanıtlan şöyle: Uluslararası Af Övgütü, Türkiye'de sık sık, insan haklan ihlalleri konusunda hukümetin resmi gorüsünü almayı reddetmekle suçlanmıştır. Örgutıın. insan haklan ihlallerini, Türk hükümetinin görüşünü almadan lakip ettiği ve bu konuda raporlar hazırladığı söylenmektedir. Bu suçlamalann sizce bir davanağı var mıdır? MARTİN Hiç sanmıyorum. 1980 öncesi ve sonrasında defalarca girişimlerde bulunduk. Çeşitli Türk hükümeüeri nezdinde oldu bu girişimlerimiz. Bazen belli bazı vakalarla ilgili cevaplar aldık. Türk diplomatlarıyla temaslarımız oldu. 1988 haziranmda Ulusli.rarası Af Örgütü'nden bir heyet Ankara'ya geldi. Adalet Bakanı, tçişleri Bakanı ve diğer yetkililerle görüşmeler yaptı. Kendilerine raporlarımızda yer alan bilgileri anlattık. Görüşmelerimizden sonra raporlanmızı temel alan bir memorandum da verdik hükümete. Ancak genel ya da belli bazı olaylar konusunda ne daha fazla bilgi ne de insan haklan ihlallerine karşı ne gibi somut önlemler alındığı konusunda bilgi alabildik. Daha fazla bilgi almak istediğimiz çok açık. Çünkü çalışmamızın esası bu. Hükümet yetkilileriyle çok temas ettik ve yanıtlarını da çok ciddiye aldık. rin sorunlarıyla ilgili çalışmalarımızı çok yakından ve ilgiyle izlemiştir. En azından çok özel temaslarda Bulgaristan'da yaptıklarımızdan çok memnun olduklannı da dile getirmişlerdir. Bulgaristan'daki Türklerin durumuyla ilgili olarak hazırladığımız raporun Bulgaristan içinde de önemli yankılar yaptığını sanıyorum. Bizim, azınlıklara yapılan muamelenin her yönünü ele alan bir örgüt olmadığımu bilinmelidir. Biz, Türkiye'nin güneydoğusunda olsun, Bulgaristan'da olsun ya da Yunanistan'da olsun, azınlıkların genel statüleriyle ilgili de|iliz. Ancak azınlıklarda insan haklan ihlalleri sorunları ortaya çıkmca biz devreye gireriz. Çünkü bu bizim görev alanımız içine girer. Örneğin fikir suçlusu olarak tutuklanıp yargılanırlar ya da insanlık dışı muamelelere maruz kahrlarsa o zaman bizim ilgi alammıza girerler. Bulgaristan'daki Türklerin durumu buna bir örnektir. Ayrıca Batı Trakya Türklerinin durumunu da yakından izliyoruz. Şimdiye kadar, bildiğimiz kadarıyla Batı Trakya Türklerinde tutuklama ya da ilgi alammıza gören kötü davranışlar olmamıştır. Ancak son aylarda bir vakaya rastladık. Siyasi görüşleri nedeniyle hakkında dava açüan bir Batı Trakya Türkünün duruşmasını yakından izlemek üzere oraya temsilci göndeıdik. Sonuçta bu kişi fikir suçlusu durumuna düşseydi hemen harekete geçecektik. dığı uzun bir dönemirı ardından idam edilmişlerdi. Görüşümüze göre ölüme mahkum olmak ve idam edilmeyi beklemek bile başhbaşına bir işkencedir. Halihazırdaki ölüm cezalannın acilen hafıfletildiğini görmek isteriz. Belki ölüm cezasını öngören yasanın değiştirilmesi zaman alacaktır. O nedenle cezanın şimdiki halde hafifletilmesini isteriz. Türkiye şu anda ölüm cezasının uygulandığı tek NATO üyesi Avrupalı ülkedir. Diğer Batı Avrupa ülkelerinde ölüm cezasının kaldırılmış olması, şiddete dayanan suç oranında bir artışa neden olmamıştır. Bu, Türkiye için bir kanıt sayılmalıdır. Cezaevi koşullarmın düzeltilmesine gelince... Tutuklu ve hükümlülere bilerek kötü muamele edilmesinin engellenmesi gerekir. Gözaltına alınanların uzun süre aileleri, avukatlan, doktorlarıyla görüştürülmemeleıi. gözaltı süresinde bu kişilerin dövülmeleri gibi uygulamalara son verilmelidir. Esas olarak da cezaevi yetkililerinin tutuklu ve hükümlülerden sorumlu oldukları kendilerine anlatılmalı, bunlara kötü davranılmaması telkin edilmelidir. Bu bilinç onlara eğitimleri sırasında aşılanmalıdır. Onlan, kötü muamele olduğu zaman gerçeği ortaya çıkaracak soruşturma açılacağı ve bunun sonucunda da cezalandınlacaklanna inandırmak zorunludur. Önemii bir unsur da uzun süreli gözaltı dönemlerine son verilmesidir. Yeşilyurt olayı ANKARA'dan YALÇIN DOĞAN (Baştarafı I. Sayfada) kıyor ve örnekler gösteriyor. Buna göre, VanErciş Şeker Fabrikası: nın açılış töreninde Başbakanın konuşmasını "seçmenin oyunu etkileyici" nitelikte görüyor. Benzer biçimde 31 ocak günü yayımlanan "İcraatın içinden" programında yer alan görüntü ve sözleri de "seçmenin oyunu etkileyici" buluyor Bu amaçla SHP yönetimi, TRT'yi Yüksek Seçim Kurulu'na şikâyet ediyor. YSK'nın önce "TKT'yi suçlu bulduğu" yolunda çıkan haberler bildiri açıklandıktan sonra doğrulanmıyor. Ancak Yüksek Seçim Kurulu bildirisinin TRT'yi uyardığı ortada. SHP ilginç bir örnekten hareket ediyor. 1977 yılında Demirel hükümetinin işbaşında bulunduğu bir dönemde Demirel, "NATO ile ilgili bir hükümet bildirisi" yayımlatmak istiyor TRT'de. Ancak "seçim yasaklarına girer" görüşüyle, TRT hükümetin bu bilditişini yayımlamıyor. Oysa bugün?. işte, çeşitli yerlerdeki açılışlar, törenler, "İcraatın İçinden" programları ile ilgili genel kanı, TRT'nin "seçmenin oyunu iktidar adına etkilemekte olduğu" yönünde. Nitekim YSK da dünkü duyurusunda, TRT'nin admı anmadan, ancak yayınlarla ilgili olarak "süregelen tereddütlerin giderilmesi ve ilgililerin uyarılmaları gerektiği" sonucuna varıyor. Yani yayınlarla ilgili ortada bir "tereddüt" var. TRT yönetimi aslında siyasal yayınlarla ilgili önlemini daha önceden almış bulunuyor. 1 Ocak 1989 tarihinden itibaren seçim takvimi işlemeye başladığı için o günden sonra TRT kendi içinde bir hukuk komisyonu kuruyor. Yüksek Seçim Kurulu'ndan, Adalet Bakanlığı'ndan ve üniversite profesorlerinden görüş alarak yerel seçimlerin noktalanacağı 26 Mart tarihine dek, siyasal yayınlar konusunda bir karar oluşturuyor. Kendi içinde kurduğu hukuk komisyonu dabu karar doğrultusunda yayınları ve de özellikle haberleri denetliyor. Boyle bir denetim mekanizmasına rağmen, Yüksek Seçim Kurulu yine de bir uyarıda bulunmaktan kendini alamıyor. Demek ki, TRT'nin kendi içindeki denetim mekanizmasını daha titizlikle işletmesi, siyasal yayınlarda daha duyarlı davranması gerektiği ortaya çıkıyor. Dolayısryla, Başbakan Özal'ın TRT yayınlarından kendine bir pay çıkarması ve bundan "medet umması" artık pek mümkün görünmüyor. Benzer biçimde, TRT yönetiminin eline geç de olsa "tarafsızlığını sergilemek" açısından önemli bir fırsat çıkmış oluyor. YSK bildirisi bazı önemli sonuçlar doğuruyor. Önce, TRT haberleri siyasal partilere kapanmış oluyor. Bundan sonra artık sadece parti sözcülerinin açıklamalan yer alabilecek TRT'de. iktidar ya da muhalefetin siyasal eylemleri ekran dışı kalacak. ikinci olarak, ister Özal, ister İnönü, ister Demirel ya da Ecevit TRT ekranlarına yine siyasal eylemleri nedeniyle çıkamayacak. Ancak yaptıkları konuşmalar ve sözleri TRT tarafından yansıtılacak. Üçüncü ve yazılı basın açısından çok daha önemli bir sonuç. siyasal kampanyaya, yerel seçim kampanyası bundan böyle sadece gazetelerde izlenebilecek. Çünkü herhangi bir liderin siyasal eylemini, kampanyasını en genis biçimde sadece gazeteler ve dergiler yayımlayabilecek. Cem Duna'nın TRT Genel Müdürlüğü'ne atanması önümüzdeki ay birinci yılını dolduruyor. TV ve radyo programlarının düzelmesi, filmlerin çağı yakalaması ayrı, haberler konusunda hâlâ herkeste bir tereddütün bulunması ve haberlerin TRT'nin tarafsızlığına gölge düşürmesi ayrı. Bu nedenle, Cem Duna'nın ve yönetiminin YSK duyurusu üzerinde bir kez daha düşünmesinde yarar olduğuna inanıyoruz. Tercüman kuşkusu ERGLN AKSOY CİZRE Mardin'in Cizre ilçesine bağlı Yeşilyurt kuylülerine, "dışkı yedirilmesi olayT'nı soruşturan İçişleri Bakanhğı müfettişleri dün de çoğunluğu köyün yaşlılarından olan sekiz kişinin ifadesini aldı. Avukat Hasip Kaplan, köylülerden Türkçe bilmeyenlere emniyet bekçisinin çevirmenlik yaptığını belirterek, "Türkçe bilmeyen köylülerin güvenebilecekleri bir tercüman bulunmasını istiyoruz" dedi. Yeşilyurt köyüne dün gelen bir astsubay ve altı er önceki gün ifadeleri alınamayan köylüleri tneydanda toplayarak "10.00'da kaymakamlık binası önünde hazır olmalannı" istedi. İçişleri Bakanhğı müfettişlerine ifade veren ve çoğu köyün yaşhlanndan oluşan Rıdvan kayar, Mehmet Müştak, Hacı Kasım, Ahmet Gündüzalp, Mehmet Temizer, Mehmet Sevgi, Hüseyin Mübanz, Naim Gündüzalp, köylülerin dövülmesi ve dışkı yedirilmesi olayını bir kez daha doğruladılar. Köylülerden ilk ifadesi alınan Rıdvan Kayar "Bana da yedirdiler. İşkence komutanın emri ile yapıldı." dedi. 53 yaşındaki Naim Gündüzalp müfettişlere verdiği ifadeden sonra şunları söyledi: "Türkçe bilmediğim için sivil giyimli biri tercümanlık yaptı. Müfettişlere, komutanın emriyle Abdurrahman Müştak, Abdullah Güldoğan, Kamil ve Bahattin Müştak'ın işkence ile dövüldüklerini anlatlım. Bizi yaşlı olduğumuz için duvara çevirdiklerini, bir süre sonra da (don) dediklerini, döndüğümde sırada olanların ağızlarında ve bıyıklarında pislik gördüğümü söyledim." Hüseyin Mübanz de müfettişlerin sorularına şöyle yanıt verdi: "Erken saatlerde asker köyü basıp köylüleri meydana topladı. kimlik kontrolü yaptılar. Daha sonra binbaşı geldi ve herkesi dövdü. Benimle beraber yedi yaşlının yüzünü duvara doğru çevirdiler. Arada sırada arkama dönüp baktığımda K âmil Müştak'ın sıradaki köylülere pislik yedirdiğini gördüm." Bu arada Yeşilyurt Köyü Muhtarı Abdurrahman Müştak, "Türkçe bilmeyen köylülerin ifadelerinin alınması sırasında tercümanlık yapan kişinin, Cizre karakolunda bekçi olduğunu biliyoruz. tsmi Salih, (ercüman seçimini onlar yaptı. Emniyette görevli bu kişinin, ifadeleri doğru olarak yazdınp yazdırmadığını bilmiyoruz. Ayrıca kendisini de tanımıyoruz" dedi. Av. Hasip Kaplan, Türkçe bilmeyen köylülere "bir emniyet bekçisinin çevirmen olarak görevlendirilmesi" konusundaki görüşlerini şöyle açıkladı: "Okuma yazma bilmeyen, Türkçe konuşamayan (anıklara güvenebilecekleri bir tercüman bulunmasını isli>oruz. Okuma yazma bilmeyenler için de yine güvenecekleri biri tarafından iladelerinin okutturulmasından sonra imza atmalan gerekmektedir. Aksi halde atlırılacak imzanın yanlış bir imza olmasından kuşkuluyuz." Av. Hasip Kaplan, İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin çok sayıda köylünün it'adelerine başvurması konusundaki görüşlerini de şöyle açıkladı: "Müfettişler çelişki arıyorlar gibi geliyor. Dışkı kurumuydu yaş mıydı, ağzınıza sürdüler mi, verdiler mi, insan dıskısı mıydı, köpek dışkısı mıydı gibi soruları da bunu kanıllıyor. Kanımca bu gidişle köyün tümü dinlenecek. Belki bir çelişki olur diye anyorlar, ancak çıkmıyor. Çünkü bugüne kadar dinlenen tüm tanıklar olayı doğruluyor. Bu kadar köylüyü ifade vermeye çağıranlar, umanz operasyonda görevli tüm askerierin de ifadesini alırtar. Acaba askerlerin tümü çağnlacak mı?" Kalemli istifaya çağrıldı ANKARA (ANKA) SHP Kars Milletvekili Mahmut Almak, Cizre ilçesi Yeşilyurt Köyü'nde insanlara "dışkı yedirilmesi" olayında İçişleri Bakanı Mustafa Kalemli'nin sorumlu olduğunu ileri sürerek "Ne zaman istifa etmeyi düşünüyorsunuz " diye sordu. Alınak, İçişleri Bakanı Mustafa Kalemli'nın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na verdiği önergede, köylülere insan dışkısı yedirdiği ileri sürülen binbaşmın halen aynı bölgede görevli olmasının tanıklar üzerinde baskı oluşturup oluşturmadığı sorusunu yöneltti. Ahnak'ın yanıtlanmasını istediği sorular şöyle: " Yeşilyurt köylülerine reva görülen bu insanlık dışı, zalimane uygulamanın yapılması için siz mi emir verdiniz? Emir vermemişseniz İsraillilerin Filistin halkına, Güney Afrika'da beyazların zenci halka yapmadığı bu canavarlığı uygulayanlar sizin tutumunuzdan mı cesaret almaktadır? Sizden cesaret almıyorlarsa hangi görünmez gücün emriyle hareket ettikleri konusunda soruşturma açacak mısınız? Dünyada eşi benzeri görülmemiş böyle bir zorbalık herhangi bir Avrupa ülkesinde meydana gelmiş olsaydı hükümetler düşerdi. Size bağlı bir bakanlık bünyesinde bu kadar çirkin bir insanlık suçu işlendiğine göre bakanlık koltuğuna oturmaya devam edecek misiniz? Ne zaman istifa etmeyi düşünüyorsunuz? Bütün bu işkenceler ve zorbalıklar için emirleri siz vernıiyorsanız, bu maiyetinizin artık oıoritenizi ciddiye almadığını gösterir. Maiyetine söz geçirmeyen bir bakan olarak bakanlık koltuğunu işgal etmeyi onur kırıcı bulmuyor musunuz? Adli ve idari soruşturmanın her türlü etkiden uzak bir şekilde sürdurulmesi için sanık biıtbaşıyı neden görevden almıyorsunuz? Binbaşının tüyler ürperten bu suça rağmen göreve devam etmesi başka işkencecilere cesarel vermez mi? Olay mahallinde soruşturma yapan müfettişler üzerinde baskı kuracak mısınız? Müfettişlcrin raporları dışkı suçlusu binbaşının aleyhinde olursa müfetıişlcri görevden alacak mısınız?" CUNEYT ARCAYUREK yaz.yor (Baslarafı l. Sayfada) nü duyuruyordu. Ötesi hava cıvaydı, ama "Köşk'e yakın kaynak" her kim veya kimileriyse arada bir Evren'i bağlayacak bir şeyler söylüyordu. Köşk'teki bu kaynak hâlâ bulunamadı. Ya da haberi güçlendirmek için "kaynak" uydurulmuş olabilirdi. Fakat her tatsız olayın olumlu bir yani olabilirdi. Çankaya, hemen bir açıklama yaptı, pazar günü basına verdi. Evren'in cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili tartışmalarda yeri yoktu, "olaytar, dışında gelişiyordu". Bir başka gerçek daha yinelendi. Köşk, siyasal olayları pazar demeden her gun dikkatle izliyordu. Baransel'in açıklamayı verdiği saatlerden sonra VVashington'dan hanedanın sesi duyulmuş, Evren'i hedef alan "aile meclisi" kararı açıklanmıştı. Tabii, Köşk Bozkurt Beyden önce açıklamayı yapmakla sonradan ortaya çıkacak spekülasyonları önlemiş oluyordu. Çankaya açıklaması Bozkurt Beyin hanedan kararmı duyurmasından bir gün sonraçıksaydı, o zaman "Evren artık umudunu kesti" yolunda Özal'ın çıkarına hizmet eden dehşetengiz yorumlar yapılacak, yaptırılacaktı. Bir başka arayış, partizan diplomat Cem Duna'yı uğraştırıyordu. Özel söyleşilerde yerel seçimde yan tutmamaya özen gösterdiğini söyleyerek SHP'den kutlama alacağı yerae eleştirilere hedef olduğundan yakınan Duna, dün Yüksek Seçim Kurukı'nun huzurundaydı. Hemen her programa ANAP'lı belediyelerin becerileriyle marifetlerini allayıp pullayarak sıkıştıran Duna'nın habercilik anlayışındakı yutlı gidenler haklıysa bu oranın son altı ayda yüzde 10ların altına düşmesi gerekmez miydi? Üstelik, DYP'nin oy oram "istikrarlı bir çizgi" gösteriyordu. Değişik her yoklamada aşağı yukarı aynı rakam çıkryordu. Asıl telaş, ANAP'ın gümbürdeyen oy oranıyla ilgiliydi. Öteki küçük partilerin alacağı oylar dışında "kararsız" denilen kesimden yüzde beşlik bir eklenti gelse, ANAP bu araştırmalara göreyüzde 30'u ancak tutturabilecekti. Üstüne üstlük, basında partilere bahşedilen oranlar arasında büyük bir fark da görülmüyordu. Tükenen DYP propagandası ile ANAP'ın baştacı edilip yükseklere tırmanması için her türden şırınganın kamuoyuna yapılmaya çalışıldığı son dönemde bile, ikisi arasında yüzde 4'lük bir açık vardı. İyi bir örgüt çalışması ve yeterince propagandayla farkın ANAP aleyhine işlemeyeceğini kimse söyleyemezdi. Doğrusu, DYP'nin başarısı ANAP'ta ve Özal'da sonun başlangıcı olacaktı. İşte sindirilemeyen de buydu. Özal'ın da küçümseyerek baktığı DYP'ye karşı bu nedenle yandaş kollar her fırsatta sıvaANAP'a yüzde 23.5, SHP'ye nıyordu. 24.5 ve DYP'ye 19.5 oy bağışlaGeleceğini kader kısmet oyuyan son nabız yoklamaları, bitmişlikten, tükenmişlikten söz nuna bağlamış görünen, oysa edenlere acaba bir gerçeği hanedanın tek hedefi olan Çananımsatmıyor muydu? Demirel kaya'ya çıkmayı isteyen Özal'ın yönetimindeki DYP bitmiş, tü üstü örtülü son arayışları, il gekenmiş ve yerel seçimde yaşa nel meclisi seçimleriyle "sona mını yitirecek düzeye gelmişse, varışın" öncüsü olabilirdi. eleştirtlerin yoğunlaştığı son Çankaya Köşkü'nden cuma günlerde yapılan araştırmalarda namazına inmeyecek bir cumparti hâlâ yüzde 19.5 gibi önemli hurbakanı isteyenlerin beklentibir oy oranını nasıl tutturuyordu? lerini somutlaştıracak "arayış", DYP'nin üstüne gözleri kapa il genel meclisi sonuçlarıydı. turmacı tutumunu YSK, SHP'nin başvurusu üzerine incelemeye almıştı. Ya maazalah, YKSK'dan eleştirilere hak veren bir karar çıkarsa? Nitekim YSK'nın dün çıkan kararı TRT partizanlığını açıkça uyanyordu. Diplomatlıktan partizanlığa atlayarak, ne çare yeni mesleğinin kurallarını tümüyle öğrenemeyen birisi için şimdi şaşkınlık dönemi başlayacaktı. Herhalde dün sabah Duna, diplomatça hesaplar yapıyor. ANAP'lı ustalanndan yansıyacak partizan önerileri bekliyordu. Bir başka arayış, içeriğindeki tezatla sütunlarda yan yana durmuş, sırıtıyordu. DYP'nin eriyip gitmesiyle ANAP'ın ilelebet ve müebbet ensemizde boza pişirmesine gönül verenleri hem de hemen aynı gün terse düşüren kimi kamuoyu araştırmalan nedense yine gözlerden özenle kaçırılmaya çalışılıyordu. Üstatların, Demirel'in eskimişliği ile uzun siyasal yaşamı boyunca partisi adına tek önemli çıkış, kürsüde tek bir eleştiri sergilememiş suspus Hüseyin Özalp'in istifasını ele alarak DYP'ye veryansın ettikleri günlerde, yerel seçim öncesi partilerin olası oy oranları açıklanryordu. Kim sorumlu? Türk hükümeti yetkililerinin bir eleştirisi de Ankara'nın AT'ye tam üyelik için başvurduğu şu sıralarda Uluslararası Af Orgütü raporlarının Avrupa'da Türkiye imajını hiç de iyi göslermediği biçiminde. Bu görüşe katılıyor musunuz? MARTİN Türkiye aleyhinde Avrupa'da ortam hazırlayan Uluslararası Af Örgüt ü mü, yoksa bizatihi Türkiye'deki insan haklan ihlalleri mi? Biz öyle olduğuna inandığımız gerçekleri bildirir, rapor haline getiririz. Türkiye'de insan hakları ihlallerine karşı önlem ahndığım bildirmek, böylece de insan hakları ihlallerinin Türkiye'nin AT üyeliği görüşmelerinde sorun edilmesine son verildiğini görmek kadar bizi memnun edecek bir şey olamaz. Biz Türkiyenin AT üyeliğiyle ilgili hiçbir çevre tarafından politik olarak yönlendirilebilecek bir örgüt değiliz. Bununla hiçbir ilgimiz yok. Bu sorunun cevabının, insan haklan ihlallerine son verebilecek güçte olanlara ait oîduğu inancındayını. Türk yetkililerinin Uluslararası Af Örgülü'nü eleştirmelerinin bir başka nedeni, örgütiin Bulgaristan'daki Türk azınlığın dunımu ve Batı Trakya Türklerinin sorunlarıyla yeterince ilgilenmediği. Siz bu eleştirilere ne dersiniz? Bulgaristan ve Batı Trakya MARTİN Bu eleşıiri beni çok şaşırttı. Çünkü Türk hükümeti bizim Bulgaristan'daki Türkle Uluslararası Af Örgütü, 1980'den bu yana Türkiye'deki §e Uluslararası Af Örgütü'ne lişmeleri nasıl değerlendiriyor? iyi göre hangi ülkeler işkenceyi dev ve kötü yanlarıyla söylevebilir milet politikası olarak uygulamışlar siniz? dır? Türkiye sizce bu ülkelerden MARTIN Bizi kaygılandıbiri midir? ran, Türkiye'deki insan haklan ihMARTIN Bu, yanıtlanması lallerinin temelsel niteliği. Tabii ki kolay bir soru değil. Çünkü bubu dönemden önce on binlerce, gün sevindirici olan şey dünyada yüz binlerce kişi tutuklanmıştı. Bu hiçbir ülke hükümetinin işkence dönemde tutuklama sayısı, işkenyanlısı olduğunu söylememesidir. ce vakası sayısı da daha az oldu. Yetkililer, işkenceyi nefretle kınaAma ne yazık ki bu işkencenin nidıklarım bildirmektedirler. Yine teliği hiç değismedi. Siyasi suçlude işkenceye karşı devlet politikaya da, adi suçluya da işkence yasının izlediği tutumun çeşitli depılıyor. Fikir suçluları var. Yasa receleri vardır. İşkencenin çok üst hâlâ eski yasa. TCK'nın 141, 142 düzeyde bilerek himaye gördüğüve 163. maddelerine göre hâlâ innü söyleyebilmek çok zordur. Ya sanlar hakkında dava açılıyor, da hükümet işkence yapıldığını biyargılamalar yapılıyor. Sıkıyönelir, ama bunu engellemek için yetim döneminde açılmış olan davaterli önlemleri almaz. Ben hükülar da pek tabii ki hâlâ sıkıyönemetler arasında böyle bir ayrım tim mahkemelerinde sürüyor. Büyapmak istemiyorum. Biz işkentün bu insan haklan sorunlarının cenin sürüp sürmediği ve huküdeğiştiğini görmek isteriz. Hukümetin bunu engellemek için yeterli metin, bugüne kadar almanlardan önlemler alıp almadığına bakıyodaha ciddi önlemler alması gerekruz. Türkiye özeline gelince... li. Yasalar değiştirilmelidir. BöyTürkiye'de işkencenin sürdüğünü, lece de insanlar söyledikleıi sözama hukümetin işkencenin önüler ya da siyasi düşünceleri nedenü alma yolunda atılan adımlar niyle yargılanmamalıdırlar. sayılabilecek önlemler aldığını biliyoruz. Güneydoğu'daki Yeşilyurt Türkiye özelinde, cezaevi ko köyünde insanlara dışkı yedirilmeşullannın düzeltilmesi ve ölum ce si iddiaları konusunda nasıl bir zasının kaldınlması için ne yapıl çalışma yapcnayı, ne gibi bir yönması gerektiğini düşünüyorsunuz? tem izlemeyi amaçlıyorsunuz? MARTıN Bu olayı tabii ki MARTIN Öncelikle ölüm çok yakından izleyecek, bulgulacezasını ele alalım. Pek tabii ki biz ra bakacak, özellikle de resmi soTürkiye'de ölüm cezasının tama ruşturmanın sonuçlanmasını bekmıyla kaldırılmasını isteriz. Bu leyeceğiz. Tabii ki uluslararası gün Türkiye'de 200'den fazla ki alanda pek çok kişi bunun bağımşirin. bütün temyiz başvuru hak sız ve etkili bir soruşturma olup larını kullandıklarını ve ölüm ce olmadığını nıerak edecek, bunu zalarının infazını beklediklerini bekleyecek. Soruşturma tamambiliyoruz. Bize bu idamlann hiç lanmadan yetkililerin iddiaların bir zaman infaz edilmeyeceği söy asılsız olduklannı söylemeleri, leniyor. Ama 1980 ile 1984 arasın açıklamalar yapmaları da doğru da 50 kişinin idam cezasının in değil. Çünkü Türkiye'nin ulusfaz edîldiğini göz önüne ahrsak lararası alandaki güvenilirliği büdüşünmek gerekir. Çünkü bu 50 yük ölçüde bu soruşturmanın sokişi. ölüm cezalarının uygulanma nucuna da bağlı olacaktır. İşkence