18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 EYLÜL 1988 * * • • CUMHURİYET/13 Arsa alaıılan dikkatL ANKARA (ANKA) Yargıl a y Birinci Hukuk Dairesi, gayri menkul alım satım, devir ve miras işlemlerinde, komşu kayıtlarla denetlenemeyen tapu kaydımn, bir anlaşmazlık çıkması halinde tek başına sorunu çözmeye yeterli olmadığına karar verdi. Yargıtay'ın karara bağladığı davada, kendisine miras kalan bir yurttaş, aynı yer üzerinde komşularının hak iddia etmeleri üzerine mahkemeye başvurdu. Yerel mahkeme, davacı yurttaşın sunduğu tapu kaydına dayanarak, komşularının hak iddialannı reddetti. Davanın temyiz aşamasında Yargıtay Birinci Hukuk Dairesi, eksik soruşturma gerekçesiyle yerel mahkemenin kararını bozdu. 8. Ulusal Müzik Yarışması Kiiltür Servisi M.S. Üniversitesi Devlet Konservatuvan ile IBM Türk Limited Şirketi, 2128 kasım tarihleri arasında bir piyano yanşması düzenledi. Mimar Sinan Universitesı'nın bu yıl piyano dalında tertiplediği 8. Ulusal Müzik Yanşması'nın birincisine 1 milyon 250.000 TL. tutarındaki ödülün yanı sıra Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı tarafından düzenlenen 1989 Uluslararası tstanbul Festivali'nde bir konser verme hakkı sağlanacak. İkinciye 1 milyon, üçüncüye 700 bin TL. tutarında ödüllerin verileceği yarışmada, ayrıca üç maıısiyona 400 biner TL. verilecek. 1958 ve sonrası doğumlulann katılabileceği yarışma için adaylar başvuru formu ilebaşvurudabulunabilecekler. Greyfurt kadar kamera Bu hafta San Diego'da başlayacak olan Amerikan Kupası'nda New Zeland yatı ve Stars and Stripes adlı katamaran yanşacak. Bir televizyon şirketi bu heyecanlı mücadeleyi izleyebilmek için teknelere greyfurt buyüklüğünde 7 kamera yerleştırdi. (Fotoğraf: AP) kanlan eşyaları buyük ilgi topluyor. Sanatçının en çok ılgı çeken eşyalarından bin olan dev ayakkabıiarı, İngılız ayakkabı üreticisi Stepheu Griggs satın aldı (Fotoğraf: Reuter) İngiliz şarkıcı Dev ayakkabılar heby's tarafındanElton John'un Sotaçık arttırmaya çı gisini çekiyor. Bu parka yapılan bir oku! gezısinde ikı küçük kız buyük bir neşeyle park alanı içersinde koşup oynadılar. (Fotoğraf: Reuter) Seul yapılacağı Olimpiyata doğru,olimpikOlimpiyatlannın herkesin ilalanlar Kore'de OLAYLARIN ARDINDAKI ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Necdet Ünığ (Baştarafı 1. Sayfada) tarafından Danıştay'da Başbatirmiştir. kanlık aleyhine açılan 200 milyon Başkanm şu tümcelerinin al liralık tazminat davasında, Başbatı özellikle çizilmelidir: "Devle kanlık, savunmasını sundu. Datin benimsediği ve uygulamak nıştay 10. Dairesi'ne ve Üruğ'un ta olduğu toplumsal, siyasal ve avukatlanna gönderilen savunekonomik model ne olursa ol mada, raporun, dönemin MİT sun, hukukun işlevi ve toplum Güvenlik Daire Başkam Mehmet sal yerihep aynıdır. Ama huku Eymür tarafından "hiçbir makam kun yokluğu, bilinmemesi ya da ve şahıstan emir almadan kişisel biUnmemezlikten gelinişi ve ki takdiri ile" hazırlandığı ve "hiçmi zamarı uygulanmıyor oluşu bir isn'hbari değeri olmadıgı" bilveya sağlıklı bir yapıya ve işler dirildi. Davarun MİT'in bağlı olliğe kavuşturulmaması pek çok duğu Başbakanlık aleyhine değil, toplumsal, siyasal ve ekonomik raporu hazırlayarak " s u ç " işledirahatsızlığm doğmasına, top ği belirtilen Mehmet Eymür haklumsal banşın bozulmasına, gi kında açılması gerektiği dikkat cederek toplumda bir güven buna kilen savunmada, raporu "dışalımı ve kaba kuvvetin yerleşip nya sızdıran" kişinin Eymür olyaygınlaşmasına, eninde sonun duğu açıklandı. Dava konusu da pek çok değerin ve toplum olan tazminatın Necdet Üruğ'un düzeninin alt üst olup yıkılma uğradığı "manevi" zararı ve "leessnrii" karşıîayıp karşılamasına neden olur." yacağı konusunda Başbakanlığın Türkiye'de çok tehlikeli bir "kuşkulanrun" bulunduğu belirumursamazlık geçerlidir. Hükti tilen MtT raporu savunmasında, metin başında bulunan kişi, Başbakanlık, Necdet Üruğ'un adı "Anayasa bir kez ihlal edilirse, etrafında dolaşan "istihfamların bir şeycikler obnaz" diyebilmek ortadan kaldınlraası gerektigine" tedir. Hukuk, sanki gereksiz bir inandığını açıkladı. Savunmada, ayakbağı, fuzuli biryükmüş gi Ü r u ğ ' u n uğradığı zararın, bi düsünülmektedir. Bu tehlikeli "Üruğ'la ilgili olarak MtT rapogidişin hızı artmaktadır. Hukuk, runda yer alan iddiaların gerçek para kazanmanın, köşeyi dön dışı olduğunun kesinleşmesi ve menin ve ekonomik kalkmma gerçeğin kamuoyuna açıklanmanın engeli gibi görülmektedir. sı suretiyle" giderilebileceği ve bu Çağdaş hukukun evrenselliği konuda halen Başbakan Turgut unutulmaktadır. Insan Hakları Özal'ın talimatıyla yürütulmekte Suzleşmesi'ni rafa kaldıran bir olan bir "tahkiknnn" sonuçlarıhukuk anlayışının günümüzde nın Necdet Üruğ'a ve kamuoyugeçerli olmadığını, çoğu kişi ya na duyurulacağı açıklandı. bilmiyor ya bilerek yadsıyor. Üruğ da, davanın sürdüğünü, bu aşamada bir açıklama yapmayaCumhuriyet Türkiyesi'nde, cağını söyledi. GERCEK Başbakanlık: Suçlu Eymür Üruğ'un avukatları Yüksel Esin ve Zeki Güngör'e iletti. Başbakanlığın 6 sayfalık ve 111026552/31990 sayı numarah savunmasında, "Danıştay'ın davayı esas ve görev açısından reddetmesi gerektiği" görüşü savunuldu. Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Burhanettin Mumcuoğlu imzasını taşıyan savunmasımngiriş bölümünde, MtT'in gorev ve yetkilerini belirleyen 2937 sayılı MlT Müsteşarlığı Kanunu'nun "Milli tstihbarat Teşkilatı'nın görevleri" başlıkh 4. maddesinde yer alan "teşkilat görevleri" sayıldı. MlT'in kanunda belirtilen görevleri dışında hiçbir şekilde kullanılamayacağına değinilen raporun giriş bsmından sonra dava konusu belgelerle ilgili şu görüşler dile getirildi: gönderilen bir yazıyı bizzat imzalamayı uygun bulmuştur. Yazı, Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürliiğu çıkışlıdır. Başbakanlık adına genel miıdür, müsteşar yardımcısı veya müsteşar tarafından imzalanması mürnkün olan bu yazıyı Başbakan bizzat imzalamayı tercih etmiştir. Esasen Sayın Başbakan tarafından imzalanan yazı bilgi mahiyetinde olup yeni bir konu getirmediğinden müstakilen dava konusu edilemez. Bu davanın, yargı mercii, Ankara tdare Mahkemesi'dir." Yukanda açıklanan durum muvacehesinde, dava dilekçesinde iddia olunduğu şekilde gerek MtT Müsteşarlığı, gerek Başbakanlık açısından bir hizmet kusurunun varit olmayacağı ve MİT'te görevli olmak dışında konu ile ilgili herhangi bir yetki ve hüviyeti olmayan kişinin tamamen kişisel olarak yaptığı çalışmadan dolayı Başbakanlığın hizmet kusuruna istinaden sorumlu tutulamayacağı tabiidir. Etüdün ve bilgilerin kamuoyuna duyurulması da hazırlanmasında olduğu gibi etüdü hazıriayanın kişisel sorumluluğunu gerektirir. Etütte Necdet Üruğ hakkındaki iddialann ispatı keyfiyeti de gene etüdün hazııiayıcısına ait olup MtT Müsteşarlığı ile ilgili bir yönü yoktur. Bahse konu etüdün hazırlanmasında teşkilat arşivinden ve bazı dokümanlardan yararlanıldığı hususu, Mehmet Eymür'ün iddiaları arasında olmakla beraber, kendisinin gizli arşive nasıl ulaştığı ve bunun sızmasına ne şekilde sebep olduğu ayrıca tetkiki gerektiren ve dava ile ilgisi olmayan bir husustur. Çünkü teşkilat arşivi teşkilatın yasal görevleri için tutulur ve bu amaçlar için kuliamlır. Her türlü bilgi arşivde kaldığı, yasalara uygun kullanıldığı ve kamuoyuna açıklanmadığı sürece suç unsuru teşkil etmez. Nitekim bu husus dava dilekçesinde de belirtildiğinden bu konuda da MtT Müsteşarlığı'na yönelik idari bir hatanın mevzubahis olamayacağı tabiidir." şa sızdınlmasına sebep olunması sonımluluğunun da tamamen etüdü hazırlayan şahsa ait bulunduğu tespit edilmiştir. Olayda idareye izafe edilebilecek bir tasarruf, dolayısıyla da hizmet kusuru yoktur. Zira: MİT raporu adıyla anılan ve çeşitli devlet kademelerine ve bazı basın organlanna postalanan belge ynkarda açıklandığı gibi bir MtT elemanının istihbarat değeri olmayan gayri resmi bir çalışmasından ibarettir. MİT'in çalışma usulleri uyannca birbirlerinden bağımsız çalışan elemanlann ilerde değerlendirilmek üzere her kaynaktan ham bilgiler toplamalan mutattır. Bu bilgiler, teşkilata özgü usüllerie ayıklanır, değerlendirilen ve kademelerden geçecek rapor halini alır. Yukanda belirtildiği üzere olaya neden olan belge bir elemanın kişisel ve henüz ön araşürma mahiyetindeki çalışmasından başka bir şey değildir. Ön etüd jıalinde bulunan, rapor haline gelmemiş resmi hüviyeti bulunmayan bir belge için açılmış bulunan dava, erken açılmış bir davadır. Halbuki iptal veya tam kaza davalan nihai bir idari işlem aleyhine açılabilirler." HABERLERİN DEVAMI UGUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) GOZLEM Raporu Eymür hazırladı Başbakanlığın savunmasında daha sonra Necdet Üruğ'un dava dilekçesinde yanıtlanmasını istediği sorulara yanıt verildi. Yanıtlarda raporu hazırlayan kişinin dönemin MtT Güvenlik Daire Başkam olan Mehmet Eymür olduğu açıklandı. Savunmada sorulara verilen yanıtlar ve MİT'ten gelen açıklama şöyle dile getirildi: Dava, hizmet kusuruna dayalı manevi tazminat davasıdır. Dava dilekçesinin cevaplandırılabilmesi için MtT Müsteşarlığı'ndan alınan bilgi ve belgelerden; a) Davanın mesnedini teşkil eden etüt, rapor veya dokümanın o tarihte MtT Güvenlik Daire Başkam olan Mehmet Eymür tarafından hazırlandığı, b) Mehmet Eymür'ün bu etüdü hiçbir makam ve şahıstan emir almadan kişisel takdiri ile kendi görevi dahilinde mütalaa ederek hazırladığı kendi ikrarı ile subut bulmuş olduğu, c) EtUdü hazırlayan Mehmet Eymür'ün ne çalışmaya başlarken ne çalışmalannı sürdürdüğü sırada ne de neticelendirdiğinde bu çalışma hakkında MtT Müsteşarlığı makamına hiçbir bilgi vermediği. d) Henüz taslak halinde sayılabilecek olan bu etüdü Mehmet Eymür'ün direkt MtT Müsteşan'na bağlı olmasına rağmen bağlı olmadıgı müsteşar yardımcısına ve cumhurbaşkanlığı kuruluşun Başbakanın tavrı "Dava konusu edilen belgeler, yukanda açıklanan mevzuat hükümleri uyarınca ve tamamen MtT'in kendi bünyesi içinde ön etüt mahiyetinde hazırlanmış belgelerdir. Başbakanlığın konu ile hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. 2575 sayılı Danışta) Kanunu'nun 24. maddesine göre Damştay, bu davaya bakmakla görevli değildir. Anılan madde hükmüne göre 'Başbakanca alınan kararlara karşı açılacak davalar' Danışta> 'ın görev alanı içindedir. Oysa huzurunuzdaki davada, davalı Başbakan deği\, Başbakanlık 'tır. Nitekim davacı da davasını Başbakan'a değil, Başbakanlığa yöneltmişrir. Her ne kadar dilekçesinde bu davranışına belirli gerekçeler göstermek çabası içinde ise de görevi belirleyen yasa hukmü şiipheye yer bırakmayacak kadar Yüksek Mahkemenin Başkam, açıknr. Aynca mahkemelerin göyeni adliyılın açıiıstnda gö'revi Kamuoyuna MtT raporu ola rev aynmı emredici kurallarla diini yerine getirmiş, uyanlanm rak yansıyan belgede yer alan zenlenmiştir. yapmıştır. Necdet Oruğ'la ilgili çeşitli iddiDileriz ki uyarılanlar, Yargı alar sonucu Üruğ, Başbakanlık Başbakanlığın davacının tay Başkanı'nm söylediklerini aleyhine Damştay 10. Dairesi'ne, 14.3.1988 tarihli yazısına verdiği anlayabilecek bir noktada bu 200 milyon liralık tazminat davası 13.6.1988 tarihli cevabı bizzat lunmaktadırlar; sağduyularını açmıştı. Üruğ'un davası sonucu, Başbakanın imzalamış olması soyitirmemişlerdir. Çtinkü çoğu Damştay, Başbakanlıktan konuy nucu değiştirmez. Başbakan, yazaman bu tür uyarıiarın değer la ilgili savunmasını istemişti. zıyı bizzat imzalamakla olaya verleri ancak iş işten geçtikten son Başbakanlık MİT raporula ilgili diği önemi göstermiş; devlete ra anlaşümaktadır. olarak hazırladığı savunmasını uzun yıllar onuria hizmet etmiş es• • • dün Damştay 10. Dairesi'ne ve ki bir genelkurmay başkanına Etüdü dışanya Eymür sızdırdı MİT raporunun "bir elemanın kişisel ve henüz ön araştırma mahiyetinde olan çalışmasından" başka bir şey olmadıgı anlatılan Başbakanlık savunmasında, raporu dışanya sızdıran kişinin de dönemin MlT Güvenlik Daire Başkanı Mehmet Eymür olduğu açıklandı. Savunmada konuyla ilgili şu görüşler dile getirildi: "Davacı bu ön çahşmalann kamuoyuna sızdınlmasını hizmet kusuru olarak nitelendirmektedir. Kammızca bu eylemi idareye bağlamak ve bir hizmet kusuru olarak nitelemek mümkün değildir. Her ne kadar bir idari ajanın görevinin gereği olmayan eylemlerin idareye mal edilmesi soz konusu olamaz. Kısaca ajanın göreviyle .bağdaşması mümkün olmayan eylemlerinden idare değil, ilgili ajan şahsen sorumludur. Dava konusu olay, bu ilkenin tipik bir örneğidir. Çok gizli olan ve kurum dışında kullarulması caiz olmayan belgeleri bu kuralı ihlal ederek hatta bu suretie bir suç işleyerek dışanya sızdıran bir ajanın eylemi idareye bağlanamaz. Zira suç teşkil eden bir eylemi, hizmetin gereği saymak mümkün değildir. Etüdü hazırlayan şahsın sorumlu tutulması ve davanın da adli yargıda ve adıgeçen hakkında açılması gerekmektedir. 3Davacı mümtaz bir kişiiiğe sahiptir. Teessüriinün giderilmesi amacıyla, dava ve talep olunan 200 milyon TL'nin bu zaran gidermeye uygun olup olmadıgı hususunda kuşkularımız vardır. Bize göre davacı açısından gerçek manevi tatmin, belgede anılan vakalann gerçek dışı olduğunun subuta ermesi ve bu gerçeğin kamuoyuna açıklanması suretiyle sağlanabilir. Diğer bir deyişle Sayın Üruğ'un ismi etrafında doğan istifhamlann ortadan kaldınlması gerekmektedir. Sayın Başbakan 13.6.1988 tarihli yazısında ve basına yaptığı açıklamalarda bu amaçla yeni bir tahkikat talimatı verdiğini büdirmiştir. Bu tahkikatın sonucu sayın davacıya da bildirilecektir. Manevi tazminat istemi, mağdurun zarannın başka hiçbir suretle telafisi mümkün olmayan hallerde geçerlidir. Talep edilen meMağın davacının teessüriinü gidermek hususunda uygun bir ilaç olup olmadıgı şüphelidir. Eğer önemli olan bu davanın kazanılması ve böylece davacının haklılığının bir adli kararla tescili ise bu takdirde sembolik bir dava açılmak gerekirdi. 200 milyon TL rakamının nasıl ve hangi ölcüye göre tespit edildiği tarafımızdan anlaşılamamıştır. Şu husus gözden uzak tutulmamahdır ki davacı lehine hükmolacak manevi tazminat, sadece idarenin kusurlu bulunduğunu ifade eder; yoksa danışta) karan belgede davaaya yapılan isnatlann doğru olup olmadığının kanıtını teşkil etmez. Bu hususlar sürdürülen tahkikal sonucunda açıklığa kavuşmadan kamuoyu gözünde islifham olarak kalmakta devam edecektir. Bu durumda erken açılmış bir dava ile 200 milyon TL'lik kanuni tazminat isteğinin hukuki mesnedi bulunmamaktadır." Etüt MİT'in değil Başbakanlığın savunmasında, aynca etüdün MİT tarafından haarlanmadığj konusunda da aynntılı açıklamalarda bulunuldu. Savunmada konuyla ilgili olarak şöyle denildi: "a) Davaya mesnet yapılan ve MİT'e mal edilmeye çalışılan etüdün, müşteşarlık makamının tamamen bilgisi dışında ve makamdan titizlikle gizknerek kişisel olarak hazırlandığı, b) Teşkilatın görevleri dışında kalan konulan kapsayan etüdün, belirli emir komuta zinciri içerisinde yazılmadığı, c) Yetkili kişilerin bilgisine ve imzasına sunulmadığı için hiçbir resmi niteliği bulunmadığı, bunun için de yasal olarak teşkilatı bağlamayacağı, d) Çalışmanın tamamen kişisel olduğu, e) Böyle bir çalışma yapılması için, MtT Müsteşarlığı'na ilgili makamlarca bir emir «erilmediği gibi müsteşarlıkça da bu konuda hiçbir kimseye emir ve rapor verilmediği, f> Etüdün hazırlanmasıyla yetkisiz kişilere bilgi verilmesi ve dı Ekonomide anlaşma siyasi komitede belirsizlik diği, 'Davos ruhu' Atina'da kıpırdadı öğleden sonra saat 15.30'da başlaması gereken oturum, Yunan heyetinin "daha hazırlanamadık" gerekçesiyle gelmemesi yüzünden yapılamadı. Program uyannca, Dışişleri Bakanlığı Müsteşan Nüzhet Kandemir'le Yunanistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Yannis Kapsis'in, dun akşam üstü saat 18.15'te ikili bir görüşme yapması kararlaşatırılmıştı. Ancak, Kapsis'in Ayasofya1 yı ziyareti sonrasında, İstanbul trafığinin gadrine uğrayarak geç kalması yüzünden bu ikili toplantı yapılamadı. Daha sonra, akşam saat 19.30'da, Papulyas ve Kapsisın de dahil olduğu Yunan heyeti, Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz'ın Taşkent adlı teknede verdiği yemeğe katılmak üzere Boğaz'da gezintiye gitti. Yemeğe işadamı Şarık Tara da katıldı. Dışişleri Bakanlığı çevrelerinden edinilen bilgiye göre, Yunan tarafı Davos ruhunun canlı tutulması konusunda kararh olmasına karşın, temel sorunlarda avantaj sağlamayı istediği için beh'rsiz davranmayı tercih ediyor olabilir. Buna karşılık, görüşmelere katılan bir Yunanlı diplomat ise "Önemli olan Davos ruhunu ve diyalogu canlı tumakür. Bu komite toplaııtılannda da ilerleme kaydedildi. Ancak, şu aşamada somut bir şe> söyleyemeyiz" şeklindeki sözleriyle durumu anlatmaya çalışıyordu. Bu arada, Yunanistan Dışişleri Bakanı Papulyas'ın, dün, Türk basımna açıklama yapacağı yolunda söz verdiğini öğrenen Turk tarafından bir yetkili is'e, "Papulyas, biice de çok söz vermişti" de Haber Merkezi Türkiye ve Yunanistan başbakanlarınıu Davos'ta vardıkları mutabakat uyannca bu hafta başında toplanan TürkYunan Ekonomik tşbirliği ve Siyasi Komiteleri, çalışmalannı tamamladılar. Ekonomik işbirliği komitesinin Atina'da üç gün süren yoğun çalışmalardan sonra taraflar, iki ülkenin bütün alanlarda işbirliği yapmasını öngören 7 sayfalık bir ortak bildiri yayımlarken Ankara'dan sonra dün tstanbul'da yapılan siyasi komite toplantısına buyük bir belirsizlik damgasını vurdu. Siyasi komiteye katılan Türk ve Yunan heyetleri çalışmalannı gece yansından sonra da sürdurdüler. di. Nitekim Papulyas, sözünü tutmadı ve göruşmeler henüz tamamlanmadığı gerekçesiyle Türk basımna açıklama yapamayacağını söyledi. Papulyas, dün ayrıca Fener Rum Patriği 1. Dimitrios'u ziyaret etti. Başbakan Turgut Özal'la ikili bir görüşme yaptı ve Cumhurbaşkam Kenan Evren tarafından da kabul edildi. e) Etütte yer alan konuların Milli tstihbarat Teşkilatı'mn ve dolayısıyla de Güvenlik Dairesi Başkanlığı'mn görevleri dışında olduğu cihetle, mezkur etüdün Milli Istihbarat Teşkilatı'nı bağlayan resmi niteliği olmayan ve tamamen Mehmet Eymür'un kendi görev ve arzusuna göre kaleme aldığı kişisel ve gayri resmi bir çalışma olduğu tespit edilmiş bulunmaktadır. Ekonomik komite Öte yandan Atina muhabirimiz Stelyo Berberakis'in haberine göre, Türkiye ile Yunanistan arasında ikili ekonomik, ticari ve kultürel ilişkilerin geliştirilmesi ile görevli ortak işbirliği komitesi Atina'daki çalışmalannı dun tamamladı. Komitenin üç gün süren görüşmeler sonunda yayımladığı ortak bildiri, Türkiye ve Yunanistan'ın gemicilik, ticaret, bankacılık, tarun ve turizm konuları başta olmak üzere pek çok alanda ikili işbirliğini geliştirmelerini öngörüyor. Türk heyetınin başkanlığını. Devlet Başkam Adnan Kahveci, Yunan heyetinin başkanlığınıysa Ekonomi Bakanı Panyotis Rumeliotis'in yaptığı ortak bildiride hukuksal, ekonomik, sınai ve teknik alanlarda yoğun işbirliği öngörulüyor. Komite çalışmalannın tamamlanmasından sonra açıklanan ortak bildiri uyannca, eylül ayının son günlerinden başlamak üzere Ankara ve Atina'da ikili ekonomik toplantdar düzenlenecek. Eymür: Rapordan müsteşarm haberi var ANKARA (Cumhuriyet Burosu) MtT'in eski Güvenük Dairesi Başkam Mehmet Eymür, "MİT raponT'nu dönemin MlT Müsteşan'nın emri uzerine yazdığmı açıklayarak "Hazırladığım rapor, MİT'teki usullere uygun olarak bazırlanıp müsteşariığa vekâlet eden ve aynı yetkileri yasaya göre taşıyan müsteşar vekiline sunulmuştur. Elimde bunu da kanıtlayacak belge mevcuttur" dedi. eder. Ve vekil bu sıire içinde müsteşariık yetkilerini kullanır. Bu raporun teşkilat dışındaki makamlara verilmesi benim sorumluluğumda değildir." Mehmet Eymür, rapora sızdıranın kendisi olmadıgı yolundaki görüşünü yineleyerek raporun başkası ve ya da başkalannca sızdırıldığını belirtti. Eymür, "MlT'teki bütün çalışmalar gibi bu rapor da resmi nitelik taşımaktadır. MtT'te Güvenlik Dairesi Başkanhğı'nca hazırlanan bir raporun gayri resmi diye nitelendirilmesi mümkün değildir" dedi. Başbakanlığın Damştay'a gönderdiği savunma dilekçesinde, kendisinin bu raporu dışanya sızdırarak suç işlediği ileri sürüldüğüne işaret eden Eymür, "Eğer suç işlediysem Başbakanlığın hakkı mda o zaman bir soruşturma açması gerekirdi. Böyle bir soruşturma açılmış değildir" dedi. Eymür, dilekçede kendisinden "ajan" diye söz edilmesi konusuna da dcğinerek "Bu dilekçeyi hazırlayanlar James Bond filmlerini çokça seyrediyorlar ve bu filmlerin etkisi altında kalmışlar. Bu anlaşılıyor. Benim, rapor hazırlanırken MİT'teki görevim Güvenlik Daire Başkam'dır. Devletin birinci derecede memuruydunı. MİT'te kadro dışı çalışan faaliyet elemanlarına verilen isim ajandır" diye konuştu. Eymür, hazırladığı raporun içeriğinin soruşturulmakta olmasının, "çakşmalarımızm ciddiyetini gösterdiğini" kaydederek Hiç biri hayal mahsulü değildir"dedi. Siyasi komite . TürkYunan Siyasi Komitesi1 nin, Davos mutabakatı çerçevesinde, ikincisi 5 eylül pazartesi günü Ankara'da, Dışişleri Bakanı Mesut Yümaz ve Yunanistan Dışişleri Bakanı Karolos Papulyas baskanhğında Ankara'da başlayan toplantısı dün gece geç saatlere kadar tstanbul'da sürdü. Siyasi komitenin dün sabah teknik düzeyde iki ayrı komisyonu halinde yapılan çalışmalanna öğlen saat 12.00'de ara verdi. Dün sabahki birinci komisyon toplantısında, taraflar, terorizm ve uyuşturucu madde kaçakçılığının önlenmesi için işbirliği, diplomatik misyon binalanmn yerleşim durumlanmn iyileştirihnesi konulannda ve okul kitaplanndan iki ülkeyi rencide edecek bölümlerin çıkartılması konulannda anlaşmaya vardılar. Ege"nin, uluslararası hava ve deniz sahasında karşıhkh "Güven arttırıcı önlemlerin" neler olabileceğinin tartışıldığı ikinci komisyon toplantısında ise haberin yayına hazırlandığı dün gece geç saatlere kadar herhangi bir ilerleme kaydedilemedi. Türk tarafı, Güven Arttırıcı Önlemler Manzumesi çerçevesinde, dün Yunan tarafı na Ege"de hava sahasında "Arzu Edilmeyen Kazalar ve Durumlann Önlenmesine" ilişkin bir dizi oneri sundu. Ancak, Yunan larafı dun öğleden sonra Türk tarafı na yanıtım vereceğini bildirmesine karşın, gının anayasada yer almasını da eleştiriyor. Askeri yargının görev alanı, "asker kişilerin görev sırasında ve görev nedeniyle işledikleri suçları" kapsamak üzere yeni baştan düzenlenmelidir. Askeri yargı, "askertem özgü" yargı olmalıdır. Bütün uygar ülkelerde böyledir. Askeri mahkemeler, ancak asker kişileri yargılarlar. Türkiye'de askeri yargı özellikle olağanüstü dönemlerde siyasal suçları yargılamak üzere kurulur ve bu dönemlerde sivilleri yargılarlar Bununla da yetinilmez; sıkıyönetim mahkemelerinin görevleri sıkıyönetim kalktıktan sonra da sürer. Bu da yetmez, DGM'lerde askeri yargıçlar görevlendirilir. Sayın Coşar, askeri yargı ile ilgili şu yorumu yapıyor: Askerliğin özünü nasıl bir emirkomuta ilişkisi oluşturur ise yargıçlığm özünü de hiçbir yerden, hiçbir kuruluştan ve kişiden emir almamak oluşturur. Yani birisinde bağımlılık, diğerinde ise bağımsızlık esastır. Askeri mahkemelerin sivilleri yargılaması "tabii hâkim" ilkesine aykırıdır. "Tabii hâkim", yargı konusu olan eylemden önce kurulu mahkeme demektir. Bu kurala uymayan mahkemeler ceza yargılaması hukukunda "olağanüstü mahkeme" olarak adlandırılırlar. Sıkıyönetim askeri mahkemeleri, yargılama konusu eylemden sonra kurulan mahkemelerdir. Bu nedenle sıkıyönetim mahkemelerini "tabii hâkim" ılkesi ile bağdaştırmanın olanağı yoktur. Söz gelişi, olağan dönemlerde kuruluşları ve çalışmaları suç sayılmayan parti, dernek ve sendikalar, olağanüstü dönemlerde, sonradan kurulan askeri mahkemeler eliyte yargılanıyor ve suçlanıyorlar. Bu yolla demokrasinin ve sivil toplumun güven celeri birer birer ortadan kaldınlıyor. Bu saptamaları yaparken bir de şu gerçeği de unutmamak gerekir: Bazı askeri savcı ve yargıçlar, olağanüstü dönemlerdeki bütün baskılara karşı direnerek yargı bağımsızlığım korumasını bilmişlerdir. Bir örnek verelim: 12 Eylül dönemine girerken Ceza Yasası'nın ünlü 141 ve 142'nci maddeleri, Askeri Savcı Turgut Gözen'ın istemi üzerine Deniz Albay Sucaettin Atakan, Duruşma Yargıcı Albay Levent Akyüz ve Yüzbaşı üye Kâzım Ozoktan oluşan İstanbul Sıkıyönetim Mahkemesi'nce anayasaya aykırılık savı ile Anayasa Mahkemesi'ne gönderilmiş, sivil yargıçlardan oluşan Anayasa Mahkemesi de söz konusu maddeleri oybirliği ile anayasaya uygun bulmuştur! 141 e 142'nci maddeleri anayasaya aykırı bulan İstanbul Sıkıyönetim Mahkemesi'nin üyeleri, sözünü ettiğimiz bu karardan hemen sonra görevlerinden alınmışlardır. Bazı askeri savcı ve yargıçların yapılan işkencelere karşı açtıkları davalar ve verdikleri kararlar da askeri yargı için övünç konusu olması gereken ömeklerdir. 12 Mart döneminde İstanbul Sıkıyönetim Mahkemesi Yargıcı Albay Remzi Şirin ve Refik Karaa'nın, 12 Eylül döneminde Ankara Sıkıyönetim Komutanhğı Askeri Savcısı Nurettin Soyer ile Yargıç Üstün Gunsan'm karşılastıkları baskılar henüz belleklerden silinmemiştır. Öyle dönemler ve öyle kararlar olur ki, yargı bağımsızlığı, giyilen üniforma ve sivil giysilerde değil, güvencesini doğrudan doğruya vicdanlarda bulur. Yargıtay Başkam, önceki günkü konuşmasında, yargı bağımsızlığı konusunda çok duyarlı bir başka noktaya daha deginmiştir. Yargıtay Başkam, "Hâkimler ve Savcılar Kurulu"nun yargı bağımsızlığı ve güvencesi ile bağdaşmadığını, yargıç ve savcı atamalarında Adalet Bakanlığı'nın etkili olduğunu söylemektedir. Coşar, bu gözleminde yerden göğe kadar haklıdır. Gerçekten de 1982 Anayasası ile yargı bağımsızlığı ve güvencesi yok edilmiştir. Yargıçlar, güvencesiz devlet memurları durumuna düşürülmüşlerdir. Yargıtay Başkam bu konuda yargıçlardan, özeleştiri yapma gereğinden söz ederek, "Kendi kusurlanmızı yürühükte olan bir yasanın yanlış bulduğumuz örtüsü ile gizlemenin de bir başka yanlış olduğunu" vurguluyor ve yargıçların bu olumsuz koşullara karşın özgürce karar vermelerini istiyor. Burada da yargı güvencesinin vicdanlarda yer alması gereği bir kez daha anlaşılıyor Sayın Cosar'ın "eyleme dönüşmemiş düşüncenm suç niteliğinin ortadan kaldınlması" konusundaki düşünceleri de Türkiye'de çoğulcu demokrasiyi savunanların ortak özlemleridir. Umarız, Yargıtay Başkam Sayın Coşafm bu konuşmasından, kendilerine "liberallik süsü" verenler gereken derslerı çıkarırlar. ÇAIIŞANLARIN SORULARISORUNLARI Yılmaz Şipal Memur, memur emeklisi, BağKur, BağKur emeklisi, SSK emeklisi ve işçilerin tüm sorulanna yanıı veren kitap. Ederi 1700 lira (KDV içinde) Çağdaş Yaymlan, Türkocağı Cad. 39/41 CA ĞA L OĞL V//S TA NBUL "MİT raporu"nun kamuoyunda geniş yankılar yaratmasından s o n r a i s t e cliği bir devlet dairesine tayin edilebileceği istemiyle kendisine başvurulmuş olan ancak bu öneriyi kabul etmeyip emekliye ayrılan MlT Güvenlik Daire Başkam Mehmet Eymür, Cumhuriyet muhabirleriyle, Başbakanlığın Damştay'a gönderdiği cevap dilekçesinde yer alan konular üzerinde konuştu. Eymür, resmi incelemede Başbakanlık Mufettişleri'ne bu raporu, o dönemin MİT Müsteşarı Korgeneral Hayri Ündül'ün şimdi MSB Müsteşarıemri üzerine kaleme almaya başladığını ifade etti. MtT Müsteşarlığı'na hazırlanan rapor konusunda bilgi vermediği yolundaki savunmamn da gerçekle bağdaşmddığını söyledi. "BAKO olayı"yla birlikte yoğunlaşan söylenti ve haberlerin topluca değerlendirilmesi amacıyla bu çalışmaya başlanıldığını anlatan Eymür, özetle şöyle dedi: "Musteşanm Korgeneral Hayri (jndül. Ankara dışında bulunduğu sırada kendisine Müsteşar Yardımcısı Hiram Abbas vekâlet İNSAN HAKLARI DERNEĞİ İSTANBUL ŞUBESt Şubemiz 2. Olağan Kongresi 10 Eylül 1988 gunü 10.0017.00 saatlerı arasında Aksaray tnci DüğUn Salonu'nda (dernek binasının yanı) yapılacaktır. üyelerimize duyurulur. Not: Davetiyelerde Aksaray Inci Düğün Salonu yanlışlıkla tnci Sineması yazılmıştır. Düzeltir özur dileriz. KONGRE DUYURUSU İHD İSTANBUL ŞLBESİ NORAMİN İŞÇİLERİNE DUYURULUR 8 Eylül Perşembe günü saat 11.00'de sendikamız binasında tüm Noramin işçilerinin katılacağı bir toplantı yapılacaktır. LASPETKİMİŞ İSTANBUL ŞUBESİ YÖNETİM KURULU Not: Maslak'tan saat 10.30'da otobüs kalkmaktadır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle