25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
î NÎSAN 1988 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURÎYET/5 İSMAİL GVU;EÇ SİNEMA ATtLLÂ DORSAY HAYVANLAR Sanatçınm sonsuz sorunsalı Andrey Tarkovski Sineması, çağımız sanatında erişilmesi belki biraz zor, ama görmezlikten gelinemeyecek bir doruk oluşturuyor. Ülkemizde de, her yerde olduğu gibi, bir "Tarkovski hayranlan" grubu var. Bir tür "ayrıcalıklılar kulübü" bu; içine herkesin giremediği, ama girenlerin doyumsuz zevkler yaşadığı. "Andrey RuMev"in ilk bölümlerinde, bir kilısenin çatısını onarmakta (süslemekte ?) olan ustalardan birini taşıyan "balon"un ipleri lcopar, adam şaşkın bir halde gökyüzünde dolaşmaya başlar... Aşağıda her şey küçücüktür: Irmak, ağaçlar, evler, koşusan insan!ar... Sanatçı yeryüzüne yukandan bakmakta, yasamı toptan biçimde kavramakta, her şeyin birbiriyle orantısını ve her şeyin aslında ne denli küçük olduğunu görmektedir. Ancak balonun ağırlasmasıyla birlikte yere süzülmesi gecıkmez. Ve sert bir şokla, balon ve içindeki usta yere inerler: Sanatçı (yeniden) dünyanın gerçeğine gelip çarpmıştır... Bu sekansın simgeselliğini aşın mı buldunuz? Tarkovski'nin zaten bölümlerden otuşan ve tam 1400 ile 1423 yılları arasına yayılan filminin her bir bölümü, her bir sahnesi, kendine özgü anlamlar, siıngeler taşıyor. "lvan'ın ÇocukluğıT'nu bir aJıştırma çalışması olarak alırsak, I966'da çevirdiği ikinci filmi olan "Andrey Rublev", sanatçınm dehasırun ilk kez tam anlamıyla dışavurduğu şaşırtıcı bir yapıt... Ve kuşkusuz ki bir "başyapıt..." Kimi karmaşık, anlaşılmaz, kapalı yönlerine karşm... Tarkovski'nin kendisi de "yetersizliklerden lamamen annmış. olan tek bir başyapıt bile tanımıyonıra" demiyor rau? 15. yüzyıl Rusyası... Birbirleriyle anlaşamayan Boyar kabilelerinin bitmez tükenmez kavgalannın sürdüğü bu uçsuz bucaksız ülke, bir de Tatar istilasına uğramıştır. Tıpkı bir yüzyıl önce Anadolu'yu kası^ kavuran Moğollar gibi.. Tam bir manastır yaşamı süren ve resrai, bir yandan Yunanlı Theophanos'tan, öte yandan "ustası" Daniel'den öğrenen genç Andrey Rubzanaat arasında önemli bir aynm yapmamak gibi oldukça çağdaş bir tavn da getirir filminde... Ortodoks kiliselerini donatan "ikon ressamlan" denli onlann alçakgönüllü yardımcıları da değerlidir. Tıpkı tüm o görkemli final bölümündeki gencecik çan ustasının yaptığının fılmde Rublev'in resimlerinden hiç de aşağı düzeyde tutulmaması gibi... Sanat ve emek bir yerde özdestir çünkü... Sonuç olarak sanatçı bir emekçi, emekçi de bir sanatçıdır... Yaşamı ve yaşamda değerli olan her şeyi her an yeni baştan üreten... Bir kıyım ve zulüm çağmdan geriye, kiliseleri süsleyen o solgun resimler, o kocaman çanlar, o görkemli kabartmalar kalacaktır. Yani insanoğlunun yarattığı her şey... Ve elbette, sanatı, yaratışı ve sanatçı/yasam, sanatoı/doğa ilişkilerini böylesine yorumlamayı bilen Tarkovski'nin filmleri. Film boyunca Rublev'in resimlerini göstermeyen ve seyircisini merakta bırakan Tarkovski, görkemli bir siyahbeyaz sinemaskopla çektiği yapıtının son bölümünde yine bir sürpriz sunar. Rublev'in kilise duvarlannda kalan resimleri, filmin renkli çekilmiş son bölümünde karşımızdadır. Bu renkli final, filmin içerdiği sayısız sürprizden ve zenginlikten biri olarak seyircinin belleğınde, Rublev sanatı ndan izler bırakan bir son izlenim olarak kalacaktır... Andrey Tarkovski sineması, çağımız sanatında erişilmesi belki biraz zor, ama görmezlikten gelinemeyecek bir doruk oluşturuyor. Ülkemizde de her yerde olduğu gibi bir "Tarkovski hayranlan" grubu var. Bir tür "ayncalıklılar kulübü" bu; içine herkesin giremediği, ama girenlerin doyumsuz zevkler yaşadığı... Kitleye seslenmeye çalışan bir yazar olarak, doğnısu Tarkovski filmlerini ve "Andrey Rublev"i herkese öğütlemekten çekiniyorum. Bu önemli sanatçınm hemen tüm filmlerinin satın alınmış olduğu ve ilerde sinemalarda gösterileceği konusundaki haber önemli. Belki de bize bu filmleri daha rahat koşullarda görmek, üzerinde düşünmek fırsatını getirecek ve belki de "Tarkovski'yi Sevenler Kulübü"nün üye sayısı artacak. Andrey TarkovskVnin şaşırtıcı başyapıtı "Andrey Rublev" KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK ESTETİK BÛTÛMÛK Andrey Tarkovski'nin sanatının bazı ıpuçlannı görkemli bir biçimde sunan "Andrey Rublev", hemen bütun plan ve sekanslarıyia kendi içinde estelik bir butunluk ve zenginlik içenyor. lev, savas, istıla ve ölümle boğuşan yaralı bir ülkede, sanatçının "ezeli ve ebedi" sorunsallarını, sanatını uygulamak ve uygulamamak ikilemlerini yaşamaktadır. Andrey, buyurganlığı, zulmü, kıyımı tanır. Dinin banşı getirmede, aynı düzeni sağlamada nasıl etkisiz kaldığını görür, "putperest"lerin gece törenlerine katıhr, din adına bu kişilere kendi vatandaşlanrun yaptığı zulme tanık olur. Gencecik bir "usU"nın yaptığı görkemli çanın açılış törtninden sonra artık iyice yaşlanmış olan Andrey, yapıtının sahipliğini bile yüklenemeyen delikanlıyı himayesine ve dostluğuna alacaktır... "Andrev Rublev", Tarkovski adlı sinema ustasının sanatının kimi ipuçlarım görkemli biçimde sunmaktadır seyirriye... Tarkovski, bu filmle klasik tarihsel filmi, klasik sanatçı özyaşam öyküsünü tümüyle dışlar... Filmin bölümlenmesi, tarihsel ve kronolojik değil, anlamlann birbirlerini bütünledigi organik bir yapı oluşturur. Her bir çekim (plan) ve aynm (sekarts), kendi içinde estetik bir butünlükve zenginlik tasır. Ayrıca her çekim/aynm, yine kendi içinde çeşitli ana ve yan anlamlar, yorunıa açık gizler taşır. Bunun üzerine eklenen bir özellik, tüm bu anlamlann, cuşünsel boyutlann ve gizemin, filmin tümü içinde birbiriyle bütünleşmesi ve bir tür Tarkovski görüşü, Tarkovski felsefesi olarak filmin özünü oluşturmasıdır. Sinema tarihi, kuşkusuz estetikten felsefeye, görsellikten anlama, güzellikten düşündürücülüğe doğru böylesine usta köprüler kuran pek az sanatçı tanıyor. "Andrey Rublev"in belki dönem benzerliği açısından da ama kuşkusuz daha çok estetik bir dünya kurma açısından akla getirdiği ilk film, Ayzenştayn'ın "Korkunç İvan"ıdır. Ve (siyasalideolojik yönierinin farklılığına karşın), Tarkovski'yi sinemada belki de Ayzenştayn'ın en iyi mirasçısı saymak, yanlış olmayacaktır. Film.sanatçı/keşişlerin yaşamlan, ilişkileri, birbirlerine kol kanat germeleri, ustaçırak ilişkileri açısından 14. yüzyıl Anadolu Mevleviliğini düşündürür gihidir. r >blev de tıpkı Meviana gibi, zulüm ve kıyım dolu bir çağda, bir "üçleme", yani "kardesiik, sevgi ve uzlaştıncı bir inanç" idealini ortaya atar. Ama bu idealin, din adamları tarafından bile nasıl çiğnendiğini, "düşman" zulmünden bile korkunç olan kardeş kavgalarım gormekten kurtutamaz ve "cehennera acılan"nı yaşamadan gerçeğe ulaşılamayacağını öğrenir... Öte yandan, Tarkovski, sanatla PİKNİK PİYALE MADRA fflZLI GAZETECİ MECDET ŞE.V 7. ULUSLARARASI İSTANBUL SİNEMA GÜNLERİ SİNEMA GÜNLERİ 88'DE BUGÜN Avna (Lale Sineması: 12.00, 15.00, 18.30, 21.30) A i t f M (Dünya Sineması: 12.00, 15.00, 18.30, 21.30) Yaşlı Adantlar Taplulugu (Emek Sineması: 12.00, 18.30) Radv» Gtaleri (Emek Sineması: 15.00, 21.30) Işık (Sinepop Sineması: 12.00, 15.00, 18.30, 21.30) Orianr (Gazi Sineması: Ç İ Z G İ L İ K KÂMİL MASARACl 12.00, 15.00, 18.30, 21.30) Fetiç ve Düşler (Atalürk Kültür Merkezi: 10.00) Yallarda (Ataıürk Kültür Merkezi: 15.00) Bikini Radv*SM (Atatürk Kultur Merkezi: 17.00, 19.00) Kurbaa (Moda Sineması: 12.00, 18.30) Dtlek Agaeı (Moda Sineması: 15.00, 21.30) başanlıyrjnetmeni Mai Zetteriing'in 1985te çevirdiği "Amorosa" adlı yapıtı. Isveçli yönetmen, bu filminde, çok ünlu bir kadın yazaria ustun zekâlı olan kocasının karmaşık ilişkilerini ete alıyor. Zetterting, bir hemcinsinin yaşamım ırdetemeye çalışırken, kadınlar kadar erkekleri de ılgilendirebilecek saptamalar yapıyor sonuçlar çıkarıyor. Sinema Gunleri'nde bugün gösterilecek ılginç filmlerMai Zetteıiing'den "Amorosa" den biri de, bir zamanların unlü oyuncusu, sonraların 1 Polonyalı yönetmen Krzystof KieslovtskVnin yeni filmi 'Amatör'den 5 yıl sonra 'Sonsuz' "Amatör" adlv ünlti filmiyle karşımıza çıktı ve sanınm izleyen herkesi tatlı bir şaşkınlığa boğdu. "Amatör"den 5 yıl sonra yaptığı "Sonsuz", seyircide benzer bir şaşkınlık uyandırabilecek ilginç bir yapım.. Ozgun bir senaryodan yola çıkan Kieslowski, bize "ölmüş bir adam"ın da zaman zaman katıldığı çok değişik bir oykü anlatıyor. Avukat Antoni Ziro, genç yaşta kalpten ölmüştür. Geride umutsuz bir kadın, bir kuçük oğul, yarıda kalrmş bir dizi dava bırakarak... Bu davalardan biri, Dayamşma Sendikası mensubu olan ve bir greve öncülük ettiği için yargılanan (evet, sosyalist bir toplumda grev yüzünden yargılanan) bir işçinin davasıdır. tşçinin umutsuz karısıyla ilgilenen avukatın dul karısı Ula, davanın o güne dek siyasal davalara pek elıni surmemiş yaşlı bir avukata verilmesini sağlar. Dava, siyasal gelişmelerle sarsılan bir toplumda değişik yönsemelerle sürüp giderken, Ula da ölmüş kocasının da hiçbir şey yaprnaksızın tanık olduğu bunalımlarını sürdürecek ve sonunda Antoni'yle buluşmayı seçecektir... 'Sonsuz"un seyirciyi şaşırtması, filmin çok yonlü gelişimi yüzünden. Gerçekten de filmin, kendini hemen ele vermeyen ve çizgisel olmayan bir temasal zenginliği var. Ölü bir adama duyulan sevgi, onu (başka bir erkekle yatma, psikolojik terapi seanslarına gitme, vb. de dahil) çeşitli yöntemlerle unutma çabası... Ama bunun yrnı sıra, 1980'lerde sosyalist ülkelerin tanık olduğu en önemli toplumsal deneyimlerden birini yaşayan bir ülkede, bu sorunların dolaylı biçimde de olsa dile getirilmesi... Biri yaşlı ve deneyimli, öbürü genç, ama tutkulu iki avukatın bir sendika sorununa alabildiğine farklı bakışlan... Yaşamın tüm sorumtuluklannı yüklenmiş ve farklı nedenlerden de olsa mutsuz iki kadımn ayakta kalmak için bireysel çabalan... Ve bir zamanlar kimi Amerikan filmlerinde güldürü oğesi olarak kullanılan "ölünün ortada gezmesi" temasının son derece farklı biçimde, kimi zaman (psikolojik tedavi sahnesindeki gibi) sinemanın gördüğü en heyecan verici sahnelerden bazılanna yol açan yönde kullanılması... Tümüyle belki biraz fazla "doln", fazla yoğun, ama yine Kieskmski kiştliğini doğrulayan önemli bir yapıt... TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAS 8 Nisatı K.DÛNYA SAVASl KOMUMNIARINOAN.. 1981'DE BUGUM, ÜNLU AMEeı&4LI 6ENEGAL BRAOLEr 88 y^çwo^t ÖLPÜ 2T oÛA/y/ SIR/İS/NM ALDIĞı yijfCSeK ICOMurA RIYLE ı>/xxAri çe&v?/fr/. ÖNCE, 1943'TE, ALMAKJ Ve /rALYANİARA KARÇl AFRııcA ÇIICA&MASt VE TUMU^'UAJ otosousayt/f ÇOK E~r~&ıu OLMUŞ, BUMU sı Ct[yA UAG.EKÂT' ıZLEMİŞTl PAHA SONRA, AL'A///V KUZEYıUE YABUYU/C HO/SAAAAJDi ÖNEkAU H.OL OYNAMlÇTI'. 12.. OSDU KOMLtrAUt OLAfZAK AI/&L/PA ' NAZı Çİ2A*e£fA/Ç>£~U KUGrrULMASf IÇıM ALMANYA ÜZEPİMe •/ÜRÜAAÜŞTÜ. EMglfJDE 1.ŞOO.OOO 8/fi tOJW£T 8ULUAJU YO/SOU /. * Nisan 1938 Sinema Gunleri'nde ikinci günün önemli bir • filmi de, birkaç yıl önce "Amatör" adlı yapıîım izlediğimiz Krzystof Kieslowski'nin "Sonsuz"uydu. Özgün bir senaryodan yola çıkan yönetmen, "ölmüş bir adam"m da zaman zaman katıldığı çok değişik bir öykü anlatıyor. Sinema Günleri başladı. Bu yü, Beyoğlu'nun süslenen, canlanan sokaklanyla birlikte bu olayın tam bir bayram gibi yaşandığını elbette fark ediyorsunuz. Sinemaların önünde biriken kalabalıklar, kitap sergileri, belki çok yakında sokak konserleri, resimler, el işleri sergileri... Bir sinema festivalinin özünde yatan "bayram" düşuncesinin özellikle bu yıl tam anlamıyla gerçekleşmesi, şu tekdüze, yorucu ve sıkıntılı bttyük kent yaşamımız için ne güzel bir değişiklik!.. Şenlik, resmi bir galada Woody Allen'ın "Radyo Günleri"yle acıldı. Geçen yıl Cannes'da görüp yazdığımda, bu hoş filmin en iyi Allen yapıüanndan biri olmadığım, pek "küçük" bir Allen filmi olduğunu belirtmiştim... Ne yanılgı!.. "Mea Culpa"... Bu ikinci görüşümde fark ettim ki, filmin o alçakgönüllü yapısı aslında son derece ustaca elde edilmiş bir sinema egemenliğinı gösteriyor. Neyse, bu film Sinema Günleri'nden hemeı, sonra gösterileceğine göre, üzerinde konuşma fırsatı olacak. tkinci günün önemli bir filmi Polonyalı Krzystof Kieslowski'nin "Sonsuz"uydu. Polonya'yı ilk kez ziyaret ettiğim 1960 sonlannda Kieslowski'nin kimi siyahbeyaz kısa filmlerini büyük bir hayranlıkla izlediğimi anımsıyorum. Sonra gözden kaybettiğim sanatçı. birkaç yıl önce Sinema Gunleri'nde, 8 milimetrelik bir kamera aldıktan sonra, tüm yaşamı değişen "amatör" bir sinema tutkununu anlattığı 50 YIL ÖNCE Cumhuriyet 19331998 30 Kanunuevvel 1937 de Başvekalete gelen M. Goga 16 Şubat 938 larihinde mevkiini Patrik Miron'a terketmek mecburiyetinde kalmıstı. Büyük Şefuniz Atatürk' Dün Çubuk Barajını gezdiler Ankara 7 (Telefonla) Cumhurreisi Atatürk, bugün şehirde bir gezinti yaparak Çubuk barajını teşrif ettiler. Atatürk saat on buçukta baraja gelmişter ve yeni yapılmış olan kazinonun tarasında bir müddet istirahat etmişlerdir. Müteakıben civardaki köşke ŞAŞKIMJK UYANDIRAN BİR YAPITKrzystof Kieslowski'nin "Amatör"den beş yıl sonra çevirdiği "Sonsuz", tıpkı . "Amatör"de olduğu gibi, seyircide şaşkınlık uyandırabilecek bir film "Sonsuz"un seyirciyi şaşırtması, filmin çok yönlü gelışiminden kaynaklanıyor gıden Büyük Şef, oradan da • barajın usi kısmına çıkmışlardır. Bu sırada Çubuk deresinin su seviyesi yükselmiş olduğunda baraj açılmıştı. Havanın çok güzel olması dotayisile gezintiye çıkmış kalabalık bir halk kütlesi de orada bulunuyordu. ı Atatürkün teşrifi halk \ tarafından heyecanlı tezahürlerle karşılandı. Tatil günü olduğu için barajın iki yanmdaki yamaçlara Türk bayrağı çekiliyordu. Atatürk, bayrak çekilmesini de temaşa ettiler ve saat 13 'te köşklerine avdet buyurdular. Eski Romanyn Başvekili Goga vefat etti Bükreş 7 (Hususi) Eski Başkanvekil M. Oktavian Goga bugün saat 14'te ölmüştür. Umumi harbden evvel facia piyesleri yazmakla büyük bir şöhret kazanan M. Goga, Romanya'nın itilaf devletlerile beraber harbe girmesini temine çalışmış, 1931 de milli çiftçi fırkasını kurmuştu. RULO SIZDIRMAZLIKLAR1 VE KAPAKLARI İLE BİTUMLU SU BORUSU ALINACAKTIR TEK Anbarh Terraık Santralı lşletme Mudurlüğu Avcılar/IST. 1) Konveyör bant rulosu için yataklama kapakları (1113 kaliıe veya Tel: 591 35 00 (4 hat) DKP saç) ve sızdırmazlıkları (sert plastik) imal ettirilecektir. 3000 adresindeki Ticareı Scrvisi'nden ücretsiz olarak alınabilir. Takım. 4) Teklifler en gec 19/4/1988 gunu saaı 17.20'ye kadar aynı ad2) DİN 2460 dışı bitumlu 168,3 Omm x 3,6 mm ölçülerinde 400 resteki Muhaberal Servisi'ne verilmiş olacaktır. meıre su borusu. 5) Kurumumuz 2886 sayılı Devlel İhale Kanunu'na tabi olmayıp Yukandaki malzemeler kapalı teklif alma usulü ıle satın alınacaktır. ihaleyi >apmamakıa veya dilediğıne kısmen veya tamamen vermek3) Ihaleye katılmak için sartname alrnak mecburidir. Şartnamete serbesttir. ler; TÜRKİVK ELLKTRİK KURUMU Basın: 16688
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle