18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Amerikan dergisinde çıkan bu yazı üzerine kısaca OSHA denilen "Amerikan Mesleki Emniyet ve Sağlık Knnımn", Dr. P. Infante ve arkadaşlarına bu sonuçları benzeri bir araştırma ile denetleme görevmi verdi. Bu bilim adamı grubu yüksek dozlarda benzenin kullanıldığı lastik fabrikalanndan birinde, 10 yıllık hastalık dosyalanru lösemi bakımından bir incelemeye tabi tutarak sonuçlarını ünlü bir Ingiliz tıp dergisinde yayımladı. Bu incelemenin sonuçları bizim daha önce elde ettiklerimizi pekiştiriyordu. Bu durum üzerine, Amerikan Mesleki Emniyet ve Sağlık Kunımu, yetkisine dayanarak işyerlerinde müsaade edilen benzen değerini 10 ppm'den 1 ppm'ye düşürdü ve bunu uyguladı. ABD yasalanna göre böyle bir karar ancak 6 ay uygulanabilir. Bu sürenin sonunda ilgili işyerleri ya da sanayinin, bu karann kaldırılmasını isteme hakkı vardır. Bu durumda "Informal" denilen ve bir yargıcın başkanlık ettiği bilimsel mahkeme toplanır. Benzenle ilgili toplantı 1977 yüı temmuz ayında Washington'da yapüdı. Yazar da bu toplantının birinci bilimsel tanığı idi. 22 gün süren mahkemeyi OSHA'nın (Mesleki Emniyet ve Sağlık Kunımu) kazanmasına karşın Amerikan Yüksek Mahkemesi 5/4 oyla kararı kaldırdı. Aradan yıllar geçti. 1987 yılında bir grup araştıncı yine lastik fabrikalanndan birinde benzenin neden olduğu lösemi olgularının (vakalarımn) dosyalarını incelediler ve kesin bir biçimde 1 ppm'den yüksek değerde benzene maruz kalmanın lösemi yaptığını kanıtladılar. Bununla ilgili yazı çok ciddi bir Amerikan tıp dergisinde yayımlandı. Bu yüzden kısa bir süre sonra ABD Çalışma Bakanlığı'ıun Mesleki Emniyet ve Sağlık Kunımu yasal benzen değerini işyerlerinde 1 ppm'ye düşürdü. Çok ilginç bir biçimde benzenle ilgili iş çevreleri bu kez 6 ay içinde bu karara itiraz etmediler. Bu yüzden bugün ABD'de, işyerlerinde yasal en yüksek benzen değeri 1 ppm olup, en çok 15 dakika bu değer 5 ppm'ye yükselebilir. 1977 yılında lstanbul Üniversitesi kanalı ile Çalışma Bakanlığı'na başvurarak bu değerin çok yüksek olduğunu ve 10 ppm'ye düşürülmesi gerektiğini içeren bir yazı gönderdiler. Üzülerek söylemek gerekir ki bakanlık yazımıza hiçbir yanıt vermedi. Bütün bunlann dışında, pek çok kez belirttiğimiz gibi, değil düşük benzen değeri sorunu, işyerlerinin çoğu kez sağlığa uygun yaşanılabilir durumunu saptayan, bilimsel koşullara uygun hiçbir denetimi yoktur. 19831985 yıllan arasında TÜBtTAK tıp grubunun desteğiyle gerçekleştirdiğimiz bir araştırma (Prof. Dr. Süheyla özeriş ve arkadaşlan) ile durumun yukarda belirttiğimiz gibi sağlığa aykırı koşullarda olduğunu saptadık. Birçok işyeri (özellikle ufak olanlar) her bakımdan ortaçağ ya da 1819. yüzyıllardaki ortama benzer durumda çalışmaktadır. Bu yerlerin hiçbir bilimsel denetimi yoktur. Bilimsel denetimden amaç, yaşadığımız zamanla ilgili tekniği de içeren koşullarda işyerinin izlenmesidir. Bizim kanımız bu işlem Türkiye'de çok seyrek olarak gerçekleştirilmektedir. Tüzüğe göre işyerlerinde bulunan güvenlik mühendislerinin gerekli tarafsız denetünleri yapmalan, statüleri bakımından olanaksızdır, bu açıkça gözlenmektedir. Kısaca ülkemizde işyerlerinde bilimsel ve tekniğe uygun etkili bir denetimden söz etmek hayal olur. 5 NİSAN 1988 Kanser Yapan Kullanımı Denetlenmeli plkemizde en önemli sorun ilgili tüzük değişikliği yanında, çoğu kez işyerlerinde bilimsel ve sürekli denetimin olmamasıdır. Bugünkü denetim mekanizması çoğu kez "göstermelik" bir işlem yapabilir. Bir an önce bütün ülkede yüzyılımıza uygun teknik ve bilimselliği kapsayan aletlerle donatılmış ve işleyen bir denetim düzeneği kurulmalıdır. (2'nci Ulusal tşçi Sağlığı Kongresi'ne ithaf olunur.) Benzen (benzol) dünyada, işyerlerinde ve başka amaçlarla kullanılan kimyasal maddelerin içinde en başta gelenlerden biridir. 19. yüzyıün sonlanndan beri kesinlikle çok ağır, hatta öldürücü kansızlığı da içeren kan değişikliklerine neden olduğu anlaşıimıştır. Bir başka yönden, bu kimyasal maddenin başka bir hastalığın yani kan kanseri denilen löseminin nedenlerinden biri olduğu kesin olarak kanıtlanmıştır. PENCERE Vakitsiz Öten Horozlar... Prof. Dr. MUZAFFER AKSOY Ytf 1927 1940 1946 1947 1948 1974 1987 Misaatfe edllen benzM dtfteri Winslow tavsiye 100 Massachussets eyaleti 35 ABO Endüstri DevletHijiyenistleri (ACGIH)100 Aynca benzenin başka kanserleri, örneğin lenfbezinin kötü hastalıklan (malign lenfoma), bir kemik kan uru olan multiple myelom ve hatta akciğer kanseri meydana getirdiği anlaşılmıştır. tşte bu ve benzeri kötü sağlık sorunlan yirminci yüzyılın ortasından beri işyerlerinde bu kimyasal maddenin kullanımında gözüken sağlığa sakmcalı birçok degişikliğin önlenmesini amaçlayan tedbirin alınmasına neden olmuştur. Bunlann en başında çakşma ortamında havaya kanşan benzen değerinin kan değişikliği yapmayacak düzeye düşürülmesi çabası gelmiştir. 20. yüzyılın başında, çalışma ortamında bu değer düşürülmeye başlanmış ve aşağıdaki tablodan anlaşılacağı üzere bu değer hızla azaiarak 1970'lerde Amerika Birleşik Devletleri'ni de içeren birçok Batı ülkesinde 10 ppm'ye inmiştir. Lösemi yaptıgı kanıtlandı ABD'de işyeri ortamında müsaade edilen benzen değerlerini özetleyen tablo: 35 10 OSHA (Mesleki Emniyet ve Sağlık Dairesi) 1 Ppm, bir birim olup anlamı milyonda benzenin partikül sayısıdır (bunun karşıhğı bir milimetre küpte 0.327 mg. benzendir). Bu değer daha önceleri Drâger aygıtı denilen basit bir cihazla tayin ediliyordu. Bu aletin noksanı, benzenin bir homalogu olan taluenin de aynı kimyasal reaksiyon, yani aynı rengi göstermesi ve bu yüzden yanlışlıklara sebep olmasıdır. Bu yüzden bu metot bugün terk edilmiştir. Bunun yerine ince bir teknik olan ve oldukça beceri isteyen GasKromatografi yöntemi kullanılmaktadır. Benzenin işyerinde sorumsuz kullanımı denetim altına alındıktan sonra bu kimyasal maddeye bağlı sağlık sorunları çok azalmış ise de tamamen geçmemiştir. Bu durum Batı dünyasında 1977 yılına kadar böyle devam etmiştir. tşte bu sıralarda ülkemizde, 1960'larda başlayıp da özellikle ayakkabıcılar ve benzeri işyerlerinde süregelen benzen zehirlenmesi ile ilgili çeşitli kan hastalıklannı bildiren bir sürü yazı, Avrupa ve Amerika tıp dergilerinde yayımlanmıştır. Bu yaalardan biri benzenin kesin olarak kan kanseri yaptığını dünyada ilk kez olmak üzere kanıtlıyordu. "Blood" adlı Sonuç ve öneriler Benzenin ağır kan hastalıklan ve lösemiyi de içeren urlara, yani kanserlere neden olduğu, bugün kesin olarak gösterilmistir. öte yandan, birçok işyerinde ve özellikle sanayide benzenin kullamlması zorunluluğu vardır. Ancak ülkemizde de işyerlerinde benzen değeri, bugün ABD'de olduğu gibi 1 ppm'ye kesinlikle düşürülmelidir. BugünkU koşullar bunu ülkemizde saglamaya olanaklı değilse geçici bir süre için ençok 6 ila 12 ay 5 ppm olmalı ve bundan sonra kesin olarak 1 ppm'ye indirilmelidir. Yalnız ülkemizde en önemli sorun ilgili tüzük değişikliği yanında, yukarda anlattığımız gibi çoğu kez işyerlerinde bilimsel ve sürekli denetimin olmamasıdır. Bugünkü denetim mekanizması çoğu kez "göstermcük" bir işlem yapabilir. Bir an önce bütün ülkede yüzyılımıza uygun teknik ve bilimselliği kapsayan aletlerle donatılmış ve işleyen bir denetim düzeneği kurulmalıdır. Üikemizdeki durum Gelelim esas konumuz olan ülkemizdeki duruma: Türkiye'de ilgili tüzüğe göre (1976 yılında yayımlanan) benzenin müsaade edilen en yüksek değeri 20 ppm'dir. Bu değer Batının 1950 sıralannda kabul ettiği rakam olup bugün hiçbir medeni ülkede geçerli değildir. Yazar ve arkadaşı (Prof. Dr. T. Akbulut) HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD İstanbul Anakent Belediye Başkanı Bedrettin Dalan, Yıldız Üniversitesi'nin 50. yılını kutlama törenine uzun bir konuşma yaptı. Yaklaşık iki saat konuştu: "İstanbul'da yaşamak kolay olmamalıdır. Onümüzdeki yıllar için İstanbul bir endüstri şehri olmaktan çıkarak hizmet sektörü, turizm, eğitim gibi konulann ağırlık kazandığı bir şehirolacaktır. Bunun için nüfusun denetim altında tutulması gerekmektedir. Bu da şehirde yaşamanın faturasının daha ağırlaşması demektir." Şehrin en yetkili kişisi, Sayın Özal'ın dilinden hiç düşmeyen deyişle "açık seçik" söylüyor: Parası olan bu şehirde yaşayabilir ancak! Son yıllarda İstanbul'da kendi elıyle canına kıyanlar, etini satanlar, karısını ve kızını satanlar, şehrin en kalabalık semtlerinde güpegündüz soygun yapanlar hızla artıyor. Politik değil, ekonomik yani ağır basan olaylar! Evet, İstanbul'da yasayabilmek için yüksek fatura ödemek gerekiyor. Oy koparmak için geçersiz tapu kâğıtlarıyla uyutulmuş yığınlar, belediye buldozerleriyle yıktınlmış "kondu'Mannın kalıntıları arasında yaşıyor. Kış ortasında sokakta gecelemek, yaşamak sayılabilirse! Yetkililer bu durumları gidermek şöyle dursun, daha da üstüne gidiyorlar. istanbul'un Beykoz ilçesinde ANAP'lı meclis başkanının sokağa attığı on beş yıllık belediye şoförünün kaldırımda kalp durmasından ölmesi, korkunç değil mi? Atatürk'ün kafasını, yüreğini, sağlığını cömertçe ortaya koyarak gerçekleştirdiği Türkiye'yi nasıl da yok etme çabasındalar. Onuncu Yıl Marşı'nın canlı, diri ve içtenlikli ezgileri unutulur mu? Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal'siz Çanakkale olabilir mi? TV'yi Arap bankasına sudan ucuz verirseler olur! Tanrı korusun, daha beterterinden korkulur! istanbul'da yaşamak! Ama nasıl? İstanbul yok ediliyor. Yabancı parababalannın isteği ve çıkan doğrultusunda. Yoksulluklann ve çirkinliklerin daha da artması. yabancılann çıkar ortağı yerli iş bitiricilen daha semirtiyor. Doymuyorlar. Doymak bilmiyorlar. Yüz milyonlar değil milyarlar, trilyonlarla konuşuyorlar! İstanbul yok ediliyor. Ne var ki en korkunç şehircilik olayları bile kimi başında birkaç satırlık bir yankı uyandırabiliyor! Oysa 1950 başlarında, en küçük bir olay, söz gelişi; Taksim Bahçesi'nin bir bölümünün halka kapatılması başında tartışılırdı! Günümüz İstanbulu'ndan kimi örnekler: Koskoca Akaretler semti evleri, otelciliğe armağan ediliyor ve yuzlerce dar gelirli sokağa atılıyor. Koskoca bir Kabataş Lisesi, yanm yüzyıldır binlerce genç yetiştırdiği yapıdan attırılıp Hacıosman Bayın'na sürülüyor. Laleli apartmanlan, otel yapılıyor ve oturanlar sokağa atılıyor. Yüzyıllık Fransız yapısı Cibali Tütün Fabrikası boşaltılıyor otel yapmak için! Ses yok. Binlerce yıllık parlak kültür kaynaşmalarının ürünü görkemli İstanbul gerçeğini yok bilip, yabancı parababalarına yeni bir Beyrut olanağı sağlamak için çaba gösterenlerın bu gıdişJe daha neler ve neler yapabileceklerini düşünmek bile dehşet veriyor! İstanbul için yeni bir yok ediliş hazırlanıyor: Beyoğlu eğlence yerlerini Taksim'de Talimhane'ye yerleştirmek. içyüzünü bilemiyorum. Zira İstanbul Belediyesi doğru konuşmaktan kaçınıyor. Yüz milyonunu kimi mimarlara bölüştürdüğü Taksim projesinin ayrıntılarını biten de pek yok! Korkulur ki, bir süre sonra Taksim'de Cumhuriyet Anıtı, bir başka yere, gözden ırak bir yere taşınır ve Ortodoks kilisesinden daha görkemli bir cami, Ataturk Kültür Merkezi'yle Cumhuriyet Anıtı'nı siler! OKURLARDAN Bizim kusak, ilkokul sıralannda kara önlük ve beyaz yakayia otururken dünya bir başkaydı. Afrika'da, Asya'da bağımsız devlet ara ki bulasın. Afrika; balta girmemiş orman, Tarzan, yamyam, timsah, fıl, aslan demekti. Borpeo ve Sumatra'da cangıl, serüven, zehirti ok, bataklık; Hindistan'da İngiliz genel valisi, raca, kobra, fil, fakirler vardı. Çin, afyon sömürgesiydi. Gerçi Nazım Hikmet "Jokond ile SiYaU"y\ı 1929'da yazmıştı ve SiYaU'nun ağzından soruyordu: "Şugün Çinlim I gözbebeklerimin I içinde durdu; / ve sordu: I 'Tanklannın kırk ayaklı tekerlekleriyle, / pirinç tarialanmızı ezenler I şehirterimizde cehennem imparatortan gibi gezenler; / SENİN / Seni YARATANIN nesli mi?" Nazım daha o günlerde soradursun, liseye geçince içime sindiremediğim bir gerçek, aklıma takılan bir soruya dönüşüyordu: Peki, sömürge yönetimlerinde bunca zulüm, bunca işkence, bunca zincir ve kelepçe, dayak ile baskı sürerken halklar neden başkaldırmıyorlar?.. • Hanya'yı Konya'yı daha sonraki yıllarda anlamaya başlayinca ayrımsadım ki halklar bütünlük içinde başkaldıramazlar; orada burada başgösteren direnişleri de sömürge yönetimi "ayaklanma" diye niteler, bastırır. Halkın çoğunluğu "isyancılar"\n kelleleri kesilirken seyreder, kılını kıpırdatamaz. Dahası var: Sömürge yönetimi, kimi ilkel yerel yönetimden daha düzenlidir ve yerli halklara yollar, demiryolları, köprüler, telefon, telgraf, hastane, radyo, okul getirir. Sömürgeleşen ülkenin yerel egemenleri kimi zaman törelere, kimi zaman zalimin keyfine bağlı bir ilkel hukuk düzeninde yaşarken; İngiliz, Fransız, Hollandalı veya bir benzeri emperyalist, daha ileri bir hukuk sistemini topluma uygulamaya başlar. Halk yerel zalimlerden öylesine bıkmıştır ki yeni efendilerinin daha adaletlı olduğuna inanabilir. Sömürgeci İngiliz'in gittiği yere adaleti götürmek iddiası, bu çelişkiye oturtulmuştur; bir gerçek payı da taşımaktadır. Ancak zaman geçecek, sömürge halkı uyanacak, sömürgeciyle eşit olduğunu düşünmeye başlayacak, yerel zalimlerle emperyalizmin işbiriiğini görecek, kitle direnişleri gündeme girecek, işin rengi uzun bir sürede değişecektir. Sömürgelerdeki aydınların da kuşaklar boyu süregelen tragedyası, halkın emperyalistlere karşı geç uyanışından doğar. Arada harcanan aydınlar, vakitsiz öten horozlar sayılır. 21'inci yüzyılut yaklaşıyoruz. Türkiye'de bir "aydın düşmanlığı" aldı yürüdü; yalnız sağda değil, solda da var... Eylemci aydınları "başa bela" sayan akım, 12 Eylül ile güçlerv di; halkın bilincini ipotek altına almak için olağanüstü savaşıma geçen dışa bağımlı sermaye iktidarı, aydın kesıminde satın alabildiğini satın alırken, satın alamadıklarını yok etmeye ve yılgınlaştırmaya çabalıyor. Oysa uygarlık oyle bir aşamaya ulaştı ki Batı aydınları, yalnız kendi ülkelerinin sorunlarıyla uğraşmıyoriar, Oçüncü Dünya'nm scrunlannı üstlerine vazife edinmişlerdir. Taa uzak bir ülkede insan haklarının çiğnenmesi, Batılı aydın için kendisine yapılmış bir saldırı gibidir. Asya'da, Afrika'da.Güney Amerika'da yasayan insanların acılannı payiaşan, daha iyi bir dünya yaratmak için uğraş veren Batılı aydın deli mi? Batı'da yalnız IMF, OECD, Morgan, Rockefeller, Kraliçe Elizabeth, Reagan, Kohl ve Yupiler mi var? Bizde çoğu kişi Arthur Miller'i Marilyn Monroe1 nun eski kocası diye tanır. Oysa adam 12 Eylül'den sonra Türkiye'ye gelip işkence ve baskı sorunlarıyla bizim nice yazarımızdan daha çok ilgilenmedi mi? Kim ne derse desin; hem uygarlık tarihinde, hem kendi geçmişimizde, hem de günümüzde vakitsiz öten horozlara benim saygım büyük... FaturaL Başbakanhk Devlet Arşivleri Bittnmesi gereken dev kuruluşlarımızdan biridir. Sultanahmet'tedir. Burada imparatorluk döneminin belgeleri, yerli ve yabancı araştıncıların incelemelerine sunulmaktadır. Tarihçi yazar Mithat Sertoğlu 'nun belgelik için hazırladığı, 1955 yılında basılmış Kılavuz'da belirtildiğine göre belgelikte, 23 (yirmi üç) müyonun üstünde belge bulunmaktadıf. Bunlann büyuk bir bölümünün ayrımı yapılmış, kısa baştıklan deftere geçirilmiştir. Ayrım işi uzmanlarca sürdürübnektedir. Bu çalısmalann ayrtntılanndan söz etmek benim yapabileceğim bir is değil. Yetkililerin belgeliğin dünü, bugünü, yarınt üstüne topluma aydmlatıcı, sevindirici bügiter vermesini düerinı. Ben, varlığından övünç duyduğum bu kuruluşa değgin birkaç görüşümü yansıtacağım: Belgelikten yararlanmak için yapılan basvuruya Ankara'dan olumlu yanıt gelince inceleme kaptian açüıyor. Birer kişilik 50 masantn bulunduğu salona girebüiyorsunuz. Buradaki görevliler, bilgileri ve sıcak davranışlan ile size yardımcı oluyorlar. Araştırmacılar da yardmüannı esirgemiyorlar. Yuzlerce yıl öncesinin belgelerindeki yazılann okunması oldukça güç. Osmanlı abecesindeki sesli harflerin yetersizliği ve yazılann hareketlendirilmemiş olmasu konular iyi bttinmediğinde, önemli yanlışJıklarm yapılmasına neden olabiliyor. Osmanlı sarayından yöneticilere ve yöneticilerden saraya yazılan yazılann, geneUikle halk dili ile ilgisi yok. Örneğin: Kuttaı tarik (yol kesenler), kesreti nuzulü baran (sağanak yağmıtr), bizeban Ali (dilsiz Ali), halkın kullandığı sözcükler değil. Insan bu durumda Atatürk'ün gerçekleştirdiği dil özleşmesinin değerini daha iyi anhyor. Kılavuzda gördüğüme göre en eski belge, lsa'dan sonra 1300 tarihini tasıyan, Şemsuddin B. Hüseyin Vakflyesi'dir. Salonun bitişiğinde çok değerli sözcükleri içeren bir betiklik lcütüphane) var. Burada gördüğüm bir sözlüğe değinmeden geçemeyeceğim. Bu, Polonyah dil bilgini Meninski'nin (16231698) 1660'da Viyana'da basılan OsmanhcaLatince sözlüğünün gene Viyana'da 1780 yılında basılan ikinci basısıdır. Büyük boyutlu cilt, toplam 3949 sayfadan oluşmaktadır. Sözcükler Osmanlıca sıraya göre dizilmiştir. Yanlannda kökenleri verümiştir. Oniversitelere, hiç olmazsa 17. yüzyıldaki Türkçe sözcüklerin saptanmasmda, yararlı bir kaynak olabilir. Arapça ufuk, sözcüğünün karşılığı, gök kenarı olarak gösterilmistir. tncelediğimiz belgelerin, isterseniz, eşlerini (fotokopilerini), en gelişmis aygıtlarda, çok ucuza yaptırabilirsiniz. Sözierimi bu konuya değgin bir istekle bitireceğim: Çektirdiğiniz bu eşleri alabilmeniz için parasını Defterdarlığa yatırmak zorundasınız ki, bu zaman yitimine neden oluyor. Yöneticiler de bu durumdan yakındıklanna göre Defterdarlığa gitmek anlamsızlığı, çözüunez bir düğüm sayılamaz. Rüştü Ergun tSTANBUL ANMA AYDIN'ın varhğı ile kenetlenen, gülüşü ile aydınlanan bütün sevenlerine yürek dolusu teşekkürler. AYDIN REtS BAHADIROĞLU (1963 ) emeğin bayrağı [ ATT.1K ^ ~ SOSTJUJST ^ PE»G1 ^ ~ l ndan ENDÜSTRİ VE İNŞAAT MALZEMELERİ ÇELİK NfETAL SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ KAMUOYUNA Dergimiz Emeğin Bayrağı'nın Mart 88 tarihli 1. sayısı iki yazıdan dolayı toplatılmıştı. Nisan 88 tarihli 2. sayımız da, içinde yer alan "REVİZYÇNİZM KENDİNİ BELGELİYOR" ve "DEMOKRASİDEN ANLAŞILAN VE ANLAŞILMASI GEREKEN" başlıklı yaztlardan dolayı DGM Başkanlığı'nca toplatıldı. Dergimiz üzerindeki bu siyasal ve ekonomik baskıları şiddetle kınıyoruz. Tüm gerici baskılara karşın, dergimiz yaşayacaktır, bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. GENEL KURUL İLANI EKSAN ENDÜSTRİ VE İNŞAAT MALZEMELERİ ÇELİK METAL SANAYll VE TİCARET ANONİM ŞİRKETl'nin olağan genel kurul toplantısı 26 Nisan 1988 Salı, saat 16.00'da Alemdağ Cad. No: 170/1 Üraraniye/Üsküdar adresinde şirket merkezinde 1987 yılı olağan genel kurul toplantısı yapılacağından sayın ortaklanmıan hazır bulunmalarını ilanen arz ederiz. GÜNDEM: 1 Başkanlık Divam ile bir oy toplayıcısı ve kitip seçimi. 2 Başkanlık Divanına geoel kurul loplantı lutanajının imza yetkisinin verilmesi. 3 Idart Medisi ile murakıp raporiannın okunması ve 1987 yılı bilanço ve kar zarar cetvellerinin incelenmesi. 4 Yeni Yöoetim Kurulu ve murakıplann seçimi. 5 Eski Yöoelim Kurulu üvelerinin ibrası. 6 Kâr dagılıp dagılmayacagına ait genel kurul karan. 7 Dilek ve temenniler. Yönetim Kurulu ve deneüeyküer faaliyel raporlan, bilanço ve kârzarar cetvelleri sayın üyelerin şirket merkezinde 15 gün süre ile inceiemesine açıklır. VEKALETNAME ÖRNEĞt. Eksan Endüstri ve tnşaat Malzemeleri Çelik Metal Sanayii ve Ticaret Anonim Şirketi'nin / /1988 günü saat deki olağan genel kurul toplantısında beni en geniş ve mutlak yetkilerle temsile mezun olmak üzere sayın vekil tayin ettim. Ortağın adı soyadı: İmza Adresi : Oy adedi : AİLESt Yayıncılar Birliği KARİKATÜR YARIŞMASI "Sigarayı at kitaba bak." SERGİSİ 616 Nisan 1988 Açılış ve ödül Töreni 6 Nisan 1988 Çarsamba Saat 15.00 Yer: Karikatürcüler Derneği Galerisi Yerebatan çıkışı Sultanahmet/Istanbul EMEĞİN BAYRAĞI Sahibi Yalçın ATEŞ Y4SAKU Mehmet Başaran Çağdaş Yayınları Türttocağı Cad 3941 Cağaloğluİstanbul ŞARLO Philippe Soupault Çağdaş Yayıniun Türkocağı Cad. 3941 Cağaloğlutstanbul MENEMEN OLAYIVE KUBİLAY Kemal Üstiin 3. bası 700 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınları Türkocağı Cad. 3941 Cağaloğluİstanbul BABAM NURULLAH AT4Ç Meral Tolluoğlu 700 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınları Türkocağı Cad 3941 Cağaloğlutstanbul "Değerli İzmtliler, BİR GARANTİ DAHA... Garanti Bankası Göztepe Şubesi yeni binasında hizmete gjriyor. Yeni Göztepe Garanti, çağdaş bankacâk anlayışı ve ileri hizmet teknolojisiyle çahşmaya başhyor. Bugün hepinizi Göztepe Garanti'ye davet ediyoruz. Garanti'liBankacuar sizibeküyor..." AYDIN KEMIK Göztepe Şube Müdürü Mithatpasa Caddesi No. 1032 İZMİR GARANTİ BANKASI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle