18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 HAVA DURUMU Adana A Y A A A B A A 35= 20° 30° 18° 35° 18° 29° 12° 20° 4° 30° 14° yr 22° 36° 20° C rtrtjatar EOırne Errtıcan Eramım Eskısetlır Gajiamep Gıresun Gumuşhane B 33° 29 27° 22° 28° 33° 16° Mai'sa 18°KMaraş 10° MeOT 5°MuJla 11° Muş 17° N.Jöe HABERLERİN DEVAMI TÜRKIYE'DE BUGÜN r 3 EYLÜL 1988 DUNYA'DA BUGUN Amste cam 17° Amman /* 35° Atrna /\ 33° BağOa' /k 36° Barce'ona /V 30° Baseı " 23° Belg^ad ^ 28° Berin 1 24° Bonn \' 21° Bruksel ı' 28° Budapeste > 25° Cençvıe > 23° Cezayr t 33° Cıdde 1 41° Outa / 42° Frankfijr" ^ 22° &™ t 34° Hetemkı \ 17° Kahıre ' 36° Kopeihag v 17° Koln > 21° Lefkosa t 34° WleteorolO|i Genel Müdıirlüğu nden alınan bılgtye göre yurdun kuzey kesımlen parçalı bulutlu Trakya Marmara1 nın kuzeyı yer yer sağanak yağıslı öteki yerler az bukıtlu ve açık gececek HAV» StCAKLIĞI Yurdun kuzeybatı kesrnlermdetarazazalacak öteki yerlerde değışmeyecek RÜZGÂR Kuzey ve doğu yönlerden hafif. ara sıra orta kuvvette esecek Demzlerde kıble ve gunbatısından 35 kuvvetınde saatte 1021 denız da 35 km dolayında bulunacak Van Gölunde hava parçalı az mılı hızla esecek DENIZ Mutedıl dal bulutlu gececek. ruzgâr kuzey ve doğu yönlerden hafii ara sıra galı olacak Dalga yükseklığı 051le 15 orta kuvvetie esecek Gol hatılcalkantıh olacak, göruş uzaklığı metre, göruş uzaklığı 10 km yağışamn 10 km dolayında bulunacak Adyaman Alyoı AJn Ankara Amakya Antalya Arlyın Aydn Bal Kesir Bılecık Bıngol BıTt.s 24° 18° Ofllij Bolu Bursa Canakkaie Corum 25° 10° Ftae 25" 14° Samsun 30° 11" Snrt 28°20°Sınog 34° 18° Sras 20° 4°Tetordaj A 29° 12° Kastamonu B 26° 9°Traözon 27° 7°Tuncel B 26° 10° Kaysetı 29°2O°U$ak B 30° 16° KTkiarrt 29° 13° Van B 29° 21° Konya 28° 12° Yozgat B 27° 9° Kutadya 30° 14° Zonguldak A 34° 19° Malatya B A B B A 24° 14° Hakkan 36° 20° ısoana 31° 16° Istanöu! 29° 18° Izmır 29° 12° Kars 1 ss» • • • ı A ac k B tuluHu K kartı S sıst ¥ yajmuriu 2ı° 17= 28° 25° 24° 22° 23° 33° 0sW 15° Pars 20° P'3Q 25° 42° Ftıyad Ftoma 29° 27° Sofya Sam 35" Tel Avıv 30° Tunus 33° varsova 24° Venedı» 25° Yıyana 26° VVastımgton A 34° Zur* Y 23° Lenmgrad Londra IfeJrıd Mılano Montrea Moskova Muntfı Nev» York A ¥ A B Y B Y A ¥ Y ¥ A B ¥ A A A ¥ B ¥ MEHMED KEMAL POLTTIKA VE OTESI Inönü: OzaPııı durumu umutsuz (Baştarafı 1. Say/ada) alanda bulunanlan selamladılar. üyelerinden Prof. Salih Neflçi'ye güvenoylamasıdır" dedi. . Zonguldak'ta c?.'n\ı kalabahğı yaptırılan kamuoyu yoklamasının înönü Zonguldak'ta yoğun ilgi görünce yıizu gülen İnönu, refe sonuçlarını açıkladı. Tesadüfi örve sevgi gösterilerini "mava randumda hayır oylarıyla zamla nekleme yontemine göre yapılan Cuttum" seklinde değerlendirdi ve rın hesabının sorulacağını kaydet kamuoyu yoklamasında yuzde 56 "Millet giiciinü gösterip Özal'ı ti. Artık vatandaşı Özal'ın bile hayır, yuzde 26 evet çıktı. Bayyenecek" diye konuştu. kandıramayacağını belirten İno kal'ın verdiği bilgiyegore, kamuZonguldak'a gelmeden önce, nü, maden işçilerine, "Gece çalı oyu yoklamasında yuzde 17 oraInönü, Devrek'te konuştu. Hal şın gündüz çalışın ne zaman yaşa nındaki vatandaşın ise kararsız olkoylamasında evet çıkması duru yaçaksınız" diye seslendi. duğu belırlendi. munda Özal'ın kendisine bir uçak Inönü, Özal'ın bir gün söylediSHP, kamuoyu yoklamasında daha alacağını bildiren İnonu, ğini ertesi gün söylediğinin tutma"Hayır deyin. Özai'a (asarnıfu ög dığını bildirdi ve şöyle devam et vatandaşlara Özal'ı cumhurbaşkanı olarak görmek isteyip isteretiru Dünyayı gösterin" dedi. Ino ti: mediklerini de sordu. Bu soruya nü, hayır oylarıyla Özai'a esaslı "Halkoylamasında hayır derse vatandaşların yüzde 66'sı Özal'bir uyarı yapılacağını belirterek, niz bu hiikiimet uzun yaşayamaz. "Referandumda halk iktidannın Bu 'hayır'dan sonra Tiırkiye'ye ın cumhurbaşkanı olmasını istemedikleri yanıtını verdi. yolunu açacaksınız" dedi. çok 'hayırlar' gelecek, iş çok cidInönü, Zonguldak'a uzun bir didir Sayın Özal. Siz isteseniz de araç konvoyuyla girdi. Miting ön istemeseniz de bu sizin için gii\ecesinde Genel Sekreter Deniz Bay noylamasıdır. Millet ne y^ptığının kal'la birlikte Turkiye Genel Ma farkında değilmi ki kendi aleyhiden îş Sendikası'nı ziyaret etti. ne bir anayasaya değişikliğine evel Sendika Genel Başkanvekili Se desin." mih Denizer, Inonu'ye maden işANAP hükümetinin seçimleri çilerinin topiusözleşme gorüşme bir an önce yaparak, işçilere ve leri hakkında bilgi verirken işve memurlara yeni saldırılar duzen STELYO BERBERAKİS renin uzlasmaz tutumu karşısında leme çabasında olduğunu öne süATİNA Yunanistan Başbauyuşmazlığa gittiklerini bildirdi, ren İnönü, "ANAP hükümeti, işgrevin kaçınılmaz olduğunu dile çilerin örgutlü gucu olan sendika kanı Andreas Papandreu'nun getirdi. lnönu de maden işçilerini ları bir düşman gibi gormekte ve kalp rahatsızlığı nedeniyle Atina'haklı uğraşlannda destekledikle zayıflalmak için tüm çabayı gös da doğan siyasi boşluk ulkenin rini belirterek ANAP iktidarı do termektedir. ANAP, işçilerin, me yalmz iç sorunlannda değil dış neminde hem işçilerin guç duru murlann ve onlann örgutlü giicu ilişkilerinde de göze çarpmaya ma düşürüldüğünü hem de komür niin düşmanıdır. AT'ye tam üye başladı. Papandreu'nun Başbaüretiminin düşürüldüğünü belirtti. lik için başvurulduğu dönemde iş kan Turgul Özal ile randevusu SHP lideri daha sonra eski çi hak ve ozgürluklerine ve sendi meçhul bir tarihe ertelenirken, Zonguldak Valisi ve şu anda kal haklara yöneltilen saldırı, Ankara'da 5 eylül pazartesi günu ANAP milletvekili olan Galip De Türkiye'nin ilibannı uluslararası başlayacak olan TürkYunan Simirel'in adının verildiği alanda kamuoyu onünde zedelemekte yasi Komite toplantısında onemIi bir ilerleme sağlanması beklentoplanan 10 bini aşkın vatandaşa dir" diye konuştu. miyor. seslendi. SHP'liler konuşmanın tnönü'nün konuşması sık sık, Papandreu'nun sağlık durumu yapılacağı alanın Galip Demirel adını taşıması nedeniyle anonsla "Emeğe saygı, soraürüye son" slo nedeniyle TürkYunan ilişkilerinnnda ve afişlerinde alandan su ganları ile kesildi. Bu arada em de bir duraklama dönemi yasanırekli olarak "stadyumun" yanı di niyet görevlilerinin özellikle slo yor. Atina'daki siyasi çevrelere gan atanlann video ve fotoğrafla göre Ankara'da önümüzdeki paye söz ettiler. nnı çektikleri görüldu. Kendileri zartesi günü başlayacak olan Si"Aile şirketi değil, halk iktida ne gazeteci süsu vermek için ya yasi Komite çalışmalannda önemn istiyoruz", "SHP iktidarında kalanna "basın" yazan kartlar li bir ilerleme kaydedilmesi bekkadınlarımızın yüzünii guldure asan bu emniyel görevlilerinin tav lenmiyor. Dışişleri Bakanı Papulceğiz" gibi pankartların yer aldı n, alanda bulunanların tepkisine yas'ın Türk Dışişleri Bakanı Meğı alanda kahverengi giysili parti yol açtı." sut Yılmaz ile yapacağı toplantılilerin yanı sıra Jnönu'yü maden larda bugüne dek kaydedilen ilerocağından yeni çıkmış ve yuzlerinSHP, 25 eylül halkoylaması lemeler gözden geçirilecek. Atideki kömür tozunu bile temizle öncesinde bir kamuo>n yoklaması na'daki siyasi çevreler Papulyas'me olanağı bulmamış çok sayıda yaptırdı. SHP Genel Sekreteri De ın Turk meslektaşına, "Türk Jaişçi de izledi. Bu işçilerden bir bö niz Baykal, dün Zonguldak mitin rafının Ege'deki ihlal olaylannı lümu SHP'nin seçim otobüsünün gine giderken seçim otobusunde, minimuma indirgediği için Atinaüstune çıkarak İnönü ile birlikte Colombia Cniversitesi öğretim nın memnuniyetini dile getirmesi" bekleniyor. Bundan yirmi beş yıl kadar önce birkaç bakan ve milletvekiliyle Sarp'a gitmiştik. İsmet Paşa başbakandı ve CHP bir koalisyon hükümeti kurmuş, iktidardaydı. Sarp'a giderken bölgenin milletvekili (sonradan bakan oldu) dert yanmıştı bakanlara: "Sormayın beyefendi, Sarp'a geldikçe içimiz kan ağlıyor. Sovyetler'in bulunduğu taraf pırıl pırıl, bizim taraf karanlıklar içinde... Elektrik yok ki veresin. Onlar parıltılar içinde, biz karanlıklar içindeyız. Vallahi içimiz kan ağlıyor. Bankalara söyleseniz de reklam fonundan para verseler, bir jeneratör alsak, ışık versek, Sarp'ın bizim yanı da pırıl pırıl olsa!.." Ne bankalar para verdi, ne jeneratör alındı, bir süre sonra da İsmet Paşa kabinesi düştü, Demirel 1965'te tek başına hükümet oldu. Sarp'ı mı düşünür? Sarp'ın iki yana açılması üstüne bunları anımsadım. Iğdır ovasının Sovyetler'le birlikte sulanması için bir proje vardı. Bir gün onun da gerçekleşmesini dilerim. Ne oldu? Sarp'ta kapının açılışını televizyondan izledim. İki tarafa sere serpe geçilmiyor, ama gene karşıhklı bir karmaşa var. Oysa sınırlar bir bahçeden bir bahçeye geçer gibi olursa güzeldir. Pasaport, vize, döviz, aldındı verdindı olunca pek tadı yok. Ortakpazar ülkeleri sınırı kaldırmışlar bile. Bır şey dikkatimi çekti. 62 yaşındaki Hanife Teyze'ye soruyorlar: "Türkçe bilir misiniz?" "Türk müsünüz?" "Hayır, Laziko." "Lazsınız?" "Biz hepimiz Lazız. Benim Hopa'da akrabalarım var." "Çocuklar Türkçe bilir mi?" "Bunlar acar, döl bilmezler. Biz hepimiz Lazikoyuz, eskiler Türkçe bilir, yeniler Lazca konuşur." Lazca konuştuklarına göre dilieri, edebiyatları, kültürleri var. Hiçbir şey de olmuyor. Aradan elli yıl geçmiş, özlem sürüyor. Lazı, Kürdü, Ermenisi, Gürcüsü, Çerkezi yüzyıllar boyunca bir arada yaşamış durmuşlar. Bunları kışkırtan, birbirinin üstüne saldırtan da olmamış, ancak naşıl ki bir parçalanma dönemi başlamış, bölünmeler de olmuş. İnsanlık duygu ve düşüncesi başta gelirse bu ayrılıklar da sona erer. Hani Ermenilerle aramız açık derler. Bundan otuz yıl önce Musul'da bir Ermeni ailesiyle tanışmıştım. Türkıyeli olduğumu öğrendiklerinde ağlayarak sarılmışlardı. Yozgat'ı, Çamlık'ı sormuşlar, gene kebap yapılıyor mu demişlerdiGüney'de dramatik bir olay geçiyor. iranlrak savaşından sonra bir etnik grup Irak'ın soykırımı altındadır. Ne yurtlarında kalabilıyorlar, ne bir yere sığınabiliyorlar. İran, Irak, Türkiye arasında bizımkilerin peşmerge dedikleri insanlar, tarihte görülmedik kıyımlardan biriyle karşı karşıyalar. Bu. ilki değildir. Ikinci büyük savaştan sonra da Molla Mustafa Barzani döneminde bir kez başlarına gelmişti. Şah, yani iran, İsrail ellerinden tutmuş, sonra da bırakmıştı. Bugün İranlrak savaşı biterken gene bu insanların başı derttedir. Ne olacaktır bu insanlar? Irak ateşi altında can mı verecekler? Sınıra yığılmış bu insanlar için şunları alırım, şunları almam denilemez. Bütün açık yürekliliğimizle bu insanların yardımına koşmalıyız. Böyle bir olay karşısında muhalefet, iktidar kavgası olmaz Nitekim olmadığı da Demirel'in demeciyle açıklığa kavuştu. Tüm insancıl, tüm açık anlatımla şöyle diyor: "Kaçıp bizim sınırlarımıza sığınmak isteyen insanlar, bizim kardeşlerimizdir. Bunlara Türkiye sinesini açmalıdır. Hiçbir sınır koymadan açmalıdır. Bu insanların kıyımına razı olamayız. Aslında bizim kardeşimiz olan bu insanlar, Türkiye'ye gelmeli ve Türkiye'de kendi vatanlarındaki gibi muamele görmelidirler. Böyle bir olayı destekleriz, Türkiye'den böyle bir tavır takınmasını bekleriz " Her etnik kesimden insanların bır arada yaşamaları bir uygarlık sorunudur. Uygar toplumlarda gürültüsüzpatırtısızyaşıyorlar da.. iş kı herkes birbirinin hakkına saygı göstersin! Tarihinde imparatorluk kurmuş bir ulus olarak insanlığımızı, kardeşliğimizi, uygarlığımızı göstermeliyiz. Tarih bu fırsatı vermiştir. "Biliriz." Bunlar da Kardeşimiz Papandreu'nun hastalıgı Davos'u da etkiledi QÜSlhciTİ2inina taköy Kultür Merkezı nde saat 19.00'da başlayan ve SHP İstanbul II Başkanı Ercan Karakaş'ın yönettığı panelde gazetemizin yazarlanndan Ali Sirmen. Mehmet Ali Aytar, Tolga Yarman ve Arslan Başer Kafaoğlu uç saatı aşkın bır süre "Barış ve Sılahsızlanma" konusuna değindıkten sonra ızleyıcilerin sorularını yanıtladı Panelde konusan Mehmet Ali Aybar, Birleşmiş Milletler'ın rJCınyanm birçok yöresinde süren savaşları engelleyemediğini, barışı sağlayamadığını savundu. Gazetemız yazarlarından Ali Sirmen ise günümüzde barış ve çevre hareketlerinin birbirinden ayrılamayacağını belirterek, "Kökenı sınıfsal olan banş hareketinde yalnızca işçilerle emekçiler yer almadı" dedi "Barışı isteyenlerın savaş meydanlarında ölenlerin olduğunu" savunan Sirmen, şöyle konuştu: "Silahlanma şimdı öylesıne guçlü ki bir savaş insanlığın toptan yok oluşunu getirecekör. Barış ise devletler arasındakı dengesizliğin ve sömurünün kalkmasıyla sağlanır. Barış kavramının da sınıfsal bir içerıği vardır, çünkü barışa işçi sınıfinın tarih boyunca emeği geçmiştir." Arslan Başer Kafaoğlu da Amerika'nın 1929 ekonomik bunalımı ile öteki bunalımlarını silah satarak kapattığına değinerek. "Kapitalizm tüketjm bunalımlarını savaş harcamalarıyla gideriyor. Vietnam savaşında Amerikan askerlerinin ölmesi de uluslararası sorunlar konusunda zor uyanan Amerikan halkına belli bir etkı yaptı" diye konuştu (Fotoöraf: Nihat Hahcı) O l i a i l S I Z i a i i i n a paiieilSilahsızlanmapanelidünİstanburdayapıldı.Or naiiOİİ SHP İstanbul tl Örgütu'nün düzenledığı "Barış ve CÜNEYT ARCAYÜREK MENGEN'den yaz.yor (Baştarafı I. Sayfada) Özal'ın marifetli gezileri ile hayırla evet arası büyük oranda kapanacak. Yavaştan ışte böyle başladılar. Bugün evet cylarında binde bir yükseliş başladığını işliyoriar. Yarın bindeler yüzdelere dönüştürülecek. Özal'ın yüreğını serinletmeyi marifet bilenler helikopterden, özel uçaktan "yükseliyor ha yükseliyor" sloganıyla kitleleri etkilemeye çalışacaklar. Elbette binde bir yükseliş 10 günde binde kırk eder basit bir matematik sorunu. Esasen Özal olumsuzu olumluya çevirmek için yokuş tırmanıyor. Bu tempo ile kaplumbağa acaba tavşanı yokuşun ortasında geçebilecek mi? İşte bu zorlanıyor. Ama olsun. Ama yüzde 36 hedefine akıllar karıştırılarak, halkın gerçek duygularının dışında yapay birtakım araçlar kullanılarak varılsın da nasıl olursa olsun. Kısacası Özal'ın beklentisine yardımcı olmaya çalışanlar kolları sıvadı. Bir örnek: Fikri Sağlar İçel'de 40 köy gezmiş. 40'ında da hayır. Köyierden çıkmış, arkasından valı beyefendi teşrif buyurmuşlar. Ver oyunu, al yolunu Devlet, Özal'ın sade halkoylaması dediği sandığa bile elini uzatmış. İçel'de böyle de, Zonguldak'ta başka mı? Muhalefetin 25 Eylül'ü ulusla hükümet arasında bir hesaplaşma olarak görme anlayışına karşı, iktidar muhalefetle halk arasında bir hesaplaşma gibi göstermeye çalışıyor. Muhalefet işin farkında. Erdal inönü .bu yüzden değişik tutum içinde. 30 Ağustos toreninde Demirel'e İnönü, her gittıği yerde 25 Eylül'ü muhalefet ile iktidar arasında bır çatışma gibi değil, tersine halkın iktidardan hesap sorma günü diye nitelediğini soyledi. Neden? Çünkü Özal gider, Erdal gelir özetindeki hatadan döndüğünü, muhalefetin cephe birliği içinde halkoylamasına yöneldiğini söylerneye çalıştığını kanıtlamak için. İnönü ile Zonguldak'a giderken genel siyasette açıktan konuşulmasa bile ağırlıklı konunun Irak'tan gelen Kürtler sorunu olduğu seziliyordu. SHP lideri insancıl davranışını desteklediğini söyleyerek Özal'ı pek memnun etmişti. Ancak bir noktayı unutmamak gerek. İnönü sınır kapılarını kapatmadığımız için kararı alkışlıyordu. Yoksa iceri buyur ettikten sonra "insanlığın asgari gereklerine" hükümetin ne ölçüde uyduğunu bilmiyordu. Gördükten sonra eğer olumsuz bır gidiş varsa Özal'ı memnun etmeyecek ırdelemeler yapabilirdi. Bölgedeki SHP heyetı geçen akşam telefonda İnönü ve Baykal'a "Yiyecek ve içecek su yok. 10 binlerce insan açıkta, gönderılen 510 kamyon un vesaire yeterli değil" biçiminde rapor veriyorlardı. Hatta yöre halkının ırktaşlanna uzattığı yardım elini, yetkililerin engellediğinden söz ediyorlardı. DYP'ye aynı yolda bilgiler geliyordu. Bu koşuttaki bilgiler Özal'ın devletin gereken her şeyi yaptığını ilan ettiği sıralarda Çukurca'da insanların hangi koşullarda yaşadığı henüz bilinmiyordu. Demirel kuşkusuz Inönü'den dahafarklı görüşte. Sığınanlara "vatandaş muamelesi yapılmasını" istiyor, iltica hakkı verilmelı demeye getıriyor. Bana "Koskocaman topraklar, bırakalım orada yaşasınlar" diyordu. Hele Giresun'da Özal Sarp kapısını Irak'tan sığınanları demokrası ve ınsanlık anlayışına propoganda aracı gibi kullanırken Demirel, "Pekâlâ, bu kadar insancıl ise her türlü feciatı görmek için neden kuzeye gitti, güneye inmedi" diyordu. FakFuk Fonu'ndan 3 milyar göndermiş ya Ozal, propagandasına yeni bir araç ekliyor. 3 milyar ne ki, 100 bin insantn her birine 30 bin lıra eder. Ne ola, ne yapıla? Turgut Özal ulusal bir sorun haline gelen sığınmalan partı propagandasına dönüştürdü. Muhalefetin ulusal sorunlarda beraber davranmasını bundan sonra nasıl isteyebilecek. Türkiye'de 1020 milyon Küıtçe konusan insan var Belki ılk kez elimize bır fırsat geçti. Organik bağları kopmayan yurt içinde ve dışındakı bu insanları bütünleştırmek, ikınci sınıf vatandaş olmadıklarını kanıtlamak, Saddam'ın vahşt savaşınabir sıper olduğumuzu kanıtlamak ıstiyorsak, bırakalım bu tafra atmaları. : Erdal Inönü 11 eylülde Doğu y o gidecek, helikopter bulursa sığınan insanları görecek Demirel ise Esat Kıratlıoğlu'nun oradan getireceğı ayrıntılı raporu beklıyor. Dedığıne göre, "patlayacak". Ezılen işçiye Zonguldak ta kucak açmaya giderken halkoylaması öncesı siyasetteki yeni tartışmalı boyutıanmaların ana çizgileri böyleydi Nulus cu/duıııını yitirdim. Hiikumsu7dur. ABDULLAU BlÇAKÇIGİl UGUR MUMCU GOZLEM ARADA BIR Dr. HAYDAR DUMEN (Baştarafı 2. Sayfada) leme sarılanlara birinci sorumuz: Tüm Avrupa ülkeleri ve şemsiyesi altında toplandığımız ABD'de, erotik dergilerin vitrınleri süsledıği, sinema, televizyon yayınları ve porno kitaplarla. materyallerin her köşe başında bulunduğu ülketerde bu yayınlar "gençlerin maneviyatlan üzerinde fevkalede muzır" ise, diyebilir miyiz ki, bu gençler, dejenere bir kuşak olarak, ileride ülkelerinin yönetimini ellerine aldıklarında, sorumsuz, kişiliksiz ve çarpık yanlarıyla, ülkelerini batıracaklar ve bu ulkeler, yakın tarihlerde, yok olup yıkılacaklar. Ülkeler çöküp dejenere olunca, NATO da dağılacaktır. Sizlerin ve sizin gibilerinin mantığından, bu sonuç çıkmaktadır Bunu diyebıliyor musunuz? İkinci sorumuz: Sansürün sıkı olduğu demir perde gerisi ülkelerle, özellikle Suudi Arabistan ve İran'da, bu tür yayınlar olmadığı için, bu ülkelerin gençleri ve o ülkelerin geleceği, yukarıda sözünü ettiğimiz öteki toplumlardan daha garantili ve sağlıklı olacaktır. Mantığın ikinci aşamasında, karşımıza bu çıkıyor. Bunu da diyebiliyor musunuz? v Birinci sorumuza evet derseniz, "askeri ittifaka" olumsuz ka' nı ve propagandadan, ikincisine evet derseniz, 141 ve 142. maddelerden hakkınızda soruşturma açılır. Peki sız ne diyorsunuz öyleyse? Hangi bilimsel araştırmaya dayanarak, sanatsal, resim ve fotoğralann, roman, tiyatro ve sinemanın insanlar ve gençler üzerindeki olumsuz etkileri ve yıkımlarından söz edebiliyorsunuz. Her konunun dal dal uzmanlık alanlarına bölündüğü dünyada, gençlerin ve çocukların psikolojik ve pedagojik eğitiminde, hangi üniversitemizin, hangi bilim adamlarının, sizlerin mantık doğrultularında raporları vardır ki, bu ülkenin geleceğinin güvencesi gençler hakkında, dilediğinizce kararlar verebılıyorsunuz? Küçüklerin maneviyatını, içinde yaşadığı toplum, okul ve aile yapılandırır. Sokağa tükürmenin, çöp dökmenin serbest olduğu, köşe dönme edebiyatımn sloganlaştığı, politik alanda yalanın dolanın kol gezdiği bir ülkede, çocuklarımızın maneviyatı nasıl olacaktır? Eğitimin iyice çağdışılaştığı, eğıtimde paranın egemen olduğu, derslerle bilimin, televizyon belgesellerıyle din derslerinin çeliştiğı bir ülkede, inanmaya inanmaya ya da soru sormaya cesaret edemeden, sınıf geçmeyi yeğleyen ve onlara "köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyeceksin" diyen büyüklerin olduğu bir toplumda, gençlerimizin maneviyatı nice olacaktır? Aileye gelince, kadının dövülebileceğine karar veren yargıçların bulunduğu ve dinsel fetvaların da bunu önerdiği bir ülkede, her Türk filminde kural olarak kadının dövüldüğünü, televizyonda göre göre büyüyen, evine haftada bir kilo et girmeyen, muzu tatmadan mevsim geçiren ailelerin ortamında, çocuklarımızın maneviyatlarını da değerlendirmemiz gerekirken, neyin peşinde koşuyorsunuz? Sayın yetkililer ve de yasal yetkilerine karşın, bilimsel yetkisi olmayanlar, yukarıda saydıklarımızın kaçını düzeltebiliyorsunuz ki, her şey bitmiş ve tamammış gibi dinsel birikimlerin sosyal ürküntüleriyle, resim ve sanata karşı böylesine kıyıcı olabiliyorsunuz? Dilersenız, gözlerimizi bir kez daha dış dünyaya çevirelim. Bir gazete haberi: Japonya dünya pornografi ürünlerinin yarısından fazlasını üretiyormuş. Şimdi ne olacak? O geleneklerine bağlı, dünya sanayi ve tekniğini ellerine geçiren bu ülke, uçurumun kıyısına gelmış de farkında değiller mi? Yine bir gazete haberi: 2000 yılında, dünya çok özgür bir seks yaşamı içine girecek, kızlar 14, erkekler 15 yaşlarında cinsel deneyimlerini yapmış olacaklarmış. Desenıze "dünya başımıza yıkılacak ve gökten taş yağacak " Bize ne onlardan! Biz o güzelim Renoir'ları, Goya'ları, Rembrant'ları, Valeskez'leri karalayalım, kırpalım, köşeyi dönen dönsün, açlıktan ölen ölsün. İşte kırk yıldır demokrasi denemelerimizin sonunda vardığımız nokta. Biz diyoruz ki: Hangi ülkede özgür düşünce kısıtlanmıyorsa, hangi ülkede sosyal adalet ve insan haklanna saygı varsa, o ülkenin geleceği güvencede demektir. Böylece bilıne, tarih önünde bir köşeye not düşüle... KONUK YAZAR (Baştarafı 1. Sayfada) Eskiden generallikteki rütbeler "miriiva, ferik" ve "birinci ferik" olarak adlandırılırdı. "Miriiva" tümgeneral; "ferik" torgeneral; "birinci ferik" de orgeneral karşılığı kullanılırdı. Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı'nca 1972 yılında yayımlanan "Türk İstiklal Harbine Katılan Tümen ve Daha Üst Kademedeki Komutanlann Bryografileri" başlıkh kitapta, Karabekırin 31 Ekim 1920 tarihinde 'ierik", yani korgeneral olduğu, 1927'de de "birinci ferikliğe", yani orgeneralliğe yükseltildiği yazılıdır Bu bilgilere göre Karabekir orgeneraldir Genelkurmay Başkanlığı'nca 1986 yılında yayımlanan "Türk Silahlı Kuvvetleri General ve Amiralleri Albümü, 19231986" adlı albümün 245. sayfasında ise Karabekir'in adı "Kara Kuvvetleri korgeneralleri" arasında yer atmaktadır. Genelkurmay'ın bu yayınına göre Karabekir korgeneral. Hangisi doğrudur?.. Karabekir korgeneral midir, yoksa orgeneral mi? Gerçi Karabekir gibi büyük komutanları bugunkü rütbelere sığdırmanın olanağı yoktur. Bu kahramanları ödüllendirmek ve tanımlamak için rütbeler yetmez. Bu komutanlar Ulusal Kurtuluş Savaşı'ndaki unutulmaz hlzmetlerıyle bu rütbelerı çoktan aşmışlardır. Evet ama niçin böylesine büyük bir komutanın rütbesi konusunda iki ayrı ve çelişik kaynak bulunuyor Genelkurmay'ın 1972 yılındaki yayınına göre Karabekir orgeneraldir. Genelkurmay Başkanlığı'mn 1986 yılındaki yayınında aynı Karabekir'in rütbesi korgeneraldır. Nıçın böyledir? Bu yanlış nive yapılmıştır? Bu bilgilerin hangisi doğrudur? Öyie sanıyoruz ki bu çelişki, Atatürk'ün o tarihlerde, aynı zamanda milletvekilliği de yapan komutanlann ya milletvekilliğıni ya komutanlığı seçmeleri zorunluluğunu getirmesi üzerine, Karabekir'in 26 Ekim 1924 tarihinde Birinci Ordu Müfettışliği1 nden çekilerek milletvekilliği görevini sürdürmesi kararından kaynaklan maktadı r. Harp Tarihi yayınına göre milletvekilliği görevini seçen ordu müfettişi Kâzım Karabekir Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla ordudan süresiz izinli sayıldı. 1924 tarihinde Karabekir korgeneraldir. Yine Harp Tarihi yayınından öğrendiğimize göre, 1 Ekim 1927'de Karabekir'in yasama görevi süresi sona erdiğinde 'brc/uaç/ğ(na"alınmıştır. Bu tarihte Karabekir 'birinci ferikliğe", yani orgeneralliğe yükseltilmıştır. Bu bilgiler, yukarıda adını verdiğimiz Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı yayınının 153155. sayfalarında yer almaktadır. Genelkurmay Başkanlığı'nda, Kurtuluş Savaşı'na katılan bütün generaller gibi Karabekir'in de özlük dosyası vardır. Harp Tarihi Başkanlığı da elbette bu özlük dosyasını inceleyerek Karabekir'in orgeneral rütbesiyle emeklıye ayrıldığını saptamıştır. Bu bılgi doğruysa, o zaman Genelkurmay Başkanlığı'mn 1986 yılında yayımladığı "General Albümü"nöekı Karabekir'in korgeneraller arasında yer almasının anlamı nedır? Karabekir'in mezarı, Devlet Mezarlığı'na gömülürken Harp Tarihi Başkanlığı'mn yayını göz onünde tutulmamış ve bu ünlü komutan "korgeneral" olarak gömülmüştür. Hangisi doğrudur? Ya Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı yanılmaktadır ya Karabekir'i "korgeneral" olarak gömen Mıllı Savunma Bakanlığı... Birinden birinin bu yanlışı düzeltmesi gerekir. Harp Tarihi Dairesı Başkanlığı'mn yayını gerçekleri yansıtıyorsa, Kâzım Karabekir'in kemikleri 30 ağustos günü törenle Devlet Mezarlığı'na gömülürken bu Ulusal Kurtuluş Savaşı kahramanının rütbesi orgenerallikten korgenerallığe indirilmiş ve mezarı orgenerallerin arkasındaki sıraya yerleştırılmiştır. Karabekir ya orgeneraldir ya korgeneral. Korgeneral ise Harp Tarihi Dairesı yayının; hemen düzeltmek gerekir; yok Harp Tarihi Dairesi'nın dayandığı belgeler sağlıkhysa o zaman da Karabekir'in "Devlet Mezarlığı"nĞakı mezar taşındaki "korgeneral" rütbesıni "orgeneral" olarak düzeltmek gerekir. Tabiı mezarının yerini de... Karabekir'in ölümü üzerine daha 40 yıl geçmemışken bu yanlışlar yapılırsa, kimbilır yuz yıl sonra ulusal tarihımız konusunda daha ne yanlışlar yapılacaktır! 31 yıl sonra Doğu Karadeniz kez ANAP vitrininde sayısı az ciddi portrelerin bulunduğu köşede beğeni toplayan genç bir yüzle TRABZON 14 Ekim 1957 tarihlı Cumhu birlikte... Devlet adamı çizgileri içinde çağdaş ve riyet'in birinci sayfasına bakıyorum. Gazeteci di laik bir kişilik sergileyen Mesut Yılmaz... Bu niliyle, "dişi klişe" denilen siyah üzerine beyaz telikler, dostluk ve arkadaşlık koprümuzün kuruluşundaki sanınm en önemli unsurlar... Babası harflerle üç sutunluk bir anons; "Sureli mahsusada giden arkadaşımız Fe> için ailece yaptırdıklan okulun açılışına gidiyoyaz Tokar bildirivor"... Ve alt alta iki başlık da ruz. ••• ha: Trabzon'a inerken belleğimde tnönü ile geli, "İnönü dün Giresun ve Ordu'da iki nutuk şimiz canlanıyor. Ankara havaalanından parladaha soyledi" " D . P . iktidarı, kendisi için değil, gelecek mentonun en renkli kişilerinden'olan Faik Ahiktidar partilerine de tesir edecek bir şeyi kav met Barutçu tarafından uğurlanmıştık. Trabzon'da kalabalık gorkemliydi. tnonu'nün eski Başbetmiştir. Bu, resmi söze itimatlır." "Resmi söze ilimat" ... galiba Türkiye'nin ku bakanı yaşlı Hasan Saka, Şefine vefa duygusuyla havaalanına gelmişti. Fakat eski Şef'i o günku şaktan kuşağa atlayan bir sorunu!.. Genel Başkanı da Saka'yı Trabzon listesinin ba* • * 1957'nin Eylul'unde AJmanya'dan donduğum şına oturtmuştu. Geceyi geçirdiğimiz Sıtkı Mude başyazar Nadir Nadi, "Biraz da Türkiye'yi rathan'ın evinde yalnız kaldığımız geç saatlerde: "Eski ekibinizden kolay vazgeçmivorsutam. İsmet Paşa veya Adnan Bey'den lercih edeceğinle seçim gezisine çık" demişti. Adnan Men nuz." dedim. deres'le gazeteciliğimin Ankara muhabirliği doismet Paşa yumuşattığı bir ses tonuyla: neminden tanışıyordum. İsmet Paşa ile hiçbir "Nesiller (kuşaklar) arasındakı uzantıyı >e anım yoktu. Metın Toker'e telefon ederek, "Eğer birieşmeyi, onlan birbirinden kopartmadan vapçok yakınında dolaşabileceksem, oeleceğim" de mak çok önemlidir" diyordu. "Bir nesli bir andim. Metin kendi evinde bir çay saatinde benı da kesip atamazsınız. Onlann devlet tecrübelePaşa'yla yalnız bıraktı. İki saatlik sohbet gorun rinden. birikimlerinden, hatta hafızalarında kaltüsu altında bir sınavdı benim için... Ayağa kal nuş nice olaydan yararlanmak durumundasınız." karken İnonu son cumlesini soyledi; "Bu seçim Cumlesini şoyle noktalıyordu; tunında sizi misafirim olarak dolaştırmak isti "Köksiiz bir ağaç tomurcuklanır mı?" >orum"... Paşa'nın arabasında olacak, gidilen • * * yerlerde onun kaldığı evde kalacaktım. 21 gunîsmet Paşa'nın anıları ile geldiğim "Hasan lük turda 67 yaşındaki lnönu ile 26 yaşındaki Yılmaz" okulunun açılış toreninde Trabzon ve ben, iki okul arkadaşı gibiydik. Şakalaştık, tar Karadeniz yoresi bu kez de ANAP Genel Baştıştık. Bahisler tutuştuk, viskimiz bitince akşam kanı'nın Evet Kampanyası'na tanık oluyor... Yiları birer duble votka içtik. Askerlik günlerinin ne renkli, cıvıl cıvıl bir Karadeniz var karşımda. geçtiği yerlerde eski anılarını yaşadık. Ondan çok Eleştiri aldığı en çetin konulardaki ikili konuşetkilendim. Çok şey oğrendim ve çok sevdim. O malarımızda, akılcı ve uygar çizgide kolayca buda beni çok onurlandırdı ve sevdi. Ayrılırken luştuğumuz, ancak ne gibi etkileriedır, kamuyoyu duygularını yazılı olarak dile getirmeyi yeğledi; karşısında çoğu kez bir başka üslup ve kişilik serbır sayfalık mektubunun altını, "Daima dostu gileyen Sayın ÖzaPla buluşup, yeni açılan Sarp nuz İsmet İnönü" diyerek imzaladı... Kapısı'na gideceğiz... 31 yıl sonra Karadeniz'den bu ilk "Merhaba"ma, zamanımı ayarlayabilirsem, ikıncisini eklemek uzere Trabzon'dan * * * Evet, 31 vıl sonra yıne Karadeniz'deyim. Bu Rize'ye geçıyorum. FEYYAZ TOKAR TEŞEKKÜR Canımız, biricik evlatlarımız PELİN SERDAROĞLU ile Dr. TURGUT SERDAROĞLU'nun elim bir trafik kazası sonucu kaybı dolayısı ile yakın ilgilerini esirgemeyen, kederli ve zor günlerimizde yanımızda olan, Gazi Üniversitesi ve Maltepe Camii'ndeki törenlere katılan, çelenk gönderen, Türk Eğitim ve Türk Kültür vakıflanna bağış yapan, telgraf ve telefonla veya bizzat gelerek başsağlığında bulunan yakın akraba ve dostlarımıza ve bilhassa Gazi Üniversitesi'ndeki törenden itibaren ebedi istirahatgâhlarına tevdi edilene kadar evlatlarımızı yalnız bırakmayan yakın arkadaşlanna en derin teşekkürü bir borç biliriz. SERDAROĞLUASİLTÜRK KUMBARACIBAŞIAKOL OKAYGÜN AİLELERİ SATILIK KAT Basınköy'de deniz ve göl manzaralı boş kat satılıktır. Tel: 512 52 14
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle