25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 KASIM 1989 Çağdaşhk bunun neresinde? Haber Merkezi 1980'ler Türkiyesi çok hızlı bir tempoyla baskı, yasak, sansür ve insan hakları ihlallerinin uygulandığı bir ortamı yaşıyor. Pekçok örneği sıralamak olası: Filmler yakılıyor, okullarda din eğitiminin ağırhk ve öncelik taşıdığı gözleniyor, insanlar belki de haksız yere yıllarca hapishanelerde davalann sonuçlannı beklemek zonında bırakılıyor, üniversitelerde düşünce, araştırma özgürlüğü alabildiğine kısıtlanıyor. 1984'ten bu yana yaşanan Güneydoğu olayları toplumun her kesimini derinden sarstı, sarsıyor. Köylülerin zorla göç ettirilmesi, "yatakhk" ettikleri gerekçesiyle "işkence"den geçirilmeleri, "dışkı olayı" sözünü edeceğimiz insan hakları ihlallerine ilişkin sadece birkaç örnek. Avrupa İnsan Hakları Komisyonu'na başvuruda bulunup hak peşinde koşanların sayısı giderek artıyor. "Yasakçı" 1950'den bu yana 608 filmin gösterimine izin vermedi, çoğunu kesti biçti, yok etti, yaktı. Iktidarlar, gözaltında tuttukları basın üzerinde çeşitli baskılar uyguladılar. Ya kapattı ya dağıtımını engelledi ya ılan ambargosu koydu. Geçen iki hafta içinde bir gazetecinin ölümü, iki gazetecinin de yaraJanmasıyla sonuçlanan saldınlar da işte bu "düşünceyi özgnrce söyleme, yazma. tartışma ortamına" hoşgörüyle bakamamanın sıcak örnekleri. "Çağdaslık bunun neresinde?" Yamtıru aşağıdaki örneklerde okuyoruz: HABERLER CUMHURÎYET/15 OKULPAN UZAKLAŞTIRMA istedi, 1 yıl ceza yedı ANKARA (Cumhuriyel Burosu) Hacetıepe Üniversitesi'nin açılışında, kürsüye gelerek sorunlarım dile getirmek üzere öğrenciler adına söz isteyen Gülten Arslan adlı oğrenci, üniversite yönetim kurulunca iki yanyıl okuldan uzaklaştmlma cezasına çarptırıldı. Bu kararın iptali için Ankara Idare Mahkemesi'ne başvuran Avukat Şenal Sanhan, "Müvekkilimin bu davranışını eylem saymak ve bu eyleme böylesine ağır bir ceza vertnek üniversiteyi düşünce özgüriügünun bulunraadığı bir alan haline getirecektir" dedi. Oğre]c i söz ğn "Bilim adma utanç verîyor' 5 profesör ve 1 doçentten oluşan komisyon, incelediği "Üiokimya 1" kitabı için, "Türk bilimi ve Türk yükseköğretimi adma utanç verici ve öğretim sisteminin geleceği açısından büyük tehlike" olduğu görüşünü bildirdi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Atatürk Üniversitesi yayını olan ve bu üniversitede ders kitabı olarak okutulan "BiyokimyaI" adlı ders kitabına Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden tepki geldi. Ankara Üniversitesi Tıp Fakultesi Akademik Kurulu'nun, kitabı inceleme görevi verdiği 5 profesör ve 1 doçetten oluşan komisyon hazırladığı raporda, Türktslam sentezi propagandası yapılan kitabın "Türk bilimi ve Türk yukseköf retimi adına utanç verici olduğu ve ögretim sisteminin geleceği açısından büyük tehlike oluşturduğunu" belırtti. bu kitap bir biyokimya kitabıdır. Biyokimya bir pozitif büimdir. Oysa bu kitap daha ilk sayfasında 13 hadis ve dokuz özdeyiş içinde, bilimin maneviyat ve takva ile bütünleşmedikçe 'hınann boynuna mucevher takılmış' gibi aykın ve zararlı olduğu anlamında hikmetlerle başlamıştır" denildi. Son zamanlarda her türlü gericiliğin ve şeriat özleminin kılıfı olan "milli ve manevi değerler" klişesinin kitapta sık sık vurgulandığına yer verilen raporda, "Kitapta, bivokimyanın tamamen sınırlan dışında olan, belli bir sosyal ve ahlaki misyon apaçık telkin Prof. Dr. Münip Yeğin editör edilmiştir" görüşüne yer verildi. lüğünde 11 öğretim üyesi tarafın Raporda şöyle denildi: dan hazırlanan ve Atatürk Üniversitesi yayını olup bu üniversi Çağdaş bilimle teye bağlı tıp ve diş hekimliği fakültelerinde okutulan Biyokim ilgisi yok yaI ders kitabımn, fakültece inKomisyon Başkam Prof. Dr. celemeye alındığının açıklanması Fuat Aziz Göksel ile üyeler Prof. na karşın, okutulmasının Dr. Sabahat kaymakçalan, Prof. sürdürüldüğü öğrenildi. Atatürk Dr. Zühal Yurtaslanı, Prof. Dr. Üniverskesi'nde satışı sürdürülen Saynur Canat, Prof. Dr. Ragıp ve içinde Türklslam sentezi pro Çam ve Doc. Dr. Yaman Ors'ün pagandası yapılan bu kitaba ilişimzalarını taşıyan raporun sonuç kin olarak Ankara Üniversitesi Tıp bölürnünde ise şu görüşlere yer veFakültesi Akademik Kurulu'nun rildi: görevlendirdiği komisyon, 1) Bu biyokimya kitabı, bir po"Biyokimya1 kitabımn, Atatürkün adını taşıyan bir üniversitede zitif bilim olan kimyanın sınırlayayınlanmasının ve tıp öğrencile n dışında, tehlikeli bir eğitim rine ders kitabı olarak okutulma amacı gutmektedir. sının hayretle karşüandıgı"nı vur2) Bu telkinlerin dayandığı dünguladı. ya tasarımının ve bilgi yaklaşımının, çağdaş bilimle hiçbir ilgisi Komisyon raporunda kitabın biyoktur. lim adına ortacağ düşüncesinin ve 3) Bütün bu safsatalann, bilim laiklık karşıtı yaklaşımm pervasızca sergilendiği bölumler taşıdığı kılıfı altında ve bilim adına sunulna işaret edilerek, "M.Münip Ye ması günümüz Türk bilimi ve ğin editörlüğünde on bir akade Türk yüksek ögretimi adına utanç mik personelin imzasını taşıyan vericidir. Biokimya 1 kitabı için rapor Hacettepe Üniversitesi'nin açılışında kürsüye gelerek sorunlarım anlatmak için söz isteyen Gülten Arslan adlı oğrenci, üniversite yönetim kurulunca okuldan uzaklaştırma cezasma çarptırüdı. özür dileyen Rektör Prof. I>r. Yüksel Bozer, "Bir grup öğrencinin isteği üzerine görevden aynlamam" diye konuşmuştu. H.Ü. Öğrencı İşleri Daire Başkanı Mücella Merdol tarafından Arslan'ın babası trfan Arslan'a 23 ekimde gönderilen bir yazı ile üniversite yönetim kurulunun 17 ekim tarihinde 21 sayı ile aldığı karar uyarınca Gülten Arslan'ın iki yanyıl üniversiteden uzaklaştırıldığı bildirildi. Arslan, olayı avukatı Sanhan'a şöyle anlattı: "Olay, okulun açılış töreninde Hacettepe Üniversitesi'nin 28 oldu. 28 eylül günü okulun açılış eylulde yapılan resmi açılışında töreni vardı. Okulun muhtelif yeryaşananlar, üniversitelerde "dü lerine duyuru asnuşlardı. Ben de şünce özgürlüğii"nun boyutlannı o sabah saal lO.OO'da açılış töreyeniden tartışma gündemine getir nine gittim. Orada öğrencileri di. Kendisine, "onursal bilim temsilen idarenin sectiği bir kız ardokloru" unvanı verilen Galata kadaş çıkıp konuşma>a başladı. saray'ın eski çalıştırıcısı Jupp Der Sözlerini not ettim. Bayan arkanraM'in de bulunduğu törende, Ba daş, fiziki koşullann çok iyi olduşak Aral adlı öğrencinin, oğrenci ğunu söyledi. O esnada salonda leri temsilen yaptığı konuşmasın bulunan öğrenciler alkışla protesda "fiziki koşullanmız düzelüldi" to eltiler. Ben de bazı düşünceleşeklindeki sözleri, salonda bulu rimi soylemek ve söz hakkı istenan öğrencilerce alkış ve ıslıklar mek için kürsüye gittim, ama söz la protesto edilmişti. Bunun üze hakkı vermediler ve kümıden inip rine üniversitenin Ev Ekonomisi salonu terk ettim." Yüksekokulu Ev ldaresi ve Aile Ekonomisi Bölümü 2. sınıf öğrenArslan'a verilen cezanın iptal cisi Gülten Arslan kürsüye gele edilmesi için Ankara İdare Mahrek, "Sizin oğrenciniz kesinlikle kemesi'nde dava açan Avukat Sabizi temsil edemez. Biz söz hakkı nhan dilekçesinde, toplumsal göistiyoruz" demişti. Arslan'a söz revini yerine getirirken üniversiteyi hakkı verilmemesi üzerine, salon siyasal iktidara karşı koruyan zırda bulunan öğrenciler, "Demok hın özerklik olduğunu vurgulayarasi", "Söz hakkımız engellene rak, "Ne var ki bugün YOK uymez", "Reklör istifa" diye bağıra gulamalan içinde bu korumadan rak salonu terk etmişlerdi. yararlanmak olanaksızdır. YÖK, üniversite içindeki demokratikleşOlaylar üzenne konuşmasını tame çabasını yok sayan uygulamamamlayamayan Başak Aral da galarla öğrencileri neredeyse söz zetecilere, "Ben verilen egilim ve haklannı kullanmaktan dahi men ögretimi övdüm. Fiziki koşullareder durumdadır. Bugun müvekdan ben de memnun değilim. Ben kilimin karşılaştığı bu lablo, düde rahatsız oluyorum. Fiziki koşüncenin disiplin cezalanyla kısşullan övmedim, bovle şiddedi bir kaç içine alındıgının açık bir kaola> yapdması beni üzdü" demişti. mtıdır" dedi. Bu olaylar üzerine konuklanndan TBKP liderleri Haydar Kutla ve Sargın, Türkiye'ye dönüş yaptıklan günden bu yana 24 kez yargı önüne çıktı. (Fotoğraf: Cumhvriyet) Kutlu ve Sargın 710 gündür cezaevinde tutuklu Büyük dönüş ikinci yılında ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBKP liderleri Haydar Kutlu ve Nihat Sargın, bugun 25. kez yargıç önune çıkmayı beklerken, cezaevinde ikinci yılı da doldurdular. Kutlu ve Sargın, 710 gündür tutuklu bulundukları Ankara Merkez Kapalı Cezaevinde yurda dönüşlerinin ikinci yıldönümune ulaşırken, avukatlan, bugünkü duruşmada yeniden tahliye isteminde bulunacaklar. Kutlu ve Sargın, 15 Kasıtn 1987'de, Ankara Esenboğa Havaalam'na geldiklerinde, gözaltına alındılar ve gözleri bağlı olarak götürüldükleri Ankara Emniyet Müdürlüğü'nde 22 gün sorgulandılar. 5 aralıkta tutuklanarak, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'ne konulan Kutlu ve Sargın hakkında, aralannda avukatlan Rasim Öz ve Atilla Coşkun 1 un da bulunduğu 14 kişiyle birlikte 11 Mart 1988'de dava acıldı. Toplam 800 avukat tarafından savunulan Kutlu ve Sargın ilk kez tutuklandıktan 7 ay sızın sorgu vermeyeceklerini beliruneleri üzesonra, 8 Haziran 1988'de yargıç önune çık rine duruşma ertelendi. tılar. 4 bin sayfadan oluşan 11 klasörlük davanın ilk duruşmasına 200 kadar avukat, 72 Nihat Sargın ve Haydar Kutlu'nun yurda yabancı gözlemci, çok sayıda yerli ve yabancı dönüşlerinin ikinci yılında, bugün yapılacak basın mensubu ile parlamenterler geldi. An olan 26. duruşmalannda bulunmak üzere cak duruşma salonunun küçük olması ne çok sayıda yabancı gözlemci de Türkiye'ye deniyle yaşanan izdihamdan ötürü çok sa geldi. Gelenler arasında İngiltere'den Kraliyıda kişi dışarıda kaldı. Polisin, DGM'nin yet avukatı John Bowden. Yunanlı parlabulunduğu Çevre Sokak'ın giriş ve çıkışın menter Stratis Korakas, Sovyetler Birliği'daki barikatlar da dikkati çekerken, bu ilk nden hukuk profesorü Vladimir Kartaşkin duruşma için gelen dinleyicilerden de 30 ki de yer alıyor. Bowden, Korakas ve Kartaşşi gözaltına alındı. Daha sonraki duruşma kin bugün Ankara'da yapılacak duruşmadan larda gözaltına alınanlann sayısı 100'e yak sonre İstanbul'a dönerek Mülkiyeliler Birlaşırken, gelen yabancı gözlemci sayısı da liği'nin Kuruçeşme'deki lokalinde yarın sa300'u buldu. 4 Kasım 1988 tarihli duruşma at 11.00'de yapılacak olan "Demokrasinin da ise polis barikatlan, çok sayıda avukat 'Olmazsa Olmaz' Koşullan" başlıklı paneve davanın bazı tutuksuz sanıklan için de ge le de konuşmacı olarak katılacaklar. Prof. çilmez bir set oluşturdu, bu durumu protes Zafer Üsknl'ün yöneteceği panelde Hiisato eden avukatlar duruşma salonunu toplu meltin Cindoruk ve Necdet Uğur da yer alaca terk ettiler. Sanıklann, avukatlan olmak caklar. tnsan Hakları Komisyonu Avrupa kapısında hak arıyorlar ALİ TEVFİK BERBER kunda da bir üst hukuktur. Başta bizzat anayasamız, yargıçlanmız, parlamentomuz olmak üzere her kurum, onun hükümlerini geçerli saymakla yükümlüdür. Anayasamız kendisini ona uydurraak zorundadır. Yargıçlanmız onu uygulamak zorundadır" dedi. Elele dolaşmak yasak Eğitim Servisi Kız vc erkek oğrenci leri n el ele dolaşmalarım "iffete aykın" bulan Edirne'deki Selimiye Yurdu Mudürü Cemil Fevzi Göksu, bir uyarı yazısı yayımlayarak bu öğrencilerin yurt ile ilişkilerinin kesileceğini bildirdi. Edirne'de bulunan Yurtkur'a bağlı Selimiye Yurdunda Yurt Müdüru Cemil Fevzi Göksu imzasıyla öğrencilere duyurulan yazıda şöyle deniliyor: "Gerek kız ve gerekse erkek öğrencikrin yurt içinde ve dışında iffete aykın bir şekilde el ele, bel bele, sarmas dolaş gezdikleri gorülmektedir. E5 yolundan yurda kadar olan >olda, kantinde ve çevrede bu durumda görülen öğrencilerimizin hakkında yurt idare işletme yonetmeliği gereği disiplin islemi yapılarak yurt ile ilişkileri kesikcektir." Yurt duvarlanna asılan yazıda, öğrencilerin el ele dolaşmalan çirkin ve ahlaksız davranış olarak nitelenerek, el ele görülen öğrencilerin ailelerine bildirileceği belirtiliyor ve şu görüşlere yer verüiyon "Bu öğrencilerin babalanna ve ailelerine, burada okumadıkları, ders çalışmadıklan. kızlann namuslan ile oynadıklan, kızlann da bu davranışlar yuzünden narauslarına leke sürebilecekleri konusunda mutlaka mektup ve yaa yazılacaktır." Yurtlarda uygulanan çağdışı ve katı disiplin kurallanna sadece bir örnek oluşturan bu olay, öğrenciler arasında büyük tepkiye yol açtı . İZMİR'den HİKMET ÇETİNKAYA Gazeteciler... İZMİR Gazeteciler, İstanbul, Ankara ve izmir'de yürüyor. İstanbul ve Ankara'da meslektaşlarımız, ellerinde pankartlarla "Hükümet istifa" diye gösteri yapıyoriar, siyah çetenk bırakıyorlar. Gazeteciler Cemiyeti, TSS ve diğer basın kuruluşlan, bir arkadaşımızın ölümü, ikisinin yaralanmasını protesto ediyorlar. İzmirdeki yüruyüş ise sessiz. Salt Atatürk Anıtı önüne çıçeklerle donatılmış bir çelenk bırakılıyor. Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ismail Sivri, ANAP iktidannın destekçisi bir gazeteci örgütünün başı olduğu için, meslektaşlarımızı uyarıyor: Aman çocuklar dikkat edin, polis sizi gözaltına alırsa kurtaramam. Aynı saatlerde istanbul ve Ankara'da gazeteci arkadaşlarımız vilayet ve Başbakanlık kapısında. Hepsi aynı bilinçle, aynı yürek atışıyla birleşmişler: Hükümet istifa! Hükümet istifa! İzmir'de Atatürk Anıtı önünde Gazeteciler Cemiyeti Başkanı İsmail Sivri, tek tek elini sıkıyor, öpüyor polis şeflerinin: Kazasız belasız atlattık, az daha kalp krizi geçirecektim... Ay başım dönüyor, kalbim sıkışıyor, fenalaşıyorum... Böyle söylüyor Cemiyet Başkanı... Polis, İzmir'de on beş gündür yüze yakın basın kartı taşıyan gazetecinin gece gündüz demeden kapısını çalıyor: Filanca kişi gazeteci mi, bu Bir başka Ege ilinden, tüm gazetelenn yerleşık haber büroları bulunan Denizli'den söz edelim biraz da... Tarikat kamplarının ve yurtlarının mantar gibi bittiği, irticanın kol gezdiği Denizli'de Emniyet Müdürü, gazetecileri ölümle tehdit ediyor, gece yansı evlerinden alıp götürüyor. Emniyet Müdürü polislere buyruk vererek muhabirlerin makinelerinden filmleri çıkartıyor. Bir arkadaşımız öldürüldü, ikisi ağır yaralandı... Bugün siyasal parti liderlerini izleyen gazeteciler, miting alanlarında adları sosyal demokrat olan partilerin taraftarlarınca bile yuhalanıyor, küfür ediliyor. Meclis kulislerinde sosyal demokrat, libera), kutsal ittifakçı milletvekıllerı, gazetecileri "bir düşman" gibi görmeyi sürdürüyorlar. Mahkeme dosyalarından alınıp haber yapılan, yazıIan konulara "yalan" diyerek gazetecileri mahkemeye verebıliyorlar. Eski TBMM Başkanı, yeni Başbakan, gazetecileri yalan haber yazmakla suçlayabiliyor. Bir milletvekili yine gazeteciler için ^u tümceyi kullanıyor: Kene gibi ezip geçeceksin... Tüm bunlar olurken gazetecilerin hiç günahı yok mu? Gazete sayfalarına bir göz attığımızda yemek boykotu yapan işçiler, öğrenciler, banka memurduklan cemiyet ya da dernek, su ları için bakın neler yazılıyor: 12 Eylül öncesi hortluyor. İş götürmez bir gerçekle siyasal ikçileri, öğrencileri ve memurları tidann güdümünde görev yapıyor. Gazetecilerin sorunlarıyla terör örgütleri yönetiyor. Oysa olay öyle değil. Banka değil, başka işlerle uğraşıyor. memurları ve işçiler ücret artışıTürkiye'nin üçüncü büyük kennı, öğrenciler ise yurtlardaki bas ti olan Izmir'de bir Gazeteciler kıyı protesto ediyorlar. Cemiyeti Başkanı, üyeleriyle AtaEğer biz gazeteciler sağcı ya türk Anıtı'na sarı kasımpatılarla, da solcu olalım, olaya bu bakış kırmızı karanfillerie bezenmış çeaçısıyla yaklaşırsak, Ankara ve lenk yerine, vilayet kapısına sıyah İstanbul'daki meslektaşlarımızın çelenk koyamıyorsa, İzmirli mesellerinde pankartlarla yaptıklan lektaşlarımızın şöyle düşünmele"Hükümet istifa" diye bağırdıklan ri gerekir: yürüyüşe de bir ad takmamız, İz Biz sağcımızla, solcumuzmir Gazeteciler Cemiyeti Başka la, hatta orta yolcumuzla böyle nı'na da polisleri tek tek öptüğü bir cemiyet başkanını içimize naiçin "işte yurtsever gazeteci" de sıl sindirebiliriz? memiz gerekiyor. Düşünmenin şimdi tam sıİzmirli gazetecilerin bağlı ol rasıdır... Denizli Emniyet Müdürü gazetecileri tehdit etti: 'Sizin hayatınızı kaydınrmı' Huseyin Balak, kamuya ait araçların özel işlerde kullamlmasını görüntülemek isteyen gazetecilere, "Benim aleyhimde haber yazarsanız sonucu siz düşünün" dedi. Haber Merkezi Denizli Emniyet Müdürü Hüseyjn Balak, kamuya ait araçların özel işlerde kullanılmasını göruntülemek isteyen gazetecileri tehdit etti. Emniyet Müdürü Balak, müdürlük erarine ayrılan hizmet otolanndan birini okula giden iki çocuğu için servis aracı gibi kullanmaya başladı. Olayı görüntülemek isteyen gazetecileri gözaltına aldıran Emniyet Müdürü Balak, "Benim aleyhimde haber yazarsanız sonucu kendiniz düşünün, hayatınızı kaydınnm" tehdidinde bulundu. Olayı görüntüleyen Milliyet muhabiri Cemil Soincek'in polisler tarafından zorla araca bindirilerek fotograf makinesinden Tılmlerinin alındığı görüldü. Bir süre gözaltında tutulan Sevincek, daha sonra emniyet mudürünün karşısına çıkartıldığını belirterek olayı şöyle anlattı: "Emniyet müdürü bana 'şantaj mı yapacaksın?' diye sordu. Haber >apacağımızı söyleyince, 'eğer çocuğumun başına bir şey gelirse seni yaşatmam, hayatını kaydırırım. Benim aleyhimde bir haber yazarsanız sonunu kendiniz düşünün' diye tehdit etti." Eraniyel müdürünün tavrııu protesto eden gazeteciler, Vali Necati Bilcan'ı ziyaret ederek önlem alınmasını istediler. tzmir Büromuzun haberine göre de son gtinleTde gazetecilere yönelik silahlı saldınlar artarken basın mensuplannın aileleri de "soruşturma" adı altında emniyet görevlilerince tedirgin ediliyor. "Gazete" Gazetesi muhabirlerinden Sami Başaran'ın öldürülmesi ve Ahmet Altınkaya'nın da yaralanması olayı ile ilgili olarak, savcılığa sevk edilenlerden katil zanlısı Cemal Sincar'ın akrabası Gültekin Atay, ruhsatsız silah bulundurduğu gerekçesiyle tutuklandı. Cemal Sincar'ın eşi Selma Sincar, kardeşi Ibrahim Sincar, Şeyh Davus Sincar, enişteleri Mehmet Umar ve Hasan Umar, akrabaları olduğu bildirilen Haşim Isık, Ebuzeyd Alay, Edip Atay, Halit Çağh ve Necmettin Önder ise serbest bırakıldılar. Gazete Gazetesi'ndeki masası başında Galata Köprüsu altındaki bir lokantanın sahibi Hakkı Morgiil tarafından vurulan Kamil Başaran'ın sağlık durumu ciddiyetini koruyor. Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu öğrencileri, dün okul kantininde düzenledikleri bir forum ile gazetecilere yönelik saldırıları kınadılar. Forum sonrası yapılan açıklamada, "Basın emekçilerinin görevlerini yerine getirebilmeleri, ancak ozgür bir ortamda çahşabilmelerinden ve düşüncelerini rahatça ifade geçmekttdir" denildi. edebilmelerinden tnsan Haklan Derneği Başkanı Nevzat Helvacı, tstanbul Eczacı Odası Başkanı Mehmet Domaç, îzmit Ticaret Odası Başkanı Yüksel Taşar, SHP tstanbul İl Genel Meclisi Grubu ile merkezi tstanbul'da bulunan Petrollş, Belediyelş, Basisen, Deriîş, Kristallş, Otomobillş, Havaîş, Tümtis ve Laspetkimtş başkanlan dün yaptıklan açıklamalarda Kamil Başaran'a yönelik saldırıyı kınadılar. Bu arada Yeşiller Partisi Bursa tl Başkanlığı da silahlı saldınyı kınamak amacıyla imza kampanyası açtı. Konya ve Kayseri gazeteci cemiyetlerince düzenlenen >11rüyüşlerde de Kamil Başaran'a yönelik saldırı kınandı. Mersin Gazeteciler Derneği Başkam Vahap Şehitoğlu'nun silahlı saldınyı protesto amacıyla başlattığı açlık grevine bir sendikacı ile 6 gazeteci daha katıldı. Konuyia ilgili göruşlerine baş evde mi oturuyor, başka işi var vurduğumuz yurt yetkilileri ise mı? böyle bir yazının gözden kaçarak Bu da yetmiyor... yurt duvarlanna asüdığını, ancak Apartman komşusu, bakkal, idare olarak bunu savunmadıklamahalle muhtarı sıraya giriyor. rıpı ileri sürdüler. "Müdür bey evraklan imzalarken bu da yanlışlıkla imzaianmıs" diyen yetkililer, "Böyle bir yazıyı yurtta kim haarlamış olabihr" sorusuna kesin bir yanıt veremezken şöyle dediler: "Onu bilmiyoruz, ama diger evraklar imzalanırken bu da herhalde arada geçti. Daha sonra biz bu yazıyı kaldırdık." Sonra gazeteciler karakola çağrılıyor: " Evren'in tepkisi Gazetecilere yönelik saldınlar, çeşitli çevrelerin tepkisini çekmeye devam ediyor. Eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren Marmaristeki evinde gazetecilerden Kamil Başaran'a yönelik saldırı hakkında bilgi aldı. Evren, "Bir insan, yazdığı yazıdan dolayı hiç vurulur mu? Herhalde akli dengesi boznldu. Karadenizlilerden bazen böyle insanlar çıkıyor" diye konuştu. Sen gazeteci misin bakayım? . Demek gazeteciler böyle oluyor. İmzala şu kâğıdı. Doğru soylüyorsun değil mi, başka iş yapmadığına... Sözüm ona polis, gazeteci leri n "ek iş" yapıp yapmadığını saptamaya çalışıyor. Türkiye'de uğradığı haksızlıkları gidermek için yargıya sığınan, fakat tüm iç hukuk yollannı tüketmelerine karşın sorualarına çözüm bulamayan yüzlerce kişi, haklannı Avrupa tnsan Hakları Komisyonu'nda anyor. Türkiye1 nin Avrupa tnsan Haklan Komisyonu'na bireysel başvuru yapılabümesini kabul ettiği 28 Ocak 1987 tarihinden bu yana komisyona Türkiye'den tam 260 başvuru yapıldı. 8'inin kabul edilmediği bu başvurulardan bugüne kadar ancak 2'si kabul edildi. Avrupa Konseyi ve tstanbul Barosu'nca 'bireysel başvuru' konusunda ortaklasa düzenlenen toplantı önceki gün sona erdi. Toplantı sonrasında bireysel başvuruyla ilgili olarak görüştüğümüz ilgililer ise, Türkiye'de in«an haklan sorununun yalmzca bireysel başvuru hakkmın sağlanmasıyla çözülemeyeceğini vurguladılar. Avrupa tnsan Haklan Sözleşmesi'nin gerçekte çok fazla özgürlükçü bir metin olmadığını belirten Prof. Dr. Rona Aybay, Türkiye'nin, 1954 yılında onayladığı sözleşmedeki bireysel başvuru hakkıru ancak 1987 yılında, çekincelerle kabul ettiğine dikkat çekti. Türk yargıçlannın olaylara Avrupa tnsan Hakları sözleşmesi açısından ve genel olarak insan haklan uluslararası belgeleri açısından bakmak zonında olduğunu kaydeden Prof. Aybay, Türkiye'nin ancak bu yolla çağdaş insan hakları ve demokrasi düzeyine yükselebileceğini belirtti. tnsan Haklan Derneği tstanbul Şubesi Başkanı Emil Galip Sandalcı da, bireysel başvuru hakkının kabul edilmesinin manevi değerinin yanında pratikte bir etkisinin olmadığını savundu. Bireysd başvuruya konu olan olaylann ortadan kaldınlması gerektiğine işaret eden Sandalcı, "Aslında mesdeyi Türkiye'de çözmek gerekir. Oraya kalırsa isimiz balığın kavağa çıkmasına kalır" diye konuştu. Sandalcı sorunun çözülmesinin öncelikle yöneticilerin iyi niyetli yaklaşımıyla insan haklanna aykın anayasa ve yasa maddelerinin yürürlükten kaldınlmasından geçtigini anlattı. Türkiye'nin, Avrupa tnsan Haklan Sözleşmesi ve insan haklannı koruma sistemi ile ilgisinin aşama aşama geliştiğini vurgulayan Prof. Dr. Bahri Savcı, "Bilinmelıdir ki Avnıpa insan Haklan Sözleşmesi ve onun insan haklannı koruyan mekanizmasına ait diizenlemeler, Türk kamu huku S A L M A N Damştaylık 'Şeytan AyeÜeri' Danıştay'da Haber Merkezi tran'ın bir süre önce ölen dini lideri Ayefullah Humeyni tarafından hakkında "ölüm fervası" verilen Hint asıllı lngilız yazar Salman Rüşdü'nun "Jaguar Gülüsü" adlı kitabı, ilk kez Türkiye'de yayımlanırken, yayıncı Bektaş Ayyıldız da yazarın başına büyük dertler açan "Seytan Ayetleri" adlı kitabımn Türkiye'ye sokulmasını yasaklayan Bakanlar Kurulu karanmn iptali için Daıuştay'a başvurdu. Öte yandan Ayyıldız Yaymlan sahibi Bektaş Ayyıldız adına Danıştay'da iptal davası açan Avukat Cemal Özbey, Bakanlar Kurulu'nun 29 Eylül 1989 tarihinde alınan yasaklama karanmn fikir, vicdan, kanaat, basın, okumayazma, düşünme özgürlükleri ile anayasanın lafzına ve nıhuna aykırı olduğunu savundu. Bu kitabın Diyanet İşleri Başkanlığı'nca Türkiye'ye getirilip Türkçeye çevrilerek okunup incelendiğine de işaret edilen iptal istemi dilekçesinde, Diyanet tşleri Başkanlığı gibi her Türk vatandaşuun kitabı okuyup inceleme hakkına sahip bulunduğu vurgulandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle