28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 EYLÜL 1988 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURÎYET/5 Eren Eyuboğlu'yla Bedri RahmVyi birleştiren insan sevgisiydi A/UJ6AN DEMR DlVOP 1,2,3 H1ZL1 GAZETECİJVECDETŞEA YA}IHPAK\ KlZI Vcn/EMEZSİN • KiMSEYE 0i fiSKE Ortak dilleri, yapıtlamydı VEDAT GÜNYOL inkiler değil mi? Şöyle diyor Eren: "Garip bir biçknde oraya çöküverdi. Çok hoşuma gitti: Rahat oturdu... Baklım yakışıklı adam..." Ağabeyi Sabahattin'in bursunu paylaşarak Fransa'ya gelen Bedri Rahmi, o karşılasmadan sonra, Lothe'un atölyesinden ayrılmaz olur. Aynı yaşlardaki iki gencin, resim tutkusuyla perçinlenen ateşli aşkı, sonradan Romanya ile Türkiye arasmda karşılıklı gidip gelmelerden, mektuplaşmalardan geçe geçe daha bir alevlenerek 1936'da îstanbul'da bir evlenmeyle mutluluğun doruğuna ulaşır. Evliliğin ilk yılları sıkıntılı geçer. Genç âşıklann aileleri bu evrek karakalemde, gerek sulu ve yağlıboyada ilk olarak sanat dünyasına sokan ErenBedri çifti olmuştur diyebilirim. Eren için artık tek yurt vardır. O da Türkiye'dir. Eren, 1939'dan 1946'ya kadar Romanya'daki ailesinden haber alamaz. Nazilerin çizmeleri altında kalır bir süre baba yurdu. Bu ara Eren'in annesi ölür, haberi olmaz. Ağabeyleri cephelerden cephelere koşuşturulmuşlardır. Savaş sonrası, çok sonrası Eren'le Bedri giderler Romanya'ya. Ama Romanya artık Eren1 in Romanyası değildir. O, Türkiyelidir artık. Mehmet Eyuboğlu'nun dediğine göre, Eren, son gün SOK YAPÎTLARIMOAN B I R I Resimlerınde politikadan uzak kalan Eren Eyuboğlu, ölümünden bir yıl öncesinden başlayarak toplumsal konulara yönelmişti. Son bir yıl içinde gerçekleştirdiği bu tür yapıtlar, Turkiye'nin yürekler acısı durumuna tutulan karamsar birer aynaydı sanki. göçtüğümde Bedri'ye şöyle diyeceğim: Otobiısü kaçırmamışız. Çünkü, bizim hatta çalışan otobüs 30 Ağustos 1988'de, büyük resyokmus. Bu otobusu bekleyen yolsam Eren Eyuboğlu'nu, Küçükyacu da yokmuş. Bugun artık iyice lı'nın denize bakan bir tepeciğinbiliyonım. Herkesin kendi otobiıde, sevgili eşi Bedri Rahmi'nın, sasü var... Ben kendi yolumda iierdeliğiyle saygı uyandıran mezanliyorum!.." nın yanı başında toprağa verdik, sanatına, insanlığına, onurlu yaEren'le Bedri çifti, dünyada eşişamına saygı ve sevgi duyan bir ne az, çok az rastlanır bir çift. Ikidost kalabahğıyla. si de ressam hem de büyük ressam. Ikisinin de otobüsü ayn. PeEren (Iren derlerdi ona) Roki, nasıl anlaşıyorlar diyeceksiniz. manyahdır. Varhklı bir ailenin, beOnun yanıtını, yine F. Edgü kanaşi erkek, beşi kız çocuğundan bilıyla, Eren'den dinleyelim. Şöyle ridir. Bir din okulunda, rahibelediyor Eren: "Yaşım ilerledikçe şurin disiplinli eğitiminden geçip, nu görüyonım: Anlaşma ancak Yaş kentinin Giizel Sanatlar Akasoyut bir düzeyde. yaratı düzeyindemisi'ne kapağı atar "Oh. dünde gerçekleşebilir. Lothe'un atölya varmış" diyerek. A.kademiyi yesinde yetmiş iki buçuk milletten 1929'da bitirir bitirmez, Paris'e Geçen hafta yitirdiğimiz ressam Eren Eyuboğlu'yla sanatçı ya da sanatçı adayı vardı. yollanır, resim alanmdaki güçlü Bedri Rahmi Eyuboğlu 'nun ortak dili yapıtlarıydı. Bunların çoğunun kendi aralannyeteneğini daha bir güçlendirmek Çizgi, leke, renk. Bunların birleşmesiyle yaraîılan bir da anlaşabilecekleri ortak bir dil için. Paris'te Uk uğrağı, ünlü Andde yoktu. Ama gene de tartışır ve Tİ Lolhe'un resirn atölyesi olur. dil. Ikisini de birleştiren asıl önemli nokîa, insan sevgisiydi. Eren de, Bedri de, resimi insanda, insanı da anlaşırdık birbirimizle. Çünkü Andre Lothe, daha ilkten, ondapek fazla sözcüğe gereksinimimiz resimde seviyorlardı. ki cevheri keşfetmiştir. Verimli bir yoktu. Bizim sözcüklerimiz, cümle yapımız ve gramerimiz, önüçalışma sürüp gider. Bir gün (1930 lerine dek, bunahmlı anlannda .•aşlarında olmalı), atölyenin ka lenmeye karşıdırlar çünkü. Ama, ağlaya sızlaya bir halk türküsünü müzdeki desenler, resimlerdi." âşıklar için samanlık seyrandır pısı çalımr. lçeriye bir genç adam Işte, Eren'le Bedri'nin ortak dili hep. Birbirlerinin sanatına olan çağınp dururmuş. O türku, gerigirer. Bu, on dokuzlannda, yakısaygıyla, kollarını sıvar, resim lerde kalan aile yuvasına olan öz yapıtlarıydı. "Yani, çizgi, leke, şıklı Bedri Rahmi'den başkası de dünyasına dalarlar balıklama. leme yaraşır bir ağıt niteHğinde ol renk. Bunlann birleşmesiyle yanığildir. Atölyede çahşan Cemal Güzel Sanatlar Akademisi'ndeki malı: "Bir incecik yolum gider Ye tılan bir dil..." Tolla'yu aramaktadır. Tollu o gün yandaşlarıyla birlikte, CHP'nin men'e / Ilgıt ılgıt kanım damlar Ikisini de birleştiren asıl önemli yoktur orada. Bu ilk karşılaşma sağladığı burslarla, Çorum'dan çimene / Öldügümü duyurmayın nokta, insan sevgisiydi. Eren de yı, karşılıklı buyük aşkm başladığı başlayıp Edirne'ye, Bursa'ya, da anneme." Bedri de resimi insanda, insanı da karşılaşmayı; Eren Eyuboğlu'nun ha ötelere uzanırlar fırçalarını kulEren'i, Bedrisi'nin yanında topZeynep Oral'a verdiği yanıttan lana kullana. Bir Anadoiu çocu rağa verirken, Ferit Edgü ile ön resimde seviyorlardı. Bu sevgi, dinleyelim (Miiliyet Sanat, 1 Ka ğu olan Bedri'nin, halk sanatlan celeri yaptığı bir konuşmadan Bçdri'yi şiirlerinde politikaya, topsım 1983): "Bedri Rahmi geldi. İş na, Anadoiu insanına olan tutku (Aralık 1980Kasıtn 1981, Eren lumsal eleştiriye yatkın bir düzete öyle duruyordu... Gördüğüın su Eren'i de sarar. Önceleri Cesau Eyuboğlu, albüra) şu sözler geldi ye getirebildiyse de resimlerinde herkeslen farklıydı. Bir garipti... ne'ın etkisinde olan Eren'le, yine aklıma. Bedri, 1960"lardan sonra, ikisi de politikadan uzak kaldılar. Cemal Tollu bugun yok, cnmaya önceleri Dufy ile Matisse'e gönlü sanatlannın, gelişen dünya resmi Ne var ki Eren, ölümünden bir yıl gelir dedim. Öyle olduğu yerde bir nü kaptırmış olan Bedri, ayn ay karşısında tükeniş noktasına var öncesinden başlayarak, toplumsal konulara yöneldi. Hiçbir yerde köşeye oturuverdi. Otunışu öyle rı biçemlerle özgün kişiliklerinin dığı kuşkusuyla, zaman zaman sergilenmemiş son yapıtları benhoşuma gitti ki..." Ama, Bedri damgasını vururlar resimlerine. "Kaçırdık mı otobiisii?" diye sode bu izlenimi bıraktı. Hele bir raeraklıdır. Kalkıp atölyeyi gezer TUrgut Zaim'le birlikte, ama apay rarmış. tablo var yürekler acısı. Arka ve oradaki üç resmi çok beğenir. rı biçemlerle Anadoiu görünümEren, Ferit Edgü'ye bu konuda planda kara çarşaflı bir kadın, ön Bu üç resim de Rumen kızı tren leri içinde Anadoiu insanını, ge şunlan söylüyor: "Öbür diinyaya planda telekızlardan, eşcinsellerden, orospulardan oluşan tıkış tıResim ve özgün baskılarmı sergileyen Süleyman Saim Tekcan: kış, kadınlı erkekli bir insan yığını. Sağ üst başta da, gözyaşları döken, kalpaklı bir Gazi Mustafa Kemal portresi, gözlerimın yaşına bak diyen. Bir başka tablo, elan hak ettikleri bir yerteri vardır" leri havada, sefil kıhkh bir adamın Süleyman Saim Tekcan'ın bugün Beyoğlu Vakko dört bir yanını sarmış, ağızları diyor. Sanat Galerisi'nde açılacak sergisinde soyut mağara karanhgında gözlerinden kompozisyonlardan oluşan özgün baskılarının yanı sıra Tekcan'ın son sergisinde, soyut acı okunan sürü sürü insan kafakompozisyonlarından oluşan öz sı. Bunların yanında, kara başörçeşitli tekniklerden yararlanarak gerçekleştirdiği 30 gün baskılan ile, çeşitli teknikler tüler ve giysiler içinde kadınlar, resmi yer alacak. yaygınlaşmasmı sağlıyor. Bir an den yararlanarak, çoğaltılmadan dört kişilik bir yoksul emekçi ya HAKAN DERMAN lamda Tekcan, atölyesini özgün tek olarak ürettiği otuz adet öz da köylü ailesinin, sofrasız sinisiz, gün resmi yer alıyor. Soyut gibi Yeni sezonla birlikte galeriler baskı sanatçılanna açarak geliş görunen, ama sanatçıya göre so kuru ekmek ve çorba başmdaki durumu. Işık yerine bir tutamlık mesine ve yaygınlaşmasına öncüde kıpırdanma başladı. Sergi mut olan, kendi kültürümüz için parlak kırmızı, gerisi koyu karanprogramları açıklanıyor, sanatçı lük ediyor. deki yaşatımızla ilgili konuları iş hk. lar sergilerinde yer alacak yapıtSüleyman Saim Tekcan'ın ser lemiş. Soyut yapıtlann içinde saklarını belirliyor, kimileri ise yeni gisi öncesi atölyesindeydik. Bir lı fîgürler sezinleniyor. Kimi özBütün bunlar, her yönden bubir şeyler daha katayım diye ça yandan sergide yer alacak özgün gün baskıiannda, minyatür ile nalım içindeki Turkiye'nin yürekbalıyor. Kısacası bir koşuşturma baskılannı incelerken, bir yandan çağdaş resmi bağdaştırmış. ler acısı durumuna tutulan karamcadır sürüyor. Bu canlı hareketin da bu daldaki bienallerden gelen sar bir ayna sanki. Ulkemiz sanatına eğitimci ve içinde, bir özgün baskı ustasının albümlere göz atıyoruz. Hemen Eren şöyle diyor Edgü'ye: "Dasanatçı olarak hizmet veren Süleyda sergisi var. Mimar Sinan Üni her albumde, özgün baskıyla uğha Romanya'da ikon kopyalan yaversitesi'nde öğretim üyesi olan raşan sanatçılanmızın yapıtlarına man Saim Tekcan'ın, söyleyece parken, resmin bir gerçeğin aynası Prof. Süleyman Saim Tekcan, ay rastlamak olası. Tekcan bu konu ği çok şeyleri olmalıydı hiç kuş olduğunu sezinler gibi olmuştum." nı zamanda çalışmalarını Çamlı da, "Dünya plastik sanatları içe kusuz: "EIli yaşıııa gelmiş bir saİşte, Eren, giderayak, toplumsal ca Sanat Evi'nde sürdurmekte. Bu risinde yerlerini ilk bulanlar, ka natçı için zaman çok kısalmış sa gerçeğimizin bir aynasını tutuyor atölyede, pek çok sanatçımız ya rikatür sanatçılanmız olmuştur. yümaJıdır. Türk sanatında, genç bize, bütün karamsarlığıyla. pıtlarını özgun baskıyla üreterek, Şimdi özgün baskı sanatçılanmı kuşaklar kiiltürel ve ekonomik beslenme ile desteklenerek, dünya sanatında ulaşmamız gereken hedefler belirlenmelidir. Otuz yıllık sanatçı ve eğitimci yaşamımda sanatçıyı yönlendiren, onun zaman kazanmasına, daba hızlı Kültür Servisi Stalin dönebir tempo ile, daha verimli çalış minde öldürülenler anısına dikimasına yardımcı olabilecek hiçbir lecek bir anıtın yapımı için oluşdestek görmedim. Bizim kaybet turulan düzenleme komitesi, uzun tiğimiz bu zamanı genç kuşak sa süredir sürgünde bulunan yazar natçılarının kaybetmemesi gere Aleksandr Soljenitzin'i komitede kir. Birçok sebep işi güçleştirmek yer almaya çağırdı. Devlete bağlı te, kısa insan yaşamının vcrimli olmayan komitenin sözcüsü AJekliğini düşıirmektedir. Görevimiz sandr Vaisberg, Soljenitzin'i komikendimize sansür koymadan, teye aJma kararının, haftalık " I i kaybettiğiraiz zamanları başkala teraturnaya Gazeta"da yapılan gerının kazanması için çalışmak ol niş bir kamuoyu yoklaması sonucu alındığım açıkladı. Kamuoyu malıdır." Tekcan'ın sanat eleştirmenleri yoklamasına katılanların büyük üzerine de goruşleri şöyleydi: bir bölümü, oyunu Soljenitzin'e "Uzun yıllar sanat dünyammn kullandı. "İlk Çember", "lvan Deiçinde oyun oynayanlar, ellerinde nisoviç'in Hayatında Bir Gün", düdükle hakemliği de kendileri "Kanser Koğuşu", "Gulag Takımyapmışlardır. Para ve çıkar yazı adalan" gibi kitaplaruı yazarı Solları yazarak Türk sanatseverleri jenitzin, 1974'te Sovyet yetkililer ni yanlış yönlendirenler, bugün tarafından "halk düşmanı" ilan sanatımızın hak ettiği saygınlığa edilmişti. ulaşamamasında büyük pay sahibidirler." Süleyman Saim Tekcan, sanatçılanmızın kendi değerlerine sahip çıkması gerektiğini belirtip, "Avrupalı ve Amerikalı sanatçıları kopya ederek, dünya sanatı içerisinde, Türk sanatına bir yer edinKültur Servisi şu sıralar mek olanaksızdır" diyor. Peki ya dünya turnesini sürdüren ünlü kimi galerilet? Bu konuda da gö pop şarkıcısı Michael Jackson, rüşleri şöyle: "Çağımızda, eskici turne sonunda sahneden aynlmayı lerden topladıkian tabloları, eski tasarhyor. Jackson'ın menaceri çerçevelere uydurarak, milyonlar Frank Dileo, "Bu, son turnemiz kazanan galericilerle sanatımız ça olacak. En iyisi ve en büyügü olğın içindeki yerini alamaz. Çağ masını istedik ve başardık da" dedaş galerilere ihtiyacımız vardır. di. Dileo, geçen eylulde Japonya1 Dünya bankaları ve dünya zen da başlayan ve aralık ayında Tokginleri arasında sayılmakta olan yo'da sona erecek olan turnenin KENDI KULTÛRÜMÜZ İÇİNDE Süleyman Saim Tekcan, son sergisinde, özel ve kamu kuruluşlarımız, Av Jackson'ı çok yorduğunu, ünlü soyut gibi görünen, ama kendine göre somut olan, kendi kültürümüz içinde rupa ve Amerika'daki ülkelerde şarkıcının bundan sonra zamanıki yaşantımızla ılgılı konuları ışlıyor Kımı özgünbaskılarında minyaturle çağ ki sanat müzeleri için yapılan öz nı film yapmaya ayıracağını söyveriyi yapmak zorundadırlar." ledi. daş resmi bağdaştırıyor. ÇİZGÎLÎK KÂMtL MASARACI AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKHA* GÜRSES TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 6 Eylül GULERIZ A6LANACAK HAUMIZ& 1952 'pe gUGÜU, NADİR. NAOI, CUMHUfiİYEr GA2ET&St'NDEKt SAŞYAZISlNOAfOZAN TEV&K FtK&Er'f .. KONU ALMIŞTI. İ9 AĞUSTt>STA 3?. ÖLÛM VILOÖNUMÜ NEPEAJİYJ.E AMILMASI GEGEKEM OZANIM UNUTULC>UGUNOAN saz EOEA/ NA&I? wcxf YAZISW/ ŞÖYLE SÜ&DÜfZMEKTEYOt "FİZGEr'İ Tx5RENLEGLE AA/MAY/, S/JS ZAMAA/CAZ FLORİNALI NAZfM ADET £D/A/A*/fT/. " ..."FLOIŞtrVALt ÖLOÜKTBN SONfZA FtK/ZET TOG.EMLE&İ CÜ>O/~ AbAMLA RIN AKLINA HIÇ. GELMEDİ. SiS ŞAI&.İNIN BAh/TSlZ KAOERİNI ÖNUMÜZE SEfZMESİ 8AK/MfA/PAA/, Su HADISEDE Bİft TKAJEDİ HAi/ASl SEZINUYENLE* 8ULUNABİLİR BEN, OAHA 2ıyAOE, , BİZİM Çağdaş galerilere ihtiyaç var 50 YIL Ö'NCE Cumhurıyel bir dil konuşmalarile bizim davamız arasmda münasebet yoktur. Bizim davamız, Türkiye'de türkçenin hâkimiyeti davasıdır. Hâkım dil, resmî dil demektir, umuma hitab eden dil demektir. Türk tabiiyetinde bulunan vatandaşlar, hususî münasebetlerinde istedikleri dili kullanabilirler. Fakat umumî hayatta türkçe esastır. Ne yaztk ki, yabancı memleketlerde yerleşmiş bulunan Türk Gençlik gazetesinin son tebaasmdan bazı yahudilerîn sayısında "tiirkçe konuşmak" sefarethaneler vasıtasile mevzuuna dair yazılan dikkaüe devletimize bile, meselâ okudum. Doğrudan doğruya fransızca, almanca yazılmış Atatürk inküâbmdan doğan istidalar verdiklerini ve daha yeni neslin millî bahisler tuhafı, bunlann muamele üzerinde gösierdiği hassasiyet gördüklerini birkaç sene evvel iftihara lâyıktır. Bir zamanlar, duymuştum. Beyoğlu mağazalannda yahudi Resmî münasebetlerde raslanan satıcı kızlarile frenkçe konuşan, pastahanelerde Rus hizmetçilere ihmalleri şöylece kaydettikten frenkçe derd anlatmağa çalışan sonra, artık sokakta gördüğümüz manzaraları Züppe ve mütereddi tipler yadırgamıyacağımızı gittikçe azahyor artık. Buna samyorum. Sokak, umumî mukabil, millî benlik duygusu tekumül etmiş, yapmak istediği hayatın başlıca sahnesidir. Bir dükkân tabelâsı, ancak umuma ileri hamleler için muhtaç olduğu kuvvet ve kudreti yalmz hitab etmek şartile orada yer alabilir. tlânlar ve her tıirlu damarlarındaki asil kanda neşriyat da öyledir. Bu gibi arıyan, kuvvetli bir gençlik yazılardaki gramer yanlışları, kütlesi kazamyoruzdilimize ve dolayısile millî Onun gür sesi, yarınki emniyetimizin başlıca esasıdır. benliğimize hürmetsizlik demektir. O yanlışları yapanlan Dil meselesi, öledenberi şiddetle cezalandırmak mülkî hepimizi meşgul eden bir derddir. Cumhuriyet ilan edileli ve beledî âmirlerin vazifesi olmak icab eder. on beş seneye yaklaştığt halde, Mağaza, lokanta, kazino gibi aramızda hâlâ tiirkçe bilmiyen yerlerde çalışan vatandaşların vatandaşlar var. Hâlâ bazı da kendilerine müracaat eden umumî yerlerde zaman zaman müşterileri bizim dilimizle türkçemizin gölgede kaldığı, karşılamaları şarttır. Şayed ekalliyetler tarafından karşısındaki adam türkçe ekalliyette bırakıldığı görülür. Gramer hatasile dolu tabelâlar, bilmiyorsa, ancak o zaman başka bir anlaşma vasıtasına el ilânlan, programlar eksik değildir. Bu hususta vilâyetlerin müracaat edilebilir. Resmi ve umumî ve belediyelerin gevşek münasebetlerdeki vasiyetler davrandıklarmı Gençlik mustesna ki maalesef hiç gazetesindeki arkadaşlarımızla nazarı dikkate alınmıyorlarberaber kabul etmek 6 EYLÜL 1938 vaıandaşlar aralarında, istedikleri dili serbestçe kullanabilmelidirler. İçinde ekalliyet kütleleri bulunan memleketleri, diğerlerinden ayıran bariz sosyal farklar vardır. Ve bu hal yalnız bize değil, bütün Balkan milletlerine şamildir. Bizde rum ekalliyeti bulunuyorsa, Yunanisıanda, Bulgaristanda, Sırbistanda ve Romanyada da hatırı sayılır Türk ekalliyetleri yaşıyor. Burada rumlann olduğu gibi oralarda da Türklerin mektebleri var, içtimaî teşkilâtları var, gazeteleri var. Balkan milletlerine aid bir hususiyet olan bu beraber yaşamayı müsamaha ile hatta memnuniyetle karşılamalıyız. Çünkü Balkan anlaşması, istikbal için daha büyük ümidler vadeden bir teşekküldür ve bu dc bilhassa onu kuran milletlerin kaynaşmalarile tahakkuk edecektir. Mareşal, ikametine tahsis edilen Halkevi önündeki meydanlığa toplanmış bulunan binlerce halk tarafından da (Yaşa, var ol) diye selâmlanmıştır. Mareşal şerefıne C.H.P. tarafından yüz kişilik bir ziyafet verilmiştir. Türhçemizi luyık olduğu hürmet mevküne yükseltmeğe çahşahm Şık lânıbalar Soljenîtzdri'e çağrı Jacksoıı sahneyi bırakacak midir? O halde netice: Hususî hayata karışmıyalım. Umumî hayatta türkçemizi Iâyık olduğu hürmet mevkiine yükseltmeğe bütün gayretimizle çalışalım. Gunler oldukça kısaldı, akşam yemeğine oturuluncaya kadar ortalık kararıyor. Lâmbalan muhakkak yakmak lâzım. Fakat bakıyorsunuz ki geçen seneden kalma abajurlarınız kirlenip bozulmuş. tşte size küçük lâmbalarınm süsliyecek iki abajur nümunesi... Yukarıdaki büyük bir papatyayı, aşağıdaki çift sıra yapraklı bir lâleyi temsil ediyor. Bunları nümunelere bakarak zıyada görünüşu güzel, ince bir ipekliden kesebilirsniz. Bu hususta eski karkasları da kullanabilirsiniz. Yapraklann tspanyalı olmadığı halde her birinin kenarlarında güzel ispanyolca, Fransız olmadığı fistolu tezyinat vücude halde fransızca konuşan insan getihlmiştir. Çiçeklerin kalabalığına gelince, onun göbeğini teşkil eden kısım şimdiye kadar olduğu gibi istinad noktası olduğundan yaşamakıa devaın etmesi, bize oralara tekerlek bir mukavva zarardan ziyade fayda temin konmaktadır. Yapraklann eder. Bu hakikate iyice ucları buraya dikilmektedir. inanmalıyız. Yukarıdaki model için altta Türk kadar türkçe bildiği halde kalan kısım renkli, yapraklar yabancı bir ruh taşımak, dili beyazdır. Aşağıdaki modelde damgalı olarak yabancı ise alt ve üstteki yapraklar kalmaktan daha zarcrlı değil kâmilen beyazdır. Mutfak levazımatı mecburiyetindeyiz. Fakat nasıl yapalım da bu isi bir nizaına. sokup kökünden hallediverelim? İşte, bütün dava buradadır ve zannedersem bugüne kadar bu hususta esaslı bir fikir ileri sürülmemiştir. Evvelâ şunu söyliyeyim ki, bazı asabî arkadaşlanmızm sokakta, tramvayda, şurada, burada yabancı bir dille konuşan insanlara ihtarda bulunmaları yanlış bir harekettir. Bu gibi manasız ve usulsüz taşkınlıklarla bir nelice elde edebileceğimizi umanlar varsa aldanıyorlar. Çünkü bir lakım insanların aralarında yabancı Mareşal Antebde beraberlerinde Orgeneral Asım Günduz, Korgeneral Galib Deniz, Tüıngeneral Muharrem Mazlum olduğu halde bugün şehrimize gelmiştir. Mareşalimizi vali vekili, yüksek memurlar, Parti, Belediye ve Halkevi heyetlerı Narlı istasyonunda selâmlamışlar, subaylar, memurlar ve onbinlerce halk da şehir methalinde coşkun sevgi tezahürlerile karşılamışlardır. Mutfakta kullanılan kaşık, oklava ve saire gibi tahta NADİR NADİ eşyayı temizlemek için sonsuz ve faydasız zahmetlere girmeğe lüzum yok. Onları iyice kumla ovduktan sonra içine hafifçe anıonyak akıtılmış stcak suya batırdmız mı temizlenirler ve Anteb 5 (aa) Genel Kurınay beyazlaşırlar. Başkanı Mareşal Fevzi Çakınak Slnemasında Ben Bir Melek Değilim YEM 1 BGYIJK 11U0I2 TKJMYAOA KADIM b TELAKKILEMM DCCtjTMEM Oymjular : HAE W EST
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle