23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER duğu görüşu ağırlık kazanmış. Kime karşı bağımsızlık? Hiç kuşkusuz öncelikle yürütme erki karşısında bağımsızlık. Böylece yargı yetkisini kullananların yürütme erki karşısında bağımsız olmalan gereği çıkmış ortaya. Çünkü yargı yetkisini kullananlar yürütme gücünden gelecek her türlü baskıya karşı korunmadan yargı bağımsızlığından söz edilemeyeceğini gostermiş yaşanar! deneyler. Ancak bu sayede bireylerin hak ve özgürlüklerinin güvenceye alınabileceği yargıst oluşmuş uygar toplumlarda. Devlet yaşanıında döneme göre adalet olgusu yerine hukuka göre adalet olgusunun bu sayede egemen olacağı düşüncesi yerleşmiş beyinlere. yerine yargıç ve savcıların öz haklannda karar vermeye yetkili "Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu" adı altında değişik yapıda yeni bir kurul oluşturulmuştur (M. 159). Bu kurulun başkanı Adalet Bakanıdır. Bakanlığın müsteşan da kurulun doğal üyesidir. Kurulun üç asıl ve üç yedek üyesi Yargıtay Genel Kurulu'nun, iki asıl iki yedek üyesi de Danıştay Genel Kurulu'nun her üyelik için gösterecekleri üçer aday arasından Cumhurbaşkanınca seçilmektedir. Kurulun üyeleri Yargıtay ve Damştay"daki asıl görevleriyle birlikte yürütmek zorundadırlar bu görevlerini. Açıkçası sınırlı bir zaman ayırabilmektedirler kuruldaki işlere. Aynca yargıçlann atama, yer değiştirme ve yüksehne işlerine ilişkin kararaame taslakÜlkemizdeki durum ları, Adalet Bakanı'nın denetimindeki yetkililerce hazırlanmaktadır. Ülkemizde yargı bağımsızlığı ve yargıç güvenceTüm bunlann da dışında sürdürülen uygulamasinin son otuz yıhna baktığımızda kimi zaman ileriye, kimi zaman da geriye doğru değişik seyir izle ya göre atama ve yer değiştirme kararnameleri kudiğini görürüz. Bu konuda en büyük tartışmalann rulun ınceleme ve onayından sonra bir hükümet kaözellikle 50'li yıllarda yapıldığına tanık oluyoruz. rarnamesi gibi başbakanlıkta incelenip CuınhurbaşBu olgunun başlıca nedeni de o dönemde yürür kanınca onaylandıktan sonra yayımlanarak kesinlükte bulunan 1924 Anayasası'nın yargıç güvence leşebilmektedir. Kurulun kararlanna karşı idari yarsi konusunda yeterli bir düzenleme içermemesiydi. gı yolu kapalıdır. Ayrıca Adalet Bakanı'na gecikmesinde sakınca 1924 Anayasası, yargıçlann özlük haklanyla ilgili düzenlemeyi yasa koyucuya bırakmıştı. öngörülen bulunan hallerde kurulun ilk toplantısında onaya yasanın temel ilkeleri anayasada belirtilmediği için sunulmak üzere yargıçlan geçici olarak başka bir de uygulamalar yargıçlan bir hükümet memuru du yerde görevlendirme yetkisi verilmiştir. Bunun da rumuna getiımişti. Bu olgu da yargı bağımsızlığı dışında yargıçlann denetimleri ancak Adalet Bakave yargıç güvencesi konusunu ülkenin en önemli so nının izniyle adalet müfettişlerince yapılmaktadır. Işte 1982 Anayasası'nın getirdiği bu değişiklikrunlan arasına sokmuştu. Tartışmalar şiddetlenerek sürdü gitti doğal olarak. Ta ki 1961 Anayasası lerle yürütme erki, yargı üzerinde söz sahibi olmuş, yürürlüğe girinceye değin... Çünkü ülkemize yargı sonuçta da yargı bağımsızlığının temel koşulu olan bağımsızlığı ve yargıç güvencesi tüm kurum ve ko yargıç güvencesi büyük çapta yitirilmiştir. Kısacaşullanyla ancak 1961 Anayasası'yla gelebilmiştir. sı bu konuda otuz yıl önceye yeniden dönülmüş1961 Anayasasına göre yargıçlann tum özlük işle tür. Bu olgu da doğal olarak ülkenin gundemine riyle ilgili karar verme yetkisi sadece yüksek yar yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesi tartışmalarını yeniden getirmiştir. gıçlardan oluşan bağımsız bir kurula verilmişti. Anayasada "Yüksek Hâkimler Kurulu" olarak Sonuç yer alan bu kurul, Yargıtay Genel Kurulu'nun kendi üyeleri arasında seçtiği on bir asıl ve üç yedek Herkesçe bilinen ve kabul edilmesi gereken kimi üyeden oluşmaktaydı. Kurula seçilen üyelerin gö gerçekleri burada yinelemeyi gerekli görüyoruz. rev süreleri dört yıl olarak belirlenmişti. Bu üyele Toplumda tüm bireylere tanınan temel hak ve özrin görev süresince başkaca bir iş ve görev almaya gürlüklerin gelişip sürekli bir işlerlik kazanması ancaklan kuralına da yer verilmişti. Yargıçlann de cak bağımsız yargı erkinin varhğıyla olasıdır. Bunetimleri de bu kurula bağlı Müfettiş Yargıçlar eliyle nun da dışında herkes bu gününde ya da yarınınyapılmaktaydı. Işte bu sayede yargıçlara yürütme da gerekseyebilir bağımsız yargıyı. Aynca devletin erkinin baskı yapma olanağı tümüyle ortadan kalk saygınlığı ile yakından ilgilidir bağımsız yargı olmıştı. Çünkü yargıç güvencesi eksiksiz bir biçimde gusu. işlerlik kazanmıştı ulkede. Böylece yargı bağımsızÖyleyse bu yönde zaman yitinneden bir anayalığı konusundaki tartışmalar tümüyle sona ermiş sal düzenlemeye gidilmelidir. Yargı bağımsızlığının ve toplumda yargıya karşı tam bir güven oluşmuş temel koşulu olan yargıç güvencesini ülkemize yetu. Ne yazık ki yargının bu altın çağı uzun sürme niden getirmek için zorunlu hale gelmiştir böylesi<Ji. Çünkü yargıç güvencesini alıp götüren 1982 Ana ne bir düzenleme. Çünkü bugünkü olgu sonuçta yasası geldi ülkenin gundemine. Bilindiği gibi bu yargıya güven konusunu getirebilir gündeme. O zaanayasal değişiklikle eski kurul kaldınlmış, onun man da çok geç kalraış oluruz. 6 EYLÜL 1988 Yürütme ve Y argı Clkemizde yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesinin son otuz yıhna baktığımızda kimi zaman ileriye, kimi zaman da geriye doğru değişik seyir izlediğini görürüz. Bu konuda en büyük tartışmaların özellikle 50'li yıllarda yapıldığına tanık oluyoruz. Bu olgunun başlıca nedeni de o dönemde yürürlükte bulunan 1924 Anayasası'nın yargıç güvencesi konusunda yeterli bir düzenleme içermemesiydi. 1924 Anayasası, yargıçlann özlük haklanyla ilgili düzenlemeyi yasa koyucuya bırakmıştı. Öngörülen yasanın temel ilkeleri anayasada belirtilmediği için de uygulamalar yargıçlan bir hükümet memuru durumuna getirmişti. Bu olgu da yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesi konusunu ülkenin en önemli sorunları arasına sokmuştu. Tartışmalar şiddetlenerek sürdü gitti doğal olarak. Ta ki 1961 Anayasası yürürlüğe girinceye değin... Nefes ya da Soluk? Bizim okur çok duyarlıdır; gazetenin gerçek sahibidir; Cumhuriyefte ANAP'ın reklamları boy gösterir göstermez, telefonlar çalmaya başladı: Neden yayımlıyorsunuz? ilan bu, reklam.. Ama yalan.. Her reklam doğru olamaz ki... Cumhuriyet alet oluyor, biz gazetemizde halkı aldatanlann propagandasını görmek istemiyoruz.. Bütün siyasal partilerin görüşlerini yayımlamak, iletişim bakımından kaçınılmazdır. Haber olsun, reklam olsun, toplumun her boyutundan, katmanından, kurumundan, partisinden yansıyanı yayımlamak gazeteciliğin işlevieri arasındadır; ama, Cumhuriyet'in tutumu ve yorumu ayrıdır. Okurumuzun doğruyu seçecek aklı ve fikri var... Elbette, ama yine bir tuhaf oluyor insan, bu kadar büyük yalana pes doğrusu... Gerçekten de pes.. Ne diyor ANAP: "55 milyona nefes aldıracak 'Evef işte bu Anayasa değişikliğindedir." Neymiş? Yerel seçimler dört ay öne alınırsa 55 milyon nüfus nefes alacakmış... 12 Eylül Anayasası'ndaki bütün antidemokratik maddeler yerti yerinde duruyor; ANAP hepsine sahıp çıkıyor; ama, Turgut Beyin 1989'a dönük Cumhurbaşkanlığı sevdasına hizmet uğruna yerel seçimleri 1988'e alırsak ne olacak? * Enflasyon resmi verilere göre yüzde 80... Neden? İki neden olabilir. Birincisi: ANAP yönetimi beceriksizdir, yetersizdir, ekonomiyi yönetemiyor, enflasyonu aşağıya çekemiyor. İkincisi: ANAP enflasyonu bilerek pompalıyor. İki olasıhktan hangisi doğru? Ya ANAP yönetimi ekonominin cahilidir, enflasyona teslim olmuştur, ne yapacağını bilmiyor. Ya da tarihsel bir misyonu var; Türk Lirası'nı kısa sürede ortadan kaldırarak Türkiye'yi Amerikan Doları'na teslim etmek, yabancı tekeller için Anadolu'da "ucuz emek cenneti yaratmak" amacına doğru bilınçle yürüyor. Bir ülkede "ucuz emek cenneti yaratmak" demokrasilerde olanaksızdır. öyleyse "Başkan 6aöa"nın tekelci yönetimindeki "vesayetdemokrasileri"nöe uygulamaları görülen "model" Anadolu'ya taşınmak mı isteniyor? • Gözde holdınglerin en büyük talanlan gerçekleştirdiği bir dönem yaşanıyor. Cumhuriyet tarihınde böylesine soygun, vurgun, kapkaç, sömürü şimdiye dek görülmedi. Gazeteler her gün milyarlık hırsızlık dosyalarının kapaklarını açıyorlar. Siyasal iktidar odağında kümelenmiş şirketler, gizli ya da açık ortaklıklar ve kişiler, devlet içindeki elleriyle talanı yürütüyorlar. Her şey devletin elinde; devlet bunlann elinde... Serbest piyasa mekanizması hiçbir alanda işlemiyor... Liberal ekonomi bir aldatmaca... Doviz kurları, banka faizleri, tarım ürünlerinin fiyatları ve demirçelikten akaryakıta kadar her şey yukardan aşağıya bir kumandayla merkezden saptanıyor; devlet yatırımları yüzde 60'a tırmanmış, özel kesim yatırımları yüzde 40'a doğru gerilemiştir. Ama, her karar, kökü Amerika'da bulunan yabancı tekellerin istekleri doğrultusunda yerli işbirlikçilerin çıkartarına göre ayarlanmaktadır. • Demokrasinin içinde kaynatıldığı demir tencerenin kapağı kalktığında, 55 milyon, ilk soluğu ciğerlerine çekebilir... İlk soluk, ANAP'a "hayır"\a alınabilir. M. NACİ ÜNVER Yargıtay Üyesi Yasama, yürütme ve yargı... Devlet etkinlikle ma ve cezalandırma gibi yetkiler aynı ellerde toprini yüriiten üç ayrı güç. Kuşkusuz toplumsal ve lanırsa sonuçta özgurlükler tehlikeye girer" demiş. politik nedenler zorlamış böylesine bir ayrımı. Ve Montesquieu'nün bu düşüncesi salt kuramsal aşademokratik devlet yapısının temel koşulu olarak be mada kalmamış. Modern çağda katı monarşilere nimsenmiş sonuçta. Öğretisel (doktrinleT) bir temele karşı verilen savaşımlarda temel düşünce olarak bedayanmaktadır guçler aynlığı düşüncesi. Bu düşün nimsenmiş. özellikle Fransız devriminin hukuksal ceyi ilk savunan düşunürler, yasalan yapan, uygu ve siyasal belgesi niteliğindeki 1789 tarihli "İnsan layan ve uyuşmazhkları çözen güçler ayrı olmalı ve Yurttaş Haklan" Bildirisi'nde yer almış bu godır demişler. Bu göruşü ilk kez ünlü düşünür Aris rüş. Daha sonra Amerika'ya kadar ulaşmış. 1787 to atmış ortaya. Aristo'ya göre devlet etkinlikleri tarihli Federal Anayasa egemen olmuş. Yirminci üçe aynlmaktadır. Öyleyse her etkinliğin bir güce yüzyü başlannda da modern anayasalara girmiş bu verihnesi gerekir. Aristo'nun bu göruşü düşünce ta düşünce. rihindeki onurlu yerini almakla birlikte yeterince Hemen belirtelim ki anayasalarda devlet etkinyaygınlaşıp güç kazanamamış. Aradan yüzyıllar geçmiş, bu kez başka bir düşünür savunmaya baş liklerinin yasama, yürütme ve yargı biçiminde üçe lamış güçler ayrüığı düşüncesini. Modern çağda ve aynlması, araaçlanan yararı sağlayamamış çoğu zaözellikle on sekizinci yüzyılda bu düşüncenin ya man. Ünlü düşünür Montesquieu'nün de savundurarlarından ilk kez tngiliz düşünür Locke söz et ğu gibi gücün gücü durdurmasını sağlayan bir sismeye başlamış. Locke, güçler aynlığı düşüncesinin tem gereksenmiş hep. Görtilmüştür ki özellikle yüyaşama geçmesiyle bireylerin özgürlüklerinin gü rütme yetkisini ellerinde bulunduranlar yargı baveaceye kavuşacağını savunmuş. Hemen belirtelim ğımsızlığım sindirememişler içlerine. Bunlar yargı ki Locke ile birlikte bu düşünce ciddi bir kuram bağımsızlığı ile devletin yargıçlar devletine dönuaşamasına ulaşamarruş. Ancak bu dönemde ünlü şebileceği görüşünü savunmuşlar genellikle. "Biz Fransız düşünürü Montesquieu güç kazandırmış bu ulusun temsilcileri olduğumuza göre her alanda söz gönişe. öylesine güç kazandırmış ki günümüzde de sahibi olmalıyız" demişler. Belli kî, görmek isteolduğu gibi güçler aynlığı kuramı denince ilk akla memişler yargı yetkisinin ulus adına kullanıldığını. gelen kişi Montesquieu olmuş. Montesquieu'ye göre Işte bu düşünce ile yürütme yetkisini ellerinde buciddi önlem alınmadığı sürece yöneten her kişinin yetki sırurlannı aşıp özgürlükleri çiğnemesi olası lunduranlar, yargı üzerinde egemenlik kurmak isdır. öyleyse buna olanak tanımayan anayasal bir temişler çoğu zaman. Bunun sonucunda da genelsistem oluşturulmalıdır. Bu sistem, gücün gücü dur likle yürütme ve yargı ilişkisi sorun olmuş devlet yaşamında. Sonuçta yaşanan olumsuz deneyler, durmasını sağlayıcı bir sistem olmalıdır. yargı bağımsızlığının devlete demokratik hukuk Montesquieu, "Yasalan yapma, onlan uygula devleti niteliğini kazandırmanın temel koşulu ol HESAPLAŞMA BURHANARPAD OKURLARDAN sahibinin kolay kolay içine sindiremeyeceği bir haksızhktır. Bugün en kenar semtte bile ev kirast yüz binin üzerindeyken, Kadıköy eski kaymakamlık enerjisini devlet kapısmda veya binası önündeki büyük sokak özel sektörde tüketmiş, bir saati neden hep yıllardır 2'yi başka deyişle artık ununu gösterir. Sadece o saat mi? elemis, eleğini asmış, her Fenerbahçe'de Merkez Bankası yönüyle devletin himayesine tesislerinin önündeki saat de sığınmış olan bütün emeklilerin yıllardır akrebi, yelkovam geride kalan kısa ömurlerinde donmuş saatlerden bir ikincisi. insanca yaşayabilecekleri bir Bunları düzeltmek kimsenin maaş almalan en doğal hakları aklına gelmiyor mu? olmalıdır. Bu durumda süper Çifte HavuzlarGöztepe emekli süper olmayan emekli, arasındaki üst geçidin diye tüm emeklileri bölmek ve kaldırılrnasından sonra yeraltı birbirleriyle çekişir duruma geçidi yapıldı, zaten o yüzden getirmek, yanuş ve hasta bir uzun süre toz toprak ve yol mantığın ürünü olmuştur. karmasası sürdü. Bittikten Elbette hizmet süresine göre sonra da altınla kiraya maaş farkları olmalıdır. Ama verilmesinden söz edildi. Bir iki aynı zamanda ve aynı mekanda dükkân dışında hiçbir faaliyet yaşayan, aynı çarşıpazar yok. Gayet sevimsiz, cansız bir koşullanndan etkilenen bu yer oldu çıktı. Üstelik insanlar, aralarmda yaratılan kuUanıhyor da denemez. Bütün maaş uçurumundan dolayı bunlara ek, işe yaramayan bu birbirleriyle sürtüşür hale alt geçit yağlıboya resimlerle, getirilmemeUdir. Sayın M. yazı taslaklanyla donalıldı. Yumaz Duru'nun da Meçhul halk ressamlarımızın, belirttikleri gibi bugün ele grafikçilerimizin, koca koca geçen süper emekli maaşı bile fırçalarla ve kutular dolusu süper değüdir, normal bir türlü renklerde yağlıboyalarla emeklinin ancak geçinebileceği bir çirkinükler abidesi haline bir maaştır. Bunun üstünde getirdikleri alt geçit acmacak fırtma koparmaya hiç gerek halde. Bir de bunlara ek, bu yoktur. Kazanılmış haklara süslemecilerimiz şimdilerde saygı göstermekle beraber arkası olduğu gibi bırakılan, geride kalan milyonu aşkın önüne kazma vurulmayan emeklinin de durumunda Dalyan 'a o kıyı yolunun beton iyüeştirici düzenlemelerin duvarutnna musallat oldular. yapılmasını istemek ortak Rengârenk yazüarın ve anlayışımız olmalıdır. resimlerin haddi hesabı yok. LÜTFİ KALELİ Bunlarla ügilenilmesini Cağaloğlu/İstanbul istiyonız. SAFA AĞLARCI FENER YOL U/ÎS TANBUL Kadıköy'ün bozuk semtleri Müzik ve Giysi İkinci Dünya Savaşı sona yaklaşıyordu. CHP yönetimi devrimci yanını yitirmeye başlamıştı. Köy Enstitülerine saldırılar başlamıştı. Devrimci Bakan Hasan Âli Yücel'in dünya edebiyatından çeviriler girişimi ağırlaştırılmıştı. Gericilikten yana politikacı Reşat Şemsettin Sirer Milli Eğitim Bakanlığı'na getirilmişti. Geriye doğru hızlı değışimler gençlik arasında da görülüyordu. Birörnek siyah giysiler ıçinde kimi yükseköğrenim gençlerinin tek sesli müzik konserleri bir bakıma gösteri sayılabilirdi. Kadıköy Halkevi'nde gençlerin verdigi konser düşündürücüydü. Konseri üzülerek izlemiştim. Gençlerin hep bir ağızdan okuduğu 'Dök zülfünü meydana gel!' şarkısı kahrediyordu Bu konuda görüşlerimi Tan Gazetesi'nde yayımladığımdan bir kaç gün sonra Zekeriya Bey (Sertel), bir okur mektubu uzatmış ve gülümseyerek, "Bak, sana neler yazmış gençler!" demişti. Kimi yükseköğrenim gençlerinin, Türk Devlet Operası'nın ilk oyunlarını sunduğu o günlerde devrime karşı gösterikonserleri iç karartıcıydı Bu, "bir avuç gencin şarkı söylemesinden ne çıkar" diye geçiştirilemezdi. Bu konuda bundan yarım yüzyıl önce yazdıklarımın hiç de yersiz olmadığını, günümüz Türkiyesi'nde olup bitenler doğruluyor. istanbul'da yükseköğrenim kurumları arasında ilerici bilinen bir üniversitemizde teksesli konserler bunu göstermez mi? Birinci Dünya Savaşı sonrası İstanbul'da teksesli müzik eşliğinde oyunlar vermiş olan "İstanbul Operet Heyeti" girişimi ilginçtir. Celal Müsahipoğlu'nun komedılerıni saz heyeti eşliğinde oynuyorlardı. Sultan Reşad'ın başmüezzini İsmail Hakkı Bey. elinde bir tefle saz heyetini yönetiyordu. Kimi sozler ve terimler de bulmuşlardı. Orkestra şefi: Müdürümusiki, koro ve korist: Cumhur, cumhure, solo: Birli terennüm, Düet: İkili terennüm, soprano: Birinci muganniye, tenor: Birinci muganni olmuştu! O yıllarda Sahir Opereti'nin sunduğu Viyana operetleri çoksesli müziğin, giyim kuşamdan daha çok başka bir şey olduğunu ortaya koymuştu! Savaş sırasında Peşte'ye tarım öğrenimi için gönderilmiş olan gencecik Cemal Sahir, Viyana operetlerine tutulmuştu. Konservatuvara yazılmıştı. Geceleri kuliste ve tiyatrolarda geçiyordu. İstanbul'a döndüğünde Peşte'de gördüklerini Türkiye'de gerçekleştirmek istedı. İstanbul operetinin ters yolda gidişine katılamazdı. Sahir Opereti'ni kurdu ve bir avuç gençle Çardaş Fürstin Opereti'ni sundu. 1921 martıydı. Sahir Opereti, özellikle 19211930 yıllarında olumlu çalışmalar yaptı, Kalman ve Lehar'ın ünlü operetlerini Türklere tanıttı, sevdirdi. Cemal Sahir adı müzikli Türk tiyatrosu tarihinden ayrı tutulamaz. Sahir Opereti topluluğunun başlıca oyuncuları konservatuvar görmüş değillerdi. Nota bilip bilmediklerı tartışılabilir. Fakat önemli bir özellikleri vardı. Müzikli tiyatronun operet türüne tutkundular. Fakat hepsinden önem(Arkast li Sayfada) mahalleyi adeta bir istila yatağı haline getirmeleri ve kedilerle, köpeklerin bu çevrede barınmakla kalmayıp, mezbahanın çöplüğünden aldıklan leşleri sokak aralanna kadar getirmeleri, burada oturan semt sakinlerini çok rahatsız etmektedir. Bu nedenle Bandırma Belediyesi'nin bu te'sise gerekli olacağı muhakkak olan bir arıtma tesisi kurması, aynca, mezbahadaki pisliklerin denîze kanal yolu ile aktanlması çevre sağlığı ve maddiyat açısından külfetli ohnayacağı kanaatindeyiz. Mahallemizin, konumu açısından belediye ekiplerince sık sık ilaçlanmast gerektiği konusu üzerinde de durulması en büyük arzumuzdur. SEMT SAKtNLERt Bakan sözünü yerine getirmedi Belediyesi Fen lşleri Müdürlüğü'nün çabalan ile 10 milyon lira harcanarak, 1977 yılından bu yana yolun ancak 800 metretik bir kısmı yapıldı. Ancak gerçek olan bir şey vardı ki o da yolun 800 metre değil 3000 metre olmasıdır. Belediyenin çalışmalan ile yolun şimdiye kadar yapılan kısmı, üçe balıkçılannın işine yaradı. Burayı balıkçı barınağı olarak kullanıyorlar. Baymdırhk ve lskân Bakanı Sefa Giray Keşap ilçemizi ziyaret ettiği strada bu yolun en kısa zamanda yapılacağım söylemişti. On bir yıldır süren bu çüenin artık bitmesini istiyonız. 3 km.lik Sahil Karayolu'nun yapılmasıyla kazalar büyük oranda azalacak ve Keşap halk, rahat bir nefes alacaktvr. HÜSEYİN YAVUZ Keşap/GİRESUN Süper emeklilik tarUşması Süper emekliliğe hak kazanan 52 bin kişinin yanısıra, 1 milyon 150 bin kişinin bugün için ortalama 150 bin lira maaşa bağlanmalan her vicdan Giresun'un Keşap ilçesinin içinden geçen karayolu, her geçen gün kazalara sebep oluyor. Biliyoruz ki ytllardan bu yana Trabzon ve Samsun 'u birbirine bağlayan bu azrail karayolu tehlike saçıyor. Bu acı dolu sahnelere yetkilüer izleyici kalıyorlar. Bu üzücü kazaları önlemenin tek yolu ilçemizin sahilinden geçen. ' 'Sahil Karayolu' 'nun biran önce yapılmasıyla gerçekleşecektir. Sahil Karayolu 'nun bundan dört yıl önce, zamanm kaymakamı Dr. Tamer Çağdaş tarafmdan yeniden yapüacağt bildirilmiş olmasına rağmen, bu konuda hiçbir çahşma yapılmamış olması üzücüdür. Bandırma Marmara Evleri semtindeki Belediye Mezbahası, Bundan tam on bir yıl önce Karadeniz 'in şirin bir ilçesi eski ve yeterli hizmeti olan Keşap'ı sevince boğan bir vermediği gibi, bir de yaz müjde yetkililerce verilmişti. mevsiminde aşırı derecede leş Keşap Sahil Karayolu, 1977 kokusu yayması ile büyük bir yılmda yapılacaktı. Hemen sorun teşkil etmektedir. çalışmalara baslandı. Keşap Sineklerin, bu kokuyla Öğrenci affı gündeme gelecek mi? Bir bayramı daha sevinçle, gururla geçirdik. tçimizden bazılarım efkâr o denli sarmış ki, onlar için mutluluk ve sevinç hiçbir manası yok. tçimizden bazılan demekle, binbir telaş ve ümitle üniversiteye girip de hataları yüzünden okuldan atılmtşlan kastediyorum. Suçlu, yargı önünde suçunu kabullenip, pişman olduğunu söylerse, suçu hafifliyormuş. Peki ya bu gençler? Yaşamlan boyunca boyunları bükük fflii kalacaklar? Gelin görün ki o gençler hâlâ ümitlerini yitirmemiş, tekrar okuUanna kavuşma bekleyişi içindeler. Hepsinin bekleyişi aynı "Belki bir öğrenci affı gündeme gelir". Tek istekleri kendilerine bir şans daha tanınması. HÜLYA ALP Sadi Okçuoflu 1961 Mahmnl Çal 1961 tbrahim l'zun 1957 On yıl önce ŞENTEPE'de kaybettik. UNUTMADIK. Arkadaşlan adına YAKUP ÇELİK miasauı OBKKUÎ Bandırma'nın mezbaha sorunu REFERANDUM ALDATMACASINA ALET OLMAYALIM!.. ZAMA, ZULME, İŞKENCEYE ANTİDEMOKRATİK YASALARA KARŞI MÜCADELE EDELİM • 12 Eylül Açık Faşizmi ve Gelinen Nokta • Politikleşmiş Askeri Savaş StratejUinin Nikaragua'daki Zaferi ve El Salvador'daki Başansı • Gençliğin Merkezd Demokratik Kitle örgütünü Yarataum Adres: Terzihane Sk. Kaleağası Han Kat: 1 Sulıanahmet/lSTANBUL COZUM 1979 YILIICPA PL 467 TEDBIR UYARINCA SIGARA SAĞLIĞA ZARARLIDtR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle