Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER nan anayasa belirlemektedir. Dolayısıyla, laiklik halk egemenligi ilkesi bağlamında demokrasinin bir önkoşulu olmaktadır, demokrasi ise "din ve vicdan hürriyeti"nin güvencesidir. Laiklikle "din ve \ icdan hürriyeti" arasındaki öteki bağlantılar yalmzca demokratik siyasal yaşam bağlamında anlarn kazanmaktadır. Bu çerçevede, "din ve vicdan hürriyeti", demokratik hak ve özgürlükJerden yalrazca birisidir. Kutsal bir haktır, bu nedenle özellikle saygı duyulması gereken bir alandır. Fakat özel bir hak olduğu, siyasal bir hak olmadıgı da gözden uzak tutulmaması gereken, son derece önemli bir ilkedir. yaptığı plandır" dediği, basında dile getirilmişti.<4>. Basın, Ozal'ın, devlet bakanlığı önerilmış olmasına karşın, ANAP'ı kurduğunu belirttikten sonra, "ANAP'ın Türkiye için Allah'ın bir lütfu olduğunu bildirdiğini" de yazmıştır.*5' Bu çerçevede, akJa iki soru gelmektedir: 1 özal açısından siyasette esas olan "Tannsal bir düzen ve süreç ise" bizim bu bağlamda, demokrasi ile özellikle yalmzca secmenin özgür iradesini yansıtan seçimlerle, nasıl bir bağlantı kurmamız gerekecektir?; 2 Bu anlayışla, özal, Osmanlı devlet geleneğinden ve Hürriyet ve ttilaf cizgisinden nerede aynlmaktadır? 28 KASIM 1989 Demokrasi, Laiklik ve Türk Siyaset Süreci... "Din ve vicdan hürriyeti" demokratik hak ve özgürlüklerden yalmzca birisidir. Kutsal hir haktır, bu nedenle özellikle saygı duyulması gereken bir alandır. Fakat özel bir hak olduğu siyasal bir hak olmadığı da gözden uzak tutulmaması gereken, son derece önemli bir ilkedir. PENCERE Prof. Dr. KEMÂLİ SAYBAŞILI Çok partili siyasal yaşamın başlangıcından beri son derece ilginç olaylarla karşılaştık. Ancak, bence bunlardan hiçbiri ANAP iktidan kadar kendine özgü olmamışür. Bilindigi gibi, ANAP, 12 Eylül askeri müdahalesinden sonraki dönemde, CHP ve AP geleneklerini temsil ettiği varsayılan partilerin katılamadıkları bir seçim süreci sonucunda iktidar oldu. Mecliste, söz konusu bu özel koşullarda sahip olduğu sandalye sayısına dayanarak, Seçim Kanununu dilediği gibi değiştirdi, yaklasık üçtebir seçmen desteğiyle, neredeyse ücteiki Meclis çoğunluğu sağlamasını da bildi. Son yerel seçimlerde ise seçmen desteği yüzde yirmilere kadar düşmüştü. Buna karşılık ve muhalefetin şiddetli eleştirilerine karşm, ANAP Genel Başkanı ve Başbakan Turgut özal, Türkiye Cumhuriyeti'nin sekizinci Cumhurbaşkanlığı'na adaylığını koydu ve anayasada öngörülen en az milletvekili oy sayısıru "fazlasıyla" elde ederek, cumhurbaşkanı oldu. Yeni Cumhurbaşkanı'run, mevcut yasaların aradığı şekil koşullarını yerine getirmediğini iddia etmek sanınm olanakh degildir. Son Cumhurbajkanlığı seçimi yasaldır, ancak acaba ne ölçüde demokratiktir? Bazı sınırlamalarla secmenin yeğlemesini en son (nihai) karar olarak kabul eden klasik demokrasi anlayısıyla ne ölçüde bagdaşmaktadır? Aynca, dernokrasi sürecinin sağlıklı işleyebilmesinin bir de önkoşula bağlı olduğu, demokrasilerin oldubittilere tahamrnülleri bulunmadığı ve mlaşma gerektindikleri unutulmamahdır. Her ne kadar uzlaşma geleneği, henüz Türk siyasal yaşamında, üzerinde genellikle anlaşma sağlanmış bir ilke olarak, tam anlamıyla yerleşmemişse de hep amaç olarak bcnimsendigi bilinmektedir. Belki gerçekle$tirılmesi zor olmuştur, olanakh bile görunmediği zamanlar da yaşanmıştır; ancak, hiçbir zaman tümüyle dışlanmamıştır. Özal açısından... Demokratık siyasal sistemlerde yaşayan insanların tiımünün dinsel inançlarının, duygu ve düşüncelerinin kutsal olduğu, bu anlamda dokunulmazlık içerdiği kesinlikle kabul edilir; ancak siyaset süreci yalnızca yuıtUşlık bakkı temelinde oluşur. Bir başka deyişle, demokratik siyasal sistemlerde, ülkedeki birlik ve bütünlüğü sağlayan temel çerçeve ne dinsel haklardır ne de din kurallarıdır, yurttaşiann, önce laik ve demokratik bir temelde sahip oldukları doğal hak ve özgürlükleri, sonra da buna bağlı olarak kullandıklan demokratik hak ve özgürlükleridir. tşte bunun için, Cumhurbaşkanı'nın zaman zaman yinelediği bir izdem (tema) üzerinde düşünülmesi anlamlı olacaktır. "Devletimiz laiktir. Ama miUetimizi bir arada tutan ve milli birliğimizde esas rolü alan tslamdır... Ne diyor kutsal kitabımız bir yerinde, 'Birlikten ayrılmayın. AJlah'ın ipine sımsıkı sarılın."'11 Ya da Bakınız kutsal kitap ne diyor: Bölunmeyin, parçalanmayın. AJlah'ın ipine sımsıkı sardın." ( 2 ! Aynı konu son günlerde yine gündeme geldi. Cumhurbaşkanı, henüz başbakan iken ANAP grubunda yaptığı veda konuşmasında da aynı izdemi işliyordu: "özal, milletvekillerine, S^siyetim' diyerek, şu beş noktaya değindi: 1. Birlik ve beraberliğinizi koruyun; 2. Kuranı Kerim'de de söylendiği gibi AJlah'ın ipine sımsıkı sarılın; din, vicdan, düşunce ve serbest teşebbus hürriyetlerine önem verin.."131 Nedense, özal, başka örneğini yine ANAP grubuna yaptığı bir konuşmasında verdiği gibi, ayrıca, "Tannsal bir düzeni ve yazgıyı" da zaman zaman gündeme getirmektedir: "AJlah'ın verdiği kaderin çizgisi üzerinde çok şey öğrendim" dedikten sonra, kendi aleyhine düzenlenen planlardan, "Bizans entrikalarından" söz ettiği, ancak hemen arkasından, "Ama önemli olan yukardakınin, Allah'ın Osmanlının ekmeği Demokrasi konusu ile tarihsel, kuramsal ve kurumsal bağlamlarda yakından ilgilenen, genel olarak cumhuriyet devlet geleneği, özel olarak da daha demokratik bir siyasal sistemi benimsemiş bir siyaset bilimcisı kimliğimJe, yukanda değindiğim genel tutum ve ifadelerin, bende, Türk demokrasisinin geleceği açısından bazı kuşkular uyandırdığım belirtmek isterim. Ancak olayı kamuoyunun nasıl algıladıgı çok daha önemli bir noktadır. Bu çerçevede basında yer alan haberlerden yaJnızca birine değinmek sanınm şimdilik yeterli olacaktır. Ozal'ın, yeni görevini devraldıktan sonra katıldjğj Anıtkabir'deki ilk resmi törenini izleyen ilk cuma namazında, imamın verdiği hutbe, basına şöyle yansıdı: "...Cuma hutbesi dinleyenlerde şaşkınhk yarattı. Hutbesinde, Cumhurbaşkanı ozal'ın sık sık Kuran'dan verdiği örnekleri aktaran ve iç politikaya yönelik vurgulamalar yapan imam", konuşmasının bir yerinde şu ifadeyi kullanmıştır: 'tslarrun sancağı altında toplanın" tmamın, bundan sonra, konuşmasıru, "Her işi kendi kafamıza göre değil, Islamın ölçüsüne vurarak yapahm" diyerek sürdürdüğü anlaşılmaktadır.<«> Söz konusu bu konuşma kuşkusuz farklı biçinılerde yorumJanabüir. Ancak şu ya da bu şekilde Osmanlı devlet geleneğinin felsefesini yansıttığı da bir gercektir. Bu konuda ise en sağhkh değerlendirmeyi, her konuda olduğu gibi, yine Türk halkının yaptığı, hatta çok anlamlı bir atasözüyle ifade ettiği de gözden uzak tutulmamalıdır: "Osmanlının ekmegi dizi üstündedir." 71 (1) (2) (3) (4) (5) (6) (7) Comhurijrl. 24/1 '1989 Milliyel, 24/1/1989 Hifrtyet, 1/11/1989 Hirri)tt, 18'10/1989 Htniyet, 12'9/1989 Cumhuriyet, Hurriyrl. 11'11/1989 ömer Asım Aksoy, Aıasözien vc Deyimler SözJılJü, (Ankara: Türk Dil Kunımu Yayınlan, 1981; UÇÜDCU bası) s.327 "Karşıt iki devlet" geleneği Seçmen desteği açısından ele ahndığı takdirde, Turkiye"de iki "karsıt devlet geleneği" bulunduğu söylenebilir. Tarihsel anlamda, bunlardan biri Osmanlı Imparatorluğu'nun son döneminde, tttihat v* Terakki ile somutlaşan "modern devlet geleneği", öteki ise Hürriyet ve ttilaf ile somutlaşan "tutucu (muhafazakâr) devlet geleneği"dir. Cumhuriyet döneminde, modern devlet geleneği önce CHP ve DP, sonra CHP ve AP çizgılerinin temsil ettikleri kanatlara aynlrruş, tntucu devlet geleneği ise ikincil bir etken olarak, dunıma göre, ya başarısız muhalefet partisi deneyimi yaşamış ya da görece olarak daha tutucu bulduğu si>asal partiyi desteklemiştir. Yukarıda değinilen tarihsel boyutu, siyaset bilimi kavramlanyla ifade etmek gerekirse, tttihat ve Terakki geleneğini sürdüren modern devlet anlayışınm belirleyici özelliği cnmhnriyetci olması, ötekininki ise Osmanlıcı olmasıdır. Cumhuriyelçi devlet anlayışının siyasal başlangıç noktası halk egemenligi iken, Osmanlıcı devlet geleneğinin temeli banedan egemenligidir. BöylelikJe, cumhuriyeJ devlet geleneği halk egemenliğinden yola çıktığı için genellikle demokratik iken Osmanlı devlet geleneği bütünselcıdir (totaıiter). Çünkü iktidar, hanedan adına padişaha aittir ve $eriata dayanmaktadır. Oysa cumhuriyet devlet geleneği şeriata dayanmadığı, bunun yerine halk egemenliğini koyduğu için felsefesi itibariyle demokratiktir, bunun için de laiktir. Çünkü yasaların çerçevesini, şeriattan kaynaklanan tannsal iktidar yerine, tersine, yine halk egemenliğinden kaynakla Tuba ağacı Cennet'te yetişir; kökleri yukarıda, dalları toprağı içindedir; bizim yakın tarihimizde çoğu gelişme Tuba ağacına benziyor. Sosyal devlet, Batı'dakinin tersine bir oluşumla, Türkiye'de sosyal demokrat partilerden önce kurulmadı mı? 1961 Anayasası'ndan önce ülkemızde sosyal demokrat bir parti yoktu. 27 Mayıs'ın askeri darbe niteliğinden sıyrılarak devrimci içeriğe kavuşması, Cumhuriyet Türkiyesi'nin temel ilkeleri ara' sına sosyal devlet kavramını katmasındandır. Ancak bundan sorv radır ki CHP, sosyal demokrat parti olma yoluna girebilmiştir. ' Aradan zaman geçti, köprülerin altından çok su aktı; bugün bir değil iki sosyal demokrat partimiz var; bir üçüncüsünün yolda olduğu söyleniyor. Öyle görünüyor ki sol kesimdeki seçmen ; kitlesi yukarıdan aşağıya doğru parçalanacak. ; Peki, bu bölünmeler neye yarar?.. 1990'a şunun şurasında bir ay kaldı; Türkiye 12 Eylül yasalarının kıskacında yaşıyor Cumhurbaşkanı 12 Eylülcü. Başbakan 12 Eylülcü. Parlamen: tonun yüzde 65'i 12 Eylülcü. Her 100 yurttaştan 80'inin bu düzene ve bu yönetime karşı olması durumu değiştiremiyor. Topluma bir deli gömleği giydirilmiştir. Çağdaş demokrasiden Türkiye'yi uzak düşüren oldubitti sürüyor. Nasıl değişecek bu düzen?.. Türkiye'nin sağı çağdaş demokrasiyi içine sindirecek bir kıvama ulaşamadı. Umut solda. Bırakınız sosyal demokrasiyi bir • yana, siyasal demokrasiyi ülkede kurabilecek güce ve çapa ulaşmış bir sol parti iktidarlaşmadan bu düzen değişemeyecektir. SHP'nin önemi de iste bu noktada odaklanmaktadır; çünkü iktidara en yakın ve tabanı en yaygın sol partidir. Demek ki bugün SHP içinde olan bitenlere, bir partinin iç sorunu gibi değil, Türkiye'de demokrasinin yazgısı açısından bak' mak daha doğru sayılmalı... • Peki, SHP'de neler oluyor? Her yiğit bu soruya gönlünce yanıtlar arayabilir; üstelik bulabilir. Ama gerçek nedir? Karşılıkh suçlama yarışıyla cadı kazanlarını kaynatmak kolay, dır ve bugünkü Türkiye'de öcü edebiyatının müşterisi zengindir.; SHP içindeki kavgayı, bölücülük ya da aşırı solculuk tartışmalarına oturtmak ısteyenler. şimdilik başarı kazanabilirler; ama kafalar büsbutün karışır, sular daha çok bulanır; üstelik hiçbir yere varılamaz; polis devleti mantığıyla olaya bakıldıkça, değil sosyal demokrat, demokrat olunamaz. Ancak SHP içindeki kavganın gittikçe büyüdüğü, partiyi parçalayacak bir yörüngeye girdiği de gözleniyor. Bu olumsuz gidişe nasıl "dur" denebilir? • Basında çıkan haberlere gore Baykalcı merkez yönetimi parti içi iktidara gectıği günden bu yana yaklasık 150 ilçe ve 10'u aşkın il yönetimi görevden alınmış; yerlerine genel merkezden atamalar yapılmıştır. Gerçekte tasfiye işlemlerinin sağlıklı sayısını kimse bilmiyor; genel merkez bir ilin yönetiminı görevden alıyor; yerine kendisine yakın adamlan koyuyor Bu kez il yönetimi ilçeler düzeyinde tasfiyeye başlıyor. SHP örgütü bu yüzden toz duman içindedir. Genel merkez, hastalık sınırına dayanmış bir hırsla parti örgütünü tepeden aşağıya doğru biçiyor; ne adalet duygusu ne hukuk saygısı ne de yasa korkusu taşıyor; bu alanda sayısız örnekler ve kanıtlar var. , Olayın özü budur. Kürtçülük mürtçülük, komünistlik momünistlik bu kadar geniş çapta bir tasfiyeciliği açıklayamaz. SHP'de öcü edebiyatı yapaniar da bilirler ki bu çapta bir tasfiye operasyonu ancak merkez sultasıyla yönetilen Stalinci partilerde gerçekleştirilebilir; Batı demokrasilerini bırakın, Doğu Avrupa'da bile bu yöntemler geride kalıyor. SHP içindeki kavgayı duraurmanın ilk önlemi partideki tasfiyeciliği durdurmaktır. Eğer bu alanda geç kalınırsa, SHP parçalanacak, iktidar umudu olmaktan çıkacak, Türkiye'de çağdaş demokrasinin kurulması umudu bir uzak bahara kalacaktır. Kendi yapısında demokrasiye sırt çeviren bir partinin, ülkede demokrasiyi kuracağına kim inanabilir? SHP ve Demokrasi!.. HESAPLAŞMA BURHANARPAD 141, 142 ve 163 141 ve 142. maddelerin ilgaSı için önce anayasada değişiklik yapılması gerektiği görüşüne katılma olanağı yoktur. 1982 Anayasası'nın bilinen hükümlerine getirilen eklemeler ile 141 ve 142 bir bakıma anayasallaştırılmış ve sureta bir dokunulmazlık getirilmek istenmiştir. Prof Dr.YAHYA ZABUNOĞLU A.Ü.Hukuk Fakültesi Anadoluhisarı Üzerine... 1987'de kunjlmuş olan Anadoluhisarı Turizm Kalkınma Derneği 1 kasımda bir toplantı yaparak çalışmalarını açıkladı. Yurtdışında bulunduğum için katılamadığım o toplantıda, ev pansıyonculuğu kurslarında başarı kazanmış olanlara belgeler verildi. Anadoluhisarı'nı tam yetmiş beş yıldır oldukça yakından tanırım ve çok severım. Anadoluhisarı sınırları Kanlıca körfezınde başlar ve Kandilli yalılarında biter. Yalılarla körfez arasında oluşan yumuşak bir kıyı şeridi, Küçüksu ve Göksu derelerinin denızle kucaklaştığı nokta, Hisar'ın en güzel köşelerınden bırıdir. Küçüksu Çayırı ıçerilere Göksu Deresi'nın bitıminde Baruthane Çayırı ve 'Dörtkardeşler' birleşınce Anadoluhisarı'nın kabartma bir tablo görünümü ortaya çıkar. Anadoluhisarı Turizm Kalkındırma Derneğı'nin bülteninde şunlar yazılı: "Ev pansiyonculuğu kursu, Istanbul Boğazı'nda Anadolu yakastnda üzerinde yer alan, gerek coğrafya konumu, gerekse bitkı örtüsü, barındırdığı tarihı eserler ve kültür zengınlikleri bakımından müstesna özelliklere sahip olan Anadoluhisarı yöresinde açılmıştır. Bu yörenin yirmı yıl öncelerine kadar yazlıkçı olarak tanımlanan iç turizme zemin teşkil eden yakın geçmışi bulunmaktadır. İstanbul'un fethinden öncekı dönemlere ait ilk yerleşim merkezlerinden biri oluşu, bu yöreye istikrarlı bir karakter kazandırmıştır. 8u bakımlardan iç ve dış turizme etverişli olanaklara sahiptir." Bu güzel sözleri okurken biraz düşünmeliyiz. Yarım yüzyıl öncelere kadar Anadoluhisarı'nda pek çok ilginç şey vardı. Şimdı hiçbiri yok. Hepsı yok edildi. Oysa bir yörede turizmın kımıldanması, kımıldanabilmesı için güzel doğa. ilginç bir çevre ve oraya özgü bir geçmış gereklidır. Pek gereklıdir. Kâmil Usta'nın ünlü kazanlarında pişirilen mısırlar gibi. Göksu Deresi boyunca Elmalı bentlerine uzanan verimli topraklarda yetiştirilip odun ateşinde pişirilen Göksu mısırları gibi. Tartadan koparılıp kamyonla taşınan kurumuş taşra mısırları degil! Anadoluhisarı'nı Anadoluhisarı yapan hisarın (kale) yarısı, yıllarca önce yok edildi. Bilgisizlığe kurban verildi. Geçiş yolu biraz genişlesin dıye! Akıl alır şey değil! Küçüksu Kasrı'yla Hısar iskelesi arasında yemyeşil uzanan bostanlar, doğayı boğarcasına sökulüp atıldı, boş kalan topraklarda çirkin beton yapılar yükseltildi. Küçüksu plajı yurttaşa kapatıldı ve kotralara barınak yapıldı. Küçüksu iskelesi kapatıldı, vapur pervanelerinin denizde yol açtığı titreşimler, kasnn temeltenm zamanla sarsar diye! Boyle düşünen teknik adamlarımız az aşağıda Beylerbeyi Sarayı'nın ense kökünde asma köprü yükseltildiğinı görmezlikten geldiler. Bütün bu yok etmeler; ikinci savaş yıllarında o güzelim Göksu kıyılarına hantal bir halat fabrikası oturtmakla başladı. Genç kadın kahkahalarının yükseldiği derede süzülen kayıklardan halat fabrikasında çalışmağa gelenlerın konut gereksinmesi gerekçesiyle boşaltılan 'gecekonduculuk' kısasürede mafya ağalarının yeni bir çıkar yolu oldu. Elmalı betlerıne gıden yolla içerlere uzanarak bostanları yuttu. O güzelim doğa yolunda şimdi beş altı katlı apartmanlar yükseliyor. Kaçak apartmanların lağımları Göksu Deresi'ni her gün biraz daha kirletiyor ve dolduruyor. Oysa Anadoluhisan demek Kâmıl Usta'nın sütlü mısırlannı kazandan seçtirıp sıcak sıcak yıyebılmek demektir. Anadoluhisarı demek; Göksu Deresi, Dörtkardeşler', Küçüksu Çayırı demektir! Anadoluhisarı Turizm ve Kalkındırma Derneği'nin girişimini desteklerken kimi acı gerçekleri görmezlikten gelemeyiz. Turizm olayının gerçekleşebilmesı için turisti çekebilecek bir şeyler bulmak gerekır. Oysa Anadoluhisarı'nda hiçbir şey kalmamıştır. Şu da var: Anadoluhisarı ulaşımı kapkaççı minibüslerle değil, mavıli yeşillı Boğaz sularında beyaz kuğular gibi süzülen beyaz vapurla yaraşır. Dernek konuyu yanlış ele almıştır. İlginç her şeyini yitirmiş bir yere turıst neden gelsin? Bu gerçeği görmeden başlatılan çalışmalar, turizmi desteklemek için verilen düşük faızli kredılerin çarçur edilmesine yol açar, istanbul'u azgınca tahrip eden arsa vurguncularının ekmeğine yağ surer! TRT'de yayımlanan bir açıkoturum prog 142 ile ilgili olarak "şiddet" öğesinin kurallaramında siyasal parti temsilcileri katılmacıla ra katılması, ağır hapis, hapis cezaları yerine rın bu maddelerin ilke olarak Türk Ceza Ya astronomik para cezalarınm getirilmesi yolusası'ndan çıkartılması konusunda uzlaşmaya na gidileceği haberleri yayıldı. Konuyla ilgili vardıklan izlenimi veren sonuçsal değerlendir görüşlerini açıklayan hukukçular arasında, 141 meler, kamuoyunda, hukümet çevrelerinde ve ve 142'nin büsbutün yürürlükten kaldınlmayargıda ilginç yansımalar yaratnuştır: Konu ile sı gerektiği görüşünü benimseyenler çoğunluk ilgili herkes, hukukçular, bilim adamları, es oluştururken, 163 için aynksı düşünenler olki yargıçlar görüşlerini açıklarken Sayın özal ! duğu görüldü. Bu arada, bu maddelere el atın başbakanhğı döneminde şöyle bir sözünü madan önce anayasa değişikliğini gerekli göettiği, cumhurbaşkanlığına getirilmesi nede renler oldu. Bu yansımalar arasında kanımca niyle açıkladığı ilk resmi bildiriminde ise açık en ilginç olanı, Ankara DGM Savcılığı'nın seçik değindiği düşunce ve inanç özgurlüğü TVdeki açılcotnrumda söylenenlerin yargılanün eksiksız/kusursuz saglanması gereğine maları süren davalan ve yargıçlan etkilemekişaret etmesi sonrasında, Adalet Bakanlığı'nca te olduğu düşüncesiyle, TRT görevlileri hakhazırlandıgı ileri sürülen bir taslakta 141 ve kında açtığı bildirilen soruşturma olmuştur. (Arkası 16. Sayfada) öyle anlaşılmaktadır ki yargırun bir öğesi olan Ankara DGM'si, 141 ve 142'ye dayalı, suçlama ve ön ceza nitelığinde süreklilik arz eden tutuklama karan verebilme tekelinden yoksun kalabilmenin tedirginliğini şimdiden du>Tnaktadır. Bu mahkemenin başsavcısının, Türkiye devletinin yükümlendiği sonışturmayı, incelemeyi kolaylaştırma, hatta sağlama cörevini hiçe sayarak insan haklan ile ilgili ıhlaJ savlarının soruşturmacılarını engelicyebilmesi karşısında, TRT için giriştiği somşturmaya da şaşmamak gerekir. Bu karışık, hatta karmaşık ortamda, Sayın Cumhurbaskaru'nın, daha önce anayasa değişiklikleri konusunu Türkiye'nin gündemine bizzat sokup, sonra unutturmasında olduğu gibi, bir süre sonra 141, 142 ve 163 tartışmalarının lavsıyacağı, sözün kısası hiçbir jeyin değişmeyeceği karamsar yargısı haklılık kazanabilir. Buna karşın, konu ile ilgili saptamalar yapmakta yarar vardır: 1141 ve 142'nci maddelerin, çağdışı, insan haklannı yadsıyan, uygulamada çelişkili zulüm örneklerine yol açan hükümler içerdik Özbey ailesinin değerli varlığı, Istanbul Taksim Hastanesi eski doktorlarından, Eskişehir Devlet Hastanesi ve Istanbul Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi eski Başhekimi VEE4T ÜrologOperatör Dr. TEVFİK ÖZBEY'İ kaybetmiş bulunmaktayız. Cenazesi 28.11.1989 Sah günü ikindi namazını müteakip Bağdat Caddesi ErenköyGalip Paşa Camii'nden ahnarak Karacaahmet Mezarlığı'na defnedilecektir. AİLESİ VEFAT ve TEŞEKKÜR 26 Kasım 1989 günü yaşama gözlerini yuman, Mustafa Tabh'nın eşi, Selahattin, Sej'fettin, Sümer ve Güner'in annesi, Yıldız, Mediha ve Metin Yüceöz'ün kayınvalidesi, Eser ve Seçil'in babaannesi, ZEHRA TÂBLTnın Cenazesine katılan, telgraf ve telefonla acımızı paylaşan, çiçek gönderen, akraba, dost ve arkadaslarımıza teşekkür ederiz. AİLESİ oo . " Geleceğin banka şubesi. Halkımızın demokrasıye, sendıkal örguHenn sendıka ıçı demokrasıye her zamankinden daha fazla ıhtıyac duyduğu bir donemde toplanan Turkiş 15 KuruKayı arefesınde, kamuoyundan saklanmaya çaiışılan bir yasadışılık yaşanıyor. Yasaları hıçe sayan davranışları sayesınde sendıkamızın Turkiş Genel Kurultayııda temsil aoılmesını engelleyen genel merkez yönetimının, öncelıkle biz uyelere ve ışçi sınılına hesap vermesı gerekırken, Bir yandan dısıplm kuruluna venp şubemizı faaiıyetien men etmesi. ote yandan sendıkamızı kayyuma götürerek ve Istanbul 2 nolu şubemızin katılmadığı (mahkeme kararına rağmen) yasadışı bir genel kurul ıçın çağrı yapmasının "özrü kabahalınden büyuk" oluyor. Mahkeme kararlarına, yasa, tüzük ve yonetmelık hükümlerine rağmen, sendika ıçı demokrasıyı hıçe sayan, üyelenn seçme ve seçılme haklannı yok sayan TezKooplş gervel yönetımını protesto etmek amacıyla 27 11 1989 tarihı ıtıbarıyla Ankara'da, sendıka genel merkezınde süresız açlık grevıne başlıyorum. Tüm üyelenn ve şubelerın eşıt ve demokratik bir şekilde temsil edileceği bir TezKoopiş Genel Kurulu gerçekleşınceye kadar açlık grevimiz devam edecektır Kardeş sendıkalardan, tum demokratik kişi ve kuruluşlardan destek beklıyoruz SAHI SENDİKACILIĞA KARŞI MUCADELEMIZDE HAKLIYIZ VE İNANIYORUM Kİ KAZANACAĞIZ! KAMUOYUNA I ı AVRUPA'DA ÜNİVERSİTE * Amerıkan eğılım sıstemıyle Ingiltara, Almanya ve Fransa'da (Işletma Uluslararası Iş Idarasl Bankacı'.ık • Bilgisayar Pazarlama Ekonomi • Oielcilik Uluslararası llişkilar Psikoloji). * Aynca Isviçra Engalberg'de "Otelcillk" ağitimi. Alanı : 1 m2 Personel Sayısı : 0 İşlem Süresi : 15 saniye Çalışma Saatleri: 24 saat/365 gün Yapımcı . NCR AYNUR KARAASLAN TEZKOOPİŞ İst. 3. Şb.Başkanı s bir'Maestro'dur • [ \ *• Tüm kampuslerde eğ'Om lısanı Ingillzca'dır. * Hazırlık programıyla "Akadamik Ingilizca" eğıtımı * Schillar Intarnatlonal Unlvarsity; Amarlkada "AICS" kurumünca aıvedııe edılmış uluslararası hüvyete sahip bir unıversıte olup. YÖK tarafından jlkemızde denklığı onaylıdır. •k Lıse r>p«masır,a ve yeıerlı maddı koşjllara sahıosenız. 1990 Ocak ayındı ünivartlta ağltlmlna baslayablllrslnlz. Yurtdifi ağitlm konusunda ülkamlzda garçak anlamda hizmat varan va tacrüb«tlyla kandini kanıtlamış olan EKSPO, ögrancl va valllar için ayn bir guvancadir. YURTDIŞI EĞİTİM DANIŞMANLIĞI Yıldız Posta Cad. Vılla Sok. 74/2 Yuva 3. Apt ı Esentepe Istanbul I Tlx. 28448 I 80280 Esentepe Istanbul Tel.(l) 16626721673968 Tlx. 28448 Fax: (1) 1754410 1 £• I