Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CÜMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER yine bir Batı kültüründen söz açabiliriz." 13. yüzytlda gerçekleştirilmiş böyle entegral bir Batı kültürü, özce bir Hıristiyanlık kültürüdür. Hıristiyanlık, GrekRoma kültür malzemesine yeni bir biçim vererek Hıristiyan kültür yapısını meydana getirmiştir. Ancak ne var ki bu kültürel yapı uzun ömürlü olamaz. Rönesans'ta doğan ulusal düler ve ulusal devletlerle birlikte, giderek bu yapı yıkıbr ve bunun sonunda Batı'da bir kültürel çoksesliliği (polifonisi) meydana gelir. Günümüze kadar süren bu kültürler yelpazesinde, özgün Baü düşüncesi ve kültürü parçalanır ve dağılır. Işte, II. Dünya Savaşı sonrası Avrupa insanı, yitirilmiş olan bu entegral Avrupa kültürü bilinciyle birden yeniden aydınlanmış olur. ması, onun özgür olarak düşünebilmesi anlamına gelir. özgür düşünmeye sahip insan, özgürce bilim ve felsefe yapabilen, istediği felsefipolitik öğretiyi seçebilen insan demektir. Bilimde ve felsefede kısıtlama, yasaklama olamaz. tsteyen istediği bilimsel alanda araştırma yapabilir. İsteyen istediği felsefi görüşe bağlanabilir. Buna engel olmak, insanın insansal hakkına, düşünsel özgürlüğüne karşı Avrupa Topluluğu hem ^üşünce hem de içerik bakımından dinamik çıkmak demektir. bir topluluktur. Yeni ulusların katılımıyla büyümekte, zenginleşmekte İnsan, yalnız düşünen bir varlık değil, aynı zave daha da güçlenmektedir. Ancak Avrupa Topluluğu'na katılmak manda yaratıa bir varhktır. Yaratmak, sanat dünyasında somut ürünlerini ortaya koyar. Yaratma isteyen bir ulusun her şeyden önce bu topluluğun insansalahlaksal özgürlüğü, insanın nesnelere biçim verebilme öztemel yapısım oluşturan, bu yazıda belirttiğimiz insansal değerlere, gürlüğüdür. Sanatsal biçimler, özgür bir yaratmainsansal hak ve özgürlüklere inanması, bunları benimsemesi gerekir. nın ürünüdürler. Bu da insanın insan olarak sahip olduğu bir haktır. Totaliter sistemlerde olduğu giİnsan ve insanlık bi, bunun kısıtlanması insanın insansal bir hakkıProf. Dr. İSMAİLTUNALI İ.Ü. Felsefe Bölümü Başkanı Ama yitirilmiş olan bu entegral Avrupa kültü nın ortadan kaldırılması demek olur. Son yülarda Türk toplumu için en önemli sorun nucu olarak da bir ortak Avrupa düşüncesine ula rüne şimdi nasıl vanlacakur? Çünkü çağdaş külBu insansal hak ve özgürlükler, bugün Avrupa Jüç kuşkusuz Avrupa Topluluğu'na kaülma soru şır. Bu ortak Avrupa düşüncesi ise, her şeyden ön türler, ulusal kültürler, Hıristiyanlık gibi birleşti Topluluğu'nu sırtmda taşıyan temel sütunlardır. Bu pudur. Gün geçmiyor ki siyasal kişiler bu sorun ce bir Avrupa kültürü yaratma eylemini gerektirir. rici bir elemandan artık yoksundurlar. Güçlük bu sütunlar, Avrupa Topluluğu'nun ahlâksal altyapı'dan söz açmasınlar, bu yolda yapılan girişimleri an Bu nedenle son kırk yüın aydın (entelektüel) çaba rada yatmaktadır. Şimdi Tanrı'run ve Hıristiyan sını oluştururlar. Siyasal sosyo ekonomik yapı ise latmasınlar ve bildirimlerde bulunmasınlar. Avrupa lan, bir anlamda böyle bir kültürü meydana getir hğın yerini ne alacaktır? Bunun yanıtı ise şöyle ola bu ahlâksal altyapı üzerinde yükselir. Topluluğu, Avrupa uluslarınm meydana getirdik me çabalan olarak değerlendirilebüir. caktır: Tann'mn yerini insan ve Hıristiyanlığın yeleri siyasal, sosyo ekonomik bir birliği deyimler. Ancak olaya tarihsel açıdan bakıldığında, Av rini de insanlık (hümanite) alacaktır. Buna göre de Sonuç Ancak Avrupa Topluluğu, yalruz böyle bir siyasal, rupa kültür birliğinin ilk kez günümüzde bir ger bütünsellesmiş (entegral) bir Avrupa kültürü insaAvrupa Topluluğu hem düşünce hem de içerik sosyo ekonomik birlik olarak görülürse, bu, Av çeklik (realite) kazandığını söylemenin güçlüğü ile na, insansallığa dayanacaktır. Insansalhğa dayan bakımından dinamik bir topluluktur. Yeni uluslaVupa Topluluğu'nun sadece yüzeysel yanıru kavra karşılaşılır. Gerüere doğru baktığımızda, Avrupa mak demek, hüraanist değerlere dayanmak demek rın katılımıyla büyümekte, zenginleşmekte ve damak anlamma gelir. Çünkü bu siyasal, sosyo eko kültür birliğinin geçmişte, günümüzden çok geri tir. Hümanist değerler, insansal hakları dile geti ha da güçlenmektedir. Ancak Avrupa Topluluğu'na nomik birliğin alt planında bir başka temel varlık lerde kalmış bir tarihsel dönemde, 13. yüzyılda ya rir. katılmak isteyen bir ulusun, her şeyden önce bu topyer alır. Bir temel varlık, Avrupa kültür bütünleş şanrruş bir gerçeklik olduğunu görürüz. Bunu çağtnsan hakları deyince; vaktiyle tabii hukukun an luluğun insansalahlaksal temel yapısını oluşturan, mesidir (entegrasyonu). daş bir Fransız düşünürü, Gilson'un 1946'larda ladığı gibi ilkin insanın yaşama hakkı gelir, ama bu yazıda belirttiğimiz insansal değerlere, insansal söylediği sözlerle söylersek: "Eğer bir gün biz yi şimdi buna insan onuruna uygun bir yaşama hak hak ve özgürlüklere inanması, bunlan benimsemesi Avrupa kültürti yaratma... ne ölümsüz 13. yüzyü gibi gelişmiş olabilirsek, an kı katılır. Bu, insanın yaşam süreci içinde insan gerekir. Buna karşılık, Avrupa Topluluğu'nu sa Avrupa Toplulu'ğu temelde bütünleşmiş bir Av cak o zaman tekrar bir Baü kültürü var olabilir. sallıgının dokunulmazlığı anlamına gelir. tnsan var dece bir sosyo ekonomik üstyapı olarak anlamak, rupa kültürüne dayanır; tüm siyasal, sosyo ekono Eğer Aquinalı Thomas gibi bir ttalyan, Köln'de ve lığına eziyet vermek, işkence etmek, insan onuru aslında topluluğu insansalahlaksal temelleriyle mik üstyapı, bu temel bütünselleşmiş (entegral) kül Paris'te dersler verebilirse, Albertus Magnus gibi na, insanın insansallığına, kısaca insanlığa karşı bir yadsımak demektir. Böyle düşünmek ise, Avrupa Topluluğu'na girip girmemek bir yana, insansal ahbir Alman düşünürü Fransızlar tarafından benim saldırıdır. tür altyapısı tarafından taşınır. lâksal olana ters düşmeyi peşin olarak kabul etmek senirse, yine Duns Scotus gibi bir Ingiliz Köln'de II. Dünya Savaşı'nın acüı yıllarından sonra Av araştırmalan sırasında ölürse, ancak o zaman bİ2 Ikinci olarak, insan düşünme ve yaratma hak anlamına gelir. kına sahiptir. İnsanın düşünme hakkına sahip olrupa insanı, Avrupalı olma bilincine ve bunun so Avrupa Topluluğu ve KülH^JBütinüeşmesi PENCERE Kişilik Savaşımı 17 OCAK 1989 HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD • Son yıllarda İstanbul üzerine çeşitli kitaplar yayımlandı. Sayısı yüzü buluyor. Çoğu Türkiye Turing Kurumu yayını. Hepsi de olumlu çalışmalar ürünü kitaplardan birkaç ad vereceğim: İstanbul Şarkısı, Bir Alanın Hikâyesi,Soğuk Çeşme Sokağı, Kapalıçarşı'nın Romanı, İstanbul Estetiği, İstanbul'un Anrtsal AğaçJarı, Çamlıca'dan Bakışlar, İstanbul Görünümleri, (Çelik Gülersoy), Göztepe (Bedia N.Şahsuvaroğlu), Hızırbey (Çelebi) (Rakım Ziyaoğlu), Amca Hüseyin Paşa Yalısı (Süheyl Ünver), Eski Evler, Eski insanlar (Naum Duani). Bunlar arasında Göksu'ya Ağıt, konuyu ele alış, anlatım ve yofum yanlanyla Çelik Gülersoy, 1914'ten bu yana yakında tanığım Göksu deresini, Baruthane çaytrını, insancıl bir duyarlıhkla vermeği başarıyor. Şehirciliği ve belediyeciliği bir çeşit dolayısıyla vurgunculuk bilmiş kimi muteahhitlerin acımasız saldırıyla korkunç bir istanlul gerçeği yaşadığımız günümüzde namuslu insanların tek savaşı m gücü bildiğimiz kelem'in değeri daha da artıyor. Öte yandan, acı ve utandırıcı bir savaşım başlamıştı. Bir yanda bina yıktırırken bandomızıka çaldıran bir beledıye başkanı bu yüzüstü bırakılmış bahtsız şehrin alınyazısı, diye yorumlanmış. Çelik Gülersoy'un İstanbul üzerine son kitabı " Göksu'ya Ağıt!" adını taşıyor. İlerde yazacağı kitaplardan birtanesinin "İstanbul'a Ağıt adını taşımasından korkarım!" Gidiş ürkütücü ve utandırıcı. Göksu'ya Ağıt kitabınm sunuş bölümünden kimi parçaları alıyorum: "Bir uçta masmavi sular, güneyden esmekteyse rüzgâr, biraz cam göbeğine yakın. Yılın büyük bölümünde, guneşin altın ışıklarıyla yıkanan yakamoz yağmurları ve platin yıldızlarla ışıldayan, bir maviliktir, Boğaz. Kenarında yükselen çok eski bir Hisar'dan, içeriye saptınız mı, he kadar da çok şey birden değişiverir. Önce rüzgârlar susar. Çünkü solda yükselen bir tepe, Karadeniz'den gelen esintileri koca gövdesiyle, tâ uzaklarda keser. Şuların uğultusu da diner, bir sessizliktir, başlar. İnce bir müzik. Bu da bir müziği, yine! Ama artık bir kanalın ve engin denizlerin değil, usul usul akıp gelen yeşilliklerle haşır, ipek kadar yumuşacık, bir derenin durgun müziğidir dinlenen. Denize belli belirsiz varan, duruyormuş gibi akan, bir çayın yumuşak sesi, iyi huylu bir dost gibi selamla sanp sarmalar sizi. Dinlendiren bir müzik bu. Denizden içeri doğru bir kayışla az sonra mavilikler biter. Sandalın altında maviler geriye doğru akar gider, yavaş yavaş, bambaşka bir boyanın çevremizi kendine göre renklendirdiğini görürsünüz: Açık yeşil, orta yeşil, koyu yeşil, cam göbeği, filiz rengi, yosun gibi zümrüdümü ve neftiler. Karşıda sol yanda bir tepe, o da boydan boya yeşil. Yamaçlarında yer yer boy atmış duran selviler. İki yanda, göz alabildiğine çayır. Dereden birazıcık da yukarda kalır. Orada da suya sarkar, suyu öper, suyu seyreden, yeşillikler. Neler mi? Sayılabilir mi ki? Dikenler, mürverler, yaban gülleri, sazlıklar ve kamışlar, sarmaşıklar, böğürtlenler, böğürtlenler... Erimiş bil'urdan gibi bir su, bütün bu zümrüt âlemi yüzünde aynalaştırır, hepsinin içersinde eritir, yoğurur özümser, taa iler^<ski tepelerden, bu denize kadar her çeşit yeşıli, yeşillerin alaşmasını sesizce, usul usul beraberinde sürükler." Jak Deleon'un Eski istanbul'un Yaşayan Tadı kitabından kısaca söz etmek isterim. Zira bu küçük ve sevimli kitap sayfa azlığına karşın öylesine bir genişlik içeriyor ki daracık köşemde sizlere tattırayım istedim. Okuyup eski İstanbul'un (yaşayan) tadını sizler de tadın! OKURLARDAN sefer yapan şehir hatlan vapurlarınm bir tekinin İstanbul'un en önemli günlük tasıdığı yolcu sayısı sorunlanndan biri hiç kuşku kadardır. Deniz otobüsleri yok ki ulaşım sorunudur. şehir hatlan vapurlarmdan Bunu çözmenin tek yolunun daha hızlıdır, ancak bu hız kitle ulaşımını sağlamak farkı hiç de abartıldığı kadar olduğu yetkililer tarafından değildir. Şehir hatlan her fırsatta dile vapurlan da deniz getirilmektedir. Ancak iş otobüslerinin 25 dakikada uygulamaya gelince aldıklan mesafeleri 40 göstermelik yatınmlar dışında dakikada alabilmektedir. hiçbir çaba sarf edilmemekte, Deniz otobüslerinin şehir ucuz ve pratik çözümlerden hatlan vapurlarmdan 7 kat kaçınılmaktadır. daha pahalı olduğu düşünülür ve şehir hatlan vapurlan ile İstanbul Belediyesi açık havada yapılan milyarlarca lira dış borçla deniz otobüslerini Norveç 'ten yolculuklann keyfi göz önüne satın almış ve ulaşıma çözüm alımrsa bu 15 dakikalık olarak öne sürmüştür. 6 hatta zamanın bir önemi kalmamaktadır. sefere çıkan deniz otobüsleri Şehir hatlan işletmesi yıllardır günde toplam 110 sefer dışlanmış, Yenikapı, yapmaktadır ve seferler Kadıköy, Kartal gibi semtlere ortalama 100150 yolcu ile vapur seferleri başlatılmamış, yapılmaktadır. Tüm deniz Boğaz seferleri azaltılmtş, otobüslerinin taşıdıkları arabalı vapur seferleri ise günlük toplam yolcu sayısı kaldmlmıştır. Mevcut 1520 bin dolayındadır. En hatlarda da vapur sayısı çok gereksinim olduğu düşünülen hatlarda yeterli oranda arttırütnadığı, çalıştırümalarına, sağlanan iskeleler istenen oranda tüm olanaklara ve çok iyi modernleştirilmediği için tanıtım yapılmasına karşın insanlar ayakta yolculuk ortaya çıkan bu rakam etmek, iskelelerde sıkışmak düşündürücüdür. Bu zorunda kalmışlardır. Buna EminönüKadıköy arasında sebep olanların günlük Deniz otobüsleri Ağıt Turiztn cennetinde yvrli turistler Kızılay parkı eskisi gibi ailelerin gezip dolasmaları özelliğini yitirmiş, kadınlann (hayat kadınlannm) açıkça pazarhk yaptığu müşteri beklediği Kızılay parkında benimle konuşmak isteyen bir kadına kısaca sordunv Neden bu gibi kötü işlere gerek duyuyorsunuz? Aldığım cevap ahsılmısm dışında idi. Üç çocuk okutuyorum. lş ver çahsayım, neden susuyorsun cevap versene dedi, bu sorununuzu haüedemeyeceğim derken, gözyaşlanmı Turizm yönünden her türlü tutamadım. Daha sonra güzelliğe sahip ülkemizde bu terminale geldim, biletimi denli reklam yapmamıza karşın aldıktan sonra bekleme gene de turist çekemiyoruz. salonunda hareket saatine Bunun nedenini yanlızca kadar oturayım dedim. Yerlerde plajlanmız yetersiz, otollerimiz yatan, üzerinde bitler dotaşan yetersiz v.b. gibi düşüncelerle kimsesiz, kadmlar ve çocuklar dile getirmek yerine, özellikle ve ne yazık ki gene aynı devlet büyüklerimizden ricada rastlantı... Müşteri arayan bulunuyorum. Gece saat kadmlar. Işte turizme açılan 12.00'den sonra Ankara kapı, işte reklam. Yerli turistleri Terminali, Ankara Kızılay ürküten bu garip manzaralar, parkrnı gezip benim gördüğüm yabancı turist çeker mi ve konuştuğum yüzlerce kişiden dersiniz... Birçok belkiler gibi sadece biriyle konuşup, bu insanlara el atabiliriz, bu dertleşmelerini ve o insanlara el yolda yapılması gerekeni atmalanm tekrar ricada ilgilüerden bekler, saygı ve bulunuyorum. sevgilerimi iletirim. Arahk ayının son haftası kısa bir seyahat için Ankara'da idim. Terminale gelmek için Kızılay'dan yola koyuldum. tasıdığı yolcu sayısı bu kadar sınırlı ve şehir hatlan vapurlanna göre 7 kat daha pahalı olan deniz otobüsleri ile kitle ulaşımına katkıda bulunduk demeleri hiç de inandıncı olmamaktadır. C. BAYKAL Orıaköyİstanbul Konuşurken, kimi zaman "H" harfi, üstüne basılarak kullanılır; hele öfke işin içine girdi mi duyguyu sözcüğe aktarmak için musikiye gerek vardır: Kahhhpe!.. "H" sessizdir; ama, A'nın yardımıyla rüzgârlanır, uzar, yankılanır: Şahhhsiyyetsiz herif!.. Ne yazık ki "şahsiyetsiz"\r\ öz Türkçesinde böyle bir olanak yok; "kişiliksiz" sözcüğünde hiçbir heceyi hırsla uzatamazsın. Yine de kişiliksiz, aşağılayıcı bir anlam taşır; kişilik ise insan olmanm gereğidir, onurudur. İnsanın var oluşuyla kişiliği doğru orantılıdır. Eski çağlarda kölenin kişiliği yoktu. İnsanın insanlaşması yolunda kişilik kazanması uzun bir tarihsel serüvendir. Ortaçağda "serf" derebeyi karşısında kişiliğini silmek zorunda değil miydi? Uygarlık geliştikçe bireyciljğin ortaya çıkması, bir rastlantı değil, bir ilerleme sonucudur. * Kişilik, insanların özgürlük ve eşitlik yolunda yürümesiyle gelişen bir kavramdır. • Bir siyahın beyaza başkaldırması ırkların eşitliği yolunda bir adımdır; ama, ırkçılığa karşı savaşımın içeriğinde insanın kişilik kazanması süreci yaşanmaktadır. Sömürülen halkların emperyalizme karşı savaşları, kitleselleşmeden önce, tek tek öncülerin başı çekmesıyle gündeme girdi; sonra ezilen uluslar alınlarını yükselttiler. Mustafa Kemal, bunun için yüreğimizde yaşar; boynu eğik olana, başını dik tutmasını öğretmiş, bize kişiliğimizi kazandırmıştır. Batılıya eşit gözle bakmayı, yılgın Osmanlıdan değil, Gazi'dan öğrendik. Sınıfsal ayrımların azalması, insanın kişilik yolunda yeni kazanımlanna yol açtı. Kişilik sahibi bir insan, çağımızda sermaye sınıfından birisi karşısında ezilip büzülmez. Patron, uygar dünyada bir kişiliğe sahiptir; ama, işçinin kişiliğinden ötede üstünlük taslarnaya başladı mı, çağdışına düşer, gerici kimliğine bürünür, Ortaçağ'a kadar yolu vardır. Ya işçi? Patronun karşısında "kişiliksiz" bir işçi, çağdaş bir emekçi sayılabilir mi? Sermaye iktidarı karşısında ezik büzük, boynu eğik, yalvar yakar bir sendika başkanı kişilikten yoksun değil midir? Bu adam, çağdaş demokrasiye layık mıdır? Bu adam, emekçinin hakkını korumaya mı yönelmiş, yoksa bir dilim ekmek için kapının zilini çalan dilenci ruhuna mı bürünmüş? * İnsanın kişilik yolunda onurunu kazanması kolay değildir; bir çaba işidir. Dilimiz bizim kişiliğimizin dışavurumu için bir araçtır. Eğer ben kendi dilimi yabancı dillere karşı savunamıyorsam, uygarlığın ulaştığı ufukları kendi dilimde vurgulayabilmekten yoksunsam, kişıliğim eksik kalır. Eğer, bilimde, sanatta ve kültürde yaya kalıyorsam, kişiliğim öteki uluslar karşısında geriliyor demektir. Eğer özgür düşünceden ve eleştirel akıldan uzaklaşıyorsam ve başka bir devletin güdümünde yaşam aya razıysam, alnıma vurulacak damga iki sözcükten oluşur: Şahhhsiyyetsiz herif!.. Güdülmek; köleleşmek, insanlıktan istifa etmek demektir; yalnız kişinin sorunu değildir; toplumun, halkın, ulusun, devletin sorunudur. Bir ulus için bağımsızlık, uyarlığa eşit katılma olanaklarını sağlamak içindir. Eğer "karşılıkh bağımlılık" ıstiyorsan, önce bağımsız olmak zorundasın. Uşakla efendinin ilişkileri de karşılıklıdır; ama, eşit değildir Keyfimizden bir savaşım sürecinde değiliz; ister istemez bu uğraşın içindeyiz. Kişilik savaşımıdır'bu... Türkiye'yi Amerika'nın 51'inci eyaleti ve kendilerini de bu eyaletin yöneticileri sanan "şar)s/yefs/z'1erin gün geçtikçe çoğaldığı bir toplumda yaşıyoruz; ve bu onursuzluğa katlanamıyoruz. Çünkü kişiliksiz insan, var c'""una ters düşer. MEHMET ERCAN TOS Bursa T.C. ADANA 4. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ ESAS NO: 1988/223 KARAR NO: 1988/826 C.ŞAV.ESAS NO: 1988/2229 HÂKİM: Doğan Ertan 15223 C.SAVCI YRD.: Metin Uzun 20864 KÂTİP: Muzaffer Ulutaş DAVAC1: K.H. SANIK: Bekir Bebe: Ali ve Gülçin oğlu, 1961 d.lu, Siverek ilçesi Hacıömer Mah. H: 814'te n.k.olup, halen Adana Anadolu Mah. 1042 sk. no: l'de oturur, evli, 3 çocuklu, okur yazar, sabıkasız, fırıncı, T.C. İslam. SUÇ: Noksan gramajh ekmek imal etmek. SUÇ TARİHİ: 30.1.1988 Yukanda yazılı suçtan sanık hakkında mahkememize açılan kamu dayası mahkernemiz esasma kaydı yapılıp incelendi. G.DÜŞÜNÜLDÜ: Suç tarihinde sanığın işlettiği Anadolu fırımnda noksan gramajh ekmek imal ettiği iddia, 30.1.1988 tarihli ceza tutanağı, sanığın tevil yollu ikran ve dosya kapsamı ile sabit olmuştur. Sanığın suçunu ikrar etmesi takdiri azaltıcı sebep olarak kabul edilmiştir. Hüküm: Sanığın eylemine uyan TCK.nun 363/1. maddesi gereğince 6 ay hapis ve 10.000 lira ağır para cezası ile tecziyesine, TCK.nun 59'uncu maddesi gereğince cezasının 1/6'sı indirilerek sanığın 5 ay hapis ve 8.333 lira ağır para cezası ile tecziyesine, Sanığın kişisel özelliğine ve suçun işleniş biçimine göre 647 S.K.'nun 4/1. maddesi gereğince 1 gün 300 lira olmak üzere hürriyeti bağlayıcı cezanın 45.000 lira ağır para cezasına çevrilmesine, TCK.nun 72. maddesi gereğince aynı tür para cezalan toplanarak sanığın neticeten 53.333 lira ağır ı ara cezası ile tecziyesine, TCK.nun 4O2V2. maddesi gereğince karar özetinin gerekli ilan yaptırılmak üzere C.Sav.na gönderilmesine, 1.800 lira mahkeme giderinin sanıktan ahnmasına, Sanığın yüzüne karşı C.Savcısı huzurunda talebe uygun olarak ve kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 23.11.1988 Basın: 15236 EZGININ KONSER GINLÜGİ] EZGININ GINLİJĞÜ N TEK lafeçaktd 21 OCAK CUMARTESİ 21.00 YerBEVO6LU EMEK S İ N E M A S I 144 U 39 Blld Satif: Bcyojlu EMEKMODAKültur OrMköy KDItüı Merkezi 1JZÂCu GENEL DAGlTIM: MAJpR PLAKÇILIK T«l: 512 58 32 ÜNAL CIMIT SERAMİK HEYKEL SERGİSİ 17 Şubat3 Mart 1989 Devlet Güzel Sanatlar GalerisiMERSİN ADANA 2. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ ESAS NO: 1987/253 KARAR NO: 1988/566 C.ŞAV. E. NO: 1987/3221 Es. 1987/7281 Hz. HÂKİM: Rüştü Yalaz 12178 C. SAVCI YRD.: Metin Uzun 20864 KÂTİP: Sevim Bağnaçık MÜŞTEKİ: K.H. SANIKLAR: 1 Cemil Kalkan Şemsettin oğlu, Hayriye'den olma, 1958 D.'lu, Seyhan İlç. Hadırlı Köyü H: 154, C: 107/8, Sh: ll'de Nüf. kayıtlı olup, halen Adana ili Hadırlı Köyü'nde ikâmet eder, bekâr, serbest çahşır, T.C. vatandaşı. 2 Ahmtt Kadir Kespet Mehmet Lütfi oğlu, Ferdane'den olma, 1965 D.'lu, Seylan İlç. Döşeme Mah. H: 1368, C: 12/16, Sh: 94'te Nüf. kayıtlı olup, halen Adana ili Döşeme Mahl. 157 Sok. No 15'te ikâmet eder, bekâr, kasap, T.C. vatandaşı. 3 Yusuf Aknura Mehmet oğlu, Fatma'dan olma, 1963 D.'lu, Seyhan tlç. Merkez Mıdık Mah. H: 84 C: 34/4, Sh: 44'te Nüf. kayıtlı olup, halen Adana Merkez Mıdık Mah. 176 Sok. No: 20'de ikâmet eder, evli, 3 çocuklu, şoför, okur yazar, T.C. vatandaşı. 4 Ranuzan Furucu Mustafa oğlu, Ayşe'den olma, 1957 D.'lu Tarsus İlç. Çırbıklılar Köyü H: 04, Sh: 14, C: 072/01'de Nüf. kayıtlı olup, halen Adana ili Sümer Mah. 591 Sok. No: 54 sayılı yerde ikâmet eder, boşta gezer, T.C. vatandaşı. MÜDAFİ AVUKATLAR: Av. Tevfik Mavideniz, sanık Cemil Kankan vekili. SUÇ: Kanara harici eşek kesmek, halkın sağhğma zararlı eşek etini dana eti diyerek satmak, bu suçtara iştirak. SUÇ TARİHİ: 9.5.1987 TEVKİF Tr.; 11.5.1987 sanık Cemil Kankan Hk. TAHLİYE Tr. 18.8.1987 Yukarıda açık kimlikleri yazılı bulunan sanıklar hakkında mahkememize açılan işbu amme davasının yapılan açık duruşması sonunda: Geregi diişiinüldü: Olay tarihinde sanıklardan Cemil'ın, Yusuf'a ait minibüs ile satın aldığı bir eşeği ıssız kesime nakledip kestiği, aynı vasıta ile kasaplık yapan diğer sanık Ahmet ve Ramazan'a para karşılığı sattığı, Ahmet ve Ramazan'ın eşek etini dana eti diye vatandaşlara sattıkları, dosya kapsamından anlaşılmış, sanıklardan Cemil'in TCK'nın 363/1,402/2. maddesi uyarınca cezalandırılmasına, ön ödeme nedeni ile 3285 S.K.'nın dolayı açılmış kamu davasının ortadan kaldırılmasına, Sanıklar Cemil Kalkan, Ahmet Kadir Kespet. Ramazan Furucu'nun haklarında açılan 3285 S.K.'nın 55. maddesi gereğince sanıklar tarafından ön ödeme yapıldığından bu yönden davanın ortadan kaldırılmasına, Sanıkların subut bulan eylemleri nedeniyle ayrı ayrı hareketlerine uyan TCK'nın 363/1. maddesi gereğince 6'şar ay müddetle hapislerine, 10.000'er lira ağır para cezası ile tecziyelerine, hapis cezasının 647 S.K.'nın 4'üncü maddesi gereğince beher günü 300 lira üzerinden hesap edilerek ve asli maddedeki para cezasının da ilavesi ile 64.000'er lira ağır para cezası ile tecziyelerine, Sanık Yusuf Akman'ın eylemine uyan TCK'nın 36361 maddesi gereğince 6 ay müddetle hapsine, 10.000 lira ağır para cezası ile tecziyesine, fiile muşareti nedeni ile TCK'nın 65/3. maddesi gereğince cezası yarı nisbetinde indirilerek 3 ay müddetle hapsine, 5.000 lira ağır para cezası ile tecziyesine, sanık hakkında verilen hapis cezasının 647 S.K.'nın 4'üncü maddesi gereğince beher günü 300 lira üzerinden hesap edilerek ve asli maddedeki para cezasının da ilavesi ile 32.000 lira ağır para cezası ile tecziyesine, TCK'nın 402/2. maddesi gereğince karar kesinleştiğinde masrafı bilahare sanıklardan alınmak üzere Izmir'de yayınlanan ve tirajı 100.000'in üzerinde bulunan bir gazetede ve ayrıca mahalli bir gazetede ilanı için kararın özetinin C. Savcılığı'na bildirilmesine, sanıklardan (7.300) lira mahkeme masrafının alınmasına, sanık Ramazan'ın yüzüne karşı, diğer sanıkların yokluğunda C. Sav. Huz. talebe uygun olarak verilen karar açıkça okundu, anlatıldı. 18.10.1988 Basın: 15246 T.C. KİRALIK BÜRO KATl Uluslararası firma 160 m2'lik mükemmel Maçka bürosunu, kira hakkını, taşmma nedeniyle devredecektir. Adresi: Maçka, Bronz Sok. 1/3 Başarı Apt. Başvuru 131 04 81 Ülkü Aydın T.C. ADANA 3. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ ESAS NO: 988/727 KARAR NO: 988 696 C.S.E. NO: 988/7825 HÂKİM: Eyüp Karataş 19695 C.S.YRD.: Metin Kun 27788 KÂTİP: Serap Bilgili DAVACI: K.H. SANIK: Abdüllatif Kirici: Ali ve Naile'den olma 950 D.lu Adana Yüreğir ilçesi Yavuzlar Mah H: 679 C: 054/08 S: 95'le nüf. kayıtlı olup halen Yavuzlar Mah. 477 Sk. No: 20'de oturur evli 4 çocuklu fırıncılık yapar okur yazar sabıkasız. SUÇ; Ticarete hile ve fesat karıştırmak. SUÇ TARİHİ: 16.8.988 Yukanda açık kimliği yazılı bulunan sanık hakkında mahkememize açılan kamu davasının yapılan açık yargılaması sonunda: GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Olay tarihinde sanık Abdüllatif Kirici'nin Yavuzlar Mahallesi'nde çalıştırmakta olduğu Taç ekmek fınnında noksan gramajh ekmek imal ederek satışa arzettiği, iddia, samğın tevil yollu ikran, ceza tutanağı, belediye encümen kararı ve tekmil dosya münderecatından anlaşılmış olmakla; Sanığın eylemine uyan TCK'nun 363/1. maddesi gereğince takdiren 6 ay hapis ve 10.000 lira APC ile cezalandırılmasına, sanığa verilen hapis cezasının bir gün karşılığı 647 S.K.'nun 4. maddesi gereğince takdiren 300 lira kabul edilerek ve para cezasına çevrilerek 54.000 lira APC ile cezalandırılmasına, TCK'nun 72. maddesi gereğince sanığa verilen para cezalan içtima ettirilerek neticeden 64.000 lira APC ile cezalandırılmasına, TCK'nun 402/2. maddesi gereğince karar kesinleştiğinde karar özeti C. Savcıhğı'na bildirilmek sureti ile masrafı bilahare hükümlüden alınmak üzere Ankara, tstanbul ve İzmir'de yayımlanan ve tirajı 100.000'in üzerinde bulunan gazetede, ayrıca suç yeri itibarı ile Ada/ıa'da yayımlanan mahalli bir gazetede derhal ilan edilmesine, (1200) TL. yargılama giderinin sanıktan tahsiline sanığa verilen para cezasının miktar ve neviine nazaran CMUK'nun 305/1. maddesi gereğince kesin ve talebe uygun olarak verilen karar C.S.Yrd. Metin Kurt huzuru ile sanığın yüzüne karşı açıkça okunup usulen anlatıldı. 7.12.988 Basın: 15249 T.C. ADANA 5. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ ESAS NO: 1988/503 KARAR NO: 1988/836 C.ŞAV.ESAS NO: 1988/5023 HÂKİM: Eyüp Karataş 19695 C.SAVCI YRD.: Metin Uzun 20864 KÂTİP: Mehmet Şahin DAVAC1: K.H. SANIK: Serdar Oktuna. Mustafa ve Nadide oğlu, 1964 d.lu. İçel ili Merkez Mesudiye Mahallesi H: 239 S: 29 C: 019/04 nüf. kyt. halen Adana Baraj Yolu 7. durak Abide Sitesi C Blok K: 2 N: 7'de oturur. Bekâr, okur yazar, TC, İslam, sabıkasız, un maraulleri imal eder. SUÇ: Noksan gramajh ekmek imal etmek. SUÇ TARİHİ: 26.4.1988 Yukarıda açık kimliği ve isnat edilen suç yazılı sanık hakkında Adana Cumhuriyet Savcılığı'nın 24.6.1988 tarih ve 1988/1054650232524 hz.esas ve karar sayılı iddianamesi ile mahkememize açılan kamu davasının yapılan açık yargılaması sonunda: G.DÜŞÜNÜLDÜ: Sanık Serdar Oktuna'nın çalıştırraakta olduğu Kurtuluş Mahallesi Ramazanoğlu Caddesi'ndeki Bekman Unlu Mamuller Fabrikası'nda noksan gramajh sütlü somun tipi ekmekler imal ederek satışa arz ettiği, fire hesaba katılsa dahi ekmeklerde noksanlık bulundu|u iddia, samğın tevil yollu ikrarı, ceza tutanağı, belediye encümen karan ve tekmil dosya münderecatından anlaşılmış olmakla, Sanığın eylemine uyan TCK'nun 363/1. maddesi gereğince takdiren altı ay hapis ve on bin lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına, sanığa verilen hapis cezasının bir gün karşılığı 647 sayılı yasanın 4. maddesi gereğince takdiren 300 lira kabul edilerek ve para cezasına çevrilerek elli dört bin lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına, TCK.nun 72. maddesi gereğince sanığa verilen para cezaları içtima ettirilerek sanığın neticeten akmış dört bin lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına, TCK.nun 402/4. maddesi gereğince karar kesinleştiğinde, karar özeti C.Savcılığı'na bildirilmek suretiyle masrafı bilahare hükümlüdcn alınmak üzere Ankara, İstanbul, tzmir'de yayımlanan ve tirajı yüz binin üzerinde bulunan bir garetede ve ayrıca suç yeri itibarıyla Adana'da yayımlanan mahalli bir gazetede derhal ilan edilmesine, (6O0) TL. yargılama giderinin sanıktan tahsiline, Sanığın verilen para cezasının miktar ve nevine nazaran CMUK.nun 305/1. maddesi gereğince kesin ve talebe uygun olarak verilen karar C.Savcı Yrd.sının huzuru ile sanığın yokluğunda açıkça okunup usulen anlatıldı. 1.12.1988 Basın: 15237 T.C ADANA 1. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ ESAS NO: 1988/743 KARAR NO: 1988/818 C.SAV.HZ.NO: 1988/16849 HÂKİM: MEHMET SÜRGİT 16546 C.SAV.YARD.S1: UĞUR AKGÜL 17788 KÂTİP: YAŞAR ÖZDEMİR DAVACI: K.H. SANIK: MUSTAFA ÇELİK: Hüseyin ve Hüzna oğlu 1963 doğumlu Diyarbakır ili Bismil ilçesi İsali köyü H: 1 C: 51/01 S: Ol'de nüfusa kayıtlı olup halen Adana'da Şakirpaşa Mah.si 1099 Sokak N: 96'da oturur evli 1 çocuklu okur yazar sabıkasız Aksaray fınrunı işletir. TC. tslam SUÇ: Eksik gramajlı ekmek satmak. SUÇ TARİHİ: 19.7.1988 KARAR TARİHİ: 8.12.1988 Eksik gramajlı ekmek satmak suçundan sanık Mustafa Çelik hakkında mahkememizde yapılan duruşması sonunda; GJ).: Sanığın hadise tarihinde işletmekte olduğu Alsaray fınnında noksan gramajlı ekmek imal edip satışa arzettiği iddia belediye zabıiası tarafından tutulan zabıı münderecatı ve sanığın tevilli ikran ile subuta erdiğinden hareketine uyan TCK. 2891 sayılı kanunla değişik 363/1 Md.si gereğince takdiren 6 ay hapis ve 10.000 lira ağır para cezası ile mahkumiyetine, Suçun işleniş tarzına göre sanığın verilen kısa süreli hapis cezası 647 sayılı yasanın 4/1 Md.si gereğince takdiren 300 lira 1 gün hesabı ile ağır para cezasına çevrilerek ve TCK. 72. Md.si gereğince sanığın aynı neviden olan ağır para cezalan toplanarak neticeden ALTMIŞ DÖRT BİN LİRA AĞIR PARA CEZASI OLARAK İNFAZINA, 1598 sayılı yasayı değiştiren 2890 sayılı yasanın ek 3. Md.si delaletiyle TCK. 402/2'Md.si gereğince karar özeti masrafı bilahare hükümlüden alınmak üzere İstanbul'da yayınlanan ve tirajı 100.000'nin üzerinde bulunan bir gazetede ve ayrıca Adana'da yayınlanan mahalli bir gazetede derhal ilan edilmek üzere karar örneğinin C. Savcılığına tevdiine, Aşağıda dökUmü yaalı (1800) lira yargılama giderinin sanıktan tahsiline, Sanığın yüzüne karşı Savcı Yrd.sı Uğur Akgül huzuru ile talep veçhile ve 3355 sayılı yasa ile değişik 647 sayılı yasanın 4 ve CMUK. 305 Md.leri gereğince kesin olmak üzere verilen karar usulen ve alanen tefhim olundu. 8.12.1988 Basın: 15248