19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 HAVA DURUMU nleteorolojiGenel Müdürlüğünden alınan bılgiye göre. yurdun kuzeybatı kesimleri parçalı bulutlu dığer yerter açık ve az bulutlu geçecek. HAVA ŞICAKLIĞI Bıraz azalacak RÜZGÂR: Kuzey ve doğu yönlerden hafif ara sıra orta kuvvette esecek. Oenizlerde ruzgâr, Karadenız'de gündoğusu ve poyraz Akdeniz'de günbatısı ve lodos ötekı denızlerde yıldız ve poyrazdan 35 . hava v e a |k kuvvetinde saatte 1021 deniz mili &tolutlu P geçecek. Ruzgâr guney ve batı hızia esecek DENIZ' Mutedil dal yönlerden hafrt esecek G6I mutedıl dalgalı olup göruş uzakll 1 0 k m galt olup göruş uzaklığı 10 km do9' dolayında bulunacak. layında bulunacak. Van Gölü'nde «* ' yaflmurlı A 36» 22° Oyartakır A 33° 19° Edıme A 36°23°Erancan A 31° 13? EcTutum A 22° W° Esloş«tw A 31» 14° Gaaartep A 34° 26° &resun A 37° 22» Gumuşhane A A 28° 13° Hakidn A 38° 20° Isparta y A 33° 20° Istanbul Balıtesr B 31° 20° tanır Bıleok A 32°18°K#s Bıngöl A 29° 16° Kasaronu B Bıfc B 26° 12° Kaysen Bolu B 34° 16° Kırklarelı Bursa Çanaldule B 3J°21°K«ıya A 30° 11° Kuahyj Conjm A 35° 20° Malatya Dentzlt 37° 21° Manısa 24° 17° K Maraş 29° 14° Mereın 25° 7°Mu#a 3O°13°M 36" 23° Nıflde 27°21°0«)u HABERLERİN DEVAMI TÜRKİYE'DE BUGÜN A A A A A A A A 29° 12° RIZB A 29° 17° Samsun A 32° 16° Snr. B 31° 21° Smop A 35° 24° Sıvas B 22° 10° TpufdaO A 29° 15° TraiKon A 30° 12° Tuncek A 34° 17° Uja* A 31° 15° Van A 30° 13° «togffl 33°20°Zongiildak B 37° 24° 35° 22° 33° 25° 37° 20° 30° 16° 31° 13° 27° 20° 27° 20° 27° 18° 36°22° 26° 19° 26 11° 30° 19° 27° 20° 32° 18° 31° 15° 26° 12° 29° 11° 25° 18° 21 AĞUSTOS 1988 DÜNYA'DA BUGÜN Amslerdam Y 19° Aıronan A 36° B 34° Atına A 38° Bajdai B 31° Barceıona Y 24° Basel B 31° Belgrad Y 22» Bertn Y «° Bonn Y 19° 8rAkse! Buöapeşie Y 25° Y 24° Cenevre A 33 Cezayır A 41° Cırtte A 43° Oubaı Frankfur: Y 19° A 36° ume ı 17° Helankj A 35° Kafcre Y 18° Kopcnhag Y 18° Köln A 37° LefVoşa Lenıngrad Londra Madnl Mılano Montreal Moskova Muntı NoıYbrk Oslo Pans Prag Rıyad Roma Sotya Şam Tel Avtv Tunus Varşova Y 28° B 27° B 16° A 30° A 34° Y 15° Y 21° Y 23° A 40° Y 3T° B 29° A 37° A 35" A 36° 2i» Y y 270 Viyana B 28° Waslwıgk>nA 36° Zunh Y 24° Y 19° B 18° NEVŞEHIR NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Y 3*> Turgut Bey, Pahalılıktan Gidecek... Nevşehtr'de nabız yoklamayı sürdürüyorum, artık biraz açıldım. Sormaktan çekinmiyorum. Karşıma çıkana soruyorum. Az yaşlıca, sakallı: Siz referandumda "evet" mi diyeceksiniz, "hayır" mı? Evet! Peki. Bir başkasına soruyorum, "hayır" yanıtını veriyor. Partilerini ne sormuyorum başta. İlk "evet" diyen. arkamdan yetişiyor: Ben "evet" demiştim ya, "evet" değil, "hayır"; hayır oyu vereceğim. Peki, diyorum gülerek notumda düzeltiyorum. Adın ne? Söylüyor, ama açıklamayacağım. Nevşehir'in eski il başkanı Dilaver Özay ölmüştü. O gün Alibey Camisi'nde cenaze namazı vardı. Cemal Seymen'le cami avlusunda buluşacaktık, buluşamadık. Nabız yoklamayı sürdürüyorum. Öyle ilginç şeylerle karşılaşıyorum ki kendim de şaşkına dönüyorum. Alibey Camisi'nin bulunduğu yerin adı "Metris", bir başka adı "Teksas". Yaşı altmışı geçmiş bir yurttaşla konuşuyorum (adı bende). Şöyle diyor: Nevsehir'de yüzde 70 "mor" kâğıt alır, yüzde 30 da öteki. Mor değil, kahverengi! Neyse, mor, kahverengi fark etmez.. Peki, neden? Pahalılık bu reyı getirir. İlçelerde DYP çıkar. Paşanın oğlu daha tutarlı. Ecevit yüzde 78 oy almıştı, bu kez yüzde 2'de kalır. Verenler pişman, parçaladı diye. Pahalılıktan Anavatanlı'lar da şikâyetçi. Burada DYP kazanır seçımde, ben vermem ya, kazanır. O sırada yanımızdan geçen bıri dönüyor, belli ki DYP'li; Yaşa be1 Bizim hakkımızı teslim ettin, demek? Doğru doğru, dosdoğru, gerçeği niye saklayalım... Kasap dükkânının önünde konuşuyoruz, soruyorum: Zekı Tekiner'i tanır mıydınız? 10 yıl önce, faşistler ötdürdü burada onu... Tanımaz mıyım, cebinde altmış altı lırayla öldü. Fakir fukaranın mahkemesine girerdi. Katiller öldürdüler... Yanımızda biri de şöyle dedi: Zeki Bey, dünyatatlısı adamdı. Duruşmalardan sonra, anlattığı fıkralarla yargıçları gülmekten kırar geçirırdi. Herkes onu çok severdi. Onu vuranlar, ölümünden sonra, "Böyle sevildiğini bilseydik, vurmazdık!" demişler. Zeki Tekiner'i, 1980 öncesinde, Nevşehir'e nabız yoklamalarına geldiğimde görürdüm. Ne tatlı adamdı! Bir gün şöyle bir fıkra anlatmıştr. Bir köylünün karısı, damdan düşüp ölmüş. Köylerde evler nasıl olur, çatısız, tek katlı. Karısını gömdükten sonra köylü, oğluyla birlikte kasabaya, pazara gitmiş. Dalgın, üzüntülüymüş. Oğlu yanında yürüyor. Çocuk, kasabadaki iki katlı, üç katlı evleri 90rünce mırıldanmış: Anam zatölürdü! demış. (Yani, anam, tek katlı düz damlı evdert düşüp öldüğüne göre bu yüksek evlerden düşseydi, çoktan ölürdü demek istemiş.) Nabız yoklamasmı, konuşmayı sürdürüyoruz Teksas yöresinde. Konuştuğum, yaşı altmışı geçmiş kişi dosdoğru konuşmasını sürdürüyordu: Ben sıze bir şey söyleyeyim: Gelip geçmiş ıktıdarlar içinde Nevşehir'e en çok çalışan ANAP oldu; birçok şey yaptı. Fakat ııhh. Pahalılığı önleyemediği gibi arttırdı. işte, bundan gidecek! Kaç çocuğunuz var? İki çocuğum var, biri tamirci, biri mühendis. Üç de kızım var. Takıkyorlar gençle/. Kızları çocuktan saymıyor musun? diye. 12 Eylül öncesinde, Nevşehir faşizmin yuvasıydı. Burada barınırlar. pasaportları buradan alırlardı. Konuşmacım: Şimdi. millet birbiriyle kaynaştı, eskı particılik ne yok, diyor. Genç kasapla arkadaşı "Evet" oyu vereceklerıni söylüyorlar. Bir Başkası yanımızdan geçerken: Hayır, hayır, hayır! diyor... Almanya'dan tanıdığım, bir genci gördüm. Adı Hasan Çuhadar. Önce 0 beni gördü. Seni bırakmam! dedi. Haydi ben seni gezdireyim... Tepede. cezaevi olarak bir süre kullanılan kiliseye dek gıttik. Bir yandan da nabız yokluyoruz. Benim nabız yoklama yöntemim onun da hoşuna gitti. Dört beş kadın bir arada oturmuşlar, konuşuyorlar. Kendimi tanıtıp soruyorum: Özal'a evet! diyorlar. Bıraz ilerdeki gruba sordum, onlar da kadın: Özal'a hayır! diye çığrıştılar. Ama, bjraz önce sorduklarım "evet" dediler. Onlar der, onlann evi var; bız kırada oturuyoruz. Peki, SHPIi ya da DYP'lı misiniz? İkisinden de değiliz, fakat vermeyeceğiz! Hasan Çuhadar, Nevşehir'in Sulusaray kasabasından Köyüne göturmeye kalktı, böyle insan canlısı bir genç. Sulusaray'da ANAP 250, SHP 200 oy almış. ANAP'a beklenen oy çıkmadı diye, arnavutkaldırımı döşenirken durdurmuş Belediye Başkanı Ali Bilgili. Yakındaki kasabaya FakFukFondan 600 milyon lira ayrılmış, aynca üç katlı okul yapılıyormuş. Sulusaray'a ise bir şey yokmuş. Sulusaray'da bol zerdali, kayısı yetişirmiş. Köylü dert yanıyormuş, Hasan aniatıyor: İki kişi akşama kadar topluyoruz, 3 bin 500 liralık toplayabiliyoruz. Sâtıp, parasını alamıyoruz! diyorlarmış... Yetım Hüsnü, Nevşehir'e gelmış, patates yetıştiren köylülere: Mısır ekin, daha iyi! demiş, gitmiş... • Tebrir m B bukjOu K ka1 S sıst Y yajmurtu £/ ruşmelerin teknik detaylara boğularak çok uzayabileceğini, esirlerin değişimi, uluslararası sınır konusundaki ihtilaflar, 598 sayılı karann, savaştan sorumlu tarafı belirleyecek komisyon kurulmasma ve savaş tazminatı ödenmesine ilişkin maddelerinin, sert bir "müzakere savaşı" başlatacağını kaydediyorlar. Doğrudan görüşmelerin dışişleri bakanları düzevinde yapılması bekleniyor. Nitekim Tahran Radyosu'nda dıin sabah ateşkesle ilgili olarak yayımlanan yorumda, "Ateşkes, diişmanlann kotnplolannın tamamen sona ermesi anlamına gelmiyor. Cenevre göriişmeleri hassasiyetini koruyor" denildi. Iran r Meclis Başkanı ve Silahlı Ku\ vetler Başkomutan Vekili Haşenıi Rafsancani ise radyoya verdiği demecinde Iran'ın, Irak yönetimine "güven" duymadığını belirterek, "Savaşta Irak'ın eline zarardan başka bir şey geçmemiştir. İsa ve "Günaha Son Çağrı..." ğini bildirdiler. Bu mezhebin New York Piskoposu, filmi "teolojik açıdan sağlıklı" buldıklart çarmıhları imal eden işbiıiikçi bir ma duğunu söyierken, "İsa'nın aşksahnesibazılannı rahatsız edebilir, ama bu da nihayet rangoz... Amerikalı ünlü yönetmen Martin Scorse bir.rüyadır" diyordu. Protestolar sürüyor. se'nin çevirdiği filmin adı, "Günaha Son Çağn..."rYunanlı yazar Nikos Kazancakis'in Birçok çevredeki ateşli tartışmalar olayın 1955'te yayımlanan romanına dayanıyor. Hı değişik boyutlarını ele alıp irdeliyor. ristiyan inanışına göre hem Tann hem insan Gösteriler sinema önlerinde devam ediyor, olan Hazreti İsa, filmde yönetmen tarafından ama saldırı ypk! bu iki yanı arasındaki mücadele çerçevesinVe Hazreti İsa filmi gişe rekorları kırma yode ele alınıyor. Bu bağlamda ilginç olan, İsa' lunda. nın "insan" yanının "Tann" yanını kabullenAma ilginçtir; ortalıkta ne yasaklama var, mekte çektiği sürekli güçlüktür. ne dava, ne de tutuklama vs... Film Amerika'da günün başlıca konusu* dur. Toplumun belli bir kesimi neredeyse Kimi inanır, kimi inanmaz. Vicdan özgürayaklanmıştır. Bağnaz çevrelerde gösteri üs lüğü uygarca yaşamanın en temel ilkelerintüne gösteri düzenlenmektedir. dendir. İnsanların inançlanna hiç kuşkusuz sayFilmin gösterildiği sinemaların önünde yapılan protestolarda taşınan pankartlar ilginç gı gösterilmelidir. Ancak bu saygı, inançlar tir: üstünde de özgürce düşünüp tartışmayı engellememelidır. Her türlü konunun serbest"Gerçek İsa günahtan arınmıştır." "Baba, onlan affet! Ne yaptıklannı bilmiyor çe sorgulamp konuşulabilmesi, demokrasilar." nin bir yaşam tarzı olarak benimsenmesiyle Tek tek din adamlarından kaynaklanan eş anlam taşır. muhalefete karşın, Amerikan Katolik ve MeAklın önyargılarla kısıtlanması, bireyin ve todist kiliseleri resmi bir görüş açtklamaktan toplumun ileriemesinin önüne set çeker. Tabugüne değin kaçındılar. Episkopal mezhe buları en aza indirilmiş toplumlarda, insanbe mensup din adamlar ise bir film yönet ların daha mutlu, daha yaratıcı olabilmeleri meninin isa'yı dilediğince yorumlayabilece için kapı aralanmış demektir. (Baftarafi 1. Sayfada) Irak ticaret gemileri 8 yıl (Baştamfı I. Sayfada) gemisinin karşıhklı saldırılar esnasında hasar gördüğü bildirildi. Ateşkesin yiırürlüğe girmesi ile birlikte 24 ülkeden 350 subayın katıldığı BM IranIrak Askeri Gözlemci Grubu (UNİİMOG) iki ülke arasındaki 1.200 kmüik sınır boyunca yerleşerek devriye görevine başladı. Sınırın her iki tarafına da mavi renkli BM bayraklarının dikildiği ve sınıra yakın bölgelerde kurulan komutanlıklara hağlı gozetleme karakollannın faaliyete başladığı bildirildi. Ateşkesin başlamasıyla gözler, taraflar arasındaki doğrudan görüşmelerin yapılacağı Cenevre'ye çevrildi. İki ülke arasındaki görüşmeler, daha önce BM Genel Sekreteri Ptm de Coellar tarafından açıklandığı gibi, 25 ağustos perşembe günü Cenevre'de başlayacak. Gözlemciler doğrudan göYeniden saldıracaklannı sanmıyorum" dedi. Bu arada ateşkesin Irak'ta coşkulu bir biçimde kutlandığı, Ulkenin her kentinde 101 pare top ateşiyle uyanan halkın sabah namazından sonra sokaklara dökuldüğü bildirildi. Bu arada tran, donanmasına bağlı devriye gemilerinin, dün, bir Irak gemisini durdurarak arama yaptıklannı açıkladı. Iran resmi haber ajansı tRNA'nın haberine göre, Jran Donanma Komutanı Tuğamiral Muhammed Hüseyin Malekzadegan, "Khawla" adlı boş Irak gemisinin Hürtnuz Boğazı'na girdiği sırada durdurulduğunu ve arandığını söyledi. Irak, aramayı BM ateşkes gözlemci heyeti başkanı nezdinde protesto etti. Irak aynca ateşkesin yürürlüğe girmesinden sonra, tran'ın bir Irak askerini öldürdüğünü iddia etti. ANKARA'dan YALÇIM DOĞAN (Bastarafı I. Sayfada) ğıyor. Ytllardır Ozal'ı destekleyen uluslararası ekonomik kur<luşlar, şimdi sanki birer "sol amigo". Sanki spzleşmişçesine, hep bir ağızdan Özal'ın ekonomik politikasına bindiriyor. Önce IMF (Uluslararası Para Fonu), şimdi de OECD (Ekonomik işbirliği ve Kalktnma Orgütü). söylenen aslında şu: "İhracat yoluyla dışarıya servet transferi..." Boyle bir transferin yukü de devletin omuzlarında... OECD'nin gözlemleri sürüyor. Devlet, sermaye kaybını dış borç yoluyla karşılamaya çalışıyor. Ne var ki OECD'ye göre "bu yöntemin de sonuna geliniyor". Çünkü, yıllardır Özal, dış borç ödemelerinde dört ayrı yöntemi birlikte deniyor. Önce para basıyor, yetmiyor. Sonra iç borçlanmaya gidiyor, yetmiyor. Daha sonra yeniden dış borçlanmaya gidiyor, yetmiyor. Nihayet bütçe açıklannı azaltmayı deniyor, o da yetmiyor. Dolayısıyla, "ihracat artışı için dışarıya servet transferinin" yolu giderek tıkanıyor. İşte, tam bu noktada, OECD "imalat sanayii yatınmlarının artması gerektiğini" vurguluyor. Bir uluslararası kuruluş tarafından ilk kez yapılan bir öneri. OECD neden böyle bir öneride bulunuyor? İki nedeni olabilir: Bu raporlar neden önemli?.. Raporlar dikkatle incelendiğinde, "bizler, yani bunalımı yaşayanlar" için yeni bir yön yok. Sıkıntılan hep birlikte yaşıyoruz. Sonra bunları yansıtıyoruz. Ama, sıkıntının yaşandığı donemde, uluslararası ekonomik kuruluşlar hep "birkaç yıl ıçinde düzlüğe çıkılacak" öğütlerini veriyor. Şimdi sıkıntı sürüyor ve nihayet "onlar da" işin ciddiyetini fark ederek hükümeti uyarrnak zorunluluğunu hissediyor. Özal ise halkın sıkıntısını "basının abarttığı" düşüncesinde. Kendisinin sıkıntıyı ciddiye alması için mutlaka "dışandan bir uyarı" geİlki, OECD ülkelerine yapılan rekiyor. Ne de olsa, ekonomik ihracat son yıllarda bu ülkeleri tepolitikaları birlikte çiziyorlar!.. dirgin etmiş olabilir. Reel kurun OECD raporu, birkaç gün gerilemesi, bir anlamda fiyat kırCumhuriyet'te yayımlanan IMF mak yoluyla ihracatın artmasını OECD ülkeleri önlemek istiyor raporundan daha sert. Rapor kı olabilir. Kurun düşürülmesiyle sa dönemde enflasyonu, vergi bu ülkeler kendi pazarlarında leri, iç ve dış borçları alabildiği Türkiye'nin daha fazla pay almane eleştiriyor. Orta dönemde ise sını frenlemek istiyor olabilir. kur politikalarını tartışıyor. Hareket noktası da "Türk Lirası deikincisi de gidişatın "kötülüğerinin her yıl reel olarak (nomi ğünden" duyulan rahatsızlıktan nal değil) yüzde beş oranında kaynaklanıyor olabilir. Burada akla şu soru takılıyor: Özellikle düşürülmesi" gerçeği. altyapı yatınmlarının finansmaOECD'ye göre Türk Lirası'nın nında kullanılan dış kredileri "ihracat artışı için" her yıl reel bonkörce veren Batı ülkeleri olarak yuzde beş oranında değer (OECD ülkeleri) şimdi imalat sakaybına uğratılması, dış borç yü nayii yatınmlan için para verecek kü ile birlikte, ekonomide önemli mi?.. "sermaye kaybına" yol açıyor. Dış borçlann büyük oranda kaPek sanmıyoruz. Yoksa, mu kesimine ait olması nedeniy OECD ve IMF "dış borçlar çok le, bunun "kamu kesiminin ser arttı" diye raporlannın çeşitli bömaye kaybı" anlamına geldiği lumlerinde neden bu kadar ferbelirtiliyor. Teknik deyimlerle yat etsin?.. (Baştarafı 1. Sayfada) sında seçim var. Seçim referandumdan daha büyük ölçüde iktidarın başarısı üzerinedir. Başansız olmuşsak gitmemiz lazım. E$yanın tabiatında bu var. Aksini iddia etmek mümkun değil. Ama biz, bize gore basanlıyız. Siz de başanlı olduğumuza inanıyorsunuz. ama bir ha>at pahalılığını agzımza doladımz, başka da bir madde yok clinizde." Bakan Kurt, referandum konusunda Özal'ın farklı duşündüğünü gazetecilerin söylemesi uzerine, "Özal'ın görüsü ile bizim görüşümüz aynı olacak diye bi; şey yok. Ama biz aynı partinin içinde ana hedeflertle beraberiz. Ben her iki durumda da memleketin hayn vardır diyorum. Önemli olan bu" karşılığını verdi. Fahrettin Kurt, bütün bu konuşmasının yanı sıra, referandumdan "evet" çıkacağına inandığını söyledi ve vatandaşın evet demesinin de daha doğru olacağını savundu. Basın mensuplarının hayat pahalılığı konusundaki sorularıni da yanıtlayan Bakan Kurt, "Hayat pahalıbğından herkesin şikâyet ettiğini, ama herkesin de tı50 KADAR YARALI Kuçuk Emrahın Gülhane Parkı'ndakı konserinde aşırı ızdiham nedenıyle 50 kadar izleyicı kır tıkır geçindiğini" ileri sürdü. yaralanırken, çok sayıda yurttas da baygınlık geçirdi Yaralılar çeşitli hastanelerde tedavı altına alındılar. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fahrettin Kurt, Bodrum kent merkezinde yaptığı geziden sonra, izlenimlerini soran gazetecilere, bildi. Konserin başiamasından kı serde izdiham nedenile olaylar Bodrum sokaklaruıda orta direk BEHZAT ŞAHtN sa bir süre sonra Kuçuk Emrah'ı çıktı. vatandaşlara da rastladığını söyÇankaya Belediyesi'nin yaz ayledi. Başbakan Özal'ın, "BodKüçük Emrah'ın Gülhane Şen görmek için sahneye çıkmak isterum'da olan enteller kim onu an liği'nde dun gece verdiği konser yenler oldu. Kuçuk Emrah, bu iz larında düzenlediği, "Geleneksel layalım. Benim sol amigo dedik izdiham yuzunden yarıda kaldı. diham nedeniyle konserini yarıda Seymenler Parkı Açıkhava lerim mi salon sosyaJistleri mi?" Aşırı izdiham sırasında 50 kadar keserken güvenlik kuvvetlerinin Konserleri" çerçevesinde, akşam sozlerinin anımsatılması üzerine, izleyici yaralandı ve baygınlık ge arasında sahneyi terk etti. Bu sı Ferdi Tayfur, Ankaralılara bir "Gördüklerim sol amigolar mıy çirerek hastanelere kaldırıldı. Ku rada çıkan olaylarda konser ala konser verdi. dı onu anlavamadım. Ama sol çük Emrah'ın konserini izlemek nında 50'ye yakın kişi arasında Konserin duzenlendiği ve noramigolar Türkiye'nin entelleridir. için binlerce kişi dün sabah 05'ten bayılanlar ve yaralananlar oldu. mal kapasitesi 3 bin kişi olan anfiEn fazla kazananlar da onlardır" itibaren Gülhane Parkı'na akın Konserin yanda kesilmesi ise pro tiyatroda, aşırı kalabalık nedeniykarşılığını verdi. Kurt, bunu da etti. Tatil olmasına karşın çok sa testo gösterilerine yol açtı. Bazı le çıkan izdihamda yaralananlar şöyle anladığını söyledi. yıda kişinin buraya gelmesi nede seyircilerin sahneye şişe, para ve oldu. Ferdi Tayfur'u görmek is"Şimdi aldığımız oylan mahal niyle bölgede ulaşım da uzun sü kadın giysileıi attıkları gözlendi. teyen kızgın seyircilerin, sahnede lerine göre analiz ederseniz, sol re aksadı. Gece ise kalabalık son Konser alanı, güvenlik gorevlüe fotoğraf çeken gazetecileri taşladığı konserde, bir gazeteci de yioylann yoğun oldugu yerlerde ha haddini bulmuştu. Küçük Emralı, rince 2 saatte boşaltılabildi. Ferdi Tayfur'un dün Ankara ne seyirciler tarafından taryat standsrdı yiiksektir. Bize ora saat 21.30'daki konserine aşırı izdihamdan yanm saat geç başlaya Seymenler Parkı'nda verdiği kon taklandı. lardan oy cıkmıvor." y ' bizi Emrah konserine izdiham engeli Ozal'a bir uyarı da OECD Hangi çiçek pasaiı 1. Sayfada) siyon yaratan bu gelişme kamu gelirlerinde bir duşuşe ve daha yuksek butçe açığına yol açabılir. Dış borçlar: GSMH'nin yüzde 1.5'i düzeyindeki dış açık rakann Türkiye'nin kalkınma sureci göz önune alındığında makul sayılabilir. Ancak Türkiye'nin dış borç toplamı GSMH'nin yüzde 57'sine ulaşrruşur. Kısa vadeli ihracat kredileri ile yine kısa vadeli banka kredilerindeki artış, uzun vadeli yardımları geride bıraktığından toplam borç kompozisyonunda kısa vadeli olanların payı yükseliyor. 1987 yılında ihracat gelirlerinin yüzde 33'ü dış borç odemelerine gitti. Ekonomide cari açık rakamının düşürülmesi gereklidir. Bundan sonraki borçlanmalarda, kaynak aranan pıojenin gelecekte ekonomiye getireceği yarar çok dikkatli hesaplanmalıdır. Geri ödemesi çok uzun sureler alan iddialı altyapı projelerinden bazılannın şimdilik ertelenmesi tavsiyeye şayandır. Türkiye'nin kredi itibarınm arttığına işaret etmekle birlikte toplam dış borç yükünun uluslararası kıyaslamalarda yuksek çıktığı ortadadır. Yabancı sermaye: thracat performansma ve ithal tkamesine teknik uzmanlık ve pazarlama teknolojileri ile katkıda bulunabilecek doğrudan yabancı sermaye yatırımları hayal kırıcı düzeydedir. Ortak yatırım ve yatırımın tamamına sahip olacak biçimdeki yabancı sermaye akışı hâlâ yüksek enflasyon ve istikrarsız politik ortam nedeniyle sınırlı düzeyde gerçekleşiyor. Raporda ihracatın parasal olmayan teşvikierle desteklenmesi önerilirken, belediyelerin de tasarruf ilkelerine uymalan zorunluluğunun altı çizildi. OECD Ekonomik ve Kalkınma îzleme Komitesi tarafından hazırlanan ve 22 Temmuz 1988 tarihini taşıyan yıllık değerlendirme raporu henuz Turk hükümetinin görüşleri alınmadığından taslak çalışma niteliği taşıyor. Türk ekonomik birimleri ile siyasi otoritesinin görüşleri alındıktan sonra bu taslağa son biçimi verilecek ve yıllık rapor olarak yayımlanacak. (Baftarafi 1. Sayfada) lam dı\oı kı "B«\oğlu'nu karış karı> bilen muhlar Kucalaf "ın bilc haberi >oktu, vuk >unra oğrendi. " Krepen'i geçelim, kapandı. Çiçek Pasajı uzun yıllar içinde kaç kılık değiştirdi? Şimdi onanldı ve yeni bir kılığa girdi. Buraları kimler bilir? Bilenlerden kaç kişi kalmıştır? Şöyle bir kümelenme: Beyoğlu Balıkpazarı, Çiçek Pasajı, Krepen, Cumhuriyet Meyhanesi, Lambo, Laternalı Lefter, Degüstasyon vb. Geçende karikatürist Ferruh Doğan, Hıfzı Topuz'la Kadir'in Yeri'nde oturuyorduk. Soz Çiçek Pasajı'nın yeniden onarılıp yeni kılığa girişinden açıldı. Ferruh öylesi şeyler anlaayorduk ki, şaşıyorduk. "Vahu senin bunlan bilmeye \aşm yetmez" dedim. "Yaşım yetmez ama çocukluğum yeter, ben buralarda doğup büyüdüm." Doğru söylüyordu, burada doğmuş, buralarda büyümüştu. Babası Süleyman Bey dostumdu. Ömrü bu sokaklarda geçerdi. Bürosu vardı ama yeri Degüstasyon sayılırdı. İş takıbi, alım satım, kira, devir teslim işleri arasındaydı. Bir yandan içkimizi yudumlarken, bır yandan da Ferruh Doğan'ı sağmaya başladık. "Ben Bey oğlu doğumluyum. tlk anımsadıgım Havagazı sokağıdır. Taksim'e doğru bir apartmanın 4. katında olururduk. Daha sonra Nevizade, yani Tokatlıyan'ın arkası. Şimdi Mahkeme sokağı deniyor. Lambo'nun, Lefter'in oldugu sokak. Bütün Tarlabaşı'nı bilirim. Balıkpazarı, Beyoğlu, Asmalı Mescit, Tozkoparan, Yüksek Kaldırım, Ziba ve çevresi (Kasımpaşa), şöyle bir daire çiz içinde kalanlar. tlkokulu Parmakkapı'da 45. İlkokulda, ortaokulu Nişantaşı, liseyi Taksim Lisesi'nde (şimdiki Atatürk) okudum. Beyoğlu'nda Çiçek Pasajı başta olmak uzere Rejans, Hiristaki, Bacı, Kibar... Kibar'ın sahibi Kral Zogo'nun polis müdürii Cuvi Burzaki idi. Adama baktıkça hüzünlenirdim. Kralın muhafızlığını yap, şimdi buraya gel, meyhaneci Oİ... Göçmenler vardı. İri yarı Beyaz Ruslar vokla bulamadıklan için kapılann önünde renkli ispirto içerlerdi. Kimi generaldi, kimi aristokrat. Beyaz Ruslar Rejans ve Gong'a, Arnavutlar İnci Pastanesi'oe, Adalar Lokantası'na giderlerdi. Lokantaların patronları sabahın erkek saaünde Balıkpazanna gelirler mal seçerlerdi. Diyebilirim ki bu çarşı, dünyanın en guzel çarşılarından biridir. Hiçbir yerde bulamadığınız şeyler burada vardı. Palronların mal seçmesi bir olaydı. Istakozlar, karidesler, nadide bahklar seçerlerdi. Çarşıya uğrarsanız neyi hangi lokantada yiyeceğinizi bilirdiniz. yılında iki Bulgar çocuğa burayı bırakmış, Atina'ya göç etmiş. AtinaPire arasında bir de çiftlik kurmuş. "Mezecilik çiftliksiz olmaz" diyor. "Yaşım yetmişi geçti. Ne yapayım, gidip yurdumu bir göreyim dedim. Belki bir daha göremeyiz. Arkadaşlar azalmış. Birkaç yıl sonra kaçı kalacak?" Bunları anlatırken gözleri dolu doluydu. Ferruh Doğan aniatıyor: "..Sıpagetti hamurunu kendileri açarlar, kendileri makarna yaparlardı. Lokantada hazır diye bir şey yoktu, hepsi mutfakta yapılırdı. Pasajda çiçekçi dükkânlan vardı. İçki bira ağırlıklıydı, sanırım rakı ruhsatı bile yoktu. Pasaj denince akla bira gelirdi. Dışarda masalar yoktu. Masa yerine bira fıçılan vardı. İskemle de fıçıdan. Bira bademle içiürdi. Çarşıya çıkmış olan hanımlar burada bira içerler, çiçek alırlardı. Çiçekçi çok, binıcı azdı. Kalın saplı balon bardaklarla içilirdi bira. Bir şey yiyecek olanlara haşlanmış sosis verilirdi. Tüfek gibi büyuk bardaklar vardı, onlann adı arjantindi. Pasaj çiçek kokardı, şimdiki gibi sidik değil... Enneni, Rum, Yahudi kad.nlan cıvıl cıvıl dolaşırdı. Daha doğrusu bunlar levantendi. İtalyanı, Macan da bulunurdu. Bu kadınlann evlerine gittiğinizde çicelc, kitap, resim ve içki >ardı. takoz, pavurya, lakerda. midye dolması, füme balıklar satardı. Kılıç füme burda bulunurdu." Biraz sonra Entelektuel Cavitin dukkânına giriyoruz, "Dün senin kulağını çınlatük" diyor. "Melih Aşık burdaydı." Cavit'i dinleyelim: "Ben pasaja 1943 yılında geldim. tlkin komi oldum. Bana Eııtelektüel adını rahmetli Doğan FSadi taktı. 'Madem sen bu kadar çok şey biliyorsun, senin adın Entelektüel olsun' dedi. O gün bugün adım Entelektuel kaldı. Şimdi partiler benim başkan olmamı istiyor. Hangi partiden adaylığımı koysam başkan olurum. Ama partileri darıltmak islemiyorum, onun için siyasete girmeyeceğim." "Ilkin hangi dükkânda çalıştın, dükkânlar kimindi?" "Şöyle sıralayalım: Seviç vardı (şimdi Bayram'ın oldugu yer), Haçik'le Kâzım Tataroğlu işletirdi. Haçik usta mutfağa girer, türlü yemekler yapardı. Lüks vardı. Dimitri ve Dikran'ın sonra Stop, sonra Ankara Birahanesi, Aleko ve İspiron'un!" "O gün mü iyiydi, bugün mü?" "Bugün çok guzel. Belediye başkanımız burayı bizlere verdi. Artık eskisi gibi it kopuk gelmiyor. Bayanlar geliyor, turistler geliyor. Polislerimiz var. Bir gürultü çıkaran olursa önlüyorlar. Burayı işletenlerin çoğu Kemahlı, bizim hanım da Kemahlı boylece enişteleri oluyorum. Akraba sayılıyoruz. Bir de buraların ciddiye alınan bir tarihi var. Yanımızdaki takım elbiseli, kravatlı kişi söze karışıyor: "Buranm kısa bir tarihçesini arz çtmeme musaade buyurunı. Bu han 1876 yılında yapılmış, y^ni Birinci Meşrutiyet döneminde. Hi , şimdi yıkıldı. Şimdi buradan çok ristaki adında bir zat almış bura memnunuz. Hep bayanlar geliyor. yı admı Cite dö Pera koymuş. Bir Seyyar satıcıların ayağı kesildi. müddet böyle anılmış. Sonra Ye Açalı elli güne yaklaşıyor, hiçbir niçeri ocağı olmuş. kanşmış, Sad hır gür çıkmadı. Belediye başkarazam Sait Paşa burayı 1908 yılın nımıza minnettarız." da satın alıyor, yani tkinci MeşPasaj görulüyor ki türlü evreler • rutiyette" den geçmiş, bugünkü ününe ka"Hangi Sait Paşa, büyük mü, vuşmuş. Beyoğlu Belediyesi'nin oncülüğü ile yeniden onarılan bu küçük mü?" pasaj hangisidir? Çarşıda rasladı"Hangisi olduğunu bilmiyoğım bir arkadaşa "Pasaja rum, ikisinden biri işte. Adı bir sügidiyorum" dediğimde, "Neyine re Sait Paşa Geçidi diye anılıyor. gidiyorsun, Resmi Gazete gibi bir O zaman Çiçek Pasajı yok. şey oldu" diyor. Garsonlar tek tip 1917'de Rusya'da ihtilal olunca giyiniyorlar, bıyık yasak... Kıık Beyaz Ruslar İstanbul'a doluşuyıllık garson Haydar'ın bile buryorlar. İstanbul İngiliz, Fransız işnunun altındaki kıllar kırpılmış. gali altında. Rus kızian sokaklarBir başka içki de bir bardak birada çiçek satıyorlar. Işgalci askernın 1300 liraya satıldığından yakıler kızlara sataşmaya başlayınca nıyordu. Seyyar satıcılar yasak, kızlar da kaçıp bu pasaja sığınıakordiyoncu kadına kıyıda bir yer yorlar. Burada çiçek satmaya başvermişler. Ortalıkta dolaşması yalıyorlar. Adı ondan sonra Çiçek sak. Arkadaş Resmi Gazete gibi Pasajı oluyor. 1920 yıllannda onadiyor ya, üniformalı bir meyhane nm göriiyor. 1940'tan sonra meyolmuş. Bir başkası da "12 Eylül haneler, çiçekçiler arasına giriyor. meyhanesi" dedi. Şimdi ise hiç çiçekçi kalmadı hep meyhane oldu. Turistik oldugu Her dönemin bir Çiçek Pasajı için de kazıklıyorlar." var bu dönemin de bu. Kuşaklar Pasaj bir konsorsiyum gibi bir gelip gidecekler, kendilerine göre kooperatif altında toplanmış. Baş anacaklar. Bir insanlan vardı bu kanlığını Bavram yapıyor. Bayram pasajın sarhoş, ayık, nukıedan, pasajdan Krepen'e taşınıp orayı bohem, hoşsohbet, mükrim, zengönendiren patronlardan... Bay gin, yoksul... Onlan nerede bularam'la konuşuyonım. 1948 yılın caksınız? Bir Sait çıkıverir mi karda Entelektüel'den beş yıl sonra şına, bir kahkahasıyla bir Salih gelmiş. Seviç'i çalıştırıyor. Kâzım Tozan, yakasında kırmızı karanTataroğlu ve Haçik ustayla ortak. fili ile Ümit Deniz, uykusuz HaBiraz da onu dinleyelim: yalet Oğuz, radyodan çıkmış yor"...tlkin pasaja geldim, ama faz gunluğunu gideımek için gelen la kalmadım. l % 0 yılında Asmalı Dümev lunaseli... Bu göçmüş inMescit'leki Nil Lokantası'na gir sanlann yerini belki de yenileri dolduruyordur. Pasajın tadını tudim. 66 yılına kadar çalıştım." "Bir Bulgar işletirdi değil mi?" ristler ve turist gibi cepleri kaba"Öyleydı. Sonra Krepen'e gel rıklar çıkarıyor... Acaba çıkarıyor dim. Orda 17 yıl hizmet verdik, mu? BAŞSAĞUĞI Arkadaşımız, ağabeyimiz, can dostumuz RIFAT AKAL'ı kaybettik. Tünı uınıvanların baiji gağokun. v BİNNET SALTIK ve TIRPANÇEKER AİLELERİ Degüstasyon'un aslı ana caddede değil, pasajın içinde, girişteki yuvarlak meydandaydı. Roberto ve Donato Moriçi adlı kardeşler işletirdi. Garsonlan Sıtırato, Aleko, Yorgo, Yani (şimdi Amerikada) idi. Sıtırato öyle şık giyinirdi Sonra Roberto ve Donato karki, gorenler onu bir hariciye na deşler aralarında kavga ettiler ve zırı sanırlardı." ayrıldılar. Donato öndeki. cadde Kadir'de otururken gördük ün üstündeki dükkânı tuttu. Cadde lü Şütte mezecisi orda değil mi? üstünde olduğundan burası daha Bay Sarafin, yıllarca sonra Atina' işlek hale geldi. Zamanla arkadadan kalkmış gelmişti. Şutte'yi Al ki dükkân el değişlirdi ve kapanmanlardan satın almış... İlk sahi dı. bi bir Alman subayıymış. 1953'ten Giriş kapısı önünde siyahlar bu yana tek başına işletmiş. 1970 giymiş Mustafa vardı. Karides, ıs
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle