19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER • "Eldeki mal, aşırı kâra, yani yüzde yüzü aşan nisbete varmamak şartıyla zamlı fiyattan satılabilir... 'Bir kimse, gıda maddelerini toplayıp, günün rayiç fiyatı ile satsa, sanki onu tasadduk etmiş (fakirlere, muhtaçlara ücretsiz dağıtmış) gibi olur." b) "Tefekkiir" adlı kitapta yer alan ve bilimin yalnız Allah adına yapılması halinde bilim oiabileceğini vurgulayan şu goruşler, hiç kuşku yok ki çocuklarımızı "bilimdin ikilisi" içine itecek niteliktedir. • "Tefekkürun ilme hayat kazandırması, ülfet ve gaflet perdesini yırtması sebebiyledir. Çünkü insan aşinalık kazandığı hadiseleri zamanla yadırgamaz hale gelir. En harikulade hadiseleri bile adi ve sıradan birer vukuat olarak görmeye başlar... Hele bu harikulade hadiseleri izah eden kanunları keşfederek biri de bu kanunlara birer isim taktı mı, insan, kendysini güya kâinatın bütün sırlarını keşfetmiş zanneder..." c) "tslamda Kadın Haklan" adlı kitapta "konulan koruyucu şartlara riayet edilirse, taaddüdü zevcat kadınlar için hiçbir zaman zarar ve haksızlığa sebep olmaz" sonucuna ulaşılmaktadır. Ne acıdır ki bakanlıkça önerilmesinde sakınca görülmeyen bu kitapta, yüce Atatürk döneminin en önemli yasalarından biri olan ve bir anlamda laikliğin özünü oluşturan "Medeni Kanun"a aykırı olarak çok kadınla evlilik ve her yönüyle kadın haklarının sımrlanması savunulmaktadır. ç) "Medeniyetimizin Kökleri Üzerine DüşüncelerUzun Hikâye" adlı kitapta ise çağdaşlaşma, çağdaş hukuk sistemi, sosyal olgular ve sanat acımasızca eleştirilmektedir. Hukuksal, ekonomik ve sosyal düzenin, tamamen ve yeniden İslam esaslarına dayandırılması savunulmaktadır. Nitekim, çeşitli sayfalardaki şu görüşlerde, çağdaş ve uygar Türk toplumu yerine, geri bir Türk toplumu yeğlenmektedir. • "Bu duruma göre, eski Türk, medeni denilen yeni Türkleri, insani değerler vcerdemler açısından, diğer Müslumanlardan daha ileri gitmiş Müslümanlar zümresi değil, aksine, doğru yoldan sapmış, adeta dininden dönmüş ve milletine ihanet etmiş mütereddi bir cins telakki etmektedir." • "Batı medeniyetinin insanlığa sunduğu insan tipi üzerinde durmamız gerekiyor: Bütun insani değerlerinden soyunmuş bir insan tipi... Bunun hayvandan farkı ne?" "Medeniyet ürünleri olarak insanlığa sunduğumuz teknoloji ve teknolojinin ürünleri olmasaydı ne mi olurdu? Belki pek çok maddi imkândan mahrum ama duyguları ve insani erdemleriyle elimizde mutlaka bir insan bulunurdu." • Aşağıdaki görüşte ise çağdaş hukuk modelimiz yerine tslam esaslarına dayanan bir sistem savunulmaktadır. İşin acı ve düşündurücü yanı, bu son kitabın yazarının (ad. benzerliği yoksa) bakanlıkça önerilen kitaplarla ilgili genelgelere imza atan kişi olması, yani suyun başında bulunmasıdır. tngilteretsviçre AuPairLisan kursu Eğitim (Kolej Üniversite) TEK 362 39 59 362 40 96 "... Herkes, ancak Allah'ın kuludur. Oysa sızin hukuk sisteminizin ürünü olarak, hasta olan toplum modelleriniz ortaya çıktı. Ilahi değerlerin esas kabul edildiği bir hukuk yapısı içinde, hak, adalet, suç ve ceza kavramları da asla maddi değerler dikkate alınmadan yerlerine oturmuştur." Yine bir sonıma verilen yanıta göre, Al Baraka Türk ve Faisal Finans Kurumları "Zaman" ve "Turkiye" gazeteleri için SEKA'dan kâğıt almışlardır. Kitapları bakanlıkça geniş çapta önerilen dini yayınevlerinin durumunu öğrenmek üzere, bu finans kurumlarının çeşitli KİT'lerden hangi firmalar için hangi ürünleri satın aldıklarına ilişkin sorularım (çeşitli tarihlerde yinelememe karşın) yanıtsız bırakıldı. Yanıt alamayınca, ister istemez rklıma şu sorular takıldı: Son dört yıl içinde, faizsiz finans kurumları, dini yayın yapan ve kitaplan bakanlıkça önerilen yayınevlerine kâğıt alımında büyük olanaklar mı sağlamışlardı? Bunun kamuoyunca bilinmesi istenilmediği için mi sorularım yanıtlanmamıştı? Öte yandan, 1986 yılında okul kutüphanelerine ayrılan 600 milyon liralık ödenekten 263 milyon liralık alım yapılmıştır. Ne hikmetse 263 milyon liranın 124 milyon Iirası (yaklaşık yarısı) Damla, Yeni Asya, Ülke ve Dergâh yaymlarına ödenmiştir. F. Rıfkı Atay, Haldun Taner, Yaşar Kemal, Kemal Tahir ve öteki kimi yazarların kitaplan da önerilmiştir, ama yine ne hikmetse bunlardan satın alınmamıştır (1). 7 HAZİRAN 1988 Su Başlaraıı Tarikatlar mı Tıılmııs? Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanhğı, bir yandan Aiatürk ilkelerini savunur görünüp öte yandan laik devleti eritme sevdasında olanlara yardımcı mı oluyor? Eğitimdeki bu tehlikeli gelişmeler, faizsiz finans kurumları ile sosyal yardımlaşma ve dayamşma vakıflarının hızla serpilip büyümeleri ve kamu yönetimiyle iç içe olmalan, TKT'deki bazı yaklaşımlar, yoksa raslantı değil mi? Su başlarını tarikatlar mı tutmuş? İslam esaslarına dayalı bir sistem, sessiz ve derinden rayına mı oturtuluyor? PENCERE CHP'lileşme... 1920'ler Türkiyesi zamanın en yoğun yaşandığı dönemlerden birisidir. Tarih bu dönemde elle tutulurcasına somutlaştı. Büyük Millet Meclisi hükümeti kuruldu; "Bağımsızlık SavasT başarıyta sonuçlandı; saltanat ve hilafet yıkıtdı; Cumhuriyet devleti kuruldu; hukuk ve yazı devrimi yürürlüğe girdi; laik devletin koşulları yaratıldı. CHP (Cumhuriyet Halk Partisi) kuruluş tarhi olarak Srvas Kongresi'ni benimsemiştir. Tek parti, devrimci yönetimin zorunluğudur. Kemalist devrim bir başka yöntemle yürüyemezdi. 1930'larda yürüyüş sürdü. Dil devrimi gündeme girdi. Türk tarihine yönelik ulusal bilinçlenme kurumlaştı. Ekonomide devletç lik; fıkirde ideolojik, uygulamada planlı dizgeye oturtuldu. "Altı oA önce CHP programına partinin, sonra anayasaya devletin temel ilkeleri olarak geçirildi. 1940'larda daha değişik bir CHP görülüyor. Önce İkinci Dünya Savaşı'nda "ceberruf ve "bürokrat" bir yönetim, sonra çok partili demokrasiye açılan bir siyaset... 1950'lerde DP ikiidarına karşı on yıl, hukuk devleti ve siyasal özgüıiukler muhalefetinin savaşımını veriyor CHP... 1960'larda değişim sürmektedir. 1920'lerde özel sektörcü, 1930'larda devletçi CHP; 1960'larda planlamacı olduğunu anımsamış, 1950'lerde yalnız hukuk devletini savunurken 60larda sosyal devleti benimseyerek sola kaymıştır. 1970'lerde yeni bir program hazırlayan CHP, 6 temel ilkesine değişimin yeni boyutlarını katmıştır. Değişim evrensel yasadır. CHP de her şeyte birlikte değişmiştir; eğer 12 Eylül'de gerici darbenin Konsey kararıyla kapatılmasaydı, partinin değişimi surecekti. * SHP işte bu tarihsel tabana oturmuş bir partidir; Kuvayı Milliye'den, Sıvas Kongresi'nden bu yana gelişen bir hareketin günümüz koşullanndaki örgütüdür. Şimdi SHP içindeki tartışmalan sağlık göstergeten sayarsak parti içindeki bir çevrenin "CHP'lileşelim" önerisini nasıl değerlendirmeli? SHP nasıl CHP'lileşecek? Adını mı değiştirecek? Yoksa "CW7/7esme"nin arkasında bir başka anlam mı var? "Eski meleri gerekır" diyen bir anlayış mı dile getiriliyor? CHP tek parti yonetiminde "sıntfsız" bir toplumun tümünü kapsamak savını ileri sürüyordu. Oysa toplumda sınıflar vardır, anayasa ve TCK sınıflann varlığını belli maddelerinde vurgulayarak yasallaştırmıştır. Bir sosyal demokrat parti, dünyanın her yerinde ancak "sınıf gerçeğinden yola çıkarak oluşabilir, kurulabilir "SoT kavramı emekçi sınıflann dile getirilmesidir. "Sol"u sosyal anlamından soyutlayarak bir partinin cansız yaftasına dönüştürmek örgütün yaşam gücünü yok etmekle eşanlamlıdır. CHP devrimci parti içeriğiyle kuruldu, bürokratlaştıkça halk*' koptu; çok partili rejimde sola açılarak yaşam gücünü pekiştiı. CHP'lileşelim diyenlerin bu değişimde neyi istediklerini somutlaştırmaları gerekiyor. önerinin içeriği nedir? Bir taktik mi? Bir siyaset mi? Bölücülük mü? Nostalji mi? * 1980'lerde saatler dursaydı, takvim yaprakları kopanlmasaydı, yıllar yaşanmamış olsaydı, bugünkü CHP 1970'lerin CHP'si olabilirdi. Ama artık çok geç... CHP'lilerin dışındakiler yabancı, sakıncalı, tehlikelkJuier; tasfiye edü Doç. Dr. TÜRKÂN ARIKAN Bazı yazarlaı var ki fikirleri ve kitapları her an tazedir, ışıklıdır, yol göstericidir ve geliştiricidir. Gerçek bir aydın olan rahmetli Prof. Seha L. Meray bunlardan biriydi... Yıllar sonra " S u Başlarını Devler Tutmuş" isimli kitabını yeniden okurken ve Hürriyet Gazetesi'nde "Süleymancılık Tarikatı"yla ilgili diziyi izlerken, şu sorulan sormaktan kendimi alamadım: Özellikle 1983'ten sonra, su başlarını tarikatlar mı tutmuş? 12 Eylül 1980'den sonra anarşi ve terörün denetim altına alındığı belirtiliyor... Ama tarikatlar eğitimi, ekonomiyi ve idareyi ele geçirme amacında iseler bunu tamamladıkları anda "laik devlet" korunabilir mi? Işte bu sorulardır ki eğitimle ilgili gerçeklerden bir kısmını, bir kez daha kamuoyuna iletmeye zorladı beni.. Eğitimde neler döndüğiinü geliniz birlikte inceleyelim. yordu; çağdaşlaşma ve teknolojik gelişme açık veya dolaylı biçimde eleştiriliyordu... a) Nitekim, Yeni Asya Yayınevi'nin "tktisat" adlı kitabından seçtiğim şu göruşlerde, çağdaş bankacılık ve sosyal güvenlik sistemleri alabildiğine dışlanmakta; buna karşın, İslam esasları ve modelleri önerilmektedir: ' • "Faiz yemeyi alışkanlık ve bir geçim vasıtası haline getiren insanlarda herhangi bir ahlaki vasıf veya fazilet duygusu aramak boşunadır. O, insanların en tembeli, en ahlaksızı ve en gaddaridır. Bunun içindir ki 'Riba (fai/) İslama zararı mutlaktır' diyen Bediüzzaman, faizin kapıları ve kaplan olan bankaların asıl faydasının, insanların en fena kısmına olduğunu söyler." • "Faizle mucadeie, bir farzı ayn olduğuna göre, şuurlu Müslümana düşen vazife, faize ve faiz müesseselerine mutlak bir boykot ilan etmektir..." • "... 'tslam Bankacıbğı' adıyla bilinen faizsiz banka modelleri uzerindeki çahşmalar, Islamın getirdiği bu gibi yardımlaşma vesilelerinin günümüz iktisadi hayatına tatbiki yolunda atılan sevindirici adımlardır. Günümüz Müslümanının vazifesi, cemiyetleri felakete sürükleyen faiz musibeti karşısında, aynı zamanda dininin de emri olan bu alternatiflere kuvvet vermektir." Aynı kitapta yer alan aşağıdaki görüşlerde ise zamlı fiyatlar savunularak, ekonomik ve sosyal yapı yeniden tslam esas ve modellerine dayandırılmak istenmektedir. • "Fiyatlara gelince: Aslında fiyatlann teşekkülünde dış müdahaleler uygun görülmemiştir. Dürüstlük ve iyi niyet kaidelerine dayalı^erbest pazar mevcuttur. Fiyat koyan, ucuzluk ve pahalılık meydana getiren, Allah'tır. Mesela, bir sel baskını, kurakhk veya başka bir sebep o yılın mahsullerini mahvederse ister isteraez darlık olacak ve fiyatlar yükselecektir. Bolluk durumunda da aksi olacaktır." Sonuç Bu sınırlı açıklamalar dahi insani şu düşüncelere ve sorulara süruklüyor: Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanlıgı, bir yandan Atatürk ülkelerini savunur görünüp, öte yandan laik devleti eritme sevdasında olanlara yardımcı mı oluyor? Eğitimdeki bu tehlikeli gelişmeler, faizsiz finans kunımlan ile sosyal yardımlaşma ve dayamşma vakjflannın hızla serpilip büyümeleri ve kamu yönetimiyle iç içe oımalan, TRT'deki bazı yaklaşımlar, yoksa raslantı değil mi? Su başlarını tarikatlar mı tutmuş? tslam esaslarına dayalı bir sistem, sessiz ve derinden rayına mı oturtuluyor? Laik devlete yönelik tehlike çanlan çın çın çalarken, hepimizin bu konudaki sorumluluğu öylesine büyuk ki... Üzerimizdeki ölü toprağını silkeleyip uyanmadığımız takdirde, laik devlet silinip gidebilir. Laik devlet anlayışından verilen küçücuk bir ödun bile, son yıllarda gerçekleştirilen bazı iyi uygulamaların değerini hiçe indirir niteliktedir. Atı alan Üsküdar'ı geçmeden, bütün anayasal kurumlar ve kadınerkek bütün yurttaşlar laik devlete, laik düşünceye ve gençlerimize sahip çıkmalıdır. Nasıl mı? Bu konuda "neme lazımcı" olmayarak, soruna yüzeysel bakmayarak, olan biteni görmezlikten gelmeyerek, yetkileri kullanmaktan kaçmayarak... (1) Bakış Dcrgısı Bakanlıkça önerilen kitaplar Milli Eğitim Gençlik ve Spor BakanlığVnca bir soruma verilen yanıta göre: 1984, 1985 ve 1986 yıllarında yayınevlerinin ve kişilerin başvurusu üzerine sırasıyla 2.573 ve 1.247 kitap "Eğitim ve ögretim açısından sakıncalı bulunmayarak" ilk, orta ve Iise öğretmenlerine ve öğrencilerine önerilmişti. Kitap sayısı olarak ilk sırayı Yeni Asya Yayınevi alıyordu. Dini yayın yapan Darala, Dergâh, Beyan ve benzeri yayınevleri de listedeydi. Bu yanıt uzerine incelediğim bu kitapların isimleri bile pırıl ptrıl genç beyinlerin geleceğe dognı değil, geriye doğnı nasıl yıkandıgını gösteriyordu. Hele, önerilen kitapları okudukça sis perdesi kalkıyor ve tehlikenin boyutu açıkça görülebiliyordu. Bunlarda "laiklik ve çağdaşlık" aleyhine neler yoktu ki... Atatürk devrimleri aleyhine görüşler, Bediüzzaman Saidi Nursi'nin görüşleri yanatüıyor, hukuk sistemi, ekonomik yapı ve kadın hakları yeniden Islam esaslarına dayandırılmak isteni HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD KtRALIK DAİRE STFA Kozyatağı Konutlannda 3 oda 1 salon lux daire Tel.: 164 30 55 lngıltere'de AuPairlik organizasyonu bizim işimizdir. Derin Limited Şirketi. 1 158 53 42 4 213 68 67 "1000 Sonı" 14 Mayıs 1950'den günümüze ilginç politıka olayları yaşandı. 14 Mayıs 1950, tek parti yönetiminin bırakılıp her görüşe açık olması gereken çok partili bir toplum duzenine geçilmesidir. Ne var ki, bu geçiş, belirli politika görüşlerini savunan bilinçli insanların uygulamasıyla değil, toplurr.un değişim isteğıni kendi çıkarları için sömüren bir azınlığın eliyle gerçekleştırilmiştir. Bilinçsiz yığın, sömürücü azınlığı "kurtarıcı!" bilip sırtında taşıyarak yönetim koltuğuna oturtmuştur. Bu çelişkili değişim bir on yıl sürmüş ve 27 Mayıs sabahı bir bölüm askerin silahlı vurgusuyla yeni bir döneme geçilmiştir. 27 Mayıs 1960, olumlu ve olumsuz yanlarıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin yakın geçmişinde ilginç bir aşamadır. Zıra 27 Mayıs 1960'la önceleri dağınık da olsa kimi aydınların başı çektiği bir özgürlük havası esmeye başiamıştır. 28 nisan günü Beyazıt alanında üniversitelilerin başlattığı girişim kısa sürede yaygınlaşmış, yolun iki yanına dizilmiş sıradan insanlar alkış tutmuştur. Atlt polislerin saldırısı, polislerin sert girişimleri bir sonuç vermemiştir. Özellikle istanbul ve Ankara'da üniversitedeki gençlerin girişimi yaygınlaşınca Silahlı Kuvvetler'den kimi komutanlar ve özellikle alt kademeden kimi subay grupları "Ordu, millet el ele!" sloganıyla harekete katılmış, daha doğru bir deyimle, "sahip çıkmış"tır. Olaylar kısa sürede gelişmiş, Kurucu Meclis'in sahip çıktığı yeni anayasa yürürlüğe girmiştir. Türkiye kendi çıkarları doğrultusunda yönetilsin isteyen dış para babaları 14 Mayıs 1950'den günümüze gittikçe ağır basmaktadır. 12 Eylül 1980'den sonra durum daha da ağırlaşmıştır. Birleşik Amerika'nın dış politikası, her ülkede bulunan 'işbirlikçi'leri desteklemektir. Fakat sürgit değil. Destekledikleri parti ya da önder, sevimsizleşmeye ya da Amerika'ya bağımlı politikadan uzaklaşınca, yeni bir işbirlikçi bulunur. Menderes, Bülent Ecevit, Demirel bu polıtıkanın kurbanlarıdır. Menderes 500 milyon dolarlık kredi anlaşması için 20 Haziran 1960 günü Moskova'ya gidecekti. Yıllar sonra Ecevit de 300 milyon dolarlık bir yardım anlaşması için Sovyetler'den randevu almıştı. Seçimlerde Johnson'la fotoğraf çektirip kovboy şapkası giyen Demirel de milli ekonomiye ve endüstri yatırımlarına kayınca gözden düştü. Yazar ve yayıncı Bülent Habora, yeni kıtabı "12 Eylülcüler'e 1000 Soru"da, son aylarda sert çekişmelere yol açan ve 1980 eylülünde partilerın kapatılması, kimi aydınların ve politikacıların tutuklanması olaylarını ele alıyor. Bunu yaparken ilginç bir uygulamayı yeğleyerek yüzlerce, hatta binlerce olayı ve olaycığı kısa kısa sorularla sergiliyor Habora'nın "bin soru"sundan kimilerini olduğu gibi aktarıyorum: 12 Eylül 1980'den günümüze kaç caddeye, kaç okula Kenan Evren, kaç okula Turgut Özal adı verildi? Türkİslam sentezi ne işe yarıyor? Türkİslam sentezinin Türk ulusuna ne yararı var? 12 Eylül'den sonra kaç yazar mahkemeye verilmiştir? Hangi gerekçelerle? 12 Eylül'den sonra mahkeme kararı olmadan, hatta sıkıyönetim yetkililerinin kararı olmadan toplatılan kitap var mı? i'Hayali ihracaf'tan kimsenin ceza almadığı ülkemizde bir şiir ; yüzünden zindana atılan var mı? \ Birtakım sağcı gazete ve dergilerin serbestçe âkunduğu bir okuldan, Cumhuriyet Gazetesi okuduğu için öğrenci vzaklaştırıldı mı? \ Voltaire, Moliere, Camus gibi dünyanın en önemli yazarları okullarda hangi gerekceyle yasaklandı? İstanbul Belediye Başkanı Dalan, "Parası olmayan Boğaz'da oturmasın!" demişti. Varlıklıların ve yoksulların oturacağı semtler hangileridir? Hangi kamu kuruluşlarına, hangi dergi ve gazeten.n alımı ya \ sak? İşkenceden kaç kışi ölmüştür? işkenceden kaç kişi sakat kalmıştır? 12 Eylül'den bugüne kaç işkenceci cezalandırılmıştır? 12 Eylül'den bu yana kız ya da kadın sanıklara işkence sırasında tecavüz eden işkenceci var mı? 12 Eylül'den günümüze kadın ya da kız vajinasına cop sokulan sanık var mı? 12 Eylül 1980'den sonra Diyarbakır cezaevinde kaç kişi öldü? . Ölüm nedenleri? Kaç kişi sakat kaldı? Nedenleri? Başına asit ve ' çamaşır suyu dökülerek ifadesi alınan sanıklar olmuş mudur? Türkiye'nin herhangi bir yerinde kurşuna dizme olayı olmuş mudur? Hastaneye yatırılan kötürüm bir mahkum kaçmasın diye zincire vuruldu mu? Günde üç kez çarmıha gerilen öğretmen oldu mu? Sırtından giren kurşunla intihar eden var mı? Emekli general maaşı alıp, bir kentin turizm ve kültür müdürü olarak bir maaş daha alıp, geçici bir görevle yabancı bir ülkeye gönderilip bir maaş da oradan alan değerlı T.C. vatandaşları var mı? Yüzlerce örnek daha var; yazık ki, yer bitti! Yağlıboya, badana işleriniz özenle yapılır. 513 03 27 ^ İVAN'IN w ÇOCUKLUGU TARKOVSKI 1230 1500 1800 2' 00 MTKKÖY KÛLTÛR MERKEZİ Teii s s 6 9 ' B T GARANTl'88 Garanti Bankası, ara bilanço sonuçlarını Rakamlar 4 'Bankacılıkta Açıklık'' anlayışının gereği sağlam bir yapının, sağlıklı bir gelişmenin olarak sunmayı sürdürüyor. a ç ı k kanıtlarını vermeye 1988'in ilk üç ayının sonuçlarına devam ediyor. birlikte göz atalım: Garanti'yi seçenler, yüksekgeliri güven içinde kazanıyor... Mevduat : Büyüme % 106 : Büyüme °/< o 99 : Büyüme °/ o 67 Krediler Özkaynaklar Dış İşlem Hacmi: Büyüme °/ ol69 Tahsili Gecikmiş Alacaklar (Net) : Küçülme 9 56 6 Bebeğe bakacak Iise mezunu veya bebek bakımı eğitimi görmüş bayan aranıyor. 168 75 67 (1016 arası) GARANTİ BANKACILIKTA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle