19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 HABERLER 11 NİSAN 1988 Şenyuva'yı kim öldürdü? 50 öğrenci ödüüendirilecek İstanbul Haber Servisi Yıldız Dershanesi, 24 bin öğrenci arasından seçilen 50 öğrenciyi çeşitli armağanlarla ödüllendirecek. Beş yıldan beri yapılan geteneksel "yarışma smavı"nın bu yılki sonuçlarım bir basın toplantısıyla açıklayan Yıldız Dershanesi yetkilileri, dershanenin geçen öğretim yılında sosyal hizmetlere, 291 milyon lira harcadığım bildirdiler. Yetkililer, sınava ilk ve orta dereceli okullardan başvuran her öğrencinin kabul edildiğini ve iki aşamalı olarak yapılan sınav sonunda dereceye giren toplam 50 öğrenciye ödüllerinin 18 nisanda dağıtılacağını belirttiler. Basın toplantısında 17 nisanda yapılacak ÖSS sınavtna katılacak öğrencilerin sınav merkezlerine ulaşmalarını kolaylaştırmak için de 150 adet otobüsten oluşan bir otobüs fılosunun ücretsiz olarak öğrencileri taşıyacağı da belirtildi. ANKARA (Cumhuriyet Burosu) SBFDER Başkanı Hakan Şenyuva, 9 yıl önce, MHP büyük kongresinin yapıldığı 10 Haziran 1979, pazar günü öldürüldü. Hakan Senyuva'tun katil sanığı olarak yargıç önüne çıkanlan MHP'li militan kanıt yetersizliğinden beraat etti, bir katil sanığı ise o tarihten bu yana yakalanmadığı için yargılanamadı. 22 yaşında öldürülen Şenyuva'nın katil sanığı Fehmi Söylemez önümüzdeki 4.5 yıl içinde yakalanamazsa, dosya zaman aşımı nedeniyle rafa kaldınlacak ve belki de unutulup gidecek. Cebeci, Dede Efendi Sokak'ta sabah saat 10.20 sıralannda göğsünden vurularak Öldürülen Hakan Şenyuva'nın katil sanıklannın bulunmasına ilişkin hazıruk soruşturması bir yıl sürdü. Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı, Mustafa Tecirii, Mehmet Yaşar Güzeldemirci. Akif Koyuyeşil ve Şidit Türe adlı ülkücüler hakkında "adam öldürmeye eksik teşebbüs" ve "öliımle sonuçlanan kavgaya kalılmak" suçlanndan dava açtı. Askeri Mahkemede 1.5 yıl kadar süren yargılama sonucunda Türe ve Koyuyeşil, adam öldürrneye eksik teşebbüsten 2'şer yıl, Kasımoğlu da Ateşli Silahlar Yasası'na aykın davranmaktan 1 yıl hapis cezasma çarpurıldılar. Bu karar 1982'de Askeri Yargıtay'da temyiz edildi. Dosya incelenirken 28 Haziran 1982'de adı Kahramarunaraş olaylanna da kanşan Mustafa Tecirli yakalandı. Te SBFDER Başkanı'nın ölümünde 9 yıllık esrarperdesi Yine soruşturma eziyeti MHP Büyük Kongresi'nin yapıldığı 10 Haziran 1979 günü öldürülen Hakan Şenyuva'nın katil sanığı MHP'li militan beraat etti, öteki katil sanığı Fehmi Söylemez 4.5 yıl içinde yakalanamazsa dosya zamanaşımına uğrayacak. cirli, Askeri Mahkemede diğer sanıklardan ayn bir şekilde yargılanmaya başlandı. Tecirli'nin yargılaması sürerken 13 Aralık 1982'de ise olayın diğer katil sanığı Mehmet Yaşar Güzeldemirci yakalandı ve Tecirli ile birlikte yargıç önüne çıkanldı. Askeri Yargjtay, Türe ve Koyuyeşil için verilen mahkumiyet kararlarını bozdu, Kasımoğlu'nun cezasını ise onadı. Dosya yeniden Askeri Mahkemeye döndü ve Tecirli ile Güzeldemirci'nin yargılandığı dava ile birleştirildi. 3 No'lu Mahkeme, 4 Temmuz 1983 tarihinde Türe, Koyuyeşil ye Güzeldemirci için kanıt yetersizliğinden beraat karan verdi. Tecirli'>i ise ölümle sonuçlanan kavgaya katılmaktan 2 yıl hapis cezasına çarptırdı. Bu karar da temyiz edildi, davayı inceleyen Askeri Yargıtay 3. Dairesi bu kararın onanmasını istedi. Askeri Yargıtay Savcılığı bu hükme itiraz edince, Askeri Yargıtay Daireler Kurulu, Tecirli için verilen mahkumiyeti de bozdu. Dosya yeniden Askeri Mahkemeye döndü. 2 No'lu Mahkeme de 15 Şubat 1984'te Tecirli irin beraat kararı verdi. Şenyuva'nın ölümünün üzerinden 5 yıl geçmiş, ancak bütün katil sanıkları beraat etmişti. Bir yıl sonra Ankara'da sıkıyönetim kalktı ye Şenyuva'nın öldürülmesiyle ilgili dosya da Diyarbakır'agönderildi. Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanlığı'nda dosyayı inceleyen bir askeri savcı, sanıklann emniyet ifadelerinde adı "silahını ateşleyen" diye geçen Fehmi Söylemez adlı MHP'li sanık hakkında suç duyurusunda bulununca, dosya, tozlu raflara kaldırılmaktan kurtuldu. Ankara Cumhuriyet Savcılığı'na yapılan bu suç duyurusu üzerine Söylemez hakkında, Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde Şenyuva'nın katil sanığı olduğu gerekçesiyle dava açıldı. Söylemez, bugüne kadar henüz yakalanabilmiş değil. 4.5 yıl içinde yakalanamazsa, Hakan Şenyuva'nın dosyası katil sanık Söylemez bulununcaya kadar belki de bir daha hiç açılmamacasına rafa kaldınlacak... Davaya Askeri Mahkemede devam edildiği 1982 yılında ilginç bir olaya da tanık olundu. Hakan Şenyuva'nın babası emekli general Ismaıl Hakkı Şenyu\a duruşmada, "SBF'deki iki azılı komunistin o sokakta ne işi var" şeklindeki sozleri nedeniyle Avukat Şevket Can Özbay hakkında "hakaret ettiği" gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Ancak bu suç duyurusundan herhangi bir sonuç çıkmadı. Şevket Can Özbay da İsmail Hakkı Şenyuva hakkında, "silah zoru ile ortaya tanık çıkartmak" iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Sefa Çavdar adlı tanığa zorla ifade verdirtmekle suçlanan İsmail Hakkı Şenyuva hakkında yapılan soruşturma takipsizlik karan ile sonuçlandı. Çavdar'm, 1981 yılı sonunda evine gelerek, "vkdanen cok rahatsızım Paşam, açıklamalarda bulunmak istiyonım" dediğim savunan Şenyuva, Çavdar'ın kendi el yazısı ile yazıp imzaladığı bir mektubu da Askeri Mahkemeye verdi. Çavdar, bu mektubunda, olaya ilişkin açıklamalarda bulunuyor ve katil sanıklan arasında hiç geçmeyen yeni bazı isimler de veriyordu. Pasaport için keyfi uygıdama Bir davadan hüküm giyen ve daha sonra Af Yasası'ndan yararlanan Ziya Aydın, pasaport için "soruşturuyoruz" yamtını aldı. tstanbul Haber Servisi Başbakan Turgut Özal, 22 Mart 1988 tarihinde yaptığı basın toplantısında fışlemenin kaldınldığını, güvenlik soruşturmasımn kapsamının daraltıldığıru söylediğinde, Ziya Aydın fişleme ve soruşturma nedeniyle 4 ay 11 gündür pasaport beklemenin eziyetini yaşıyordu. Aynı günün akşamında özal'ı habeTİerde izleyip ertesi gün de gazetelerde sözlerini okuyunca, bir ümit İstanbul Emniyet Müdürlüğü Pasaport Şube Müdürlüğü'ne gidip pasaport istemini anımsattı. Aldığı yarut "Soruşturuyonız" oldu. Ziya Aydın, TKP/ML adlı örgütün üyesi olduğu, örgütün eğitim çalışmalanna katıldığı, bildiri dağıttığı, Tunceli Emniyet Müdürlüğü Karakolu'na ve Lojmanı'na bomba attığj iddiasıyla 12 Ocak 1973 günü gözaltına alındı ve 15 Aydın, Özal'ın sözJenyte cesaret bulmuştu. Şubat 1973 tarihinde tutuklandı. Hazırlık sonışturması sonunda tstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı'nca TCY'nin 146/1'nci maddesinden yargılanması için askeri mahkemeye çıkanldı. Dava 6 Şubat 1976 tarihinde sonuçlandı ve 146/3. maddeden 8 yıl 4 ay hapse mahkum edildi. 1803 sayılı Af Yasası'ndan yararlandınldı ve bu cezayı çekmesine gerek olmadığı mahkeme karanna geçti. Aradan geçen zaman içinde hakkında hiçbir soruşturma açümayan Ziya Aydın, 11 Eylül 1987 tarihinde tstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne başvurup pasaport isteminde bulundu. Hakkında soruşturma yapıldığı gerekçesiyle başvurusuna yanıt verilmeyen Ziya Aydın, 22 Aralık 1987 tarihinde tstanbul tdare Mahkemesi'ne işlemin iptaJi ve pasaport verilmesi istemiyle dava açtı. Teröristler 4 genci kaçırdı ŞIRNAK (Cumhuriyet) Siirt'in Şırnak ilçesinin Sarıdalı köyüniin Giihdan mezrasım basan teröristler, 4 genci alarak kaçırdılar. Baskın olayt önceki gün 19.30 sıralarmda meydana geldi. Sayı/an 20'yi bulan PKK militanları, mezra sakinlerini açık alanda toplayarak PKK'nın propagandasını yaptılar. Töreristler daha sonra yaşları 9 ila 18 arasmda değişen 4 kişiyi alarak kaçtılar. PKK'lı teröristler, geçen hafta da aynı bölgede bulunan Kuşkonar köyünü basmış ve 5 kişiyi kaçırmıştı. DİNARSU İMALAT VE TİCARET T.A.Ş. YÖNETİM KURULU BAŞKANLIĞnNDAN {2499 SAYHJ KANUN HÜKÜMLERİNCE YAPILAN DUYURU) İBİLANÇO AKTtF I DÖNEN VARLIKLAR A. Hazır Değerler B. Menkul Kıymetler C. Kısa Vadeli Alacaklar (net) D. Stoklar 1. İlk Madde ve Malzeme 12.551.190 2. Yan Mamuller 1.772.343 3. Mamuller veya Emtia 3.851.402 4. Diğer 399.712 E. Diğer Donen Varlıklar II DURAN VARLIKLAR A. Uzun Vadeli Alacak ve Fonlar (neı) B. Bağlı Menkul Kıymetler C. Iştirakler (net) D. Yapılmakta Olan Yatınmlar E. Sabit Değerler () Bırikmiş Amortis. F. Diğer Duran Varlıklar III DİĞER VARLIKLAR 2.935.543 27.050.942 18.574.647 Kişiliğin korunması Prof. AYDIN. AYBAY Konuk Yazar (1.000. TL.) 50.040.972 PASİF 1.479.840 189.715 135.850 388.028 16.890.025 (4.996.855) 12.606.763 AKTİF TOPLAMI NAZIM HESAPLAR AKTİF GENEL TOPLAMI 62.647.735 15.271.532 77.919.267 I KISA VADELİ YABANC1 KAYNAKLAR 46.867.524 A. Uzun Vadeli Borç Taksitleri 586.757 B. Banka Kredileri 34.405.837 C. Diğer Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar (net) 11.874.930 II ORTA VE UZUN VADELİ YABANCI KAYNAKLAR 5.549.997 A. Tedavüldeki Tahviller 4.000.000. B. Diğ. Orta ve Uz.Vad. Yabancı Kaynaklar (net) 1.549.997 III ÖZ KAYNAKLAR 10.230.214 A. Çıkarılmış veya Ödenmiş Sermaye 5.600.000 B. Yedek Akçeler 1.590.620 C. Karşıtıklar 1. Yatırım tndirimi 2. Yenileme Fonu 3. Diğ. Kar. ve özel Fon. D. Yeniden Değ.Art.Fonu 2.240.088 E. İştirak.De.Art.Kar. F. 2970 Sayılı Yasa Gereği Bedelsiz Hisse Fonu G. Fevkalade lhtiyat Bedelsiz Hisse Fonu H. Dönem Kârı 799.506 I. () Zararlar 1. Geçmiş Yıllar Zararlan 2. Dönem Zararlan IV DİĞER KAYNAKLAR PAStF TOPLAMI 62.647.735 NAZIM HESAPLAR 15.271.532 PASİF GENEL TOPLAMI 77.919.267 Bilanço Dip Nollan: Stok değerleme yöntemi, envanter ve amortisman yöntemleri Aktif değerler uzerinde mevcut bulunan toplam ipotek veya teminat tutarları. Aktif değerlerın loplam sigorta tutarı. Stok ve envanter onalama malıyeı usulu ile değerlendirilmiştir. Normal amortisman yöntemi kullamlmıştır. Sabit değerler Uzerinde toplam 7.869.437.140^ TL. ipotek mevcuttur. Aktiflerimiz toplam 44.781.142.608 TL:ya sigortahdır. GELİR TABLOSU 1.1.1987 31.12.1987 (1.000, IBRÜT SATIŞ HASILATI 1. Yurtiçi Mamul Satışları 2. Ihracaı 3. Diğer Satışlar 4. Vergi Iadesi, Vade Farkı ve Benzeri Gelirler IIHASILATTAN İNDİRİMLER II1NET SATIŞ HASILATI IVSATILAN MAL VEYA HİZMETİN MALtYETt (Sınai Işletm«ler ve Hizmet Sektörü için) VSATIŞ GIDERLERİ VE VERGİLER VlBRUT SATIŞ KÂR VEYA ZARARI VIIGENEL YÖNETİM GIDERLERl V1IIİŞLETME KÂR VEYA ZARARI IXİŞLETME DIŞI KÂR VEYA ZARARI 1. Iştiraklerden Kâr Payları 2. Kur Farkları 3. lşletme D151 Diğer Kâr veya Zarar XFİNANSMAN GİDERLERİ 1. Orta ve Uzun Vadeli Kredi Faizi ve Gideri 2. Tedavüldeki Tahvillerin Faizleri 3. Diğer Finansman Giderleri XIVERGİDEN ÖNCEKİ KÂR VEYA ZARAR TL.> ( + ) 35.625.552 ( + ) 11.378.847 ( + ) 1.241.008 ( + ) 1.591.387 (+) 49.836.794 Medeni Kanun'un bazı maddelerinin değiştirilmesini amaçlayan bir tasarı Yasama Meclisi'ne sunulmuş bulunuyor. Tasanda boşanma, kişiselhal ve nafaka ile ilgili hüküm değişikliklerinin yanı tıra, "kişiliğin korunması" ile ilgili Medeni Kanun'un 24 ve Borclar Kanunu'nun 49. maddelerinin değiştırilmesı de öngörülüyor. Tasarının "Genel Gerekçe"sinde diğer değişikliklerin zorunlu olduğu belirtilmiş olmasına karşın, MK.24 ve BK.49 için böyle bir zorunluktan söz edilmemiş. Buna karşıhk MK.24'ün "Madde Gerekcesi"nde, lsviçre'de bu maddelerin karşılıklannı oluşturan hükümlerin 1985 yılında değiştirilmiş olduğu, kişiliğin korunmasına ilişkin bizdeki şimdiki hukümlerin de saldırıya uğrayan kimseyi ancak "dolaylı ve eksik şekilde himaye etligi" belirtilmiş. Demek ki, zorunluk derecesınde olmamakla birlikte, Adalet Bakanhğı, yasalanmızda kişiliğin konınmasında göze çarpan bir aksakltgı bu vesileyle gidermeyi uygun görmüş. Yürürlükteki yasalarda yurttaşların hukuksal ilişkilerini düzenleyen hükümlerde daha pek çok eksiklikler varken kişiliğin korunmasına ilişkin kurallarla işe başlanması oldukça dikkat çekici bir tutum. Örneğin, milyonlarca kişiyi yaşamsal ölçude ilgilendiren taşınmaz kiralar konusundaki yasa 1 düzenlemede mevcut ve herkesçe bilinen apaçık kesiklik ve aksaklıklan göz ardı edip şimdiki düzenlenmesinin yetersiz olup olmadığı tartışma götürecek "kişiliğin korunması" konusunun gündeme getirilmesini yadırgamamak olanaksız. Yapılması öngörülen değişiklikler arasında basınla ilgili hükumler de yer aldığından, bu yadırgama belli çevrelerde haklı bir kuşkuya da dönüşmektedir: Acaba, bu yeniden düzenleme girişiminin ardında, başka amaçlar mı yatıyor? Konunun "siyasal lakdir"le ilgili yonü uzerinde durmadan, yapılmak istenen değişikliklerin salt hukuksal bakımdan kısa bir değerlendirmesini yapnıak istiyoruz. tlk olarak belinilmesi gereken nokta, şimdiki hükümlerin, kişiliği saldırıya uğrayan kimseyi ancak "dolaylı ve eksik şekilde himaye ettigi" yolundaki gerekçenin yerinde olmayışı. Öğretiyi ve Yargıtay kararları ile oluşan zengin "ictihadı" izleyen ve bilen bir kimsenin, böyle bir yargıya katılmasına olanak yoktur. Hangi olaylarda, ne tür saldınlar ile, kimlerin kişiliğinin korunmasız kaldığı somut olarak ortaya konmadıkça, mevcut hükümlerin "yetersiz ve eksik kaldığı" gerekçesi havada kahr. Öğreti ve uygulama gereğince göz önünde tutulur ve değerlendirilirse, MK.24. madde tasarısı getirilen "yeniliklerin" hiç de "yeni" şeyler olmadığı ve 24/a maddesi ile öngörülen "durdunna", "önleme", "tespit", ve "lazminat" davalarının da varlıkları esasen kabul edilen dava türleri olduğu anlaşılır. 24/a maddesinin dava hakkımn miras yoluyla geçişi, davaya bakacak mahkemenin belirlenmesi hakkındaki hükümleri de sadece mevcut uygulamayı doğruhyan hükümlerdir. Yenilik nitelikleri bundan ibarettir. Yenilik sayılacak tek hüküm ise, saldırıdan elde edilecek yararın, "vekâletsiz iş görme" kurallanna göre davacıya verilmesi hükmüdür ki, bunun dahi, gerçekte sadece bir açıklama olduğu rahatlıkla ileri sürülebilir. Bu durumda, yasa değişikliği önerisinin asıl amaanın tasarının 24/b maddesi ile getirilen ve son fıkrası sadece "basııTla ilgili olan "ihliyati ledbirler'Mn yasalaşması olduğu sonucuna varılabilir. Bununla ilgili açıklamalarımıza geçmeden önce şu noktayı belirtelim: Isviçre yasasında, gerçekten, bizim tasanmızdaki hukümlere paralel kimi değişiklikler yapılmıştır. Yalnız bunlar, bizdeki gibi, "elim değmişken şu işi de bitirivereyim" yaklaşımı ile birkaç aya sığdırılmaya çabalanan bir çalışma ile değil, 196O'Iı yıllardan beri çeşitli çevrelerde tartışılıp olgunlaşan bir birikime dayanıiarak üretilmiştir. Bu birikimi goz önünde tutarak konunun yeterince olgunlaştığım kabul eden Federal Konsey, 1982 yılındaki mesajı ile yasalaştırma sürecini başlatmış, bu süreç içinde konu yine enine boyuna tartışılarak son şeklini alan yasa metni 1985 yılı temmuz ayında yurürlüğe girmiştir. Demek ki konuyu "İsviçre'de de yapıldı" mantığı ile ele alıyorsak hazırlık süresi ve yasalaştırma yöntemleri bakımından orada cereyan edenleri göz ardı edemeyiz. Değiştirilmesi amaçlanan maddelerin bizde "kişiliği korumada yelersiz" kaldığı savını ileri sürüyorsak (Tasarının gerekçesinde böyle denmektedir), önce bunun kamtlarını gostermeliyiz. Bildiğimize göre bizde, Medeni Kanunun yurürlüğe girmesinden bu yana, öğretide ve uygulamada, MK.24 ve BK.49. maddelerin "eksik ve yetersiz" olduğunu ileri süren ve bunlarla ilgili ivedi bir değişıklik isteğini dile getiren ciddi bir hukuk adamı yoktur. Tekil olaylarda bu maddelerin uygulanmasından memnun olmayan, yasanın kendisini yeterince korumadığından yakınan kımseler bulunabilir. Bu durum, yalnız sözü edilen maddeler için değil, mevzuattaki her hüküm için geçerli, sübjektif bir değerlendirmeden kaynaklanır. Bir yasa maddesinin korunması amaçlanan değerleri korumada yetersiz ve eksik kaldığı ileri surıılecekse, bu subjekıif kanının yaygınlaşması ve objektifleşmesi gerekir. Bu da Isviçre örneğinde gözlendiği gibi, konuyla ilgili bilimsel göruşler, yargı kararlanna yansıyan çözümlemeler, basın ve yayın araçlarında yoğunlaşan yakınnıalar ile oluşan bir "birikim"!e gerçekleşir. Bunların hiçbiri yokken nereden kaynakiandığı bilinmeyen bir "ilham1 'la, "burada bir aksama var" savıyla ortaya çıkmak. unlu "enişte baldız" öykusundeki durumu anımsalır. Ciddi Türk basınının, tasan karşısındaki duyarlığını, önce, bu noktadan irdelemek gerekir. Basın, bütün kanatlarıyla, ortada böyle bir değişiklik gereksinimi belirtisi ya da birikimi yokken, "eksiklik ve yetersizlik var" savıyla gündeme getirilen değişıklik önerisinden haklı olarak kuşkulanmıştır. Tasarının. kişiliğe saldırı hali için öngördüğü "ihliyati tedbirler" hükmü ve özellikle bunların basın yayın organlanna uygulama koşullarını belirten bölümü karşısında yoğun bir tepki göstermiştir. Bu tepki karşısında, tasannın sorumluluğunu yüklenmiş gözüken bakanlarla yapılan toplantılarda şu gerçek ortaya çıkmıştır: MK.24 ve BK.49. maddelerde yapılması amaçlanan değişikliklerin bi jcik gerekçesi, buna benzer değişikliklerin İsviçre'de de yapılmış olmasıdır. Türkiye bakımından var olduğu ileri surülen "eksiklik ve aksaklık" gerekçesi ya da şimdiki hükümlerin kişiliği ancak "dolaylı ve eksik şekilde himaye ettiği" yolundaki gerekçe, somut hiçbir veriye dayanmayan, "kavli mücerrelte" (soyut sözde) kalan bir iddiadan ibarettir. "İsviçre'de de yapıldı" gerekçesi üzerine inşa edilmek istenen yapmın, yukarıda değindiğimiz süı^e, yöntem, birikim ve lartışma ortamı gibi koşullar açısından orada ki oluşum sürecine hiç uymayan bir süreç içinde yapılmak istenmesi bir yana, tasarıdaki biçimiyle, tsviçre'dekinden farklı bir yapı olduğu da anlaşılmaktadır. Bu konudaki farklılıkları ayrıntıya girmeden şöyle açıklayabiliriz: 1 Tasanda, kişilik hakkı saldırıya uğrayan kimseye, yargıca başvurarak saldırımn durdurulması için "ihtiyati tedbir" isteme hakkı verilmektedir. Bu hak, İsviçre MK.nın 28/c maddesi ile tanınmıştır. Yalnız burada bir özellik gözden kaçırılmaktadır. İsviçre'de federal nitelikte bir yargılama yasası yoktur; her kanton'un (federe devletin) kendi "usul yasası" vardır. Bu bakımdan bir yargılama kuralı (usul hükmü), butun kantonları bağlayan bir kural haline getirılmek isteniyorsa bunun medeni kanuna (ya da başka bir federal yasaya) konularak "fedenülestirilmesi" yöntemine başvurulur. Nitekim medeni kanunda böyle başka hüküm yargıcın, önlem isteminin dayanağını oluşturan olgulara "inandınlması" istem sahibinin başbca ödevi olmalıdır. 3 Tasarının 24/B maddesinin son fıkrasında, ihtiyati tedbir konusu, "Basın ve yayın yoluyla vukuu bulan saldınlar" bakımından özel olarak düzenlenmektedir. Burada da ilk olarak "kanıtlama" ya da "yargıcı inandırma" gibi bir ödevden söz edilmediğini belirtelim. Bir başka fark da şu noktadadır: Isviçre metninde bu fıkra sadece "periyodik media" için konmuştur; bizim tasarı metninde ise, genel olarak, "basın ve yayın yoluyla'' saldınlar söz konusudur. Bu farkı n nereden kaynakiandığı belli değildir. Tasanda, lsviçre'deki metne göre farklı olan başka noktalar da vardır. İlk olarak şunu belirtmek gerekir: Isviçre metnine göre yargıç, periyodik media ile ilgili bir önlem istemi varsa, buna, "sadece şu hallerde" şeklinde ifade edilen koşullarla karar verebilir. Bu ifade ile yasa, basın için ahnacak önlemlerin, genel koşullara ek olarak özel koşullara bağlı olacağını açıkça belirtmiştir. Bizim tasarı metninden ise böyle bir sonuç ancak dolaylı olarak çıkanlabilir. lkinci fark şudur: isviçre'de, "özel agırlıklı bir zarara neden olabilecek" saldırı bakımından, "bunu haklı kılacak hiçbir nedenin mevcul olmadığı apacık ise" yargıca önlem alma yetkisi verilmiştir. Bu koşulun ne kadar önemli olduğu kendiliğinden anlaşılmaktadır Kamuyu bilgılendirme, kamuoyu oluşturma ve eleştiri yapma işlevleri ile donatılmış basının, bu görevini yerine getirirken bireylerin kişilik alanlanna "müdabalesi" kaçınılmaz olduğundan, yasa, bu müdahalenin, sözü edilen görevle biçbir ilintisinin bulunmıdıgının apaçık belli olmasını şart saymıştır. Ayrıca. ihtiyati tedbir için öngörülen genel koşullara göre bunu kanıtlama ya da yargıcı "inandırma" ödevi de yine, tedbiri isteyen kimseye düşecektir. Başka bir deyişle, yayın dolayısıyla özel ağırlıklı bir zarara uğrayacağım ve tedbir ahnmazsa bu zararın telafısinin çok güç otacağını ileri sürerek bunu kanıtlayan ya da yargıca bu konuda inandırıcı dayanakİar gösıeren kişi, aynca, bu yayının, basının temei işleviyle hiçbir ilintisi olmadığını da izah ve yargıcı ikna edecektir. Tasarı metninde ise bu koşul, anlaşılmaz bir ifade ile şu şekle sokulmuştur: "Yayını haklı kılacak sebeplerin açık bir şekilde belirtilmemis olması." Sözcuklere bakılarak bir yorum yapılırsa, bu hükumden çıkan anlam şudur: Her haber verilirken, herhangi bir yorum ya da eleştiri yapılırken, haberci, yorumcu ya da eleştiri yapan, bunu niçin yaptığını, neden haklı olduğunu açıkça belinecek, söze oyle başlayacaktır. örneğin, "fılan kamu bankasının, şu kişilere siyasal etkilerle milyarlık krediler verdiğini ve bu kredilerin battığını haber ya da eleştiri olarak yazan gazete, bunu niye yazdığını açık bir şekilde belirtmemişse, böyle bir tedbirle karşılaşabilecektir. "Gelecek sayıda fılan bakanın, falan holdingle mali ilişkilerini açıklayacağız" diye başlık atan dergi, "açık neden" belinmedi diye, bu yayını yapmaktan yasaklanabilecektir. Gorüldüğü gibi geçici önlem konusunda tasan, örnek oluşturduğu ileri sürülen Isviçre metnini sollayarak, sonuçta bir sansür öğesi haline gelebilecek bulanık bir koşul yaratmaktadır. İsviçre'de bu hüküm, basının işlevini zedelememek için tedbir isteminin kabulü bakımından ağırlastıncı bir şart olarak getirilmişken, bizim tasanda. tam tersine, kolaylaştıncı bir hüküm oluşturmaktadır. 4 Tasarının 24/b maddesiyle ilgili başka bir fark da şudur: İsviçre MK'nın periyodik media hakkında ihtiyati tedbir alınmasını düzenleyen 28/c maddesinin sonunda, yargıç tarafından hükme bağlanması talep edilen tedbirin "nispetsiz olamayacagı" belirtilmiştir. Bunun anlamı, saldırı ve zarar iddiası ile tedbirin ortaya çıkaracağı zararın birbiriyle dengeli ve uyumlu olmasıdır. Örneğin, bir kimse, kişilik hakkma saldın niteliğinde yayın yaptı ya da yapacak diye, bir gazetenin basımının yasaklanmasını isteyemez. İşte, "ölçülülük" olarak da adlandınlan bu koşul, İsviçre metninde açıkça yazılı olduğu halde, nedense, bizim tasarı metnine geçirilmemiştir. 5 Bizim tasarı, şimdiki 24. maddeye, 24/a ve 24/b maddelerinin eklenmesi suretiyle hasrlanmış<ır. İsviçre'de ise, bizim 24. maddeye karşılık olan 28. maddeye, (a1 harfleriyle)tam 11 madde eklenmiştir. Bunlardan son beş tanesi "cevap hakkı" ile ilgili düzenlemeleri içermektedir. 28/c"den 28/fye kadar olan dört tanesi ise ihtiyati tedbirlerie ilgilidir. Tasarıya bunlardan sadece ilki alınmıştır. Bunun nedeni, tedbir karannın verilmesinde izlenecek usul, teminat, karann icrası ile ilgili hususların, Hukuk Yargılama Yasası'nda (HUMK) zaten düzenlenmiş olmasıdır, denilebilir. Ama, neden bu ise, aynı mantıkla, 24/b hükmünun de burada değil, HUMK'da yer alması gerekirdi. Şunu da ekleyeüm ki, İsviçre yasasında 28/f olarak sayı alan yeni maddede, dava sonunda haksız çıkan tarafın. ihtiyati tedbir alınması dolayısıyla karşı tarafa verdiği zararlan ödeme sorumlulugu da düzenlenmiştir. Bizim HUMK'da ihtiyali tedbirlerie ilgili düzenleme içinde, bu sorumlulugu ozel olarak düzenleyen bir hukum yoktur. Bu bakımdan, İsviçre örneğinden yararlanarak bir sistem kurulması amaçlamyorsa, maddi hukukla ilgili bu sorumluluk kuralının da tasarı metnine eklenmesi gerekirdi. \v \v (+) () 2.165.598 47.671.196 36.321.825 1.171.177 10.178.194 689.103 9.489.091 995.336 175.710 819.626 1.504.438 8.180.483 9.684.921 1.1.1987 31.12. 1987 DÖNEMİ DENETÇİ RAPORU DİNARSU İMALAT VE TİCARET T.A.Ş. GENEL KLRULU'NA; Dinarsu İmalat ve Ticaret TA.Ş. Ortaklığın Unvanı : Eyüp Fethiçelebi Cad. No: 45/1 Merkezi : İstanbul Sermayesi : 10.000.000.000 TL. Entegre yünlü ve sentetik tekstil Faaliyet Konusu : kuruluşu. Denetçi veya denetçilerin adı ve görev süreleri, ortak olup olmadıkları : Katılınan Yönetim Kurulu ve yapılan Denetleme Kurulu toplanıılan sayısı : Ortakların hesaplan defter ve belgeleri . Uzerinde yapılan incelemenin kapsamı, hangi larıhlerde inceleme yapıldığı ve varılan sonuç : Türk Ticaret Kanunu'nun 353. maddesinin 1. fıkrasının 4 numaralı bendi gereğince yapılan inceleme tarıhleri ve sonuçlan : Yürürlükteki yasalarda yurttaşların hukuksal ı. ilişkilerini düzenleyen W hükümlerde daha pek çok 1P eksiklik varken, kişiliğin korunmasına ilişkin kurallarla işe başlanması oldukça dikkati çeken bir tutum. örneğin, milyonlarca kişiyi yaşamsal ölçüde ilgilendiren taşınmaz kiralar konusundaki yasal düzenlemede mevcut ve herkesçe bilinen apaçık eksiklik ve aksaklıklan göz ardı edip şimdiki düzenlenmesinin yetersiz olup olmadığı tartışma götürecek "kişiliğin :| x korunması" konusunun % gündeme getirilmesini 4 yadırgamamak olanaksız. ler de vardır. Bıze gelince: Boyle bir gereksinme söz konusu değildir, çunkü bizim devletımız "iiniter" bir devlettir ve özel hukuk çekişmelerinde yargılama usulünü gösteren ayn bir yasamız (Hukuk Usulü Muhakemeteri Kanunu) vardır. Bu yasada (HUMK), bir hak çekişmesinde önceden önlem ahnmazsa büsbutün yitirilecek ya da onarılması olanaksız hale gelecek çıkarları korumak için öngörülen "ihliyaü ledbirler" düzenlemesi yer almaktadır. (HUMK 101 vd. maddeler). Bunlar içinde 103. maddede yer alan önlem hükmü, tasarının 24/b maddesi ile getirilmek istenen kuralı gereksiz kılacak ölçudeesnek ve yeterli bir hükümdur. Bugüne kadarki uygulamada da kişilik haklarına saldırı davaları bakımından başvurulan ve pekâlâ işleven hukum budur. Görulduğü gibi, tasarının 24/b maddesinin, bizde, Medeni Kanun'a konmasını gerektirecek ciddi bir gerekçe yoktur. Bu nedenle. sözu geçen 24/b maddesinin, sırf bu maddenin son fıkrasında yer alan basınla ilgili özel duzenlemeyi yasalaştırmak için tasarıya eklendiği kuşkusu hasıl olmaktadır. 2 Bir başka fark da şu noktadadır: Tasannın 24/b maddesinde "vukuu muhakkak veya me\cut bir hukuka aykın tecavüz karşısında bulunan kişi, tecavuzün güçlükle telafi edilebilecek bir zarara sebep olma tehlikesı mevcut ise hâkimden ihtiyati ledbir alınmasını" isteyebilecektir. Burada, genel olarak bu lurden geçici önlem istemleri bakımından öngorulmuş bir koşul atlanmıştır. (İsviçre MK 28'c'de bu koşul açıkça yazılıdır): Tedbir isteyen kimse, bu isteminin dayanaklarının "gerceğe yakın" olduğunu da kanulayacaktır. Gerçi burada kı kanıtlama, asıl davadaki kanıtlama yükünden farklıdır, ama yine de önlem isteminin kabulunün bir önkosuludur. Bunun onemı, bazı ihtiyati tedbir istemleri bakımından böyle bir kanıtlama yükümunün aranmamış olmasında kendini gösterir. Öte yandan. bu tur bir onlem. kimi durumlarda, hakkında bu onlem uygulanacak kimsenin hukuk alanına bir saldırı oluşluracağından, Fahrettin Sayımer, Erdem Yücel. Görev süreleri: 1.1.198731.12.1987 ortak değiller. Yönetim kurulu toplantılarına üç defa katıldık. lntikal eden şikâyet ve yolsuzluklar ve bunlar hakkında yapılan işlemler : Ortaklık belgeleri ve defterleri uzerinde yaptığımız incelemelerde, defterlerin usulüne ve yasalara uygun şekilde tutulduklannı ve şirket hesaplannın doğrulayıcı belgelere dayanıiarak ilgıli hesaplara işlendiğini gördük. Tetkiklerimizi 28.1.1987, 26.2.1987, 26.3.1987, 30.4.1987, 28.5.1987, 30.6.1987, 29.7.1987, 26.8.1987, 25.9.1987, 27.10.1987, 30.11.1987, 30.12.1987 larihlerinde yaptık. Yaptığımız tetkiklerde şirkete rehin teminat ve vedia olarak teslim edilmiş kıymetli evrak olmadığını ancak yönetim kurulunda görev alan şahıslann Türk Ticaret Kanunu uyarınca tevdi ettikleri hisse senetlerinin mevcut olduğunu gordük. inceleme tarıhleri, 28.1.1987, 26.2.1987, 26.3.1987, 30.4.1987, 28.5.1987, 30.6.1987. 29.7.1987, 26.8.1987, 25.9.1987, 27.10.1987, 30.11.1987, 30.12.1987'dir. Görev süremiz içerisinde bize intikal eden herhangi bir şikâyet olmadı. Dinarsu İmalat ve Ticaret T.A.ŞÎnin 1.1.1987 31.12.1987 dönemi hesap ve işlemlerini Turk Ticaret Kanunu, Şirket Esas Sözleşmesi ve diğer mevzuat ile genel kabul görmüş muhasebe ilke ve standartlanna göre incelemiş bulunmaktayız. Göruşlerimize göre, içeriğini benimsediğimiz ekli 31.12.1987 tarihi ıtibariyle düzenlenmiş bilanço, şirketin anılan tarihteki gerçek mali durumunu, 1.1.1987 31.12.1987 dönemine ait KârZarar tablosu anılan döneme ait gerçek faaliyet sonuçlarım yansıtmakta ve kârın dağıtımı önerisi yasalara ve Şirket Esas Sözleşmesine uygun bulunmaktadır. Bilanço ve KârZarar Cetvelinin onaylanmasını ve Yönetim Kurulu'nun aklanmasını teklif ederiz. Saygılarımızla DENETÇİ Erdem Yücd Türk Ticaret Kanunu'nun 353. maddesinin I. fıkrasının 3 numaralı bendi gereğince ortaklık veznesinde yapılan sayımlann sayısı ve sonuçlan : Ortaklık veznesini sekiz kez saydık, yapılan sayımlann kayıtlara uygun olduğunu müşahede ettik. DENETÇİ Fahrettin Sayımer StİRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle