18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DÎZİRÖPORTAJ 26 ARALIK 1989 \ Necip Mahfuz'un kahve sohbetleri ATİLLÂ DORSAY Iki yanmdaki görkemli aslan yontulanyla beürgin El Tahrir Köprüsü'nden yurüyüp Nil üzerindeki Cezire (Gezira) Adası'na geçer geçmez, hemen solunuzda nehir boyunca uzanan görkemli bir "gazino" var: "Casino Kasrel Nil". Araplar da gazino sözcüğunü bizdeki gibi kullanıyorlar; oturulup yiyilip içilen ve eğlenüen yer. Nil boyunca setler üzerinde uzanıyor Kasrel ND, tıpkı bizdm Boğaz kıyısındaki kahvelerimiz gibi. Akşamm çökmek üzere olduğu bu saatte, masalarda genellikle Kahire'nin kalabahk gözlerinden uzakta olmak isteyen genç çiftler var. Biz ise, Nil'in kızarmakta olan rengini bırakıp gazmonun iyice loş iç mekânına dalıyoruz. Çünkü Necip Mahfaz'un içeride olduğunu biliyoruz. Evet, işte orada. Uzun bir masada tam duvar kenarına ilişmiş. Bu cuma gunü, saat daha beşi yeni geçiyor. Yine de Mahfuz'un dostları, masadaki yerlerini almışlar. 10 kişi kadar var. Her yaştan, ama çoğu genç. Bir iki kadın da var. Ancak zarnan geçtikçe, Mahfuz'un dostlanrun sayısı artıyor, 20'yi aşıyor, 30'a doğru yaklaşıyor. Kadınların sayısı da ziyaretimizde, bizim de gözümüze çarpmıştı: Tarihin bu en eski dev yontusu, ayaklarından başlayarak yenilenen taşlarla onarüıyor, sanki "yepyeni olnyordu!" Bunu yapan, kültür bakanlığı imiş. Ama uzmanlar karşı çıkıyor, bunu "Amerikan tarzı" bir aşırı restorasyon olarak niteliyorlar. Kahire Üniversitesi de bu görüşte. Ancak restorasyonun yandaşlan da var. " E k i m " Dergisi Yazı Işleri Müdürü Selâhattin Muntazır, profes&rler komitesinin raporunu ağır bir biçimde eleştiriyor, bakanı tutuyor. Hava birden gerginleşiyor, gözler Necip Mahfuz'a çevriliyor. O ise söz konusu Sfenks kadar sessiz. Anlaşılan bu çok "hassas" konuda şimdilik konuşmak istemiyor. Ama ben bizdeki benzer konuları, tartışmalan anımsamadan edemiyorum. Sonra Doğu Almanya'da olup bitenler güııdeme geliyor. Necip Mahfuz şöyle diyor: "Araplar, dunyada değişen durum karşısında mutlaka aralarında bir birliğe gitmeli, bir araya gelerek bir birleşik Arap ekonomik politikası oluşturmalı. Yoksa değişen dengeler sonucu, kabak yine bizim başımızda patlar." Güncelliği yakından izleyen, her perşembe gtinünü El Ahranı Gazetesi'nde, ünlü pazartesi Arap dünyasına ilk Nobel ödülünü getiren Mısırlı ünlü yazar Necip Mahfuz, Araplann deyişiyle "Nagib Mahfuz", 10 yıldır her cuma akşamım 'Casino Kasrel Nil'de geçiriyor. Daha önceleri Opera Meydanı'ndaki Casinoel Opera'ya gidermiş. Sonra Süleyman Paşa sokağındaki Cafe Riche'i mesken tutmuş. On iki on üç yıl kadar... Sonra da Kasrel Nil'e taşımış "dergâhı"... Ama bu söylediğim, haftahk cuma toplantılan için... bu oranda çoğalıyor. Necip Mahfuz'un ünlü "kahve ssatleri" başlamıştır artık... Ve biz bu kahve saatlerini bitiş saati olan 8'e dek izliyor, Arap dünyasına ilk Nobel'ini getiren ünlü yazann "sohbef'inin temel noktalarını kavrarnaya çalışıyoruz. Arapça bilgimızle değil elbette, ama yanı başımızda oturan, Mahfuz'un "kadim" dostlarından, aslında tarım uzmanı, boş zamanlarında ise ressam Muhammedd Şervini'nin nazik îngillzce çevirisi sayesinde... Necip Mahfuz, Araplann deyişiyle "Nagib Mahfuz", 10 yıldır her cuma akşamım 'Casino Kasrel Nil'de geçiriyor. Daha önceleri Opera Meydam'ndaki Casinoel Opera'ya gidermiş. Sonra Süleyman Paşa sokağındaki Duvar kenanna yerleşmiş uzun bir masa. Bir cuma gunü, saat daha beşi yeni geçiyor. Yine de Necip Mahfuz'un dostlan, masadaki yerlerini almışlar. 10 kişi kadarlar. Her yaştan ama çoğu genç. Ancak zaman geçtikçe Mahfuz'un dosılannın sayısı artıyor. (Fotogmf: Cumhuriyet) muş. Özellikle Ali Baba "seandan" buna yönelik... "Cuma toplantılan" ise biraz farklı. Burada Mahfuz, daha "entel" dostlan ile bir araya geliyor. Onlarla sürekli ve her konuda tartışıyor. Bu arada ziyaretçiler eksik olmuyor. Bir ara biz yanına geçiyor, ortak dostlanmız olan sinema yazarı, Kahire Festivali sorumlusu Feyzi Süleyman ve yazar Tevfik Salah'tan selam getiriyoruz. O da bizim aracılığımızla Turkiye'ye selamlannı yolluyor. Daha sonra, değişik ülkelerden yabancılar, sarışın Kuzeyli kadınlar, çocuklu çiftler vs gelip Mahfuz'un hatınm soruyor, resim çektiriyorlar. Ancak bu "aralar", sohbetin gidişini hiç bozmuyor. Yeni gelenler Mahfuz'a selam verip arkada yerlerini alıyorlar, sohbet hemen hiç aksamıyor. Mahfuz, artık hiç işitmeyen sol kulağını duvara vermiş, sağ kulağıyla konuşmalan izliyor. Neler konuşuluyor? Neler konuşulmuyor ki!.. Tam anlamıyla daldan dala atlamyor, güncelliğe bulaşmış her şey meydana geliyor. Sanki eski Yunan'da Sokrat veya Eflatun, öğrencileriyte tartışıyor... Herkes, ortaya atılan konuda istediği gibi «konuşuyor, görüşlerini açıklıyor. Mahfuz, önce dinliyor. Bir noktada bir suskunluk oluşuyor, o zaman o konuda görüş sırasının Mahfuz'a geldiği, onun fikrinin beklendıği duyumsanıyor. O da saygılı bir dikkat önünde, kendi görüşlerini açıklıyor. Bu, genelde konuya nokta koyuyor. Ama öyle olmadığı, onun göruşlerinin de tartışıldığı oluyor. Işte güncel bir konu: Mısır'uı Irak'a yolladığı işçiler konusu. Olaylar çıkmış, bir Mısırlı ölmüş. Irak, Mısır işgücünü sömürüyor mu? Hükümet bir şeyler yapmalı, işe el koymalı. Mahfuz, konuya zaten El Ahram'daki haftahk yazılanndan birinde değinmiş. Bu konuda ve genelde dışarıdaki Mısır emekçileri konusunda ciddi bir hükümet politikası olmamasıru eleştiriyor. Başka bir konuya atlamyor: Yazarhğın tekniği var mıdır? Her gün köşe yazısı yazan bir yazann bir "üslup" sahibi olması mümkün müdür? Mahfuz, kendisi de köşe yazan olmasına karşın buna olumsuz bakıyor: " H a yır. gazeteye >azarken, üslup konusu ikinci plana geçer... Hem gazeteci hem yazar olunamaz." Sonra dil sorunlanna geçiliyor, Arapça " m " (Pi) ile biten sözcüklerin nasıl yazılması gerektiği tartışılıyor: "Arapça yazmak zor. Halkın diliyle edebi dil arasında büyük farklar var. A>nca Arap grameri, son derece kannaşık. Bir yazıya başlamadan önce, gramer sorunlan üzerinde düşünmek gerekiyor." Bu arada, masaya bir pasta geliyor: O gün değil, ama onu izleyen pazartesi günü, Necip Mahfuz'un yaş günüymüş. Yazar, 78. yaşını bitirip 79'a adim atacak, ama pastalar şimdiden gelmeye başlamış. Mahfuz, "Pastayı eJlerimle yemek isierdim. Fellalılar gibi" diyor. Pastanın bölüştürülmesi sırasmda da bir Arap atasözünü anımsatıyor: "tyi bir ekmek yfiz kişiye yeter." Söz, daldan dala, konuşmacıdan konuşmacıya atlıyor. AdSI Azit, genç yaşına karşın, 3 kitabı yayımlanmış ünlü bir şair. Ve Necip sevmeyen, yolculuğu (Nobel ödülü'nü almaya gitmedi), galalan, törenleri hiç sevmeyen Mahfuz'un Kahire Festivali'nin açılışına katılıp bir konuşma yapüğı arumsatılıyor. Mahfuz, aslında sinemaya gitmeyi çok severmiş. 1960'larda birkaç senaryo da imzalamış. "Ama artık yaşlandım. Film izlemek zor geliyor" diyor. Festivaldeki fılmlerde niye Arapça altyazı yok diye bir eleştiri geliyor (Tıpkı bizde olduğu gibi). Yanıtı Mahfuz veriyor: " 2 gün kalıp gidecek bir filme altyazı koyamazsımz ki!" Bu arada, ünlu Arap yönetmeni Mastafa Akad'dan söz ediliyor, Amerika'da yaptığı kimi filmler eleştiriliyor. Mahfuz onu savunuyor: " O filmleri, para kaIirası'ydı, bu yıl 6 liraya kadar çıktı. Bu, Nil balıklan için... Akdeniz'den gelen balık için bu 1015 lirayı buluyor." (Bu arada, Mısır'ın bizimle kıyaslanmayacak kadar ucuz bir ülke olduğunu da belirtelim: Bir Mısır Lirası, 1000 TL olduğuna göre, balık fiyatiarı, kilosu 6 ile 1015 bin TL arası değişiyormuş demek). Necip Mahfuz, iyice arkaya yatırılmış seyrek saçları, kara gözlükleri, koyu renk ceketinin içindeki dik yakalı kazağıyla, kimi zaman dalgın, ama çokluk dikkatli dinliyor, az konuşuyor, ama her konuda mutlaka görüş belirtiyor. "Son söz"ün hep onda olması, bana eski zamanlann "kadf'lanru anımsatıyor. Bu "kadı", sözünü sakınmayan bir kadı ama... "Gisa" denen zengin bölgede oturaııların başlattığı rüşvet olayını acı acı eleştiriyor sanatçı, artık hükümette rüşvetsiz bir iş yaptırmanın mümkün olmadığından yakınıyor. Psikolog, veteriner, öğrenci, bilgisayar uzmanı, ev kadını vb. farklı meslekJerden dinleyiciler, özgürce konuşmayla saygının birbirine kanştığı bu ilginç toplantının diğer katılanları. Mahfuz, aslında sinemaya gitmeyi çok severmiş. 1960'larda birkaç senaryo da imzalamış. "Ama artık yaşlandım. Film izlemek zor geliyor" diyor. Festivaldeki filmlerde niye Arapça altyazı yok diye bir eleştiri geliyor. Yanıtı Mahfuz veriyor: " 2 gün kahp gidecek bir filme altyazı koyamazsımz ki!" Bu arada, ünlü Arap yönetmeni Mustafa Akad'dan söz ediliyor. yazılarını hazırlamakla geçiren ve bu yazılan yakında 3 kitap halinde çıkacak olan 79 yaşındaki bir yazann düşünceleri bunlar... Sonra sinema yazarı Haşimel Hasan geliyor. Hasan, Mahfuz üzerine bir belgefilm gerçekleştirmiş, bu film açılış gecesi gösterümiş. Bu filmi İstanbul Festivali'ne çağınyor ve meslektaşımızla sohbet ediyoruz. Bu arada konu yeniden Necip Mahfuz'un gençlik yıllanna geliyor. Mısırlı yazar, gençliğinde sessiz film seyretmenin zevkini anımsatıyor: "FUmin çevirileri, yanda yukandan aşağı yazardı. Gösterilere orkestra eşlik eder, kimi zaman Batı filmleri için çaldıklan Doğu müziği, filme öylesine ters diişerdi. Halk, çoluk çocuk filmi heyecanla izler, ahlar oflar, çıglıklaria Mahfuz, sabahlan da düzenli olarak El Tahrir Meydanı yakınlarındaki Ali Baba Kahvesi'ne gidiyor. Anlaşılan Mahfuz, bu kahvelerde, aynı zamanda romanlannın değişmez dekoru olan Kahire'nin ve değişmez kahramanları olan Kahire'nin küçük insanlannm nabzını sürekli elinde tutmak, onlarla sürekli ve somut bir ilişkiyi şürdürmek amacını gütmüş. Özellikle Ali Baba "seansları" buna yönelik... Cafe Riche'i mesken tutmuş. On iki on üç yıl kadar... Sonra da Kasrel Nil'e taşımış "derg&hı"... Ama bu söylediğim, haftalık cuma toplantılan için... Mahfuz, söylendiğine göre sabahlan da düzenli olarak El Tahrir Meydanı yakınlarındaki Ali Baba Kahvesi'ne gidiyor. Bu "kahve yaşanu", sanatçı için yalnızca vakit geçirmek ve yazmak için bir mekân sorunu degil. Anlaşılan Mahfuz, bu kahvelerde, aynı zamanda romanlannın değişmez dekoru olan Kahire'nin ve değişmez kahramanları olan Kahire'nin küçük insanlannm nabzını sürekli elinde tutmak, onlarla sürekli ve somut bir ilişkiyi şürdürmek amacını güt Neler konuşuluyor? Neler konuşulmuyor ki!.. Tam anlamıyla daldan dala atlamyor, güncelliğe bulaşmış her şey meydana geliyor. Sanki eski Yunan'da Sokrat veya Eflatun, öğrencileriyle tartışıyor... Mahfuz, önce dinliyor. Bir noktada bir suskunluk oluşuyor, o zaman o konuda görüş sırasının Mahfuz'a geldiği, onun fikrinin beklendiği duyumsanıyor. O da saygılı bir dikkat Önünde, kendi görüşlerini açıklıyor. Mahfuz'un yakın dostlanndan... Sonra Doktor Fethi, kadın ekonomist Dina, yazar Mustafa Ebülnasır, tanm uzmanı Dr. Mastafa Zagazirg... Hepsiyle taruşıyoruz. Konu Kahire Festivali'ne geliyor. "Monden" etkinlikieri zanıp asıl istediği filmi çevirebilmek için yapıyor." Sonra sinema bilet fryatlannın artmasından yakınıhyor. Ama artan yalnız bilet fiyatlan mı? Her şey hızla artıyor. "Balık geçen yıl 22.S Mısır Konu, biraz felsefeye geliyor, sanatın "hayaü sevmek veya sevmemek" ikilemi arasında bir seçme yapması gerektiği soyleniyor. Mahfuz, "Schopenhauer hayatı sevmezdi" diyor. Kendi yapıtındaki karamsarlığı anımsatıyor birisi... Karşı çıkıyor yazar, bir ailenin yaşamını anlatırken, koşullar ne denli zor, giderek sefil olsa da, o yaşam mücadelesini anlatmanın bile aslında hayatın yaşamaya değer olduğunu gösterdiğini söylüyor. Oradan Mısır gençliğini tehdit eden bir tehlikeye, uyuşturucu tutkunluğuna geçiliyor: "Yoksul katüırdı." Sanatçı, gençliğinde resmi de yalar duş görtnek için, zenginler de keyif için kından izledığini, sık sık sergileri dolaştığını söylüyor: "Şimdi evimde 'International Arts' içiyorlar." adlı resimli sanat kitaplanna bakarak teselli Uyuşturucu, hemen başka bir konuyu, buluyorum." mafyayı getiriyor akla... Evet, Mısır'da da bir mafya var. Ne var ki çocuklannın elden gitVakit ilerliyor, çaylar çaylan, konuşmalar tiğini gören ailelerin de zoruyla, Başkan Mii konuşmaları izliyor. Nil'in akşam kızıllığınbarek, mafyaya karşı bir savaş açmış. Res dan koyu bir maviye dönüşen rengi, bize zasam MuhammedEl Şervini konuşuyor: "Biz manın iyice ilerlediğini habeT veriyor. "Kahsıcak bir toplumduk, bir sevgi toplumuyduk. ve kültürir'nün Doğu'ya (belki yalruzMısır'a) Bu sorunlar yoktu. karşılıklı sevgi, saygı var özgu bu ilginç gösterisi yavaş yavaş sonuna dı. Şimdi ise şiddet var, geceleri sokağa çık yaklaşıyor. Herkes dağılıyor; evli evine, köylü ma korknsu var. Yeni bir tür şiddet, yeni ci köyüne... Biz de çağdaş bir buyuk yazarla, nayet nedenleri türedi. L yuşturucuya. maf Arap edebiyatma ilk önemli uluslararası ödüyaya, toplumumuzu çökertmek isteyen bn lünü getiren ve çağdaş kultür hayatının prouluslararası güçlere karşı dunnalıyız." jektorlerini Doğu'ya çeviren bu ilginç kişiyBu arada yeni ve ilginç bir konu atıhyor or le, onun kendi gündelik çevresi içinde birkaç taya: Ünlü Sfenks'in restorasyon çalısmala saat geçirmenin mutluluğuyla, Aslanlı Köpn. Piramitlerin bekçisi gizemli Sfenks'i bu kez rü'ye doğru yollanıyoruz. Sonra Doğu Almanya'da olup bitenler gündeme geliyor. Necip Mahfuz şöyle diyor: "Araplar, dunyada değişen durum karşısında mutlaka aralarında bir birliğe gitmeli, bir araya gelerek bir birleşik Arap" ekonomik politikası oluşturmalı. Yoksa değişen dengeler sonucu, kabak yine bizim başımızda patlar." KUZ OPTIK ristorante ROSA an E L M A D A Ğ . İ S T A U L , YENİ YIL HEDtYENÎZ <$P$Î4MA4^ TÜRKIYE YAZARLAR SENDİKASI 15.KURULUŞ YILDÖNÜMÜ ŞENLİĞİ Açılış konu$ması: Oktay Akbal TYS Genel Başkanı Onur konuğu: Prof.Dr Nurettin Sözen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı MAMUL YÖNETİCİSİ ARANIYOR Ülkemizin tanınmış buyuk Holdinglerinden biri Mamul Yöneticisi olarak çalıştırılmak uzere eleman aramaktadır. Bir dayanıklı tüketim malının pazarlanmasından sorumlu olacak Mamul Yöneticısinde aranılan başlıca nitelikler şunlardır: 1 İşletmecilik veya Mühendislik eğitımi yapmış olmak, 2 Askerlik hizmetini tamamlamış bulunmak, 3 İngilizceyi yazılı ve sozlu çok 1yi duzeyde bilmek, 4 Dayanıklı tuketim malı pazarlamasında çalışmış olmak tercih nedenıdir. Konuyla ilgilenenlerin P.K. 27 Levent İstanbul adresine özgeçmişleri ile birlikte birer fotoğraflarını 4.1.1990 tarihine kadar gö dermeleri gerekmektedir. Tum başvurular gizli tutulacaktır 8 papükm BAKIRKÖY İSTANBUL BAROSU LOKALİ YILBAŞI REZERVASYONLARIMIZ BAŞLADl ORHAN BENLI Mutlu Hobi Sergi Sanat Odası 30 aralığa kadar (General Necmettın Oktem Sokak 13/1 Erenköy) resim sergisi Sözlü Kültürden Yazılı Kültüre: Melih Cevdet Anday • llhan Selçuk • Derair Öîlü • Ali Sirmen Fix: 40.000 TL. Yemek müziği, dans müziği Bilgi için: 542 14 26 İstanbul Cad. No: 83 Kat: 2 Cezaadliyesi karşısı 1.7 milyarlık, B grubu muteahhitlik karnesi kiraya verilecek. Tel: 146 17 71 Lise diplomamı kaybettim. Hükümsüzdür. MURAT NAS1R Nüfus kâğıdımı kaybettim. Hükümsüzdür. SATILIK 1973 model temiz Volkswagen sahibinden satılıktır. Tel: 588 15 47 585 81 01'den YÜKSEL ESEN İş Müfettişliği mühür beratımı kaybettim. Hükümsüzdür. ENUCUZ BİZDE DEtİL!.. Rahmi Saltuk Sezen Aksu Aziz Nesin Müjdat Gezen Genco Erkal Timur Selçuk Tel: 157 37 68 DUZELTME 24 Aralık 1989 tarihinde çıkan "TMMOB Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Genel Kurul Toplantı Duyurusu" ilanında başlık yanlışhkla "TMMÜB" olarak çıkmıştır. Düzeltiriz. ENİYİ HİZMET ¥e DBSTBK BİZDEL SÖZÜMÜZ AKOCJ İNSANLARADIR!.. İNTERKOM BİLGİSAYAR HIZMETLERI DANIŞMANLIK TIC LTD ŞTİ. Tel 160 04 16 Valideçeşme, Çeşme Meydanı Sk 9/2 80680 MAÇKA IST. Ama 28 Aralık 1989 Saat: 20.0024.00 Cemal Reşıt Rcy Konser SalonuHarbiye/İSTANBUL Dav«llycl«r. CumhunyM Kıiap Kulubu. Akad«mı Kıtabevı. Gençlık Kilab*vı. Yazarlarevt. Çalı R«lauranr. Çiçek Bar. Dunya Sınemast. İstanbul Rcklam >.« TYS Genel Merk«ı nden 1145 08 02) temın edılebılır AHMET ÇELEBİOĞLU ZEYNEP CANA KAYAR Nüfus kâğıdımı yitirdim. Hükumsüzdür. SONGÜL CAK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle