17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 MA YIS 1988 * * * * HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/13 'Pişman değiliırf 'Baştarafı 1. Sayfada) rum, ama onun da orada başladığını sanmıyorum. 1933 yazında, Cambridge'deki son günlerimde komünist olmaya karar verdim. Ancak ne yapacağımı bilmiyordum. Marksist bir ekonomist olan Maurice Dobb'a başvurdum. Dobb, benim Paris'te legal bir toplulukla tanışmamı sağladı. Beni Viyana'da yeraltındaki bir komünist hareketin içine dahil ettiler. Avusturya'daki harekete katıhşım, bugünku meslektaşlanmın dikkatini çekmiş olmalı. 1934'te tngiltere'ye geri döndüğumde Rus haber alma servisi için çalışıp çalışmayacağımı sorduiar. Düşünmeden kabul ettim. Bunu kim teklif etti? PHILBY Adını açıklayamam. Bu, bir Rus değildi. Oriların hesabına çalışan biriydi. Kararıma çok sevindi. Sorun, nasıl kullanılacağım sorunuydu. Yabancı ülkelere gitmek ve ölmek de, günlük haberleşmede kurye olarak çalışmak da istemiyordum. Yapabileceğim daha önerali işler vardı. Sabırh olmam gerekiyordu. Ük iki yıl bana pek bir görev vermediler, beni sınıyorlardı. Burgess, Maclean ve Blunt Cambridge'den arkadaşımzdı. Bu nedenle bir Carabridge örgütünden söz edilmiş olamaz mı? PHILBY Ama Burgess benden sonra görevlendirildi. Cambridge'de değil. Blunt da öyle. Maclean'in de bizimle beraber olduğunu savaş başlayana kadar bilmiyordum. Carabridge örgütü tümüyle saçmahktan ibaret. Bir Cambridge örgütü olmadığından ve brgütunüztn bir Komintern biicresi olmadığından sdz ediyorsunuz? Beşinci kisi var mı? PHILBY Biz Komintern hücresi de değildik. Hepimizi birden tanıyan, yalnızca Burgess'ti, o da aramızdaki bağlantıyı sağlıyordu. Burgess, hepiıüzin üstü müydü? PHILBY Bu konu spekülasyona açık. Ama ben sizin KGB'nin üst düzey amatör casos biicresinden olduğunuzu biliyorum... PHILBY Kesinlikle Komintern hücresi olmadı. Biz şu anlamda amatördük, yaptığunız iş karşılığında para almıyorduk. Peki, Blunt, Burgess ve Maclean'in Ruslar için çalışOgını ne zaman öğrendiniz? PHILBY Burgess, 1934 yüında verdiği karan bana yazmış, ben de oruı kutlamıştım. Maclean ile 30'ların ortasında bir kez konuştum, sonra 1940'ta Fransa'dan döndükten sonra bir kez daha gördüm ve o zaman öğrendim. Hepimizin Ruslarla bağı kopmuştu. Yeniden bağ kurmak için tngiltere'ye döndüğumde Maclean bana yardım etti. 1941'de de Blunt'u gördüm. Yanıma yaklaşıp, "Ne yaptığını biliyorum" dedi. Çok korkmuştum. Hemen ekledi: "Ben de aynı şeyi yapıyorum". suydu ve Burgess de onunla birlikte kaçmayı tercih etti. Anthony Blunt ise 1964 yıhna kadar açığa çıkmadı. Nikolay Guzenko adlı bir KGB görevlisinin Batıya iltkasmdan sonra açılan soruşturmada, o sırada gizli servisten emekli olmuş ve kraliçenin sanat danışmanlığı na yukselmiş olan Anthony Blunt açığa çıkanldı. Blunt, konuşmayı kabul edince hakkında dava açılmadı. Bu arada "Sir" unvanı alan Blunt'un Ruslar hesabına casusluk yaptıgını 1979 yılında Başbakan Thatcher parlamentoda açıkladı. Blunt, 1983'te Öldü. Philby, The Sunday Times'deki görüşmede kendisinin açığa çıkrnasına Guy Burgess'in neden olduğunu söylüyor. Çünkü, Maclean'in ele geçirilmek üzere olduğunu VVashington'da haber alan Philby, Burgess'i Maclean'i uyarması için Londra'ya gönderir ve giderken de "Sakın scn dc kaçma" der. Ama Burgess Maclean'le birlikte Moskova'ya gider, gözler Philby'ye döner. Şimdi Philby'nin tngiliz gizli servisindeki son yıllan: 1949da VVashington'da CIA ve FBI ile bağlanb halindeki en yaksek görevli düzeyine çıkanlmıştınız. Haber alma örgütünün başına geçmeyi hiç doşundÜDÜz mü? PHILBY O sıralar " C " pozisyonunda (haber alma örgütünün başında) bulunan Stevvard Menzies emekliye aynlmayı planhyordu. Onun yerine kısa bir süre için Jack Easton getirilecekti. Sıralamaya göre ben ondan sonra C olabilecektim. VVashington'daki göreve getirilmem bunu gösteriyordu. 1951'de Burgess ve Madean'in batası her şeyi degisn'rmeseydi, bir Rus ajanı İngiliz gizli servisinin başına geçecekti. Hatanız ne oldu? PHILBY Her şey o aşağıhk Burgess yüzünden oldu. Onun Maclean ile birlikte Moskova'ya gitme karan alması üzerine işler ters gitti. VVashington'da benimle birlikte olduğu ve aym evde oturduğumuz için şüpheleri üstüme çekti. Burgess'in Moskova'ya gitmesi her şeyi berbat etti. Kim açık etti bn olayı? PHILBY Olayda sır veren olmadı. Yalnız Burgess'e bir mektup yazmış, kendisini "Homer"in (Homer, Maclean'in kod adıydı) peşine düşerse ortalığı alevlendirebileceği konusunda uyarmıştım. Moskova'ya gitti|inde aptallık edip bu mektubu geride bıraktı. Burgess neden gitti? PHILBY tngiltere'de kariyerinin sonuna gelmişti. Maclean için hepimiz çok üzülmüştük. Burgess'e ne oldu pek anlayamadık. Ama bunalım icindeydi, çok içiyordu. Geri döniip hayatınıza baktığınızda, "Yaptıklanmın hepsini yine yapardım" diyor musunuz? PHILBY Kesinlikle. Pişman mısınız? PHILBY Arkadaşlarımı ve dostluklanmı kaybettim. Dahaiyisini yapabilirdim. Hatalar yaptım Biri Burgess'di ama ödeyebilirim. Ölümlerle sona eren olaylar?... PHILBY Volkov olayı tatsız bir konu. Ama pişman değilim. Savaş sırasında birçok kişinin ölümüne neden oldu. Örneğin Arnavutluk olayı. 1945 yüının ağustos ayında Sovyetler Birliği'nin Istanbul Konsolosluğu'nda görevli olan ve kendisini yarbay olarak tanıtan Konstantin Volkov adlı bir kişi, 27 bin 500 sterlin ve yeni bir pasaport karşılığında birçok gizli bilgi verebileceğini söyler. tngiliz haber alma örgütü olayla ilgilenir ve durumu merkeze bildirir. Volkov'un vereceği bilgiler arasında tngiliz gizli servisindeki tüm Sovyet ajanlarının adlan da vardır. O sırada tngiliz gizli servisinde Sovyet şubesinin başkanlığını yapmakta olan Kim Philby, doğal olarak Volkov konusunun ulaşacağı mevkidir ve Philby, Volkov'u Sovyetler'e ihbar eder, Volkov öldüriılür ya da kaçınlır. Vuralharfdan bir dava daha \uralhan'ın şikâyetiyle Yazı Işleri Müdürümüz Okay Gönensin ve yazarımız Uğur Mumcu hakkında açılan ceza davastna devam edildi. Vuralhan'ın avukatlan kamuarım mahkemeye sundular. Istanbul Haber Servisi Milli Savunma Bakanı Ercan Vuralhan gazetemiz yazarı Cüneyt Arcayürek'in 12.2.1988 tarihinde yayınianan "Malum Bakan" başlıklı yazısındaa "kişilikli haklanna yayın yoluyla saldında buiunuldugu" iddiasıyla 25 milyon liralık tazminat davası açtı. Bu arada Vuralhan'ın şikâyetiyle gazetemiz yazan Uğur Mumcu ve Yazı tşlcrı Müdürümüz Okay Gönensin hakkında açılan ceza davasına devam edildi. Ercan Vuralhan'ın avukatlan Bilgin Yazıcırfglu ve Yücel Ezberci, yazarımız Cüneyt Arcayürek hakkında Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi'ne verdikleri dava dilekçesinde Vuralhan'ın "Yurtiçinde ve yurtdışında başanlanndan dolayı tanınmış bir kişi olduğunu" anlattılar. Dilekçelerinde Cüneyt Arcayürek'in "Malum Bakan" başlıklı yazısında, Meclis oturumu izlediğini, "ama iktidar kimi b«lgeler karşısında apışıp kalacağını bildiği Vuralhan'ı kürsüden esirgemek için...", Mavi boncuklu bakanımız", "sanki güçlüymüş gibi, suçsuzmuş gibi" şeklindeki cümlelerle, Vuralhan'ın "kişilik haklanna saldında bulunulduğunu" öne süren avukatlar, "müvekkilimizin suçluluğu, basitmiş imajı topluma verilmişür" dediler. Avukatlar, söz konusu yazı nedeniyle Cüneyt Arcayürek, Yazı tşleri Müdürümüz Okay Gönensin ve gazetemiz hakkında 25 milyon lira tazminata hükmedilmesini istediler. (Baştarafı l. Sayfada) mişlerdi lstanbul Savcı Yardımcılarından Osman Cücük tarafından açılan davada, yazanmız Cüneyt Arcayürek'in 18 Nisan 1988 tarihli gazetemizde yayımlanan "Çözüm Yollan" başlıklı yazısında, Başbakan Turgut Özal'a "hizmet ve sıfatlanndan dolayı yayın yoluyla hakaret edildigi" ileri sürülüyor. Başbakan Turgut özal'ın şikâyeti üzerine açılan davada Gönensin ve Arcayürek, TCK'nın 482/son maüdesi uyannca 3 aydan 1 yıla kadar hapis istemiyle yargılanacaklar. Gönensin 9 günlük tatîl keyfi (Baştarafı 1. Sayfada) lu, Marmara'nın batısı yer yer sağanak yağışlı, oteki yerler ise az bulutlu ve açık olacak. Bayramın birinci günü olan sa h günü, yurdun batı kesimleri parçalı bulutlu, Trakya, Marmara, Batı Karadeniz ve lç Anadolu'nun kuzeybatı kesimleri yer yer yağmurlu geçecek. Çarşamba günü yine yurdun kuzeybatı kesimleri parçalı bulutlu olacak. Karadeniz, tç Anadolu ve Doğu Anadolu'nun kuzeyi yağmurlu geçecek. BayTamın son günu olan perşembe günü yurdun kuzeydoğu kesimleri parçalı bulutlu, Orta ve Doğu Karadeniz, tç Anadolu'nun kuzeydoğusu, Doğu Anadolu'nun kuzeyi yağmurlu geçecek. Diğer yerlerde ise az bulutlu olacak. Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü'nün yaptığı uzun vadeli hava tahminine göre, cuma günü de yurdun kuzeydoğu kesimleri parçalı bulutlu, Doğu Karadeniz ile Doğu Anadolu'nun kuzeyi yer yer yağmurlu, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. CÛNEYT ARCAYÜREK yanyor tediğini sanmıştı. Oysa Ûzat'la o gün aralarında bu konuda tek sözcük geçmemişti." Aylar sonra Evren, Başbakanını yalanlıyordu. Hem de ne biçimde! Şimdi, halkın gözünden düşen Özal, Cumhurbaşkanını halkın seçmesini ağzına bile almıyor. Bu da başka "fasıl". Cumhurbaşkanı Evren'in Trabzon konuşmasına neden gerek gördüğünü, asıl gerekçesiyle liderlere söyleyip söylemediğini bilemiyoruz. Ancak Evren bir başka kesimle yaptığı yine yüksek düzey görüşmelerinden birinde "Yani ben bu konuşmayı yapmasaydtm da 'başkaları mı' söyleseydi daha iyi mi olurdu?" demişti. "Başkaları" nitelemesi herhalde silahlı kuvvetler olacaktı. Demek ki, bir ara o kurumda da bir "sıkıntı" söz konusuydu. Örneğin Genelkurmay Başkanı bu tür irdeleme yapacağına, görevi Cumhurbaşkam üstlenmişti. Tabü Demirel için müdahale üzerindeki sorun; hem 1980 öncesi Genelkurmay Başkanlığı'nı yapan Evrenle o günlerte ilgili fartdı görüşleri tartışmak hem de gelecekte müdahale olmayacağını Cumhurbaşkanı Evren'e açıkça söyletmekti. Demirel görüşmeden sonra bir daha darbe olmaması konusunda Cumhurbaşkanının söylediklerinden "Tatmin oldum" dediğine göre görüşmenin asıl 12 Eylül öncesiyle ilgili olduğu anlaşılıyordu. Görüşme hangi yumuşak ifadelerle açıklanırsa açıklansın, dün Çankaya'da Evren'le Demirel arasında geçmişe bakış, değerlendirme ve sonuçlara varış açısından bal gibi ciddi bir tartışma geçmişti. 1980'in üzerinden yıllar geçmişti, ne var ki 1980 darbesinin içınde yaşayan bir numaralar arasında ilk kez yüz yüze "görüş alışverişi adı altında" tartışmaya varan ciddi bir söyleşi oluyordu. Nitekim Demirel, dürt Evren'le sadece "müdahaleler konusunu" görüştüğünü açıklayarak bir sa.atin "olan ve olması istenmeyen darbelerle" geçtiğinin kanıtını veriyordu. Örneğin Demirel, fırsatı yakalamışken Evren'e "Anarşi ve terörü önleyelim derken partileri kapatmaya ne gerek vardı?" diye sordu. Evren ise başlarda partileri kapatmaya rıza göstermediğini, ancak 12 Eylül'den 14 ay geçtikten sonra "yapılan bir toplantıda" bu karann alındığı yanıtını veriyordu. Örneğin Evren, geçen günler'de eski başbakanın son günlerde sıkıyönetimleri kötülediğini, oysa sıkıyönetim koordinasyon toplantılarından sonra askerlere teşekkür ettiğini söylemisti. Demirel dün, "Size uyarı mektubunu niçin verdiniz diye sordum o zaman. Bana 'sıkıyönetimler görev yapamadı' diye yanıt verdiniz" dedi. Evren, yıllardır dinlediğimiz gerekçeyi yineledi, "Devlet çalışmıyordu" karşılığını verdi. Demirel ise dün eski genelkurmay başkanının bugün cumhurbaşkanı olarak böyle söylediğini, daha önce böyle konuşmadığını açıkça belirtiyordu. Böylece Demirel, darbe ile bir günde anarşi ve terörü durduran askerlerin, 12 Eylül'den önce görevlerini yapmadığını belirtiyor, ayrıca "komutanlıkların görevlerini yapmazken bir 'darbeye' hazırlığı başlattıklarını" dokunduruyordu. Dün Demırel, başına 12 Eylül'den önce anarşinin önlenmesi için "devletin işletilmesinın" tek koşul olduğunu söylüyor, bugün de darbeleri önlemek için aynı düzenin işlemesi peşinde olduğunu açıklıyordu. "Devlet" der ve altını çizerken herhalde silahlı kuvvetleri amaçladığını, yeniyetme siyasetciler bile anlayabilirdi. DYP liderine göre "Kimseyi itham etmiyordu, ancak sıkıyönetim önlemi fitneyi' ortadan kaldıramamıştı. Hükümet canla başla cansiperane çalıştığı halde." Peki ama bugün de anarşi sürüyordu. İşte Güneydoğu'daki olaylar; yüzlerce cana kıyılıyordu. Acaba görüşme eskiden bugüne kayarken Güneydoğu'da bir türlü önlenemeyen teröre Cumhurbaşkanımız ne demişlerdi, 12 Eylül öncesini savunurken bugünü nasıl değerlendirmislerdi? Soruyu yönelttik, Demirel saniyeler boyu baktı yüzümüze: "Bu konuda bir açıklama yapmayacağım" dedi, otomobiline bindi gitti. II başkanlarıyla buluşacak, genel idare kurulu toplantısına katılacaktı. Bir başka soru: "Cumhurbaşkanı açıklamalarınızdan ikna oldu mu?" Demirel "Onu bilemem" dedi, sahibine sorun der gibi. inönü, "ikna olmuştu"; aradığı yeni bir darbeye karşı Cumhurbaşkanının açıkça karşı çıkması, demokrasiyi savunması idi. İkinci görüşmeden sonra ne Demirel ne de Evren "İkna olmamışlardı." Zaten "ikna" olmalarına olanak da yoktu. Darbeyi yapanla darbeye uğrayan arasında bir "mutabakat, bir ikna süreci" hiç başlayabilir miydi? Sonunda Evren'in yazdığı anılar kitabı ciddi kaynaklarca söylendiğine göre vasiyeti üzerine günü geldiğinde herhalde ailenin anlaşacağı bir gazete, bir yayınevi tarafından basılır, bizler de 12 Eylül darbesinin bilemediğimiz ayrıntılarını öğrenme Iırsatını yakalarız. Tabü ömrümüz yeterse! TMMOB yöneticileri OzaPa raporverdi Tiıristik ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Turgut Özal çeşitli meslek kuruluşlarıyla yaptığı zirvenin sonuncusunda TMMOB yöneticileri ile görüştü. TMMOB (Baştarafı 1. Sayfada) s ı r a o t 0 . park, yemek, içme suyu ve benzeri sıkmtılar da gündeme geldi. Bodrum'da fiyatlann serbest bırakıldığını anımsatan Belediye Başkanı Cevat Bilkiç, "VaUndaşlan uyanyonım, bayram nedeniyle büyük biı kalabalık olacağı için otel ve lokantalar fahiş fiyat uygulamasına gidebilir. Lokantaya girmeden önce listeye baksınlar. Biz her tesisin önerdigi fiyatı onayladık. Ancak tüm fiyatlann vatandaşlann görebileceği bir yere asılması koşulunu getirdik. Herkes bütçesine uygun yerde yemegini yesin" diye konuştu. Bodrum'da ayrıca şehir trafığini hafıfletmek amacıyla merkezi sokak ve caddelere araç girişi yasaklandı. Bu sokakların başına demir kazıklar çakıldı. yetkilileri, yaklaşık 3 saat süren toplantıda Başbakan Özal'a mesleki sorunlarını aktardı ve önerilerini iletti, Özal'a sunulan raporda "snskunlugun, bireyselliğin, tek başına köşe dönmenic giderek daha çok elkili olduğu toplumumuzda bu tür kuruluşlann kamu yarannı koruyup geliştirmede taşıdıkları önem daha da artmaktadır" denildi. TMMOB Başkanı Teoman Alptürk'ün okudu|u raporda, "devletin kendi yetiştirdiği elemanlan begenmediği" belirtildi ve meslek kuruluşlarma ilişkin "anayasanın 135. maddesinde çağdaş düzenlemelerin yapüması" önerildi. Raporda TMMOB'nin 140 binin üzerinde üyesi bulundugu belirtildikten sonra "insan ve yetişkin güce dayanmayan politikalann başan şanslanmn zayif kalmaya mahkum olduğu" kaydedildi. Başbakan Özal toplantıdan sonra yaptığı açıklamada, bunun zirve toplantılannın sonuncusu olduğunu söyledi. Kıbrıs TürkYunaıı (Baştarafı I. Sayfada) önceki gün Cenevre'de Sovyet Dışişleri Bakanı Eduard Şevardnadze ile yaptığı temaslardan sonra dün Brüksel'e gelerek NATO'lu müttefıklere bu temaslar hakkında bilgi veren George Shultz, Kıbns sorununun 29 mayıstaki ReaganGorbaçov zirvesinin gtlndemine gelip gelmeyeceği sorusuna şu cevabı getirdi: "Uzun zamandan beri Kıbrıs sorununda taraflara yardımcı olmaya çalışıyoruz. Bu konuda en umut verici çaba Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin çabalandır. Genel Sekreter bu konuyu çok iyi bilen bir yardımcı atamıştu. Biz bu çabaları destekliyoruz. öte yandan, Türkiye ve Yunanistan başbakanları arasında yeni bir görüşme olacak. Bunun sorunun çözümüne olumlu katkılarda bulunacağına inanıyorum. Bu yakınlaşmadan olumlu şeyler bekliyoruz. îki lider arasındaki yeni görüşme, Sovyetler Birliği de dahil olmak üzere herkesi ilgüendirmektedir." öte yandan, George Shultz'un önceki gün Cenevre'de Sovyet Dışişleri Bakanı ile yaptığı görüşmede, Eduard Şevardnadze'nin, 29 ma Ne oldular? Philby'nin kader arkadaşlan Guy Burgess, Donald Maclean ve Anthony Blunt'un öyküleri oldukça ilginç. Burgess ve Maclean, 1951 yüında Moskova'ya kaçtılar. Maclean'in yakalanması söz konu SHP, ilaç zammı için Meclis (Baştarafı 14. Sayfada) Çerin dün düzenlediği basın toplantısında ilaç fıyatlanrun el yakar hale geldiğini belirterek, ilaca peş peşe yapılan zamlann sebebinin Meclisce araştırılarak konuya çözüm getirmek gerektiğini belirtti. Çetin, son günlerde ortaya çıkan öğrenci olaylannın üniveTSİtelerin sancılı ve bunalımh olduğunu ortaya koyduğunu da belirtti. SHP miUetvekillerinin hazırladığı ilaç fiyatlan ile ilgili Meclis araştırması önergesinde hayat pahalılığı nedeniyle durumu her geçen gün kötüye giden insanların geçinmek için çoluk çocuğunu satacak duruma geldikleri, şimdi de aşırı artan ilaç fiyatlan yüzünden hasta yatağında ölümü beklemeye başladıklan vurgulandı. Hastaların reçeteye yazılan ilaçların, ancak bir kısmını alabildiği belirtilen önergede bu soruna adlen kalıa ve sağlıklı bir çözüm getirmek gerektiği belirtildi. SHP milletvekilleri Yaşar Yılmaz ve Öner Miski tarafından hazırlanan yasa önerisi ise sosyal güvenlik kurumlan yasalarında değişiklik yaparak ilaç bedellerinden alınan katılım paylannın kaldınlmasını amaçlıyor. Halen Bağ• Kur'a üye sigortalılardan ayakta yapılacak tedavüerinde ilaç bedellerinin yüzde 20'si alımyor. Emekli Sandığı ve SSK'ya bağb çalışanlardan ve emeklilerden ise ilaç bedellerinin yüzde 10'u alımyor. öğrenci olaylan ile ilgili Meclis araştırması önergesinde ise hem parlamentonun, hem gençlerin geçmisteki tecrübelerden ders alarak daha geTçekçi bir biçimde olayları değerlendirmesi gerektiği belirtildi. Önergede, Cumhurbaşkam'nın öğretim üyelerinin müktesep haklannı tanıyan yasayı veto ederek kamuoyunda TBMM'yi YÖK'e kanşmaktan men eder bir tutum sergilediği de kaydedilerek şu görüşlere yer verildi: "TBMM'nin olumlu ve adaletsizlikieri giderici yasalannı engellemek belki YÖK sisıeminin devanunı saglamısDr, ama giderek çıg gibi büyiiyen üniversite sonınlannın daba da katmerleşmesini önleyememiştir. Üniversite öğretim üyelerinin içinde bulundugu ekonomik sıkmtüar öğretim üyelerinin diişünmesine, konuşmasına, araştırmasına ve yazmasına YÖK tarafından getirilen kısıtlamalar, TBMM'ce derinligine incelenmelidir. yıstaki ReaganGorbaçov zirvesinin gündemine Kıbrıs konusunun da dahil edilmesini istediği, fakal ABD temsücisinin bunu reddettiği bildirildi. Bilindiği gibi, Shulu'un 23 nisanda Moskova'da yaptığı temaslarda da Sovyet tarafı Kıbrıs sorununun ReaganGorbaçov zirvesinde ele alınmasını istemişti. Gözlemcilere göre, Washington diplomasisinin bu aşamada Kıbns'm zirve gündemi dışında tutulmasuu istemcsine rağmen, Ronald Reagan ve Mihail Gorbaçov'un yeni doruk toplantısında, konunun masa başına gelmesi uzak bir ihtimal değil. Diğer taraftan, diplomatik gözlemcilere göre, George Shultz'un dünkü basın toplantısında Kıbrıs sorunundan yola çıkarken özalPapandreu zirvesine atıfta bulunması ve yeni TürkYunan zirvesinde bu konuda olumlu gelişmeler olacağını düşündüğünü bildirmesi, ABD'nin, Ankara'nın resmi yaklaşımının tersine, Kıbns sorununu bir TürkYunan meselesi olarak algıladığını ortaya koyuyor. Bu gözleracilere göre, Shultz, dünkü "çağnşımıyla", bir anlamda Türkiye'nin Kıbns konusunda daha esnek davranması gerektiğini hatırlatıyor. (Baştarafı 1. Sayfada) süreyle Trabzon konuşmasıyla gündeme giren müdahale konusunu ele aldılar. Nedense Cumhurbaşkanı, Trabzon konuşmasını, sadece kimi gazeteciler, iki muhalefet lideri ya da parti kadrolarının dinleyip değerlendirdiği gibi bir tutum sergiliyor. Binlerce insanın önünde, sonradan da TV'den neredeyse tümü naklen yayımlanan olası müdahale belirtilen içeren sözlerini kamuoyunun da izlediğini kabul etmiyor; kısa, özlü resmi bir açıklamayla "asıl muradının ne olduğunu belgelemeyi" yeğlemıyor, kapalı kapılar arkasındaki söyleşilere bırakıyor. Biraz acayip bir tutum. Tabü Cumhurbaşkanının tutuMumcuVuralhan mu böyle olunca, yüksek düzeydavası deki son konuşmalarda müdahaMumcu ve Gönensin hakkında le tartışmaları ağırlık kazanıyor. açılan ceza davasında ise Milli SaÇankaya'da dunkü konuşmavunma Bakanı Vuralhan'ın avu larda Erdal İnönü için sorun; katlan kanıtlannı sundular. tstan"eskiyi" tartışmak değildi. "Bir bul 2. Asliye Ceza Mahkemesi daha askeri müdahale" oimayaBaşkanı Osman Şirin'in Hâkimler cağının Evren tarafından doğruve Savcılar Yüksek Kurulu'nun lanması, bir bunalım doğması ha"idari karanyla" tstanbul 6. Ağır linde iktidarmuhalefet tüm siyaCeza Mahkemesi'ne atanması ne sal güçlerin ortak çabasıyla bu deniyle duruşmaya vekaleten yar darbenin önlenmesi ilkesini Cumgıç Kemal Şentürk çıktı. hurbaşkanının da benimsediğini Tstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemevurgulamasıydı. Bu konular açılsi'ndeki dünkü duruşmaya Ercan dığında karşıhklı ifade edilen fikirVuralhan'ın avukatı Bilgin Yazıcılerden sonra İnönü'ye göre dün ogiu ile Uğur Mumcu ve avukat"Cumhurbaşkanı ile tam bir gölan Gülçin Çayugil, Turgut Kazan, rüşbirliği sağtanmıştı." Görüşme Vural Ankan ve Fikret Ilkiz katılgündemine Trabzon konuşmasıdılar. Vuralhan'ın avukatı, daha nı doğrudan Evren getirmiştir. Deönce "ispat hakkını" kullanmak mirel'in tersine Erdal İnönü ile kiiçin mahkemeye verdiği kanıtlara mi öteki konulara da değinmişti. karşı 10 sayfahk bir dilekçe verdi. Örneğin, halkın çektiği ekonomik Dilekçesinde, "Ugur Mumcu'nun sıkıntılarda, Cumhurbaşkanı da kasıtlı olarak muvekkilini yıpratmak istediğini" öne sürerek, sunu tıpkı insanlanmız gibi, hepimiz gibi "bir izleyici" durumundaydı. lan kanıtlarla söz konusu yayınlaEvren belki çekilen ıstırabı görünn ispatlanamayacağı görüşünü yordu, ama ekonomik konularda savundu. hükumete müdahale yetkisi olErcan Vuralhan'ın avukatı, ay madığı için karışamıyordu. Peki nca karşı kanıtlan içeren bir klane yapıyordu?.. Ayda bir uzmansörü de mahkemeye verdi. Klasör larıyla hükümetle toplanıyor, özde, daha önce gazetemiz avukatlan de pahalılıkla başedemeyen kittarafından sunulan kanıtlarla lelerin son durumunu bir güzel Uğur Mumcu'nun yazılan bulunuyor. Avukat, aynca Dışişleri Ba saptıyordu. Baskı gruplanndan, partilerden, basından eleştiriler kanlığı Müsteşar Yardımcısı Metin yukselince arada sırada yurtiçi Mekik, Personel Daire Başkanı Nabi Şensoy, İdari Mali İşler Dai gezilerinde hükümeti "rahatsız re Başkanı Uğurtan Akıncı, Büyük etmeyecek" biçimde pahalılığa Ankara Oteli Müdürü Siyami Mol dokunuyordu. Cumhurbaşkanlığı seçimine laoğlu, Osman Öznnr, tbrahim Öznur. Orhan Çekiç, Ajlan Akın gelince; Evren, İstanbul'da gazecı, Kâmil Gebeloğlu gibi Vuralhan tecilere söylediği gibi seçimi halolayında adı geçen kişilerin tanık kın yapmasına yanlıydı. Daha önce Özal, Çankaya kapısı önünde olarak dinlenmesini istedi. Mahkeme, avukatın kanıtlar bu seçimi halkın yapmasını, veklasörünün ömeklerini gazetemiz lakin anayasa değişiklikleri ile avukatlanyla savcıya vererek, ka Çankaya'ya daha çok yetki verilnıtlara karşı yanıtlannı hanrlama mesi gerektiğini söylemisti ya, lan için süre verilmesini kararlaş Cumhurbaşkanının, Erdal Inönütırdı. Mahkeme, kanıtlarla ilgili ye dün soylediğine göre, "Kapısı olarak gelecek otururnda karar ve önünde, Başbakandan gelen bu rileceğini belirtti, duruşmayı ileri irdelemeler talihsizlikti. Tabü herkes Evren'in de böyle düşünüp isbir tarihe bıraktı. Aldığınız çelik boru "Borusan" mı? Markasma bakın! Damgasma bakın! Otuz yıldır Borusan çelik boruları evlere su, gaz, fueloil getiriyor... Bebek arabası oluyor... Mobilya oluyor... Rafineriler, fabrikalar kuruyor! Çelik borunun sağlamlığını ve sağlıklılığını yüzlerce çeşit kullanımda ispat ediyor! Çelik boru alırken "Borusan Özeni" ile Şimdi Borusan'ın titizlikle, üstün kali üretildiğini belli eden damgaları arayın... teyle uluslararası standartlarda ürettiği Borusan üretiminin garantisine sahip çelik boruların üstünde "Borusan" dam çelik boru aldığınızdan emin olun! gası var. Uaçtakâr (Baştarafı 14. Sayfada) ze bir tavan vermiş, biz o kâr tavanına gitmeye çakşıyoruz. Keşke kârı arttırabilsek, yüzde 15'e gelebilsek. Bundan 14 yıl önce bir röportajunzda sanayici kâr etmiyorsa, neden bu ise devam etsin, kapatır gider demişsiniz. ECZACIBAŞI Onu şu sebeple söyledim. Burada 4 yabancı şirket kapandı. Herhangi bir alanda yabancı bir şirket Türkiye'de yatınmım yaptıktan sonra pıhsmı pırtısını toplayıp giderse, bunun nedenini düşünmek lazun. Yabancı sermaye 1950'li yıllarda neden gelmiş Türkiye'ye? ECZACIBAŞI Doğru dürüst çalışıp sanayi kurmak için. Uaç uretimi de yapacaklardı. Yapmadılar değil mi? ECZACIBAŞI Biz o dönem Adnan Menderes'le birbirimize girmiştik. Ben yabancı sermayenin karşısındaydım. Ama yasa çıkınca bunun karşısında olmadım. Yabancı şirketler Türk yasalanna göre çalışmak üzere geldiler. Baktılar olacak gibi değil, 'burada nasıl çalışılır' dediler, gittiler. Oysa biz ülkemizde çalışmaya mecburduk, onlar mecbur değil tabü. Gitmelerine rağrnen halen Türkiye'de onlann lisansıyla ilaç üretiliyor değil mi? ECZACIBAŞI Evet efendim, tabü. tlaç reklamı, hekimlere yönelik dergilerde yapüıyor. Biz Türkiye'de ve ABD'de aym adla yayımlanan iki dergide aym ilacın tanıtımlannı inceiedik. Yabancı dergide aynı ilaç hakkında yer alan bügilerin hiçbiri ülkemizde yayımlanan dergide yok. Önemli olan birçok yan etki de bu tanıtımda yer almanuş. ECZACIBAŞI Bildiğim kadanyla, bakanlıktan izin ahnmadıktan sonra sağlık dergilerinde ilaç reklamı verilemez. Eğer bilgiler eksik yazılmışsa, bu eksikliktir. Biliyorsunuz, bazı dönemler piyasadan ilaç çekiliyor. tyi bir denetiraden bahsediyoruz, ilaç neden o halde piyasadan çekilir? ECZACIBAŞI O ilacın devamını izlemeniz lazım efendim. Bu konu teknik bir konu. Ben yeterli bilgiye sahip değilim. Borusan Bınası 523/533, Salıpazarı, 80040 IstanbulTurkey Tel: (901) 151 34 10 Tetex: 24190 brs tr 24586 brsn tr Fax: (901) 149 37 22 BORUSAN 1 /2" ıla 3" borularda metrede bir soguk damga ile ' Borusan' ya da birer ucunda soğuk damga He sanayi borusu ve ınce profillerde ıç cıdarlarda ^K bulunmaktadır 4" ıla 12" borularda beyaz boya ile K ve ağır profillerde beyaz boya ile
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle