18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/10 HAVA DURUMU Mefeorojoji Gene) Mudürtuğü'nden ahnan bilgiye göre, yurdun kuzeydojjıı tesimleri parçalı CMJIUÖU ötekj yerler az bulutlu geçecek. HWA SICAKLIĞI: Deflişmeyecek. RÛZGÂR: Kuzey ve batı yonlerden hafif ara sıra orta kuvvette esecek. DenizlerrJe, Batı Akdeniz ve Ege'de gündoğusu ve poyraz, ötekj denizlerimizde yıldız ve poyrazdan 24 kuvvetinde saatte 416 yer yer 5 kuvvetinde saatte 21 deniz mili hufa esecek. DENİZ: Yer yer mutedil daJgaiı olacak tamini datga yukMana Mapazan Myaman Atyon **rı Anfcara feıtakya Antaiya Artvin *»n BaMesir BSectfc «naü Brtfe Bdu Buna Çanaiöaie Çomm Denö HABERLERİN DEVAMI TÜRKIYE'DE BUGÜN 25° 10° Mamsa A 29° M° Byarbahf 20° 12° K Maraş A 22° 11° M n » 18° 4°Meran A 28° M° Erancan 15° 5°MuOU A 23° 11° Erajfum 23°10°Muş B 15° 3°Eski5et»r 27°t4°Ni}de A 23° 10° Gaaaniep 15°K)°0nlu A 24° 18° Girasun A 25° 12° Gümüştune B 17" 6° « a B 16° 10° HaMdri A 20°WSamsun A 32° 17° Isparta A 2S°10°Snrt A 24° 13° tetanbul A 20° 11» Snoçı A 21° 10° bmir A 29°18°S«as 15° 3°WQrtafl A23°10°K*s A 23° 12° Kastamonu A 18° 9°1hihiDiı 23° 10° Hınceli B 22° 6°Kjyari 20°12°U5ak A 24° 11° KırMard 23°10°van A 21°12°Konya B 21° 6°Kjiühya A 29° 16° Malatya 25° 11° ZonguMak A A A A A A B B A B A A B A A A A B 30* 18" 26° 14° 24° 18° 29° 12° 23° 12° 22° 10° 17° 10° 16° W> 24" 14° 14° 9° 20° 10° 18° 11° 16° 9» 23° 10° 23° 11° 17° 7> " 21° 9» 15° 9" 14 MA YIS 1988 Helslnki O lo f ) DUNYADA BUGUN Amstentaın B 22° Anftnan A 30° Aüru Y 25° A 32° Barceiona Y 17° Y 18° Baal Belgrad A 21° Bertn B 17° Bonn Y 22° Baıksel B 20° Budapeşe Y 20° Cenavn Y 18° Cez^îf B 31° Oöde A 34° Dubu A 38° Frankfım Y 23° A 24° Srne HtfeK* A 21° KMn A 31° Kopertag B 18° KMı Y 22° A 24° Leflosa Leningrad Londnı Madrid Mlano Montreal Mostara Müritı Hott Nixk Oslo Pans Prag «yad Roma Sofya Şam W Vv Imus VÜM \*ned* VTyıiB Zurih A Y Y Y B A Y A A Y B A Y B A A A A Y A nA Y 18° 16° 16° 15° 16° 16° 21° POLİTİKA VE OTESI MEHMED KEMAL .. Olağanüstü kargaşa dönemlerinde partilerin bir araya gelip düzeni sağlamaları gerekiyor. Partiler bir araya gelmediler mi, başkaları bir araya geliyorlar. 1980 darbesinden önce iki büyük parti bir araya gelemedi. Olağan düzende iki parti bir araya gelemeyince, sıkıyönetim ilan edildi. Güvenlik ve asayiş askerlere bırakıldı. Onlar da asayiş ve güvenliği sağlıyoruz diye darbe yaptılar, iktidara kendileri geçtiler. Ortada iki deneme olduğu halde siyasetçiler asayiş ve güvenliğin sağlanmasını ne diye askerlere bıraktılar? Bilmiyorlar mıydı asayiş ve güvenlik askerlere bırakılınca iktidar da bırakılmış oluyor. Bakın, 1950'den bu yana ülkede yönetimin yarısı sıkıyönetimle geçmedi mi? Sıkıyönetim bizde, askerin, sivilin emrine girmesi olmuyor. Bir kez sıkıyönetim ilan edildi mi, sivil, askerin buyruğuna giriyor. 1960 yıllarında gece yarısı Ankara sokaklarında tankları gorenler: "Bunlar ne oluyor?" diye sorduklarında: "Sıkıyönetim kaydırması." yanıtım alıyorlardı. Sıkıyönetim kaydırmasıydı, ama beri yandan da yeni bir iktidar denemesiydi. 27 Mayıs'ta yönetim askerlerın buyruğuna geçti, 12 Mart'ta askerin buyruğuna geçti. Bunlar ortada dururken 12 Eylül 1980 de iktidar askerierin eline ne diye geçmesin? Bir kez yol oldu, yürür gezerler. Normal dönemlerde sıkıyönetimi savunanlar, onun yasal bir kurum olduğunu söylerler. Yasada vardır, ilan edilir, asayiş ve güvenliği korumak üzere asker yönetimi ele alır. Bunu sivil yönetici adına yürütür. Öyle savunurlar. Oysa sıkıyönetim hiçbir zaman normal bir yönetim değildir. Hele bizde iki deneyden sonra hiç değildir. Sıkıyönetim önerileri hükümetçe Meclise getirildi mi, yaşa varol alkışları arasında onaylanır, her şey askere teslim edilir. Aradan birkaç ay geçince bir gece bakarsınız ki asker Meclisi de, partileri de, Anayasayı da, demokrasiyi de alaşağı etmiştir. Yahu, ne oluyor demeye kalmaz, herkes sus pus olur, ağızlar kilitlenir, demokrasi adına beklemeye başlanır. Acaba asker ne zaman yönetimi sivillere bırakır gibi olacak? Sivil yöneticilerin hiçbir zaman aklına eliyle tıpış tıpış iktidarı askere vermiş olduğu gelmez. Çünkü sıkıyönetim ilanına parmak kaldıranlar, iktidar elden gidence bunun kendi parrnakları ile çağrıldığını unutur görünürler. Daha sıkıyönetim ilan edilirken sivil iktidarın gideceği, yerine bir süre askeri iktidarın geleceği gün gibi bellidir. Ama bir inatlaşma, bir zıtlaşma gözleri kör eder. O gün böyle de bugün nasıl? Muhalefet lideri bir askeri müdahale anında bir araya gelir, darbeyi önleriz diyor. İktidar partisi lideri de: "Evet, önleriz.." diyecek değil mi? Hayır, demiyor.. sözü şu: "Bunu söyleyen 1 Mayıs'ın peşinden koşmaz!" Biri 1 Mayıs'tan yanadır, öteki değildir, ama tartışma bu mu? Rejim elden gidiyor, 1 Mayıs'ın adı mı olur? "Başlangıçta bizi istememiş olabilirler. Ama demokrasiye bağlı olduklarına inanıyorum." Şimdi külahımızı önümüze koyup düşünelim. Bir gecede bütün demokrasiyi (Meclisi, Anayasayı, partileri, her türlü kurumları ile) alaşağı eden bir insan demokrasiye bağlı olabilir mi? Onun içtenlikle demokrasi istediğine inanılır mı? Eğer demokrasi istiyorsa, bu hangi demokrasidir? Sivil politikacının tuhaf bir yazgısı vardır. Hükümetlerce sıkıyönetim önerileri ne zaman Meclise getirilse, siyasetçilerin hepsi alkışlar arasında parmaklarını neredeyse oybirliği ile kaldırırlar, onaylarlar. Oybirliği ile karar verdikleri, sıkıyönetimin ilanıdır. Oysa oybirliği ile parmaklarını demokrasi için kaldırsalar, sıkıyönetim gelmesin diye kaldırsalar daha demokratik olmaz mı? •ırmCf »Bertin > •, rJ^ • Paris • , ... ^ ^ iO sekliji 0.5 ila 1 metre yer yer 1.5 metre dolayında olacak. van golünde hava: Az bulutlu ve açık geçecek. Ruzgâr ve batdan hafif ara sıra orta kuvvette esecek göl küçük dalgalı olacak. 28° 26° 20° 18° 21° 36° 21° 14° 31° S° 17° ts° Nasıl Geliyor. 17° 19° Ö. : ff rartı A ac* B üukjau K tert S &sl Y 18° Fıkir... Eylem... Demokrasi... nun için getirmiştir. Soyut olarak şiddeti savunmak Amerika'da bile suç değildir. Basın Yasası çerçevesinde yargılanarak bir Batı'nın çoğulcu demokrasisi işte budur. "fikri" savunmaktan dolayı, onlarca, yüzlerŞimdi bir kez daha ülkemizdeki duruma ce yıla mahkum olan 30'un üzerinde kişi, debakalım. 12 Eylül 1980 sonrası çeşitli örgüt ğişik hapishanelerde çile doldurmaktadır. davalannda "şiddet eylemi"r\den mahkum Bu durum adalet anlayışına da demokraolan birçok militan, cezasını çekmiş, hapissiye de aykırı düşmektedir. ten çıkmıştır. Buna karşılık bu örgütlerin yaBatı demokrasilerinde 'Tıkir"\e "şiddet yın organlarında "fikir"der\ dolayı yüzlerce eylemr arasında bir çizgi çekilmiştir Her türyıla mahkum olanlar demir parmaklık arka10 "fikir" serbestçe savunulur ve yayılır. İstesındadırlar. nirse o "fikir" çevresinde örgütlenilir; siyasal parti kurularak iktidara da talip olunur... Yineliyoruz: Bu durum hem adalet duyguBatı demokrasilerinde "şiddet" de kâğrt üslannı inciticidir hem de demokrasiye aykırıtünde "fikir" olarak savunulur. Ama "şiddet" dır. Adı "demokrasi" olan htçbir rejimde "fikir" in, bireysel ya da örgütsel biçimde uygulancezalandınlmaz. masına, uygulanması yolunda teşebbüse geOnun içindir ki, "ffidr"lerinden ötürü bugün çilmesine kesinlikle izin verilmez. Demokrasi hapiste yatanların, bir an önce özgürlükleribu açıdan kendisini "şiddet eylemi"ne karşı ne kavuşmalarının yolları aranıp bulunmalısavunur. Şiddeti "fikir" olarak savunana göz dır. Aynı zamanda hem Basın Yasası'nda yumar; ancak "bomba"y\ eline alıp atmaya hem Ceza Yasası'nda "fikri" suç sayan, dehazırlanan kişinin bileğine yapışıp onu en mokrasiye ters düşen tüm maddeler birer biağır biçimde cezalandırır. Bu haklı ceza da rer saptanıp ayıklanmaltdır artık 'iikif'öen değil, "eytenf'den ötürü verilBöylece bir yandan geçmişin yaraları samiş olur. nlırken öte yandan demokrasi yolunda büyük Nitekim Amerikan Federal Mahkemesi bu konuda "açık ve yakın tehlike" ölçütünu bu bir ilerieme kaydedilmiş olur. (Baştarafı 1. Sayfada) yukseldi. Protestoları, "Biz böyle seylere alışkınız" diye karşılayan Özal. "Kendimi TBMM'de sanıyorum. Siyasi konuşmalan bir yana bırakalım da yapılanian biraz takdir edelim" dedi. TZOB Genel Başkanı Osman Özbek ve bırlık görevlileri, delegelerin arasına girerek protestocuları sakınleştirmeye çalıştılar Konuşmasını sürdüren Özal "Çocukluğumuzda bizim evin önünden geçen köylulerin çarık almaya parası yoktu" deyince de delegeler "Şimdi de öyle" diye bağırdılar. Ddivailiai a ayix lwl jj « U l l lu'ndaki konuşması, delegelerin "Kamımız aç, köylüyu yok edeceksiniz" sözteriyle kesiMi. Özal, köylulerin enflasyondan etkilenmediklerini salondan söylerken, "Köyiü bırakmadınız" diye tepkiler Ö Devlet Bakanı Yusuf Özal'ın Türkiye Ziraat Oöaları Birliği Genel Kuru (Baştarafı 1. Sayfada) konuşmasının yanlış anlaşıldığı yolundaki açıklamalarından "tatmin olduğunu" söyledi. Ülkenin sorununun darbelere hak vermek değil, ülkeyi darbesiz idare etmek olduğunu belirten Demirel, " H i ç kimse tedirgin olmasın. Biziın aradıgımız şey ortalık kanştırmak defil" dedi. Cumhurbaşkanı Evren, DYP lideri Demirel'i dün saat 14.30'da Çankaya Köşkü'nde kabul etti. Demirel, Çankaya Köşkünden ayrıhrken yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı'mn Trabzon konuşması ile ne demek istediğini, kendisinin de ne anladıklannı anlattığını bildirerek, "Tnridye'de 12 Eylül öncesine benzer dunımlar nasıl olursa darbeler yine olur şeklinde bir konuşmada bizira tavnmıziD bundan farkb olamayacağı•ı anlattım" dedi. "Tfirkiye'de 12 Eylül öncesindeki gibi dunımlar olabilir, öyle ise darbeler dc olur" anlamına gelen açıklamaların darbe lafını ortadan kaldırmayarak rahatsızlık yaratacağıru belirten Demirel şöyle Demirel: Evrerfin darbe konuştu: "Benim kanaatime göre T.C. devleti öyle teçhiz edilmiştir ki Türkiye'yi rahatsız edecek birtakım dunımlar meydana gelme istidadında olursa devlet bunun ustüne vanr ve hukukun içinde kalarak bu fitneyi ortadan kaldınr. Öyle ise, 'darbeler olraaz' şeklinde konuşulmasını ben şahsen tercih ederim. Yani Türkiye'de darbeler olacagını değil, olmayacağını söylerken, 12 Eylül oncesindeki dunımlara benzer durumlann olmayacağını soylen '. lazım. Tabii ki '12 Eylül öncesine benzer durumlar olursa darbeler olur' denildigi takdirde bunu dinleyen 'canım ne yapsın, devleti bırakalım göçsün mü?' deyip darbelere hak verir. Halbuki ülkenin sorunu darbelere hak vermek degil, ülkeyi darbesiz idare etmektir." Demirel, darbelerin Türkiye'ye bir yararı olmadığını belirterek, "Ben geriye takılmış kalmış değilim. Ben ülkenin ilerisini anyorum, ülkenin ilerisinde darbe olmamalıdır. Ülkemin ilerisinde darbe olmamasının tek şartı da devletin işlemesidir" dedi. Demirel, "Cumhurbaşkanının açıklamalanndan tatmin oldunuz m n ? " şeklindeki bir soruyu, "Oldum" diye yanıtlarken, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hiç olmazsa darbe olmaması ana fikri üzerindeki düsünceler beni tatmin etti. Yani, tanlikenin boyutunu anlatacagız derken, darbeyi haklı çıkarmanın dogru olmayacagı, ama darbe olmaması için tehlikeyi o boyuta getirmemek gerektiği üzerinde sanıyorum ki faydalı bir fikir teaüsinde bulunduk." Bir soru üzerine, Cumhurbaşkanı ile 12 Eylül öncesindeki birtakım durumlan da konuştuklarını bildiren Demirel, 12 Eylül öncesinde anarşinin önlenmesi ve devletin işlemesi için "didindiklerini, çırpındıklannı, ancak olayın 12 EylüJe dayandığını" anlattı. Demirel, 12 Eylül öncesinde kan dökenler ve döktürenler içerisinde siyasi partiler olmadığını belirterek, siyasi partilerin kapatılmasını, Türk siyasetini sıkıntıya sokan olaylardan biri saydığını vurguladı ve bu konudaki düşuncelerini Cumhurbaşkanı Evren'e açık açık söylediğini kaydetti. "Camhurbaşkanının bunlara tepkisi ne oldu?" sorusuna, "Kendileri de, kendi gerekçelerini anlattılar. Başlangıçla partilerin kapaülmasına karşı olduklannı söylediler. 12 ay sonra yapılan toplantılarda partilerin kapatılması karanna vanldığını söylediler" diye karşılık veren Demirel, "Bizim maksadımız geçmişi tartışmak degil, gecmişten gelecege ders çıkarmaktır. Biz bu işte mağdunız. Mağduriyetimizi zaman zaman izah edebilmek için bazı hususlan dile getirmemiz gayet tabüdir. Onu da kendisine söyledim" diye konuştu. Demirel, bir soru üzerine, 12 Eylül öncesinde sıkıyönetimin başanlı olamadığını belirterek, "Başanlı olsa kan dökülmesi devam etmez, 12 Eylül'e gelmezdi" dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü: "Öyle ise Türkiye'nin yapacağı şey böyle bir istidat belirdiği zaman görev vereceği organı başanlı yapmak için ne gerekse onu yapmakOr. Yoksa hemen darbeye hazırianmak değildir. Binaenaleyh, Türk devletinin bugün de eksikleri vardır. Gelin bu eksikleri tamamlayalım. Ben kimseyi itham etmiyorum. O günkü anayasanın 124. maddesi yetmedi. O orada kaldı. Şimdi bugünkü anayasanın 122. maddesi böyle bir istidat belirdiği zaman yetmeli ve Türkiye yeniden darbeye falan gitmemelidir. Hiç kimse tedirgin olmasın. Bizim aradığımız şey ortalık kanştırmak değil, bilakis ortalığın bundan düzgün gitmesidir. Bundan sonra ortalığın düzgün gitmesi ise, Türkiye'nin ber şeyi konuşabilmesine bağlıdır. Bundan evvel ortalık niye düzgün gitmemiş, onu da tek laraflı olarak degil, çok taraflı olarak bilmesi lazım Türkiye' MİT raporu" UGUR MLMCU (Baştarafı 1. Sayfada) GOZLEM Konuşunca da gazetemiz adına Nadir Nadi, bu sözleri yayımlayan Tercüman Gazetesi ile sözlerin sahibi özal haklarında hukuk mahkemesınde tazminat davası açtı. 26 Kasım 1982 günü açılan dava henüz sonuçlanmadı. Peki niçin? Anlatayım... Dava, Istanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne açılmıştı. Mahkeme dosyayı, 24.5.1983 günü Prof. Selahattin Sulhi Tekinay, Prof. özer Selici ve Prof. Nevzat Gürelli'den oluşan bir bilirkişi kuruluna göndermişti. 5.7.1983 gunü Prof. Tekinay, bilirkişi kurulundan çekildiğini açıklamıştır. Mahkerne, Tekinay'm yerine Doç. Dr. Teoman Akünal'\ görevlendirmiş... 21.7.1983 günü Prof. Özer SeHcfmn de özür bildirerek bilirkişilitcten çekildiği anlaşılmış... Selici'rim yerine Hüseyin Ulgen seçilmiş... 17.11.1983 günü Hüseyin Ülgen bilirkişilikten çekilmiş, yerine Prof. Zahit imre görevlendirilmiş, Zahit imre'nm de bilirkişilikten çekilmesi üzerine yeni bir kurul olusturulmuş... 1.6.1984 tarihinde Prof. Nevzat Gürelli, Prof. Ergun Özsunay ve Doç. Köksal Bayraktar bilirkişi olarak seçilmişler. Son olarak seçilen Prof.Nevzat Gürelli, Prof Ergun özsunay ve Doç Köksal Bayraktar'dan oluşan bilirkişi kurulu raporunu vermiş: Konuyu çeşitli yönlerden irdeleyen kurulumuz, siyasal konuşmalannda son derece ölçülü ve temkinli olan Turgut Özal1 ın, incelediğimiz olayda, söz konusu yakışbrma ve benzetme bakımından gerekli özeni göstermediği ve bu nedenle de (ağır ihmal) olarak nitelenebilecek kusuriu bir davranış içinde olduğu kanısına vanvıştır. Davalı avukatları, bilirkişilerin reddini istemişler. Mahkeme bu isteği reddetmiş. Dava tam karar aşamasındayken 8. Asliye Hukuk Yargıcı N.Kemal Şenpolat davadan çekildiğini açıklamış. Bunun üzerine dava 9. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne gelmiş. Başbakan Özal ve Tercüman Gazetesi avukatlan, bilirkişi reddi ile ilgili istemlerini yinelemişler... Mahkeme, daha önce 8. Asliye Hukuk yargıcınca reddedilen yeni bilirkişi seçimi istemini kabul etmiş... Cumhuriyet Gazetesi avukatları GOIçin Çaylıgil, Fikretİlkizve öznur Gundoğdu, karardan dönülmesi için mahkemeye dilekçe vermişler. Cumhuriyet avukatlan, verdikleri dilekçede 9. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin daha önce Özal ile aynı sözleri kullanan Tercüman Gazetesi yazarianndan Ergun GözeYi tazminat ödemeye mahkum ettiğini anımsattıktan sonra şu görüşü ileri sürmüşler: Aynı mahkeme, Babıali'nin Pravdası' sözünü Ergun Göze söylerse onu tazminata mahkum ediyor, Başbakan söylerse kuşkuya düşüyor ve karar verilemiyor... 9. Asliye Hukuk yargıcı, 8. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden gelen dosyayı 13 Ocak 1987 günü incelemeye başlamış, o gün karar aşamasmda olan dava, o günden bugüne karara bağlanmamıştır. Bunun üzerine gazetemiz avukatlan, 9. Asliye Hukuk Mahkemesi Yargıcı Mesut Fahirtn, "Davalı tarafı Başbakan Özal olan bu davada tarafsız olamayacağı" kanısına vararak yargıcı reddetmişlerdir. Bu istem üzerine yargıç, davadan çekildiğini açıklamış, dosyayı inceleyen 4. Asliye Hukuk Mahkemesi de çekilme nedenterini yerinde gordüğünden dosya bu kez 10. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne gönderilmiş, 10. Asliye Hukuk Mahkemesi yeni bilirkişi kurulunu belirlemiş: Prof. Erol Cihan, Prof. Kenan Tunçomağ ve Doç. Haluk Burcuoğlu. 26 Kasım 1982 tarihinde Başbakan özal aleyhine açılan dava altı yıldır bir türlü karara bağlanamamıştır. Bu davanın hukuk faküttelen, hukuk muhakemeleri usulü derslerinde "kurpratikdersi" olarak okutulmasını öneriyorum... ^ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Necdet Üruğ kamuoyunda "MİT raporu" olarak bilinen belgede kendisine hakaret edildiği iddiasıyla 16 mayıs pazartesi günü Başbakanhk aJeyhine 200 milyon liralık tazminat davası açacağmı bildirdi. Üruğ, kendisine bugüne kadar henüz bir yanıt verilmediğini söyledi. Başbakan Turgut Özal ise yanıt verilip verilmediğine ilişkin bir soruya "verilmiştir herhalde" yanıtım verdi. Ozal, Başbakanhk binasından ayrıhrken bir gazeteci yanıtın "olumlu veya olumsuz olup olmadığını" sordu. Özal, "Herhangi bir şey yok, olumlu veya olumsuz diye bir şey olur m u " dedi, Başbakan "yanıt verildi mi" sorusuna ise " t a b ü " karşıhğını verdi. Bu arada eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Necdet Uruğ, kendisine bugüne kadar Başbakanhk'tan olumlu ya da olumsuz bir yanıt gelmediğini belirterek "Evimde bekliyonım. Şu ana kadar hiçkimse bu konuyla ilgili olarak bana bir şey iletmedi" dedi, Üruğ, 16 mayıs pazartesi günü avukatı emekli Hâkim General Zeki Güngör'ün dava açacağmı bildirdi. Bazı gazetelerde, "Davanın, Başbakan Turgut Özal aleyhine açılacagı" şeklinde haberler çıktığını da kaydeden eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Necdet Ünığ, "Ben davayı Başbakan'a değil. Başbakanhk a açacağım. Çunku MIT'in tüzel kişiliği yok. Başbakanhk'a bağlı bir kuruluş" diye konuştu. Ozal: Üruâ'a yanıt verildî DemireL, Evreri'le 12 EylüVü konuştu Demirel: BTP'yi niçin kapattımz? Evren: Intikam partisi olur diye düşündük BETUL UNCULAR ANKARA DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanı Kenen Evren ile dün Çankaya Köşkü'nde iki ayda bir yapılan olağan görüşmede " 1 2 Eylulün muhasebesi"ni yaptı. Demirel'in görüşmeden sonra oldukça rahatladığı ve bu rahatlığını görüşme sonrasında toplanan genel idare kurulunda da dile getirdiği öğrenildi. Öğrenildiğine göre, Demirel, Cumhurbaşkanı Kenan Evren'e "Trabzon'da 'Devletin k^rumlan öylesine sağlam ki ihtilale gerek kalmaz' demenizi beklerdik sizden" dedi. Cumhurbaşkanının bu sözlere karşı "Ülkede koruma ve kollama hareketini Türk Silahh Kuvvetleri'nin üstlendiğini" vurguladığı ve "Asker üzülmesin, istedik" yanıtım verdiği öğrenildi. Demirel'in genel idare kurulu üyelerine anlattığına göre DYP lideri Cumhurbaşkanına "Büyük Türkiye Partisi'nin niçin kapatıldığını" sordu. Evren'in bu soruya yanıtı, "Intikam partisi olur diye düşündük" oldu. Demirel, " 1 2 Eylül'den önce kan döken biz miydik Adalet Partisi'ni kapattımz" deyince, Cumhurbaşkanı "Sizin partinizi diğer partilerden ayıramazdık" karşıhğını verdi. Demirel'in, "DYP'yi niçin seçime sokmadınız" sorusuna Cumhurbaşkanının "Koalisyon olurdu" yanıtım verdiği öğrenildi. Bu sözler üzerine Demirel, seçimi kazanan Anavatan Partisi'nin görünürde bir koalisyonu içerdiğini belirttiğini, Konya mitingi mimannın ANAP'ta önemli görevler üstlendiğinin MSP'lilerce anlatıldığını söylediği edinihn bilgiler arasında. Cumhurbaşkanının bu sözleri karşılıksız bıraktığı bildirildi. Inönü: Evren askeri rejimlerin (Baştarafı 1. Sayfada) zon'da yaptığı konuşmasının doğurduğu yankılan değerlendirdiklerini belirterek, şöyle konuştu: "Sayın Cumhurbaşkanı konuşmasının yanhş anlaşıldığını ifade etti. Benim basındaki ve Meclisteki konuşmamın bu yanlış anlamanın sonucu olduğunu söyledi. Ben de Sayın Cumhurbaşkam'na 12 Eylül müdahalesinin savunmasım yaparken söylediği sözlerden kaynaklandığını ifade ettira. Sözlerinin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olmak üzere, daha önce yapmış olduğu çeşitli konuşmalardan örnekler verdi. Bu konuşmalardan demokrasiye bağhlığını, demokrasinin Türkiye için vazgeçilmez rejim olduğunu, bütün güçlükleri yenecek rejimin bu olduğunu, askeri rejimlerin çözüm olmadığını. kendilerinin bir müdahaleden sonra devam eden bir yönetim olmakla birlikte askeri rejimlerin çözüm olmadığını ifade ettiklerini, dolayısıyla Trabzon'daki konuşmasımn yanlış anlaşılmasından duyduklan üzüntüyü ifade ettiler. Ben de kendisine bunnn yanlış olduguna inanıyorum, lemennim böyle yanlış anlamalara imkan vermeyecek şekilde konuşmalarda açıklık bulunmasıdır, bir darbe olur mu olmaz mı gibi sorulara karşı darbe olmayacakür, bu iş bitmiştir, ülkede siyasetçiler ve halk demokrasiden aynlmayi hiçbir şekilde düşünmezler, her güçlüğü yenecek demokrasidir şeklindeki konuşmalann >'ararlı olacagını ifade ettim. Bu konuda göriiş birliği içinde olduğumuza inanıyorum." Inönü, Cumhurbaşkanı Evren'in aynca İstanbul'da gazete temsilcileri ile yaptığı toplantılarda da bu görüşleri dile getirdiğini ve ileride fırsat çıkarsa yinelcyeceğini kendisine ifade ettiğini söyledi. Inönü, şöyle devam etti: "Ben bu sonucu size duyurmaktan mutlu oluyorum. Mesele geçmişteki tartışmalan bırakmak, Silahlı Kuvvetler'in her zaman TBMM'nin emrinde olduğunu söylemek ve hatırlatmak, siyasetçilerin bir bunalım halinde böyle bir şey olursa kendilerine düşen görev i yapacaklanna inancı belirtmek ve bu doğnıltuda darbeler dönemi bitmiştir diye kesin güvence vermektir. Benim görüşnme göre ben bunu söylemeye devam edecegim, Sayın Cumhurbaşkaıu'nın bu görüşte olduğunu bü konuşmalar ışığında söyleyebilirira. Elbette kendileri daha açıklama yaparlar. O da İstanbul'daki basın temsilcileri ile konuşmasını yeterli buluyor." SHP Genel Başkanı Inönü, daha sonra basın mensuplannın sorularını yanıtladı. lnönü'ye yöneltilen sorular ve yanıtları şöyle: Söylediklerinizden anlaşıldığına göre Sayın Cumhurbaşkanı yanlış anlaşıldığını ifade buyurduklan sözlerini çok net bir metinle kısa bir metinle açıklamayı düsünüyor mu? INÖNÜ Hayır, düşünmüyor. Yani İstanbul'da gazete temsilcileri ile kapalı kapılar ardında yapttgı konuşmalan ve sizinle yaptığı konuşmalan yeterli buluyor, öyle mi? İNÖNÜ Öyle anladım, evet. Siz bir açıklama rapmanın gerekli olduğunu soylemediniz mi? İNÖNÜ Fikrimi açıkladım. Bu tartışmaların tekrarı olmaması için hiçbir şekilde bir müdahale söz konusu değildir, olamaz diye bir açıklamanın yararlı olacagını söyledim. Gördüğüm kadar istanbul'daki konuşmalan yeterli buluyor. Geçmişte böyle konuşmalar yaptığını söylüyor. Durum bu. Sayın Cumhurbaşkanı, acaba Cumhurbaşkanlığı seçiminde hem kendi sözleri ile hem de ANAP iktidannın belirgin kişilerinin sözleri ile gündeme geldi. Bu konuda herhangi bir açıklama yapmak ya da bu tartışmalara girip girmemek konusunda da açıklık getirecek herhangi bir ifadede bulundu mu? İNÖNÜ Evet, bu konuda birşey söyledi. tstanbul'da basın temsilcileri ile yaptığı toplantıda söylediği sözlerin kişisel fikri olduğunu, yani cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin iyi bir yaklaşım olduğu şeklinde kendi fikri olduğu ve vaktiyle 1982 Anayasası hazırlarurken de savunmuş olduğunu, ama o zamanki konuştuğu arkadaşlan ve danışmanlan ile yapılan görüşmeler sonunda Meclisin seçmesinin yararlı olacağı görüşüne vanldığını ifade etti. "O bakımdan yeni bir şey değil bunu söylemem. Herhangi bir kişisel çıkar yahut kişisel kaygı ile söylediğim de düşünülmesin. Ben o meselenin dışındayım. Ama o zamanki kişisel fikrim buydu. Onu İstanbul'da konuşurken söyledim gazetecilere. Başbakanın bu konuda söylediği sözlerle benim bir ilgim yoktur" şeklinde bir açıklama yaptı. Başbakanın söyledikleri ile bir ilgim yoktur diye mi efendim? İNÖNÜ Yani Başbakan hatırlarsanız bir defa kendisi ile konuşup çıktığında Cumhurbaşkanlığı seçiminin yeni bir modeli olması gerektiğini ifade etmişti. Onun Cumhurbaşkanlığının fikri veya telkini olduğu görüşünün yanlış olduğunu, öyle bir şey söylemediğini ifade etti. Ama son tstanbul'daki konuşmada kendi fikri olarak söylediğini; bunun, kişisel görüş olduğunu, onu da anayasa yapılırken savunduğunu, ama anayasa, Meclisin seçmesi gerektiğini kabul ettiğine göre anayasa değişmeden herhangi başka bir yaklaşım olamaz şeklinde açıkladı görüşünü. Sayın Cumhurbaşkanı böyle bir konuda anayasa değişikliğine yatkın bir tavır alıyoriar mı? İNÖNÜ Hayır, hayır. O konuda daha fazla konuşmadık. Kendisi İstanbul'daki görüşmesi doğrultusunda bana bu açıklamayı yaptı. Benim görüşümü biliyorsunuz. Anayasanın bu şekilde değişiklikleri için esash gerekçeler olmadan bu yollara gidilmesıne karşıyım. Sayın Başbakanın annesinin Süleymaniye'ye defnine Cumhurbaşkam'nın da imzaladıgı bir kararname olanak sağladı. Bu konuda bir göriişme oldu mu? Aynca Sayın Cumhurbaşkanı hayat pahalılığı konusunda halk ıstırap çekiyor diyebildi mi? İNÖNÜ Tabü Sayın Cumhurbaşkanını, ben, kendi konulanmızın sözcüsü veya destekçisi diye bir şekilde göstermek istemem. Öyle bir yaklaşım bence yanlıştır. Ama söylediğim Sayın Cumhurbaşkam'nın, "halkın ıstırabını izlemek görevini ihmal etmiyorum" şeklinde yaklaşımı var. "Ayhk toplantılar yapıyoruz, durumu izliyoruz. Ama müdahale etmeme imkân yok. Hükümetın sorumluluğudur, yakından izh'yoruz" söylediği bunlar. Herkes kendi yorumunu yapabilir. Diğer bir konuda ise "Bakanlar Kurulu karannı bana ilettiler. Bir dilek olarak söylediler. Ben de bir son dilektir şeklinde kabul ettim, üzerinde durmadım fazla. Daha evvelce örnekleri var. Daha önceki hükümetler döneminde böyle şeyler olmuş. O nedenle Bakanlar Kurulu karannı geri çevirmeyi uygun görmedim" şeklinde bir ifade kullandı. Sayın Cumhurbaşkanı 12 Eylül'ü yeniden tartışmayahm dedi mi? İNÖNÜ Hayır, artık bu konuyu kapatalım. Sayın Cumhurbaşkanı'nın yaklaşımı her zamanki yaklaşımıydı. Bildiğiniz gibi bu konuda kendisi de 12 Eylül döneminde yapılanlara, yöneltilen suçlamalara karşı tepkisini ifade ettiğini söyledi. Benim bunahml&dan Meclisin egemenliği içinde çıkılır şeklinde sözlerimden memnun olduğunu bana da ifade etti. 12 Eylül konusu üzerinde durmuyorum. O bakımdan aramızda böyle birşey çıkmadı. Siz Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda göruşlerinizi ilettiniz mi? İNÖNÜ Hayır, hayır. Sadece İstanbul'daki konuşmasının yanhş anlaşıldığını.. "İstanbul'daki konuşmam sadece kişisel görüşümü ifade ediyordu, bundan da başka sonuçlar çıkanlmasın" şeklinde konuştu. SHP Genel Başkanı Inönü, saat 11.00'de Diyanet Işleri Başkanlığı'na giderek burada Diyanet tşleri Başkanı Mustafa Said Yazıcıoğlu ile görüştü. Inönü, görüşmeden önce basın mensuplarına, dinin siyasete alet edilmemesi gerektiğini, dinin siyasete alet edilmesinin en başta dindarlara saygısızhk olduğunu söyledi. Inönu. "Diyanet lşleri Teşkilat Yasası 1965te çıkıyordu. Ama sonra bir aksilik oldu. Sanıyorum ki bu yasayı cıkarmak, yaklaşan iktidanmıza nasip olacaktır" şeklinde konuştu. Ozal: Eski yasaları bîr kenara ataıııayız YAVUZ ŞİMŞEK . EREĞLİ Başbakan olmasından bu yana ilk kez bir toplusözleşmenin imza törenine katılan Turgut Özal, anayasanın ve temel yasaların kendilerinin iktidara gelmelerinden önce hazırlandığım belirterek, "Hemen cetvel kalem bir kenara atamayız. Niçin öyle düşünülmüş. niçin öyle hazırlanmış, hakikaten iyi incelemek lazıradır" dedi. Özal dün Ankara'dan Türkiye Demir Çelik Fabrikaları Genel Müdürlüğü'ne ait bir uçakla yanında eşi ve bazı bakanlar olduğu halde Erdemir Havaalanı'na indi. Özal, Erdemir'de çalışan yaklaşık 6 bin işçi için Türk Metal Sendikası ile Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasında bağıtlanan toplusözleşmenin imza törenine katıldı. Erdemir'in 23. yıldönümüne de rastlayan törende işçilerin bulunmaması dikkat çekti. Yaklaşık 10 yıldır Erdemir'de bir sendika toplusözleşme imzalamıyordu. Özal, törende yaptığı konuşmada Türkiye'nin gelişmekte olan bir ülke olduğunu, ancak Avrupa'mn ve ileri Batı ülkelerinin çok gerisinde bulunduğunu bildirdi. tleri ülkelerin demokrasi, insan haklan, işçi haklan konularında kademe kademe gelişme sağladıklarım anlatan Özal, Türkiye'nin bu ülkeleri örnek aldığını anımsattı. Özal, "Ülkemizdeki gelişme seviyesinin ileri ülkelerden çok geri olması geçirdiğimiz son dönemdeId inişler ve çıkışlara yol açmışbr" dedi. Güney Kore örneğini anlatan Özal, bu ülkenin gelişmesini demokratik olmayan bir sistemle yaptığını, tspanya için de aynı durumun söz konusu olduğu görüşünü savundu. Özal, "Türkiye bütün gelişmesini demokratik bir sistem altında yapmaya kararlıdır. Bunu da bütün dünyaya göstermeye hazır bir ülkedir. Başanlı olacağımız kanaatindeyim" diye konuştu. özal, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bizden önceki dönemde hazırlanmış bir anayasa ile Toplusözleşme, Grev ve Lokavt Kanunlan vardı. Kabul etmek lazım ki bu anayasanın ve muhtelif, toplumu aiakadar eden ana kanunlann hazırlamşında bizden evvelki dönemin tecriibelerinden istifade edilerek. o zamanki yöneticiler tarafından hazırlanmış. Hemen cetvel kalem bir kenara atamayız. Niçin öyle düşünülmüş, niçin öyle hazırlanmış, hakikaten iyi incelemek lazımdır" dedi. Özal konuşmasının enfiasyona ayırdığı bölümünde Türkiye'de nüfusun her yıl yüzde 22.5 arttığını, şehirlerdeki nüfusun ise yüzde 6 oranında çoğaldığını anlattı. Transferde (Baştarafı 1. Sayfada) lüp, döviz bulma çabasına girdi. Fenerbahçe yönetimi, iç transferde futbolculardan gelen öneriler sonucu lira yerine apartman katı vermeyi benimsedi. Fenerbahçe Kulübü Başkanı Tahsin Kayanın müteahhit olması da transferde ev isteyen futbolcular açısından özendirici bir unsur olarak niteleniyor. Beşiktaş'ta ise futbolcular liranın yani sıra ev ya da işyeri istiyor. SiyahBeyazh kulüple ön anlaşma yapan Kahramanmaraşspor'lu Şifo Mehmet de Beşiktaş'la ev isteyerek anlaşan futbolculardan. Rıza için de benzin istasyonu açılması söz konusu. Kuşadasıspor'un Sarıyerli Erdal'a "turistik arsa" önerisi de Türk Lirası'nın transferdeki etkisinin giderek azaldığımn bir kanıtı olarak yorumlandı. Değerli arkadaşımız, Sayın Başbakanımız TURGUT ÖZAL'ın muhterem anneleri HAFİZE ÖZAL'ın vefatından duyduğumuz acımız sonsuzdur. Merhumeye Cenabı Hak'tan rahmet, Özal ailesine sabır ve başsağhğı dileriz. SINIF ARKADAŞLARI I.T.Ü. MAKİNEELEKTRİK 1950 DERS VERİLİR Boğaziçi'liden tngilizce, Matematik Tel: 159 64 77
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle