19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER gedyanın, gerıel olarak şiirin temelinde deliliğin bulunduğunu söyleyebilir miyiz? Söyleyemeyiz, biz bugün o tragedyaları seyrederken ya da okurken heyecana kapılıyoruz, hatta şiirin bir daha o mertebeye erişemediğini bile düşünüyoruz. Ünlü Fransız ozanı Moreas, bir gün Paris'te, Yahya Kemal'e, "Ozan dediğin Sofokles gibi olur" demiş. Demek o büyük ozanlar söylenleri hiç de küçümsememişlerdi. Ne demektir söylen (mitos)? "Masalımsı, gerçek olmayan şey" demek. O kadar saydığımız gcrcekler ortada durup dururken, masallara neden önem vermişiz? Ilkel insanların tuhaf inançlarını merak ettiğimiz için mi? Evet, başlangıçta böyleydi. Öyleyse biz başlangıçta o eski dönemlere iki yöntem' le bakıyormuşuz: Tarih bilimi aracılığı ile ve söylenler aracılığı ile. Nedir bu iki bakış açısı arasındaki ayrım? Daha doğrusu, söylenbiümle tarih arasındaki ilişki nedir? Frazer, LevyBruhl gibi birtakım büyük bilginler, ilkel düşuncenin söylenler yolu ile onaya çıkan özelliklerini "saflık, çocuksuluk, kör inanç" gibi tanımlarla belirtiyorlardı. Bunlan okudukça biz de sağlam aklımızla şişiniyorduk. O ilkel düşünceden bu duruma nasıl geçtiğimizi düşünmüyorduk, sanki ilkel insan bizden değildi, deliye benzer, acayip bir yaratıktı. Biraz yukarıda sorduğum soruyu, tarihle söylen arasındaki aynmın ne olduğu sorusunu yamtlamağa sıra geldi. Tarih, "tarihsel sıralanma söyleminde yer alan gerçek olaylann yazımı" diye tanımlamr. Söylen ise, "zamandizinsel sıra vurgulanmaksızın, bir düşteki gibi yalnızca belli olaylann yaşandığının bildirilmesi"dir. Görüldüğü gibi, söylenbilimde zaman akımının hiçbir rolü yoktur; orada her şey sanki hep aynı aııda olup bitiyor gibidir. Ya da ilkel insan, Ahmet Hamdi Tanpınar'm şiirinde söylendiği gibi, "parçalanmaz geniş bir anı" yaşamaktadır. Bizse zamanın akışı içinde bulunduğumuz inanışından bir an bile uzaklaşamayız. Söylenbilim, çağımızda öylesine şaşırtıcı bir gelışim göstermiştir ki, biz artık "ilkel insan" anlayışımızı değiştirmek zorununu duyuyoruz. İlkel toplum insanı bizim gibi incelikli, hatta bizden çok ayrıntılı düşünen bir insandır. Onun inanç biçimini küçümsemek büyük bir yanlışlık olur. Ayrıca junu da söylemekte yarar var, biz de çoğun ilkel dediğimiz insan gibi düşünüyoruz, ama bunun ayırdında değiliz. Bir örnek üzerinde duralım: İlkçağda (eski Yunan soylencesinden alıyorum) gök gürültüsü, en büyük tanrı olan Zeus'un kızgınlığını gösterirdi. Evet, bizartık buna inanmıyoruz. Ama çağımiz tek tanrılı insanlannın büyük bir çoğunluğu, İsrafil adlı meleğin bir gün borusunu öttiırünce butün ölülerin dirileceği inamşına pekâlâ bağlılık göstermektedir. Çok tanrılı ilkçağ insanının, kendisini koruduğuna inandığı herhangi bir tanrıya adak yakması ile bugün bir yatıra mum dıkmek arasında bir aynm var mıdır? Boş inançlarımızı sayıp dökmeye kalkmayacağım. Niyetim, ilkçağ insanını ya da bugünkü ilkel toplumlarda yaşayanlan "saf, çocuksu" saymanın yanlış olduğunu belirtmek. Onlar kendi mantıkları içinde bizden daha tutarlı bir yaşam sürdürüyorlar. İlkel toplum insanını "vahşi" saymak, gerçekte, sömürgeciyi rahat ettiren, sozümona bir bilimin sahteciliği idi. Böylece sömürgeci, geri kalmış ülkeler halklarını ezmıyordu, onlara uygarlık götürüyordu, gerçekte onlar insan bile sayılamazlardı, insandan çok hayvana yakın, en azından saf, çocuksu yaratıklardı. Yeni antropoloji, bu alçakça bölumlemeyi ortadan kaldırmakla, her bakımdan ilerici bir aşamayı gerçekleştirmiştir. Bu başarının başında da büyük bilgin Claude LeviStrauss bulunmaktadır. Birçok yapıtı dilimize de çevrilmiş olan bu bilgini okumadan çağımızı anlamak olanağı yoktur sanırım. Ben çok güvendiğimiz mantığımızın öyle ahım şahım bir mantık olduğu kanısında değilimdir. IIkellerin mantığı ile düşünebilmeyi zaman zaman çok istediğim olmuştur. Matematik düşuncenin ileride bizim mantığımızı allak bullak edeceğine de inanırım. Kendimizle çok övünmeyelim. Keııdimizle Ovünmeyelim MELİH CEVDET ANDAY Akıl hastanesinde, akıl hastalarından biri, bir sabah oda arkadaşına: Seni dun geee rüyamda gördüm, demiş. Öteki de:, Olamaz, ben seni görmedim, diye yanıtlamış arkadaşını. Deli mantığı deyip gülüyoruz. Evet, ama gene de bir mantık, mantıklar içinde bir mantık, rüya mekânı ile dünya mekânını bir görüyor. Şiirin de mantığı çoğu yerde buna benzer, bir ozan sevgilisi için yazdığı bir şiirde, "Sevgilim, dün gece seni ruyamda gordum, sen de beni gördun mü?" dese, hiç de gıilmek gelmez içimizden, tersine olarak beğeniriz böyle bir şiiri, ince buluruz. Demek bir delinin sozünü, akıllı diye bilinen bir adara söylerse şiir oluyor. Deli mantığından akıllı nıantığına, akıllı raantığından deli mantığına kolaylıkla geçildiğini gösteren birçok ornek vardır, üstelik bu iki mantık yan yana yaşamaktadır. Ben deli mantığında zaman zaman mantığa üstün gelen incelikler bulmuşumdur. Büyük adamların kimi görüşleri için "delilik" dendiğini biliriz. Buradan kalkıp delilerin büyük adam olduklarını söyleyecek değilim, ama onları, gülüııç bulduğumuz mantıklarından ötüru bizden uzak tutmaya da razı değilim. Kendi mantığımızın yuceliği masalına gömulüp kalmaktan başka neyi gösterir bu? Nedenmiş bizim mantığımızın yüceliği, hiç de araştırmaya kalkmıyoruz; oysa altını eşelesek nice kör inanç, nice dogma çıkar ortaya. Foucault'nun "Deliliğin Tarihi" adlı kitabına bakacak olursak, görürüz ki, delilerin dışlanması olayı oldukça yenidir. Eskiden deliler aramızda yaşarlardı. Bizim köylerimizde bugun de böyledir. Rönesans Avrupası'nda onlara "tuhaf bir insan" diye bakılırdı, o kadar. Rüyalar karşısındaki durumumuz ele alınacak olursa, deli mantığının hiv'birimiıe yabancı olmadığı kolayca ortaya çıkar. Yazıma başlarken anlattığım deli öyküsü, rüyalarla iüşkimiz açısından, bizim mantığımızda da geçerlidir. olağan bir yer tutar. Kötü bir rüya gördüğü için bütün gününü sıkıntı içinde geçirenler hiç de az değildir. Bu da gösteriyor ki, rüyalarla iç içe yaşıyoruz, rüyalarla gerçek ya$am dediğimiz şey arasına kalın bir çizgi çekmeyi hiç de başarmış durumda değiliz. Başka bir deyişle, bizim mantığ;mız, hani şu sağlam dediğimiz mantık, rüya mantığı ile surekli bir alışveriş içindedir. Bunu zihnimizin eskiye bağlı kalmış, kısacası geri kalmış bir durumu sayıp geçeme>iz. Rüyalara inamp inanmamak değildir önemli olan, mantığımızın çeşitli biçimlerde işlemesidir. Delilik diye bir şey olmadıgını mı söylemek istiyorum? Tam tersine... Bir büyük üstat, "Aberratio mentalis partialis" demiş, herkesin yarı deli olduğu anlamına gelir. Hem delinin deli olduğunu ilk kez kim söylemiştir? Yanıtı çok basit gibi görünuyor: Deli olmayan biri. Peki, onun deli olmadığını kim sdyledi diye sorarsak, bunun yanıtını bulamayız. Belki de önce deliler, deli olmayanlan göstermişlerdir. Elbette yücelterek, överek değil, mantığımızın işleyiş biçimine şaşarak, gülerek. Hele söylenlerin (mitoslann) dünyasına yönelirsek, insanlık tarihinin delilikle başladtğim kabul etmek zorunda kalırız. Ilkçağda bütün insanlar söylenenlere inanıyorlardı. Biz bir yandan o tür inanışları küçümserken, bir yandan da söylenbilim kitaplarını zevk alarak okuyoruz? Dahası var; eski Yunan'ın büyük tragedya yazarları, yapıtlarını bu söylenler üzerine kurmuşlardı. Buna bakarak tra PENCERE 24 ŞUBAT 1989 ARADABIR PROF. DR. DEMİRİNAN •• • OKURLARDAN Kalkonh yunıt 26.1.19S9 tarihli gazetenizde Sn. Sinan Kaikan 'a ait bir yazı okudum. Arkadaşım, bazı • gözlemlere dayanarak T.C.de gençlere önem verildiğini yazıyor. Az gelişmiş bir ülkenin genç bir üyesi olarak ben de birşeyler söylemek istiyorum. Herşeyden önce devleti tantmlamaya çahşalım. Devlet, kurumlarm varlığını gerektiren, kurumsal düzeyde somutlaşmış bir siyasal iktidar biçimidir. Devletin oluşumunda ise kamu yararının giderilmesi amacı güdülmüştür. Yani toplum devlet için değil, devlet toplum için vardır, bizim için vardır. Ûlke gençliğine verilen önem, sizin nesabınız gibi ufak matematiksel sonuçlarla ölçülemez Önemli olan 600 bin gencin liseden mezun olması değildir. Esas mesele bu insanların mezuniyetlerinden sonra ülke üretimine nasıl faydalı olabilecekleridir. Biliyorsunuz ki birçok lise ve üniversite mezunu boşta gezmekte veya branşlannın dışında bir iş yapmaktadırlar. Insanın ülkesine faydalı olabümesi ise onun, çağdaş, doğrucu ve bilimsel değerlerle donatılmıs bir eğitim sistemi ile yetismesine bağlıdır. Bugünkü eğitim sistemimiz ise ayrıca bir tartısma konusudur. Ülkemizde ki kütüphanelerin azlığını kabul ediyorsunuz, ama kendinizce meseleye çözüm yolu da getirmişsiniz. Sizin herhalde vapurdolmus gibi araçların fiyatlarmdan haberiniz yok. Bugün, memurisçi türünden bir ailenin kütüphane ulaşımı için bütçesinden ödün vermeye olanak yoktur. (Şahsımz için böyle bir sorun olmayabilir, istisnalar önemli değildir.) Ülkede kaldınm ve yoüar yazboz tahtasına dönüstürülüp milyonlarca iira boş yere akıtüacağına, ihtiyacı olan semtlere, herkese açık spor merkezleri, kütüphaneler ve dinlenti salonlan açılabilir. neler verebileceği, bence tartısmasız bir şekilde ortadadır. Şahsımz, bilgi ve görgü dağarcığını yalnız harika (!) kutuyla geliştiriyor ve sımrtıyorsa birşey diyemem ama insanlara çok sesliliğin sunulması ve önerilmesi taraftanyım. Köy enstitülerinin ve halk evlerinin niçin kapatıldıklarmı hiç düşündünüz mü? Göç konusunda ise devletin yapabileceği bir şey olmadıgını ve her yere fabrika kuramayacağını belirtiyorsunuz. Göçün asgariye indirilmesi, iş imkânı olmayan yerlerde olanak yaratmak elbette devletin görevidir. Yeni bir Türk devleti olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda hiç kuşkusuz askeri ve siyasal kadroların büyük rolleri olmuştur. Türk toplumu bu kadrolara çok şey borçludur. Ancak ne var ki yeni Türk devletinin kuruluşunu sadece askeri ve siyasal kadroların varlığına bağlamak yanlış ya da eksik olacaktır. Türk toplumunun yeni devletinin kuruluşunda kültürel yönden de belli kadroların rolleri bulunmaktadır. Bilim adamıyla, yazarıyla, çizeriyle, müzisyeniyle bir kültür kadrosu olmadan bir toplum devlet kurabilir mi? Ulus olabilir mi? Yeni Türk devletinin de kuruluş aşamalarından başlamak üzere bir kültür kadrosu olmuş ve bu kadro devlet kurulduktan sonra da devletin varlığının korunması ve toplumun gelişmesi için büyük emekler harcamıştır. Kimlerdir bu cumhuriyetin kuruluş döneminin kültür kadrosunu oluşturanlar? Sanırım bir çırpıda bu kadrodan 56 ad sayabileceklerin sayısı çok azdır. Bunun nedeni, toplumun bu konularda yeterince bilgilendirilmediği olsa gerektir. Bugünkü kuşaklara olduğu kadar gelecek kuşaklara da bu konularda bilgi vermemiz, Türk toplumunun sadece silah gücü ile değil, bilim adamıyla, sanatçısıyla gerçekten bir ulus olduğunu ve yeni Türk devletini böylece kurduğunu belirtmemiz gerekmez mi? Müzekütüphane düşüncesi: Öyleyse ne yapılabilir? Gerçekleştirilmesinde yarar gördüğüm bir önerim şudur: Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin daha kurulma aşamasından başlamak üzere kuruluşunda ve kuruluşundan hemen sonraki dönemlerde önemli rolleri olmuş kalbur üstü bilim adamlarını, yazarları, ressamları, müzısyenleri tanıtıcı bir müzekütüphane başkentimiz Ankara'da kurulmalıdır. Müzekütüphane düşüncesi biraz yenidir; bu yönüyle konuyu açmakta yarar vardır. Geniş bir alan içinde (sözgelimi 1000 m2) bölme bölme ayrılmış bir yapıda ya da küçük odacıklardan oluşan bir yapıda, bir müze oluşturulması ve bu bölme ya da odacıkların, kültür kadrosunu oluşturan kişilere aynlması düşünülebilir. Bu ayrılan yerler, olanaklar elverdiğince o kişinin çalışma koşullannı yansıtacak biçimde, mobilyasıyla, kitaplarıyla, tuvaltyle döşenir ve o kişinin resmi, heykeli ya da mumyadan yapılmış heykeliyle özgeçmişi ve yaptıkjannı belirten çok uzun olmayan bir yazıt konur. Aynca varsa sesi de bir banttan para atılarak dinlemeye uygun bir düzenekle dinlettirilebilir. Buraya kadarki açıklamalar müze içindir. Ancak bu müzede fazlasıyla kitap ve bekje bulunacağı açıktır. Bu kitapların ve belgelerin atıl kalmaması için bunların bir bilgisayar ortamına alınması ve böylece isteyenlere belgelerin ve kitapların fotokopilerinin sağlanarak bir uzmanlık kütüphanesi şeklinde uzmanların yararına açılması çok yerinde olur. Bu durumda hem müze hem de kütüphane olarak kullanılabilecek bir kuruluş kazanmış oluruz. Okul ogrencilerinin bu konularda bilgilendirılmesinde bu kuruluşun çok yararlı olacağı açıktır. özellikle yabancı turistler için böyle bir muzekütüphanenin birçok yönden aydınlatıcı olacağı ve bizi bu yönümüzle tanıtmada gerekli olduğu kuşkusuzdur. Atıl kalan, dağılan ve sonunda yok olup giden birçok kitap ve belge böyle bir müzekütüphanede değerlendirilecek, uzman(arın yararlanacağı bir duruma getirilmiş olacaktır. ile TamtalımL Normal ve süper emeklilerde eşitlik Çocuklar ve hammlar arasında "Benim babam veya kocam süper, ya senin ki?" diye takılmalar, buna karşılık da "Ama siz de dondunuz" gibi bir nebze kendini teselli etmelerle karşılaşılıyor. Süper emekli maaslarının dondurulması, adalet ilkeleri ile nasıl bağdasmıyorsa, ödentiden evvel 510 bin İira olan maaş farklannın 300400 bin liraya ulasmast da eşitlik ilkelerine aykırıdır. Nasıl süper olanlar 34 milyon lirayt bulabildilerse, diğerleri de kademeli bir şekilde lespit edilecek miktarlan borçharç bulabilirler, onlar da "iyi yaşama koşulları"na ahşırlardı. Bu konuda sosyal adaletçi geçinen SHP'nin, miüetvekili maaşlarım normal karşılayıp işçi, emekli hakkını savunmada vurdumduymaz tavn, bir gün gereken tepkiyi görecektir. Bilindiği gibi demokrasi kuşunun bir kanadı özgurlukse, diğer kanadı eşitliktir. BAKIRKÖY SULTAN ÇİFTLİĞl'NDEN BİR tŞÇİ EMEKLtSİ Devlet hizmet vermek için vardır, ama hizmet götürmek siyasi bir tercih meselesidir. Yani sorunun özünde erinmek Size, anayasanın 16. maddesini okumamzı öneririm. Biz değil, ekonomik gerçekler ve gençlere güven duyulsun, saygı hizmet vermek anlaytsı yatar. duyulsun, fırsat eşitliği Bir diğer konu da köydeki yaratılsın, iş ve okul imkânları insanların kültürel gelişimlerini genişletilsin ki biz de kendi sağlayabilecekleri ile ilgili payımıza düşeni harika (!) düşünceniz ve gerçekleştirelim. Arkadaşım, köyden kente göç meselesidir. kafamızı kumdan çıkanp, Aydemir'i bilemem, ama sizin çevremize iyice bakalım, köylerle ilgili bilginizin yetersiz bakalım ki iyi görelim. olduğu gayet açık. Bugünkü Basarılar. siyasal iktidann reklam panosu olmaktan öteye gidemeyen UĞUR SETEN TRT'nin, köyde birçok kültürel A.Ü. Açıköğretim Fak. elkinliklerden yoksun insanlara öğrencisi Gelsinler abi, biz bu işi kıvıramadık, "Onlar" getip yapsmlar.. Neyi? Her şeyi abi; "Onlar" biliyor abi.. . "Onlar" kim? Eloğlu abi, yabancı dediğimiz; Amerikalt, İngiliz, Fransız, Alman, İsveçli, Belçikalı, Danimarkalı, Japon, Arap... Bizde aynm yok abi, bölücülük, bölgecilik yok; hepsi... Onlar biliyoriar abi... Neyi biliyoriar? İşletmesini.. Neyi işletecekler? Bizi abi, Türkiye'yi, hepimizi işletecekler, adam olacağız.. Nasıl? "YapişletdevreF abi; önce yapacaklar, sonra işletecekler, sonra ister devretsin, ister devretmesin, helal abi.. Peki, bize ne düşüyor? Bize onlann yanında çalışmak düşüyor abi.. Ayıp değil mi? Ayıbın önüne bir "K" koyarsm, kayıp olur abi; sen hiç işsiz kaldın mı, açlığa talim ettin mi abi? Çoluk çocuk TV reklamlanna bakıp bakıp yutkunuyonız... Onlar gelirse ne olacak? İyi olacak abi; hepimiz Türkiye'de Almanyacı olacağız.. Deme!... Giden zaten gitmişti; Almanya kapılarını kapatınca biz burada kaldık abi; Avrupa şimdi kapılarını açsın, Türkiye'de adam kalmaz; ama, açmıyor abi; 'Türk buraya gelmesin, biz oraya geliriz" dıyortarmış. Ah, bir gelseler abi, sabah aksam kahvede nöbet tutmaktan kurtulsak... Toto'dan, Loto'dan, Milli Piyango'dan, gazete lotaryasından da Allah seni inandırsın hiçbir şey çıkmıyor; bu yaşımızda mukavvadan oyuncak yapmaya talim ediyoruz abi... Neden o? Gazete alıyoruz vakit geçirmek için, çözebildiğimiz kadar buimaca çözüyoruz, sonra mukavvadan oyuncak yapıyoruz. Onlar gelseler bize mukavvadan oyuncak yaptınrlar mı? Eloğlu açar bir fabrika "Gel ulan, çalış bakalım" der. Bizimkileryapamıyorabi... Bizimkiler kim? Türkler abi... Sen Türk değil misin? Elhamdülillah Türi<üm abi; ama fabrika kuracak Türk başka... Bende mangır yok; mangın olanda kafa yok. Bizimkiler fabrika açacaklanna faizd oluyoriar. Bizim gibi garibanda para yok ki faize verip köşeyi dönsün; aval aval ortalıkta dolaşıyor. Sen beni dinle abi, Türkler adam olmaz, gelsinler bizi adam etsinier.. Bizim de işadamlarımız var. Bizim işadamlannda iş yok abi; bizimkilerde iş olsa bizim de işimiz olurdu. Hem ha Türk, ha Alman, ha Capon abi, madem bizimkiler beceremiyoriar, gelsinler onlar sömürsünler.. Hembak bir büyüğümüz "Uçakta yaprak dolması yenmez" demiş; doğru söylemiş. Şimdi Türk Havayolları'nda yemek işini onlar yapacaklarmış. Uçakta yaprak sarması yenir mi abi? Bilmem.. Şiş yenir, pirzola yenir, biftek yenir abi, bak ağzım sulandı, her tarafet lokantasıyla donandı abi, uçakta et lokantası açacaksın, kum gibi turist üşüşecek... Gazeteler yanlış yazıyor abi... Nasıl? Kİrierionlara satıyoruz diye şamata ediyoriarabi... Bırakın Allasen, gelsinler, neyimiz varsa alsınlar, başımıza geçsinler de sefaletten kurtulalım abi; hem sen şu Samsun'a bir bak, bir de şu Marlboro'ya bak! Baktım ne olmuş? Mariboro varken Samsun içilir mi abi?.. Bırak gelsinler, başımıza geçsinler, bu memleket o zaman kurtulur; Turgut, bu işi iyi biliyor abi; hepimiz kendi vatanımızda Almanyacı olalım.. Peki, vatan, millef, Sakarya ne olacak?.. Sen emekli albay naısın abi? Hayır. Öyleyse vatan, millet, Sakarya ile ne işin var abi?.. Türkiye'de Alamanyacı Olmak... VEMT Çok sevgili annemiz, Eski Kocasinan Halkevi Başkanlanndan Mimar, ANMA SEVDA EREN'i kaybettik. Cenazesi bugün Ankara'da toprağa verilecektir. AİLESİ ADINA OĞLU MURAT EREN ani bir kalp krizi sonucu aramızdan ayrılmıştır. ONURLU YAŞAMI ÖRNEK OLACAKTIR. Cenaze B.Evler Sabri Ülker (Yeşil Cami)den 24.2.1989 öğle namazına müteakip kaldırılacaktır. ERKAN ÖZKURT ALİ ÇEÜK Birlikteliğimizın l'inci yılında sana olan hasretimizi yineliyoruz. AİLESİ FERHAN ŞENSOY 16.00 18.30 AKADEMİ KİTABEVİ Nişantaşı IMZA GUNU HALKEVİ'Cİ ARKADAŞLARI ADEVA BAKIRKÖY HALKEVİ YÖNETİM KURULTJ Yıldız Üniversitesi Kocaeli Makine Fakültesi öğrenci kimliğimi kaybettim. Hükumsüzdür. NURCAN DEMtREL Bayanlar çocuk bakarak Ingilizce öğreıimeyi AııPairlik yaparak gcrvekleşlirebiliısiııi/. 1 15X 53 421 161 43 87 Sevgili babamız, Emekli öğretmen EKREMERDE»ri ölümünün 1. yılında saygı ve özlemle anıyoruz. Eşi ve Çocuklan »OYLARIMIZ LAFA DEĞIL IŞE Politikaya taze kan geldi. 70 doğumlular yerel seçimlerde oy kullanacak. •MÜSTÛRBASYONÜMA KARIŞMA!' Duzenın maslürbasyonu teşvik ettiği bir gerçek." • SIKICI BİR DERS: MATEMATİK Öğrenciler de. oğretmenler de matematiğin ne işe yarayacağını bilmiyor. »BENİM ADM METİN Futbolmuş, Beşiktaş'mış vız gelir, tırıs gider. John Lennon • Tanita Tikaram • U2 • Bob Dylan • Laonard Cohen • StaHone • Brigitte Ntelsen • Uenöyen • RA • Kıng Kong • • p p e Nurettin Sözenve Bakan GÛ2BİGENÇ İNSAN'DA. ,.t ŞİMDİ BİZİM DE OAZETEMİZ VAR! ERBİlTUSfUP 'BİN İNSAN,, HİM.İ \lW\n» ERBİL TUŞALP, yeni bilgi ve belgelerle donattı kitabı, yepyeni bir kitap sunuyor okuruna: PANEL YEREL YÖNETİMLER T.M.M.O.B. înşaat, Makina, Harita Mühendisleri ve Mimarlar Odası Bakırköy Temsilcilikleri, siyasi parti temsilcilerinin de katılacağı "YEREL YÖNETİMLER" konulu bir panel düzenlemiştir. Tüm halkımız davetlidir. Yer: Bahçelievler Zafer Sineması 25 Şubat 1989, Saat: 14.00 17.00 ERBİL TUŞBLP BİN İNSAN. BİLGİ YAYINEVİ: Meşrutiyet Cad. 46/A Ankara Tel: 131 81 22 131 16 65 BİLGİ DAĞITIM: Babıâli Cad. 19/2 İstanbul 522 52 01 KDV dahil 6000 iira İLGİNİZE TEŞEKKÜR Bütün Kitapçılarda SOYGUN, "hayali ihracat davaları sanıkları ve bu sanıkların devlet bürokrasisindeki ortakları için düzenlenmiş bir iddianame gibidir." ^ DR. SEFİK HÜSNÜ DEYMER'İ ANMA ETKINLIKLERI1 Tevfik Çavdar Kurtuluş Savaşı ve Dr. Şeflk Hüsnü 25 Şubat 1989 Cumartesi 17.00 Dr. Şeflk Hüsnü Oeymer'i Anma Komisyoau BİLGİ İÇİN: Hale Kıyıcı: 527 04 13 M. Emin Sort: 522 37 56 Yer: Sıroselviler. Soğoncı Sok. No: 7 BilsakCİHANGİR ^K SOYGUN BİLGİ YAYINEVİ: Meşrutiyet Cad. 46/A Ank. Tel: 131 81 22 131 16 65 BİLGİ DAĞITIM: Babıâli Cad. 19/2 ist. Tel 522 52 01 KDV dahil 7500 İira Bllal ÇETİN Uğur Mumcu u B>ıtıtl> COUIKII anlmtin onjnmıştır (ur§em İNGİÜZ ÜSAN OKULLARI DANIŞMA MERKEZİ Cumhurıvel Cad. 173/1 B Elmadağ 80230 İstanbul Hılton Oteli Karşısı AreisFe co uyesıdır BTA Tel: (1)148 39 77148 79 431329684 Tlx 27498 TUSM TR Fax (1)13297 29 Yurt kartımı kaybettim. Geçersizdir. BAŞAR YAKUTLAR Bütün Kitapçılarda
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle