19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER le şeyler" diyerek uyarma gereğini duymuştur. tslam'da felsefe daha onuncu yüzyılda yasak edilmişti. Aklın kullamlmasına konulan yasaktır bu. Aklın kullanılması ise sorumluluk getirir ve yorucudur. Buna karşıhk dogmalarla yetinmek rahattır. "tşimiz Allah'a kaldı" sözü bunu anlatır. Bu dünyada hiçbir şey için uğraşmaya değmez. Ailah'ın dediği olur. Kısaca gözden geçirdiğimiz şu koşullar altında daha okuma ahşkanlığına varamamış insandan çok bir şey bekleneceği söylenemez sanırım. O gün televizyondaki konuşmacılardan birinin de belirttiği gibi, kitabın başında dolaşan tehlike, ulkemize ozgu olarak kalmamaktadır. Bugün bütün dünyada kitabın durumu tartışma konusudur. Televizyon, okuma alışkanlığıru, okuma tadını büyük ölçüde sarsmıştır. Yalnız bu kadarla kalsaydı, televizyon modasının geçmesi ile kitap gene eski saygın yerini alabilirdi. Korkulacak olan, kitap çağının kapanmak üzere olduğuna ilişkin görüşlerdeki doğruluk payıdır. Bunun bir başka anlamı, tarihin kapanmak üzere olduğudur. Çünkü biz tarihi yazı ile başlatmışızdır. Doğrusu aranırsa yazı (kitap) tarihte birtakım kötülüklere de araç kılınmıştır. Eski Mısır'da yazı bilen (rahipler sınıfı), yazı bilmeyeni (çalışan sınıO yazı ile korkutarak sömürmüştür. Bizde "kara kaplı kitap" yüzyıllar boyu halkın ödünü koparmıştır. Kısacası, tarih boyunca yazı, ayrıcalıklı sınıflann kullandığı bir güç oldu. Herkesin okuma yazma hakkıru tanıma, aydınlanma döneminde gerçekleşmiştir. Kant'ın bu konudaki yazısını okumak yararlı olur. Eğer kitap çağı, biz daha okumaya alışmadan geçecek olursa, toplumumuz büyük bir fırsatı kaçırmış duruma düşecektir. Geri kalmanın anlamı bu değil midir? desteklemek ıçin türlü karışık uraarlara başvuran bu hükümetin, okumayı kolaylaştırmaya yonelik olarak göstereceği kolaylıklar, onun kultür alanındaki başlıca görevlerinden sayılmalıdır. "Günlerin Getirdiği" izlencesinde konuşanların çok iyi belirttikleri gibi bunlann başında, kitap ve dergiler için kâğıdı ucuzlatmak, kâğıdın alınışını kolaylaştırmak, kitaptan KDV'yi kaldırmak, kitap posta ucretlerini indirmek.. gibi önlemler gelir. Bunlar ya~pılsa Hazine büyük zarara mı girecektir? Gene geçen haftaki "tcraatın Içinden" izlencesinde, yapay gübre konusu dolayısıyla subvention'a (devlet yardımı) karşı olduğunu belirten başbakan, ••yoksa "kitap"ı da "gübre" ile bir mi tutmaktadır? Evet, külture yardım, kısa dönemde kendini ödeyecek bir yatınm sayılmayabilir, ama böylesi boşvermeler, zamanla öyle bir yıkım getirir ki hiçbir "hayali ihracat" bunu onaramaz. "Kkap"ı Kaçırmiı valnıı ! MELİH CEVDET ANDAY Geçen hafta televizyonda "kitap"la ilgili konuş. nıalar dinledim, çok ilginç bir izlenceydi. KiKalfın' toplumumuzdaki yerine ilişkin olarak verilejfcibil; giler gerçi hiç de iç açıcı değildi, ama gerçek durumu, hem de uzmanların ağzından dinlemeyı yararsız saymaya olanak var mı? Sonucu kısaca ortaya kuymak gerekirse diyeceğiz ki, kitap satışlan gitgide duşmektedir. Baskı sayıları beşaltı yıl önce 56 bin iken, günümuzde bu ortalama 23 bine inmiş bulunmaktadır. Demek kitap okuyammızın sayısı çok az iken, şimdi daha da azalmış... Üzülmenin çeşidi vardır. Kitap fuarları, imza günleri gibi etkinlikler sanki okuru tersinden etkilemiştir. Bizde ilk basımevinden (1726) abecemizin değiştiği 1928 yılına değin geçen iki yüzyıl içinde basılan kitap sayısı toparlak olarak 40 bindir. Sadece bu sayılamaya bakarak okumayan bir toplumdan geldiğimiz rahatça söylenebilir. Bu dönem içinde okuyanlara sunulan kitaplann türü ve niteliği ise konumuzun dışında kalsın. Sadece şuncası söylenirse yeter: Bunlar, Batı'da ilerleyen uygarhğı yansıtmaklan oldukça uzaktı. Cumhuriyet'ten sonra, yeni abece ile basılan kitap sayısında, özellikle kırklı yıllarda bir patlama olduğu söylenebilir. Devlet eliyle dünya klasiklerinin bastınlması bizde bir tür Rönesans olmuştur ve özel yayınevleri, açılan bu çıJprı hevesle ve başarı ile surdürmuşlerdir. Peki özlemle andığımız bu güzel dönemdeki satış durumu, uygar bir ülkenin düzeyine yakışır bir görünümde miydi? Hayır, ama halkımızın, gençliğimizin kitaba alışması yolunda önemli bir ilerleme gözlemleniyordu. Kitap gözde bir seydi, okuyanın değeri biliniyordu. Halkevlerindekı kitaplıklar bu hevesi destekliyordu. PENCERE Ahmaklık savaşı. Aptallık.. Anlamı yok.. Budalalık.. 12 AĞUSTOS 1988 bire gözden düşuverda, değer sıralamasında onun 1 yerini 'Ipara' ^ ^dıjl Para kazanma, daha çok kazanma, nasıl olursa olsun kazanma. Bugün de onun sflregitmesîniyaşryoftız. Okumayan bir topluma dönüştük yeniden. 12 Eylül'den bu yana, iktidarlann halkı kitaptan korkutarak soğuttuğu, evlerde kitap aramaların, evlerden kitap göturmelerin yılgınlık getirdiğdoğrudur; kâğıt fiyatlarına, kitap posta ücretlerine yapılan sürekli zamlar sonucu kitabın pahalılaştınldığı da doğrudur. Ama okumamanın ne"denlerini bunlara bağlayıp çözume varıldığı sanısına kapılmak doğru değildir. Biz okuınaya yeni başlıyorduk, bu gidiş yarıda kaldı. Şimdi otobuslerde, vapurlarda, minibüslerde okuyanlara merakla bakıyorlar, acayip bir görünü ile karşılaşmış gibi bakıyorlar. "Sırası mı?" diye düşünerek bakıyorlar. Kitap okuyanlan, "Senin evin yok rau?" diye paylayanlar da çıkıyor. Adamı evinde okurken görseler gene rahat vermezler, bu kez de "deli" derler diye korkarım. Savaş Ahmaklığı?.. Bizim yazarlar çoğunlukla İranlrak savaşını ağır bir dille yerdiler: Dinsel yobazlık, okumayı kökünden kaldıracak bir gizdlgüç içirmektedir: Bütün gerçekler kutsal kitapta var iken, başkaca kitap okumanın bir yararı olamaz, bunun ancak zararı vardır, bu yüzden de kutsal kitap dışında okumak günâhtır, demek cezalandınlmalıdır. Din derslerinin liselerde zorunlu kılınmasından sonra, doğa bilgüeri öğretmenleri ile din dersi öğretmenlerinin, öğretmenler odasında nasıl çatıştıklannı biliyoruz. Bu çatışmalarda paylayan, ustün durumda olan din dersi öğretmenidir. Yeni dinledim, deıste pozitivizmi anlatan genç bir felsefe öğretmeni hanımı, öğretmenler oda1950'den sonra bu tür kültür çalısmaları birden sında din öğretmeni, "Günâhtır, öğretmeyin böy Bakın Montaıgne, kitap için şu güzel sözleri söylüyor: "İki alışveriş (dostluk ve aşk) rastlantılara ve başkalanna bağlıdır; biri aramakla bulunmaz kolay kolay, öteki yaşla solar gider. Onun için hayatını doldurup doyuramazdı orüar. Üçüncu alışveriş; kitaplarla kurduğumuz ilişkidir ki daha sağlam ve daha çok bizimdir. Ötekilerin başka üstünlukleri vardır, ama bu üçüncüsü daha sürekli ve daha kolayca yararlıdır. Ömürboyu yarubaşında, her yerde elinin altmdadır. Kitaplar yaşlılığımda ve yalnızlığımda avuturlar beni. Sıkıntılı bir avareliğin baskısından kurtarır, hoşlanmadığım kişilerin havasından dilediğim zaman ayırıverirler beni. Fazla ağır basmadıkları, gücümü aşmadıkları zaman acılarımı törpülerler. Rahatımı kaçıran bir saplantıyı başım"Günlerin Getirdiği" adlı izlencede konuşanlar, dan atmak'için kitaplara başvurmaktan iyisi yokiyi ettiler de kitabın ortadan kalkacağına inanma tur; hemen beni kendilerme çeker, içimdekinden dıklarını belirttiler. Yoksa kitaba, okumaya boş uzaklaştmrlar. Öyleyken yalnız daha gerçek daha verdiği anlaşılan hükümet, "madem ortadan kal canlı, daha doğal rahathklar bulamadığım zaman kacakmış artık onu desteklemeye gerek yok" dü aramama hiç de kızmaz, her zaman aynı yüzle karşüncesini rahatca benimseyebilir. Oysa dışsatımı şılarlar beni." (Çev. Sabahattin Eyuboğlu). ARADABIR Dr. LÜTFİ DOĞAN Eski Diyanet îşleri Başkanı MfldOR ÖZGÜN MÜZİK YAPIM SSfDA &tçe*H SUNAR Bayan Özal'ın Dini Yoramu Üzerine. OZGUN MUZIGI USTASINDAN DINLEYIN !... •• ÖZGÜRLÜK VE DEMOKRASİYİ ÇİZMEK Yönetmen: Sezer Bağcan Tüm Plakçtlarda MAJÖR PLAKÇILIK UnkapamIstanbul Tel 512 58 32 islam dininde inançlar, ibadetler, ahlaki davranışlar, yapılması yasak olan işler, haramlar, helal olan hususlar belirli, açık ve seçiktir. Her İslami davranışın belgesi ve bilgisi vardır. Buyruk ve yasakların kaynağı, Kuranı Kerim, Hz. Peygamber'in sözleri, hadisleridir. Bu iki temel kaynağa göre bilginlerce yapılan yerumları ve uygulamalarıdır. Müslüman neye ınanıp neye inanmayacağını, ibadetlerini ve davranışlarını bunlara bakarak anlar, öğrenir. Din bilginleri, yeni sorun ve konulan, bu kaynaklardaki temel ilkelere ve kesin belirtilmiş kurallara göre yorumlar, aydınlığa çıkarır. Bunlarda belirtilmeyenlerde ise aklın ve mutlak bilimin dediğine uyulur. Müslümanın beş vakit namaz kılması, ramazan ayında oruç tutması, varlıklı, zengin olanlarının her yıl zekât vermesı ve yaşamı süresince bir hacca gitmesi, Allah'a ve onun elçısi ve kulu olarak Hz. Muhammed'e şahadeti, tanıklığı, islamın beş temelidir. Samimi her inanır, bu temel ibadetleri yapmaya çaba gösterir. Dini görevlerini yerine getirdikçe vicdanı huzur duyar. Kimi insan zaafiarı, çekicı yaşam tutkulan, bilgisizlikler, tembellikler, eğitimsiz kalışlar ve bu ibadetlerın uygulamalarını kolaylaştırarak ve sevdirerek anlatamama, ibadetlere ilglyi azaltmaktadır. Ancak çeşitli nedenlerie kimi ibadetlerini yerine getiremeyenler bu eksiklikierinin bilinci içindedirler. Bundan ötürü bu zaaflar içinde ibadet ilgisinden uzak olanlar, kalkıp da kendi eksiklerini örtmek üzere, "Hacı olduktan sonra beş vakit namaz kılmak şart değildir" demezler, diyemezler. Nitekim kesinkes de kimin ne denlı ibadet ettiğini, Allah'a yakınlığını, Müslümanın Allah huzurunda ne derecede, ergin, doğru ve samimi ya da veli ve sadık bir kul olduğunu bilemeyiz. Allah bilir, kulunun durumunu. Biz onu ancak hakkımıza saygısı, ilişkisindeki doğruluğu ve güzel çirkin ahlaki, huyu iletanırız. Bize gereken de budur. Allah'a inanan her Müslüman, ne kadar ve ne yaptığını kendi bilir, kalbinı yalnız Allah'a açar. İbadetlerini yüce mevlanın hoşnutluğuna, sevgisine, rızasına sunar, affını ve bağışlanmasını yalnız ondan diler. "Allah'a, Hz. Peygamber'e ve onun getirdiklerine inandım, gerçektir" diyen bir Müslüman, davranışlarında ve ibadetlerinde olası eksik, kusur günahından ötürü din dışı sayılmaz. Ancak Kuranı Kerim'de buyrulanı, farz olan namaz, oruç... gibi ibadetteri, buyruk ve yasakları inkâr edenin durumu tehlikelidir. Çünkü Kuran'da kesin buyrulan inanç ve ibadetler bir bütündür, ayrılamaz. Hacca giden bir Müslüman varlıklı, zengin bir insan olması bakımından bu yolculuğa çıkmadan önce maddeten ve manen kendini hazıriar. Insanlara ilişkin hukuktan aklanmaya çaba gösterir, helalleşır, haklaşır. Hacdan döndükten sonra da hayattan, çalışmaktan kaçınmaz Ancak davranışlarında daha titiz, daha dikkatli olur. Çünkü böyle bir Müslüman, kadın oisun erkek olsun, bilir ki kendine Allah büyük nimet vermiş, onu guçlendirmiş, ona hac yapmak olanağını bağışlamıştır. Hacdan dönen Müslüman yeni, manen temiz, an duru yaşamını sürdürürken, yine yeni bazı davranışlarıyla gunah ışleyeceğını bilir Çunku kusursuz, gunahsız kul olmaz. Hatasız, eksiksiz insan yaşayamaz. Müslümanın bu günah endişesi yanı sıra, en büyük umudu, sonsuz olan Ailah'ın rahmeti ve bağışlamasıdır. Hac öncesi ve sonrası, islam'ın inanç ve ibadetleri, koşullan, uygulamaları aynıdır, değişmez. Kişinin kendisi, işi gelişir, huyu güzelleşir, güzelleştirilir. İslam dininde temel, ınançtır; boş ve batıl inanışlar, hurafeler reddedilir. İbadetler, onlara dayanır. Şekiller de vardır. İslam, eksik değil tamdır. O, anlamı ve biçimi ile insana. onun akıl ve izanına seslenir, inanırın yaşamını gelistirmesini onu mutlu kılmasım, ahlakını güzelleştirmesini amaçlar. Erkek ve kadının nefsini arıtması, koruması, tesettürü (örtünmesi) de vardır, yalnız nicelik ve niteliği, islam âleminde ve bizde, değişik yorumlar ortaya çıkarmıştır İnançlar, ibadetlerden soyutlanamaz. Güzel ahlak, ibadetlerden uzaklaştıramaz. Mümin (inanır) yararlı işiyle, ameli ibadetiyle manen güçlenir, nuranileşir, ruhanileşir, güzelleşir. Her Müslüman tutum ve davranışlarının ve Allah'a karşı görevlerinin, kusurlarının ve eksiklerinin bilincinde olur. Kimsenin ibadetine, Allah ile kulu arasındaki ilişkiye kartşmayız, bunda kendimizi yetkili bulmayız. Hac dönüşü, özel davranışlarını açıklayan ve İslam hakkında bazı yorumlar içeren Sayın Bn.Özal'ın yazısı, bu nedenlerie yanlış, yanıltıct, kuşkular ve karışıklıklar doğurucu, belgesiz, bilgisiz, ilkesiz, kişisel bir yorumu yansıtmaktadır. Sayın Bayan Özal, neden davranış ve tutumunu, Islamî ve dini göstermeye kendini zorunlu görüyor!.. İslama yeni bir yorum mu getirmek istiyor? Oysa her türiü yorumu, açıklamayı bu uzmanlık çağında ehli yapar. Bunca din bilgini, ilahiyat fakülteleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı varken ulu orta böyle dini açıklama ve yanıltıcı yorumlara kalkışmak ve yazı yazmak büyük cüret değil mi?.. Yakışıksız olmuyor mu?.. Eski bir Diyanet İşleri Başkanı olarak bu hususu sizlere hatırlatırım Hareketimizin önderlerinden yiğit, özverili insan Işçiler, Emekçiler, Demokratlar! tşçi sınıfımızın yiğit önderi REŞÂT FUAT BARAJNER'İ (19001968) ölümünün 20. yılında saygıyla anıyornz. Nihat SARGEV Haydar KUTLU Hareketimizin saygın isimlerinden KEMAL TÜRKLER'le beraber olabilmek için düzenlediğimiz anma toplantısı ile demokrasi ve terörün konu alındığı, nasıl bir demokrasi istediğimizin sergileneceği panelimize Istanbul Valiliği'nce izin verilmedi. Yasaklama olayını siyasi iktidann bu konudaki tavnndan ayn düşünmüypruz. Demokrasiden korkanlann, KEMAL TÜRKLER'in adından ürkenlerin bu davranışını kamuoyu önünde şiddetle protesto ediyor, seslerinizi sesimize katmanızı istiyor ve KEMAL TÜRKLER ile tüm işçi şehitlerini saygıyla anıyoruz. DÜZENLEME KURULU BAŞKANI Doğaldır ki barışı savunan bir yazarın savaş karşısında tepkisi büyük olacaktır. Ancak yeryüzündeki olaylara sömürgeci Batı aydını gibi bakan kimi yazarımız da "savaşın ahmaklığı ve anlamsızlığı'nı geri kalmış İslam halklarına özgü bir niteitk gibi vurgulamaktan geri kalmadı. Sanki Batılı hiç savaşmamış gibi.. Birinci Dünya Savaşı'nda yaklaşık 10 milyon, ikinci Dünya Savaşı'nda 40 milyon insan yok olurken uygar Batı çok mu akılltca davranmıştır? Daha dün İngiltere, dünyanın öteki ucundaki Falkland Adası için savaşmadı mı? Gerçekte her savaşın bir anlamı vardır. insanlık bu anlamlan söktüğü gün, savaş ortadan kalkacak, barışdunyası kurulacak; kan dökülmeyecek. Biçimsel mantıkla her savaşı (her iç savaşı, askeri darbeyi, başkaldırıyı) aynı torbaya koyamayız; paylaşım savaşları ile bağımsızlık savaşlarını bir tutmak insanı körleştirmek demektir. • Gerçekte iranlrak savaşının anlamı daha öncesinden belirleniyor. Şah'ın kırk yıllık diktasına karşı İran halkının başkaldırması, soiuk kesecek güzellikte bir eylemdi. Yeryüzü tarihinde çok az görülen bir halk devrımi gerçekleşiyor sanısına kapıldık; ama sonuç ne oldu? Her toplum yapısında ilerici ve gerici güçleri barındırır. "Ortak düşman"a karşı direniş başlamaya görsün, en sağdan en sola kadar toplumsal sınıflar ve katmanlar elele verir, bir ulusal cephe oluşur. Türkiye'nin bağımsızlık savaşında, Vietnam'da, Cezayir'de, daha bir çok yerde bu gerçek saptanmıştır. Kendi tarihimizden ders alalım: Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda, emperyalist dış düşmana ve işbirlikçilerine karşı ortaklaşa savaşa girenler arasında kimler yoktu? Eşraf, ağa, aşiret reisi, hacı, hoca, asker, aydın, bürokrat, köylü, işçi, herkes.. Padişah Vahdettin ingiliz gemisine binerek kaçtıktan sonra ne olacaktı? Türkiye'nin zamanına göre en ilerici güçleri iç hesaplaşmada ağır basıp duruma egemen olabildiklerinden laik cumhuriyet kurulabildi. Mustafa Kemal'in olağanüstulüğü bu sonuçta belirieyicidir. İran'da Amerikan emperyalizminin kuklası Şah Pehlevi'ye karşı yükselen halk direnişi, mollalara dayanan Humeyni'nin liderliğinde gerçekleşti. Başarıdan sonra toplumun bütün ilericileri, aydınları öldürüidü, sindirildi; akıl yerine bağnazlığın kılavuzluğu egemen oldu. Turkiye, emperyalizme karşı savaşımmı Ekim 1917 Devrimi'yle kurulan Sovyeller'e sırtını dayayarak verdi. Bu bir hesap kitap sorunudur. Güç dengelerini, önünü, ardını, sağını, solunu, ilerisini, gerisini düşünebilmek ışidir. İran'da Humeyni kafası Amerika'yı "büyük şeytan", Sovyetler'i "kuçük şeytan" ilan ederek Al lah'a sığınmıştır; ama bu gibi olaylarda iki şeytan bir olup İranlrak savaşını denetim altına almışlardır. Ne yazık ki tam sekiz yıl İran boşuna kan döktü, ateşkesi çok önceden gerçekleştirebilirdi. Savaşın aptallığı, dünya gerçeklerinden uzak kafaların bağnazlığında odaklaşıyor. • ilericilik, gericilik, sağ ve sol göreceli kavramlardır. iran'ın Amerika'ya karşı direnişiyle İslam Cumhuriyeti yapısı, Suudi Arabistan ve Basra Körfezi şeyhliklerinden daha ilerde bir konumu vurguluyor; ama savaşı kazanmak için bu yetmiyor; inanç akla dayanmadı mı, sonu yıkıma dönüşüyor Savaş aptallıktır, ahnaklıktır, Budalalıknr; ama bu yergi yetmez. Savaşların nedenleri ortadan kaldınlıncaya kadar savaş sürecek. Ne yazık ki Türkiye'de bugün savaş yargılanacağına, barış yargılanıyor. ÇAĞDAŞ YAYINLARI KERİM SADfyi (19001977) ölümünün 11. yılında saygıyla anıyoruz. Nihat SARGIN Haydar KUTLU Dhan Selçuk CELAL ÖZDOĞAN ACI KAYBIMIZ ODTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı BölüıTiü, onur belgeli son sınıf öğrencisi BİLKENJ ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ'NDEN 1MFUN GÜÇIİPyü ailesi ile birlikte yaz tatili için gittiği Kıbrıs'ta geçirdigi trafik kazası sonucu 03.08.1988 gecesi kaybettik. 19671988 Annesi Hatice GÜÇLÜ Ablası Meltenı GÜÇLÜ MBA PROGRAMINA ÖĞRENCİ ALINACAKTIR BILKENT ÜNİVERSİTESİ İşletme Enstitüsü'ne. 19881989 öğretim yılı Guz Yarıyılında İşletme Yuksek Lısans (MBA) Programına öğrencı alınacaktır İsteklilerın İşletme Enstıtusu'nden alacakları başvuru formlarını ve ıstenen belgelerı en geç 16 Eylül 1988 tarıhıne kadar Enstıtü'ye vermelerı gerekmektedır. Gınş sınavları aşağıda belırtilen tarihlerde yapılacaktır. ZİVERBEY KOŞKU a ÇAĞDAŞ YAYINLARI, Türk Ocağı Cad. 39/41 CağaloğluİSTANBUL demokrasi 13. SAYIMIZDA • Dipten Gelen Dalga ve Egemen Sınıflar Cephesi • "Sosyalist Basın Susturulamaz" kampanyası ve sonuçları • Bir kere daha Ulusal sorun üzerine • MarksistLeninist Kadro Politikası Nasıl olmalıdır? • Dünyadaki mevcut durum ve görevlerimiz. BİIYILERDE LÂLE INAL ile tNANCEVDAN SOYUNMADAN DtRENtŞ DESTAJVLARI YARATANLARA 12 EYLÜL'LERDE YAŞAMI ÖLÜMÜ HER SANtYE KARANFtLLEŞTİRENLERE SESLENÎYORUZ! TEKİN YAYINEVİ 26 Eylül 1988 Pazartesi, saat 10:00: Yazılı 27 Eylül 1988 Salı : Sözlü Başvuru Adresi: Bilkent Üniversitesi İşletme Enstitüsü P.K. 8, Maltepe 06572 ANKARA AOYI, DİRE1NİŞİ, ONURUMUZU ÖYKÜLEŞTİRELİ1VI EN İYİLERİ1Nİ SEÇELİM 15 Ağustosa kadar öykülerinizi Küçüklanga Cad. Şafak Apt. No: 10/5 AKSARAY'da bekliyoruz. (Tel: 521 61 10) 12 Eylül 1988 tarihinde sonuçlar açıklanacaktır. Jüri Önjttri SON 2 KİTABINI SUNAR: UĞUR MUMCU'NUN YAZARLAR SENDÎKASI TAYAD Esas No: 1986/521 İLAN • BİR UZUN Y Ü R Ü Y Ü S ^ • TARİKATSİYASETTİCARET^ 12 Eylul Adaleti Rabıta İnkılip Mektuplın Liberal Çittlik Pjpa Mıfya. * 5 c ı Suçlular ve Güçlüler Bir Pulsuz Diltkca Itatuklu ve Httkttmltt AUeleri Yardımlaflma Derneği Tel: 266 41 37 Ankara Caddesı No: 43 Konak Han Tel.: 527 69 69 • 512 59 84 ISTANBUL Silah Ksçakçıtığı v« Tertr Terttfsüz OzgttrlBk TUhk icad Oldu Çıkmaz Sckak Büyüklerimiz Söz Meclısten igcrı Sakıncalı Pıyade Oğlumuz Ören (Burhaniye) Motel KONAK LALE, 11 Ağustos 1988 OKAN YILDIZ evlendiler AYKUT EMRE'nin doğumunu sevenlerimize müjdeleriz. HATUNMEHMET ÖZDEMİRALAÇAM Karar No: 1988/199 6.3.1988 tarihinde gıda maddeleri tüzüğune muhalefet suçundan sanık Ordu öceli köyunde kayıtlı ve aynı yerde ikamet eder Mustafa oğlu Nezaket'ten olma 1950 do.lu Nihat Güney hakkında mahkememizde görülen davanın yapılan yargüaması neticesinde adı geçenin sabit görülen eyleminden dolayı TCY.nın 396. 647 sayılı yasanın 4. maddesi gereğınce neticeten 32.000 lira ağır para cezası ile tecziyesine, 26.2.1988 ve aynı sayı ile karar verilmiş ve sanık adresinde bulunamadığından hüküm resmi gazetede yavımlanmak suretiyle kesinleşmişıir. Keyfiyet ilan olunur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle