19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 6 HAZİRAN 1988 Ruv ve Toprak Refornıu Demokrasi kavramı, burjuvakapitalist düzenin gereğidir. Şöyle ki, toprak ağalığı sisteminde ırgatın özgür iradesi söz konusu olamaz. Ozgur iradenin olmadığı yerde de demokrasiden söz edilemez. Ancak kişiliğine ve ekmeğini pazarhk gücüne sahip bir işçi, burjuvakapitalist düzenin üretim gereğini yerine getirebilir. BURHAN OĞUZ Uygarlık Tarihçisi l kemizde bir "milli burjuvazi" oluşturulması düşlen daha Tanzimat döneminde görülmeye başlanmıştı. Ama ortada iki ters süreç gelişmekteydi ve büyük çelişki yaratıyordu: Ülkeye bir yandan çok ilkel bir kapitalizm girerken, öbür yandan miri lopraklar üzerine oturan agalar zümresi bir feodal mülkiyet ve iiretinı tanuu yerteştinnekle meşguldü. Zamanın reaya'sı, artık ırgat'a dönüşecckti. Yani Batı'da Fransız Devrimi'nin süpürdüğü senyörserf (ağaırgat) ilişkisi o tarihlerden itibaren Türkiye'ye yerleşecekti. Duruma egemen olan burjuvazinin ilk işi ise köklü bir toprak reformu ile feodal kalıntılan temizlemek oldu. Bundan böyie serf (ırgat), "işçP'ye dönüşecekti. Kapitalisl burjuvazinin önüne cngin çevrenler (ufuklar) açılmıştı: Her yanda fabrika bacalan yükseliyordu. Fransız Devrimi'nin aktörleri halkçı idiler, fakat asla kotnünist değillerdi: Bu rejirni yerleştirmeye girişmiş olan Babeuf ve arkadaşlannı doğruca giyotine göndermişlerdi. Bu aktörler antiklerikal (kilise egemenliğine karşı) ve kesinlikle laik idiler, ama dinsiz değillerdi. özgür iradesi söz konusu olamaz. Özgür iradenin olmadığı yerde de demokrasiden söz edilemez. Ancak kişiliğine ve ekmeğini pazarhk gücüne sahip bir işçi, burjuvakapitalist düzenin üretim gereğini yerine getirebilir. 3 Ciddi bir toprak reformu, burjuvazinin gelişmesinin birinci koşulu olup bu sınıf ancak böylece kendi bilincine vararak iktidara talip olabilir. Dolayısıyla da bunun ne komünistlik ne de Humeyni'nin Şah'ı suçladığı gibi, dinsizlikle bir ilişkisi vardır. Feodal kalıntılardan kurtulmadıkça... Bu verilerin ışığında döndim şimdi ülkemize: Türkiye'de iktidar, doğulu, batılı, Trakyalı büyük toprak sahipleri ile aşiret reislerinin elindedir. Bunlar, hangi partide daha kalabalık olarak k ü ; melenmişlerse, o parti secimi alır. 27 Mayıs'ta olduğu gibi 12 Eylül'de de göstermelik olarak sözü edilen toprak reformu bunların elinde uyutulmuştur. Kaldı ki tek parti döneminde bile Cumhuriyet Halk Partisi'nce bu yolda hiçbir adım atılmamıştır. Yıllar yılı Sayın Demirel "kimin malını kime veriyorsunuz?" deyip işi savuşturdu. Ama işin hazin tarafı da halkçı, sosyal demokrat ve hatta sosyalist geçinenlerden bir Tann'nın kulunun çıkıp da "milletin malını millete veriyoruz!" diyemeyişi, daha doğrusu demeyişiydi! Buna karşılık sol kesim "önce demokrasi" plağını döndürüp duruyor. Ya bu kişiler Tiırkiye gerçeklerinin farkında değiller (ki buna asla haklan yoktur) ve demokrasinin ancak feodal kalıntılan tasfiye edip iktidarı ele almjş bir gerçek üretici burjuvakapitalist düzende var olabileceğini bilmiyorlar, ya da çok daha kötüsü, bilinçli olarak hedef saptırıyorlar. Bunlar günlerini sadece kısır ve çoğu kez de yanlış, dog matik tartışmalarla geçirerek boy gösteriyorlar. Ortaçağ Avrupası'nda senyörler birbirleriyle gösteriş yarışına girişirler, israfın en ileri örneklerini sergilerlermiş. Örneğin büyük paralar karşılığı doğu ülkelerinden ithal edilmiş karabiber yığınlannı meydanlarda yaktırarak birbirlerine kasılırlarmış, tıpkı şimdi "tamnmış aileler"in büyük otellerdeki dillere destan düğünlerdeki tutumu gibi... Ama bunu görüntüleyen aynı gazetelerde gelir dağıhmı dengesinin gün geçtikçe kötüye gittiğine dair haberler de sık yer alıyor CUMHÜRIYET'TE/Y OKURLARA... OKÂY GÖNENSİN . Sanayi, ağanın umurunda değil... Arkasına cılız sanayimizi alarak AT serüvenine kalkan ağalanmız, bunun "topal eşekle kervana katüma" demek oldugunu pekâla bilirier ama sanayinin mahvolması umurlavında değildir. Nasıl olsa Avrupa karnını doyurmak zorundadır. Bu itibarla AT üyesi Türkiye'de tarım gelişecektir. Bunun için gerekli toprak da kendi ellerinde toplanmtştır. Bu işten tek kârlı çıkacak olanlar yine kendileri olacaktır! Yabancı sermayeyi ülkemize çekmek için sarfedilen bunca çabanın altındaki art düşünceyi de kestirmek güç değildir: Herhangi bir sosyal sarsıntı halinde Batılı, parasını korumak için nasıl olsa bir şeyler yapâcak, ağanın topraklarını savunacaktır... G 'Irgat'tan 'işçpye... Feodal sistem, küçük üretim birimleri ve pazarlanmayan bir doğal ekonominin ağır basmasıyla simgelenir. Oysa Avrupa'mn güçlü ticaret burjuvazisi, her an gelişmek yeteneğinde olup bunu sürekli olarak engelleyen feodal güçleri zorlamak durumundaydı. Ve sonunda da onu tarihe gömdü, hayli kanlı şekilde: Mücadele sırasında, toprak ağaları "düşman mutlakiyetçi ülkeler"le kurulmuş cumhuriyete karşı sıkı işbırliği haline gelrnekte bir an bile tereddüt etmemişlerdi. Olgulardan çıkan yasalar... Bütün bu tarihsel olgulardan bir takım kesin yasalar çıkıyor ortaya: 1 Feodal güçlerin egemen olduğu bir yerde kapitalist burjuvazi öbürünün antitezi olması itibarıylaolamaz. Burjuvazi, ancak toprak ağalığı sisteminin tasfiyesiyle gelişebilir ve böyle de olmuştur Batı'da. 2 Demokrasi kavramı, burjuvakapitalist düzenin gereğidir. Şöyle ki, toprak ağalığı sisteminde ırgatın Olmayacak dua... Bu durumda yeni seçim arenasına soyunmaya hazırlanan partilerimizin bugüne dek ezberlediğimiz sloganlarının ulus açısından hiçbir ferahlatıcı yenilik getirmeyeceği gün gibi ortadadır. Bunlardan olumlu başka adımlar beklemek, olmayacak duaya amin demek gibi geliyor kişiye. EVET/HAYIR OKTSYAKBAL OKURLARDAN "Önce Yhhudileri BanşseverUğe ÇagınnT 29 Mayıs 1988 tarihli Cumhuriyet Gazetesi 'nin ' 'Okurlardan'' köşesinde yayımlanan mektubunuzda "Filistin Sorunu ve Tevrat" başlıklı yazunı "bir Yahudi insanı olarak üzuntiiyle okuduğunuzu " belirtiyorsunuz. Belgelere dayalı gerçekler genellikle saracı ve üzüntü verici oluyorlar. Ortadoğu'yu kana bulayan tutumun sorumlusu elbette dünyadaki Yahudüer olamaz. Bunun sorumlusu Israii devleti yönetimidir. Sizin de bildiğiniz gibi bu yöneticilerin bir böliimü, Tevrat'ın sozcüğü sözcüğüne uygulanmasından yana ısrarlıdırlar ve Filistinlilere hak görduklerinin, kısa bir süre önce, Yatıudilerin basmdan geçriğini bütünüyle unutmus gibidirler. Makalemin amacı iste bu yönetimi ve dayandığı temeli belgelerin ışığında elestirmekti. Bu elestirinin daha yüksek dozda olanlarmm beltibaşlı Avrupa basınmda yer aldığım, dahası, tsrail'i hallaç pamuğu gibi didik didik eden yazılarm, göriintülerin bütün dünya yaytn organlarını gunlerce meşgul ettiğini siz de bilirsiniz sanurım. Aynca tsrailli kimi politikacılann bu pek ağır eleştirileri haklı gördüklerini belirten, yine dunya basınmda yer alan yazı ve demeçlerinden de haberiniz vardır elbette. Öte yandan, yazınızda belirttiğiniz "banssever bir insan olma" özelliğinizi, makalem yayımlanmadan önce, yani, gencecik FilistinlUerin kemikleri taşiaria kmltrken; her şeyden haberuz, suçsuz Filistinli bebeler kursunlanırken; Filistinli kadınlann beyinleri parçalanırken; FilistinlUer kamplarmda açlığa, ölume mahkum edilirken neden belirtmediniz, dahası böyle bir mektubu neden gazeteye göndermediniz ? tsrail difindaki Yahudilerin miktannı bitdirip onlann da sözcülüğünü yaparken bu milyonlarca Yahudiden, Filistin oylannı dünya kamuoyunda ilgi uyandıracak boyutta bir eyiemle. neden telin etmediklerini, banssever bir insan olarak sormayı hiç düşündünüz mü? Makalede de açıkça beiirttiğim gibi, "barışseverlik " yalmzca kendi ırkı, kendi ulusu söz konusuyken geçerli olan bir kavratn değildir. Bansseverlik, bartşı baltalayanın milliyetine, ırkırta, dinine bakmadan ona karşı çıkmakta yatar. Mektubunuzda belirttiğiniz Hitler soykırımının insanhk için bir yüz karası olduğu, gönlünde bir damla insanhk ve barıs sevgisi yatan herkesçe kabul edilen bir gerçektir. Barıs içinde bir dünyada yan yana, el ele yasamak umuduyla... iskeledir. Pasabahçe'den sonra en kalabalık iskele durumundadır. İskeleyi kullananlar ya Kandiili'ye kadar yurümekte, ya da otobüse binmeye zorlanmaktadır. Yetkililere soruyorum, iskele insaatı ne zaman baslayacak, ne zaman bitecektir? OSMAN KILIÇ/tSTANBUL gidermek için hiçbir girişimin olmayışı bizler için son derece üzücüdür. llgililer araç yetersizliğini örtbas etmek için mevcut otobüslere, öğrencileri üst üste bindirerek eritme yoluna gidiyorlar. Bu basit sorunumuz karsısında bir varlık gösteremeyen yetkililerin, hayati sorunlanmız karsısında ne derece bir varlık gösterecekleri ise meçhüldür. Otobüs soförlerinin anlayiftan yoksun oluşu bir baska sorun. SamsunKampus hattında çalısmakta olan otobüs sayısvun artunlmast, otobüslerin pes pese değil de betirü saatlerde kaldınlmasmı bekliyoruz. Bir Utanç Olayı! 133 bin 607 kitap, 3 Haziran 1985 günü Mamak'ta yakılarak 'imha' edilmiş... Bu uygulamayı yaptıran, Ankara Sıkıyönetim Komutanı... İmha emrinin tarihi, 28 Mayıs 1985... Bu kitaplar Bilim ve Sosyalizm Yayınları'nda çıkmıştı. Yıllarca satışta kaldı. Ama 12 Eylül'den sonra işbaşına gelen askersel yönetiminin 'sol' düşmanlığı kitap imha etme' çizgisine kadar ulaşınca 133 bin 607 kitap SEKA'ya teslim edilerek 'yok' edildi. Daha nice yanılgılara, yanhşlara düşüldüğü gibi... Olay şudur: Ankara Sıkıyönetim Komutam'nın ağustos 1982'de verdıği emırle Bilim ve Sosyalizm Yayınları'nın bütün kitapları yasaklanarak Mamak'takı sıkıyönetim karargâhına götürülmüştü. On üç gün boyunca 133 bin 607 kitap yedi kamyonla taşınmış ve üç yıla yakın bir süre Mamak'ta tutulmuştu. Yayıncı Süleyman Ege, komutanlığa yaptığı başvurularda, kitaplarının sıkıyönetim ilanından yıllarca önce yargı organlannın kararlarıyla aklanmış olduklarını belgeleyerek geri verılmesini istemiş, ama komutanlık bu istekleri yanıtlamamıştı Sıkıyönetımın kaldırılacağı tarihin kararlaştınlması üzerine Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne yapılan başvuruda, kitaplann Sıkıyönetim Komutanı'nın emriyle imha edildiği bildirilmişti. Ege ve avukatı Çelenk, komutanlığa başvurarak imha belgelerını istemişlerdi, ama istekleri geri çevrilmişti. Komutanlık ilginç bir yanıt vermişti: 'Dava açma hakkınız bulunmadığından imhaya ilişkin komutanlık emri ve tutanağının gönderilmesine gerek görülmemiştir' Dava aşamasında da Başbakanlık imha tutanağını mahkemeye göndermemişti. Yayıncı Ege, duruşmada bu konuda şöyle bir açıklama yapmıştr. "Kitaplarım, bana hiçbir bildirimde bulunulmaksızın gizlice imha edilmiştir. Şimdi de bunun belgeleri gizleniyor. Ama biz, kıtaplarımızın nasıl imha edildiğıni biliyoruz. Sıkıyönetim Komutanlığına başvurumuz sırasında imha tutanağını ilgili dosyasında gördük ve biliyoruz. 7 kamyonla götürdükleri 133 bin kitabımız yakılarak imha edilmiştir. Bize o zaman Sıkıyönetim Adli Müşavirliği'nde istedtğimiz imha belgelerinin yazılı olarak tebliğ edileceği söylenmişti. Sonradan vazgectiier. Bilindiği gibi, bu tutum mahkeme aşamasında da sürdürülmüştür. Kitaplarımın yakılarak imha edildiğini gizlemek için, Başbakanlık imha tutanağını sayın mahkemenıze sunmamıştır. Başbakan adına mahkemeye gönderilen ilk savunmada, kitaplarımın Sıkıyönetim Komutanlığının 9 Aralık 1983 ve 28 Mayıs 1985 tarihli emirleriyle Ankara Emniyet Müdürlüğü'nce 13 Ocak 1984'te imha için SEKA'ya teslim edildiği öne sürülmüştür. Oysa 28 Mayıs 1985'te imhası emredilmiş olan kitaplar nasıl olur da 13 Ocak 1984'te, yani imha emrinden bir buçuk yıl önce imha edilmiş olabilirdi? Biz bu çelişikliğin altını çizip de kitaplarımızın imhasına ilişkin tutanağın getirtiimesi isteğimizi yineleyince, Başbakanlık bu kez, mahkemeye gönderdiği ikinci savunmasında önceki savını düzeltmeye çahşarak, 13 Ocak 1984'te SEKA'da imha edilen kitaplann başka kitaplar oldugunu belirtmek zorunda kalmış, ancak yine de Bilim ve Sosyalizm Yayınları'nın kitapları hakkındaki 28 Mayıs 1985 tarihli imha emrinin yerine getirılmesıne ilişkin yakma tutanağını sayın mankemenıze sunmaktan kaçınmıştır İmhanın biçimi elbette ki davamızda hukuksal bir fark yaratmaz. •;A.ma durum, sorumluların bu Jhaksız eylemlerini nasıl gizlilige fiğınan bir yaklaşım ıçinde gerîçekleştirdiklerini göstermektedir." * Sonunda gerçek ortaya çıkmış, •tır. Bilim ve Sosyalizm Yayınları'n•da çıkan 133 bin 607 tane kitap ^Ankara Sıkıyönetim Komutanı Jsimdi ANAP milletvekili Sayın •Recep Ergun'un emriyle SEK/V îya teslim edilmiştir SEKA'ya tesJlim edilmesi, o kitaplann hamur jhaline getirilmesi demektir Yir•minci yüzyılın son yıllannda, »Türkiye gibi, 1945'ten beri çoğulîcu demokratik düzende yaşayan ;bir ülkede kitap düşmanlığının .hangi çizgiye vardığını gösterir. !4nsan, okumuş yazmış bir insan, Jiöyle bir 'imha' emrini nasıl ve•^•ebilir? O emri alanlar hiçbir iti/razda bulunmadan 133 bin kita"bı nasıl 'imha' edebilirler? Şimdi kim ödeyecek bu büyük ;zararı? O günlerde hükumetin .başında bulunanlar mı, yoksa Ko•jnutan Ergun mu? Hiçbir söz, hiç*bir özür, hiçbir sav bu büyük utanxı ortadan kaldıramaz. Hem bu utanç yalnız böyle bir emri vereni, uygulayanı değil; bu ülkede yaşayan, bu tür davranışlar karşısında susan, seyirci kalan herİesi, hepimizi kapsar. azeteler, genellikle tiraj kaybı beklendiği için "ölü mevsim" denilen yaza bu kez en olumsuz koşullarda girdiler. Tirajlar 1980 bunalımından beri en düşük düzeye indi. Mayıs ayının ilk yansında toplam 2 milyon 400 bin dolaymda olan günlük gazete satışı 2 milyon 200 bine kadar indi. Okullann kapanmasıyla birlikte baslayacak yaz trafiğinin de bu inişe katkıda bulunması doğal olacak. Nisan sonunda gelen art arda iki fiyat artışıyia başiayan bu olumsuz gidişe yine bulunan ilk çözüm çeşitli lotaryalar oldu. Basın dünyası geçen hafta önce Günaydın grubunun el değiştirdiği haberleriyle çalkalandı, daha sonra kulislerde başka gazeteler için de iş dünyasının kimi gruplarıyla pazarlık yapıldığı söylentileri dolaştı. Bunların çoğu kesinleşmedi, ortada kaldı; ancak görünen o ki basın dünyası 1968 kışına yepyeni bir yapıyla girecek. Bu gelişmelerde siyasal iktidar çevrelerinin etkin rol oynadığı ve hedefin daha önce çok sözü edilen "2.5 gazete" olduğu iddiaları da kimi tutarlı senaryolar biçiminde kulaktan kulağa dolaşıyor. Bu senaryoların bir yani "basının düzenlenmesi" öbür yani da TRT... Hükümet bir yandan TRTye genel bir revizyon uygulamaya istekli görünürken, yeni açılacak TV kanalları üstüne bazı spekülasyonlar da ortalığı bulandırıyor. Özel TV'ye ilke olarak taraftar oldugunu sık sık yineleyen siyasal iktidar çevrelerinin bu öze/teşme için farklı bir model tasarladıkları da öne sürülüyor. ANAFın ilgili kurmaylarının yeni açılacak TV kanallannın ve radyoların değişik bir tarzda "kiralanma" yöntemiyle "ağır kontrollü bir özelleştirme" tasarladıkları henüz doğrulanmamış bir söylenti niteliğinde... Sonuç olarak hem basın hem çok TV kanallı ve kısmen özelleşmiş bir TRTnin ANAP'ın son "medyalar operasyonu"nun çatısını oluşturduğu yaygın bir görüş... Bu iç içe gelişmelerin sonunda çıkacak görünüm de çok zaman almayacak gibi. Yine de yaza rağmen hareketli bir haziran ayı yaşayacağız. Özal'ın Amerika gezisinden sonra çıkacağı Atina gezisi, TürkYunan ilişkilerini yine gündemden indirmeyecek. Cumhurbaşkanı Evren'in, Amerika gezisi nihayet bu ay gerçekleşiyor. Evren'i temmuz başında İngiltere K/aliçesi ağıriayacak. İç siyaset de bu yaz tatile güç girecek. ANAP ve SHP kurultayları, daha şimdiden DYP kurultayından çok daha hareketli geçeceğe benziyor. Medyalara Yeni Düzen Oğrenciler yakınıyor Ondokuz Mayıs Üniversitesi öğrencileri olarak ilgililerin ilgi anlayısını bekliyoruz. Kampusumuz ve Samsun hattında çahşan belediye otobüsleri yetersiz kalmaktadır. Bu yetersizlikleri ONDOKUZ MA Y1S ÜNtVERStTESt OĞRENCtLERİ T.C. Ziraat Bankası'nın Kuruluşunun 125. Yıldönümünde MERİÇ KARACAOVALI İskele 26. S. 1988 tarihinde Türkiye Denizciük Kurumu Şehir Hatları İşletmesi Anadolu Hisan iskelesinin önüne bir duyuru astı. Duyuruda, iskelede yenileme işlemi yapılacağından 1.4.1988 tarihinde kapatılacağı b'ldiriliyordu. Aradan iki aylık süre geçmesine rağmen iskelede en ufak bir çalışma görülmüyor. Sadece memur odalan sökülmüş. Memurlar da baska iskelelere gönderilmisler. Anadolu Hisan Iskelesi günde 45 bin kisinin yararlanmakta olduğu bir Jİtafeknllc KURULUŞ1952 TÜRK SANAYIINE HİZMETTE 36 YIL Ilkokul ogrencııerı arası kompozisyon yarışması JT.C. Ziraat Bankası, kuruluşunun 125. yıldönümü nedeniyle, ilkokul öğrencileri arasında "Ziraat Bankası'nı düşünün ve yazın" konulu bir kompozisyon yanşması düzenlenmiştir. Yanşmaya yurtiçi V e yurtdışından I çağındaki tüm fürk Çocuklan katılabileceklerdir. T.C. Ziraat Bankası mensuplannın çocuklan katılamazlar. Komporisyonlann 2 sayfayı geçmeyecek şekilde yaalması ve üzerlerinde isim, soyadı, açık ev ve okul adreslerinin belirtilmesi gerekmektedir. Yanşmaya katüma süresi 31 Temmuz 1988 günü akşamı sona erecektir. Kompozisyonlar 'T.C Ziraat Bankası Genel MüdürlüğüHalkla İlişkiler Müdürlüğü 06107 UlusAnkara" adresine gönderilecektir. (Postadaki gecikmeler kabul edilmeyecektir.) Birincive Ikinciye Uçüncuye ve Mansiyon (3 adet) 1.000.000.750.000.500.000.250.000. Gazetelerde ve "Başak Çocuk" ITilan edilecek. Ödüller 20 Kasım 1988 günü Ankara'da verüecektir. EBSflH Vedat DEMİRCİ: İstanbul Kültür ve SanatVakrı Başkan Yarduncısı. Doç.DrHaluk YAVUZER: Edebiyat Fakültesi Eğitim Anabilim Dalı Başkaru Mehmet İLKORUR: Milliyet Yayrn A.Ş. Yayın Danışmaru. NaciAKAY: Milli Eğitim Bakanlığı Vakfı İstanbul Şube Müdürü NadPAZARLI: T.C. Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü, Halkla İlişkiler Müdürü Katdacak tüm öğrencilere başarüar dileriz. BABAM NURULLAH Meral Tolluoğlu 1000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yaymlan Tiirkocağt Cad. 3941 Cağaloğlulstanbul HER TÜR HAVALANDIRMA AKSAMLARLALÜMİNYUM MENFEZ, ANEMOSTAT, PANJUR, KLAPE VB. RADYAL, AKSİYAL, ENDÜSTRİ TİPİ ASPİRATÖR VE VANTİLATÖRLER (ÜRETİM SIROCCO LİSANSI İLE) ISITMA, HAVALANDIRMA VE KLİMA SANTR ALLARI. HAVA VE YANGIN DAMPERLERİ. SES ABŞORBERLERİ. HAVA FJLTRELERİ: MADENİ, SENTETİK ELYAF, KASET, LEVHA, RULO VE TORBA. İNGİLİZ MENŞEELİ TOR, HEPA FİLTRELERİ. MERKEZ: Arrmet Vefıkpaşa Cad No. 36 34280 Çapa İSTANBUL Tel: 5863244 5864613 5855758 Telefaks. 5881500 FABRİKA : Kazım Karabekır Cad. No. 25 34610 Gungoren İSTANBUL Tel. 584 08 42 T.C ZIRAAT BANKASI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle