19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ke, biraz oldu bitti... Arabistan çöllerini cağrıştıran melodiyi şimdilerde de teypten ve hoparlörlerle dinleyip duruyoruz, anlamını bile bilmeden. Cumhuriyetimizin en belirgin simgesi olan Türkçe ezanımızı bir siyasal ödüne kurban ettiğimizden beri on yıllar geçti, bizde hiçbir tepki yok!.. Umanm gelecek kuşaklar, bu ilk geriye gidişi uygun şekilde değerlendireceklerdir. Atatürk devrimlerine, ilkelerine ve vasiyetine artardına tırpanlar aülıyor bu ülkede, yüreğimizin itici gücü, çocuklarımızın adı, okul kitaplarırru* zın paragraf başı olan "devrim" sözcüğü dillerden kaldırıldı, bir sürü benzeriyle birlikte. Bize çağdaş dunyanın kapılanm acan "laiklik" ilkemiz paramparça edildi, oysa biz bu ilkeyle emzuilmiş, bu ilkeyle eğitilmiştik; Türkiyemiz'de yobaz baskılann yok olduğunu öğrenmiş ve yaşamıştık. Sonra biradeker takkeler poturlar, tespihler, kara çarsaflar sardı çevremizi, aptessiz cuma namazlan kılınmaya başlandı. Garabet Kuran kurslan sardı 01keyi. Televizyonu seyretmeyen, Atatürk *ü tammayan, düşünemeyen, kafası karmakanşık gençler üretilmeye başlandı. Zorunlu din dersi konuldu Cumhuriyet okullarına. Yüzlerce imam hatip okulu açıldı kentlerde. Yoksul kesimin yetenekli çocuklan seçilip eğitildi buralarda, ardından üniversitelere garmelen sağlandı. Gerçek inanmış dindarlar bile din adına oynanan bu oyunlardan hoşnut kalmadılar. Ve birkaç gazete ve yazann dışında kimseden bir tepki gelmedi, gelemedi. Çağdaş Türkiye isteyenler hainlikle, solculukla suçlanmaktan korktular. Oysa, atasözümüzdür: "Korkunun ecele yaran yoktur." Köy enstitüleri kapatıldı, halkevlen kapatıldı, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu yok edildi, üniversiteler özerkliklerini yitirdi, kazanılmış çeşitli haklar kısıtlandı. Sanki ülkemiz çağdaşlaşma hedefine ters yönde geri geri ilerler oldu, sesimiz çıkmadı, "Bize n e " dedik, "beni doğrudan ilgilendirmiyor ki..." Her gün yolsuzluklar yazıldı, çizüdi umursamadık. "Gemisini kurtaran kaptan" dedik, alkışladık, vergjlerimizden zengin olan açıkgözleri, hatta "Ah ben de bu denli akıllı olabilseydim, köşeyi dönebilseydim" diye geçirdik içimizden. Çağdaş insan olarak, daha doğrusu olmak zorunda olarak en büyük ayıbımız ise yıllardır sürüp giden işkencdere tepkisizliğimizdir. Acaba kendi ayaklanmıza falaka çekildiğinde ya da en yakınımıza elektrik bağlandığmda mı tepki göstereceğiz, işkencenin insanlık dışı olduğuna dair? Biz nasıl böylesine vurdum duymaz, böylesine aldırmaz ve "adam sendeci" olabildik? Biz ki Türk ulusu olarak merhametliyiz, insan severiz, haksızlığa dayanamayız, ister sağcı ister solcu olsun o gencecik insanlar a, orta yaşlı zanülara nasıl ve ne hakla işkence edebildik, ne hakla ilk oturumda (celsede) saüverilecek sucsuz adamlan yakıştırma suçlamalarla yıllar yıh içerlerde tutabildik? Hangi yazılmamış kural, hangi önyargı, hangi insanoğlunca uygulandı, kimlerce onaylandı? Birkaç koşe ya haber yazan dışında hangimiz işkence yaptıranlara, yapanlara karşı çıktık, hangi bilim adamı toplumumuzu saran bu korkunç davranış sapmasını inceleyip çözümlerini önerdi, hangi yasal organ her işkence duyunısunu ihbar kabul edip soruşturmaya ve cezalandırmaya kalktı? Tarihimize "Taş gibi delikanhlarımız varken neden cop kullanılsın?" sözleri ve benzeri deyişler kuşkusuz bir kara leke gibi geçecektdr. 'Ya, bu ve benzeri soz ve olaylara dudak büküp geçen bizlerin tepkisizliği, medeni cesaretsizliğı nasıl yazılacak nasıl yargılanacak acaba? Bunca yurt içi ve yurtdışı olay yaşayıp bugüne geldiğimizde, çağdaşlaşmasını yürekten dilediğimiz ülkemizde tek tek insanlarımızın yurttaşlık ve yatandaşhk bilincinden giderek uzaklaştıklannı, varolma, ayakta durabilme çabası dışında hiçbir değer yargısı tammayan, ilkesiz ve tepkisiz bireyler halini aldıklarını üzüntüyle gözlüyoruz. Prof. Dr. TÜRKAN SAYLAN 19. yüzyüın teslimiyetçi uyuşukluğundan kurtulup Büyük Atatürk'ün aydınlattığı çağdaş yolda yinninci yüzyılı yaşayan genç ve dinamik Türk ulusu, çocuğundan yaşlısına tüm bireyleriyle ulkesine, haklanna, ödevlerine ve kendisine sahip çıkmış, uzun yıllar bu yolda hiçbir ödün vermemiştir. Bizler 19 Mayıslarda, 29 Ekimlerde göğsü övünçle dolan, kalbi gururla çarpan, 10 Kasımlarda en can yakınını yitinnişçesine göz yaşlanna boğulan bir kuşağız. Çağdaş jimnastik giysileritnizle, elimizde flamalanmızla sokaklarda ve stadyumlarda kızlı erkekli Türk gençliğini sımgelediğimiz günler yaşanumızın en değerli anılarıdır. Bugün bile yanm yüzyılı devirrniş insanlar olarak ülkemizin özgürlüğü, gelişmesi, insanlarının gönenci için canımızı vermeye hazır olmamızı, beşikten başlayarak Atatürk ilkeleri ve vatandaşlık bilinciyle yoğrulmamıza borçlu olsak gerek. Bunca yurtiçi ve yurtdışı olay yaşayıp bugüne geldiğimizde, çağdaşlaşmasını yürekten dilediğimiz ülkemizde tek tek insanlanmızın yurttaşlık ve vatandaşlık bilincinden giderek uzaklaştıklannı, varolma, ayakta durabilme çabası dışında hiçbir değer yargısı tammayan, ilkesiz ve tepkisiz bireyler halini aldıklannı üzüntüyle gözlüyoruz. Bütün benliğimizle sevdiğimiz ülkemizde olup bitenler, yazılıp söylenenler karşısında biz nasıl böylesine vurdum duymaz kalabiliyoruz; nasıl " b a n a dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" diyebiliyoruz? Neden yurttaşlar olarak, toplumumuzu, komşumuzu, arkadaşımızı, yoldan geçeni ilgilendiren olaylar, haksızlıklar, yanlışhklar konusunda sessiz kalıyoruz, hatta birazak ses çıkarmaya kalkanlan basküıyor, "Aman kanşma, başına dert mi anyorsun" diyoruz? 21. yüzyıhn saygın, güçlü ve uygar bir ülkesi olabilmenin koşulu, toplumu insan olma bilincine sahip, hakkmı ve ödevlerini bilen bireylerin oluşturmasıdır. Ne toprağından petrol fışkıraıası ne derelerinden altın akması ne de kutsal güçlerle donandığını vehmeden fanatik öncülerin çıkması gelecek yüzyılın ülkelerini uygarlık çizgisi üzerine çıkarabilecektir. Gelecek, bilinçli düşünen, nedenleri niçinleri soran, fikrini özgürce söyleyebüen, tartısan, üreten, hakkını arayan, başkalannın haklannı savunan, haksızhklar karşısında tepki gösteren insanlanndır, ağa laf yapan birilerinin peşinden süril halinde gidenlerin değil. Yurttaşlık Bilineimize I\e Oluyor? PENCERE Komando Kartal 21 HAZtRAN 1988 Yanşta varsak Yirminci yüzyıhn son çeyreğinde ilkesiz ve tepkisiz insanlar olup çıktık ve ne yazık ki bu uyuşukluğumuz, aldırmazlığımız bizi adım adım geriye götürecektir ister istemez. Uygarlık bayrağı çağdaş, eşitlikçi, laik, hakkını arayan, düşünen, taröşan, konuşan, tepki gösteren, ilkeli insanlann saygın ellerinde taşınır. Biz bu yanşı kaçumak istemiyorsak, biz çocuklanmıza, torunlanmıza daha iyi bir dünya bırakmak istiyorsak, en başta kendimize yapılmasını istemediğimiz hareketlerin kimseye yapılmasına izin vermemeliyız, isterse bu haksızlıklar dünyamn öbür ucunda olsun. Türk insanı varlığımızın nedeni olan Atatürk ilkelerinden hiçbir ödün vermeden, ancak bunlara yeni çağdaş değerleri de ekleyerek, düşünen, konuşan, tartışan, bilinçli, ilkeli ve haksızlıklara tepki veren bir vatandaş, bir yurttaş olmak zorundadır, bu ona tarihin verdiği ana görevdir. Cumhuriyetimizin en belirgin simgesiydi Gozümüz gibi sakındığımız, adına türküler düzdüğümüz, yerli mallannı övünçle yiyip giydiğimiz, dağlarına taşlanna, köylusü kentlisi tüm insanlanna kurban olduğumuz ülkemizde neler değişti? Otobüslerde kalkıp yer verdiğimiz, komşulanmın sevip saydığımız, sıramıza razı olduğumuz, mazlumun hakkını korumak için tanıkhğa koştuğumuz günler ne kadar gerilerde kaldı? Galiba her şey ezanla başladı. Narin minarelerimizden güzeüm Türkcemizle her sabah bizi en büyük ibadete, çahşmaya çağıran ezanı Arapça duyuverdik birdenbire. Biraz şaşkmhk, biraz öf Bir silah sesi... Bir daha... Tak... Tak... Hangi bilinmeyen geleceğin kapısını çaldı bu iki el ateş? Bu sesler neyin habercisi? * "SuikasF girişiminin üstünden çok geçmedi; ama şimdi uyarı için en iyi zamanlamadır. Sayın Özal, iktıdara geçtiğinden bu yana üç olumsuzlukta rekor kırdı: Bir: 12 EyluTün demokrasiye ters yasalannı benimsedi, savundu, yü ruttu... İki: Toplumda zaten bozuk olan gelir dağılımmı daha da bozdu, dengesızliği artbrdı. Üç: Ulkenin dışanya ekonomik bağımlıltğmı akıl almaz boyutlara ulaştırdı. * Denebilir ki: Hiç mi olumlu iş yapmadı? Yapmaz olur mu? Hiçbir yönetim, salt olumsuz işler yapmaz; Hitler'in, Musolinii nin, Ikinci Abdülhamıt istibdadının, 12 Eylül faşizminin bile yaptığı olumlu işier vardır. Ancak bir "yönetimin hangi yanı ağır basıyor?" şorusunu gözden kaçırmadan gelişmelerı saptamak gerekiyor. Özal iktidan elbette olumlu işler de yaptı, Başbakan kürsüye çıktı mı bunları sayıp döküyor, televızyondan milyonlara anlatıyor.. Olayın bir yanı bu... Ama Sayın Özal, 12 Eylül'ün halkın sırtına geçirdiği deli gömleğini çıkarmak için hiçbir çaba harcamıyor, kılını kıpırdatmıyor; toplumda gelir dagılımını daha da bozmak için sanki bırısıne soz vermiş ya da yemın etmiş gibi servetsefalet çekışkisinin çukurunu kazıyor, dipsiz bir mezar gibi dennleştırıyor. Dış çevreler "Özalekonomisi"n\ yaklaşık 30 milyar dolar krediyle destekleyıp payandaladılar. Sonuçta bu borçları yeniden dışanya borçlanarak ödemek zorunda kaldığımızdan Türkiye'nin bağımlılığı kırk kat arttı. Her üç gösterge, bir bunalımın yatırımlarındaki yükselişi vurgulamaktadır Tam bu aşamada bir silah sesi... Bir daha.. Televizyonda izledık, usta bir yönetmenın filmindeki gibi özal, silah sesleriyle kürsünün altına girdi; biraz sonra sessizlik başlayinca kürsüde yıne göründü. Acaba kürsüden kaybolan Özal ile kürsüde yine görünen özal aynı insan mı? Bızde her olay arabeske dönüşür; çanak yalayıcılar, her iktic' ra musailat dalkavuklar, ortaçağ soytanlanna taş çıkartacak biçimoc goy goya başladılar. özal bunlara inandı mı kendısıni Türkiye'nin başına mintarafıllah oturtulmuş eşi menendi bulunmaz devlet kuşu sanabilir; aynaya baktıkça ruhu şişinir: Hey be!.. Ben neymişim yahu? Bu memleketin başına konmuş bir talihmişim... Soytarılar, dalkavuklar, meddahlar korosunun insanın kişiliğinde derınleştıreceği yara, tabancanın kurşunlarından bile daha etkili olabiltr; sigortası atan mantık, bir kez gemi azıya aldı mı durdurabilirsen durdur. . * "Tek adam" edebiyatıyla üflenen yelkenlerini Çankaya'ya doğru fora etmişti Özal, bu kez suıkast gırışimının fos çıkmasını da Tanrı'nın kendisine Türkiye için bağışladığı ışaret gibi yorumlarsa halimız nıce olur? Ulan komando Kartal, sanki her ışimiz düzgün gidiyordu, bir de sen çıktın... HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD ZORUNLU VE İVEDİLİ BİR TABLO SATIŞ DUYURUSU Portrede, figurde, ağaçta, dağ ve denızde sonsuz mavilikler içersınde özgürlüklere açılan yelkenlerde, ak guvercınlerm kanadında, çayırlann yeşilınde, guneje gulen karanfillerde, gelinciklerde ve tüm çiçeklerde.. Elmanın alında, ayvanın, buğdayın ve başağın sarısında, bulutlarda, şafağın kızılında ve pembesınde... özetle yurdumun tum güzeliiklerınde bugüne dek hep halkımı, HALKI yaşadım. Onu olması gereken en olumlu bir yakalayışla, ona yakışan ve yaraşan en güzel biçem (uslup) ve bıçimlerle (evrenselı yakalayabilmek üzere), bilimsel gözlemcıliğin ışığı altında, ulusal ve yöresel temalarla, Uerid bir yorum ve yaklaşımla resımledım, resimlemeye çalıştım. Halka giden bu zor olduğu kadar, çok da çileli ve acı dolu yollarda tiryakisı olduğum kutsal acılann tadına doyamadım. Üslün beğeni ve seçenekler yolunda yurdumun insanlanna ve halka olan sonsuz güven ve ınancım bir an olsun, bir damlacık sarsılmadı. Her uğraş ve alanda olduğu gibi sanalta da tek çıkar yol, başanlı yol. Halka giden onurlu yoldur. Bu inanç ve ıstek doğrultusunda 44 yıllık sanat yaşamımı şımdiye dek surdurduğum gibi, bundan sonra da sanatımdaki iyimser dinamizmi, umut ve dırencımi odun vermeden sürdüreceğimden kimsenin kuşkusu olmasın 64 senelik ömrumunbu ılkbahannda, 1 Mayıs Bayrann'nda 1950, 1961, 1963, 1976 yıllannda faşızmin hışmına uğramış ve kara duşuncelilerın jurnali ile savcılıkça toplattınlıp, profesör ressam Zekı Faık Izer, profesör ressam Cemal Tollu, profesör ressam Cevat Dereli, profesör dekoratör Kerim Silivrili ve Ceza Hukuku Ordınaryus Profesörü Sulhı Dönmezer'in vermış olduklan bilirkişı raporları ıle suçlanarak uğrunda karakollarda, siyasi şubede binbır sovgu ve aşağılaraalara, rürlU dayak ve ezinç işlevlerine sunuk (maruz) bırakıldığım, aylarca tutuklu kaldığım ve gene aylarca suren mahkemelerde savunup akladığım özel koleksiyonumdakı İS tablomu, anti demokratik Iş Yasası'nın 13 ve 17'nci maddelerıne dayanılarak ışverenlerce ışlenne son verilip çoluk ve çocuğu ıle açlık ve yoksulluğa ıtılen işçi kardeşlerime yardım için ve bugün yaşları 80'e varmış birı felç, diğeri ağır albumın hastası, yalnızlığa itılmış eski devrimci ikı militan dostumla, gene ağır hasta, (dunyalar kadar sevdiğim) karımı tedavi ettirrnek ve biriken atölye borçlarımla, çerçevecilere ve dostlanma olan borçlarımı ödeyebilmek için salışa çıkarmış bulunuyorum. lstekli sanatseverlerın her gun 811 ve 1923 saatleri arasında 346 47 69 numaralı telefona başvurmalarını, kafes kemıklerıme sığmayan yüreğimın tüm sıcaklığı ıle dılıyorum. BAŞSAĞLIĞI Eski CHP Mardin Milletvekili Dalaıft Eleştiriler... İstanbul'dan bir süre uzak kalmış olanlar, döndüklerinde şaşırıyorlar. Koskoca semtler, mahalteler, sokak ve caddeler yok olmuş! Zira tek bir Dalan, koca bir imparatorluk şehir "İstanbul"u hallaç pamuğu gibi atıvermiş. Bir yandan da, "istanbul'un güzelleşmesi için her şeyi göze alırım" gibi süslü sözler kullanıyor. Durumun ilginç yanı var. Basın ve aydın kesimden kimilerı, İstanbul'un başına gelenleri uzun süre tuttu. Oysa Istanbul'da bir 'trafik kürsüsü', bir 'peyzaj mimarlığı kürsüsü' var. Var amma uzmanların kılını kiDirdatacağı yok Şu da var Sayın uzman kişilerin bir bölümünün istanbul Betedıyesi'yte "danışman" olarak yazılı ve paralı bağlantıları var. Yıne de umutlanabılırız. Mımarların ve şehircilik uzmanlarının kimileri durumun gidışini gördü ve karşı davranışa geçti. İnsanoğlunun en güçlu silahı olan "söz"ü kullanarak... Samsun Beledıye Başkanı Vehbi Gül'ün ta oralardan seslenişi anlamlı olduğu kadar umutlandırıcıdır: "Samsun'un ımar planı yapıhrken iki bın yıllık tarihı göz ardı edilemez... Bakın İstanbul'a! Eskı İstanbul'un yerinde yeller esiyor Yeni bir şehir meydana getirıyorlar. Eskı İstanbul yıkılmış durumdadır. Adım değiştırsinler de olsun bitsin! Bize göre İstanbul katlediliyor... İstanbul'a yazık oluyor!" İstanbul Büyük Şehir Meclısı'nde SHP Grup Başkanı Ayfer Atay, Dalan'ın yaptıklannı 'İstanbul'un başına gelenler' açısından ele alıyor: "Sayın Dalan, 'İstanbul'u yıkarak güzelleştiriyorum" diyor Hakikaten 1955'li yıllardan sonra Istanbul'da sanayinin gelişmesi, nüfus patlaması, 197O'II yıllarda terörün de desteklediğı gecekondulaşmayla doğal dokuda bellı bozulmalar oldu, amma bu bozulmayı düzeltiyorum adı altında bırtakım yeşil alanları, tarihi yapıları yok ederek de bir çeşit dozer katliamını bu tarihi, bu güzel kentte sürdürmesinı protesto ediyoruz. İstanbul'u İstanbul yapan, saydığım değerlerın yanında, tabıi güzellığidır. İstanbul'u diğer tarihi kentlerden ayıran da bu üstünlüğüdür. Bu değerleri korumak, turızm adına mılyariık yatırımların yapıldığı şu günlerde en önemli konu olması, gündemin birincı maddesı olması gerekir. Ancak görüyoruz ki, 2960 sayılı yasayı çıkaran askerlerın kente ve Boğazıçı'ne gösterdıklerı ıtınayı bugünkü liberal / muhafazakâr ANAP iktidan göstermıyor. 2960 sayılı ya(Arkası İS Sayfada) ŞEVKİ ALTINDAĞ'ın 19.6.1988 günü ani vefatı dolayısı ile annesi ve ömerli Belediye Başkanı Sayın Rifat Altındağ olmak üzere bütün aile efradına başsağlığı dileriz. ' RAMAZAN KAYA VE EŞİ Değerli insan ALI RIZA GUNEY'i (21.6.1986) ölümünün 2. yılında saygıyla anıyor, yüreğimizde yaşatıyonız. GÜNEY AİLESİ ÖNEMLt DUYURU 1. Türk Mısır AlgolojiAğrı Kongresi 2426 Haziran 1988 tarihleri arasmda İstanbul Tıp Fakültesi 14 Mart Salonu'nda yapılacaktır. Hekimlerimize duyurulur. Canımız ağabeyimiz, dostumuz, eşsiz insan AVNİ MEMEDOĞLU ALİ RIZA GÜNEY'i (21.6.1986) ölümünün 2. yılında saygıyla anıyoruz. Doç. Dr. SERDAR ERDİNE 1. Türk Mısır Algoloji Kongresi Genel Sekreteri KARTAL'DA ACELE SATILIK DAİRE Kartal'da sahıbmden acele satılık 120 m' daire. Tel: 578 80 32 Hüvıyeümi kaybettim. Hukumsuzdür. AHMET ÖZEN Nüfus hüviyet cuzdanımı kaybettim. Hükümsuzdür. RAMAZAN KAYA GÜNEY İNŞAAT SANAYİ VE TtCARET A.Ş. İNGlLTERE İSVİÇRE AUPAİR Lisan Eğitım Kolej Universite TEK: 362 39 59 362 40 96 Çok iyi bılen, daktilo veya dızgi bilen eleman 148 18 46 ALMANCA Yeni projelerinizi geliştirirken TEB'e danışın Yeni bir yatırım öncesi... Pazar araştırmalan... Maliyet analizleri... Finansman zorlukları... Risk faktörleri... Pazarlama sorunlan... Akılcı yönetim arayışları. İçinden çıkılması güç bir labirent... İşinizin geleceğini etkileyecek önemli adımlar atmadan önce dünyayı bilen, Türkiye'yi bilen bir bankaya danışın. Türk Ekonomi Bankası, bilgi ve deneyimi... profesyonel nitelikleri yüksek kadrosuyla yeni, güvenli ve kârlı kapılar açmak isteyen kuruluşların yanındadır. TÜRK EKONOMİ BANKASI Bügiden yamriamn TEBDANIŞMAN'LIK HİZMETLERİ B Ö L Ü M U N C N SUNDUKLARI: Alternatıf finansman önerileri Pazarlama stratejıleri Şirket değerlemeleri Yonetim daruşmanlıgı Uluslararası yasal duzenlemeler Endustriyel danışmanhk Halka açılma Fon yonetimi • Yonetim ve üretimde bilgisayar yazılımı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle