Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ronu Hersanf. bu şebekelerden en güçlüsünü kurmuştu. Böylece çoğulculuk kısıtlanıyor ve yayıncılık yer yer özel sektörün egemenliği altına düşüyordu. Eskiden şöyle denirdi: Radyo, olayı duyurur, televizyon görüntüleri yansıtır, gazete de aynntılı bilgi verir ve yorum yapar. Yani, akşam işinden çıkıp arabasıyla evine dönen insan ilk önce radyoda haberi duyar, evine gelip televizyonunu açar. Olayı ekranından izler, ama bunlar doyurucu değildir, ertesi gün gazetesini alır, olayın bütün ayrıntılarını okur ve çeşitli çevrelerin yorumlarım da gazeteden öğrenir. 30 NİSAN 1988 Radyonım Yerî 19€1~€4 yıllarında Fransa'da televizyon yaygınlaşırken radyo bir darbe yemiş ve dinleyici sayısı % 1015 oranında azalmıştı. Ama radyolar kısa zamanda toplarlanmasını bildiler. Hele özgür ve yerel radyolar çıktıktan sonra dinleyici sayısı büsbütün arttı. Bugün Fransa'da insanlar ortalama günde 3 saat (182 dakika) radyo dinliyorlar. Bu süre 1983'te 171 dakika idi. Televizyon izleme süresi ise günde 170 dakikayı bulmuyor. RadyoTV çekişmesi Radyolar televizyondan hiç etkilenmediler. Daha doğrusu ilk başlarda, 196164 yıllarında Fransa'da televizyon yaygınlaşırken radyo bir darbe yemiş ve dinleyici sayısı *% 1015 oranında azalmıştı. Ama radyolar kısa zamanda toparlanmasını bildiler. Hele özgür ve yerel radyolar çıktıktan sonra dinleyici sayısı büsbütün arttı. Bugün Fransa'da insanlar ortalama günde 3 saat (182 dakika) radyo dinliyorlar. Bu süre 1983'te 171 dakika idi. Televizyon izleme süresi ise günde 170 dakikayı bulmuyor. , Radyolann reklam gelirlerinde de önemli bir değişiklik yok. Televizyonlann reklam gelirleri büyük bir hızla artıyor, ama radyo bundan etkilenmiyor. PENCERE Gölücük Menderes 'e demişler ki: Ülke battı. Sormuş: Nerede battı? Gösterin!.. Çevre yanıtiamış: Aman beyefendi, ülke dediğiniz kayık değil ki battığı yeri gösterelim. Bilmiyordum bu fıkrayı; "Banka ve Ekonomik Yorumlar"öaoku Siyasal tartışmalann yeri radyo Şimdi de durum aynı mı? Aynı, ama yine de bazı değişiklikler var. Neler? Eskiden, gelişmiş ülkelerde basın çok yönlü ve çok sesliydi. Bütün düşünce ve görüşler gazetelere yansırdı. He'e Ikinci Dünya Savaşı'ndan önceki dönemlerde siyasal gazetelerin büyük ağırlıklan vardı. Ama sonra, magazin gazeteciliği gelişince ve gazeteler kâra yönelik birer işletme gibi yönetilmeye başlayınca durum değişti; gazeteler genelde siyasal ağırlıklannı yitirdiler. Hükümetle ve iş çevreleriyle kurulan ilişkiler vfe reklam gelirleri basına yeni bir yön verdi. Bütün gazeteler birbirine benzemeye başladı. Düşünce ve yoruma dayalı gazeteler marjinal duruma düştüler, (dışlandılar) azınhkta kaldılar. Düşünce ve yorumların boşluğunu televizyon da dolduramadı. İşte bu boşluktan radyolar yararlandılar. Bazı radyolarda büyük tartışma programlan düzenlendi. Üçdört saat süren bu programlara bütün dinleyiciler de katıldı. Hem de hiçbir sansüre uğramadan, telefonu açtıklan gibi doğrudan yayma girdiler; düşüncelerini özgürce söylediler; tartışmacılar bunlara yanıtlar verdi. Bütün polemikler böylece radyolarda düzenlenmiş oluyordu. Birdenbire radyolar öyle bir canlılık kazandı ki siyasal agırhklı eski gazetelerin özlemi çekilmez oldu. Böylece radyo yeni bir yere oturtulmuş oluyordu. İşte şimdi gelişmiş ülkelerde radyolar bu yerde bulunuyor. Ya bizim radyolarımız? HIFZI TOPUZ Bizde tdevizyon geliştiğinden beri radyolardan pek söz edilmiyor. Çağını yitirmiş bir araç gibi bakıhyor radyoya. Oysa başka ülkelerde durum hiç de öyle değil. Radyo buyük bir gelişme içinde. Fransa'da yedi yıl öncesine kadar radyo ve televizyonda devlet tekeli vardı. Devlet radyolan FraoceInter, Fraoce Musique, France Culture, Radio France Inlernationale gibi kanallardan oluşuyordu. Bunlann yaru sıra bir de çevresel (peripherique) denen ve veridleri Fransız sınırlan dışında olan özel radyolar vardı: RTL (Lüksemburg Radyosu), Europe 1 ve RMC (Montekarlo Radyosu). Sosyalistler iktidara gelir gelmez devlet tekelini kaldırdılar. 9 Kasım 1981'de çıkartılan bir yasa ile FM dalgası üzerinden yayın yaparak özgür ve yerel radyoların kurulrnasına izin verildi. Sosyal, kültürel ve siyasal eğilimü birçok dernek ve yerel örgütler kendi radyolarını kurabilmek için kaç yıldan beri savaşıyorlardı. Iki bine yakın dernek ve örgiit hükümete başvurarak yayın izni istedi. Kısa zamanda özgür radyoların sayısı 1200'e ulaştı. Yalnız Paris'te 45 radyo yayına başladı. Böylece tam bir yayın özgürlüğü sağlanmış oluyordu. Italya'da da öyle oldu. 28 Temmuz 1976'da devlet tekeli kaJdırılır kaldırılmaz yüzlerce özgür radyo kuruldu. Punların sayısı 1982'de 2000'i buldu. Başka ülkelerde de devlet tekelleri çökmeye başlamıştı. Bunun çeşitli örneklerine tanık olduk. Peki, nasıl oldu bu gelişme? Önce şunu vurgulamak gerekir: Tekelin kaldırılması ilk başlarda sonsuz bir çoğulculuk sağlad). Söylenmiyecek söz, savunulmayacak görüş yoktu radyolarda. Yerel sorunlar dile getirildi; tartışmalar açıldı; aynntılı yerel haberler verildi; fonımlar, açıkoturumlar düzenlendi; gençler kendi düşüncelerini açıklama olanaklarını buldular. Böylece radyoculukta demokrasi örnekleri verilrniş oluyordu. Ne var ki bu radyolann birçoğu bagımsızlıklarını koruyamadılar. Parasal olanaklan yoktu; reklam almalarına izin verilmiyordu; personel sayısı çok kısıtlıydı; kurucular ücretsiz çalışıyorlar ve yayın saatlerini doldurmakta güçlük çekiyorlardı. Bu duruma düşenleri bazı varlıklı kurumlar teker teker ele geçirdiler, yeni merkezleşmeler oldu. Bazı kurumlar 90'dan fazla özgür radyoyu kendi şebekelerine bağladılar. Reklam almanın da yollarını buldular. Yayın şebekelerine katılmadan bağımsızlıklarını ve özgürlüklerini koruyanlar ise başanlı bir savaşım vererek özgür radyoculuğu, yayıncılığı sürdürdüler ve sürdürüyorlar. Özgür ve yerel radyolara uydu ile haber programı ileten büyük şebekeler ortaya çıktı. Unlü basın pat Kimler dinliyor? Radyolan kimler dinliyor? Genellikle gençler. Radyo dinleyicilerinm yansının yaşı 1825 arası, % 28'inin yaşı 2530, "?• 12'sinin de yaşı 18'in altında. Demek ki radyolar % 90 oranında gençlere sesleniyor. Kaliteli müzik arayanlar da sürekli radyo dinliyorlar. Yalnız yaşayan insanların da en yakın dostu ve en büyük eğlencesi radyo. Genç dinleyiciler radyolarla çok sıkı bir iletişim kurmuşlar. Bunlann "ln 95'i radyoya telefon ederek yayınlarda seslerini duyurmaya çahşıyorlar. Mektup yazanların oranı % 78, radyoya uğrayıp görüşenlerin oranı V» 77, yeni program önerenlerin oranı da % 42. Bu da çok başanlı değil mi? Radyolarda da hep gençler çalışıyor. Yeni radyolarda personelin 1» 41'i 1524 yaşlarında, % 37,5'i 2534 yaşlannda, < o 14,5'i de 3545 yaşlannda. Genç F kuşaklara, gençler elbette yaşhlardan daha iyi seslenmesini biliyorlar. birgemigibıdir, batmaz" öer, kimileri "memleketbaüyor" diye bop dum; derginin son sayısında yayımlanan bir açıkotururnda Ege Cansen anlatmış. Köse yazarhğına son yıllarda rağbet arttı, gazeteciliğin ve edebiyatın dışından gelerek bu işe sıvananlar pek çok. Eline kalem alan nice profesör, işadamı, yüksek bürokrat, genel müdür arasında Ege Cansen ile Tevfik Güngor'ün yetkinlıklerine diyecek yok... * Ülkemizin batıp batmadığı yolundaki zengin çeşitlemeler uzun bir süreden beri gündemdedir. Kimileri "Türkiye karaya oturmuş Hans ile Müller. Münih'te bir meyhaneye girmişler, rakı içmeye başlamışlar. Ikinci kadehten sonra Hans sormuş: oturup hop kalkar; kimileri böyle kaygılarla alay eder. 1980den bu yana insan ve toplum sorunlarını kendine dert ve dava edinenlerle gırgır geçmeye çalışmak, iktidarın "depolitizasyon" stratejisinin gereğine dönüştü. Özal, yakın çevresi, basındaki Özalcı yazarlar herkesin bildiği şu fıkrayı pek severek, fırsat buldukça yineliyorlar: EVET/HAYIR OKT4Y AKBAL YITIRME Her zaman sıcaksın yüreğimizde. Çıktığın uzun yolculukta seninleyiz. Sevgili Can kardeşimiz SAMİBAYRAKTAR Seni unutmadık Senin uyurken dudağında gülümseyen bordo gül, bizim yüreğimizi harmanlayan isyan olsun. "Yuh" Çekjlecek Duruma Düşmemek... "Yuh" ya da "Yuha" sözlüklere göre hoşnutsuzluğu, öfkeyi belirten bir ünlemdir. 'Birine karşı beğenilmeyen bir durumda' kullanılan bir sözcük... Nasıl 'yaşa var o<' dediğimizde, o kişiyi ya da kişileri övüyorsak, beğendiğimizi beliıtiyorsak; bunun tam tersi durumlarda 'yuh' sözcüğünü kullanırız. Maçlarda, siyasal toplantılarda, hatta Mecliste bile 'yuh'u 'yuha'yı. en az 'yaşa, var ol, nur ol' sözcukleri kadar sık duymuşuzdur. Bir olay: ANAP iktidarının Orman ve Köy İşleri Bakanı Hüsnü Doğan kendileri Turgut Özal'ın yeğenı olduğu için 'Yetim Hüsnü' diye de tanınırlar Adana ve çevresınde bir inceleme gezisine çıkmış. Ceyhan'da ANAP'lı bir yurttaş şöyle yakınmış: "Herkes zamlardan şıkâyetçi. Ben ANAP'lı olduğum ıçın köy kahvesine çıkamıyorum, utanıyorum. Başbakan, 'çiftçilerimiz altın yılı yaşıyorlar', demiş. Bu nasıl altın yıl?" Bakan bir parkın açılışını yaparken halktan şöyle sesler yükselmiş: "Biraz daha zam yapın. Her gün zam yapıyorsunuz" Bakan "Memleketin sıkıntıları olabilir. Bu memleketi namerde muhtaç etmek istemiyoruz" derken, bir topluluk bu sözleri 'Yuh' çekerek yanıtlamış... Orada bulunan ANAP milletvekilleri polislere 'yuh' çekenleri yakalamaları için emir vermişler. Polisler de 'yuh'çu topluluğun arasından 45 yaşında birini yakalamış. karakola götürmüşler. Artık karakolda adamcağızın başına neler geldiğini anlatmaya gerek yok! Vay, sen sayın bakanımıza nasıl 'yuh' dersin, artık yer misin yemez misin diye nasıl bir eğitimden' geçtiğini siz düşunün! Neden V u n çekilir? Bir de işin bu yanını görmez mi polise emir vererek yuhçu'ları karakola sürükleyen ANAP'lı milletvekilleri? "Yuh" çekılecek bir duruma düştüklerini nasıl görmek istemezler? Halk Demirel'in toplantılarına yığın yığın niye katılıyor? SHP'nin oluşturduğu büyük kalabalıklar nasıl oluşuyor? Niye ANAP yüz yurttaştan 64'ünü karşısına aldı? İlk genel seçimde yüzde 64'ün yüzde 80'i aşması neden bekleniyor? ANAP'ın, en başta da Bay Özal'ın bu konulara biraz kafa yorması gerekmez mi? ANAP'lılar karar almışlar, 3 mayısa kadar halkın arasına girerek 'zamların gerekçelerini anlatıp halkj yumuşatacaklar'mış!... Bakanlar yurt seferine çıkmışlar bu amaçla! Halkı aydınlatıp yumuşatma seferbediği bakalım nasıl sonuç verecek? Bakanlar ve milletvekilleri gittikleri, konuştuklan yerlerde ne gibi tepkiler alacaklar? 'Yaşayın' diyenler mi çok olacak, yoksa yuh' çekenler mi? Her iki tepkinin de doğal olduğunu önceden kabul etmeleri gerekecektir. Halkımızın sabrı taşmıştır. Geçım olanaksızlığı en son sınırına dayanmıştır. 'Halkı yumuşatmaya' daha doğrusu güzel sözlerle uyutmaya yönelik konuşmaların, gündelik gerçeklerin katılığı karşısında hiçbir etki yapmayacağı açıktır. Öyleyse ne olacak? 'Yuh' çekerek duygulannı, öfkelerini belirten yurttaşların tümüne karakol dayağı mı çekılecek? Dayakla yumuşatma, çıkar yol mudur dersiniz? Her baskı, her korkutma, halkımızı daha çok öfkelendirecek, daha çok 'yuh' çekmeye yöneltmeyecek midir? Övgü sözleriyle seslenenlere bir şey demiyorsunuz, ama 'yuh' çekenlere neden öfkeleniyorsunuz? Halk tepkisini başka nasıl belirtecek ki! Yurttaş öfkesini bu sözcükle ortaya dökerken biraz ferahlamış oluyor. Yuh çekeni tut karakola sürükle, yaşa diyenin sırtını sıvada. 'Bu mudur başanlı politikacılık, bu mudur 'halkı anlamak'? Ben karakola sürüklenen "yuh"çu yurttaşın başına gelenleri merak ettim. Bu Kozanlı yurttaşın adı İsa Şimşek'miş, odun satıcısıymış... Gerçekten 'Yetim Hüsnü'ye 'yuh' çeken o muydu, bilmiyorum. Ama piyango ona vurmuş! Bilen gören varsa İsa Şimşek'in karakol serüvenini bana bikJirmesini isterim. ANAP'ı beğenmemek, beğenmediğini de Türkçenin en yaygın ünlemi ile seslendirmek ne gibi bir cezayı gerektirirmiş, anlayalım... Hiç şasırmasınlar, hiç öfkelenmesinler, yuh'lar sürüp gidecektir. Bay Özal'ın ve takımının, ezildikçe ezilen, bir limon gibi sıkılan halkımızın karşısına her çıkışlarında duyacakları tepki sözleri arası nda bu 'yuh'lar günden güne artacak, bir koro halinde göklere yükselecektir. Halkına acımayan, halkını ezen, halkın sıkıntılarına boş verip özel uçaklar, lüks otomobillerle keyif süren, karıkoca el ele bütün dünyayı en gösterişli biçimde dolaşan, beliıii bir mutlu azınlığı ve belirli bir çevreyi zenginleştiren bir tutumun insanları elbette ki övgü sözleri duyamazlar. Hem halk kendi arasında neler demiyor ki? 'Yuh' ünlemi halkımızın yüzde doksamnın kendi aralarında konuştuklan yanında hiç kalır, hiç! ÖZGÜR Özgür Erdem Dağdeviren 26.7.196613.3.1988 R.BAYRAKTAR S.ÇELİK A.NAZIM Bizi yalnız bırakmayan dost ve düşündeşlere, birlikte gönülden teşekkür ediyoruz. EMELKAZIM DAdDEVİREN CEM HAKAN, GÜN DOĞUDAN 1 MAYIS Ülkemizde de yasal ve yığınsal olarak kutlanmalıdır. Bu bilinçle biz aşağıda adlan bulunanlar 1 Mayıs'ın kutlanması amacıyla başlatılan girişimleri destekliyor, her türlü engellemeye son verilmesini istiyoruz. Enver Şükür, Keraal Vardal, Cihat Vanr, Haiil tbrahim Şen, Faik Bostancı. Rauf Güner, Ceyhan Ergün, Sait Köse, Erdal Bann, A)han Acar, Fikret San, Tuncay Demirtaş, B. Faik Özdemir, Musa Yıldınm. Haydar Özdogan, Ö. Nejdet Aydemir, Mustafa Cantekin, Kâmil Akça, Nizamettin Sinanoglu, Mehmel Özdemir, Tuncay Sezer, N. Enver Demirer, Fikri Erçin, Semih Gökdemir, Nesrin Gürauş, Ali Zeytinoglu, Hayri Çifter. Zafer Kullu, Erdoğan Karagöz, Fikret Selamet, Osman Sungur, Bünyamin Bilgin, Musa Oner, Ömer Sert, Tekin Demirel, Muammer Bolükbaşı. Osman Alba>rak, Erdogan Sezer, Hayrettin L'>sal, Şaban Guler, Miifit Ergin, Zihni Aydm. • Yeni Sorunlar Yeni Yaklaşımlar, Zeki Dilmen • Tartışılmak, Daha Çok da Paylaşılmak İçin Bazı Sesİi Düşünceler, Cavlı Çulfaz • Demokrasiye Yaklaşım, Ali Şanvcr • Kapitalist Dünyada Yeni Gelişmeler ve Çelişkiler, Fahir Tiirel • Ideolojilerin Tartışması ve Ortak Güvenlik • Gelişmekte Olan Ülkelerde Kapitalizmin özellikleri ve Sorunlan, V. Şeynis • Karşıhkh Bağımh Bir Dünyada Kapitalizm, Y. Primakov Piyerloti Cad Dostluk Yurdu Sokak 8 Setim /} Hanı K.2 Çemberlitaşhtanbul Abone Koşulları (yurtiçi) 6 aylık 7.000 TL., 1 yıllık 14.000 TL. Hesap No: 2933 Yapı ve Kredi Bankası Çemberlitaş Şb.hlanbul (yurtdtşı) 6 aylık 20 DM, 1 yıllık 40 DM Döviz Hesap No: 30100/30498 TC. Zıraat Bankası Çemberlitaş Şh.tstanbul Kah, kah, kah.. İlk bakışta güzel bir fıkra değil mi? Nüktesi de yerii yerine oturmuş. * Bu memleket batar mı arkadaş? Batmaz. Ne var ki "batyor muyuz" sorusunun Türkiye'de tarihsel bir kökeni bulunuyor. Bizden önceki kuşak Osmanlı devletinin gümbür gümbür battığını gördü, yaşadı. Babamın gençliğinde Anadolu'da düşman çizmelerinin mahmuzları şakırdıyordu. Batmak ne demek, yok olmuştuk. "Batıyor muyuz" sorusu uydurma değildir, gerçek bir yaşantının ürunüdür. Hem bir ülke, batmasa bile, batağa saplanabilir. Şili kaç yıldan beri kendi ordusunun işgali altındadır? Arjantin'de 30 bin kişi cuıita yönetiminde yok edilmedi mi? İran, burnumuzun dibinde bir cehennemi yaşıyor. "Istanbul'u Beyrut yapmak" için bunca çabalayan güçlü çevreler, Türkiye'yi Lübnan'a benzetmek mi istiyoriar? Haptshanelerimiz, gazetecilerle, aydınlarla, gençlerte, siyasilerle doludur. Bozuk düzeni yürütebilmek için darağaçları kurmaktan bıkmadık. Yaşadığımız toplumun bir ucunda Lale Devri eğlenceleri yaşanıyor, bir ucunda Sefiller oynanıyor. Kim yabancılaşabilir bu gidişe? * Özal ve yakın çevresinin Hans ile Müllerr\n fıkrasını sevmesi de bir talihsizlik. Çünkü kötü bir yakıştırma; ben olsam fıkranın kahramanlarını Almanlardan gayrı bir ulustan seçerdim; aktörlerle senaryo kötü anıları çağnştınyor. Eğer Hans ile Müller, iki kadeh içtikten sonra "ne olacak bu memleketin hali?" diye efkârlanabilselerdi ola ki Hitler'in peşine koyun gibi düşmezlerdi; altı milyon Yahudinin gaz odalanna gönderilmesini engellerlerdi; savaş meydanlarında kırk milyon insanın yok olmasını önlerlerdi; ve bugün Alman halkı ikiye bölünerek yaşamak zorunda kalmazdı. Kimı fıkraya düşünmeden güleriz; ama biraz düşünsek gülücüğümüz dudağımızda donabilir. Ne olacak bu memleketin hali? ÇAĞRI Saçiu olan, çocuklanmız deftil 12 Eylül hukukudnr. DÜNYA TUTUKLULARIYLA DAYANIŞMA GECESİ tRLANDAGÜNEY AFRtKALATİN AMERtKA vs. ülkelerinde halen tutsak bulunan özgürlük savaşçılarıyla, türkülerimiz ve halaylarımızla, sanatçılarımızla, slayt ve kaset dinletimimizle hep beraber anmak istiyorsak 30 Nisan 1988 cumartesi akşamı saat 19.30'da KADIKÖY REKS SİNEMASI'NDA BERABER OLALIM! BİRLİKTE SOSYALİST DERGİ: 2/4/MAYIS'88 Ali Özdoti 1 MAYIS 1966 G'JNDEMÎN tLZ MADDESI PARTtLEŞME SORUNU İMafl A ı I I T U l j MITING GREV VE İŞÇ1 HAREKTLERI FtUSTtN HAUOYLA DAYANIŞMA ET.EMLERİ 12 EYLÜL TARTIŞtLPTOR 31 YUZYUA ÇfYHEI IALA EMPERYALIZM ORTA DCKİU DA HALHARIN 1AN1NI tÇÎYOI DtN. IOITÜR VE CELENEKLESIYLE (NSAN •MI MALZEMEMİ2 CERICI ITTtFAKIN SOMURtrsONE BIRAKILAMA2 BAŞXA1XIIR1 VE LECA1İTE •68 KUŞAC1" 'YENI YÛNEÜŞLER HER ETLE HnKEKETt DEVRİMCI CCSM HER EZIL ŞA1 DEVSİMIN BAYRAÛI DEĞHDOt DEVRİMCI ECtTtM VE DACTO1EJCIMIZ PAETILEŞME SORUNU TARIH VE SDİIT BtLMCl I>m Öntok PARTtLEŞME SORUNU I VE U UZERİNE BİR ESD TUTEK İPİUDAŞA CEVAP AYTONÇ ALTINDAL A BU CEVAP 1 MAYIS YAŞAYACAK 1987 YILINDA "MERHABA 1 MAYIS" TOPLANTISI İLE YASAĞI KIRDIĞIMIZ GİBİ, BU YIL DA GREV ALANLARINDA 1 MAYIS'I YAŞATACAĞIZ. TAYAD TUTUKLU VE HÜKÜMLÜ AİLELERİ YARDIMLAŞMA DERNEĞİ 1 MAYIS'ın Ülkemizde de yasal ve yığınsal bir biçimde kutlanması amacıyla başlatılan girişimleri destekliyor, her türlü engellemelere son verilmesini istiyoruz. Kfafat Dniı GENEL HIZMETIŞ AYRILIK TURKUSÜ YALOVA DEMOKRATAYDIN VE EMEKÇİLERİ ADINA ALİ MİRZAOĞLU Srnt Ztrm Çonklı T>kr«â> r«kı r«zka» E ı c » MMia Bflam Ö>ci M u t ı l ı atfü (Tek ıstekler posta polu üe) Dagltım BtBLIKTE YAYINCILIK 5 2 7 4 5 3 6 5 2 6 5 5 1 3 BatuAli C&d Bozkurt Har. No 6 2 K 1 CagalogluIst \a Da|ııın5 NTiRDA 5310"w] SorunYayınları ^ \ FUAT SAKA'nın Türkiye'de yaymlanan Ik kaseti GALEBİ A B K A I M f •AMJtTSAl O B E I B N W'TH = T H * V ıADOESI **O 28 D tSİM TASHİHİ İstanbul 11. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1988/96 Esas 1988/251 Karar ve 18.4.1988 tarihli kararıyle ismimi Filiz olarak değişıirdim. YOSMA BOYRAZ TAMER SAATCIOĞLU 19531977 Özlemin ve özlemlerin dinmiyor ki ^EM^tHlR ATA4RA • TEL IM î i 5* BVDAKLAB 1 İ C vm LTTX JTt Tli. 131 &3S9 132 06 49 BAYAN DAKTİLO Yarım gün çalışacak bayan daktilo aranıyor Tel: 141 lg 30 NEVİN ATAKER Yararlanım Vakko ya özgü titiz ka/ite kontrol işlemleri son ucunda çoğu zaman gözle görülmeyecek kadar küçük bir defosu olduğu için ayrılan Kadm/Erkek/Çocuk giysileri, gömlekler, ayakkabılar, eşarplar, kumaşlar ve aksesuarlar Vakko YenicamiMağazası'nda ve Vakko Mağazalan Defolu Daireleri'nde. Yan yanya varan indirimli fiyatlarla. Uğraym, yeni mevsim öncesinde, ilkin siz yararlanm! Vakko Yenicami Mağazası Vdkko Beyoğhı Vdkko Ankduı Vakko Izmir Defolu Daireleri