19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 OCAK 1989 Kİ LTÜRYAŞAM CUMHURÎYET 5 <;ÜU;EÇ Yok balenin pabucu YLRDAGÜL ERKOCA 1988'in son günlerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi ilginç bir tartışmaya tanık oldu. Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesinin onaylanması sırasında çıkan taruşmalara neden "Balerinler Fonu"ydu. ANAP grubu içinde "iltifakçılar" diye anılan milletvekilleri, "Devlel Senfoni Orkestrası gidcrleri içinde balerinler için ayrılan 500 milyon liralık ödeneğin, âşıklar. Turk büyüklerinin tanıtılması ve Türk halk ınüziği konusunda araştııma yapan derneklere aktanlması"nı öneriyorlar, ancak partinin liberal oylarıyla öneri geri çevriliyordu. Öneriye karşı çıkan liberal kanat milletvekilleri ağır eleştirilere hedef oluyordu. İltifakçılar, "Balerinlerin otel, yatak parasım da biz mi verecegiz?", "Milli olmayan herşey bu memlekette onemli". "Balerinlere milli küllürden daha çok önem veriliyor" sloganlanyla tepkilerini dile getirirken, Kültür ve Turizm Bakanı Tınaz Titiz oylamanın ardından "Âşıklar, Türk büyükleri ve Türk kültürü konusunda araştırma yapan derneklere Tanıtma Fonu'ndan para aktanlacağı" güvencesini veriyor ve şunları söylüyordu: "Arkadaşlann istedigi konuda biz biitçeden 5 milyon degil, 500 milyar lira bile ayırırız. Gerekirse ben maaş bile almam!.." Bu tartışmalara yol açan İstanbul, Ankara ve Izmir'de bulunan üç devlet balesi için ayrılacak ödenekti. Milletvekilleri bu kurumlara dansçı yetiştiren okullardan Mimar Sinan l'niversitesi Devlet Konservatuvan Bale Bölümii'nün çalışma koşullarını öğrendikten sonra, sanırız "Balerinlere milli küllürden daha fazla önem veriliyor" yollu kaygılarından kurtulacaklar. 6 Ocak 1948'de yani dünyada ilk bale okulunun açılmasından 287 yıl sonra bale eğitimine başlanan ülkemizde, "Stüdyosuz, sahnesiz. müziltsiz, duşstız, kötü ısıtraa kosullannda" eğitim vermeye çalışan bu okulda, eğitimin iyileştirilmesi için maaşından vazgeçecek yetkili var mı, orasını bilemiyoruz. "Okuİ dğrencilerinin, İngiliz kültür heyetinin desteği ve çagnsıyla çıktıgı İngiltere ve tskoçya turnesi"nden tutun da okulun ınodern dans ve koregrafı konusunda yaptığı çalışmalara, bir yıl içinde verdiği temsillerin sayısına, okula atanan ya da atanamayan hocalara dek çeşitli eleştirilere hedef olan, ancak yetiştirdiği öğrenci kalitesiain göz ardı edilemediği, öğrencilerinin bir kısmının yaz dö TBMM'den MSÜDevlet Konservatuvarı Bale Bölümü'ne uzanan sorunlar HAYVANLAR ISMAIL KİM KİME DUM DUMA 6i BEHİÇ AK rmffnş haurmm.. Jânr/m Moeeradan Lubmn'ch bsşınfl/n kursvnbr geçşrte, karor venp't&narya \ Sakatlanma teMikesi var Bale okulundaki stüdyoların normalde en az 100 metrekare olması gerekiyor. Oysa bale bölümünün 4 stüdyosundan yalnızca bıri "yaklaşık" 100 metrekare. Oöşemeler ise ayrı bir sorun. Altyapısı duzgun olmayan döşemeye zamart zaman ayaklardan biri girebiliyor. Öğrenciler sürekli sakatlanma tehlikesiyle yüz yuze. (Fotoğraflar: Lale Filoğlu) Sonra, bird&ı, ofyanos v&inden fhnse vdip af'tym famya Sasbakon/or, nemlerınde bursla Amerika ve Avrupa'dakı bale okullanna kabut edildiği Mimar Sinan Lniversitesi Bale Bölümü hangi koşullarda eğitim veriyor? Ortaokul, lise statüsüne sahip Devlet Konservatuvan Bale Bölümii'nün 73 öğrencisi ve 11 öğretim elemanı bulunuyor. Okul, üniversiteye bağlı eğitim yaptığından, hafta arası "güvenlik nedeniyle" saat 18.00'den sonra kapıları kilitleniyor. Cumaıtesi ve pazar güııleri ile haziran başından eylül sonuna kadar süren yaz tatili ve sömestre tatili sırasında okul kapalı tutulduğundan öğrenciler bu süre içinde çalışma olanağı bulamıyor. 1984 yılında Amerika'da School of American BaJet'de beş haftalık yaz kurslanna kabul edilen Bahar Vidinlioğlu ile Ayşin Küçüküçerier adlı öğrenciler, ilk yurtdışı deneyimlerinde kendilerini en çok şaşırtan şeyin oradaki öğrencilerin sahip oldukları olanaklar olduğunu söylüyorlar. Amerika'daki bale okullarında tatil süresinin en fazla bir ay olduğunu ve bu süre içinde okullardaki stüdyoların açık tutulduğunu belirtiyorlar. 'Arkadaşım Şeytan5 Atıf Yılmaz'ın yeni filmi "Arkadaşım Şeytan" 30 ocak pazartesi gunü Istanbul'da Beyoğlu Dünya, Kadıköy ve Baktrköy Renk sinemalannda gösterime girecek. Filmde başlıca rolleri Mazhar Alanson (solda). Ali Poyrazoğlu (sağda), Yaprak Ozdemiroğlu, Bülent Kayabaş, Deniz Türkali, Ozkar Uğur, Aytıan Sicimoğlu. Yekta Kara ve Duygu Ankara payiaşıyorlar. Filmin muziğini MazharFuatÖzkan üçlüsü, koregrafisini Sait Sökmen hazırladı. Kostümleri ise Neslihan Yargıcı gerçekleştirdi. Bu kadar uzun süreli tatilin bale eğitimindeki sakıncalanna ilişkin de şunları söylüyorlar: "Bale, tek başına çalışılabüecek bir olay değii. Mutlaka bir stüdyoda çaiışmak gerekiyor. Aynası olan, barı olan bir srüdyo. Bale öyle Mutlaka piyano eşliğinde yapılması gerebir şey ki vücudunuzu surekli denetlemek zorundasınız. tki gün çaltşmayınca vücut ken ken uygulamalı dersierin hemen hemen yarıdisini bırakıyor. Hafta sonu tatillerinin ardın sı, konservatuvann eşlikçi "koropetitör" kaddan dersler bir facia oluyor. Biz buna fırsat rosundan yalnızca iki müzisyen tahsis edildiğinden müziksiz yapıhyor. 1 Okulun zaten yetersiz olan duşlarının genellikle akmaması, yeterli soyunma odasının bulunmaması, salonların iyi ısıtılmaması gibi sorunlann "aynntı" kabul edildiği ülkemizde, "sahnesiz bale okuluno kadavrasız egitim yapan tıp fakültesi"ne benzetmek ne derece doğru olur bilemiyoruz, ama bu işi ciddiye alan ülkelerde "sahne okullan"nın gerçek boyutlarda sahnelere sahip oldukları da bir gerçek. Yıllar önce dönemin Kültür ve Turizm Bakanı'mn yerine "mest" önerdiğj "parmak DCU pabuçlan" da öğrenciler için başlı başına bir sorun. Türkiye'de üretilmediğinden ithal edilen, öğrencilerin "içine ilaçlar filan koyarak" gösterdikleri sonsuz özene rağmen en fazla bir ay dayanan bu pabuçlann fiyatı 90 bin lira. İlkokuldan sonra toplam 10 yıl eğitim veren konservatuvann bale bölümü öğrencilerinin eğitim süresindeki sorunlanmn yanı sıra bir de geleceğe ilişkin kaygılan var: "Okul bittikten sonra ne yapacağız?" Baleye gerçekten gönül verenlerin Mısakı Milli sınırlan içinde tek seçenekleri var eğer sınavları kazanabilirlerse; Ankara, îzmır ya da tstanbul'daki devlet balelerinden birine kapağı atmak. Ya da çözümü yurtdışında aramak. Bunlann dışında, son yıllarda örneklerini gördüğümüz gibi "göbek dansı"na kayrnak, TV reklamlarına çıkmak, sinema veya tiyatro oyunculuğunu seçmek, oynanmakta olan müzikallerden birine transfer olmak zomnda kalanlar da var. Bütün bu sorunlarla yüz yuze sanat eğitimi alan öğrencilerin tek dileği, bir gün bizde de özel topluluklann kurulması. Bu durumda rekabetin artacağına ve sanatın daha da gelişeceğine inanıyorlar. vermemek için ufak tefek egzersizler yapıyoruz. Vazın ise yüzerek çalıştınyonız vücudtımuzu." Bale eğitimi yapılacak yerde, "Olmazsa olmaz" teknik ihtiyaçlar var. Dört duvarı ayna ve barla kaplı olan stüdyolar bunlann başında geliyor. Normalde en az yüz metre kare olması gereken stüdyolann döşemesi de ayrı bir özen istiyor. Uygulamaların yapıldığı bu mekânlann dösemelerinin ahşap olması yetmiyor. Ahşap zemirün altına döşenecek üç çeşit karkas, ahşap döşemelerin esnek olmasını sağlıyor. Devlet Konservatuvan Bale Bölümü'nün stüdyolarına baktığımızda, dört stüdyodan yalnızca birinin yaklaşık yüz metre kare olduğunu görüyoruz. Minyatür birer stüdyo övneği görünümündeki diğer üçünün boyutları ise 3040 metre kare arasında değişiyor. Döşemeler ise başlı başına bir sorun: Örneğin, ayakları yerden kesilen dansçı, bir bacağını diğerine çarpıp, iki ayak üzerinde yere indiğinde (ki bale dilinde buna "brise" deniyor) ayaklanndan biri döşemenin içine girebiliyor. Bu yüzden bugüne kadar birkaç arkadaşlarının sakatlanma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını belirten öğrenciler, döşemelerin zayıf yerlerini belirleyip oralarda "tehlikeli hareketler" yapmamaya özen gösterdiklerini söylüyorlar. PİKNİK PtYALEMADRA 'BUNESÜZELÜK/ BUfJE HIZLI GAZETECİ »ECDETŞEıy EN GUZBL. YIJ.LARIMI / YASAM STMDARÜIMI BIRAZ ÇİZGİLİK KÂMİL M.4SARACI AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKHAN GÜRSES Kâmil Masaracı, yılın gazetecisi seçilen 2 çizerden biri 6 Çizgilik'ten önce ve sonra mu) toplanır, her ay bir sergi açar zandım. 7'si yundışmda loplam 9 sergi açtım: Ankara (1979), tstandık. bul (1985), Gelsenkirchen (1979), 1979'da Almanya'ya gittim. Duisburg (1980), Essen, Mülheim, 1983'e değin Die Tageszeitung ile Düsseldorf (1981), Meschede Der Kasseaarzt adlı gazete ve der (1982), Hamm (1983). gilerde çizdim. Türkiye'ye dönün "Çizgilik", bir "tip"e bağlı ce Gelişim Yayınlan'na girdim. bant karikatür değil. İsmail GiilNokta. Çocukça ve Kadınca'da geç, Behiç Ak ve Kemal Gökhan çahşmalarımı yayımlama oianağı da aynı biçimde kurdular bantlabuldum. rını. "Çizgilik"te bu bağımsızlık Mehraet Altuğ ve Nezih Dan içinde olmasına karşın giderek kiyalMa birlikte canlandırma filmi mi "tip"ler belirginleşti. "Çizgiüzerineçalıştık. Hazırladığımız je lik'i, başlangıçla nasıl tasarladın nerik, Balkan Film Festivali'nde ve nasıl gelişti? (İstanbul1979) ödüle değer buMASARACI Önce bana velundu. Karikatür çalışmalarımdan rilen yerin kaç dönüm olduğunu dolavı 3'ü uluslararası 14 ödül ka hesapladım. Tastamam 84 santimetrekare tutuyordu. tnsanın en soylu uğraşılarından biri de gerçeği aramak değil miydi? O halde ben de 84 santimetrekarelik yerimde gerçeği görmemizi istemeyen bazı "kaka'' insanları "bi güzel" çizmeliydim. Hem "tip"leri, hem de "tipsiz"leri... Bu arada bazı "tip"ler belirginleşiyor ister istemez. Hani bazı adamlar "tek tip uygulaması"nı seviyorlar ya işte onlar... "Çizgilik" için ana malzemenin gündelik olaylar olduğu gözlemleniyor. Bu, basın karikatürü için kuşkusuz bir zomnluluk. Ama bir bant karikatürcü için çok gerekli degil bence. Üstelik bu tutum bantın kalıcılıgını, başka ülkelerde yayımlanma şansını da zedeleyebiliyor. "Çizgilik"te daha temel insani olgular üzerinde durmayı neden düşünmüyorsun? MASARACI Çizgilerimizle her gün okuyucunun karşısına çıkınca bir süre sonra okuyucuyla aranızda bir bağ oluşuyor. Bu bakımdan okuyucunun göz ardı edilmesi olanakh değil. Gündelik olayların malzeme olmasının kalıcılığına zarar vereceğine katılmıyorum. Burada onemli olan "güncel"e yaklaşımınız, bakış açınız... Sevgisizliğe, baskıya, haksızlığa, savaşa karşı çıkarken sevgiyi, özgürlüğü, adaleti, barışı öneriyorsanız, temel insani olgular üzerinde duruyorsunuz demek değil midir? ~3âRın: $*"*/< 4<&nl<"R" Ankara Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin yılın gazetecileri 1988 listesinde karikatürcü olarak Nezih Danyal'la birlikte Kâmil Masaracı da yer aldı. Masaracı, 84 santimetrekarelik "Çizgilik"inde kimleri, nasıl çizdiğini anlattı. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 28 Ocak TURGUT ÇEVİKER Ankara Çağdaş Gazeteciler Derneği, geçenlerde 1988'in "Yılın Gazetecileri"ni açıkladı. Listede karikatürcü olarak iki isim, Kâmil Masaracı ile Nezih Danyal yer alıyordu. Uzun bir süredir Cumhuriyet'te "Çizgilik"i çizen Masaracı ile bir söyleşi yaptık. "Çizgilik" öncesi çizgi serüveninden kısaca soz açar mısın? MASARACI Karikatür yayımlamaya Ankara'da yaşadığım yıllarda başladım. Haftalık siyasi dergi olan 7 Gün'de çıktı ilk çalışmalanm. Daha sonra Vatan ve Cumhuriyet'in mizah sayfası "Ciddiyet"te (1978) zaman zaman karikatürlerim yayımlandı. O yıllarda Ankara'da bir grup genç karikatürcü sık sık buluşurdu. Sen de biliyorsun, birlikteydik. Karikatürcüler Derneği'nin Ankara trtibat Bürosu'na dönüştü bu beraberlik daha sonra. Sanat Severler Derneği'nde (şimdiki Sanat Kuru İ54?'£>E SUSÜM, ÜMLÜ İNGlLıZ KEALİ Şfii.NENgY S6 YAŞtHDA ÖLMÜŞTÛ. AĞA8EYI ARTMJ& BEK.IEMMEDİK &iÇıMDE~ EgKEN ÖLAAE'SEYPI, 774HrA Ç/fCA4ASf SÖZ KOKIUSU OLMIYACAZTI. ffil. HENZY, İSKOÇYA İLE ÇAT7Ş, MA I/E FRASISA 'DAN FETrH YOCUYLA TDPRAK EL£ 6EÇİRME UĞ/?AŞtLAI5.(HDAN ÇOk:, ALTI MBSlYLE ÜHLÜOÜR.OYSA, ZAMAMtNDA, KATOÜIC tCİLİSESİ BOŞAMMAYA /CESİN OLAgAK. fC4£$tYPt. SU DU&UM, İLK EÇİHDEH BrR ER.KEK ÇOCUK SAHİBİ OLAMAYAfJ KJİALI, Û/A/DE REFOgMCAR YAPAAA fcA#.$/ KASÇIYA SfieAtMlfrr. A./VV4A/ KAgAgOÇ, gC~ ŞAMA/IA YASAĞı KALPlRILAAfŞ, Vf[t HENgy PE, IKtMC/ EŞl AMNE SOL£YM'i£(£A6C>A) £VLENMİŞr/. O/VPAM a A E/SKE/t; ÇPCUĞU OLMAY/NCA /OAM £r~ ~' DAHA SEKIZINCI HENRY'NIN OLÜMU.. 60 YIL ÖINCE Cumhuriyet Mütevelli hey'eti bu gece geç vakta kadar isticvap edildikıen Tatavla yangını hakkında Po/is sonra evlerine göndirilmişlerdir. tarafından yapılmakta olan İsticvabata bugün de devam lahkikata ehemmiyeıle devaın edilecektir. edilmektedir. İsiicvabaıtn vereceği neıice Evvelki akşam kefalete rapten üzerine vazıyeıleri taayyün tahliye edilen Tatavla Rum edecektir. mütevelli hey'eti dün lekrar Terkos Şirkeıi müdürünün Polis müduriyeline evelki gün zabıtaya verdiği celbedilmişlerdir. Tahkikal ifade Vali Beye tevdi edilmiştir. İkinci Şube Müdürü Alo B. Maamafih M. Kastelnonun tarafından icra edilmekledir. lekrar ifadesinin almması Ata B. dün geç vakta kadar muhtemeldir. Rum hey'etini islicvap eımiştir. M. Kastelnon ilk ifadesinde /sticvabatın sureli cereyanı gizJi yangın esnasında terkos tuıulmaktadır. tsticvabal bir iki musluklarında su bulunduğunu gün daha devam edecekliı. iddia ve kutnpanyanın bu 28 Ocak 1929 hususıa bir mes'uliyeti olamıyacağını dermiyan etmiştir. Ancak zabıtanın yaptığı hususi tahkikal M. Kasıelnonun bu iddiasını cerhedecek mahiyetıedir. enfluenzadan günde 15 vefîyaı vardır. Şimali İngilterede enfluenza ile birlikte iltihabı ree de hükümfermadır. Cyde havzasında dokıorlar uzun müddet devaın eden don ve sislerin kesilip yağmurlar yağınası için dııa ediyorlar. Yangın tahkikatı İngilterede enfluensa salgııu Londra 26 (A.A.) trlandada Belfasıta şiddetlı suretıe enjluenza hükümfenna olduğundan Salibiahıner larafından seyyar hasla bakıa müfrezeleri teşkil olunmu^tur. Resıni tahminlere göre Tenıinatlı ve zariftir KOLveCEPSAATLARl CYMA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle