19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER büyülü bir "pi" sayısıtun öyküsüdür bu. "Ey gerçeği bulanlar, benim için ağlayınız" sözü de döneminde bulduğu gerçeği benimsetemeyen Kolomb'undur. O gün bugündür çoğunluk, gerçeği savunanları önce çarmıha germiş, sonra putlaştırarak ardından ağlamıştır. Çünkü her gerçek, yerleşik düşüncenin zincirine indirilen bir kılıç vuruşudur. Ortaya atıldığı dönemde skandaldır. Çoğu kez tarihte önce sahibine işkence çektirmiş, sonra göz kamaştırmış, dünyayı aydınlatmıştır. Sokrat, Aristo, tbni Haldun, Musa, lsa, Muhammet, Galileo, Voltaire, Montesquieu, Rousseau, Kant, Weber, Durkheim, Einstein, Sartre, Camus, Foucault ve daha niceleri birer skandaldır. Ama insanlık, her şeyini, toplumun en az bir adım ötesinde ve yerleşik yargıların üzerine yürüyen bu karşıt (muhaliO kimlikli skandal kahramanlanna borçludur. gerçektir, kendi duşüncesi ve onuru değil. Karıncaların gerçeğini araştırmak ve savunmak için, karıncalarla bütünleşmeye gerek yoktur. O yüzden eleştiri onun biricik besinidir. Bir tür "yanlışsavardır" tnceleyin. Yanılgılann çoğu eleştirilmeden benimsenen, eleştiri kaçağı düşüncelerden kaynaklanmışlardır. Çünkü eleştiribilim (criticologie) bir disiplindir. Gözardı edilemez. Doğulu ise eleştiriye düşmandır. tçin için karşıt düşüncenin susturulmasını ister ve böylece de bilinçsizce kendi görüşünün raezar kazıcılığını yapar. O yüzden eleştirmek, Doğuda orman yasasına göre çarpışmaktır. Tartışma çoğu kez onur ve kan davasına dönüşür. Kaba güç sonunda egemenliğini ilan eder. Orada sözüm ona yiğit olanlar kaba güç sahipleridir. O yüzden bir 'Kökler" yapıtını ve filmini Doğuda yazamazsınız, okuyamazsmız, seyredemezsiniz, Çunkü Doğuda kol yen içinde kırüır. Oysa, Batıda tartışma bir düşüncenin ötekini köşeye sıkıştınp sahibinin onuruyla birlikte yeneceği bir düello, yenmeyenilme olgusu değil, etkin bir düşünce zenginleşmesinin sürecidir. Tartışan iki insan, çarpışan iki düşman olmak şöyle dursun, gerçeği birlikte arayan, aynı amaçta birleşen iki dosttur. Tıpkı aynı heykeli yapmak için aynı taşı yontan iki heykeltıraş gibidirler. Tartışmanın estetik hazzı da bundan kaynaklanır. Ikisi de beyinleri özgür olduğu için yiğittir, yiğit oldukları için özgür değil. Amaçları birbirlerini izleyip kavuşturmak değil, gerçeği birlikte oluşturmaktır (terkiptir). Burada bir örnek vermek isterim: Tarihte, Luther ve Erasmus, Sartre ve Camus arasındakine benzer ünlü tartışmalar vardır. Sartre'ın çıkardığı dergide Sartre ve Camus'nün tartışmasını, 1950'lerde dünya hayranlıkla izledi. Camus, bir kazada ölünce en guzel yazılarından birini yazdı Sartre. Batılı için karşıt düşüncenin vazgecilmezliğini vurgulayan ünlü düşünür her cümlesıni yazarken "Camus ne diyecek?" diye düşündüğünü, şimdi ise kendisini denetleyecek birinden yoksun kaldığını ve dolayısıyla eksildiğini söylüyordu. Beyin özgürlüğüne onca önem veren Sartre, Nobel ödülünü reddettiği ve gözleri görmediği dönemlerde de aynı tutarlılığı sergilemiştir. Nobel'i almak, onu bir düşünceye bağlamak demekti. Bu, varoluşçu görüşüne aykınydı. Oözleri görmeyen biri karşıt düşünceleri okuyamadığı için yeni düşünce üretemezdi. O yüzden ne yazdı, ne konuştu Sartre. Bu, onun düşünce üretmek için programlanmış beyninin insan beynine saygısı ve dolayısıyla ölmeden önce insanlığa verdiği en son derstir. özetle, Sartre, Batımn yetiştirdiği en büyük Batılılardan biriydi. (Gelecek vazım da aynı konuda olacak.) Batılılık. Dogulıduk Batılı toplum, laikliği ve akılcılığı yaşam biçimi olarak seçen insanın toplumudur. Akılcılık, doğru düşünme yöntemini benimsemektir. Midenin eylemi, nasıl sindirmekse, beyninki de düşünmektir. Mide, kötü besin alındığında nasıl sindirim bozulursa, beyin de gözde kurallara uygun kullanılmazsa, yanılgı kaçınılmazdır. PENCERE Nostaljik Yazı 4 HAZİRAN 1988 Doç. Dr. SAMİ SELÇUK Yargıtay Üyesi "Gerçeği bulan kimse, başkalan ayn düşünüyorlar diye, onu söylemekten çekiniyorsa, hem budala, hem de alçaktır. Bir insanın 'Benden başka herkes aldanıyor' demesi kuşkusuz güçtür. Araa gerçekten herkes aldanıyorsa o ne yapsın?" Daniel de Foe. "Uygar olmak ne demek, Fasam?" diye soran milletvekiline "Adam olmak, hocam, adam olmak!" karşüığmı verir, BM Meclisi Başkanı M.Kemal Paşa. Atatürkçe bir karşüıktır bu ve O'nun, hepimizin ortak amacıdır. Geri bir toplumda da atom parçalanabilir, ama teolojik ve metafizik bir toplum, bir vuruşta akılcı ve pozitif kıhnamaz. Tek yapılabilecek iş, bunun hukuksal temelini atmak, yani laiklik ilkesini benimsemektir. Atatürk de böyle yaptnıştır. Laiklik, Atatürkçü mirasın paha biçilmez mücevheridir. Devletimiz laiktir. Ancak toplumumuz henüz değil!.. Uygar toplumun örneği, günümüzde Batıdadır. Bilimsel katta kalarak Batılı ve Doğulu toplumun yerini saptarsak, gideceğimiz yönü ve yolu kolayca bulabiliriz. sindirim bozulursa, beyin de gözde kurallara uygun kullanılmazsa, yanılgı kaçınılmazdır. Batılı toplumun killtüreİ atalan bellidir: Kartezyen mantık, Locke'çu sağduyu, Sokrat'çı ve Hume'cu kuşkuculuk, Spencer'ci, Durkheim'cı, Husserl'ci, Cuviller'ci önvargısızhk, Croce*ci ve Sartre'cı karşıtçıhk, düşünsel denge ortamını oluştunnuştur. Doğulu toplum, bu düşünürleri çıkaramamanın sancısını çekmektedir. Doğulunun beyni, kulaktan dolma ham bilgilerle ytlklüdür. Oysa, doğru düşünmenin ilk kuralı, Sokrat'tan beri, önyargılara karşı kişiye bağışıklık sağlayan bilinçli bilgisiziik kuralıdır (la regle de l'ignorance consciente). Tohum atılmadan önce toprak nasıl temizlenirse, doğruya ulasabilmek için beyin de en çok bildiğimizi sandığımız konuda bile, bu önbilgilerden Sokratça arındınlmalı, hepsi Husserl'ce ayraca alınmalıdır. Urünün bereketi, gerçeğin su gibi saydamlığı bu temizliğe bağlıdır. En güvenilir beyinler, dünyayı koşullanmadan, önyargısız yorumlayanlardır. Montesquieu köylülerle konuşmayı bu nedenle seviyordu. Bu arınmadan sonra, o konuda ne varsa, bilimsel merakla hepsini ortaya koymak gerekir. Şimdi sıra bunlan yöntemsel (metodik) kuşkuyla bir bir Ozgür aklın suzgecinden geçirerek gerçeğe ulaşmaya gelmiştir. Bu gerçeğe bir yol ulaşıldı mı, sevimsiz bile olsa, artık ona ihanet edilemez. Araştırmacının tek Tanrısı gerçektir. O teslim alınmaz, ona teslim olunur. Ona uzanan el, namusa uzanmıştır. Akılcı insan, ulastığı gerçeği sonuna degin savunacak oranda sağlam yapılı ve yürekli; çürütülür çürütülmez vazgeçecek oranda özveriüdir. Akla sınır ve yasak tanımaz. Aklın sansürü bir başka akıldır. Her an karşısına bir Einstein'ın çıkacağıru, bir Molla Kasımca sorgulanacağım önceden benimsemiştir. Batıya gittikçe Hindistan'a ulaşacağına inanan, ama Amerika'yı bulan K.Kolomb'un ya da Eleştirisizlik "dogma"yı getirir Günümüz Batı toplumunda dognı söyleytni dokuz köye çagınrlar, kovmazlar. Toplum "mono"değil, "diya"ya dayanır. Eleştiri ve özeleştiri hiç gevsetilmez. Batılı, düşünceler arasında hiyerarşi bulunmadığını, yanlışın bile doğruyu yakalamakta yararlı olduğunu bildiği için, karşıt düşünceyi çağınr ve değerlendirir. Ona eylemli olarak saygıhdır. Bilir ki, gerçeği yakalamanın onsuz olmaz koşulu, karşıt düşünceyi değerlendirmekten geçer. Onu boğmaz. "Sizin görüşlerinizi paylaşmıyorum. Ancak görüşlerinizi söyleme özgürlüğunuzü sonuna dek savunacağım" (Voltaire) ilkesi, onun varlık nedenidir. Doğulu insansa, sonradan görme bir taklitçidir. Batılıya özenmek ya da Batüı görünmek için "düşünceye saygılıyız" peçelemesi ve düşunsel tembelliği altında karşıt düşünceyi değerlendirmez. Görünüşte saygılı, eylemli olarak (gerçekte) saygısızdır. Ossaat "diya"nın sağlıklı ortamdan "mono"nun sağlıksız ortamına bırakmıştır kendini. Zira eleştirmenlerini yitiren bir düşünce dogmalaşır, yeni düşOncelerle buluşmadığı için üretemez, kısırlaşır. Kanser hücresi gibi çürüyüp yok olur. Kaeserling'in "üretici, dölleyici söz: logos spertamico" kavramının eleştiriyi de içermesi bundandır. Amerikan başkanlannın ücretli sabah eleştirmenleriyle Doğu padisahlarımn meddahlan arasmdaki ayrılık, iki toplum arasmdaki başkalığı çarpıcı biçimde sergileyen bir göstergedir. Batılı, kendi gerçeğini bile karşısına alarak, başkasının gerçeğiymiş gibi yukarıda belirtilen düşünme kurallanna göre irdeler. Onca, savunulacak olan Dogu, akh dışlar... Iştc konomumuz: Batılı toplum GrekoLatin kultürünün ürünüdür. Mantık ve bilime dayanır. Açıktır. Doğulu toplumsa, mistisizme, metafiziğe, kapalüıga, gizliliğe yaslanır. Birincisinde akılcı söz flogos) vardır, eleştirilir, bilime ulaşılır. tkincisinde kutsal söz (mitos) vardır. Eleştirilemez. Kutsal söz karşısmda, akıl dışlandıgından, ona ilişilemez, yalnızca inanılır; inanca ulaşılır. Yer yer prefabrike bir bilgi vardır, ama bilim yoktur. Çünkü sistem yoktur. Işte yönümüz vc yolumuz: Batılı toplum, laikliği ve akılcılığı yaşam biçimi olarak seçen insanın toplumudur. Akılcılık, doğru duşunme yöntemini benimsemektir. Midenin eylemi, nasıl sindirmekse, beyninki de düşünmektir. Mide, kötü besin alındığında nasıl EVET/HAYIR OK1MAKBAL ' ACI KAYBIMIZ Üniversitemiz Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Dekanı eşsiz insan Gelin sizinle geçrniş yıllara gidelim. 3 Haziran 1956 günlü 'Cumhuriyet'in başsayfasına bir göz atalım. Beş sütuna başlık: "Basın tasarıları dün gece yansı komisyondan çıktı." Öteki başlıklar: "Tasanlara oy vermemek için Ankara'dan ayrılan mebuslar"; "Gülek dedi ki: Tasarılar anayasaya aykındır"; "Bu maddeler ancak Hitler'in yaptığı kanunlarda vardı"; "Hür P. Hatipleri Namık Kemalden mısralar okudular"; "Dünya bize bakıyor." Aradan 32 yıl geçmiş... Basına karşı düşmanca tutumlar değişti mi? İktidarların gazeteleri, yazarlan suçlamak, cezalandırmak, basına baskıları arttırmak heveslen ortadan kalktı mı? Yoksa boşuna mı gecti bunca yıl? Ne zaman ki bir iktidar güç dururna düşer, ne zaman ki ilk genel seçimde iktidarı elinden kaçıracağı korkusuna kapılır, o zaman basını kısıntılar altına sokmaya, yeni yasalarla yazarlan susturmaya kalkışır! Yıllar akıp gidiyor, ama başarısız siyaset adamlarının basına karşı tutumları bir türlü değişmiyor. 1956'daki geceyarısı yasasının Meclisten çıkmasından sonra CHP Genel Sekreteri Gülek şöyle konuşmuş: "Biz bu alınan tedbirleri muvatfak olmamış bir iktidann, yerinde kalabilmek için tenkidi ve muhalefeti susturma teşebbüsü olarak görüyoruz. Kendilerinden emin olan, icraatının başarılı olduğuna inanan insanlar böyle teşebbüslere lüzum görmezler" Alı Ulyi'nin karikatürünü de bugün de olduğu gibi yayımlamak olasıdır. İki kare, birinde basın Menderes'ın elinden tutmuş ıktidara götürüyor. İkincisinde ise Menderes basını elinden tutmuş okula sürüklüyor. Yeni Basın Yasası'nda sorumlu müdürlerin yüksek öğrenimli olmaları gerekli görülmüştür de ondan!.. Eskişehir'den bir kısa haber: "Yeni Bastn Kanunu Tasarısı şehrimiz basını ile mensuplan arasında derin tepkiler yaratmıştır. CHP'lı 'Sakarya' gazetesinin sahibi Ali Haydar Yeşilyurt, gazetecilikten ayrılarak domates satmaya karar vermiş, 'Halk Yolu' ve "Mücadele' gazetelerinin sahipleri ise birahane açmak üzere dükkân aramaya başlamışlardır. Ayrıca cezai müeyyidelerin ağırlığı karşısmda "Meşale" ve "Yükseliş" gazeteleri şimdiden neşriyatlarını tatil etmişlerdir." Ya dünya basınındaki tepkilerlAlmanya'nın ünlü 'Die Welt', 'Der Abend' gibi gazeteleri bu haberi büyük başfıklarla vermişler. "Türkiye'de basın hürriyeti kaldırılıyor mu?" diye yazılar çıkmış. . Belçika'nın 'Le Soir' gazetesi de şöyle yazmış: "Basın özgürlüğüne karşı bir demokrat memlekette girişilen bu teşebbüs, ibretle incelenecek bir konudur. Türk hükümeti esasen basına karşı cephe almış bulunuyordu" Gazetemiz başyazarı Nadir Nadi de o gün "Bir Hatıra" başlıklı bir yazı yayımlamış. 1949'da Celal Bayar'la çıktığı bir yurt gezisini anlatıyor: "O zamanlar bir muhalefet liderinin yanı sıra yurtiçinde dolaşmak bir kahramanlık sayılmıyordu. Basın ve toplantı hürriyetleri alabildiğine genişletildığı için duyduklarımızı ve gördüklerimizi istediğimiz gibi yazabiliyorduk, bundan ötürü de hakkımızda bir kovuşturma yapıldığı olmuyordu" dedikten sonra, bir köyde karşılaştıkları bir görünümden söz ediyor: DP'Iİ bir yurttaş mukavvadan bir at gövdesi yapmış, içine girmiş, kafasına da bir sivri külah geçirmiş, üstüne kocaman bir DP yazmış. Bir sirk cambazı gibi zıplayıp duruyormuş! (Arkası 8. Sayfada) Bemokrasiyi Maskara Edenler... Prof. Dr. AITAN GÜNALP'İ kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz. Acımız sonsuzdur. Aziz naaşı 6 Haziran 1988 Pazartesi günü Maltepe Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra toprağa verilecektir. Merhuma Tanrı'dan rahmet, kederli ailesine, yakınlarına ve mesai arkadaşlarına başsağhğı dileriz. Geçmişe özlem, bütün dünyayı saran bir modaya dönüştü. Atalarımız "eskiye rağbet olsa bit pazanna nur yağardı" demişler ya, fos çıktı. Bit pazanna nur yağdı. Ne var ki nostalji tehlikeli bir duygudur, kişiyi yanıtgıya surukleyebilir. Eski Babıâli'nin kokusu insanın genzini yakmaz mı? Sirkeci'de İstanbul Lokantası, köşede İzmirii Şerfoetçı, iki adım ötede Meşerret Kıraathanesi, karşıda Vakit Yurdu, Vilayetin altında Akbaba, N ruosmaniye Caddesi'nde vefa Bozacısı, sokağın içinde Ahmet h. san matbaasını düşlemek nostaljiyi pompalar; ama madalyonun öteki yüzü de var: Mürettiphanelerde kurşun buharlanndan zehirlenen zahmetkeşanları o yıllarda kim adam yerine sayıyordu? Nostalji "seçmecı" bir yaklaşımla güzeldir; herkes geçmişten güzel anılarını çeker, yağlayıp ballar, günce) tezgâhta satısa çıkanr. • Bir zamanlar Babıâli'de gazetelerin başında başyazarlar vardı; sonra işadamı kimliğinde yöneticiler kuşağının dönemi başladı; ama yine de Babıâli'ye dışardan sermaye girmesi güçtü. İkinci Dünya Savaşı'nda Almanya'da çok para kazanan Habib Edip Törehan, çok partili rejimden sonra bu işi sınadı; Yeni İstanbul Gazetesi'ni kurdu; başaramadı. Daha sonra Akşam Gazetesi'ni Malik Yolaç satın aldı; Babıâli'ye yenilikler getırmesine karşın dayanamadı. Dışardan işadamının Babıâli'ye ağıriığını koyabilmesi 12 Eylül: den sonradır. Şimdi bu sürecin bir başka boyut kazandığını gazete haberlerinde izliyoruz. İngiltere'de başarılı işadamı Kıbnslı Asil Nadir, başta Günaydın olmak üzere Veb Holding grubunun 9 gazetesini satın almış. Nasıl? Melih Aşık, Milliyet'teki köşesinde bu soruya açık bir yanıt getiriyor: "Şeker Bayramı günlerinde Cumhuriyet Gazetesi'nde yer alan haberin şu saürian ilgi çekmişti: 'Başbakan Özal, Göcek koyunda Haldun Simavi'nin yatıyla gezintiye çıktı.' Bir anlam vehlememişti bu gezintiye... Bugün ise şu anlam veriliyor 'Asil Nadifin Günaydm't satın a/masjna Başbakan özal aracıbk efö.' Bu sütunda 20 nisanda Başbakan Özal ile Asil Nadir'm İzmir Efes Oteli'ndeki buluşmasını konu etmiştik. Asil Nadir üç değişik gazeteyi satın almak için 175 mityar lira ayırdığını söylemişti Başbakarfa... Özal da acele etmemesini, kâğıt zamlarmın sonucunu beklemesini önermişti. Zamlar gazeteleri sarsacak, Asil Nadir indirimli sauşlardan yararlanacaktı. Özal'ın desteğı sen kâğıt zamlanyla kalmadı. Bir reklam ambargosu uygulattı Günaydtn'a karşı... Ve gazetenin satışı gündeme geldi" Eh, iktidar Haldun Simavi'ye Güney'dekı turistik yatırımlan kolaylık gösterir, Asil Nadir'e de aracılık ederse alan memnun, satan memnun... Ama Babıâli'de bir yeni dönemin kapısı açıldı. Sahibi basyazar olan gazete türü, sahibi işadamı olan gazete türüne dönüşmüştü; şimdi Babıâli sermayesinin "uluslararasılaşma" süreci başlıyor. • "Adına gazeteci denen adamın yazgısı ne olacak?" sorusu da bu arada gündeme giriyor. Doğu'da köy sahibi köyü satınca köyiünün ağası değişir; gazetecinin gazetesi satılınca patronu değişiyor. Sterling ile iş yapana TürkLirasıucuz geliyor; Başbakan da işin içine girdi mi Babıâii1 nin çehresi başkalaşıyor. Gazetecilik de Türkiye'de nostaljik bir mesleğe dönüşür mü dersiniz? BİLKENT ÜNİVERSİTESİ Sayısız ve eşsiz nhelikleri, örnek hizmetleriyle ülkemiz bilim ve sanat yaşamının gelişmesinde buyük katkıları bulunan, Fakultemizin Kurucusu Bir damla SU Bımun. 4 Haziran 1988 Cumartesi. Saat 11 00de. Zıın ırliku\u Mezarlıgrnda huluşu\oruz. Kulıı Su'ıuın lıa^ucuınUikı. su tzihı sa\dam. gol^e etmeşen. .ıkiııiı i:?ı£ı \diiMitin n '"aııı tasr'nın çe\resınde... \nd«ı\ \etlal Turkalı. Dostlar Korosu \e tıııu (kıMldr. SıdıUCf T llüiııOL Remzi Aksakal, Vural Ural, Hasan Şimşek, Hasan Işık, Taner Uzun, Ibrahim Çelik, özbil Aras, Şener Yazar, Kenan Aydın, Ensar Karahan, Cengiz Aksakal, Zeki Subaşı, Fahri Dede, Yüksel Morgan, Erkan Uzuneminağaoğlu, Necmi Karagülle, özgüç Tuncay, Cavit Kaya, Ahmet Pehlivan, Alaattin Demirci, Şahimerdan Çelik, Alim Çelik, Mahir Çakır, thsan Hacımuratoğlu, Arif Turanlı, Nurhan Dülger, Rafet Yıldız, Mustafa Yılmaz, Hüseyin Yılmaz, Osman Küçük, Atanur Şahin, Eşref Koca, Yılmaz Turanlı, Gülhanım Ana... Bağımsızhk, demokrasi mücadelesinin yiğit savaşçüannın anılannı saygıyla anıyoruz. ACI KAYBIMIZ PANEL ŞENLİK DEMOKRASİ İÇİ N DAYANIŞMA ÇAĞ1RISI PaneUsaat 16.00 Şölen : saat 20.00 Açıhş Aziz NESÎN Sunucular Jülide GÜLÎZAR, tsmail IŞILSOY Katüan sanatçüar Esin AFŞAR Müjdat GEZEN Arif KEMAL Levent KIRCA Timur SELÇUK Gökçen TAŞKIRAN BENGİ TÜRKÜ GRUP MERHABA DEĞERLİ DEKANIMIZ Prof. Dr. AEIAN GÜNALP'İ kaybetmenin derin uzuntusu içindeyiz. Kendisine Tann'dan rahmet, kederli ailesine, yakınlarına, bilim ve sanat çevrelerine başsağhğı dileriz. BİLKENT ÜNİVERSİTESİ MÜZİK VE SAHNE SANATLARI FAKÜLTESİ Demokrasilerde Düşünce ve Örgütlenme Özgürlüğü Yöneten Necla FERTAN Konuşmacılar Sadun AREN Abdurrahman DİLİPAK AzizNESİN Vedat TÜRKALl ACI KAYBIMIZ Fakultemizin kurucu Dekanı, mustesna insan, değerli bilim adamı Prof. Dr. ALTAN GÜNALP'İ kaybetmenin acısı içindeyiz. Merhuma Allah'tan mağfiret, kederli ailesine, üniversitemiz camiasına ve tüm sevenlerine başsağhğı dileriz. ETEM KARA, SİNAN DEMİR Tarih: 4 Haziran 1988 Cuma 'tesi Yer: Ortabahçe Cad. No: 41 Tarihi Çay Bahçesi BeşiktaşİSTANBUL Bilet satış yerleri: Dünya Sim>ması 149 93 61, Moda Sineması 337 01 28, Ortaköy Sanat Merkezi, Akademi Kitabevi ve bahçe girişinde. SATILIK EV Küçükayasofya'da 3 katlı ev acele satılıktır. Tel.: Göndüz 527 32 80 18.00den sonra 525 03 83 BİLKENT ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ I.CKCMCTİI A J A N S : REKLAM HİZMETLERI VE TICARET LTD ŞTI Haydarpaşa Mendireği... • Reklam alanları, her biri 1.10x6 metre olan 102 üniteden oluşmaktadır. • Kullanım siiresi 1 yıldır. • İlanlar çelik konstriiksiyonlara saç plakalann doğa şartlarından etkilenmeyecek biçimde montajrvla uygulanır. • Aylık bakunlarla ilanlar denizden ve nıtubetten ttkilenmezler. • Reklam alanının yapısının gereği istenilen uzunlukta ilan verebilme şansı vardır. • Ajans Lokomotif ilanların 1 sene kullanılabileceğini garanti eder. Gazetenin yayınlanma tarihine kadar mendireğe ilan vermiş olan Grmalar: • ARTEMA • KOÇTUĞ LINE • LUFTHANSA • OTOMARSAN • ŞEKER SİGORTA • UKİ Uluslararası Konfeksiyon • VESTEL • VİTRA Hostes Rona Altınay Sok 88/5 Teşvıkıyeİstanbul Tel: 158 02 30 134 10 91 Telex 27278 Boaz Tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle