19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 HAZİRAN 1988 HABERLER CUMHURİYET/7 Ecevit, eski Yunan Başbakanı Karamanlis'le on yıl önceki buluşmayı anlattı 'Kıbrıs konusıınu avrı tuttuk' Genel SekreterSayın Şükrü ElekSayın Karamanlis Kıbrıs dağ'da bulunan bilgjler ve izlenimkonusuna Türkiye ile ler vardır. Sayın Elekdağ'ın bilgisine ve izlenimine ne ölçüde başYunanistan'ın karışmasını vurulduğunu bilmiyorum. Ama uygun bulmuyordu. Biz de benden hiçbir sey sorulmadı ve isuygun bulmuyorduk. Kıbrıs tenmedi. Oysa hükumetler değişbağımsız bir ülke olduğuna se de devlette sürekliük esastır. göre bu sorun iki toplum arasında yapılacak müzakereler Başkaları kanşmamah Karamanlis'le başlattığınız yoluyla bir çözüme ulaşabilir. lerin sessiz yürütülmesini istiyordu. O şekilde, polemiklerden ve istismardan uzak olarak, somut çözümlere zemin oluşturulabileceğini düşünüyordu. Onun için kamuoyu, alınan mesafeden habersiz kalmıştır. Hatta Montrö buluşmamızdan sonra diyaloğun kesildiğini sananlar vardır. Oysa, ben 1979 güzıinde görevden aynlıncaya kadar, Sayın Karamanlis'le haberleşmemiz ve her iki ülkenin dışişleri genel sekreterleri arasındaki görüşmeler düzenli bıçimde sünnüştür. Genel sekreterler arasında görüşmeler, ben görevi bıraktıktan sonra da, 12 Eylül 1980 askeri müdahalesine kadar sürmüştür. Ondan sonra, birden bire kesiltniştir. O diyalog surecinde bir hayli mesafe alındığını söylerken neyi kastediyorsnnuz? ECEVtT Yunanistan'la aramızdaki temel sorun Ege sorunudur. 1978 manında başlayan diyalog süresince, Ege sorunu, aramızda aynntılı biçimde tammlanmıştır. Yunanistan Türkiye'nin deniz ve hava haklanyla ilgili istemlerini daha iyi anlayabilmiştir; biz de Yunanistan'ın bu istemler karşısındaki kaygılarının nedenlerini daha iyi anlayabilmişizdir. Bu karşılıklı anlayış, bizi somut çözüm olanaklanna günden güne yaklaştırıyordu. 197879 yıllannda Karamanlis ile aranızda oluşan diyalog, herhalde Ege sonınunun çözümii >olunda bir birikim olnşturmaştur. Sizce o birikimden şimdi de yararlanılabilir mi? ECEVİT Elbette yararlanılabilir. Yararlanılması da gerekir. Ama hükümetin bu konuyu merak bile ettiğini sanmıyorum. Sizden bu konnda bügi islendi mi? ECEVİT Hayır. Oysa Sayın Karamanlis, diyaloğumuzun sessiz yürütülmesini istediği için, bu konuda yalnız bende ve o zamanki diyalog siirecinde Kıbns sorunu da ele alınmış mıydı? ECEVİT Hayır... Sayın Karamanlis, Kıbns konusuna Türkiye ile Yunanistan'ın doğrudan kanşmasını uygun bulmuyor. Biz de uygun bulmuyorduk. Kıbns bağımsiz bir Ulke olduğuna göre, bu sorun Kıbns'ta, iki toplum arasında yapılacak müzakereler yoluyla sağbklı bir çözüme ulaşabilir. Başkaları işin içine kanştıkça çözüm zorlaşır. Türkiye ile Yunanistan'ın Kıbns sorununa doğrudan kanşmaları ise başka devletlerin de karışmalanna yol açar. O halde şimdi, Davos buluşmasıyla başlayan yeni diyalog siirecinde de Kıbns sonınunun gündem dışı tutulmasını mı tavsiye edersinlz? ECEVtT Evet... Türkiye ile Yunanistan'dan o konuda beklenebilecek en yapıa davranış, Kıbns'taki Türk ve Rum toplumları arasında verimli bir müzakere süreci başlamasını destekleyip teşvik etmektir. Fakat şimdi Papandreu hiikümeti, Türkiye ile Yunanistan arasındaki diyaloğun sürmesini, Türkiye'nin Kıbns'tan asker çekmesine baglı gibi gösteriyor. Sizce Davos siirecinde ,ve bu sürecin önemli bir aşaması olarak Atina görüşmesinde, gündem nasıl duzenlenmelidir? ECEVİT Ortamı yumuşatıcı adımlar atılması elbette önemlıdir. Böyle adımlar, iki komşu ülke arasındaki çıkar birliğinin bilincine varılmasım kolaylaştınr. Ancak bu konulara önem verilmesi, Ege sorununun ertelenmesini, hele hasıraltı edilmesini mazur gostermez ve gerektirmez. Ege sorunu, mutlaka iki ülke arasındaki temel sorun olarak gündemin başında yer almalıdır. Çözüme hemen ulaşılamayabilir. Konu sekiz yıldır unutulduğuna göre, somut bir çözüme ulaşılması güçleşmiştir. Ama bu konuda zaman yıtirildikçe, çözüm büsbütün güçleşir. Kaldı ki iki ülke arasındaki sorunlara çözüm bulunmasını kolaylaştırmak için, uluslararası karauoyunu aydınlatıp oluşturmak da büyük önem taşımaktadır. Oysa Türkiye, tam sekiz yıldır, Ege'deki ulusal haklanm, hak istemlerini, akıl almaz bir biçimde, dünya kamuoyuna unutturmuştur. Dünya kamuoyu, sekiz yıldır, Türkiye'nin Ege'de ne istediğini, Türkiye'den değil, Yunanistan'dan dinlemektedir. O yüzden de çok yanlış izlenimler edinmektedir. Oysa Türkiye, Ege sorununu çok kolaylıkla dünyaya anlatabilir. Nasıl 1950'lerden beri yani deniz altındaki doğal kaynaklar önem kazandığından beri tüm kıyı devletleri, komşularıyla, deniz ve hava sorunlarına müzakere yoluyla çözüm anyor ve buluyorlar sa. Türkiye de Yunanistan'la aynı şeyi yapmak istemektedir. Sovyetler Birliği'yle karşıt güvenlik sistemlerinin içindeyiz. Ama Karadeniz'de, Sovyetler Birliği'yle aramızdaki kıta sahanlığı sorununu 1978'de müzakere yoluyla çözdük. Bunu, geçen yıl yine Karadeniz'de, ekonomik bölge konusunda, bu yıl da hava sahası konusunda TürkSovyet anlaşmaları izledi. Müttefîkimiz olmayan bir ülkeyle bile'bu gibi konulan müzakere yoluyla çözebildiğimize göre, müttefîkimiz olan Yunanistan'la da çözebilmemiz gerekir. tstense bunlar, dünyaya kolayca anlatılabilir. Başta Sovyetler Birligi olmak üzere, bazı dış çevreler, Afganis ANKARA'dan YALÇIN DOGAN "Biz sizinle Davos'ta bir sınır çizdik. Bu sınır saklı kalmak üzere, önümüzdeki bir yıl içinde aramızdaki sorunları çözmeden, bu görüşmeleri sOrdurelim. Bizim seçimlerimiz var önümüzdeki yıl; seçimlere kadar böyle gitsin, seçimden sonra, ben de sizin gibi yeniden iktidara geleyim, aramızdaki temel sorunları o zaman görüşmeye otururuz". Bugün başlayacak Atina seferinde Başbakan Turgut özal'a Yunanismtan Başbakanı Papandreu tarafından verilmesi beklenen en önemli mesaj bu olsa gerek. Çok büyük bir olasılıkla, üç gün sürecek görüşmelerin sonucunda varılacak nokta, yukandaki sözlerie özetlenecek. Papandreu kendi seçimlerinin sonucuna dek Özal'dan "süre isteyecek". Özal da bu süreyi Papandreu'ya tanıyacak. 36 yıl sonra bir Türk başbakanı bugün Atina'yı ziyaret ediyor. En son 1952 yılında Adnan Menderes'in ziyaretine, dönemin Başbakanı Konstantin Karamanlis 1959 yılında karşılık veriyor. Ondan sonra bir daha da Türk ve Yunan başbakanlarına iki ülkenin başkenti sankı "yasak kent" ilan ediliyor. Bugünkü ziyaretin önemi, Davos'ta başlayan sürecin devamına bir katkı nıteliğini taşryor. Yoksa tarafların bu görüşmelerden herhangi soPapandreu bir mut bir beklentileri yok. yandan Nasıl olsun ki?.. Gerek Dışişteri Baka Türkiye'ye nı Mesut Ytlmaz'ın ma uluslararası yıs sonunda Atina'da alanda her türlü toplanan "siyasi komi engeli te"de gerekse Yılmaz1 çıkartıyor, öte dan önce Dışişleri Ba yandan da "iç kanlığı Müsteşan Nüz politikadaki het Kandemir'in Atina1 sıkışıklıklar daki temaslarında ortaya yalın bir gerçek çıkı nedeniyle ben yor: "Temel sorunları böyle görüşmeyelim". Temel davranıyorum; sorunlardan kasıt, Ege beni anlayışla Denizi'nde, karasuları karşılayın. Hele nın 6 milden 12 mile çı bir seçimleri kartılması, adaların sı kazanayım, her lahlardan anndırılması, şeyi sonra kıta sahanlığı, FIR hat oturur tı, Batı Trakya gibi konular... Ancak Yunanlılara görüşürüz; göre, bu sorunlar "Yu temel sorunları nanistan'ın egemenlik da o zaman ele haklanyla ilgili bulun alınz" diyor. duğu için Türkiye ile tartışılamaz" Yunanistan böyle bir mantikla ortaya çıkınca diyalog kesiliyor. Hatta mayıs sonunda Mesut Yılmaz bir ara sözü "Madem bu sorunlan goruşemeyeceglz, o zaman siyasi koMİtenin yapacağı herhangi bir görev yok" demeye getiriyor. Bir anlamda, "bu işi burada noktalayalım da boşuna yorulmayalım" çizgisini çekiyor. Yunanlılar telaşlanıyor. "Temel sorun" olarak Kıbns'tan Türkiye'nin asker çekme zorunluluğunu gösteriyor. Kıbns denılince, Mesut Yılmaz "Konuyu iki başbakan görüşsün" diyerek tartişmalan bağlıyor. Ve bugune geliniyor Arada bir başka önemli dönemeç yaşanıyor. %f AHMET TAN ANKARA Kıbrıs'a asker çıkaran lcişi olarak eski Başbakan BiUent Ecevit, Kıbrıs 'tan asker çekme konusunda çok tedirgin. Özal, Atina buluşmasında Kıbns'tan asker çekme gibi bir ödün verebiür mi? Verirse ne olur? Ecevit, Bitlis sigarasından derin bir nefes ahyor: "Bu bir ulusal sonındur. Böyle bir karar, başka bir ülkede değil, zamanı geldiğinde Türkiye'de alıOIT. Türk Başbakanı'nın kendi başına, Atina'da bu tür bir ödttn vermenin ağır sorumluluğu allına giımeyi göze alabıleceğini düşünmek bile istemiyonım. Zaten Türkiye 1980"den bu yana, Yunanistan'a ödün ttstttne Odün vermiştir. Daha fazla ödün verilmesi buyük sakıncaJar doğururT' On yıl öıtce dönemin Yunaaistan Başbakanı Karamanlis ile lsviçre'de Montro'de göriişmüştünüz. Sayın Özal da tsviçre'de Davos'ta benzer bir diyalog başlattı. Başbakanlar duzeyindeki bu ilişkiyi nasıl degerlendiriyorsunuz? ECEVtT Sorunlara müzakare yoluyla çözüm bulunabilmesi için ve iyi ilişkiler için diyalog kesin koşuldur. Onun için, elbette olumlu karşılıyonım. Daha önce jen de 1978 martında, o zamanki Yunanistan Başbakanı Sayın Karamanlis'le bir diyalog baslatmıştım. BM askeri giicii güvence sağlayamıyordu ECEVtT Kuzey Kıbns'ta Türk askeri varlığının sürmesi, Kıbrıs Türklerinin güvenliği ve özgürlüğü açısından kesin koşuldur. 1974 Banş Harekâtı'ndan önce Kıbns Türkleri ağır basküarla, sürekli saldınlarla, hatta soykırım tehditleriyle karşı karşıya idiler. Adada Birleşmiş Milletler askeri gücünün varlığı Türklere hiçbir güvence sağlayamıyordu. Şimdi her iki toplumu da tatrm'n edici bir çözüme ulaşılmadan adadaki Turk askerleri çekilirse, Kıbns Türkleri yine ayru tehlikelerle karşı karşıya kalırlar. Karşüıklı anlayış 1978'de Montro'de başlattıgınız diyalogdan rautlu muydunuz? ECEVİT Evet.. Gerçi birçok kimse, Montrö buluşmamızdan sonra herhangi bir ilerleme olmadığını saıur. Oysa bence, bir buçuk yıl içinde bir hayli mesafe aünmıştı. Ancak Sayın Karamanlis, belirlı bir noktaya kadar görüşme TürkYunan. İlişkileri jg STELYO BERBERAKİS lan'la bir paralellik kurma egiliminde gorunuyorlar. Nasıl Sovyetler Biriigi, Afganistan'dan askerini çekiyorsa, Tıirkiye de Kıbns'tan askerini çekmelidir havasındalar. Bu konuda ne düşunüyorsunuz? ECEVİT Afganistan sorunuyla Kîbrıs sorunu arasında hiçbir benzerlik yoktur. Sovyetler Bıtliği Afganistan'a, bu ülkeyi işgal için ve bu ülkelere kendi rejimini zorla uygulatmak için oraya asker göndermiştir. Türkiye ise tam tersine, Yunanistan'ın adayı işgal etmesini ve kendi (opraklarına katmasını, o arada Kıbrıs Turklerinin yok edilmesini önlemek için Kıbns'a asker göndermiştir. Sovyet askeri için Afgan halkının bir çağrısı yoktu. Oysa Türk askerinin kendilerini kurtarması, tüm Kıbrıs Türklerinin ortak isteği idi. Üstelik Sovyetler Birliği, devletlerarası hukuk kurallannı çiğneyerek Afganistan'ı işgal etmiştir. Türkiye ise, uluslararası anlaşmalara dayanan garantörlük görevini yerine getirmek üzere Kıbns'a asker çıkarmıştır. Kıbns'taki Türk askeri varlığını "işgal" gibi göstermek de çok yanlıştır. Türkiye'de askeri rejim varken bile, Kuzey Kıbns'ta Türkler, eksiksiz bir demokratik rejim içinde yaşıyorlardı. Bir işgal kuv vetinin, işgal ettiği ülkede, kendi ulkesindekinden daha ileri bir demokrasiye, daha geniş özgürlüğegöz yumması düşünülemezdi. Türkiye, şu sırada Avrupa Topluluğu'nda lam üyelik kapısını zorluyor. Yunanistan'la diyalog sizce bunu kolaylaştınr mı zorlaştınr mı? ECEVtT Zorlaştırmaması gerekirdi, ama Türk hükümetinin başlangıçta yaptığı bir hata yüzünden zorlaştırıyor. Şöyle ki Türkiye, Avrupa Topluluğu'nun kapısının anahtarını adeta Yunanistan'a teslim etmiştir. Sayın Başbakan, Davos toplantısıyla Avrupa Topluluğu'nagiriş olanağımız arasında talihsiz bir bağlantı kurmuştur. "Yunanistan'la sorunlanmızı çözüyoruz, bu durumda Avrupa Topluluğu'na girmemiz de kolaytaştı" gibi bir izlenim vermiştir. Oysa Türkiye, Avrupa Topluluğu için Yunanistan'dan çok daha önemli bir ülkedir'. Ama Türkiye, bu konuda çok istekli göründükçe, hele TürkYunan ilişkileriyle Avrupa Topluluğu konusu arasında bağlantı kurdukça, Yunanistan da birçok Batı Avrupa ülkeleri de bunu istısmar ederler; Türkiye'den ödün üstüne ödün koparmaya çalışırlar. Nitekim öyle oluyor. "Sen Şarkılannı Söyle Hristo..." Türkiye'nin Avrupa fopluluğu ile ilişkilerine Yunanistan tarafından atılan çengel... "Kıbns sorunu TürkiyeAvrupa Topluluğu ilişkilerinin tümünü etkiliyor" cümlesini tüm AT ülkelerine kabul ettiren Papandreu, aynı anda Başbakan Özal'a haber gönderiyor ve "Ben bunu böyle yapmak zorundayım, sakın alınmayın" diyor. Papandreu bir yandan Türkiye'ye uluslararası alanda her türlü engeli çıkartıyor, öte yandan da "İç politikadaki sıkışıklıklar nedeniyle ben böyle davranıyorum, beni anlayışla karşılayın; hele bir seçimleri kazanayım, her şeyi sonra oturur görüşürüz; temel sorunlan da o zaman 'ele alınz" diyor. Ankara'daki havaya bakılırsa, Başbakan Özal, en azından şimdilik Papandreu'ya bu şansı tanımak eğilıminde. Davos'ta başlayan diyalog sürecinin görüntüde devamını kurtarmak ve gelecek hazirana dek, yani Yunan seçimlerine dek, bu işi çok fazla hararetlendirmeden götümnek... Zaman zaman siyasi ve ekonomik komite toplantılarını sürdürmek... Belki Papandreu'yu Ankara'ya davet ederek arada Papandreu'nun Türkiye'yi görmesine fırsat tanımak... Ve benzeri girişimler. Ama öze ilişkin herhangi bir gelişme, temel sorunlarda herhangi bir çözüm beklenmeden... Başlangıçta Papandreu bugünkü ziyaretinde Başbakan Özal'dan "bir önemil adım atmastm" bekliyor. Gönderilen çeşitlı mesajlarda "Eh, iste artık eli boş geimesin Atina'ya" anlamında sözler bunlar. "Eli boş geimesin" denildiği anda, akla ilk gelen "Kıbns'tan asker çekmek" Ne var ki, Yunanistan'ın bu beklentisinin gerçekçi olmadığı kısa sürede Ankara1 da anlaşılıyor. Bu sabah saat 11.00'de Başbakan ve beraberindekı heyetle birlikte Atina'da olacağız. iki başbakan bol bol Kıbrıs ve bol bol TürkiyeAvrupa Topluluğu ilışkilerini, bu ilişkilere Yunanistan engelinı ele alacak. Görüşmeler Kıbrıs ve AT üzerinde yoğunlaşırken, "görüşmelerden somut bir sonuç elde edildi" havasını egemen kılmak üzere, iki başbakanın bırkaç anlaşma imzalaması da beklenebilir Örneğin temelleri mayıs sonunda Ankara'da atılan, ancak o zaman herhangi bir sonuç alınamayan TürkiyeYunanıstan Karma Ekonomik Komısyonu'nun oluşumunu sağlayan anlaşma imzalanabilir. Buna ek olarak örneğin, okul kitaplarından Türk ve Yunan düşmanlığını körükleyen bölümlerın çıkartılmasını öngören bir anlaşma daha yapılabilir. Karşılıkh "jest" olsun, karşılıkh "biz bir seyler yapryoruz" demek için... Sabah erken saatlerde Ege'nin bu yakasında... Bir saat sonra Ege'nin öte yakasında... Seslenmek geliyor insanın içinden: "Sen şarkılannı söyle Hristo"... Kapetanios'ların, yani Yunan partizanlarının Alman işgali ve ondan sonra da iç savaş sırasında bırbirlerine söyledikleri bir şarkı bu... "Sen şarkılannı söyle Hristo, biz vuruşmaya gidiyoruz". Ege'nin bu yakasından sesleniyoruz, büyük b;r farkla... "Sen şarkılannı söyle Hristo, biz konuşmaya geliyoruz"... 67 Eylül olaylan Yunan basınında bomba etkisi yaptı TatbikaÜar ertelenmeyecek Ğzal'ın Yunanistan ziyaretine rastlayan tatbikatlarla ilgili açıklamada bulunan Genelkurmay Başkanlığı "ertelemenin ve icra edilecek bölgelerde değişikliğin söz konusu olmadığını" bildirdi. EVREN DEĞER ANKARA Türk Silahlı Kuvvetleri bu ay içinde Trakya ve Ege'de 3 ayn askeri tatbikat gerçekleştirecek. Zamanlama açısından Başbakan Turgut Özal'ın Yunanistan'ın başkenti Atina'yı ziyareti dönemine denk gelen tatbikatlar konusunda Genelkurmay Başkanlığı, "Tatbikatlann ertelenmesinin ve icra edileceği bölgelerde bir değişikliğin söz konusu olmadığı" şeklinde bir açıklama yaptı. Başbakan Özal'ın Atina'yı ziyaret edeceği döneme denk gelen tatbikatlann "ertelenip ertelenmeyeceği" ya da bu tatbikatlann "icra edileceği bölgelerde bir değişikliğin olup olmayacağı" yolundaki sorumuza ilişkin Genelkurmay Başkanlığı Basın ve Halkla tlişkiler Şube Mudürü Yarbay Dogu Silahçıoğlu, sözlü olarak şu acıklamayı yaptı: "Genelde tatbikatlann ertelenmesi söz konusu değildir ve icra ediieceği bölgelerde de bir dcğişiklik yoktur. Zaman zaman bazı tatbikatlar hava koşullan, faaliyet programlarında meydana gelen değişıklikler, tatil ve benzeri nedenlerle önceye alınmakta ya da geç başlatılabilmektedir." TSK'nın 1988 ydı planlı tatbikatları arasında yer alan tlk Hedef/88 tatbikau Trakya, Batı Anadolu, Ege ve Doğu Akdeniz'de, Deniz Kurdu2/88 tatbikatı da Ege, Marmara, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde icra edilecek. Tbakya ve Ege'de 'Türkler şapkayı bıraksin yeniden fesgiysin? İstanbul Rum Patrikhanesi'ne yapılan ani baskıları kınayan Yunan gazeteleri bu arada Ingiliz hükümetini de suçluyor, 'böl ve yönet 'in harekete geçirildiğinden söz ediyordu. "Karamanlis iyi niyet var dedi. Karamanlis • Menderes görüştü, çok olumlu neüceler alındı. Kızıl Rus tehdidi TürkYunan ittifakını zorunln kılıyor" gibi ifadelere yer verdi. 7 Mayıs 1959'da Karamanlis, Dışişleri Bakanı Evangelos Averof ile Ankara'yı ziyaret edecekti. Karamanlis ve heyeti Ankara'ya uçak ile gitmişti... Yunan gazeteleri, "Karamanlis Ankara'da coşkuyla karşılandı. Ankara yine TürkYunan bayraklannın renkleriyle donabldı" haberini veriyordu. Akropolis Gazetesi, "Karamanlis: Türkiye ile Yunanistan arasında aynlacak hiçbir sey yoktur..." "Menderes: İki ülkeyi birleştiren yolda ileriiyoruz..." başliğım manşet üzerinden veriyordu. Bu arada, "Dostluk, tarihi bir zonınluİDktur" denilirken, "Karamanlis'in otosu çiçek yagmuruna lutuldu" başlıkları görülüyordu. Görüşmeler sona erdikten sonra, Karamanlis'in şu sözleri Yunan gazetelerinin ön sayfalarından verildi: "Türkiye ile Yunanistan'ı birbirine döşüren, TürkYunan dostluğunu zehirleyen Kıbns meselesi memnun edici bir çözüm yolundadır. Türkiye ile Yunanistan arasındaki diger sorunlar önemsiz olup, çözümleri çok basiltir." Bu görüşmelerde Dışişleri Bakanları Fatin Rüşlii Zorlu ile Evangelos Averof, 'iki ülke arasında başlayan kaçakçılığın önlenmesi için' bir anlaşma imzaladılar... Başbakanlar ise Avnıpa Topluluğu'na hazırlık için işbirliği görüşmeleri yaptılar. Yunan gazeteleri iki başbakanın bir ara yüz metre kadar 'baş başa' Ankara sokaklannda yürüdüklerini ve halkın coşkulu tezahüratlanyla karşılandığım yazıyordu. Ankara'daki yaşlılar, "1930'da VenizelosAtatürk göriişmelerinde bile bu coşku yoktu" diyordu. Ankara Palas'ta Karamanlis'' O U Y U f i 67 Eyiul'de Istanbui'da çıkan olaylar guçJükJe öntenebildi. (Fotoğraf: Cumhuriyet/Arşiv) in onuruna verilen davette Dr Fazıl Knçük, Yunan gazetecilerine şöyle diyecekti: "Anlaşma sağlanmıştır. Her şey gecti. Makarios ile dost olduk. Umanm yakında birlikte Atina'yı ziyaret ederiz" dediği belirtildi Yunan basınında. 24 Eylül 1960'ta Atina'da düzenlenen Balkan Oyunlan'na Türk atletleri katıldı. 800 metre koşuda Türk atleti Sirey, Balkan Oyunlan'nda birinci oldu. Ancak Dr. Fazıl Küçük'ün umudugerçekleşemeyecekti... 16 Ocak 1964 tarihli Yunan gazeteleri, "Kıbnslı Türkler LJmasol'u ele geçirmek istedi... Çarpışma sonacu 40 kişi öldü" haberıni büyük puntolarla verdi. Makarios bu ilk ciddi çarpışmadan sonra şu demeci verdi: "Kıbnslı Türkler, Kıbns'ın ikiye bölünmesini istemeye başladı. Ayn bir devlet kunnak için olay yaratarak, Türkiye'nin müdahale etmesini amaclıyorlar..." göndermeye karar verdi. Olaylar yatışmıştı. 1 Haziran 1965'tedeNATO'nun tavsiyesi üzerine Türkiye ile Yunanistan ikili görüşmelere başladı. Görüşmeler elçilik düzeyinde oldu. Ancak sonuç alınamadı. 1966 yılında karşılıkh protestolar ve NATO'ya şikâyetler başladı. 21 Nisan 1967'de Yunaristan'a Albaylar Cuntası geldi. Ekün 1968'de Türk ve Yunan Başbakanlan Demirel ile Kolyas, Türk ve Yunan topraklarında yapılan son göruşmeyi gerçekleştirdi. Yunanistan'ın sınır bölgesi Aleksandrupolis'deki (Dedeağaç) 13 saat süren görüşmeler sonuç vermedi... 15 Temmuz 1974'te Albaylar Cuntası, Cumhurbaşkanı Makarios'u devirdi... Kıbnslı Türklerle Rumlar yeniden cephe aldı. 20 Temmuz 1974'te Türkiye, Zürih Antlaşması'mn verdiği garantörlük hakkını kullanarak adaya müdahale etti. 20 Ağustos 1974'te de Yunanistan'daki cunta düştü. Demokrasi geldi. Karamanlis, Paris'ten Atina'ya döndü. Eylül 1974'te iki ülkenin Dışişleri Bakanları Günes ile Mavros, Cenevre'de görüşmelere başladı. 1975'te Türk Yunan Başbakanları Karamanlis ve Demirel, Bruksel'de görüştü. Onaya Ege sorrnu çıktı. Yunanistan Lahey Adalet Divam'na gidilmesini önerdi. Demirel ilk önce kabul etti. Ankara'ya döndüğünde ise ret yanıtı verdi. 1976 eylülünde tsviçre'nin Bern kentinde büyukelçiler düzeyinde Suat Bilge ve Yeorgios Cunis arasında Bern Protokolü imzalandı. Bu, Ege'nin ihtilaflı sularında faaliyet gösterilmemesini öngörüyordu. 1978'de Karamanlis ile Başbakan Biilent Ecevit, Montreux'da son zirve göruşmesini yaptılar. 'Bu maddeler ATTyv girmemizi engeUer' 141142 tartışması Diplomatik gaf Bazı diplomatik gözlemciler, Başbakan özal'ın Atina ziyareti döneminde Trakya ve Ege'de gerçekleştirilecek olan askeri tatbikatları "diplomatik bir gaF' olarak nıtelerken, askeri çevreler Türk ve Yunan Dışişleri bakanlarının imzaladıklan askeri mutabakat muhtırası çerçevesinde, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bu yıl için 7 temmuz tarihine kadar tatbikat yapmasının bir sakınca tasımadığını ifade ettiler. Haber Merkezl Hukukçular, Türk Ceza Yasast'nin 141 ve 142. maddeleriyle ılgiü görüslerini açıklaraaya devam ediyorlar. K«ZUB YIIBMZ (Sakarya Barosa Başkanı): "Biz salt meslek grubundayız. Şu anda birşey söyleyemiyoruz. Siyasi baskılar olduğundan dolayı birşey söyleyemiyoruz. Fikir suçu ortadan kalkmalıdır. Öte yandan 161,162 ve 163 d* oıtadan kalkmalıdır." Şeagtta Erdiegaa (İçel Baro Başkanı): "Ceza yasamızda bulunan 141142. maddeler, Avrupa'daki ülkelerin tümünde kaldırılnuştır. Bu maddeler sadece TCY'de bulunmaktadır. Demokrasinin yerleşmeye başladığı ve Avrupa Topluluğu'na girrae hazırlığı yapan ülkemizde, bu maddelerin zaman kaybedilmeden kaldırüması gerekir. Aksi takdirde Avrupa Topluluğu'na girme uğraşımızda bu maddeler, önümüzde büyük engd teşkil edecektir. laulMif. * * • § ! • (Eski Adalet Baka•ı): "Jnanç ve kanaatlar, bastıyla, şiddetle, cezayla değişttritemez. tnsanlann kafaiannı aydınlatrnak gerekir. tnsaa düşüncesine yapüan müdahaleler ve baskılar, insan hak ve özgürlükleriyle bağdaşmaz. Madem ki demokrasi vardır, herkes fikırierini ve kanaatlerini açıklamak hfirriyetinden yararlanmahdır. 21. asıra girdiğimiz şu günlerde kişiler, 'sunu söylesejn suç olur mu?' diye baskı altında olmamalıdır. Hangi siyasi düşünce ya da fraksiyon olursa olsun, duşüncelerinden dolayı cezalandınlrttamalıdır." Keanl KaaBknaMfla (A*«kat): "tnsanlann düsüncderi etrafında örgütlenmderi, dusünce özgürlüğünün temel ilkesidir. Dcmokratik hukuk devletı dendiğiride, herkesin dtlşuncesini soyleme ve düşüncesi etrafında örgütlenmesi anlaşıhr. Eger bir ülkede herkes düsüncesini sövJeyerniyorsa, duşüncesi etrafında örgütlenemiyorsa, hukuk devleti yoktur. Duşuoce, terörü ve , jktdeti içen&iyomsaygındtr I'. ATİNA 29 Haziran 1955'te Yunan basını Kıbns meselesinin Türk Yunan Yugoslav paktını etkilediğini yazdılar. Yugoslavya'nın, Kıbns'ın Yunanistan'la Enosis olmasından yana olduğu duyuruluyordu. Ancak Türkiye'nin lngiliz desteğiyle buna "karşı çıkmaya başladığından" söz ediliyordu. lngiliz Koloniler Bakanı Lenox Broyd Kıbns ve Atina'yı ziyaret ediyor 9 Temmuz 1955'te. Bu arada Rum direnişci Dimitris Karaolis, Ingilizler tarafından idam ediliyor. Bu idam, Yunanistan'daki göstericilerin polisle çatışmasına yol açıyordu. 14 Temmuz 1955'te Yunanistan, TürkYunanlngiliz görüşmeleri sonuç vermezse Enosis için BM'ye başvurulacağım açıkbyor, tngiltere karşı çıkıyordu. Yunanistan 25 temmuzda BM'ye başvurdu. Aynı anda Türkiye'de "Hürriyet" ve "Dünya" gazetelerinin Kıbns için kampanya açtıklan, Yunan gazetelerinde duyurulacaktı. Yunan gazeteleri, İstanbul Rum Patrikhanesi'ne yapılan ani baskılan yadırgıyordu. Marmara incelemede Vzmanlar, Marmara Denizi'nde kırmızı lekelerin oluşmasına yol açan tek hücreli canlılann zehirli nitelikte olmadıklarını belirtiyorlar. Ancak bu canlılar deniz dibindeki hayatı tehdit ediyorlar. KEMAL KUÇÜK Marmara Denizi kıyılannda son bir aydır önemli ölçüde artış gösteren kırmıa kütleler, "RedTide" ve bunların çoğalmasına neden olan koşullann araştırılması için tstanbul Universitesi Su Ürünleri Yüksek Okulu bir yıllık araştırma programı hazırlıyor. Denize girmekten çekinen yurttaşlann uyanlanndan sonra tstanbul tl Sağlık Müdürlüğü, Su Ürünleri Yüksek Okulu'ndan Marmara üzerinde helikeptorle dolaşılarak kırmızı kütlelerin yerlerinin tespit edilmesini istedi. Ancak okul müdüni Prof. Dr. tsmel Baran, bu konuda son yıllarda hiçbir araştırma yapılmadığını ve çok çeşitli şartlara bağlı olarak oluşan kırmızı kütlelerin yerlerinin helikopterle tespit edilmesinin hiçbir bilimsel sonuç vermeyeceği ve bu konuda asgari bir yıllık bir araştırma yapılması gerektiği görüşündeydi. Baran, önlemlerin bu araştırmaya göre belirlenebileceğini Sağlık Müdürluğü'ne bildirdi. Sağlık Müdürluğü'nün olumlu göruşü üzerine araştınna önerisi hazırlandı ve yazıh olarak Sağlık Müdürlüğü'ne verildi. İstanbul Universitesi Hidrobiyoloji Enstitüsü'nün lağvedilmesinden sonra kurulan ve bu konuda her türlu araştırmayı yapabilecek elemana sahip olan Su Ürünleri Yüksek Okulu'nun Müdürü Prof. Dr. Ismet Baran, Marmara sulannda sürekli görülen, ancak son zamanlarda mevsimin de etkisi ile çoğalma gösteren kırmızı kütleler için konunun uzmanı olmayan değişik çevrelerin verdikleri demeçlerin yanlış anlamalara neden olduğunu belirterek şunları söyledi: 'RedTide olayı, iklim dcgişikligine, su sıcaldığındaki değişmeye, değişik maddelerin suyu kirletmesine bağlı çok çeşitli faktorlerin bir araya gelmesi ile oluşan bir dunıradur. Bunun, sadece günü kurtarmak için basit bir mikroskop incelemesi sonunda türünü anlamanın ileriye faydası yoktur.' Marmara sahillerinde görulen ve "Noctiluca Miliaris" adlı plankterin zehirli cins olmadığını belirten uzmanlar, zehirli olması durumunda bunlarla beslenen balıklann ölümüne yol açtığını ya da midye, isüridye gibi deniz ürünlerini etkilemediği hallerde de bunlan yiyen insanlarda zehirlenmeye yol açtığını belirtiyorlar. Ancak zehirli olmasalar da plankterler denizdeki yaşamı olumsuz etkileyebiliyor. Aşırı çoğalan plankterler, bir süre sonra suda canlılıklannı yitiriyor. Sudaki oksijeni önemli olçude azaltarak dibe çöken cansız kütle, kabuklu dip canlılarını da oksijensiz bırakarak ölümlerine yol açıyor. Bu da dip canülan Ue beslenen birçok dip balığının göç etmesine yol açıyor. Suda artan azotnitrat yani fosfor ve karbonhidrat, plankterlerin üremesi için en uygun ortam. Bu maddeler en fazla insan dışkısında bulunuyor. Bu yüzden Marmara ve İstanbul kıyüarı bu tek hücrelerin çoğalması için müsait bir ortam yaratabiliyor. Ayrıca, Marmara ve İstanbul kıyılanndaki sanayi tesislerinin her gün denize boşalttıkları tonlarca kimyasal atık, asitler ve diğer "oksijen düşürücü" maddeler, deniz suyunda belli bir kesimi oksijensiz duruma geürerek su tabakaian arasındaki sirkülasyonu yok ediyor. Böylece durgunlaşan su özellikle fosfor ve ve karbonhidratı seven plankterler için bulunmaz bir çoğalma ortamı yaratıyor. Karbonhidrat ve fosfor yüklü insan dışkısı Marmara'yı en çok kirleten evsel atıklann içinde yer alıyor. Bir insanın günde 130 gram dışkı attığını belirten uzmanlar, 1 gram dışkıda 130 milyar bakteri bulunduğunu belirterek, "Denizin tuzluluk oranına göre bu bakterilerin büyük çoğunluğu ölüyor. Geri kalanı ise mantar ve çeşitli hastalıklara yol açma tehlikesini sürdürüyor. Marmara'daki binde 20 civannda bulunan tuzluluk oranı bakterileri oldürmede daha tuzlu denizlere göre şanssız sayılıyor" diyorlar. Uzmanlara göre Marmara'da en temiz kıyılar Marmara Adası'nın çevresinde bulunuyor. Bunun nedeni, Karadeniz'den gelen Ust akıntının adanın çevresini dolanarak hızla Ege'ye doğru ilerlemesi. 'Kırmızı lekeler* için araştırma programı •Ya taksim, ya öltim* Aynı tarihli Vradini Gazetesi, "Kıbns'taki katliam son derece ciddi bir olay... Türkler sorumluluğu Rumlara yuklüyor. Denktaş ve adamlan adadaki Kıbnslı Türkleri de katletmeye, vahşice öldünneye başladı" haberini yazdı... Aynı gazete, "Türkler Kıbns'ın yüzde 40'ını, Girne'nin tümiinü ve Lefkoşa'nın yansım talep ettiklerini söylediler" haberini önsayfalardan yayımladı. Ocak 1964'te TürkYunan savaşı tehlikesi belirdi. "Türkiye Kıbns'ta askeri operasyon yaparsa Yunanistan devreye girecek" başlıkları görülmeye başlamıştı. Erenköy bombalanmıştı. Bu arada Türkiye'de Kıbrıs için "Ya taksim ya ölüm" Yunanistan'da "Ya özgürlük ya ölüm" sloganlan atılıyor, öğrenciler Atina caddelerinde polisle çatışıyordu. 5 Mart 1964'te Birleşmiş Milletler Kıbns'a güvenlik ordusu" Kıbrıs Cumhuriyeti ilan ediliyor 1955'te 67 Eylul olaylan patlak verecek, Yunan gazeteleri olaylan "dehşet verici" olarak görürken "Türkler şapkayı bıraksın yeniden fes giysin..." şeklinde başlıklar kullanacaktı. Yunan basını tngiliz hükümetini suçlamayı sürdürüyor, 'böl ve yönet' yönteminin harekete geçirildiğinden söz ediyordu. Şubat 1959'da Kıbns için Zürih'te Türk Yunan lngiliz görüşmeleri başladı, Londra'da sona erdi. Kıbns Cumhuriyeti 1960 yüında ilan edilecekti. Yunan gazeteleri Karamanlis ile Menderes'in başarısından söz ediyordu. Akropolis bu görüşmeler için: BlTTt
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle