22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 HAZİRAN 1988 Anadolu liseleri sınav sonuçları tstanbul Haber Scrvisi Anadolu liseleri giriş sınavırun sonuçları 25 hazirandan itibaren adaylara postalanmaya başlanacak. Kesin kayıt hakkı kazanan öğrencilerin sınav sonuç belgelerinde kazandıkları okulun açık adı yazılt olacak. Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanhğı yetkililerinden alınan bilgiye göre, sınav sonuçlannın değerlendirilmesi işlemleri sürüyor. Yetkiüler, sonuçlann sınav kılavuzunda belirtildiği gibi, 25 haziran tarihinden itibaren adayların adreslerine postalanacağım söyleyerek, "Verilen söz yerine getirilecektir. Çalışmalannıız süratle devam ediyor. Hatta. bu tarihten öncc bilc sonuçlan açıklayabiliriz" diye konuştular. Daha önceden belirlenen takvime göre sınavı kazanan öğrenciler, 1 temmuz 1 ağustos tarihleri arasında kazandıkları okullara kesin kayıtlarını yaptırmak zomndalar. E n t O İ r l İ r 9 C I I C Gençliklerinin eneıii dolu günlerini ulketeE I I I C I M I v O d U O rmin gizfi servislerinde ajanl* yaparak geçirenler binbir turtü maceraya girip çıktıklan gibı dafıa sonra anılarını yazıp, yaşhlıklannın sermayesini de çıkanyoriar Bunlardan biri de eski Ingiliz gizli servis görevlisı Peter Wright, olay kitabı "Spycatcrter" (Casus Avcısı) Için yayımcısından aldıgı 300 bin dolarlık çekinin önünde şampanyasını yudumluyor. (Fotoğraf: Reuter) Orlandolu Jim Bartett "Bufo marinus" turü bu dev kurbağayı evinin yakınında bulmuş. Yolun ortasında zıplamaya uğraşan, ancak bunu başaramayan kurbağanın bir otomobil tarafından sakaöandığını anlayınca ilk işi onu hemen eve götürup bacağını bir guze! bandajlamak olrnuş. Aslen Guney Amerikalı olan bu dev kurbağalar bundan yirmi yıl önce Ftorida'ya getirilmişler. Dev kurbağa Avrupa Parlamentosu'na ziyaret STRASBOURG (AA) Marraara Üniversitesi Avrupa Toplulukları Enstitüsü'nden 30 kişilik bir öğrenci grubunun, temmuz oturumu sırasında ilk kez Strasbourg'daki Avrupa Parlamentosu'nu ziyaret edeceği bildirildi. Ingiliz parlamenter John Taylor'un verdiği bilgiye göre, Prof. Dr. Haluk Kabaalioğlu başkanlığındakı Türk üniversiteliler grubu, Strasbourg'dan önce Brüksel'e uğrayarak, AT Yürütme Organı Topluluk Komisyonu'nun bazı yetkilileriyle görüşmelerde bulunacak. Strasbourg'a 4 temmuz pazartesi günü gelecek heyetin, Avrupa Parlamentosu'na yapacağı ziyaret 3 gün sürecek. Bu süre içinde, Türk öğrencilerin parlamentonun Türkiye ile temas grubu üyelerinden John Taylor ve Tom Normanton ile görüşecekleri bildirildi. MissGlobe adayları 1626 haziran tarihleri arasında Bodrum'da yapılacak MISS GLCBE DCınya Guzellik Yarışması ıçin Türkıye'ye gelen guzelier dün yapıian bir basın toplantısı ile tanıtıldı. Türk Tanıtma Vakfı'nın himayesi ve Hotel Halikarnas'ın maddi desteği ile gerçetdeştırilen yanşmada Mıss Globe Oünya Güzeli, 24 Haziran 1988 cuma günü akşamı bellı olacak. Yanşmada Turkiye'yi Nilüfer Apaydın temsil edecek. (Fotoğraf' UQur Saner) HABERLERİN DEVAMI Beylik Yunan Taktiği. (Baftamfı 1. Sayfada) Türkiye'ye karşı olağanüstü katılığını bir kez daha sergilemiştir. Bu katılık belirti ölçülerde törpulenmeden, yumuşatılmadan, Yunanistan'ın gerçek anlamda bir diyaloğa nasıl girebileceğı büyük bir soru işaretidir. Başbakan Ûzal, Atina'da pek öyle konukseverce bir havada ağırlanmamıştır. Bu talihsiz olguyu geçelim. Yunan basınının ve Yunanlı meslektaşlarımızın da diyalog süreci açısından genellikle yapıcı bir tutum içinde olmadıkları bir başka gerçekiir. Bunlara, Yunanlı diplomatlann, iki ülke arasındaki sorunların tanımında ve ifade ediliş biçiminde bile gösterdikleri uztaşmaz tutum eklendiğirv de, ortaya hic de parlak bir görüntü çıkmamaktadır. İyimser bir bakışla denilebilir ki: Papandreu yedi yıl boyunca Yunan kamuoyunu "Türk tehdidi"y\e koşullandırrrnştır. Bugun ise 180 derecelik bir dönüşten sonra, "düşman"\a masaya oturmasını kendi halkına anlatması ister istemez zaman alacakiır. Onun için sabıriı olmak gerekir! Bu görüşün gerçekten iyimser bir bakış açısını yansıttığı soylenebilir; zira belli bir asamadan sonra Sayın Papandreu'yla da iş yapılabileceğini hesaba katabilmekiedir. Bu yaklaşım ihtiyatla karşılanmalıdır. Çünkü Papandreu, üst düzeyde bir diplomatımızın deyişiyle, "beylik Yunan tafctigT'nden henüz bir milim sapmış değikjir. Sadece, masaya oturarak yakın geçmişteki "uzlaşmaz adam" görüntüsünü silmeye yönelmiştir; şinv dilik hepsı o kadar. Yunanlı lider masaya oturmuştur, ama bu sefer de "dut yemiş bülbul"e dönmüştür; agzını yalnızca "önce Kıbrıs'tan asker çekin!" demek için açmaktadır. Daha önce müzakere masasına oturmadan yaptığını, bu defa oturduktan sonra yapmaktadır. Degişen, yalnızca görüntüsüdür. Üstelik bu deia Türkiye'den bir de asker çekmeye ilişkin kesin bir "takyim" istemektedir. ABD'nin ve AT'nin desteğini de arkasına alarak Türkiye'den yine bir şeyler koparıp, üstüne yatabileceğini düşünmekiedir. Böyle bir ödün beklentisini Yunanlı liderde acaba Başbakan özal'ın tutumu mu yaratmıştır? Olabilir Belki de Sayın Özal, Davos sürecinin devam etmesi için Atina'da böyle bir ümidi canlı tutmaktadır. Ancak olamayacak bir nokta vardır. O da, Davos sürecinin sürgit böyle devam edemeyeceğidir; "önce Kıbns" diye tutturmakla bir yere vanlamayacağıdır; sorunlan tanımlamaya bile yanasmayan bir tarafla doğru dürüst bir diyalog kurulamayacağıdır; Ege'yi masa başında telaffuz etmekten bile kaçınan, bu denizi hâlâ bir "Yunan gölü" gibi görme zihniyetinden sıynlamayanlarla ancak bir yere kadar konuşulabileceğidir. Bize kalırsa Ankara, iyi niyetle diyalog sürecinin devam etmesinden yanadır; buna hâlâ yanasmayan Atina'dır. Bu noktanın altı özeUikle çizilmelidir. Ancak bu iyi niyet, geçmışte olduğu gibi tek taraflı ödünlere kadar kesınlikle vardırılmamalıdır. ABD, AT ve tabii Yunanistan her zamanki gibi bunun peşindedir. "Beytik Yunan taktiğF'riın işe yaramadığı kanrtlanmadan, Atina'nın gerçek anlamda diyaloğa yanaşmayacağını "Davos ruhu" da göstermektedir. Bu gerçeği ilgili tüm taraflann görmesini dileriz. Başbakanlar taraftar arıyor Atina'dan çıkan sonuç sadece Davos ruhunun sürdürülmesi konusunda anlaşmaya vanlmış olması. Ama bunun böyle olacağı iki başbakan tarafından da açıklanmıştı. Şimdi başbakanlar harcadıklan çabalara taraftar anyorlar. STELYO BERBERAKİS ATİNA Başbakan Turgut Özal'ın Yunan meslektaşı Andreas Papandreu'yla Atina'da üç gun süren zirve toplantısında çıkan sonuç sadece Davos ruhunun sürdürülmesinde anlaşmaya vanlmış olması. Yoksa iki ülke arasındaki anlaşmazhklar aynen sürüyor. Bunun böyle olacağı Türk ve Yunan başbakanlan tarafından daha önceleri açıklanmıştı. Başbakanlar şimdi harcadıklan çabalan destekleyecek taraftar anyor. Papandreu iki ülke arasında asırlarca süren sorunlarda kısa zamanda çözüm bekleyenleri "hayalpercst" olarak tanımladı. "Mucizeler beklemeyin" dedi, mucize bekleyenleri "tarihi iyi bUmemekle" suçladı. Başbakan Özal da bunun bilincinde. özal, basın yemeğinde konuşurken taraflann birbirleri için güven arttıncı ve karşılıkh anlayışı pekiştirici önlemler almaları gerektiği üzerinde durdu. özal'ın diğer bir önerisi de "TiirfcYanan Araştırma Enstitüsü"nün kurulması oldu. Buna gerçekten gereksinim var denilebilir. Çunkü geçmiş yıllann Türk ve Yunan gazeteleri üzerinde yapılacak derinlemesine bir araştırma iki üike ilişkilerinin hangi dönemlerden ve hangi aşamalardan geçmiş olduğunu ortaya koyuyor. Türk ve Yunan başbakanlannın Atina zirvesinin yakın geçmiş için belki büyük önemi var, ama bu gibi "rirveler" 64 yıl boyunca o denli çok yapılmış, Türk ve Yunan gazeteleri bu konuları, öylesine aynntıyla işlemiş ki, insan zirvelerin anlamı üzerine uzun uzun düşünüyor. Atina zirvesinde elde edilen en önemli sonuç, Yunanistan Başbakam'nın Ankara ziyaretine karar verilmiş olması. Diğer konularda taraflar, en azından basına yaptıkları açıklamalara göre, izledikleri siyasetten şaşmıyorlar. Papandreu, TurkYunan ilişkilerinin düzelebilmesi için Kıbns sorununun çözülmesinde ısrar ediyor. Özal'ın buna itirazı yok. Kıbns sorununun çözümünü özal da istiyor. Ama çozüm şeklı nasıl olacak? Papandreu, Ege'deki anlasmazlıklann "banşçıl yollarla" halledilmesini istiyor. Özal'ın buna da itirazı yok. Bu iki "alevli sorun"un çözumü için her iki taraf da "iyi niyet"ini dile getiriyor. Başbakanlara göre, bu iyi niyet sürdükçe, savaştan kaçınılacak ve "zamanla bu sonınlara çözıim bulunacak." Kıbns konusu bir Turk Yunan sorunu değil. Buna her iki taraf da aynen katılıyor. Türk ordularının adadan çekilmesi konusunda da görüş birliği var. Bu zaten gizli bir şey değil. Ama şekil üzerinde ve zamanlamada taraflar anlaşamıyor. Her şeye karşın Türk ve Yunan başbakanlan bu Atina zirvesinde özeUikle Kıbns sorununun çözümu için küçük de olsa birer "umut ışığı" verdiler. İki başbakan Kıbrıs Türk ve Rum liderleri Denktaş ile Vasiliu'nun göruşmesini destekleyeceklerini dolaylı oUrak açıkladılar. Eğer bu iki lider somut bir sonuç alırsa ki temmuz ayında yapacaklan görüşmelerde olumlu sonuçlar alınması söz konusu o zaman taraflar karşılıkh olarak "jesüere" başlayabilecek. Türk ve Yunan başbakaniannın kamuoyuna verdikleri mesaj bu oldu. Bu arada Yunan hükümet sozcüsü Yannis Rubattis, dunkü basın brifinginde Atina zirvesinde Batı Trakya Türkleri sorununun ele alınıp alınmadığı sorusuna, "Bu konu göruşülmedi. Bu tamamıyla Yunanislan'ın bir iç meselesidir" dedi. Oysa özal yalnız bu konunun değil "tstanbuldaki Hellen kökenli vatandaşlan ilgilendiren konuların da görüşüldüğünu" belirtmişti. TINA Ozal'a domates atan Yıınanlıya 4 ay hapis ATtNA (AA) Atiı.a ziyareti sırasında Başbakan Turgut Özal'ın makam otomobiline domates atan Teodoros Binihakis, dört ay hapis cezas:na çarptırıldı. Binihakis, Başbakan Ozal, önceki gun Yunanistan Cumhurbaşkanı Hrislos Sartzetakis ile görüştükten sonra basın toplatısı yapmak için Astır Vuliagmeni Oteli'ne dönerken Singru Bulvarı Jzerinde makam otomobiline domates atmış, guvenlik kuvvetleri de kısa süren bir kovalamadan sonra Binihakis'i yakalayarak savcıhğa sevk etmişlerdi. Tanıklar "Binihakis ödüllendirilmelidir. Yaptığı hareket tüm Yunan halkının tepkisidir. Bize de fırsat çıksaydı Özal'a bir değil bin domates atardık" dediler. Savcı, Binihakis'in "hakaret ve tehlikeli duruma nedcn olma" suçundan sekiz ay hapsini, Yunanistan'ın ilişkilerine kasıtlı zarar verme suçlamasından ise beraatını istedi. Hâkim, Binihakis'i paraya çevrilir şekilde dört ay hapis cezasına mahkum etti. Yunan basını Ancak Atina zirvesi haberleri dunkü gazetelerde iç sayfalardan geniş bir şekilde verildi. Birinci sayfalardan anonslu haber başlıklarında Ta Nea Gazetesi "Davos hayaleti Papandreu görüşmeleri analiz ediyor" diyordu. Ta Nea ayrıca Papandreu'nun "Türkiye, Ege'deki istemlerinden vazgeçmiş degil" özal'ın ise "gerçekçi olmalıyız" sözlerine geniş yer ayırdı. Aynı gazetede ortak bildirinin yayımlanış macerası "korku filmine" benzetildi. Eleftherotypia gazetesi ise "Andreas: Derinliklerde umut ışıgı göriiyonım." Başlığı altında Atina zirvesinin "Davos için bir can yelegi" oluşturduğuna dikkati çekti. Aynı gazetenin iç sayfalannda yer alan geniş haberin başlığı ise "Anlaşmazlıklara rağmen Davos açık tutuluyor" oldu. Kıbns için ANKARA'danYALpiNDOfiAN göre btraz daha rahat. Özal'da, eğer Çankaya'ya oturursa, ikinci adam sıkıntısı var. Buna karşılık, Papandreu'nun partısi PASOK'ta ikinci adam az çok belli: Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı Haralambopulos. Eski Dışişleri Bakanı ve şimdi aynı zamanda dışişleri eşgüdümünden sorumlu olan Haralambopulos'un Papandreu, Özal, Mesut Yılmaz, Papulias ve Adnan Kahveci ile akşam yerr.eğine katılması, kendi partisindekı gücünün ve konulara yakınhğının bir sonucu olarak değerlendirilıyor. Yunanistan'daki kamuoyu yoklamalan şu sıralarda Papandreu'ya seçimlerde daha az şans tanıyor. Mitsotakis'in şansı biraz daha fazla görünüyor. Tıpkı Özal'ın seçim sonrasında puan kaybetmesi gibi. Mitsotakis yüzde 42'ye karşı yüzde 58 ile ilerde bulunuyor. Papandreu ile Özal görüşsün mü, görüşmesin mi?.. Yunanistan'da bu yönde yapıian kamuoyu araştırmasının sonucu olumsuz. Halkın üçte ikisi Papandreu'nun, Özal'la görüşmesine. hele de görüşmenin Atina'da gerçekleşmesine karşı. Ancak tek bir koşul koyuyor Yunan halkı: "Eğer Kıbrıs'ı görüşeceklerse, tamam, bir araya gelebilirler. Ama Atina dışında üçüncü bir ülkede"... İşte üç günluk "Atina Seferi'nde Kıbns'ın neden böylesine ön planda tutulduğu", hiçbir şeyden ortaya çıkmazsa, bu anketin sonucundan çıkıyor. O zaman da Papandreu tüm konuşmalarında, dışarıya sızdırdığı bilgilerde ve resmi davetinde sürekli Kıbrıs'ı işliyor. "Türkiye Kıbrıs'tan bize vereceği takvim doğrultusunda asker çekmezse, bu iş olmaz" havasını alabildiğine pompalıyor. Üç günün özeti işte tam bu noktada düğümleniyor. Papandreu "Kıbns dışında ben başka bir iş yapmam ve yapmadım" demek için, önceden anlaşmaya varılan konularda, örneğin ekonomik konularda, aldığı kararlardan son anda vazgeçiyor Türkiye ile Yunanistan arasında ortak bir banka kurulmasının beş ay süren çalışmalan" ve her seyin tamam olduğu bir sırada. imzadan tam birkaç saat önce, projenin suyadüşmesi, vazgeçiien kararlar arasında en önemlilerinden biri. İkincisi, SabancıCauier'in özel kalemi ve bir Yunanlı işadamının ortaklaşa kurdukları vakıf da Özal ile Papandreu için "gözlemci" sıfatıyla açılan imzalara, Papandreu'nun yine son anda yaklaşmayışı ve imza hanesinin "boş" kalması. İki ülke arasındaki ekonomik Askeri kimlik kartımı kaybettim. Hukumsüzdür. (Baştara/ı 1. Sayfada) ERDEM MALİ ilışkiler açısından asıl önem taşıyan olumsuzluk ise, Türkiye ile Yunanistan arasında kurulması öngörülen ve hatta ilke anlaşmasına vanlan Kaıma Ekonomik Komisyon'un yine geri kalması. Özal "ekonomik ilişkileri geliştirerek siyasal kazanımlar elde etmek" istiyor. Papandreu ise, bu taktiği kavramış olarak, ekonomik ilişkileri dondurarak, sadece siyasal çözumler arıyor. O zaman da gerıye "bol bol sohbet ve karşılıkh görüş alışverişt" kalıyor. Kıbns'ı ön plana çıkartarak yürütülen politikada, iktidar yanlısıyla, muhalefetiyle Yunan basını ilginç örnekler veriyor. Dünyanın birçok yerinde çeşıtli türde basın kuruluşlarını ve gazetecileri izliyoruz. Ama Yunan basını gibi "militan bir tavır takınan" bir başka basın görmek kolay kolay mümkün değil. Yunanlı meslektaşlarımız Başbakan Özal'a soru sorarken, sanki Türk Başbakanını "dövocek gibi". Uzun uzun kendi düşüncesini açıklıyor önce Yunanlı gazeteciler, sonra suçlayıcı deyimler kullanarak ve tam anlamıyla "saldırarak" militanca sorular yöneltiyor. Doğrusu basın toplantısında Başbakan Özal da onları susturmasını biliyor. Diplomatik yanıtlaria ve son derece soğukkanlı bir tavırla, hiç sınirlenmeden gazeteciieri yerine oturtuyor. Ankara'ya dönerken Özal'la sohbet sırasında, bu gözlemimizi aktarıyoruz: "Görüyorsunuz Sayın Başbakan, Yunan basınının nasıl tavır aldığını... Sık sık suçladığınız bizlehn, bizim basının değerini şimdi gördünüz herhalde..." Özal şöyle bir duruyor ve ardından da, "Sizler de bizim değerimizi anladınız herhalde" diyerek kahkaha atıyor. Atina gezisinin bir başka boyutu, yaklaşan Amerikan seçimleri. Amerika'da Demokrat Parti'nin başkan adayı, Rum asıllı Dukakis. Şimdi, bizimkilerde hafiften hafiften oluşan bir "Dukakis Kompleksi" var. Eğer Dukakis seçiürse, "TürkYunan ilişkilerinde doğal olarak Yunanlıları tutar, bu da bize zarar verir" havası oldukça egemen. Bu nedenle, Yunanistan ile aramızdaki sorunlarda bir an önce mesate almak eğilimi ağır basıyor. Dukakis'in seçilmesi durumunda, bugün verilecek ödünlerin daha da ileriye gitmesinden kaygı duyuluyor. Hemen vurgulamak gerek, Başbakan Özal aynı kanıda değil. Özal a göre, "Dukakis'in seçilmesi bizim işimize daha çok gelir, çünkü Dukakis göz göre göre Yunanıstan'ı tutamaz". Her şeye rağmen, Amerika'nın TürkYunan ilişkilerinde temel bir etken olduğunu, her zamanki gibi, herkes biliyor. Atina gezısınden somut sonuç çıkmıyor. Ama işte somut sonuç çıkmayışı, bu alandaki gelişmeleri Amerikan seçimlerı gölgesinde daha da körüklüyor. (Baftamfı 1. Sayfada) malanm, gercekleri görüp kabul etmelerini telkin edebilirler" diyen Denktaş, "Bu nedenle iki anavatanın banş içinde, diyalog içinde olmasının muhakkak ki güzel bir şey olduğunu" vurguladı. Denktaş, "tki ülke arasındaki anlaşmazlıklann derinlik ve tarihe inen koklerini bilen kimselerin elde edilen sonuçlardan daba da ilerisini beklemediklerini" kaydetti.KKTC ana muhalefeti Cumhuriyetçi Turk Partisi Genei Başkanı Özker Özgür ise "Türkiye Başbakanı Özal'ın umut verici Atina ziyaretinden sonra Yunan Başbakanı Papandreu'nun da Ankara'yı ziyaretinin geTçekieşmesiyle yalunlaşmanm geri dönülmez bir sürece girecegini" vurguladı. KKTC, Sovyetler Birliği Dışişleri BakanlıgrGüney Avrupa Işleri Dairesi yetkilisi Victor Boiko'nun, Kıbns için garantörlük üstlenmeye hazır olduklan yönündeki demecine yanıt verdi. Kenan Atakol. "bu yöndeki KKTC görüşünü" açıklarken, "Kıbns Türk halkının haklannı ancak garantör Türkiye konıyabilmiştir ve bundan sonra da ancak Türkiye konıyabilecektir" dedi. KKTC DüNYA BASINI Atina zirvesinde gelişme çok az NEW YORK (AA) Türk ve Yunan başbakanlannın buluşmasıru değerlendiren Amerikan gazeteleri, Atina göruşmelerinde "çok az gclişmc sağlandıgı" göruşüne yer verdiler. New York Tiraes Gazetesi "Özal ekonomik işbüiiginde, Papandreu da Kıbns konusunda gelişme sağlayamadı" diye yazarken, VV'all Street Journal, "Her iki liderin de, bu durumda daha fazla NATO ya da ABD vardımı auunayacaklannı bildiklerini" kaydetti. Ortak bildiride Kıbns ve Ege konulanna değinilmemesi ve metnin yayımlanmasınm birkaç saat gecikmesine işaret eden New York Times Gazetesi, görüşmeler öncesinde her iki ülke yetkUilerinin ekonomik konularda ilerleme beklediklerini söylemelerine rağmen Yunan tarafının, bu konuları da Kıbrıs'a bağlamakta ısrar ettiğinı belirtti. Dünya iş çevrelerinin etkili gazetesi Wall Street Journal ise iki başbakan buluşurken ülkelerinde kendilerine "ne gibi ödünlcr verikceği" yolunda sorular yöneltildiğini, Batı dünyasının da, bu yumuşamayı bütünüyle desteklediğini kaydetti. Gazetenin yazısı şöyle surüyor: "Her iki lider de, bu aşamada daha fazla NATO ya da ABD askeri yardımının mümkün olmadığını biliyorlar. Ve her ikisi de, dikkatleri ekonomik sorunlardan uzaklaşbran temaslann, devam etmesini istiyor. Papandreu'nun bedefleri ise daha kapalı. Türkhe'nin AT'ye girme çabalan, daha büyük ve askeri yönden daha guçlu komşudan ödün koparmak için en iyi fırsatı varaüyor." asker çekilmemesi konusunda kararlı bir tutum içine girdiğini bildirdi. Independent'ın haberinde şu ifade kullanıldı:"Pazartesi gecesi Atina'daki yemekte Yunanistan Basbakanı Andreas Papandreu iki taraf arasındaki ilişkilerin gelişebilmesi için Kıbns sorununun çözülmesi gereküğini açık bir dille söyledi. Buna karşılık Başbakan Turgut Özal, Kıbns'tan hiç söz etmedi. Zaten Özal her zaman Kıbns'ın Türkiye ile Yunanistan arasında ikili bir sorun olmadıgını, konuyu iki toplumun çözmesi gerektiği ni so>lemiştir. Ancak Kıbns konusunda iki tarafın çıkmaza girmesi, yakınlaşma çabalannı etkileyecektir." değerlendirmesini yaptılar. Rum gazetelerinin başlıkları ve yansıttıkları değerlendirmeler şöyle: Ta Nea (Sosyalist): "Özal tahrik edici idi. Kıbns sorununu toplumlararası anlaşmazhk olarak niteledi ve Vasiliu ile Denktaş'a havale e(«." Embroz (Sol eğilimli): "Olumlu sonuç venneyen. olumlu bir deneyim. Özal Kıbns konusunda hiçbir taahhüt altına girmedi." Haravgı (Komünist): "Özal Kıbns konusunda hiçbir taahhüt altına girmedi. Ortak bildiri güçlükle yayımlandı." Fileleftheros (Tarafsız): "Davos nıhuna oksijen verildi. Ege ve Kıbns konulannda herhangi bir ilerleme yok. Yunan tarafı düş kınklığını gizlemiyor." Agon (Sağ): "Ortak bildiride Kıbns hakkında tek bir kelime yok. Özal katı ve uzlaşmaz. Ege^ nin yansını talep ediyor." Simerini (Sağ): "Özal acı, sinsi ve sert konuştu. Kıbns yine rafta kaldı." Eleftherotipia (Sağ): "Ortak bildiri üzerinde anlaşmazhk. Kıbns hakkında tek kelime yok. Özal, sorunu TürkYunan ilişkilerinden ayırdı." Alithia (Sağ): "Papandreu ile Özal, Davos yolunda devam etmeye kararlı. Diyaloğun amacı, mantığın hâkim olmasını sağlamak." İngiliz basını tngiliz gazetelerinden Independent iç sayfalarından çift sütun olarak verdiği Atina zirvesi haberinde, Başbakan özal'ın Kıbns'tan Rum basını Kıbns'ın Rum kesiminde yayımlanan gazeteler, Başbakan özal'la Papandreu'nun basın toplantılanna vt yayımlanan ortak bildiriye geniş yer vererek, Atina ziyaretinin CUNEYT ARCAYUREK yazıyor (Baştarafı 1. Sayfada) çekilmesine karşı olmadıgını dokunduruyordu. Demirel ise Yunanlıların başlıca ısteği olan asker çekme konusuna devlet girecek ise "Bu karann dış baskılarla alınmamasına özen gösterilmesinden" yanaydı. "Dış baskılar" kuşkusuz sadece Atina'dan gelmiyordu; DYP lideri geçmiş deneyimlerinden kaynaklanarakad vermeden bu olgunun içine ABD ve Batı dünyasını da katıyordu. Demirel e göre dış baskılar geri çevrilmeii, "devlet gerek gördüğü zaman" asker çekme işlemi başlamalıydı. Her ne kadar Atina ziyaretinden önce Cumhurbaşkanı, "asker çekmenin söz konusu olmadıgını" açıklamıştı. Ama bir "paketten" söz ediyordu. Sorunun bütün yönleriyle çözümünden sonra, "askerin tümüyle çekilmesi" olanağını vurgulamak istiyordu. Son günlerde Inönü de asker çekilmesine vaziyet almıştı. Demirel ve inönü'nün kafasında, değişik nedenlerin desteğinde, Özal'ın dış baskılara dayanamayarak Yunan isteğine "belirli ölcülerde de olsa" boyun eğeceği izlenimi vardı. Aslında "Türkiye dış baskı paketi ile karşı karşıya idi." Muhalefet kaynaklanna göre özal, sırf Yunanhlarla "diyaloğu sürdürmenin geçerli anahtan" olarak bu kozu elinde evirip çevirmiyordu. Özal şimdi bu görüntuyü veriyordu, ancak asıl baskı ABD'den ve ABD'ye koşut davranmakta geri kalmayan Batı ülkelerinden geliyordu. Atina gezısınden önce devletin oaak noktalarında bellibaşlı ikili soruniar arasında, belki de başlıcası olarak çekilebilecek asker sayısı üzerinde durulmuştu. Ülkenin geleceğine dönuk ister siyasal, ister ekonomik gelişmelerde baş koşula dönüşen TürkYunan ilişkilerinde hele asker konusunda olumlu adımlar atıldığı, Türkiye'nin titizlendiği konularda bile ödün veren somut davranışlarla yapıcı görev üstlendiği havasını Batıya verebilmek için bir ölçüde asker çekmeye yanaşılıyordu Geçmişte Kıbrıs'tan belirli sayıda asker çekilerek dış ılişkilerde hatta ABD Kongre çevrelerinde, "gün kurtarılmıştı." Ne çare, Kıbns sorunu belirli somut sonuçlara dayalı anlaşmalara oturtulmadan askerin tümüyle çekilmesi asla düşünülmemiş, bu yönlü dtş baskılara karşı çıkılmıştı. Bugün de aynı kural çalışıyor gibiydi. Ne var ki Papandreu geçmiş uygulamaları iyi biliyordu, dersini iyi çalışmıştı. "Göstermelik" diye nitelediği böylesine asker çekme niyetlerine yanlı olmuyordu. Kıbns'ta "belirli süre içinde tek bir Türk askerinin kalmayacağını gösteren bir 'takvimde' direnmesi" bu yüzdendi. Askıda kalan ikili sorunlann hemen hepsini ulusal egemenliğine ters düştüğü gerekçesiyle görüşmekien kaçınan Atina, uluslararası baskıyı da yanına alarak Özal politikasının tersineasker sorununu, Kıbrıs'ı, ilişkilerin odak noktasına çeviriyordu. Muhalefete göre Özal, ekonomide giderek sıkışıyordu. Dış kaynakların desteğinde süreklilık sağlamak için bu desteğin püf noktası haline dönüşen asker çekme sorununda ödün verme aşamasındaydı. Siyasal ödün, "uysal çocuk" izlenimini verebilirse dış malı ve siyasal desteğin "zora koşulması" kaygısı ortadan kalkabilirdı. ABD'de beliren yeni açılış. bir başka konuyu Kıbns Türk toplumunun haklarını savunurken karşı bir silah gibi kullanmaya etverişliydi. Öteden beri azınlık kabul ettiğı Türk toplumunun isteklerine karşı ABD, günü "gelir, neredeyse resmileştireceği Kürt sorununu daha canlı biçimde gündeme alabilirdi "Yukanlarda" oluşan görüşlerle hükümet, önümüzdeki aylarda asker çekmeye karar verebilirdi, ama ne ölçüde ve bir takvimle mi? Özal dönerken elinde sadece, içeriği bomboş bir bildiri ile asker çekme direnmelerine karşın ikili sorunlarda olumlu yaklaşım sağlamayan günler vardı. Atina ile görüşmeler boşanmaya karar veren, anlaşmaları artık olanaksız kan kocanın, aynı evde zoraki oturmalan, zoraki diyalog sürdürmelerine benziyordu. Davos ruhunun süreceğini öne süren son Atina diyaloğu, işin özünde ilişkileri "soğuk döneme" itme sürecinin başlangıcı sayılabilirdi. Geçmiş yıllarda da görüldüğü gibı, "vermeye zorlanan taraf" yine Türkiye oluyordu. Sorunlan çtkaran, kemikleşmesine yol açan taraf Yunanistan'dı, ama almaya hazır ülke konumuna gırdi girmek uzereydi. Anlaşılan gerçek şuydu: Atina asker çekme işini ön plana getırirken, "yalnız ülke" değildi. ABD bastırıyordu. Dışişleri Bakanı Shultz, "artık uzattınız" demeye getiren sozlerle Mesut Yılmaz'a baskı yapıyordu. Özal, Atina'ya giderken büyük sorunlarda olumlu adımlar beklenmiyordu. Ama "bazı küçük konularda iyi niyet gösterileri" olabileceği umudu vardı. Örneğin iki ülkenin ortak bir banka kurması, ekonomik kamisyonun daha verimli sonuçlar Fransız basını alması gibi. Haberlere bakılırsa, Paris'ten Sabetay Varol'un bilimza aşamasına geldiği sırada bu dirdiğine göre ciddiyetiyle tanınan iki konu bile Papandreu'nun buy Fransız Le Monde Gazetesi, dünruğuyla tam anlamıyla "yatmış kü (cuma) tarihli başyazısını Atitı." Yunanistan'ın yüz yıldır de na'dan yer alan ÖzalPapandreu ğişmeyen politikası karşısında zirvesine ayırdı. "Türkiyefazla umut beslenmemesi gerek Yunanistan arasında buzlar yavaş tiğlni söyleyenleri sertlik yanlısı cozüluyor" başlığını taşıyan yazı"şahinler" diye niteleyen ve son da, toplantılardan somut bir sonuç diyalogdan "bir şeyler" çıkacağı elde edilememesinin şaşırtıcı olmana bel bağlayan "güvercinler" dığı belirtiliyor. Gazete, iki ülke başbakanlannın Atina'dan şaşırmış dönüyorlardı. Cumhurbaşkani Sartzetakis'in resmi olarak Kıbrıs ve Ege Denizi'nde hükümranlık bölgelerinin anlamsız saldırılanna, yumuşak doğasına karşın Özal'ın sert çıkışı belirlenmesi gibi iki büyük sorunu tartıştıklannı hatırlatarak, iki elbet doğruydu. "Yumuşak doğa" iç politikada belirli ölçüler tarafın tavırlannda değişiklik olde geçerli olabilirdi. Başbakan, madıgını belirtiyor. diyaloğun zaman içinde olumlu Dün sabah yayımlanan sol eğimeyveter vereceğini çaresiz yine limli Liberation Gazetesi ise "Atisöylüyordu. Ne var ki, içeride so na'daki zirvede sağıriar diyaloğu" nuç veren yumuşak davranışlar başlığı attı. Yazıda Turgut Özal'dışarıda istenilen hedeflere ulaş ın, Kıbrıs'la ilgili hiçbir taviz vermeden Atina'yı terk etmeyi başarmıyordu. Ortak bildirinin çıkmasını sağlayarak, "Atina'da bozgundan kurtulduğu" söylenen Başbakan Özal, önümüzdeki günlerde muhalefete bilgi verirse, hangi yargıları söyleyecek? Dış baskılarla asker çekmeye yanaşmasını bakalım nasıl açıklayacak?.. Kısacası Özal iki arada bir derede! dığı belirtilerek, Türkiye'den taviz almayı başaramayan Papandreu'nun seçim öncesi güç durumda kaldığı ifade ediliyor. (Baştara/ı I. Sayfada) Türkiye'nin 8 yıldan bu yana Ege sorumma değinmekten kaçındığı ve alanı tümüyle Yunan propagandasına bıraktığı görüşünü savunan Ecevit, "Atina göruşmelerinde hiçbir mesafe alınmamış olmasını >adırgamı>orum. Türkiye'nin sekiz >ıldır verdiği ödünlerden sonra divaloğun ilk aşamasında somut sonuçlar beklenemezdi" dedi. Ecevit, iki ülke arasında uzun bir aradan sonra diyaloğun yeniden başlamasının sevindirici bir olay olduğunu, ancak bu aşamadaki belirtilerın sırf diyalogla bir yere varılamayacağını gösterdiğini söyledi. Ecevit, "Eger Atina'da kapalı kapdar ardında Türkiye adına yeni odıinler verilmediyse bu şimdilik bizler için bir avunma nedeni olabilir. Fakat yeni ödünler verilmemesi yıllardır >itirdiguniz mesafeyi ve zamanı bize geri. kazandıramaz" şeklinde konuştu. Kcnuşmasında Türk kamuoyıınun bugüne kadar yeterince aydınlatılmadığını ve kendisinin bu yöndeki girişirnjerinin de engellendiğini iddia eden Ecevit, Türkiye'nin Ege ve Kıbns konulannda dünya kamuoyundaki yanllş izlenimleri kolayca silebilecek ve isteklerini belgelere dayanarak anlatabilecek bir durumda bulunduğunu belirtti. Ece\it, Ege ve Kıbns konulannda dünya kamuoyuna >önelik etkin bir kampanya başlatılması çağrısında bulundu. SHP Genel Başkam Inönü, Davos ile başlayan surecin kaygı gösterdikleri doğrultuda geliştiğini ve artık izlenemeyecek bir duzeye vardığıru bildirdi. İnönü, Davos'ta bir çerçeve üzerinde anlaşıldığını ve temel sorunlan siyasi komisyonun ele alması gerektiğini belirterek, Papandreu'nun Davos buluşmasından once soylediğı, "Türkiye ile konuşmaya başlamadan önce, Kıbrıs'tan askerlerini çekmelidir" görüşunü surdürduğunu belirtti. Inönu şöyle konuştu: Kıbns'tan asker çekUemez, Kıbns'taki Türk askerieri oraya savunma ve banş amacı ile gittiler. Oradaki soydaşlanmızın güvenliğini sağlamak için gittiler. Soydaşlanmızın can ve mal güvenliğini Kıbns Anayasası sağlayamadı. Kıbns Anayasası'nı o zamanki Kıbns Rum Yönelimi ayaklar altına aldı. Onun üzerine Türk askerieri gitti. Onun için 'şimdi Kıbns'tan askerlerinizi çekin' demek hiçbir şekilde Davos buluşmasırun, Davos çerçevesinin istediği şe> değil. Ama gene onu karşımıza çıkardılar." DYP Genel Sekreteri Gökberk Ergenekon da, dün düzenlediği basın toplantısında şu görüşlere yer verdi: "Yunan Basbakanı, Özal'ın o kadar övdügü diyaloğun tarifini yapmış. Diyalog sadece iki başbakan arasındadır, diyor. Gelecek iktidarlan bağlamaz, diyor. Son ziyaretin özeti işte budur. Davos'da olduğu gibi eğer başbakaa bu ziyareü zafer gibi göslerrreye kalluşırsa Türk kamuoyunu ikinci defa yanıltnuş olur. Çunku Da>os gibi bu ziyaretin neticesi de fos çıkmıştır." Ergenekor. aynca, Başbakan Özal'ın açıklamalarından Batı Trakya Türkleri konusunun Atina zirvesi gündemine ğinin anlaşıldıfırı be'ir Belçika Belçika'da ise, Fransızca yayımlanan Le Soir gazetesi, ÖzalPapandreu gömşmelerin\ konu alan yazısında, Davos'tan bu yana hiçbir kayda değer ilerleme olmadığı değerlendirmesini yapıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle