Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER tırılırdı. Milyonlarca genç işsiz bırakılır, üniversiteyi bitirenlerin, turistik tesislerde garson olması büyiik bir sevinç kaynağı olurdu. Hükümetler, en önemli kamu hizmetlerini bile borçlanarak yürütür; iç borçlar bütçenin yarısını götürür, dış borçlar "düyunu umumiye" benzeri bir konuma yükselirdi. Ülke, her geçen gün, daha pahalıya alır, buna karşılık dışarıya daha ucuza ürün satar, giderek yoksullaşırdı. Iş bununla da kalmaz, ülkenin en güzel ve verimli yerleri parsellenir ve yabancılara satılırdı. "Çanakkaie geçilmez" ya da "Boğaz Türkün boğazı" diyenkrin boğazlanraası sağlarur; Boğaz'ın en güzel yerlerine yabancılar yerleşirdi. Ülkenin bankacılığını büyük ölçüde yabancılar yürütür, yabancı satış mağazalan her yanı kaplar,' köşe başlannı yabancı sermayeli hamburgerciler tutardı. Yerli malı kullanmak ayıp sayüır, ülkenin her tarafında yabancıların ürettiği mallar satılırdı. Kurtuluş Savaşı yitirilseydi, ülkenin, eğitimöğretimi de buna göre düzenlenirdi. Bir kısım Türkçe sözcüklerin kullanılması yasaklanırken, lngilizce ve Arapçanm toplumda yaygınlaşmasına çalışıhrdı. En iyi üniversiteler savaşı kazanan tarafın diünde, (lngilizce) eğitim yapar ve bunu bir övünme nedenı sayardı. Yoksullann, işçilerin, köylülerin çocuklannın, daha çok dinsel kurslara gitmeleri sağlanırdı. Devletin en üst makamlannı işgal edenler, yerli öğretmenlerde "iş olmadığını" belirtir, bununla birlikte, dışarıdan öğretmen getirilmesi yoluna gidilirdi. Ek olarak, dışarıdan getirilen öğretmenlere ve öbür uzmanlara, başka sömürge ülkelerinde olduğu gibi, yerülere verilenin dörtbeş katı ücret ödenirdi. Öğretmenlerin kendi meslekleriyle ilgili bir dernek bile kurmalanna izin verilmezdi. kemizi seçerlerdi. Kurtuluş Savaşı yitirilseydi, devletin radyo ve televizyonu, yabancılann çıkarlannı savunur, sürekli biçimde yabancı dizilere yer verirlerdi. O kadar ki, Birinci Dünya Savaşı sırasında Ingilizlerle işbirliği yapan Suudilerin ortakhklan Çanakkaie zaferiyle ilgili programlan hazırlar, şeriat propagandası yapar ve bu savaşın önde gelen komutanı Mustafa Kemal'den hiç söz etmezdi. 30 Ağustos'un zaten anılacak yanı oimazdı, ama Malazgirt'i de anan olmazdı. Kurtuluş Savaşı yitirilseydi, bir taraftan yönetimin üst makamlanna getirüenlerin uluslararası ihalelerde uygun biçimde davranmalan sağlanır, öte yandan da emekli olan sivilasker üst bürokratlar yabancı sermayeli ortaküklarda yüksek ücretle iş bulurlardı. Bir kısım gazete başyazarlan, yabancı sermaye sözcülüğü yapardı. Kurtuluş Savaşı yitirilseydi, ülkenin çıkarını savunanlar, yurtseverler ve sömürüye karşı çıkanlar işlerinden atılır, tutuklanır, hapsedilir, yurtdışına sürülür ya da öldürülürlerdi. Güvenlik güçleri, solcu avına çıkar, işçi sendikaiarının, derneklerin ve öbür sivil toplum örgütlerinin yoğun baskı altına diınması yoluna gidilirdi. Toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılması engellenir, düşünürler, yazarlar, çizerler baskı altına alınırdı. 8 EYLÜL 1988 Kurtuluş Sa \ aşı Yitirilseydi Kurtuluş Savaşı yitirilseydi, ülkenin ekonomisi, eğitimi, kültür ve sanat yaşamı yabancıların çıkarlarına uygun biçimde düzenlenir, bu sürece karşı çıkanlann yok edilmesi yoluna gidilirdi. Bir karabasan ki sormayın, iyi ki Kurtuluş Savaşı'nı İcazandı ulusumuz. Bakın, bu kötülüklerden (!) uzak, demokrasi kahramanı yöneticilerle "nurlu ufuklara" koşup duruyoruz!.. PENCERE Prof. Dr. YAKUP KEPENEK Bağımsızlık savaşımızı simgeleyen günler, 19 Mayıs'tan, 23 Teramuz'dan, 4 Eylül'den, 23 Nisan'lardan geçerek 30 Ağustos utkusuyla 9 Eylül'de kesin sonuca ulaştı. tzmir'in kurtuluşu, Türklüğümüzün kurtuluşuydu. Yannki 9 Eylül ulusumuza kutlu olsun. Kurtuluş Savaşı yitirilseydi neler olurdu? Kurtuluş Savaşı yitirilseydi, öncelikle, ülkenin ekonomisi, büyük ölçüde yabancılar tarafından yönetilirdi. Kalkınma planları VVashington'da, uluslararası sermayenin temsilcilerı ya da Dünya Bankası uzmanlannca hazırlanırdı. Savaşı kazananlar, Türkiye'nin ağır sanayi kurmamasını öngörür, yerli üretimin küçük el sanatları, tarım ve hafif sanayiye dayalı olmasını sağlardı. Uluslararası tekelci sermayenin temsilcileri, köylüye verilecek kredilerin miktarını saptar, yatırımların hangi sektörlere yapılacağını belirlerdi. Yabancüara olan borçlann ödenmesi için ödünler verilir, devletin elindeki fabrikalann, ulaştırma araçlannın ve limanlann satılması yoluna gidilirdi. Üstüne Ustlük, devlet ekonomik kuruluşlanmn nasıl satılacağı, satış fiyatı ve satışın kiralere yapılacağına da yabancılar karar verir; yabanalara bu büyük "hizmetlerinden" dolayı büyük paralar ödenirdi. En büyük baraj, köprü, yol ve liman yapımı işleri yabancı sermayeye verilir; büyük otelleri, dinlenme tesisleıini ve kumarhaneleri bile yabancılar işletirdi. Kurtuluş Savaşı yitirilseydi, yerli para pula dönerdi. Türk Lirası değerini yitirir, işlemlerin dolar ya da öbür yabancı paralarla yapılması sağlanırdı. Varhklılar, birikimlerini yabancı para olarak bankalara ve lsviçre bankalanna yatırırdı. Büyük otellerin, lokantalaıın tarifeleri, lüks semtlerin ev kiraları dolar üzerinden saptanırdı. Sonuç Sömürgelerdeki gibi... Kurtuluş Savaşı yitirilseydi, işçi ücretleri, memur maaşları ve köylünün ürettiği tarım ürünleri fiyatları, sömürgderde olduğu düzeyde tutulurdu. tşçiler, aldıkları her üriinü, dolar üzerinden, Avrupa'daki fiyatlarına göre alır, ancak kendileri, Avrupa'da geçerli ücretin onda biri bir ücretle çalış özetle, Kurtuluş Savaşı yitirilseydi, ülkenin ekonomisi, eğitimi, kültür ve sanat yaşamı yabancılann çıkarlarına uygun biçimde düzenlenir, bu sürece karşı çıkanlann yok edilmesi yoluna gidilirdi. Bir karabasan ki sormayın, iyi ki Kurtuluş Savaşı'nı kazandı ulusumuz. Bakın, bu kötülüklerden (!) uzak, demokrasi kahramanı yöneticilerle "nurlu ufuklara" koşup duruyoruz!.. Yabancılann çıkarian... Ey halkım yine de sana, 9 Eylül'de utkuyla soKurtuluş Savaşı yitirilseydi, ülkenin belirli yer nuçlanan Kurtuluş, kutlu olsun, Kurtuluş Savaşı'lerinde yabancılann askeri üsleri bulunurdu. Ya nı 9 Eylül'de noktalayanları unutma. Yine de seni bancılar, zehirli çöplerini dökecek yer olarak ül o anlayış kurtaracaktır. Trabzon Lisesi'nde din bilgisi hocası Recep Efendi, on ikinci sınıfın programına göre "Kitabünnikâh" (dini evlenme ve bcşanma) kurallannı okutuyordu. Öğrencilerden Hıfzı, bir gün ayağa kalkıp sordu: Milli mücadele cihat mıdır? Yıl 1922'ydi... Hoca öfkelendi: Sen, dedi, talebesin; böyle şeylere karışma!.. Hem otur yerine bakayım. Oysa sorunun önemi büyüktü; çünkü vereceği yanıt Recep Hoca'nın Ankara'dan mı İstanbul'dan mı yana olduğunu ortaya koyacaktı. Yine bir gün, Recep Hoca, zifaf (gerdek) konusunu anlatırken Arapça dualar okuyarak sureti haktan görünüp çirkin ayrıntılara girdi. Hıfzı yine ayağa kalktı: Bağışlayın Hocam, diye sordu, bu anlattıklarınız Kuranı Kerim'de var mıdır? Vardır... Hıfzı, 18 yaşın ataklığıyla hocayı bozdu: Olamaz... Ne biliyorsun? Çünkü benim bildiğim kadarıyla Cenabı Hak, böyle süfli şeylerle uğraşmaz. Recep Hoca: Çık dışarı!.. Hıfzı dışarı çıkmadı. Öğretmen "dine, Kuran'a küfretmek ve öğretmene karşı gelmek" suçlarını işlediği gerekçesiyle ve okuldan kovulması istemıyle öğrencisini müdüre rapor etti; ama amacına ulaşamadı. Küçük Hıfzı'nın bu yoldaki ilginç serüveni daha önce başlamıştı. Liseyi bitirmeden hayata atılmış, ilk açıldığı günden başlayarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde görev üstlenmişti. Çocuk yaşta kendisini Ulusal Bağımsızlık Savaşı'nın Meclisi'nde bulan küçük Hıfzı, daha sonra Cumhuriyet Türkiyesi'nin Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'su olacak, 1920'lerde girdiği yolda duraksamaksız yürüyecek, 20'nci yüzyılı boydan boya katederek bugüne ulaşacaktı. Hocayı ben ilk kez İstanbul Hukuk Fakültesi'nde görmüştüm. O kürsüdeydi, ben öğrenci sırasında. O anlatıyordu, biz dinliyorduk. Velidedeoğlu, pırıl pırıl bir mantıkla konuyu açıyor, yalın bir dille en karmaşık sorunlan saydamlaştırıyordu. Yalnız derslerinde değil, bütün kitaplarında ve yazılannda, bu aydınlık gorülür, insanın gönlüne ışık serper. Oğrencilik yıllarımda hiç aklıma gelir miydi? Hocam Hıfzı Veldet'le Cumhuriyet'te, aynı sayfada, yan yana yazmak onuruna erişeceğimi düşünebilir miydim? * Ne var ki birkaç haftadır Hıfzı veldet Velidedeoğlu'nun yazıları çıkmıyor. Hoca hasta. iyi biliyorum ki hocam, şimdiye dek bir sürü hastalık geçirmiş, hepsini de yenmiştir. Bedenine saldıran, kimi zaman da yerleşen hastalıklara karşı yaman bir savaşımcıdır hocam; bu alanda bir gerillaya benzer; önce düşmanını yakından tanımaya çalışır^ nelerin düşmana yaradığını, nelerin kendisine güç taşıdığını ada» makıllı öğrenir; sonra uzun süreli, uzun soluklu bir savaşı göze alır. Ancak bu kez düşman sanıldığından daha güçlüymüş, kurnazmış, inatçıymış; hocamı sarstı; en sonunda Hıfzı Veldet, yazılarına bir süre ara vermek zorunda kaldı. * Bencilliğin güzeli olur mu? Olur... Okurun yazarına dönük bencilliği güzeldir. Hıfzı Veldet hastaymış; umurumda değil. Ayağının acısıyla geceleri kıvranıyormuş; bana ne!. Uykusozluk canına tak demişse, ne yapalım efendim!.. Sabah akşam içtiği ilaçlardan midesi tersine mi dönmüş? Haydi canım sen de... Pazar günü gazeteyi açtığımda, ben, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nun yazısını okumak istiyorum. Hocam, bir an önce şu hastalığın sırtını yere vur; al guzelim kalemini eline... Okurun Bencilliği ARADABIR TURGUT ALPAGUT Emekli Kur. Albay OKURLARDAN Tek ders sınavları dönem sornı yapılsın 1. dönemden kalan tek ders, öğrencilerimizin üzerinde 2. dönem boyunca "Bu dersi veremezsem okuldan atılacağım" stresini yarattığından bu döneminde Üniversitelerimize büyük umutlarla gönderdiğimiz şanslı basansızhğına neden olmakta, öğrencilerimizin ve biz veülerin ya da 2. dönemin basansızltğına gerekçe maddi ve manevi birçok olmaktadır. sorunlan olduğu gerçeği inkâr edilemez. Bizler çocuklanmızm Bu olumsuzuıklann giderilmesi ağır maddi ihtiyaçlannı için her yıl sonu yapılan tek taştmaya çalısırken, öte yandan ders sınavlannm dönem sonu onca emeğin ziyan olduğu yapılması ile öğrencilerimize "okuldan atılma durumu" ise yeni bir imkân tanınabileceği gerek bizleri gerekse gibi hem de 2. dönem boyu çocuklanmızı ağır maddi ve stresten kurtanhmş daha manevi kül/ete sokmaktadır. başanlı olacaklan bir ortam ÜniversiteUrimizde uygulanan hazırlanmıs olacaktır. eğitim sistemi güz ve banar Aynca önceki yıüarda olmak üzere bir yıl içerisinde birbirinden bağımsız iki dönem yukandaki nedenlerden dolayı halinde yapılmaktadır. Oysa 1. her dönem sonu tek dersten kalıp da okullarından dönem sonucunda tek dersten kalan bir öğrencinin 2. dönem uzaklastırümış olan öğrencilerimize bir defaya sonrasında yapılacak olan tek ders sınavında basansız obnası mahsus olmak üzere dönem sonlan için yeni bir sınav hakkı halinde (öğrenci bu dönemi tanmması en büyük almak zonındadır) bu çok beklentüerimizdendir. gereksiz bir yükümlülük ve boşa giden bir zaman kaybıdır. MEHMET ERTÜRK/İZMÎT kanaldan giderse cevabt haftalar sürermiş) 2 hafta sonraya gün verdiler. Tekrar gittiğimde maalesef adı 1962 yıltnda tstanbuVda geçen bordronun sigortah olarak çahsmaya bulunamadığını söylediler. başladım. Bilahara aynldıktan En son 4.8.1988'de SSK sonra 1968 ve 1969 yıllannda thtiyarlık Sigortası'nca aynı yine tstanbuVda konu hakkında (1987/3. dönem Karayollan 'nda görev yaptım. prim bordrosu için) yazılan Son kez yine Istanbul'da 1974 yıhndan 1987'ye kadar 13 sene yazıyı naçar ulastırdım. Yine 15 gün sonrasına gün atıldı. resmi devlet dairesinde hizmet Artık tahammülüm kalmamtştı. verdim. Müdür muavinine çıkıp 1988 mart ayı başında durumu anlattım. tlgili servisi emeklilik talebinde bulunup harekete geçirdi, ancak bu da işlemleri başlattım. yetmedi, zira nisan 1988'de Aradan iki ay geçtikten sonra resmi işyerimden gönderilen durumu öğrenmek için resmi zimmetle teslim edilen gittiğimde son yıllann bazı evrakı bulamıyorlardı. dönem primlerinin bulunmadığı Acaba bu kabil yerler ve yazıyla Beşiktas subesinden denetlenemez miydi? istenildiği bildirildi. 4 1962 yümdan 1987 yılına kadar kilometrelik mesafeye evrakm sadece bir vilayette ve de son gelmesi aylar sürdü. 15 yılt bir isyerinde (resmi Akabinde 1987 yılının 3. dairede) çaltştım. (Demek ki, dönem prim bordrosunun değişik birkaç ilde prim olmadığı tarafıma bildirüerek ödeseydim, ölünceye kadar elime tutuşturulan yazıyı emekli olamayacakttm.) mecbur olmadığım halde 1 Temmuz 1988 günü Beşiktaş'a FUATAKALIN Ortaklar Cad. elden götürdüm. (Resmi 3 Mecidiyeköy / tst. 25 yühk hizmetin mühâfatı bu mu? Toplum Örgüsü Toplum, eski dilde cemiyetin karşılığıdır. Genellikle toplum ile halk birbirine kanştırılır. Toplum, başta kendi kendini korumak ve sürdürmek olmak üzere birçok temel çıkarlannı gerçekleştirmek için işbirliği yapan insanlardan oluşan, göreli bir sürekliliği olan, genellikle belli bir coğrafyasal yeri ve ortak kültürü bulunan, çok ya da az ölçüde kurumlaşmış bir karmaşık ilişkiler bütünüdür. Halk ise aynı ülkede oturan ve ortak çıkartan birbirine bağlı kişilerin tümüdur. Bu tanımlamaları yaptıktan sonra gelelim toplum örgüsüne. Toplum örgüsünü kumaşa benzetmek olasıdır. Kumaşın dokunuşunda ipliğin kalitesi, sık ya da seyrek dokunuşu, rengi, deseni ve dokumadaki ustalık önemlidir. Toplumda da toplum içindeki sosyal sınıflar, yaşama düzeyi, gelenek ve âdetler, din faktörü, inanışlar toplum örgüsünü oluşturur. Türk toplumunun örgüsünün temelinde Osmanlı toplumunun izleri kendisini hissettirir. Sanayi devrimini gerçekleştiremeyen Osmanlı toplumu, sert ve otoriter bir dinin çerçevesinin oluşturduğu statik ve statü toplumu olarak kalmıştı. Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Mustafa Kemal'in bOyük devlet adamlığı toplum örgüsünü değiştirerek padişahlıktan cumhurıyete geçişi sağlarnış, demokrasi, devrimler, bağımsızlık, laiklik, toplum örgüsünün yeni dokusu olmuştu. Atatürk'ün ölümünden sonra rahmetli ismet İnönü'nün de bu yotdaki gayretleri küçümsenemez. Bayar ve Menderes dönemi, toplumsal yapıda emperyalizme karşı olma ilkesini, laikliği, Atatürk'ün titizlikle üzerinde durduğu, 'askerleri politikaya sokmama' ilkesini davranışlarıyla bozarak ülkede askeri mudahaleler döneminin açılmasına neden olmuştu. Aynca toplum 'her mahallede bir mılyoner yaratma' çabasıyla çıkara ve kaderciliğe itilmişti. Toplum örgüsündeki bu dejenerasyon 19651971 döneminde de sürerek 12 Eylül ve sonrasında doruk noktasına varmıştır. Toplum kabuk değiştirir gibi çıkar ve yığın toplumuna dönüştürüldü. Çıkar toplumunun bireyi, kendi bencilliği içine kapanan, başlıca çıkarı kişisel olan, bir şey almadan vermeyen, almak için bütün yolları deneyen kişi haline geldi. Böylece bireylerin kolektif davranışları ortadan kaldırılarak toplumun özü yok edildi. Yığın toplumu demiştik, birbirinden kopmuş, kolaylıkla güdülen, beraberlikten yoksun, çözülmüş toplum demek istedik. Toplum örgüsü ile oynamada ANAP iktidan sosyal sınıfları ele alarak işe başlamıştır. "Dış itibar" lafını durmadan yineleyenler, sosyal sınıfların birbirine karşı olan itibarını yok ettiler. Bilimsel olarak sosyal sınıflar itibar dereceleri farklı gruplardır. Ortadirek aldatmacası yanında daha iyi yaşam tarzı isteyen sınıflar milliyetçiliğe ve dine yöneltilerek uyutulmuştur. Boylece belirli bir sınıf palazlanırken, öbürleri ekonomik zorluklar altında ezilmişler ve aşağılık kompleksine itilmişlerdir. Aşağılık kompleksi pasifleşme demektir. Örgüsü değişen toplumun rüşvete, çıkara, hayali ihracata karşı çıkma gücü azalmış, yerine adamsen" decilik egemen olmuştur. İşçi ve emekçi sınıfının sendikal hakları sınırlanmış, kendi sınıflarının partilerini kurmaları yasaklanmış, demokrasi teraneleriyte seçimde oy kullanmayanlardan para cezası alınmıştır. Buna karşılık toplum içinde sağcı muhafazakâr, sağcı liberal, solcunun her çeşidi, mukaddesatçımilliyetçi çıkarcılığı benimseyenler bir bayrak altında göbek bağı ile birbirlerine sıkıca bağlanmışlardır. Bu bağlantının ekonomisi açıkpazar, ideolojisi de Türkİslam sentezi olmuştur. Çoğunluğu fakir ailelerin çocukları olan, teknik okullan bitiren, dış ülkelerde mesleki eğitim gören, çabuk zenginleşmenin yollarını iyi bilen, meslekleri dışında ekonomiye meraklı, giyim kuşama, lükse, sosyetik yaşama düşkun, "kendileri ve aileleriyte atlı spor, tenis kulüplerine giren", poiitik yaşamlarında Amerikan yöntemleri ile uzmanlar kullanan, TRT ekranını çok seven, lüks uçakları, yazlıkları ile mavi boncuklu, bütün harcamalannı toplumun sırtına yükleyen yeni bir yönetici tipi ortaya çıkmıştır. Bu yöneticiler devamlı olarak dini katalizör olarak da kullanmaktadır. Kadınlar dini eğitimden geçirilerek doğacak çocukların eğitimi bile planlanmıştır. Ekonomik ve sosyal yönden baskı altına alınan toplum, bulunca şükreden, bulamayınca sabreden insanlar haline dönüştürülmüş, seçimlerde vaatlerle avutulmuş, ellerindeki oylar çok ucuza kapatılmıştır. Seçim için ayakkabı dağıtılırken, sağ tek verilmiş. düdüklü tencerenin kapağı ve ayakkabının sol tekinin seçim sonücuna göre verileceği söylenmiştir. Şimdi ise vaatler birbirini takip etmektedir. Referandum beyaz ve kahverengine bürünmüş, Allah'tan, kırsal kesimin sevdiği pembe ile dinci kesimin yeşili akla gelmemiştir!.. Referandum ve arkasından seçime girecek muhalefet, toplumsal değişmenin önemini dikkate almalıdır. İktidar, elindeki bütün ekonomik gücü "parababaları, hayali ihracatçılar dahil" seferber edecektir. Bireyde görülmeye başlanan bilinçlenmeyi sosyal içerikli partiler uyandırarak, bozulan toplum örgüsünü onarabilirler. Aksi halde kendi düşen ağlamaz. O IBRAHİM ERGUN ERDEM (19601986) Yaşamın onurumuz, ölümün kanayan yaramız oldu. Saygıyla anıyoruz. tNSANLIK ONURU İŞKENCEYİ YENECEKTtR Işkence sözlesmesinin imzalanmasına rağmen işkenceci yöneticilerjn halen görevde bulunması, Viransehir ve Derik emniyetlerince sorgulaması yapılan DERVİŞ SAVGÂTın öldürülmesini beraberinde getirdi. Olayı kınıyor, gereken işlemlerin yapılmasını istiyoruz. TbtukİD ve HukUmlU Aileleri Yardımlaşma Dernefi ANMA TAYAD ÎRFANDEMÎR (Bahriye) Bizi tarifsiz acılar içinde bırakıp, zamansız gidişinin 6. yıldönümünde seni, her geçen gün daha da anan sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz. "MAVI DÜNYA'YA GÖNÜLVERENLER... ÖN SEÇİME ÇAĞRI Yerleşmiş geleneğimize uygun olarak ve grubumuzun tstanbul Barosu başkan adayını belirleyebilmek amacıyla 9.9.1988 Cuma günü ön seçim yapılacaktır. Oy verme işlemi, 6.9.1988 günlü toplanuda oluşturulan (Av. Erdoğan Şengezer, Av. Benal Karakaş, Av. Osman Ergin) üç kişilik bir kurulun gözetim ve denetiminde uygulanacaktır. Saat 9.30 ile 18.00 arasında, (adliye yakımndaki SSK dispanseri bitişiği), Sultanahmet, Peykane Cd. No: 44'teki ÜNLÜTÛRK İŞ HANI'nın üçüncü katında bulunan Av. Haluk tnanıcı ve arkadaşlanna ait avukatlık bürosuna gelerek, Baro kimliğini gösteren meslektaşlarımız oylarım kullanacaktır. Saygıyla duyururuz. (19318.9.1982) EŞİ: HASAN DEMİR ÇOCUKLARI: FATMAYUNUSÎSMETMECİT EYLÜL 1988" Denizde ve Evinizde" SAYI:53 TEŞEKKÜR Yakalandığım amansız hastalığımı yerinde teşhis eden ve beni yeniden hayata kavuşturan tstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Servisi Şefı ÇACDAŞ AVUKATLAR GRUBU Doç. Dr. DENİZ SARGEVa yattığım süre içerisinde yakın alakalarını esirgemeyen ORTAOKUL MEZUNLARINA BMC SANAYİ VE TİCARET A.Ş/DEN MESLEK FIRSAT1! Çıraklık öncesi egitimden geçirilerek fabrikamızın tesviye, metal işleri, döküm ve dizei motor tamirciliği bölümterine yetiştirilmek üzere çırak alınacaktır. Başyuru Koşulları: • TC vatandaşı, • 15 Nisan 1973 ve daha sonraki tarihlerde doğmuş, • Ortaokul mezunu (son sınıftan takıntılı veya lise tasdiknameli), • Vücut yapısı ve şağlığı mesleğin gerektirdiği özelliklere uygun, • Ailesiyle birlikte İzmir'de ikamet ediyor olmak. Gerekli Belgeier: • Velisinin düzenleyeceği başvuru dilekçesi, • Öğrenim belgesi (diploma, kayıt sureti veya liseden gelenler için tasdikname), • Nüfus cüzdanı ve muhtardan onaylı sureti, • ikametgâh kâğıdı, • İyi hal kâğıdı, • 4 adet vesikalık (4,5x6 cm) fotoğraf. İsteklilerin velileri ve belgeleriyle birlikte kayıt yaptırmak üzere en geç 23 Eylül 1988 Cuma günü saat 17.00'ye kadar: Kemalpaşa Asfaltı, Pınarbaşı Kavşağı İZMİR adresindeki fabrikamız Eğitim Merkezi'ne başvurmaları gerekmektedir. Barbaros Bulvan 35 BEŞİKTAS TEL: 1S8 49 27161 10 74 161 82 26 KADIKÖYTEL 336 16 60 Dr. ALİ TUTAR'a servis hernsirelerine ve tüm personele, her gün telefonla arayarak sağlığımı soran değerli meslektaşlanma, Sayın TSYD yöneticilerine, yakınlarıma, eve kadar zahmet edip gelen doktorum Saim Bey'e, hastaneye çiçek gönderroe lütfunda bulunan sevgili meslektaş ve arkadaşlarıma, iyi dost Erdoğan Anpınır'a ve Çetin Gürel'e içten teşekkürlerımi borç bilirim. ASAF AYÇIL İngiltere'de AuPairlik organizasyonu bizım işimizdir. Derin Limited Şirketi. 1158 53 42 4213 68 67 SATIUK KAT Basınköy'de deniz ve göl manzaralı boş kat satılıktır. Tel: 512 52 14 MALİYE VE GÜMRÜK BAKANLIĞI PERSONEL GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN 1) Maliye ve Ciümrük Hakanlıgı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı'nda boş bulunan Fransızca mütercım kadrolanna 657 sayılı yasanın 4. maddesinin (B) fıkrası uyannca sınavla sözleşmeli mütercim alınacaktır. 2) Sınava katılacak adaylarda aranacak şartlar; a) 657 sayılı Devlet Memurlan Kanunu'nun değişik 48. maddesinde yazılı genel şartlar a sahip olmak, b) Yüksekokul mezunu olmak, (Tercihen yabancı dille ilgili bir yüksekokulu bitirmek ve iyi derecede yabancı dil bildiğini belgelemek kaydıyla), c) Fransızca dilini çok iyi derecede bilmek, d) Yapılacak yazılı ve sözlü sınavlarda Fransızcadan Türkçeye ve Türkçeden Fransızca diline çeviri yapabilmek, e) Erkek adayların askerlikle ılişkisı bulunmamak, 3) Sınavlara katılmak isteyenlerin en geç 12.9.1988 günü saat 17.30'a kadar bir dilekçe, öğrenim belgesi örneği, 2 adet fotoğraf ve yabancı dil bildiğini belirtir bir belge ile birlikte Maliye ve Gümrük Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü'ne şahsen başvurmaları gerekmektedir. 4) Sınav 15.9.1988 Perşembe günü saat 10.00'da Ankara'da yapılacak olup, sınav yeri ayrıca adaylara bildirilecekür. Basın: 27278 Merhum Mehmet Ali ve Merhume Behiye Can'ın oğlu, Şener, Yener, Soner ve Sümer'in babaları, Muallâ, Semra, Aysel'in kayınpederi, Selda, Burak, Argun, Burcu, Berk, Tankut'un sevgili dedeleri, merhume Bedriye Can'ın eşi, VEFAT Emekli Oğretmen kaybettik. Acımız sonsuzdur. Merhumun cenazesi 8.9.1988 perşembe günü öğle namazını takiben Karacaahmet Mezarhk İçi Camii'nden kaldırılarak, Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. Tanrı rahmet eylesin. MAHMUT CELALETTTN CAN'ı AİLESİ Not: Çiçek gönderilmemesi, dileyenlerin TEV'ye bağışta bulunmaları rica olunur. BMC SANAYİ VE TİCARET A.S.