18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 EYLÜL 1988 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 SİNEMA ATİLL DORSAY KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK 'Magazirf mi, biraz durun 'Magazin", her şeyî )ağışlatan, her şeye mhane oluşturan büyülu ?ir sözcüktür sanki. Onun ırdına sığınıp her türlü iaçmalığı yapabilır, özel vaşamların en özel yanlarını sergileyebilir, bir dızi güzelliği alabildiğine çirkinleştirebilirsiniz. Biz "kültur>asam" diyoruz. Onlarsa "magazin" diyorlaı. Oıılara göre siyasetin. sporun ve ekonominin dışında kalan (ve bize göre yaşamın en güzel yanıru oluşturan) her şey, "magaan"dir. Yani hafıftir, önemsizdir, ciddiye alınmaya değmez. "Magazin", her şeyi bagışlatan, her şeye bahane oluşturan büyulü bir sözcüktür sanki. Onun ardına sığınıp her tür saçmauğı yazabilir; ınsanlara, kurumlara, kavramlai'a hakaretler yağdırabilir, özel yaşamlann en özel yanlarını sergileyebilir, baldırbacak edebiyatı yapabilir, bir dizi güzelliği alabildiğine çirkinleştirebilirsiniz. Magazin, adeta bir zihniyetin, bir düşünme ve yaşama biçirainin, bir değerler (veya değersizlikler) bütününun adıdır. Diğer bölümlerinde oldukça "ciddi" olan, haber takibinde, araştırmacıgazetecilikte, ekonomik yorumlarda çok başanlı işler yapan gazeteler, "magazin"e geldi mi, boş verirler: öyle ya, konu da "hafıftir, meraklısı da "haflf" şeyler arar. Gazeteciliğin (spor dahil) her dalında aranan nitelıkler, "magazin"cilerde arancnaz: Onlar, sanki dokunulmazuğı olan, ama kendileri her şeye dokunup kirletmek yetkısiue sahip cici çocuklardır! Peneytrnı cfan h'riı YH.MAZ GÜNEY'İ ANMA TOfUHTISI Kısa bir sure önce duzenlenen Yilmaz Guney'ı Anma Toplanösı'na yazarımız Mahmut T Öngören, smema oyuncuları Hale Soygazı ve Türkân Şoray ıle ünlü yönetmenırnız Lütfi Ö Akad da katılmışlardı Ancak "magazin". Türk sanatımn kalburustü yuzü aşkın sanatçısını, aydımnı. polıtıkacısını bir araya getıren toplantıdan çıkara çıkara "Şoray'la Soygaa arasındakı soğukluğu" ve "rakı muhabbetıyle Güney'i anma" kücümsemesını cıkarmıştı (Fotoğraf Esat Pala) ce (bu kez gerçekten) öldüğünü biliyorsanız? Bu ölüyü diri, diriyi ölü yapmak, "magazin" köşelerinin gunlük ışlerindendir. Cumhunyet'le başka bir gazete arasıııda "Gtınaha Son Çağn" filminin adı dolayısıyla haftalar suren bir tur tarttşma olmuş, sözkonusu gazete, sonunda kullandığı "İsa'nın Son Girişimi" adından vazgeçmiştir. Ama o ne? Bir başka "buyük" gazete, bu tartışmadan hiç habersizmişçesine, filme "İsa'nın Son tstegi" demez mı? Nerdeyse "son marifett" diyecek, bıraksanız!. Aynı gazeteye göre Venedik Şenliği'nde erkek oyuncu ödülünü paylaşanlar, "adı sanı bilinmeyen, tanınmamış oyuncular"dır. Oysa, ulkenuzde geçen yıl "Oynn Evi" filmini gördüğumüz Joe Mantegna'yı bir yana bıraksanız bile, ödulün diğer sahibi olan Don Aroeche, 1908 doğumlu olup özeUikle 40'lar boyu mttzikai ve guldürülerdekı başrolleriyle büyük ün yapmış, sinemaya hep sadık kalmış, 2 yıl önce de bir filmiyle Oscar ödulu (yardınıcı oyuncu) alrruş emektar ve ünlu bir isimdir. Ama sanat (pardon, "magazin") değil mi, uydur uydur söyle? Örneğin, onca yıl bir avuç insan arasında, nerdeyse gizli gizlı yapılan, ölüm yıldönumunde Yılmaz Gâney'i anma toplantısının, bu yıl ilk kez açık ve geniş biçimde yapümasırun anlamı yoktur onun için. öyle ya, o ne "solcu", ne "sağcı", ne de "sanatçı"dır. Turk sanatımn kalbur üstfî yuz kusur sanatçısını, aydımnı, politıkacısını bıraraya getiren toplantıdan çıkara çıkara "Turkân Şoray ile Hale Soygazi arasındakı sogukluğu" ve de "rakı muhabbetiyle Güney'i anma" kuçumsemesini çıkarır. Yazının tumunden, o geceye katılan ınsanlara küçümseme, hakaret akmaktadır. Ama ne gam!. "Magazinci" zaten "entel" duşmarudır, onlarca ciddiye aJmrnadığını, hatta okunmadığını bilir. Bir yazı uğruna 100150 "entel" aşağılanıyormuş.. Bu, "magazinci"ye tasa değil, olsa olsa keyif venr.. Bütün bunlan önemsiz mi buldunuz? Belki de haklısımz. Ama "magazin" bakışının ülkemıze ciddi zararlar verebilecek tutumlan da olur. Bu tür bakış, özellikle toplumumuzun dışardaki imajı konusundaki geleneksel kaygılanmızı, komplekslerimizı sömürmeyi pek sever. Cumhuriyet'in nerdeyse 6 ay önce, Cannes'da oynadığında, gerekli eleştiriyi de getirerek haberini verdiği "Pascali'nin Adası" filmini yeniden keşfedip, "mal bulmuş mağribi gibi" mala saldırır ve filmi "Ermeni komplosu", baş oyuncusu Ben Kingsley'ı "Türk düsmanı" ilan etmekte duraksamaz. Oysa zavallı Kingslej, kendisine verilen Abdülhamit'in casusu rolu için aylarca uğraşıp Turkçe öğrenmekten bile kaçınmamıştır!. "Magazin'' muhabiri, Kingsley'ı sıkıştınp garip sorular sorduğu gıbi, ülkemizde çevrilen "Gözde" filminin yine dunya çapmdakı unlu oyuncusu Mnrray Abraham'a da bu filme karşı açılan ve nedenini anlayamadığımiz müthiş duşmanca bir kampanya sırasında hakaret edeT, "Suriyeli Salieri" der, "Abraham, Türk tarihini çignediğinin farkında değil" der.. Yabancılara, hem de ülkemizde konuk olarak bulunan ve tek suçu, Türk tarihiyle ilgili bir fılmde rol alrnayı kabul etmek olan ünlü yabancüara da, bu tur gazetelerin sık sık hedef aldığı sosyete gulleri veya sahne biılbülleri muamelesi yapmak, bu tür "magazin" basını için doğal sayılsa gerektir. Ama o yabancüarın derisi, sozkonusu kişilerinki gibi gergedan derisi haline gelmiş değildir.. Onun için bu yazılara üzülürler, kınlırlar.. Koca aktör Murray Abrabam, bize, Türkiye"yi çok çok sevdiğini, ama kendisine ve tum film ekibine karşı kimi gazetelerce açılan iftira ve duşmanlık kampanyası dolayısıyla, son derece uzgün ayrıldığını söylemiştir. Böylece dünya çapında bir oyuncuyu ve bir buyuk produksiyonu, Türk dostu olarak uğurlamak fırsatı kaçmıştır. Ama "magazin" basını için ne gam!. O, diğer sütunlarda nasıl her gün "kancık Almanlar", "kahpe Yunan", "dönek tngiliz", "ikiyüzlü Amerika" gibi manşetlerle tüm dünyayı Türk duşmanı ilan ederek zaten her şeyiyle darda olan halkımıza yeryuzünde duşmanlarla kuşatılmış, dört bir yandan sıkıştırümış olmanın komplekslerıni sürekli aşılıyorsa, aynı şeyi sanatta (pardon, "magazin"de) de yapmayı savsaklamaz. Ve tum dünyayı, tüm filmcüeri, tüm sanatçılan bize (ve bizi onlara) duşman ilan eder du'nır. PÎKNtK PtYALE MADRA HIZLI GAZETECt NECDETŞE* &ULDVM S£f!6ivı? Bu magazin basınında neler, ne inciler keşfederiz, zaman zaman.. Hem de, Cumhuriyet dışında yalnızca 2 gazeteyi daha süreklı okuma ahşkanhğına sahip olduğumuz halde. (Hepsini okusak, kimbilir daha neler çıkar!) Yalruz son haftalardan ömeklere dayanırsak, bir gazete, bir TV programı dolayısıyla, unlu dansör Gene Kelly'nin "çoktan ölmüş" olduğunu yazar. Kelly sapasağlam hayattadır, herhalde onu bir diğer dansörle, Fred Astaire'le kanştırmışlardır. Bir diğeri, Lee Marvin'in son fününde, perdede bilmem kaçıncı kez öldüğuntı açıklar. tlginç, değil mi? "Magazin" için her şey farklı Hele Marvin'in nerdeyse 2 yıl ön gözlerle ve gözlüklerle görülür. • r V PİV£ 5.NEMAY4 BİLE • / GIDE/MEZP//H.. fi '0}^ ORTAMOAELİMPE . KENDlMi UİSSEOIYORUM. SULMEISBNıZ SÖYLEffİM ÇİZGtLİK KÂMİL MASARACI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKA\ 23 Eylül 7ı»lri nirtan'in "lliittiirii l DOttOrü Dünya", 26 eyiül pazartesi gu nünden başlayarak Istanbul sınemalannda göstenme gınyor Senaryosunu Umur Bugay'ın yazdığt "Dutturü Dünya'da Ûtten, 12 Eylül sonrası toplumsal ve ekonomık koşullarında ezilen Turkıye ınsanma kara mızahın olanaklanyla yaktaştyor Antalya Festıvaii'nde de yanşacak filmde Sunal'm yanı sıra Jale Aylanç, Erdal Gulvcr, Cezmı Baskın, Ayberk Çölok, Güzın Çorağan, Şebnem Erkekli ve Selçuk Uluergüven de oynuyor. ıZeki ö k t e n ı n K e m a l Sunal 11 y e n ı ' ' filmı Bu tür "magazin"den doğrusu iğreniyorum.. Ve basırumızın, bu "magazin" konusunu hızla çağdaş, insanımıza yaTarlı bir "koltüryaşam" alanına bir an önce dönüştürmesini gönulden dih'yorum. 1939'OA &UGUH,AVUSTU£yAU Ü l/£ HEKIM SI6MUNP FReUO, LONDRfi 'Û4 OLDÜ.. 13 YÛZYfL SONLARlNDA f?UH&lUMO£ O/?TXYA ÇIİCMAYA BA$lAyAN "8lLfHÇDlp"K4l/eAMIHA SOMUT Blfi ıÇ£/?/KKAZAfJ0/&)&V<:'PSl/C4NAU2*APU KUR4MI6EL İÇTİgEN V£ BUMU H£KtMUKTE KULIANANFGEUD, YERL£ŞlK INANÇLARA KAK$I ÇlKIY0* t>U. 0HA GOdZ, TDPLUM YAŞANTTS'NA UYMAYAfiJ DUZ GU V£ İSTEKİJE.I? BASneiLAEAK UASTAL/k NEPENİ OLASILMEKTEPie. SUMlAR BAŞKA KIUKLAM BÛeÛ fJEBEK ÇIKI? NOK7AS/ARAgL4Z.AMAÇ,BAST/KlL MIÇ ÇEYLERl HAST/ININ BlUNÖNE 6EriRMEKriH'. SİSTEMf/Ş K/L/r TAŞI İSE CihiSELUKTİRSHEUD'UH, CİNSEU.İİ/N HUU8lLİMPEHİ BÜYÜK. ONEMHIAÇIKLAMAS/, OLAĞANÜSTU "PS/KANAUZVM YARAT/CfSL. 'Saray GecesV romanıyla 'Gözde' fılmine niçin saldırıîıyor? R A H M İ S A U U K un albümü ve kasedi gelir günler gelir yaram sarıhr bir gün olur elbet hesap sorulur. Kim bu adam, ne istiyor? Bir gazetenin Turkiye'de çevrilmekte olan bir yabancı filme karşı nedendir bilinmez açtığı duşmanlık kampanyasına, bir adam destek veriyor. Film, Murray Abraham, Maud Adams, Andrea Parisy gibi tanınmış oyuncularla ve başta Fanık Peker, bizden de geniş bir katüımla çevrilen, tanınmış Amerikalı yönetmen Jack Smight'ın yönettiği "GözdeThe Favorite". Bu film hakkında olmadık şeyler söyleyen adam ise, yazar ve Kultür Bakanlığı Danışmanı Murat Aykaç Erginöz.. Kültür Bakanlığı'nın onayı ve (Topkapı Sarayı'nın verilmesiyle de belli olan) desteğiyle çekilen bir film için aynı bakanlığın "danışmam"nın inanılmaz sözler etmesindekı gariplik bir yana, bu adam üstelik olmayan seyleri olur gibi göstenyor. O zaman, izin verilsin de biz de bu konuda bildiklerimizi yazalmı... biri yok. Bu romandan bunları çıkarabilmek için, insanın gerçekten de sağlıksız, hasta bir kafa yapısına sahıp olması gerek. Öylesine yok ki, turizm etkinliklerini sürdürduğüm son 67 yıl içinde (yani romanın Fransa'da yayımlanıp bir bestseller olmasmdan sonra) bizzat karşılaştığım, konuştuğum veya rehberliklerini yapıp gezdirdiğim birçok Fransız grubunun, bu romanın etkisiyle Türkiye'ye geldıklerini ve romandan adeta buyulenmiş olduklarını gördüm. Öyle ki, Nakşidil'in Topkapı'daki serüvenini satır satır biliyor, bana romanda geçen çeşitli mekânları soruyor, Nakşidil'in Fatih Camii yakımnda olan türbesini ziyaret etmek istiyorlardı. Bu romanın Türkiye'ye yaptığı reklamı, son yıllarda başka hiçbir şey yapmamıştır. Ayrıca roman dolayısıyla basımn, örneğin ünlü FigaroMagazine'in açtığı, Türkiye ve Topkapı uzerine yanşmada sorulan sorulan yanıtlamaları için benden yardım isteyen mektuplar aldım Fransa'daki tanıdıklarımdan. Bütun bunlar kanıtlanabilir, kolay. Halep ordaysa arşın, yani roman burda. Çevirtelim, okuyahm. Peki, bu zat ne istiyor, niyebir kaşık suda fırtına koparıp magazin basınına boyle yalan yanlış malzeme veriyor? Şundan: Çünkü bu zat da Nakşidil Sultan uzerine bir kitap yazmış. Bunu ve başka kitaplarmı birkaç yıl önce bana getirip ilgilenmemi, yani bunlann film olmalan için filmcilerimize öğutlememi istemişti. •Ben de, iyi niyetle "Olur" dedim, ancak kısa zaman sonra beni bunun için sürekli telefonla arama ya başlayınca sımrlenip "Ben sizin menajeriniz değilim" dediğımi anımsıyorum. Bu arada, zaman içinde bana gelen kimi telefon veya mektuplar, bu zatın "Nakşidil Sultan" romanının "La Nuit du Serail"den apartma olduğu konusunda uyarılar getirdi. Ciddiye almadım, konu da zaten benim için kapanmıştı. Ancak Cumhuriyet'in son Yunus Nadi Senaryo Yanşması'nda ne göreyim? Bir senaryo (bu zatın senaryosu) tıpkısı tıpkısına Fransız romanmdan yola çıkmış bir çahşmayı karşımıza getirmiyor mu? Senaryoyu eledik, ama yine olayı yansıtmadık. Ama anlaşılan bu zatın öfkesi de, hırsı da durulacak gibi değil. "Gözde" filminin kendi "romam"ndan değil de, De Grece'in unlü romanından uyarlamasını, anlaşılan kabul edemıyor. Behey Allahın akıllı kulu, orijinali varken, elâlem kopyasını ne yapacak ki? Üstelik size bir bilgi daha: Bu zatın, biz bümiyoruz hangi başanlan dolayısıyla Fransa'dan aldığı Legion d'Honneur nişanı da var. Sonra da, Fransa'da çok satmış, milyonlarca sıradan Fransız vatandaşunn okuduğu bir kıtap üzenne boyle yanlış, saptırıcı, kör milliyetçi ve iki ulusu karşılıklı kışkırtıa beyanlar! Ama oh olsun Fransızlara.. Turkiye'nin Legion d'Honneur \erilecek bunca gerçek, has sanatçısı varken Murat Aykaç Erginoz'e nişan vermeyi akü edenler, şündi şapkalarını önlerine koyup biraz düşünsünler. Kuşkusuz aynı işi, bu zatı "danışman" dıye kullanan Kültür Bakanlığı'nın da yapması gerekiyor. KÖROLASIN DEMIYORUM seçmcler / 1 1PLAK VE KASETÇİLERDE | ÖZGÜN MÜZİĞİ USTASINDAN DİNLEYIN i Maria İ ikraıı CIKTL LIVE YAYINCIIIK VE MÜZtK TtC LTD ŞTİ ÖZGÜRLÜK VE DEMOKRASİYİ ÇİZNIEK TÜM PLAK ve KASETÇİLERDE Yöretmen Sezef Bağcan WAJÖR PLAKÇIUK T«ı t\2 58 32 i« Murat Aykaç Erginöz, film için "baştan sona Osmanlıyı ve haremi küçultüyor. Bir Fransız kızinın Osmanlıyı nasıl etkiledigi vnrgulanıyor" diyor. Ona göre filmin alındığı roman, " 3 . Settm'i bir dnsel sapık, Paris Büvükelçisi Mehmet Efendi'yi Paris'te sokaklarda kadınlara saldıran bir Türk, haremi korkulu bir esir pazan, Osmanlı soltanlannı ise barbar, kafa kesen cellatlar olarak vargulnyor"muş.. Ve bu film "ikinci bir Geceyansı Ekspresi" imiş... Murat Aykaç Erginöz, yanlış şeyler söylüyor. Sözunu ettiği Micbel de Grece'ın "La Nnit du Sirail" adlı romanını okudum. Romanda anlattığı duşmanca, küçültücü, aşağılayıcı tavırların hiç I H C 5 Bk* No 5322 Unkapgnı İSTANBUL Tel 51J 00 M FARUK SATRANÇ dersi verilir. Tel: 130 87 50 "RESİM SERGISI .. . . 24 EYLUL 22 EKIM m asmalımescit sok.13/3 tünel tel.151 68 25 "6ÛZDE"Hll IKİ ÖNLÛ OYUNCUSU Çekımlen Topkapı Sarayı Harem Oairesı'nde yapılırken kimı satdırıiara hedef olan "Gözde" adlı fılmde başrolu. "Amadeus 'takı Salıerı rolüyle Oscar alan F.Murray Abraham üstlenıyordu (solda) Fılmın önemli rollermden binnde ise tanınmış oyuncu Maud Adams vardı (Fctoğraflar. Lale Fıloğlu) Istanbul Çıkış Gümrük Müdurlüğunun 4 Aralık 1987 tarihli 62848 nolu G.Ç.B.'nin KDV nüshası zayı olmuştur. Hükümsüzdur. HAYAT KİMYA SANAYtl A.Ş. 1727 yaşlarında bayanlar lngilıere'de cocuğa baW. Ingihzce ogrcr.. 1 158 53 42 4 213 68 67
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle