28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 HAZİRAN 1988 HABERLER CUMHURİYET/9 Dişinizi sıkın,GAP bitecek MEHMET YAPICI HÜSEYİN DENİZ CEYLANPINAR Cumhur başkanı Kenan Evren, GAP gezisinin üçuncü gününde toprak reformunda pilot bölge seçilen Ceylanpınar'da kendisinden toprak ve tapu isteyen yurttaşlara, GAP'ın yakında biteceğini belirterek, "tnşallah 199192 senelerinde arük bu iş sooa ermiş olacak. O zamana kadar biraz daha dişinizi sıkacaksınız" dedi. Evren, Ceylanpınar'da halka hitap ederken de hızlı nufus artışının durdurulmaması halinde, sağlıklı büyümenin olamayacağını belirterek, "Eğer biz bir an evvel kalkınmak ve refah seviyesine ulaşmak istiyorsak. nüfus artışımızı normale diişiinnemiz lazımdır" diye konuştu. Kenan Evren, Ataturk Barajı'ndan helikopterle geldeği Ceylanpınar'da kaymakamlık onünde toplanan yurttaşlann coşkun sevgi gösterileriyle karşılandı. "Sayın Cumhurbaşkanımız hoşgeldiniz" yazılı büyuk bez pankartın yanında kartonlara düzgün olmayan biçimde yazılmış, "Diktiğimiz ağaç meyve verdi. Halen tapu alamadık", "Tariamıza tapu istiyonız", "Mülteci kardeşlere gösterilen ilgi biraz da bize eösterilsin" turunden pankartlar dikkati çekti. Evren, burada toplanan kalabalığa hitaben yaptığı konuşmada, Güneydoğu Anadolu Bolgesi'nde 8'den 24'e kadar çocuk sahibi ailelerin olduğunu, gelişmiş ülkeler. de nüfusun çok az arttığını, hatta durma noktasına geldiğini, bizde ise yüzde 6 olan nufus artış hızının gelişmeyi engellediğini belirterek, "Eğer kalkınmamızı bir an evvel gerçekleştirmek istiyorsak, Evren'den Ceylanpınar'da toprak ve tapu isteyen vatandaşlara: GUNLEREV KOPUGU AHMET T4IN İZLENİMLER Tünel işçilerinin Spartaküs'ü CELAL BAŞLANGIÇ ŞANLIURFA Günümüz Türkiyesi'nde tünel işçilerinin belki de Spartaküs'üydü. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, "Nasılstmz?" diye sormuş, o da hiç kimsenin ummadığı anda, "Iyiyiz, ama üç aydır maaş alamıyonız" yanıtını vermişti. Tünelin kazılabilen en uç noktasında sanki yağmur yağıyordu. Zeminde biriken sular yer yer dizboyunu geçmişti. Evren, 2 kilometrelik yaklaşım tünelinden girmiş, 26 kilometre boyundaki tünelin tam ortasında ayağına lastik çizme, üzerine de yağmurluk giyerek tünelin kazılabilen son noktasına varmıştı. Altı da üstü de suydu tunelde kazı yapılan bölumlerin. lşık yüüne çıkmadan saatlerce tunelde •calan işçilerin ne denli olumsuz koşullarda çalıştıklannı görmüştü Evren. Onun için "Nasılsınız?" sorusuna verilen, "jjç aydır maaş alamıyonız" yanıtına ilk tepkisi de "Olmaz böyle şey" biçimindeydi. Bu söz üzerine çevresini saran yüzlerce işçi soluklannı tutmuş Evren'in ne yapacağını merakla bekliyordu. Aynı işçi Evren'e hiçbir sosyal yaşantılanrun olmadığını, cumartesi pazar günleri çalıştıklan halde fazla mesai almadıklarını anlatıyordu. Bunun üzerine Evren, işçilerin yasadığı yerleri görmek istedi. Tünel yapımını üstlenen Akpınar firması yöneticilerinin alnında terler birikmişti. Evren kararlı bir şekilde sosyal tesislerin bulunduğu yere yöneldi. Mutfak, yemckhane, "televizyon odası", banyolar ve yatakhane art arda sıralanıyordu. Evren beraberindeki bakanlar Giray ve Kalemli ile firma yetkilileri önde, korumalar ortada, işçiler de en arkada hep beraber yürunüyordu. Önce mutfağa girdi Evren. Işçilerden büyük bir alkış koptu. Mutfaktan çikışında bir daha alkışladı işçiler. Evren yernekhaneye girerken ortalık alkıştan yıkılıyordu; çıkarken de... Bir zemberek boşalmış gibiydi. Evren, "televizyon odası"na giriyor, işçilerin alkışları arasında çıkıp banyo ve yatakhanelere yönelince alkışlar ikiye katlanıyordu. Ancak gizli yerlerde gördükleri hiç de iç açıcı değildi Evren'in. Mutfaktaki bir leğen dolusu etin üzerinde kediler dolaşıyor, yemekhanede de sinekler düğün yapıyordu. Televizyon odası" diye gosterilen dört duvarın içine konmuş nüfus artış hızını normale indirmemiz lazım. Yani 23 çocuk, bir aile için yeterlidir. Onun bakımı, yettştirilmesi. okutulması kolay olur, ama 10 tane çocuk olursa, o zaman işsizlik, fakıu zanıret başlar ve kalkınma bir türlü gerçekleşemez" dedi. GAP'ın tamamlanmasıyla toprak sorununun çozümleneceğini belirten Evren, yurttaşlann biraz dişlerini sıkmalannı isteyerek şöyle konuştu: "Tapu mesdeniz var bitiyorum. Ama bu iş yalnız sizin işiniz değil, bütün Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin işi. GAP dediğimiz Güneydoğu Anadolu Projesi'nin gerçekleşmesiyle birlikte bu arazi meselesi de halledilecek. Sulama geldiğinde, susuz arazi başka turlu, sulanan arazi başka türlü dağıtılacak. Onun için biraz daha zamanın geçmesi lazım. Şanlıurfa'ya gelişimin nedeni Ataturk Barajı ve Urfa Tüneli'nin yapım çalışmalannı yerinde görmekti. Program iyi gidiyor. İnşallah 199192 senelerinde artık bu iş sona ermiş olacak. O zamana kadar biraz daha dişinizi sıkacaksınız." Birincinin hakkı V V lkenin birinde yanşmayı U kazanan üç şampiyona aldıkları ödüller açıklanıyor: Üçiincü.. Bir adet 300 S Mercedes.. İkincinin kalbi 120 atmaya başlıyor: "Ona Mercedes verildi ise, kimbilir benimki nedir?" diye düşünürken ikincilik ödülü açıklanıyor: Bir adet özd çilekii pasta. İkinci mosmor. Soruyor: Nasıl olur? Bir yanlışlık olmasın. Yanlışlık yok. Çünkü bu çok özel bir pasta. Özelliği neymiş? Pastayı bâşkarun eşi yaptı. Çarpanm ben başkanın eşine.. Yoo, olmaz. O birinciye aynlan odül. Işte taban... (Fotoğraf. Huseyin Tek) SHP ve ABD çizgisi nkara'da ile A si, iktisadiTürkiye olansiyahesabı her ülkenin diplomatı "Özal'ın ya GAP yanm bırakılamaz Cumhurbaşkam Evren, Ceylanpınar'daki incelemelerini tamamladıktan sonra helikopterle geldiği Şanlıurfa'da Kızılay Kan Merkezi ve işhanını hizmete açtı. Evren, Kızılay'ın 1.5 milyar lira harcamayla yaptırlan yeni merkezini hizmete açarken halka hitaben yaptığı konuşmada, GAP'ın biteceğini, yanm bırakılamayacağını söyledi. Evren, GAP'ın tamamlanmasıyla birlikte tanmsal alanda meydana gelecek urün artışlarını rakamlarla anlatırken, "Bu proje lamamlandığında 4 tane Çukurova olacak. Ataturk Barajı ile Urfa Tüneli yakında bitirileceklir. Ancak, tüm projenin ne zaman tamamlanacağı konusunda şimdiden birşey soylenemez " dedi. Cumhurbaşkanı Evren, daha sonra geceyi geçirmek üzere Ataturk Barajı'na gitti. Evren, bugün de Gaziantep ve ilçelerinde incelemelerde bulunacak. EVREN'DEİ DESTEK Evren'in GAP böjgesine inceleme gezisinin en önemli yanlarından biri de hiç kuşkusuz yöredeki ışçı sorunlarını dıle getirmesı oldu. birkaç tahta banktaki oturacak yerleri tek tek sayan Evren, "Burada ancak 16 kişi televizyon se>Tedebilir" dedi. Oysa şirket yetkilileri tunelde 2 bin işçinin çalıştığını söylemişlerdi. "Efendim yorgun oluyortar, seyretmiyoriar" türünden gerekçeleri Evren dinlemedi bile. Banyolarla yatakhanenin bulunduğu bölüme girerken insanın yüzüne havasızlık ve nemle kanşık ağır bir koku çarpıyordu. Bu bölüm 1980'li yılların Türkiyesi'ndeki işçi yatakhanesinden çok filmlerde izlediğimiz 2. Dünya Savaşı'ndaki toplama kamplanna benziyordu. Üstü yağmur, altı çamur Urfa Tüneli bile bu ilkelliğin yanında daha eelişmiş kalıyordu. tlk kıvılcımı çakıp işçi sorunlannın özellikle Cumhurbaşkanı tarafından belirlenmesini sağlayan kişi, tünel işçilerinin Spartaküs'u olmalıydı. Tüneldeki işçilerin seslerini duyurabilmesi için tek umutları bireysel karşı çıkışlardaydı. Çünkü sendikalaşmak için yaptıkları girişimler yasal engellere çarpmıştı. Bu yasalarla sendikalaşıp haklannı arama şanslan hemen hemen yok gibiydi tünel işçilerinin. Bu nedenle sorunlannı aktaran kişiye, Spartaküs gözüyle bakmışlar, yaşadıklan yerleri gezen Evren'e alkışlarla, "işçi babası" sözleriyle sevgilerini göstermişlerdi. Hepsi iyiydi, ama sahi ne zaman çıkmıştı bu yasalar? BalonL. Kanuni Sultan Süleyman'ın 54 metre boyunda dev balonu yapılmış... Balon özal'a daha çok yakışır diyecektik, ama onun "tcnutıa tçİBden"deki balonları yeter de artar biJe!... * * * kın ve uzak geleceği" sorusuna yanıt arıyor. Sonra bu sorunun ardından başka sorulara: Ecevit döner mi? Demirel alternatif olabilir mi? S H P çatlayabilir nıi? Baykal'ın şansı Cem'in çıkışı ile gölgelendi mi? Yabancı diplomatlar bu soruların çengellerine takılmış, kokteyllerde, özel yemeklerde "laf" çıkartmaya çalışıyorlar. Haziranın son haftasındaki SHP kurultayı ise bu diplomatlann izinlerini erteleyecek kadar önem taşıyor. Özellikle d e " N A T O ' l u ülke diplomatlan" kurultay sonrası SHP'nin rengini ve ahengini merak ediyorlar. SHP'li bir milletvekili " e n dişeti" bir N ATO ülkesi diplo matına bu soruların yanıtını belgesiyle verdi. Belge genel başkan adayı tsmail Cem'in kitabı idi. Cem, "Sosyal Demokrasi Nedir? Ne degildir?" adlı kitabında NATO'lu diplomatın endişesini şöyle gideriyor: "Sosyal demokrat partilerin bir özelliği de, dttnyada ikili bir bölünme karşısında stratejik bir tercihe zorlandıklarında, Sovyetler Birliği'nin değil, A B D ' n i n çizgisinde yer almalarıdır. Sosyal demokrat partilerin güçlü olduğu ülkelerin hemen hepsi N A T O uyesidir ve söz konusu partilerin hemen hepsi ülkelerinin N A T O üyeliğini benimsemektedirler.'' Işte böyle, SHP kongresi yüzünden yıllık izinlerini falan yakmasınlar. Görüldüğü gibi endişeye mahal yok. EnflasyonL. A N A P Genel Baskan Yardımcısı MehiBet Kececüer'den bir inci: "Haflt enflasyonu affeder. Çüskü en kolay anuttdan suç eaflasyondur." Suç unutulur, ama suçlular unutulmaz'.... Şinasi Nahi» Berker UZMANLAR UYARIYOR Marmara, Haliç'e dönüşebilîr Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi Radyobiyoloji bölümünden Dr. Seyhan Topçuoğlu, Red Tide adı verilen ve son günlerde Marmara Denizi'nde görülen kırmm kütlenin önlem alınmazsa, Marmara'yı kısa sürede kükürt bakterilerinden oluşan Haliç bataklığına dönüştürebileceğini belirtti. GÜNDÜZ İMŞİR Marmara Denizi'nde "Noctalia Miliaris" adlı tek hücreli dip organizmalarının yol açtığı "Red Tide" adı verilen kırmızı kütlenin denizde hayatiyetin durma aşamasına ulaştığının açık bir göstergesi olduğu belirtildi. Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi Radyobiyoloji Bölümü'nden Dr. Seyhan Topçuoğlu, bu organizmaların varlığının hâlâ Marmara Denizi'nde yaşanabileceğini gosterdiğini belirterek, "Ancak, gerekli tedbirler alınmadığı takdirde Marmara Denizi kısa sürede kükürt bakterilerinden oluşan Haliç bataklığına dönüşür" dedi. Öte yandan konuyla ilgili dün bir açıklama yapan Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı, Marmara'da kızıl lekelerin yoğunlaştığı bölgeler ve alınacak önlemlerin araştınldığım vurguladı. Marmara'nın kıyı şeridinde son 25 gündür yoğun bir şekilde görünen kırmızı kütlenin aslında her denizde yer alan, ancak dipte yaşayan tek hücreli organizmaların oksijen yetersizliği nedeniyle su yüzüne vurmasından kaynaklandığını vurgulayan Dr. Seyhan Topçuoğlu şunları söyledi. "Kırmızı kütle özellikle mart, nisan, mayıs aylarında kendini gösteriyor. Organizma bu aylarda çoğalıyor. Bu normal birçoğalma devresi. Ancak bulunduğu ortarada kirletici atıklar, özellikle deterjan gibi evsel atıklann yoğunluğu çok olduğu takdirde çogalma da buyük boyutlarda gerçeklesiyor. Ve denizin üzerini bir bulut gibi kaplıyor. Çoğalmanın ikinci safhası ise köpükleşme ile ortaya çıkıyor. 1958 yılında bu köpükleşmenin ilk örnekleri İstanbul Boğazı'nda net bir şekilde göriilmuştü. O dönemde bu köpukleşme kısmiydi, ancak şimdi işin boyutlan biiyümeye başladı." "Noctalia Miliaris'Menn iki şekilde çoğaldığına da değinin Topçuoğlu, Marmara Denizi'ni bekleyen tehlikeleri şöyie sıraladı: "Bu organizmalar ya ikiye bölünerek ya da tomurcuklanma ile zoo sporlar şeklinde çoğalıyor. Denizin üzerinde bulut vapıp anormal şekilde çoğalmaya başlamasıyla birlikte oksijeni de tutmaya başlıyor. Ve bunun yerine hidrojen sulfiır hızla oluşmaya başlıyor. Eğer bu organizmalar ortadan kalkacak olursa Haliç'te olduğu gibi ortam kokuşuyor. Ve kükürt bakterileri ortaya çıkıyor. Bunun sonucunda da İzmit ve tzmir korfezlerinde gorulduğu gibi balıkların kitlesel ölumü gerçekleşiyor. Marmara Denizi'nin bu seviyeye ulaşmaması için gorunen kırmızı kütleyi bir alarm isareli olarak kabul edip, konuyla ilgili bütün kuruluşlann ortaklaşa bir önleme projesi geliştirtnesi lazım." Öte yandan İstanbul II Sağlık Mudürluğu'nun ardından Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı da dün Marmara Denizi'nde görünen kırmızı lekelerle ilgili bir açıklama yaptı. SSYB, Marmara Denizi'ndeki kırmızı lekelerin, dipte yaşayan bir tur tek hücreli canlıların oksijen yetersizliği nedeniyle su yuzüne ulaşmaları sonucu olu^tuğunu bildirdi. Açıklamada üzerinde çeşitli görüşler ileri sürulen kırmızı lekelerin İstanbul Hıfzıssıhha Enstitüsü'nde 16 parametre yönünden incelendiği vurgulanarak, lekelerin insan sağlığı açısından zararlı olmadığı belirtildi. Bu arada İstanbul 11 Sağlık Mudurü Temel Dagoğlu da kırmızı lekelerin denize girilmesine bir engel teşkil etmediğini, ama yine de Marmara kıyı şeridinin yapılan tahlillere göre SSYB'nin belirlediği 7 binlik koli basilinin iki, hatta üç katına ulaşması nedeniyle denize girmenin tehlikeli olduğuna dikkati cekerek şöyle konuştu: "İstanbul'da adalann bir bolümu>le Karadeniz sahiline yakın yerlerde kirlilik oranı nispeten daha az. Buralarda da koli basili oranı 45 bin arasında seyrediyor." ARCEUK TORPI Toz göstergesi otomatik. Horfumu sağlam, esnek. Toz kaseti özel kapakh. Emiş gücü yüksek. İş biter, fiş gider. AVRUPA PARLAMENTOSU YEŞILLER GRUP SOZCUSITYLE SOYLEŞI 'Yeşütter, çevrecilerle kanştirıhnasın' FARUK BİLDİRİCt ANKARA Avrupah bir "yeşil", Türkiye'deki "yeşil harekete" baktığında "bir kavram karmaşası" ile karşılaşıyor. Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grup Sözcüsü Ali Yurttagül, bu karmaşayı, "Türkiye'deki yeşil partileşme hareketi, radikal hareket ve çevre hareketi birbirine kanştınlıp bulanık suda balık avUuunaya çalışılıyor" diye ifade ediyor. Çevre hareketi ile yeşil partileşmenin arasındaki farkın anlaşılaımamasından yakınan Ali Yurtta'gül, Haydar Kutlu ve Nihat Sargın'ın yargılanmalarmı izlemek üzere geldiği Ankara'da Yeşiller Partisi'nin kuruluşunu da gözledi. "Yeşil hareket, Türkiyede demokrasi mücadelesi veren gnıplarla beraber çalışmazsa, parti düzeyine varamaz" diyen Yurttagül'e yönelttiğimiz sorular ile yanıtları şöyle: " Çevreci hareket ile yeşil partiler arasındaki ilişkiyi ve farkı açıklayabilir misiniz? Avrupa'daki yeşil partiyi parti yapan, onlara politik varoluş gücünü veren, bütün toplum kesimlerine dayanan çevreci hareketlerdir. Mesela Almanya'daki Çevreci Hareketler Federasyonu'nun 800 bin üyesi var. Çevreci hareketin en büyük özelliği bütün politik kesimlere açık oluşu, verdiği mücadeleyi çevre ile sınırlandırmış olması. Bu federasyona yeşil partinin bir uyesi olarak bakarsanız size gülerler. Çunku öyle değil... Ama yeşil partilerin doguşunda çevreci hareket önemli bir rol oynamadı mı? Evet. Ama Avrupa'da çevreci hareket ile yeşil parti arasında büyük fark var. Çünku çevreciler partiyi tek başlanna taşıyacak guçte değillerdi. Özellikle öğrenci hareketlerinden gelen ve diğer partilerden dışlanmış kişiler, yani alternatifler olarak adlandınlanlar bu partiyi kurdular. Nitekim bizim grubun adı da 'Yeşü Alternatif'ur. Hem yeşilleri, hem de kendilerini ekososyalist olarak adlandıranlan içeriyor. Bir de kadın hareketi gibi klasik partilerden dışlananlar yeşil partiye katıldılar. Yeşil partilerin dünya göriişünü tanımlamak ya da en azından çerçevesini çizmek mümkün mü? Tanımlamak zor. Ama çerçevesi, doğanın korunması (zaten yeşillerin tutuculuğu buradan geliyor) ve demokratik, sömürüden yoksun bir toplum (ki ütopik sosyalizm hedefine buradan ulaşılıyor) hedefi. Işte bu hedefleri olan harekete politik akım diyoruz. Yeşil partiyi çevreci hareketten ayıran en önemli ozellik de bu utopya. Zaten çevreci hareket mesela atom santrallanna karşı mucadele ederken, en ufak politik bir kıstas koyarsa kendini sınırlamış olur. Bu açıdan Türkiye'deki yeşil hareket ile yeni kunılan Yeşiller Partisi'ni nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu partinin kuruluşunda çevreci hareketin partileşmesi gibi bir şüphem vardı. Ama düzenledikleri basın toplantısında çevreci bir hareket olmadıklarını özellikle vurgulamaları beni sevindirdi. Uraarım ki, oyle olurlar. Henuz bir tabana oturmuş değiller ve programları sosyal demokrat partilerin programlanndaki ilkelere çok benziyor. Buna henuz program demek mumkun değil. Demokratikleşme konusur.da Ankara'da olanlardan bile bihaber göründüler. Ankara'da daha 30 metre yüruyünce benim farkına vardığım, açlık grevleri, hapishanelerdeki durumlar... Meseleyi böyle görünce, acaba bu arkadaşlar Türkiye'de yıllardır demokrasi mücadelesi verenlerle ilişkiye girdiler mi, ya da girecekler mi diye duşunüyorum. Bunları yapmadıkları sürece parti olma niteliklerini kaybederler. Bu sorunlar nedeniyle mesela İtalya ve Portekiz'de yeşil hareket gelişemedi. Çevre hareketi eşittir yeşil parti eşlemesi bence doğru değil. 20.000 TL PEŞİN 20.000 TL TAKSİTLE Hemen teslim... 6 ay vade O BİR ARCEUK ARÇELİIC
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle