24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
r CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ozellikle yasama organına ışık tutar. Ama, bağlayıcılık gerekçeden once iptalin kendisindedir. Rasgele bir uçuncü kişı durumunda sayılamayacak yonetim ve kamu gorevlileri mahkemece verilmiş kararı oğrendiklerı andan itibaren buna aykırı hiçbir davranışta bulunamazlar. Kamu görevlilerince yonetımde, orneğin tapuda, iptal edildiği bilinen bir yasaya dayanılarak hiçbir işlem yapılamaz, ızin ya da ruhsaı verilemez. Aslında hukuka saygılı bir yönetim, iptal edildiği bilinen bir yasayı uygulamak bir yana, anayasaya aykırı olabileceğinden kuşku duyulan bir yasayı uygulamaktan kaçınmakla yükümlüdur. Tersine davranışlar yönetimin ve bu davranışlarda bulunanların sorumluluğunu gerektirir. ' rarlanmaya açık olma biçıminde "kamu mallan", "kamusal mülkiyet" her zaman olmuştur, toplum bilinci geliştikçe de bu mülkiyetin sınırlan genışlemektedir. Eskiden tum ülkenin maliki sayılan, gucunu mulkten aian, "mulkün temelinin adalet" olması temenni edilen ama, yetkilerini sınırlayacak gerçek hukuk sal güvenceler duşunülemeyen hükumdarlar, bugun ozel konutları olan saraylannı bile millete, kamuya kaptırmışlardır. Yakın geçmışte uzerlerinde ozel mülkiyet ıddialan bulunan kıyılar, son yıllardaki gelişmelerle, herkesin yararlanmasına açık "kamu malı" durumunagirmişlerdir. İlke olarak, kamu malı sanlamaz, zaman aşımı yoluyla edinilemez, uzerinde hiçbir ozel hukuk işlemi geçerli olamaz. Ama, henuz özel mülkiyette gözuken bazı kamu mallan da vardır. Örneğin, tanhsel değeri olan yapılann, ulusal varlığımızın parçası olan koruların tapuda maliki gözukenler, bugun özel mülkiyetin verdiği hak ve yetkilerden yararlanamayan, tum ulusun, hatta insanlığın ortak kultür ve doğa mirası olan bu yapılann ve guzelliklerin bakımı ve korunmasıyla görevlendirilmiş kişiler durumuna gelmişlerdir. Boğaziçi Kamunundıır Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarının geriye yürumeyeceğini söylemek, bu mahkemenin yaptığı Anayasaya uygunluk denetimini, pek çok durumda, anlamsız ve işlevsiz bırakmak demektir. İptal, hukuka (Anayasaya) aykırılığa bağlanmış bir yaptırım (müeyyide) dir. İptal, yasamn yürürlüğe konulduğu anda Anayasaya aykırı olduğunu gösteren "bildirici", dolayısıyla geri yürür nitelikte bir yargı kararıdır. İptalin bildirici niteliği ve hukuka aykırılığa bağlanmış bir yaptırım olması, geri yürümesini zorunlu kılar. PENCERE Araba Sevdası 3 EYLÜL 1988 Doç. Dr. YILDIRIM ULER A.Üni. Hukuk Fakültesi Boğaziçi tepelerini satmak kimin aklına gelir? En gerçek güdünün kâr, en yüce değerin dolar olduğuna inanan birinin aklına geliverdi. Yasalar satışa engeldi. Yasalar değişıirilherdi. Boğaziçi tepeleri satışa çıkartıldı. Alıcılar Arap zenginleri. * Satıcıların başı, Başbakan Özal'dı. Militan bir işveren orgütünun başından 12 Eylıil koşullarında parti başkanlığına ve başbakanlığa gelmişti. Daha önce de yönetimde deneyimi vardı. Önemli gorevler almıştı, ama hiç "kamu görevlisi" olmamıştı. Parti başkanından, hukümet başkanından çok bir "başpatron" gibi davranıyordu. Bunu "stil" edinmiştı. Ailesı ve yakın çevresi ıle Araplar arasında zaten iş ilişkileri ve hatta ideolojik bağlantılar kurulmuş bulunuyordu. lşbitirici kadro, holdinglerde ve işveren örgütierinde sivrilmiş çoğunlukla mühendis kökenli kişilerden oluşuyordu. Bunlar mikro düzeyde işletme ve ekonomi bılgısi edinmışlerdi. Hukuk bilgisine pek gereksinım duymamışlardı. Zaten işbitiriciler için hukuk, toplum içinde saygı gösterilmesi, uyulması, geliştirilmesi gereken bir düzen değil; aşıiması, aşılamıyorsa çevresinden dolanılması, doJandınlması gereken gereksiz bir engeldi. lşbitiriciler, Boğaziçi tepelerinin satışında karşılaştıkları hukuk engelini Anayasa Mahkemesi, yabancılara mülk satışına olanak veren yasa değişikliklerinı iptal etmişti anayasaya aykınlığı saptanarak iptal edilmiş yasayı yeniden çıkararak aştıklarını sandılar. Anayasa Mahkemesi'nden ikinci kez iptal kararı gelinceye kadar satışlan sürdiırdüler. Hatta, ikinci iptal karannın Resmi Gazete'de (RG) yayımlanmadan önce Başbakanlıkta bekletildiği, bu arada Darıca'da yüz bın rrr'lık bir alanın. Kazanılmış haklar Özal'ın ve Istanbul ozelinde, kuçıik yerel patron Birleşik Arap Emirlikleri Şeyhine satışı işlemleriDalan'ın aktif çabalarıyla oluşturulmak istenen bu nin tamamlatıldığı söylentileri çıktı. Ozal, Anayasa Mahkemesi'ne kızmış gözuktu. durumda acaba bir hak yaratıldı mı? Arap zenginZaten anayasanın sivil bir idare tarafından değiş leri Boğaziçi tepelerini kazandılar mı? Satıcıların tirebileceğini gostermek istediğini. Araplara mulk ve Boğaz tepelerini mülk edinmeye yeltenenlerin satışı ıçin gerekirse anayasayı değiştireceklerini söy avukatlan hukukun en bulanık kavramlarından biri ledi. Ama galiba böyle bir değişikliğe gerek kalma olan "kazanılmış hak" kavramma sığınabilirler mi? mıştı. Bütün önemli satış vaatleri yerine getirilmiş Kazanılmış hak, genellikle, hukuk kurallarının Boğaziçi, Boğaziçi Yasası ve plan kararlarıyla olacak ki işbitiriciler mutlu görunuyorlardı. geriye etkisı (mâkabl şumulu) sorunuyla bırlikte ele Onlara göre olan olmuş, biten bitmiş. satılan sa alınan onunla karışan bir kavramdır. Kamu huku teknik hukuk açısından "kamu malı" statüsüne sotılrnış iş bitirilmişti. Hukuk bilgilerindeki eksiklik kunda kazanılmış hak olmaz; Boğaziçi tepelerinin kulmuştur. Bir malın ya da alanın kamu malı nive çarpıkhk dolayısıyla, tüm yetkili satıcılar Ana satışı kamu hukukunu ilgilendirir. Sakat işlemler, teliğini kazanması, yetkili organca yapılan böyle yasa Mahkemesi'nin iptal karannın ancak RG'de kazanılmış hak doğurmaz. Sonradan uygulanan hu bir "ayırma" işiemiyle gerçekleştirilir. Ama eğer yayımlanınca bağlayıcı olacağını ve kararın hiçbir kuka aykırı işlemler bir yana, sakatlığı saptanarak o mal ya da alan, hava, deniz, kıyı gibi doğal niteiptal edilmiş bir yasamn bu iptal karannın etkisi, liği gereği zaten kamunun ise ayrıca bir "ayırma" biçimde geriye yürumeyeceğini soyluyorlardı. hukuk kurallarının geriye etkisi sorununa benzeti işlemine de gerek yoktur. tptal kararı geri yürür lemez. Sonuç olarak, Arap zenginleri Boğaziçi teBoğaziçi korulan, tepeleri, tum güzellikleriyle doAnayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarının geriye pelerini hukuken, mulk edinebilmiş değillerdir, öde ğası, tarihi külturu ile "doğal olarak, niteliği yürumeyeceğini söylemek, bu mahkemenin yaptı diklerı dolarlarını geri alabilirler, aldatıldıkları için gereği" bir kamu malı mıdır? ğı anayasaya uygunluk denetimini, pek çok durum de kendilerini aldatanlardan bir tazminat alacakYonetici kliklerin pek aynmında olmadıkları anda, anlamsız ve işlevsiz bırakmak demektir. tptal, lan olduğu bile duşünülebilir. laşılıyor. Sanıyorum ki anlamsız siyasal yasaklahukuka (anayasaya) aykırılığa bağianmış bir yaprın kalkması ya da kalkmaması, zaten yapılacak tırım (müeyyide) dır. İptal, yasamn yürürlüğe ko Kamu malı seçimlerin bırkaç ay önce yapılması ya da yapılmanulduğu anda anayasaya aykırı olduğunu gösteren Başka bir açıdan bakarsak, "aldımsattım", ması gibi uydurma konuların değil de Boğaziçi'"bildirici", dolayısıyla geri yürur nitelikte bir yargı "oldubitti" denılen yerler acaba alınıp satılabilen nin özel çıkarlara, spekulasyona açık bir alan mı kararıdır. İptalin bildirici niteliği ve hukuka aykı yerler mi? Turkiye Cumhuriyeti bir "Devletlu" yoksa doğal olarak kamuya açık ve kamuya ait bir rıJığa bağlanmış bir yaptınm olması, geri yurume efendinin Boğaziçi'nin şurasını, burasını şuna ya alan mı olduğu, yerel ya da genel ölçekte bir halk sini zorunlu kılar. İlk andan beri anayasaya aykırı da buna, bedelli ya da bedelsiz bağışlayabileceği il oylamasına sunulabilir. olan, bu nedenle iptal edilen bir yasaya dayanıla kel bir ülke mi? Ama bugun, Boğaziçi Yasası ve plan kararları rak yapılmış butun işlemler dayanaklannı yitirmiş Arap zenginlerinin, örneğin Sevda Tepesi'ni, ortada ıken yonetim, ancak Boğaziçi'nin niteliğiolurlar. İptalin niteliğinin gereği olan bu sonuç, Kuzguncuk Korusu'nu kazanılmış hak olarak edin ne uygun davranmak ödevindedir ve vatandaşlayuksek mahkemelerimizin sayısız kararlarıyla tar melerı olanaksızdır. Onların kazanmaları tum ka rın da yönetimin bu yönde davranmasım istemeletışılmaz biçimde ortaya konulmuş bulunmaktadır. munun kaybı anlamına gelir ki satanlann böyle bir ri, hatta yönetimi buna zorlamaları "hak"tır. Geiptal karannın gerekçeii olarak RG'de yayımlan yetkisi yoktur. Tek mülkiyet biçimi "özel lecek cumartesi günü, bu konuyu yazmaya devam ması genel bir duyurudur. Gerekçe, uygulamaya ve mülkiyet" değil. Ortak bir sahip olma, ortak ya edeceğim. ARADA BİR Pr. HAYDAR DÜMEN OKURLARDAN İlnr htılmfTfin İUI^ UUUIUnUl gÜClÜh V€ bİr ..».. .. Oltimun //l#efifis/if rWıî/f/ofî tiuşunuiliuunirrt tnsanm, babasımn ölümıi üzerine yazacağı dizeler kuşkusuz, yaşamın en acılı anlarından biridir. Ancak insanlar yaşama veda ederken, çağdaş yu'zyılımıza uygun ' olmayan sorunlarla karşılaşırlarsa, bu ölüm daha da duşündürucü olmaktadır. 30 yılı aşkın sure, Ordu 'nun C'nye, Fatsa ve Kumru ilçelerinde adliye başkâtipliği yaptıktan sonra emekli olarak Kumru'da dava vekilliği ile yaşamım surduren rahmetli babam Muzaffer Sami y a z Küçüklerin Maneviyatı ve MuzırL Hemen her raporlarının başlangıcı ve bitimınde, "kuçüklerın maneviyatı .." sözcüklerıne rastlıyoruz ünlu Muzır Kurulu'nun. Aralara serpıştirilmış öteki türnce ve yorumlarını okudukça, sanırsınız kı, Turkiye bir uçurumun kıyısında ve tek kurtarıcı da kendilerı. Türkıye'nin pek bir düzlükte olduğu söylenemez Bir ülkenın tekniği, bılimi, ekonomisi ve sosyal düzeninden, cmsel yaşamı soyutlanamaz. Bir özelden genellemeye gidebilmek için bu konuda çağdaş ve bilimsel verılere bakıp, dünyanın öteki ülkelerını de değerlendırmemız gerekir Çünkü Turkiye de dünyadan, çağından soyutlanamaz Çıplak bir resim, yontu, sanatsal bir fotoğraf görünce, tüyleri diken diken olan ve hemen "vatan kurtaran aslan" edasıyla ka(Arkası S. Sayfada) Karaman, geçen günler içinde tatilîni geçirmek uzere Görele ilçesine gider. Amacı, deniz ve doğa guzelliğinden yararlanarak sorunlarmdan arınmaktır. Rabam için 7 Ağustos 1988 günü yaşama veda etmenin çanları başlar ve *alp krizi gelir. Tabii o anda yapılacak lek olay dokıora gitmektir. Gorele'ye doktora götürulür. Doktor durumun ***'* olduğunu ve hastanın acele Trabzon 'a götürülmesini önerir. 70 km. 'lik Trabzon 'a ' f l * w ' ' e *5 dakikada ulasılır. Karadeniz Tıp Fakültesi Farabi Hastanesi Acil Servisi'ne hasta yatırılır. Bu hastaneye gidilmesinin nedeni, 2 yıl önce s o n derece teknik donanımlarla hizmete açılmasıdır. Çağdaş tekniklerle hizmete açılan Farabi Hastanesi'nde bizi deposunda bulununcaya dek. bekleyen ilk sorun, acil serviste Bu ilacın Avrupa'dan bulunmayan tansiyon aletidir. yurdumuza getirilmekte ve Tıim doktorlann çabasma sınırlı olarak satılmakta olduğu karşın. 10 dakikalık bir süre söylenir. Ilacı bulmamn sevinci sonunda başka servisıen ile hastaneye koştuğumuzda getirilen tansiyon aleti ile bizi bekleyen acı haber ile yaşam savaşı veren hastanın karşılaşırız. Ancak yukarıda da tansiyonu ölçülmeye çalıştlır. belirttiğimiz gibi Acil Servis 'te / doçenl ve 10'u aşkın doktor bulunması gereken tarsiyon Hipokrat yeminine bağlılığın ve aletinin yokluğu, yaşamsal insana olan sevgileri nedeniyle önem taşıyan kalp ilacının kritik durumdaki hastayı Doğu Karadeniz 'in en büyuk yaşama dondurmenin uğraşı ilimizde bulunamayışı bir içindedirler. Doktorlar hasta rastlantı değil, bir için gerekli olan, 1 Alvegent ihmalkârlığın sonucudur. Ben adlı iğnenin hastanede babamı yitirdim ve acısı ile bulunmadığını, bu ilacın yaşamaya çahşıyorum. <\e var bulunmasını talep ederler, 1 ki bundan sonraki hastalar Alvegent ilacım bulmak üzere hastanelerde basit nedenlerle Trabzon eczaneUri laramr, olüme terk edilmemelidirler. ancak yaşamsal değeri olan ilaç ŞUKRÜ KARAMAN bulunamaz, taa ki bir ecza Ağaçİş Sendıkası Istanbul'da eskiden yürünürdü. Tramvay, otobüs, bir avuç taksi dışında otomobıl pek azdı. Kaldırımlarda yürüyen insanlar kimi zaman şaşkın, mahcup, kuşkulu1 An, affedersiniz!. Önemı yok.. Önüne baksana ayıL Başka İstanbul yok... Özür dilerim.. Bir şey değil.. Herif dağdan gelmış, kaldırımda yürümesini bilmiyor salak, sığır çobanı... Sağdan yürüsene kardeşim.. Yedi yüz bın kişilik kentte hizmetler yürüyor; düğmeyı çevirdin mi elektrik, kibriti çaktın mı havagazı, musluğu açtın mı su, üç beş adım yurüdün mü tramvay.. Özel araba kırk yılda bir geçer, kimse de urnursamaz, caddeler bomboş... Evlerde teldolaplar... Nâzım 1937'de özlemıni dıle getiriyor: "Trak, tiki tak Makınalaşmak ıstiyorum, Mutlak buna bir çare bulacağım, Ve ben ancak bahtiyar olacağım, Karnıma bir türbin oturtup Kuyruğuma çift uskur taktığım gün! Trum, trum, trum.. Trak, tiki, tak Makınalaşmak ıstiyorum." Okuyanlar diyorlar ki: Vay komünıst!.. Oysa endüstri toplumu çağımızın özlemı. Turkiye sanayileşmenin dışında kalabilir mı? Kentleşme hızlanıyor. Makıneler evimizi dolduruyorlar. Çamaşır makinesı, bulaşık makinesi, elektrik ocağı, elektrik ızgarası, elektrik fırını, elektrıkli ütü, radyo, televizyon, pikap, buzdolabı... Ve kapının önünde otomobil... İstanbullu artık otomobillidır. Yollar tıklım tıklım. Trafik kördüğüm. Yine de kişi direksiyonun başına oturup kontak anahtarını çeyirdi mi mutlu... için için şişiniyor: Hey be!... Arabalıyım ben, şu enayi yayalardan elbette bir farkım var.. Sonra hazretı tutabıfirsen tut!.. Sağdan dalıyor soldan sıkıştırıyor; öndeki arabasının kıçına dayanıp sürekli ışık yakıyor; şeridi istediğı an çiğneyıp boş kulvara dalıyor; direksiyonda bir kadın gördü mü üstüne saldırıyor; kimı zaman at arabası gibi yavaşlayıp kımi zaman basıyor gaza; birisi kendisini solladı mı dayanamayıp yarışmaya başlıyor; sollayanı gectı mi rahatlayıp ağırdan alıyor; kalabalık yerlerde boşluklara burnunu sokup ortalığı büsbütün kanstırıyor; sağdan soldan gidenlerle sürekli uğraşıyor; arabanın camlarıyla bırlikte teybini sonuna dek açıyor; beş kilometrede on kez çevresındeki sürücülerle dalaşıyor; sürekli olarak en sağ şerıtten en sol şerıde kadar ortalıkla dolanıyor; hiç bir trafik kuralına aldırmıyor... Cıgara, arabesk, gaz, fren . • Kent kaldırımında yürürken sağa sol a omuz atmak, onun bunun ayağına basmak, kadını kızı rahatsız etmek, öteye beriye tükürmek hoş görülmez. Yaya terbıyesı diye bir şey var.. Öğrenebildik mi, bilmem. Ancak Istanbul'un seçkin terbiyesızleri yayalar değil, arabalılar; hem de arabalıların en lüks olanları, elli milyonluk, yüz milyonluk, yüz elli milyonluk otomobılın direksiyonuna yaslanmış görgüsüzier. Kımbilır, belkı bu da bir süreç sorunudur; üç beş kuşak sonra torunlarımız bir kentte nasıl araba sürüleceğını öğrenecekler, efendiliğın erdeminı benımseyecekler... "Çünkü yanımda ZIRAAT hep T 7 f\ "| | ^ / | 1 ) ) Yıllardır ticaretle uğraşıyorum. bir destek anyorsamz, ZİRAAT 125 yılın deneyimi, bilgisi, İşimi oturtuncaya kadar zor ' desteğiyle hep yanınızda olacaktır. Y CAJL W U L « günler de geçirdim. Ama çalıştım. Yılmadım. Çünkü, yanımda ZIRAAT hep vardı." Sanayi, tanm, ihracat, ithalat... İşiniz ne olursa olsun, iyiniyetle yola çıkıyorsanız, işinizi büyütmek istiyörsanız, çabanıza güvenli T C ZIRAAT BANKASI ZİRAAT 5 I Z B İ RT U R K İ Y E DUSÜNÜLEMEZ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle