25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 ARALIK 1989 HABERLER CUMHURİYET/U Cumhurbaşkanı, işçi, işveren ve hükümetin bir araya gelmesini istedi Ozal'ın hızlaşma' çağrısı Dogramacı, Evrerfi ziyaret etti • MARMARİS (AA) YÖK Başkanı Ihsan Doğramacı, eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren'i Armutalan'daki evinde ziyaret etti. Yılbaşı tatilini geçirmek için Aysel Doğramacı ile birlikte Marmaris'e gelen Doğramacı, ziyaret sonrası gazetecilerin sorusu üzerine, "YÖK Öğrenci Disiplin Yönetmeliği'nde yapüan değişiklik konusunu Evren ile ve kararın alınması öncesinde de Keçeciler ile görüşmediğini" söyledi. DYP 89'u degerlendirdi • Iç Politika Servisi DYP Başkanlık Divanı, 1989 sona ererken, Türkiye'nin demokratik hukuk devleti olmaktan en uzak ülke olduğunu bildirdi. DYP Başkanlık Divanı'nın dün yayımladığı bildiride, "Her şeyi içinden çıkılmaz hale getiren siyasi iktidann, Ortak Pazar sorununu da altiist ettiği ve pamuk ipliğine bağiadığı" kaydedilerek, içlerine girmeye çaîıştığımız Avrupa devletleri arasında en pahalı, en fakir, işsizi en kalabalık ve takatına göre borcu en yüksek ülkenin Türkiye olduğuna dikkat çekildi. SHP'nin konferansı • tç Politika Servisi Türkiye Sosyal Ekonomik ve Siyasal Araştırmalar Vakfı ve SHP Istanbul il örgütü yönetım kurulu üyesi Prof. Dr. Tolga Yarman, Doğu Bloku'ndaki son gelişmelerin "sosyalizmin çöküşü" olarak değerlendirilemeyeceğjni belirterek, "Bu dururn, sosyalleşen demokratik Batı karşısında, sosyal doğunun demokratikleşmesidir" dedi. SHP Büyükçekmece ilçe örgiitünün düzenledigi, "Türkiye'nin Savunma ve Güvenlik Sorunlan" konulu konferansta konuşan Prof. Dr. Yarman, ABD'nin Türkiye'yi Sovyetler Birliği'ne karşı bir kale olarak gördüğünü, Türkiye'nin bu durumda kışkırtmalara kapılmadan barışçı politikalar izlemesi gerektiğini söyledi. ANKARA (Cumhuriyel Bürosu) Cumhurbaşkanı Turgut Özal, 1990 yıiına girerkcn Tsrkiye'nin çok önemli bir dönüm noktasına geldiğini belirterek "Bu soo dönemeçte enflasyonla mucadele için toplumsal bir uzlaşma içine girilmesi gerekmektedir" dedi. Özal hangi siyasi parti iktidarda olursa olsun bu amacı gerçekleşürmenin kaçınılmazlığına dikkat çekerek "BUDUD bir yasayla ya da anlaşmayla sağlanabilecegini" söyledi. özal, "Bir SHP iktidanyla çalışırsanız ve çabşırsanız durum ne olur?" sorusuna da, "Ben düşüncelerimi söylerim, farklı davranırlarsa istediklerini >aparlar. Sonımlusu da onlar olur. Ben anayasanın verdigi yetkileri sonuna kadar kullanınm" yanıtını verdi. Cumhurbaşkanı Turgut özal, dün saat 11,00'de Çankaya Köşkü'nde, TRT ve ajanslann haber müdUrleriyle gazetelerin Ankaıa temsilcilerini kabul etti. Cumhurbaşkanı, iç ve dış politika konusundaki görüşlerini açıklarken önümüzdeki 10 yıl içerisinde, Türkiye'nin dunya ülkeleri arasında en avantajlılardan biri olacağını belirtti. Cumhurbaşkanı özal, bir soru üzerine şunlan söyledi: "Tek parti dönemini bir kenara bırakacak olursak, çok partili döneme geçtikten sonra politikadan gelen tek cumhurbaşkanı Celal Bayar'dır. Benim dnnmmm dafaa da farklıdır. Ben bir siyasi partinin kunıcusu oldum. Bu parÜnin prograınının, iklidara geldiklen sonra da ujgulaoan hükiimet programının mimarı oldum. Daha önceki cumhurbaşkanlannın hiçbirinio siyasi mazisi yoktur, ancak benden sonra gelen cumfaurbaşkanj da eğer Tıirkiye demokratikleşmede Uerlemek istiyorsa, siyasetten gdecekür." özal, hükümete siyasetten gelmeyen cumhurbaşkanlarımn bile müdahale ettiğinin birçok örneği bulunduğunu belirterek şöyle devam etti: "Fahri Korutürk, ke»di döneminde hükümetin önerdiği genelkurmay başkanı IU kabul etmemiş, bu konuda çıkan anlaşmazlık soBHCU Evren Paşa genetkurmay başkanı olmuştur. Evren Paşa, zaman zaman açıkça 'Ben imza makiaesi degilim' diyerek bize mödahalede buhmmuştur. Ben de öaüme getirilen herhangi bir konuda uygnn görmedigim bir icraat görürsem ikaz ederim. Örnegin bu yaptıgınız, serbest piyasa eko nomisine uygun degildir, derim." Cumhurbaşkanı özal, bu arada bir gazetecinin "Bir SHP iktidan De falıyr«g«T ve cahşusanız, dunım ne olur?" şeklindeki sorusuna şu karşılığı verdi: "Ben düşüncekrimi söylerim. Faridı davnuuriarsa, istediklerini yaparlar. Onlar sonunludurlar. Evren Paşa da baoa müdahale etmiştir. Ancak ben, 'Sonımluluk bende' demişimdir. 195060 arasında da, dönemin hükümeti, Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın görüşünü alırdı. Çok önemli konularda Bayar etkili olmuştur. Muhalefetin bu koaudaki iddialan politikür. Bizim cumhurbaşkanı seçtlmemize iümdanna benzer. Anayasamn bana verdigi yetkileri sonuna kadar kullanınm." Hükümete müdahale etmesinin söz konusu olmadığım kaydeden Cumhurbaşkanı, " B u dogru değil, hukumet politikası, hükümet programıyla oluşturulur. Bugün ülkede aynı partinin hükümeti var. Hükömet değişti diye politika oegişecek degil y a " dedi. özal, bir gazetecinin, iki süper guç arasmda, BushGorbaçov zdrvesi sonucu do&an uzlaşmamn, Türkiye'nin durumunu nasıl etkileyeceği şeklindeki sorusuna şu karşılığı verdi: "Avnıpa'daki hadiselerin tahUlini yapmak kolay degil. Sovyetler BuMgi, bu hadisekrin olacağını daha önceden gördü mü? Bunun için mi bu politikayı uyguladı? Batı'da bazı politikaa ve gazetedlerin dedigi gibi Dogu Avrupa'yı Batı'nın üzerine mi yıkü? Bunlar uzıın uzun takiil edUmesi gereken kooular. Türldye bakınundan ne olur, düşünmek lazım. Sovyetler Birliği ile münasebetlerimizde önemli geUşmeler var. Önümüz deki yıDarda bu ülkeyle tkari ilişkilerimizin 4 milyar dolara çıkması büyük intimal dahilinde. Sovyetler Birliü'ndeki ülkelerie ticari Uişki kuran Uk ülke biz olduk. Sovyeder'den aidıgunız doğalgaz, bu iHşküerin kuruhnasında önemli rol oynad>. Dogu Bloku'ndaki gelişmelerden sonra bu ülkelerie de ikili ekonomik ilişkilere girebiliriz. Bunlan daha iyije gotürebiliriz. Anlasılan bu ülkeJer, bizün 80'U ydlanla başladtgımız serbest pazar ekonomisine dönecekler. Türkiye bu gerçegi çok önceden gormüş ve serbest ekonomiye geç Ozal 1990 AHMETTAN ANKARA Bu, Cumhurbaşkanı özalın basın ile ilk resmi buluşması idi. Bu toplantı için gazetelerin Ankara temsilcilerine "özel sohbet" denilmişti. Ama TKTnin çekim için buyur edilmesi ve teyplerin, mikrofonların destursuz ortaya çıkarılması özel söyleşiyi bir anda Cumhurbaşkanı'nın ilk basın toplantısına dönuştürmüştü. özal, "Uk basın toplanüsı"nda bir çağn ile ortaya çıktı: "Toplumsal uzlaşma". Toplumsal uzlaşmayı Cumhurbaşkanı herkesten istiyor ve bekliyordu. örnegin kulağına geldiğine göre ayhklanmn 10 tnilyon liraya çıkanlmasını istedikleri (evet 10 milyon) Lastiklş Sendikası'ndan muhalefet partilerine, taban fıyatlarını belirleyen iktidar çevrelerinden tek tek vatandaşlara dek herkesten. Japonya dünyanın en zengin ülkelerinden birisi idi. Ama halkın buyük çoğunluğu 3040 raetre karekk konutlarda oturuyor, eti 50100 gram olarak meyveleri ise tane ile satın ahyordu. Cumhurbaşkanı'na göre bireyler için ölçülü yaşamak kendilerine tasarruf olanağı saglıyor, ülkeye ise ekonomik istikrar getiriyordu. Ekonomik istikrar ise "siyasi istikrar" idi. Ekonomik istikrar sağlandıktan sonra ve "çok büyük yanhşhklar" yapmadıktan sonra siyasi istikrar kendiliğinden gelip yerleşebiliyordu. Ekonomik istikrar için ise tek koşul vardı: Serbest piyasa ekonomisine müdahale etmemek. Soruldu: Peki itbalat yapanm diye belli sanayidleri tehdit etmek müdahale degil raidir? özal "Hayır" dedi. Üstelik, soruya netlik kazandırarak, "Güneş Bey (Taner) dogrudur. Çünkü belli psikolojik engelleri aşmak için böyle yapmak gerekir." DemirÇelik'te indirim • ANKARA (AA) Türkiye Demir ve Çelik Işletmeleri'ne (TDÇİ) bağlı Karabük ve tskenderun fabrikalarında üretilen bazı ürünlerin peşin satış fiyatlannda, yuzde S indirim yapıldı. Kunım, vadeli satış kampanyası da baslattı. AÇIKLAMA • Aybar'a yanıt Gazetenizin 23.12.1989 günlü nüshasında Sn. Mehmet Ali Aybar'ın açıklamasını hayretle okudum. Açıklamada Sn. Aybar: "Behice Boran'ın mezan için düzenlenen proje yarışmasında danışman jüri üyesi olarak görevlendirilmiş olduğunu gazeteden öğrendiğinı belirterek oldu bittilerden hoşianmadığmı" bildirmekteydi. Oysa, yaklaşık 20 gttn önce bu konudaki görüşünü almak üzere kendisini evinden telefonla aramış ve "Boyle bir görevi mennuniyetle, onur duyarak kabul ediyorum" şeklinde cevap almıştım. Sn. Aybar'ın geçen kısa sUre içinde; muhtemelen bazı etkilerle böyle bir görevden sarfınazar etmiş olmasını anlamak ve değerlendirmek mümkün olabilir. Ancak inkârını anlamakta güçlük çektiğimi ve kişiliğiyle bağdaştıramadığımı üzulerek belirtirim. R.Müsfîk Erem Cumhurbaşkanı'nın basın toplantısı iki saatten fazla sürdü. Bu sürenin dörtte üçü ekonomik konularda bilgi vermekle geçti. özal bu arada siyasal yorumlar, politik değerlendirmeler yapıyordu. Ama artık rayına giren ekonominin 1990'lann sonuna doğru Türkiye'yi bir Avrupa ülkesi haline getireceğini belirtiyordu. Cumhurbaşkanlığı Köşkü'ne girişte belli bir "dekor" değişikh'ği göze çarpıyordu. Aynı değişiklik sivil ve asker Köşk personelinin haline tavnna da yansunıştı. Evren döneminin atmosferi görünür biçimde yok olmuştu. Cumhurbaşkanı koridorda beklenirken, gazetecilerin gülüşmelerine, sakalaşmalarına, Köşk personeli soguk bakmak şöyle dursun, tebessümle katılıyordu bile. Ana girişte sağlı sollu dev ÇinJapon vazolar yerleştirilmişti. Büyük kabul salonuna dönen girişih sağınasoluna gümüş iki "beykd şamdan" konulmuştu. Makam Odası'na dönülen köşe ise geniş ve zengin yapraklı saksılarla kuçük bir bahçeye dönüştürülmüştü. Mavi kadife kaplı uzun masamn orta yerine özal, başına ise, Cumhurbaşkanbgı Sözcülüğü'nü yürüten Buyukelçi Kaya Toperi oturdu. Toperi'nin, Köşk'ün basınla ilişkilerin biçimini ve çerçevesini çok olumlu etkileyeceği dün belli oldu. Cumhurbaşkanı süre bakınundan kantarın topuzunu kaçırmak üzereydi, Büyükelçi, özal'a döndü: "çok teşekkür" ettiğini belirtti. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı basın toplantısını bitirdi. Cumhurbaşkanı basınla ilk buluşmasında oldukça dingin görünüyordu. "Operasyon" dedigi zayıflama işine son verdiği anlaşüıyordu. Bu, yeniden dolgunlaşmaya başlayan yanaklarından da, konuşmasının başında söylediği "en zor operasyon zayıfladıktan sonra aynı sıklette kalmakür" demesinden de belli oluyordu. Ikram edilen bademli çikolatalara göz ucu ile bile bakmadı. Yalmzca çorba kesesini an dıran yeşil seramik bir fincanla sunulan limonlu çayı içmekle yetindi. Bunda, tam karşısındaki duvarda, kendisine bakan kendi tablosunun etkisi var gibiydi. Tablonun hemen yamnda, Köşk'ün ilk sahibinin, Atatürk'ün de, tıpatıp benzeri bir çerçeveye konulmuş resmi vardı. özal dün 1980'li yıllann bittiğini böylece bir dönemin kapandığını belirtti. Acaba? 1980'li yıllara vurulan damgada özal miırekkebinin rengi çok ağırlıkta. 1980 yılırun ocak ayında başlayan "Öıal etkisi" 80*li yılarm bitmesi ile sona ermeyecek, 90"lı yıllara da uzayacak. özai, bunu satır aralr.rına sıkıştırarak değil, açıkça ifade etti: Anayasamn verdigi bütün yetkileri kullanınm. Geçmişte de kullandım. Bu yetkilerin kullanılması, cumhurbaşkanı olarak "tarafsızlıgın çignenmesi" degil. Çünkü "siyasetten gelen bir cumhurbaşkanı" olarak, "Bugün iktidar partisinin ve onun ekonomi politikasının miman" olarak elbette düşüncelerini söyleyecek. özal, hükümete ve Başbakana "düşüncelerini'' söylemesinin, uyarüarda bulunmasının "bir müdahale" olarak görülmesinin çok yanlış olduğunu belirtti. Bu konuda kendi deneyimlerinden söz etti, Evren'in ken disini çeşitli yasalar konusunda, alınan kararlar konusunda hep "ikaz etmiş olduguou" sOyledi. Gerçek anlamda seçilmeden gelen bir kişi olarak Evren bunu yaptıktan sonra, seçilmiş bir cumhurbaşkanı olarak, eski partisini ve eski hükümetini uyarmak özal'ın hakkı idi. 1980'lere damga vuran Turgut özal, 1990'lara da damga vurmaya kararlı idi. Yılın son cumartesi günü yaptıgı basın toplantısı bunu ortaya koymak içindi. miştir." Cumhurbaşkanı, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Türkiye, bu cumhuriyederie ilişkikrinde ekonomik ve koltürel konulan ön planda tutmak zonudadır. Konuyu siyasi tarafa, milliyetçi, ırkçı tarafa çekmek d o | rn degildir. Siz bir yerieri kanstınrsanız, onlar da sizi kanşünr. Türkiye bir snlh adası olmak zorundadır. Kimsenin topragında gözümüz yoktur, bizim topragımız bize yeter. Gdecek bizimdir." 1990 yıiına girerken Türkiye'nin "çok önemli bir dönüm noktasında bulunduğunu" kaydeden Cumhurbaşkanı şunlan söyledi: "Butün goslergeler mükemmele dogru giderken, enflasyon gayretlere ragmen indirilemedi. Bu tercih edüen bir şey degildir. Ancak bazı bedefleri tuttunnak zorundaysanız, enflasyonu kolay düşüremezsiaiz." Ülkenin istikrar içinde kalkınmayı gerçekleştirdiğini anlatan özal, Federal Almanya'run 1949 yıhndan günümüze kadar gösterdigi ekonomik performansın, "ekonomik stabilizasyon" ile büyük ilgisi bulunduğunu söyledi. Böyle bir toplumsal uzlaşmaya Türkiye'nin de ihtiyacı bulunduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı, şöyle konuştu: "İşçi ister, işveren ister, berkes ister. Bütün bunlar ekoaomideu taleplerdir. Bu talepleri yerine getirdiginizde, enflasyon aroşına gidersiniz. tşte bunun için işçi, işveren, hükümet, bütün kesimler bir araya gelip, toplumsal bir uzlaşmaya vannabdır. Hangi hükümet gelirse gelsin, bunu yapmak zomndayız. Her ekonomik konuyu besaplı götürmek zorundayız. 9O'lı yıllann bizim açımızdan en önemli konusu budur. Fiyatlar dondurulmadan, mütabakat sağlanarak artış hızı yavaşlanlabilir. Hükümetlerin üzerine düşen bir koaudur. 9O'lı yıllann sonunda şartlar Türkiye'nin çok daha khinde olacakbr. Tarbşmalan siyasi potemik dışına çekmek gerekir." Cumhurbaşkanı özal, sözlerini şöyle tamamladı: "Ekonomik istikrann oldugu ülkede, sijasi istikrar da korunur. Buralarda siyasi istikrar boznlmaz, çok zor bozuiur. Bu arada, hürriyetlere de büyük önem vermeliyiz. Hep söyledigim gibi Batı ülkelerindeki hurriyetleri gerçekieştinneliyiz. Eger bu hürriyetler mevcut degilse, ülkenin gelişmesi imkânsızdır." VakıfBank bu yıl ay değil, 15 ay çalıştı! Türkiye'de bu yıl bütün VakıfBank şubeleri, her işgünü sabah 8.30'dan akşam 18.00'e kadar durmadan, yorulmadan, 12.0013.00 arasında, öğle tatili bile yapmadan çalıştı. İstanbul/Ataköy ve Ankara/Atakule şubelerinde hizmet gece 10.00'â kadar aralıksız sürdü. VakıfBank Change Officeleri de sabah 8.00 ile gece 24.00 arası, haftasonları dahil hizmet sundu. Bütün VakıfBank şubeleri yalnızca işgünlerinde değil, ŞSK ve BağKur'a bağlı emekli yurttaşlanmızın maaşlarını erken ödemek içfn cumartesi ve pazar günlerinde de kapılarırrı açtı, emeklileri sevindirdi. VakıfBank bu yıl 12 ay değil, 15 ay çalıştı. İnançla, sevgiyle çalıştı. VakıfBank her zaman aynı inançla çalışacak. Çünkü, VakıfBank'm gündeminde Türkiye var. V a k ı f B a n k , T ü r k i y e ' n i n y e n i y ı l ı n ı k u t l t ı y o r VbkrfBank TürkiyeVakıflarBankası
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle