20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbı Cumhumet Matbaacılık ve Gazctecılık Turk Anonım Şırketı adına Nıdir Nıdi 9 Gcnel Yavın Muduru H t s u Ccmtl, M u « s « e Muduru Eminc Lşaklıgıl, Yazı lşlerı Muduru Ok*> Gontnsın. # Haber Mtrkezı Muduru V»l(ın Bıytr, Savfa Duzenı Vönetmenı *ü Aor. • Temsdaler ANKARA *hmfl T«n. IZ.V1İR Hikron Çrtnkıy». Iç Pobuka Cttal BişfaunjK. Dış Haberler Eıgun B»la. Ekonomı O n g u "nırtttn. Is Sendıka Şuknn Knraa. KuJtıi O U CWr, Eğıüm Gcncs* Ş«vtan. Haber Arasurma tsmel Berkln. ^ r Haberlen Necdei Dogra, Spor Danı^manı \bdujkjdlr YncHnMn. Dız Yanlar Kıtra r»h«t.., Arastırma. Şjlmı Mp«>, DıiKİtmc \bdutah V ı a a # Koonlma:or Ahmtt Konıban, 9 Mab Ijkr Erol Ertal • Muhasebe Bafent ter # ButçtPlanlami. Snfi O n u b ^ e o t h ı • RfkJam Anc Tarao. • Ek Yayınkr Hnto Akyol • Idart Huscrin G n r , # Ulamr Önder Çdft. # BuplşİCTT) \nl Iml. • Pmonel. Sntf Bosttnaothı. aisu/ı * Yavan CumhumH Mabuaiüı ve Gaatmlık TAŞ. TUrk Oca$ Cad. 39/41 V1334 la PK 246Iauıbui Tti 512 05 05 (20 hat). Tete 22246 Fax (II 526 60 72 9 Burotar M*M*. Tifi Gokalp Hv tnkıiap S No 19 4. Td 133 11 4147, Tdn. 42344 Ftt. (4) 133 05 65 • tn^r H Z»ı Bk 1352 S2.3. T M 13 12 30. Tdo. 52359 fu. <ÎD 19 53 «0 HU Cad 119 S No 1 Kat I Ttl 19 3^ 52 (4 hat) THoı. 62155, Fax. (71) 19 37 52 TAKVIM: 20 KASIM 1989 Imsak: 5.21 Guneş 6 49 Oğle 11 54 Ikındı: 14 26 Akşam: 16 49 Yatsı 18.13 Uçağın düşme olasıhğı müyonda bir Atina'da düzenlenen ve uçak seferlerinin emniyetini konu alan kongrede, Avrupa'da uçak şirketlerinin yülık kârlarının 1987'ye oranla yüzde 97 arttığı belirtildi. STELYO BERBERAKİS ATİNA Uçak seferleri gunümüzde ne denli emniyetli? Bu 1 yıl Yunanistan'ın başkenti Atina da düzenlenen uçak seferlerinin emniyetini öngoren 42. dünya kongresinde bu sorunun yanıtı verildi... Kongre çalışmalan kapalı kapılar ardında yapılırken, uçak şırketleri temsilcilerınin uçak kazaları içın yaptıkları konuşrnalar gizlı tululdu... Ancak bu kongreden "sızan" bilgıler oldukça ilgi çekici... Orneğın havayolu taşımacılığını yeğleyen yolculann uçak kazasında can verme ihtimaJinin "milyonda bir" olduğu belirlendi. Istatıstiklerin verdiği bilgilere dayanan bu ihtimal son 30 yıl içinde meydana gelen uçak kazalarında ölenlerin sayısından kaynakJanıyor... Bu istatistiklere göre, yolcu uçaklan ile son 30 yılda butun dunyada 298 milyon saat uçuş gerçekleştı. Aynı süre içinde 315 uçak duştü... Yani bu orantıya göre bir uçağın düşme ihtimalı 946 bin saatte bir olarak saptandı. Böylelikle yalnız 1988 yılı içinde 28 uçağın düştüğu ve bu kazalarda 915 kişinin can verdiği gözönunde bulundurulursa, uçak seferlerinin karayolu seferlerine oranla daha emniyetli oldukları bir kez daha kanıtlanmış oluyor... Buna karşın 195787 yılları arasındakı en buyük 370 uçak kazasının yüzde 57sinin inişe geçerken, yuzde 23'unun ise havalanma sırasında meydana geldiği saptandı. Bu arada uçak kazalarının yüzde 80'inin ınsan hatasından, yüzde 10'unun teknik hataiardan kaynaklandığı belirlendi... Uçak seferlerinin emniyeti için yapılan bu kongrede, 1988 yılı içinde uçak kazalanrun yoğunlaşmasına karşın, uçak yolculuklarına gösterilen rağbetin arttıjı açıklandı. Avrupa ülkelerinde uçak seferlerini yeğleyenler şimdilerde yüzde 32 oranında bulunuyor. Oysa bu oran 1984 yılına kadar yuzde 16 idi. Buna paraiel olarak uçak şirketlerinin bir yıl içinde sağladıkları kârlarında, 1987 yılına oranla yüzde 97 oranında artış kaydedildi. 187 ulkenin uçak şirketi temsilcisinın katıldığı kongrede bu orantı farkıyla uçak şirketlerinin bir yıl içınde toplam 1.6 milyar dolar fazladan kâr sağladıklarına dikkat çektiler. Bu arada uçak yolculuklarına gösterilen rağbetten sonra, doğal olarak uçak seferleri de yoğunlaştırdı... Öyle ki hava koridorlannda "trafîk sıktşıklıklan" btle gOzlenmeye başlandı... Bu nedenle uluslararası uçak seferlerinden sorumlu IATA, bu trafiğin önlenmesi amacıyla uçuş seferlerinin kısıtlanması gibi önlemler almayı duşunuyor. Türk mtiziğî terk edîldi "Ben artık Türk müziği dinlemiyorum. Klasik Batı müziği dinliyorum. Her müziğin bir ağırlığı vardır. Bir müziğin güzel olması için çoksesliliğe ihtiyacı yoktur. Tek bir ses de guzeldir." "Asırlar boyunca meydana gelmiş Osmanh kültürü harap ediliyor. Amerikalüar, 'Siz asaletinizi attımz, biz aldık. Biz naylonlarımızı attık, siz aldınız' dediler" ALPAY KABACALI Ünlü neyyorumcusu ve ebru sanatçısı Niyazi Sayıru 15 yıldır aranan hak • MANYAS (AA) Balıkesir'e bağlı Manyas ilçesinin SaJur kasabası bdediye başkâtipi iken 1975 yılında işine son verilen Mehmet Kayahan, 15 yıldır sürdürdüğü "hak arama mücadelesi"nde başanya ulaştı. Mehmet Kayahan, zamanın Belediye Başkanı Sabri Öztürk tarafından haksız yere işten çıkartıldığını, Danıştay'ın yurütmeyi durdurma karanna karşın, bugüne kadar göreve gelen 5 belediye başkanının da karara uyrnamakta direndiğini ileri sürdü. Kayahan, belediye aleyhine açtığı manevi tazminat davasını kazanarak, belediyenin 7 milyon 400 bin lira ödemeye mahkum edildiğini belirtti. 'PORTRE NİYAZİ SAYIN Radyoyla 30yıllık ilişki 1927'de lstanbul'da doğdu. Istanbul Belediye Konservatuvarfnı bitirdi (1950). Küçuk yaşta başlayan müzik tutkusu nedeniyle ozel Turk müziği dersleri aldı. 1954'te memur olarak girdiği Istanbul Radyosu'nun plak ve nota kitaplığını kurdu. tki yıl sonra memurluktan aynldıysa da, radyoyla sanatçı olarak ilişkisi otuz yıl sürdü. On beş yıl da Belediye Konservatuvarı lcra Heyeti'nde çalıştı. 1980'de kurulan Türk Musıkisi Devlet Konservatuvan'nda (TMDK) kısa bir süre öğretim üyeliği yaptıktan sonra emekliye ayrıldı. Bir yıl kadar ABD'de, Seattle Üniversitesı Muzikoloji Bölumu'nde seminerler verdi. 1981'den bu yana TMDK'da sözleşmeli olarak çalışan, TUrk müziği ve ney dersleri veren Niyazi Sayın, sonradan Nefesli Sazlar Bölümü Başkanlığı'na getirildi. Gunumüzün en usta ney yorumcularından ve az sayıdaki ebru SAYIN Muzik tutkusu çocuk yaşta başladı. sanatçılarından biri. ne devam etti, burada oluşan toplulukla radyo programlarına katılmaya başladı, dikkatleri çekti. I948'de Halil Dikmen'den ney dersleri almaya girişince, kamış parçasının yüzyıllardır ayrıhklardan yakınan gjzemii sesine gönül verdi; ney, öteki enstnimanların önune geçtı. Ressam, ResimHeykel Muzesi Müdüru, Akademi hocası olarak tanıdığımız Halil Dikmen, aynı zamanda o dönemin en İmyuk neyzenlerinden biriydi. Resim dersleri de veriyordu Niyazi Sayın'a. Bugünkü, belki ikı elın parmaklarıyla sayılabilecek "merak"larından, amatörce uğraşılarından birine, yağlıboya resim yapmaya da o sıralar başladı. Zamanla, on pannağıyla on marifet yapar oldu: Kendisinin "esas meslegi yerine getirmek için yardımcı sanat hareteüeri" dedigı bu uğraşlardan biri, tespih yapımı. "Manevi olmasının yanında başlı başına bir sanat dali" olarak görduğü tespih yapımcılığına, bu işin eski ustalan gibi, el tezgâhında başlamış. Şimdi motorla çahşıyor ve ürettiği tespihleri sergilemeye hazırlanıyor. Çeşitli el sanatlarının örneklerini topluyor. Elektronikle ilgileniyor. Nota ve taş plak koleksiyonundaki, yalnız Tamburi Cemil Bey'e ait plaklann sayısı yüzu aşıyor. Eşsız bir koleksiyon. "Bugün musikinin bir adım ileri atması için boyle bir koleksijonun muhakkak teşhiri, basılması, dagıblması lazım. Fakat kimse Ugilentniyor" diyor. Fotoğraf çekiyor... Evinde on, onbeş makinesi var. Istanbul'un bütün yalılarının, eski evlerinin, eski sokaklannın, kısacası kaybolmuş köşelerinin ve hat sanatı örneklerinin fotoğraflanndan oluşan bir koleksiyon daha... Bu, geçmişin kültur mirasına sahip çıkma tutkusundan kaynaklanıyor. "Bir bayrara günöydü" diye anlatıyor. "Tamburi Cemil Bey'in Aksaray Sinekübakkal'daki evini yıkıyorlardı. Rica ettim. oda kapısını aldım. Üzerine kendisi kurşunkalemle fesli bir baş, oglu Mesut Cemil de bir Musevi resmi yapmış. Sokak kapısının iizerinde sol anahtan bulunan tokmagını aldım, iki pencere kafesini aldım. Hiç olmazsa bir hatıra olarak bulunsun diye... Kapıyı Necdet Yaşar'a verdim. tşte böyle yangından mal kaçınr gibi bir şeyler yapıyoruz. Ama tek başına olmuyor." Şöyle açıkhyor bu tutkuyu: "Cumhuriyet devrinde diinyaya geMim, ama Osmanh devrinin asil kalıntılannı gördiim. O, asırlar boyunca meydana gelmiş kültürü harap ediyor, bir tarafa aüyoruz. Amerika'da dediler ki: 'Siz asaletinizi attınız, biz aldık. Biz de naylonlarımızı attık, siz aldınız.' En acı badise budur Ananemizi bırakük. Ananesine bizira kadar kiifür edeni gormedim. tleri gitmek icap ediyorsa onu da yapmalıyız. Ama dışardan ne alacagız? tşte televizyonu göruyorsunuz. Bize ne verdi?" Ebru sanatı Ebru yapımı, onun yönünden, "yardımcı sanat hareketi" sayılamaz pek. Bugun ebru sanatı denilince Buharalı Etbem Efendi, Necmettin Okyav ve Mustafa Dnzgünman'la birlıkte Niyazi Sayın akla geliyor. 1970"li yıllann sonunda Maçka Sanat Galerisi'nde ebru sergisi açtı, orada ilk kez çerçeve içinde, sanat eseri olarak sundu ebruyu. Amerika'da üç ebru seminerine katıldı, birincilik ödülu aldı. Mustafa Düzgünman'ın ve onun ebruları Harvard Üniversitesi Müzesi'ne almdı. Orada ebru sanatının tarihçesini, Batı tekniğiyle bizdeki teknik arasındaki aynmlan, Batı tekniğinden neler alınabıleceğinı araştırdı. Birtakım denemelere girişti... Niyazi Sayın'ın Türk müziği uzerine görüşlerini aktarmadan önce bir iki gözlem ve düşüncemi belirtmek istiyorum; Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı'nın Teknik Üniversite'ye bağlı olmasını aklım almıyor, bu bir. Ikincisi, Maçka'daki Konservatuvar binasının hali. Ortaokul binalan bile daha donanımlı, buraya göredaha "konforlu"dur. Üstelik, bir derslikten taşan sesler, bir başka dersliktekileri bu ölçüde rahatsız etmez... Muzik araçlan, ses aygıtlanyla fılan karşılaşacağımı sanırken küçücük, çıplak bir odayla karşılaşmak da ayn bir sürpriz oldu benim için. Niyazi Saym bu konudaki sorumu "müpbem" bir el işaretiyle geçiştirdi ama ben yanıtı onun Türk "müziği üzerine göruşlerinde buldum. Şöyle diyor: "Bugün tamamıyla terkedildi Turk müziği. Ben dinlemiyorum. Klasik Batı müziği dinliyorum. Enteresan şeyler var plakiarda kalmış, onları dinliyorum." Tamburi Cemil B«y çalardı eski plakta... Baba, borulu gramofonun başına oturur, iki oğluyia kızını yanına alır, hetn dinler hem ağlardı. Balkanlar'da dağa çıkıp Ikinci Meşrutiyet'in ilanını sağlayan "Hürriyet kahramanı" Resneli Niyazi Bey'in kardeşiydi. Niyazı Bey, "Hürriyet'in ilanı"ndan sonra, bayramlar edilirken, Tamburi Cemil Bey'in de Rumeli'ye gelmesini arzu etmişti. Cemil Be/i kardeşi götürüp getirmışti... Niyazi Sayın'ın müzik tutkusunda bu "ailc baürası"nın özel bir yeri var... Çocuk yaşta başlayan tutku, Kasımpaşa'da askerlik yaparken, Belediye Konservatuvarı'na girip Batı müziği öğrenimi görmesiyle, bu sıralarda başgösteren "ney menüa"nın özel derslerle geliştirilmesiyle surüp gitti. Zekâi Dede'nin öğrencısi Kadırgalı Hüsejin Fahri Kfendi'den, Doktor Hamit Hıisniı Bey'den, Veli Vahil Bey'den, Mustafa Düzgünman'dan, Mızıkalı Muhiddin Efendi'den dersler aldı. Üskudar Musiki Cemiyeti' Buharlı tren turları • ANKARA (AA) TCDD'nin işbirliği yaptığı 90 seyahat acentesiyle, 1989 turizm sezonunda trenlerle 67 bin 946 turist taşındıgı bildirildi. Geçen yıl trenle 55 bin turist taşınmıştı. TCDD'den yapılan açıklamaya göre bu yıl en çok ilgi çeken hat HaydarpaşaAnkaraHaydarpaşa hattı oldu. HaydarpaşaDenizliHaydarpaşa hattının da ilgi çektiği belirtildi. Genel müdürlükçe 1990 turizm sezonunda 30 yeni yataklı vagonun hizmete konulacağı ve 8 değişik parkurda buharlı tren turlan yapılacağı bildirildi. TCDD tarafından bu yıl 7 "buharlı tren turu" gerçekleştirildi. SİT alanına hükümet konağı SAADET BERKYÜREK İSKENDERUN Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından SİT alanı ilan edilen Osmanlı dönemine ait Gazali ve Elyan hanlarının, hükümet konağı yapılması için kamulaştınlması kararlaştınldı. Tarihi hanların yıkılarak yerine hukumet binası yapılması için başlatılan kamulaştırma işlemine de mülk sahiplerince itiraz edildi. MaJ sahiplerinin avılkatı Muzaffer Aytemiz, Kültur Bakanlığı, Maliye ve Gümrük Bakanlığı, Hatay Valiliği ve tskenderun Kaymakamlığı'na başvurarak "Iskenderun'un yegâne tarihi eserlerinin katledileceği" vurgulanan dilekçelerde şöyle denildi: "Alınan çok yanlış bir kanuia bu tarihi hanın bahçesinde hükümet binası yapılarak tarihi han oldubilti\e getirilcrek yıkıiacak ve tarihi eserden bir şe> kalmayacaktır." Adana Kultur ve Tabiat Varlıklannı Koruma Kurulu Buro Mudurlüğu'nce lskenderun Belediye Başkanhğı'nca yazılan yazıda, hukumet konağı için daha uygun yer bulunması istendı. Bir ihbar sonucu durumdan haberdar olunduğu belirtilen söz konusu yazıda, "Kültur variığımınn korunmasında titizlik gösterilmesi \e yapılacak olan mevzi iraar planlannda bu konunun hassasiyetle de alınması, kıiltür varlıklanmızın konınması ve kentin gelecekleki alacağı form bakımından daha uygun bir verin duşunulmesinin >ararlı olacagı hususunda gereğinin..." denildi. Batılı reklamcılar, 'çekici kadın' ve 'güçlük erkek' imajından vazgeçiyorlar Artık erkekler çabuk kınlıyor Parmağında pranga gibi bir alyansla her türlü ağır ev işinde gösterilen kadının yerini almaya başladı erkek. Bizim bıyıklı erkeklerimize komik geliyordu bu sahneler. Batılılar ise memnun. Çünkü kurgu yok. Reklam gerçeği yansıtıyor orada. RAGIP DURAN Temizlik maddesi. Siler, süpurür, pırıl pınl yapar. Nasıl mı? Ağaç gövdesi kalınlığında bir kol, raüthiş kıüı. Askeri adımlarla kirli zemini halleder. Fon müziği de müthiş militarist. Sonuç: Güçlü erkek iyi temizler. Bir gazete reklamı. BuyUk bir olasılıkla vücut guzellığı ya da kas geliştirme şampiyonu oynuyor filmde. Pazulu bılek sımsıkı tutmakta tokmağı. Vegüüüm... Davulun zarı neredeyse yırtılacak. Sonuç: Güçlu erkek, sesini iyi duyurur. "GüTenilir", "Özü, sözü bir" yerine "erkek" sıfatınm kullanıldığı ulkemizden ikı televizyon reklamı örneği idi yukarıdaki sahneler. Batı'ya gidiyoruz. Son on yıl içinde Avnıpa televjzyonlannda gösterilen örneklere geldı şimdi sıra: Ünlü "Saatchi and Saatchi" reklam ajansının yaratıcılığını belgeleyen ilk reklamlardan biri, lngiltere Sağlık Bakanlığı'nın gebeliği önleyici haplar için sipariş ettiği kampanya idi. Bir poster. Hamile kalmış bir erkek posteri. Neredeyse 9 aylık. Yuzünde burukluk ve hüzun. Slogan ise "Onun yerinde olmak ister miydiniz?" turunden bir cumle. Sonra çamaşır, bulaşık yıkayan, ütu yapan erkekler sardı reklam ekranlarını. Feministler memnun. O zamana kadar, parmağında pranga gibi bir alyansla Boşanmada Lil İstanbul • GAZİANTEP (AA) Eşler arasında dini ve aile bağlannın sağlam olması nedeniyle dünya ülkeleri arasında en az boşanmanın Türkiye'de görüldüğü bildirildi. Geçen yıl ABD'de boşanma oranı yüzde 4.80, SSCB'de yuzde 3.36, Mısır'da yuzde 1.63, Bulgaristan'da yüzde 1.60, tsrail'de yüzde 1.16 ve Yunanistan'da yüzde 0.87 iken, bu oran Türkiye'de yüzde 0.41 olarak gerçekleşti. 1988 yılında toplam 22 bin 513 çiftin boşandığı Turkiye'de, boşanmaların yüzde 90.2'si geçimsizlik, yüzde 5'i terk, yüzde 1.9'u zina olaylanndan kaynakiandı. 1988 yılında boşanmalann en fazla olduğu iller arasında 4 bin 625 ile Istanbul birinci, 2 bin 763 ile Izmir ikinci ve bin 667 ile Ankara üçüncü sırada yer alıyor. Sanatta ödiin vermek Ona göre sanatta ödün vermek, yozlaşmaya yol açıyor: "Bugünkü temeli Münir Nurettin'kr attılar. İlk devirlerini devam ettirselerdi... Biraz Kui Biraz Duman'lar fiian, ortalığı kul dumana boğdu. Turk rauziği diye bir şey kalmadı." lyı bir Batı müziği koleksiyonuna da sahip olan Niyazi Sayın, Doğu müziği Batı müziği ayrımı yapılmasına karşı. Ayrıca, gerektiği ölçüde tanıtılmadığı için, Türk müziğinın dünya müziği içinde bir yeri olmadığına inanıyor: "Biz kendi müziğimize daha el atmadık. Bunu selâhiyetle söylüyorum. Biz kendi muziğimizi ortaya koyabilecek kudreti haiziz. BaO o zaman dinliyor. " İşte bu noktada "ÇoksesJi Türk Müziği" konusuna geliyoruz. Niyazi Sayın şiddetle karşı çıkıyor: "Her müziğin bir agıriığı vardır. Bir müziğin guzel olması için polifonjye ihtiyan yoktur. Tek bir ses de guzeldir. Ruhu iyi bir yere gelen kişi, iyi eser verir. Ben size bir kaval sesi dinleteyim, dayanamazsınız gu/elligine... Bir konçerto gibi Batı, bizim primitif diye baktıgımız müzik hareketi ne çoksesli diye bakıvor. Yani bir asalet anyor. Bir Batılının yaptığjnı biz yapamayız. Yapılanlan göriiyoruz. Hiçbir şey yok!" Peki, ne gibi denemeler yapılabilir bu alanda? Niyazi Saym diyor ki: "Bircok şey yapdrruşür. Yapılanlann çogu, onlan taklitten başka bir şey değil. Ya onun yanına gelebilirsiniz, ya onu biraz geçebilirsiniz, ya çok altta kaJacaksınız. Bugün bu yapılmışlann icraya ihtiyacı var; bu icrayı yakalamamız icap ediyor." Kazı Kazaıra ilgi çok BABA V E OGLL' tşte, yeni anlayışta hazırlanan bir reklam. Genç baba ve oglu. Çocuk, ailenin en onemli simgesi. her türlu ağır ev işinde gösterilen "metalaşmış" kadının yerini almaya başladı erkek. Bizim bıyıklı erkeklerimize komik geliyordu bu sahneler. Batılılar ise memnun. Çünku kurgu yok. Reklam gerçeğî yansıtıyor orada. lngiliz "Family Futures" Dergisi'nin son sayısında ilginç bir araştırma yayınilandı. Toplumsal yasamda ve tabii ki kitlesel tüketimde ailenin yeri ve etkinliği artıyor. Istatistiklere göre 1990 yılında 6.5 milyon olan aile sayısı, 2000 yılında 6.9 milyona yukselecek. Genç evlilerin aileleri böylece, iki maaşı birleştirerek tuketim dünyasına girecek. Orneğin, 1990 yılında aile temelinde yapılacak tüketimın tutarı 107 milyar sterlin olarak hesaplanıyor ki bu miktar, butun lngiltere'deki harcama gucünün üçte biri. Bu durumda, "tüketimin sevimli şaklabanlan" reklamcılar da tedbirlerinı almakta. Mesela Calvin Klein parfum kampanyası. 80'li yılların ortalarında, cicıli bicili, acaip ama hafıf serin cazibeli sarışın dilberler, orjimsı bir ortamda, parfümu pazarlamaya çalışıyorlardı. Parfumun adı da Obsession'du (Tutku). Son kampanya ise çok farklı. Genç baba ve oğlu. Parfumun adı Eternity (SonsuzJuk). Çocuk ya da bebek, ailenm en onemli simgesi. Erkek ise dokunsan kırılacak. Audi 90 otomobillerinin reklam kampanyası da yeni model. 6O'lı yıllardan 80'lerin sonuna kadar, otomobil reklamlannda işlenen tema, surat, yalnız sürücunün makineyle ilişkisi ve bireycilikti. Audi 90 reklamında yine bir baba ve oğlu var. Ama fondaki «es annenin. Araba artık bireyin değil ailenin. Anne, babanın otomobil kullarurken uyması gereken kurallan ve sorumluluklannı hatırlatıyor. 80'lerden 90'lara geçerken toplum değişti. Erkek ve aile de değiştı tabii. Otomobü sürücusunun sorunu surat değil. Yanındaki oğlu ve eşinin sesiyle, huzurlu, mutlu bir ortaklığı yaşamak. Parfüm reklamında bile neredeyse kadınsı bir incelik, yeni moda bir kırılganlık var. Aile değişti ya... Hem de nasıl değişim? Kimi Batı ülkelerinde erkek, erkek arkadaşıyla bile evlenebiliyor artık. Kimbilir, belki bir su're sonra TRT ekranlarında da reklam kuşaklarında, pembe gomlekli, beyaz tenli erkeİderi mutfağın karolanm silerken görebileceğiz. Tokmak ve davul yerine de mesela keman solosuyla gazete reklamı yapan ince ruhlu bıyıksız bir sanatçı. Neden olmasın? TURSAB Genel Kurulu Aküzüm: Turizme sahip çıkılacak ALİ TEVFİK BERBER ÜRGÜP Turızm Bakanı İlhan Akuzüm, Turkıye'nin dünyanın en onemli turizm merkezlerınden bin durumuna getinlmesi ıçın çalıştıklarını belırlerek. "Turizın sektorune her şe>iyle sahip çıkacağız" dedı. Türkıye Seyahat Acentaları Birliği'nin (TURSAB) 9. Olağan Genel Kurulu dun Urgup'te başladı. Urgun kongre salonundaki genel kurulda konuşan Turizm Bakanı Akuzum, son 45 >ılda Turk turizminde çok buyük gelişmeler olduğuna dikkat çekti \e hukumetin uyguladığı serbest ekonomı poİıtikasıvla turizmin daha da canlandmlacağım soyledi. Akuzum, hukumetin seyahat acentelerine daha fazla destek vereeeğıni \urguladı. 6 • ANKARA (ANKA) Milli Piyango İdaresi'nin 7 ağustosta piyasaya çıkardığı Kazı Kazan (hemen kazan) adlı şans oyunu, piyasadan günde ortalama bir milyar lira çekti. Piyasaya çıktığı ilk günlerde 45 milyar liralık satış rakamlanna ulaşan KazıKazan biletleri, araya giren "rötarlara" karşın, 100 günde 100 milyar liralık satış rakamına ulaştı. 7 ağustos ile 17 kasım arasındaki yaklaşık 100 günlük sürede, 100 milyar liralık kazı kazan bileti satıldı. Bu süre içinde, Milli Piyango Idaresi, piyango biletlerinin satışına sekte vurmaması için, 3 kez Kazı Kazan satışına ara verdi. Sîs'li bir Londra Film Festivali VECDİ SAYAR Zulfu Livaneli'nin filmi "Sis"te başrolde Rutka> Azız oynadı. 26 kasıma kadar surecek olan festivalde "Amerikan Bağımsız Sineması"na, Fransız Sineması'na ve LONDRA Londralılar nicedir Güney Afrika filmlerine ayrılmış özlem duydukları "sis"lerine cumartesi gecesi kavuştular. Nedendir toplu gösteriler one çıkıyor. Guney Afrikalı sinemacıların, ülkelerinde bilinmez, Londra'nm geleneksel sisi yasaklanmış filmlerinin gosterimi, gorunmüyordu ortalıklarda epeydir. yönetmenlerinin katıldığı bir Londralılar da bu eksikliği bizim kadar hissetmış olmalılar ki bu yılki seminerle bütünleniyor. Guney Afrika'ya yaklaşımı, sorumlu tavrıyla festiv allerine "Sis"i çagırdılar. festival yöneticisi Sheila Whitaker olumlu puanlar topluyor. 10 kasımda başlayan 33. Uluslararası Londra Film Kadın hareketini irdeleyen filmler, Festivali "nde bu yıl rekor sayıda film sosyalist blokta yasaklanmış bazı gosteriliyor. "Festivaller Festivali" filmler de festival programında olarak tanınan Londra Festivali onemli bir ağırlık taşıyor, "Üç programında gösterilecek 38 ulkeden Kıtadan Filmler" başlığı altında 170'e yakın film arasında bir tek sunulan ve lngiliz 4. Televizyon Türk filmi var: Zülfü Livaneli'nin Kanah'nın desteği ile gerçekleştirilen urunu olan "Sis". Cumartesi gecesi bölumde Afrika, Hindistan ve Latin lngiliz Ulusal Sinematek'inde Amerika ülkelerinden gelen filmler (Natıonal Film Theatre) yapılan ve öne çıkıyor. Afrika filmlerinin çok sayıda izleyicinin bilet ulaştığı tekmk mükemmellik, Hint bulamadığı için kapıdan döndüğü sinemacıların geleneksel sanatlardan gosteride Livaneli, izleyıcilerin kaynaklanarak gerçekleştirdiklerı sorularını yanıtlarken çizdiği şıirsel anlatım, bireysel / toplumsal tablonun son derece karanlık, serüvenleri müziğin kendi serüveni ile karamsar olmasına karşın iç içe işleyen ilginç çalışmalar bu Türkiye'nin geleceği konusunda yılki festivalden geriye kalacak umutlu olduğunu söyledi. tatlardan yalruzca bazıları...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle