25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 10 NÎSAN 1988 New HADİ ULUENGİN Manhattan'dan MANHATTAN Akşam vakti: Eğer ufuk Batı Yakası'ndan görünebilseydi, güneş çok büyük bir ihtimalle, New Jersey taraflannda, Hudson nehri istikametinde batıyordu ki, Washington Square"a akşam güzdliği indi. S. caddenin perspektifi buğulandı. Aşağı Manhattan sessizleşir gibi oldu. Çok ağır hareketlerle Çin cimnastiği yapan adam, havuzun kenannda trompet çalan zenciye kulak verdi. Zenci, uzak ve eski bir blues üflüyordu^ Yüz yaşmdaki kadın, koşarken, walkmen'den Bernstein dinlediği için, blues'u duyamadı. Gökyüzü New Jersey taraflarında kızıllaştı. Parka alaca karanlık çöktü. Küçük kız dondurmasını bitirdi. Annesinin elini tuttu. lhtiyar çift Waverly meydanına saptı. tki sekreter ve iki delikanlı, ilk serinlikte daha çok birbirlerine sanldılar. 5. caddeden gelen otobüsler 8. sokağa döndü. Broadway'in ışıklan yandı. Aşağı Manhattan'a gece cazibesi indi. öngece: Vakti kerahat geldi. New Waye"ler East Village'ye giderken, 18. sokakta "America C»fe" doldu. Barmen, blody raary ve burbon servisi yaptı. "New York Post" spor sayfasında Rangers Devils buz hokeyi raaçını manşet verdi. "Wall Streef'ten çıkanlar borsa haberlerinden konuştular. Yukarı Manhattan'dan inenler, "Mavi NoU"daki Chick Corea Gary Burton konserine nasıl bilet bulunabileceğinden konuştular. Barmen burbonları yeniledi. Yanına domuz iliği kızartması verdi. Bardaki kadın, avukat oldugunu, yoga seansını bazen kaçırdığını, sigarayı bırakmak için akupunktur tedavisi gördüğünü ve Demokratlardan Jessie Jackson'u desteklediğini söyledi. "America Cafe"nin Meksika fasulyesini tavsiye etti. Bir de, şimdi, 21. sokakla Broadwayin köşesindeki "Cafe Sodety"nin raoda olduğunu söyledi. "America Cafe"nrn lokanta kısmında masa boşalraadı. tlkgece: "Cafe Society"de burbon servisi yanan sanşın kızm gözleri çekik ve elmacık kemikleri çıkıktı. Çok güzeldi. Büyük bir ihtimalle Ukraynalıydı. Bardaki genç adam, "plastik bir güzelliğiniz var" diye kompliman yaptı. Ukraynalıların plastik bir güzelliğe sahip olamayacaklarını ve ancak Çerkez güzelliklere sahip olabileceklerini bilemeyecek kadar New Yorkluydu. Avukat kadın burbon servisi yapan kıan Rus olabileceğini söyledi. "Cafe Society"ye, "CosmopolitaıTe poz veren Japon modeller, "Village Voiee"nin küçük ilanlarında dubleks penthouse arayanlar, "Bendel's ve Barneys"ten giyinenler geldiler. Hem orda olmak, hem de orda göziikmek için geldiler. Wooddy Allen gelmedi. Dos Passos ve Ezra Pound'un kitaplarıyla dolaşanlar da gelmediler. "Cafe Society"de masa boşaldı. Avukat kadın "TBooır" biftek tavsiye etti. Gece: Taksi şoförü Porto Rikoluydu ve radyodan kalipso dinliyordu. Chevrolet Park Avenue*den yukan çıktı. 42. sokakta sola saptı. Times Square'da, işportada her şey ve eroin satıbyordu. Ambulans geçti. Polis geçti. ttfaiye geçti. Kadın bıçak çekti. Polis tabanca çekti. Gece New York'a, New York geceye hükmetti. Chevrolet Broadway'e döndü. Winter Garden Theater'da "Kediler" Marquis Thea tar'da "Ben ve Kızım" oynuyordu. Chevrolet Broadway*de, Broadway aydınlıkta aktı. Önce Gene Kell, sonra Fred Astaire geçti. Radyoda, "Paris'te Bir Amerikalı"nın uvertürü başladı. Chevrolet Colombus Circle'yi döndü. Colombus Avenue'ye çıktı. 76. sokak hizasmda durdu. Şoför, bir teklik bahşişe ve Ispanyolca teşekküre fit oldu. "Dobson's"ta yer vardı ve ilk Rus çayından sonra, Batı Yakası'nda oturanlann Doğu Yakası'nda oturan züppeleri boykot etmesi hususunda kesin karar alındı. Avukat kadın buna muhalefet etti. "DobsonV'ta Phil Glas çaldı. Üpper West Side"daki büyücü dükkânlan methedildi. New York'ta korkunun cazibesi çoktu. New York'a gecenin çekiciliği indi. Çokgece: Bir balkondan, East River'in oteki yakasında Broru'un ışıklan gözüktü. Bir telefon teybi, kaydedilmiş mesajlar okudu. Bir televizyon sabah kahvaltıları için zaman Atina'dan reklamlar sundu ve Japonca haberler iletti. New York gitti geldi. Kainatın en yoğun şehrinde gece bitti. Tan ağanrken: 2 caddeden, 59. sokak hizasındar. Roosevelt Adası'na ilk teleferik nalktı. East River'i sis bUrüdü . . La Guardia'ya ilk uçak indi. Zenci oğlan kahveyi karton bardağin içuıde verdi. Kahve el yaktı. Zenci oğlan, anasonlu francalanın içine peynir sürdü. Çöp kamyonu geçti. Çöpçü, bilinmeyen bir dilde bilinmeyen bir Nevv York şarkısı söyledi. East River taraflanndan aydınlık doğdu. "New York Times"m ilk nüshası geldi. Manşette, Panama'ya 1300 yeni asker gönderileceği ve sayfanın altında, paskalya yortusunun başladığı yazılıydı. Blaise Cendrars, çok eskiden, "New York'ta Paskalya" diye bir şiir yazdı. Ahmet Hamdi Tanpınar, "Beş Şenirden"e "New York'ta Zaman"ı ekleyecek zaman bulamadı. isa göğe yükselirken Yunanistan'da Paskalya kutlanıyor. Paskalya bayramı, İsa peygamberin 1956 yıl önce Kudüs'te Romahlar tarafından yakalanışını, çarmıha gerilişini, ölüşünü ve göklere yükselişini simgeler. STELYO BERBERAKİS ATİNA Yunanistan'da bugün kırmızı yumurta tokuşturuluyor. Yani Paskalya bayramı kutlanıyor. Paskalya bayramı, İsa peygamberin 1956 yı) önce Kudüs'te Romah askerler tarafından yakalanışını, çarmıha gerilişini, ölüşünü ve göklere yükselişini simgeler. Hıristiyanlar, İsa peygamberin çektiği bu eziyetleri Paskalya bayramının kutlandığı pazar gününden önceki haftanın her gününde matem dolu kilise ayinlerinde izler. Bir tür oruç tutar ve Paskalya bayramında yani pazar günü İsa pe>'gamberin dirilip göklere yükseldiğini haberdar eden kilisenin sevinç dolu çan seslerini duyar duymaz insanlar, yemeğe, içmeye, eğlenceye koşar... Hıristiyan dininin diğer bir mezhebi olan Katolikler, 1300 küsür yıl önce Ortodoks mezhebi ile arasındaki 'sıkışma'dan ötürü Paskalya bayramıru bir hafta önce ya da bir hafta sonra kutlar. Ortodokslarla Katolikler ancak dört yılda bir aym tarihe denk düşürür Paskalyayı. Bu yıl Katolikler bir hafta önce kutladı. Ortodokslar ise şimdi kutluyor. Ortodoks mezhebini kabul eden Yunanistan'da Paskalya eğlenceleri bambaşka oluyor. Bu bayram, tsa'nın doğumunu simgeleyen Noel kadar önemli bir bayram olarak kabul ediliyor. Inananı ile inanmayanı ile tüm Yunanistan'da ve Ortodoksluğu kabul eden dünyanın diğer ülkelerinde, kırmızı yumurta, çörek, kuzu çevirme, bol içki ve eğlencelere verir insan kendini. Paskalya genel olarak "kırsaJ" bölgelere akın akın gi den kentliler tarafından kana boyanır. Bu kan, insan ve koyun kanıdır. Koyun kanı, Paskalya'nın kutlandığı pazar günü akar. insan kanı Paskaya'dan bir gün sonra asfaltlara akar durur... Bol içki, dikkatsizlik ve yoğurt trafık içinde New York, gun ağanrken bambaşka bir kımlığe bürünüyor Rarselona'dan erkek polis aşka gelirse? yalmzca hemcinslerimizin ugradıfeı kötü davranışlar nedeniyle yasal mekanizmav harekete geçirmek için açılmadı. Böyle bir servis Madrid'de var. Biz burada daha kapsamlı bir hizmet verecegiz. Dayak yemesine ragmen kocası aleyhine yasal işleme geçilmesini istemeyen çok kadın var. O zavallılar da burada dertlerini dinleyen bir kulak ve yaralannı saran bir doktor bulacaklar." Atjantinli bir boksör eskisi var. Dünya orta sıklet şampiyonu, errkek mi errkek, Monzon. Uluslararası ne kadar kalça ve göğüs varsa hepsi geçmiş yatağından. Ursula Andress'i asansörde çözümlediği anlatıhyor. Bir punduna getirip Alain Delon'un bile tadına bakmış. Şu günlerde cinayet suçundan yargılanıyor Monzon. Birlikte yaşadığı kadını döverken, kadın balkondan aşağı düşüp Olüvermiş. Errkek adam Alain Delon, eski dostu ve göz ağrısı Monzon'u şu sözlerle savunuyor: "Dişisini dövmeyen erkek yoktur. Ben de vurdum kanlanma. Onlar da bana >urdular. Monzon muhteşem bir hayvandır. Döver de sever de. tdare elmesini bilmek gerek." Sosyal içenkli akımlar Pirene Dağlan'nı yüruyerek mi aştığından nedir, komşusu Fransa'yı 70'li yıllarda sarsan kadtn hakları, Ispanya'da sosyalist hükümet başa gectiğinden beri hızlanan bir tempoyla gündemde. Çocuk aldırma özgürlüğü için hâlâ savaşmak gerekiyor. Yasak kürtaj davalarının biri bitip biri başlıyor. Bu arada orduya kadın asker almaya koyuldular. Havacı bir tspanyol kız, jet pilotu olmasına izin vermeyen yönetmeliğe karşı basında çok tutan bir savaşım başlatu; inat ve inançla sürdürmekte. Kadın sorunlannı inceleyen bir de enstitüleri var. Türkiye'de bu konuda istatistik yapılmış mıdır, sağhklı ve yeterli midir bilmiyoruz. Ama nüfusu bizimkinden az olan Ispanya'da 1987 yıh süresince 16.500 kadın polise başvurmuş uğradıkları kötü davranıştan ötürü. Kadın Enstitüsü Başkanı Carlota Bustelo, Senato'nun İnsan Hakları Komisyonu önünde 11 şubatta yaptığı konuşmada, bu sayıyı bir buzdağının yalnız görünen parçasına benzeterek, dövülen, sövülen, tecavuz edilen büyük çoğunluğun ortaya dökülmediğini söyledi. Kocası tarafından dövülen kadın, kimi kez yasal haklarını bilmediği gibi, kimi kez yasal yola başvurduğu zaman evini terk etmek zorunluluğuyla karşı karşıya. Oysa Ispanya'da bile bu kadınların yüzde doksanı ekonomik özgürlüğe sahip değil. Nereye sığınınm, neyle yaşarım diye dayağı yiyip oturuyorlar. Ellerini ayaklarını bağlayan yalnız ekonomik koşullar da değil. Ekmeğini kendi kazanan kimileri de çocuklannı düşünerek dayak olayına sesini çıkarmamakta. Kadınların yasal yola göreceli bir kolaylıkla başvurmaları, daha çok tecavüz ve ırza geçme olaylarındaki üçüncü kişilere karşı oluyor. Oysa bir ırza geçme olayını anlatmaya kalkan kadının, kendisine soru yönelten erkek polis memuru önünde ayrıntıya girmesi oldukça zor. Hatta bazı ırza geçme şikâyetleri sırasında erkek polislerin alayları ya da "aşka gelişleri" de sıkça rastlanan olaylar argsında. Barselona'daki öncü feminist karakol birimi bu konuda da yenilik getiriyor. Yasaların bir ırza geçme olayı sırasında, "ydtenmek" ile "etmek" arasındaki birkaç santimlik farkla ceza hanesine birkaç yıl daha yazdığı ince ayrıntıyı soruştururken, mağdurun derdini bir kadın polise anlatıp, edilgenliğini bir kadın doktora göstermesi, şöyle bir düşünülecek olursa çok daha insanca, çok daha uygar. Elden giden kadınlara el kaldıranlarla elden giden vatanları kurtarmaya kalkanlar, aynı kişiler olabilir mi dersiniz? yüksek hıza meraklı olanlardan her yıl Yunanistan'da "Noel eksodüs"lerinden sonra "Paskaly» cksodüsleri"nde ikinci büyük trafik trajedyası yaşanır... Ancak Paskalya bayramı bu yıl Türkiye'yi de ilgilendiriyor. Böyük bayramlarda, daha doğrusu çok günlü tatillerde tstabul'a gelmeyi alışkanlık haline getiren Yunanlılar, bu yıl yine lstanbul'a geldiler. Hem de her yıldan daha kalabalık bir şekilde. Bu kez aralarında işadamları, şarkıcılar, film artistleri de vardı. Çünkü "Davos rahu" herkesten çok bu iş çevrelerine yeni "ufuklar" açıyordu. İspanya'nm ilk feminist karakol birimi Barselona'da hizmete girdi. Kadın Kollama Ünitesi'nde sivil giyimli kadınlar günün 24 saati görev yapıyor. MÎNE G. SAULNİER BARSELONA 'tri cüsseli cadaloz kadın, kaptıgı gibi şemsiyesini evire çevire dövmeye koyulur ufak tefek ve pısırık adamı.' Güldürü sinemasının şaşmaz numarasıdır; millet bayılır bu sahnelere. Kadın erkek, çoluk çocuk gözlerinden yaşlar gelinceye dek, kasıklannı tuta tuta gülerler. 'tri cüsseii edepsiz adam, kaptığı gibi şemsiyesini evire çevire dövmeye koyulur ufak tefek ve siimsiik kadını.' Seyircilerden çıt çıkmaz. Niçin kadın erkeği döverken gülünçtür de erkek kadını döverken acıklı?.. Hiç düşündünüz mü? Yanıtı bol, kanaviçesi düğümlü bir sbru. Çünkü kadının daha iri yarı oluşu alışılmamış birdurumdur. Çünkü kaba guç gösterisinde kadın aykırı kaçmaktadır. Erkeği n dayak yiyişine az rastlamr çünkü. Çünkü... Çünkü... Yetersiz yanıtlar. İspanya'nın ilk feminist karakol birimi Barselona'da hizmete girdi. "Kadını Kollama Ünitesi" adını taşıyan ve altı kadın polisten kurulu birim, yine kadın bir polis müfettişinin yönetimi altında gunün yirmi dört saati görev yapıyor. Müfettiş Maria Luisa Pajares, 29 yaşında, bekâr ve emrindeki polisler gibi sivil giyimli. Vücut çizgilerini yakın korumaya alan deri pantalonu, pırıltılı kemeri ve beyaz bluzu içinde kendinden emin bir soluk çekiyor sigarasından: "Sivil giyimli oluşumuz kadınlan rahatlalıyor. Burası, Hz. isa'nın Gtotto tarafından yapılmış bir freski. lstanbul'a gelen Yunanlılar, alışveriş yapmaktan başka, Ortodoks kilisderiru ve en başta patrikhaneyi ziyaret eder, ayinleri izler, mum yakar, adaklarda bulunur.. Çünkü Yunanlılann tarih kitaplarında Bizans ttnparatorluğu'nun merkezi New YorkHan 'Kolera zamanında aşk' ŞEBNEM ATİYAS Rotterdam'dan Savaşın yüzünü gördüm burada mayınca toprağın derinliklerine gömülmüş, tam on bir metreye. Yıllar geçmiş aradan, neredeyse yarım yüzyıl. Bir temel kazılırken çıkmış ortaya. Belki de, önce taş sanmışlardır, bu dümdüz ülkenin toprağında çok sık rastlanmayan bir taş, bir eski gömüt. Uzmanlann bombayı kolayca etkisiz hale getiremedikleri, her an patlayabileceği söyleniyordu. Ben henüz Anadolu'nun bir sınır kentinde doğmamışken art arda yapılan hava saldırılarından birinde müttefıklerin Rotterdam'a attıklan bombanın, bu kente geldiğim gün patlayabileceği olasıhğjm düşündüm. Marguerite Duras'nın, "Hiroşima SevgUim" adlı filminde adam, savaştan yıllar sonra, sevdiği kadına "Sen hiçbir şey görmedin Hiroşima'da" der. Kadınsa, Japonya'ya barış üzerine bir film çevirmek için gelmiş bir Fransız oyuncusudur. Her seyi, müzeyi, hastaneyi bile gördüğünü söyler. Eriyen demirin, külleşmiş insanlann, yerle bir olmuş kentin fotoğraflannı görmüştür müzede. Rotterdam'da hiçbir şey görmedim. Yıkılan, yerle bir edilen kentin yerine yenisi yapılmıştı. Kurşunkalem kuleler, küp ya da koni biçiminde evler, silindir şapkalara benzeyen işyerleri. Bir oyuncak kent gibiydi Rotterdam, San tramvayları, kırmızı yeşil köprüleri, tuğla evleri, beyaz duvarları vardı. Alışveriş merkezlerine, kahvelere, barlara, tütüncü dükkânlarına girdim çıktım, limanda dolaştım. Ve hiç, ama hiçbir şey görmedim Rotterdam'da. Savaş bitmiş, yıkım günleri geride kalmıştı. Yaşlılar bile pek bir şey anımsamıyorlar, daha doğrusu aıumsamak istemiyorlardı. Ya bu kent de, bir önceki gibi yıkılıp taş üstünde taş kalmazsa? Ya bu kentin de yapılan, kuleleri, budanmış ağaçlara benzeyen modern konutları, hep aynı küplerden rengârenk şatolar yapan bir çocuğun elinin tersiyle deviriverdiği oyuncaklar gibi dağıhp saçıhrsa? Ya gökyüzünden bombalar yağarsa yine, insanlarının yağından sabun, saçlarından sicim yapılırsa? Artık kimsenin pek sormadığı bu sorulann akıldan çıkarılmaması, savaşın unutulmaması için Rotterdam'ın ortasına bronz bir yontu dikmişler. Ellerini, gökyüzünden gelecek bir tehiikeden korumak istercesine yukarıya kaldıran bir insan yontusu. Kalbi yok bu insanın, bağrı delik. Bakıldığında, karşı gökdelenlerin camlarına yansıyan taş duvarlar görünüyor. Kocaman avuçlan, bükülen iri parmaklarıyla dünyanın yükünü taşıyan bir "aüas" sanki. Adaleli bacakları gerilmiş, pazuları şişmiş. Acıyla direnç, korkuyla umut bronza kanşmış, yontunun bir parçası olmuş. "Hiroşima Sevgilim" de kadınla erkeğin Nevers ırmağı gibi akıp giden, aktıkça da savaş gorüntülerini gündeme getiren konuşmalarını anımsadım: "Sen biçbir şey görmedin Hiroşima'da. / Her şeyi gördüm, her şeyi. Barış alanında onbln dereceydi sıcak. Biliyorum. Banş alanı güneşin sıcakhğındaydı." Rotterdam'a bombalar yağarken dünyada yoktum. Ama o bombalardan biri bugün yanıbaşımda patlayabilir, tüm bir ev halkını ya da bindiğim tramvayı yolcularıyla birlikte havaya uçurabilirdi. Doğru, bir bakıma hiçbir şey görmedim Rotterdam'da. Ama savaşın yüzünü gördüm. Kentin en büyük müzesi Boymans'ın duvarındaki bir tablonun içinden bakıyordu. Kurukafa suretindeydi savaş. Oyuk gözleri, oyuk ağzı, oyuk yanaklarında başka kurukafalar, o kurukafaların oyuk gözleri, oyuk ağızları, oyuk yanaklannda da başka kunıkafalar taşıyan bir kurukafa suretinde. Savaş, Salvador Dali'rün 1940'da yaptığı tablodaydı. Boymans Müzesi'ndeki "Savaşın V'iirü" tablosunda. 1940 yılında, Dali'nin fırçasıydı tehükeyi haykıran, 1988'de kentin kalbinde patlamaya hazır bir bomba. NEDİM GÜRSEL ROTTERDAM Rotterdam'a geldiğim gün gazeteler, tkinci Dünya Savaşı'ndan kalma bir bombanın bulunduğunu yazıyorlardı. Hedefine ulaşamayan bomba patla "Sanıyorum daha gençken yazamazdım bu kitabı" diyor Marçuez, "İçinde resmen bir hayat boyu deneyimi barındmyor. En önemlisi, içinde yer alan bazı görüşleri daha önce taşımıyordum. Bu yıl 60'ıma gireceğim ve insan bu yaşta her konuda daha berrak oluyor." polis" yani tstanbul'un Ortodoks mezhebinin en yaygın olduğu yer ve odak noktası olduğu belirtilir. Dolayısıyla tstanbul'u ziyaret edenler Ayasofya ya da patrikhaneyi ziyaret ederken duygulanırlar. Türk ve Yunan başbakanlannın Davos'da aldıkları kararlar işte bu İstanbul'u ziyaret eden Yunanlılann sayısıru oldukça arttırdı. Yunanistan'ın devlet radyosu dahi, ilk kez tstanbul Rum Patrikhanesi'nden, canlı yayın yaptı. Geçen haftanın kutsal olarak nitelenen perşembe ve cuma geceleri, İsa peygamberin çarmıhtan indirilişini ve ölümünden sonraki cenazesini simgeliyordu. Bu iki gün, kilise ayinleri bütünüyle oir matem havası içindedir. Hiçbir Yunan tavernası, diskotek ya da eğlence yeri açık değildir bu iki gün.. Oruç tutan Yunanlılar cumartesi gece yansından itibaren yemeğe içmeye başlar. tsa'nın dirilişini simgeleyen bu cumartesi gecesinde, havaya fışekler atılır, mumlar yakılır ve gece karanlığında mum ışığı ile insanlar evlerine döner. Bu bir gelenektir. Dine inananı da inanmayanı da bu olayları yakından yaşar, hisseder. Pazar sabahı ise ev bahçelerinde ya da kırlarda kuzular çevrilir... Kuzular şişe geçirilir ve kor haline getirilen odun kömurü üzerinde ağır ağır çevirilir...Yaklaşık 5 saatlik bir çevirmeden sonra öğle vakti gelmiştir... Herkes kuzunun başına koşar ve "kuş sutünün bile" olan "Bizantion", "Konslantina rinde gezinti için bindikleri kayığın sahibi, onları soymak için başlanna kUrekle vurup öldürüyor. ölümleri NEW YORK Amerikan yayuı yıllarca evliliklerinden gizli sürdürdünyası merak ve ilgiyle basılmak dükleri bu romantik aşk ilişkisini açıttzere olan Kolombiyah yazar Garcia ğa çıkarıyor. Hikâyeleri beni çok etMarquez'in yeni kitabını bekliyor. kilemişti. Her zaman ailemın hikâMarquez'in "aşk üzerine bir kitap" yesini yazmayı düşündüm, ancak naolarak tanımladığı yeni eserinin adı sıl yazacağımı bilemedim, bir gün bu "Kolera Zamanında Aşk" (Love In iki hikâyeyi birlikte düşünüverdim!' The Tıme of Cholera). Bu sefer özelMarquez, "Yüzyıllık Yalnızlık"ta likle niye "aşk"ı konu aldığına yöneolduğu gibi hemen bütün kitaplannlik bir soruyu Marquez, The New da bir salgın hastahğm şu ya da bu York Times Book Review'da şöyie ceşekilde yer alması konusunda şunlan vaplandınyor: "Bu seferki aşk (diğer söylüyor: "Salgınlar insanlan şaşırkitaplarıyla karşılaştınldıgında) datan, önceden kesürilemeyen tehlikeha ateşli. Çünkü iki aks birleşiyor ve leri hatırlatıyorlar. Alınyazısı kalitedevam ediyor. Ancak sanıyorum, dasine sahip gibi görünüyorlar. Kitleha gençken "Kolera Zamanında sel ölümlerin söz konusu olduğu Aşk"ı yazamazdım. İçinde resmen olaylar salgınlar. Benim merakımı bir hayat boyu deneyimi banndınyor. uyandıran yanları isa salgınlar büyük En önemlisi, içinde yer alan bazı göaşınlıklan yaraoyorlar. tnsanlara darüşlere daha önce sahip değildim. Bu ha uzun yaşama isteği veriyorlar. sene 60'ıma gireceğim, bu yaşta in(Salgınların) Beni cezbeden bu neresan her konuda daha berrak oluyor. deyse metafizik olarak nitelendirileŞilili bir rahip kitabın şimdiye değin bilecek yani!' okuduğu en Hıristiyan kitap olduğuKitaplannı yazarken, özellikle gönu söyledi bana" rüntülerin ağırlıklı rol oynadıfmı beMarquez, yazmaya başladığından Urtiyor Garcia Marquez. Hatta bir kiberi akhnda olan, ancak bir türlü cetap teması oluşturmadan önce kensaret edemediği, uygun bir yöntem dini yazmaya sürukleyen şeyin genelbulamadığı anne ve babasının hikâlikle çok etkilendiği bir görüntü olyesi ile yıllar önce Meksiko'da gazeduğunu söylüyor. Ardından hikâyetedeaokuduğu bir hikâyevi birleştiryi bu görümülerle inşa ettiğini ve not miş yeni kitabında. "Kitapta Fermidefteri kullanmak gibi bir âdeti olna Daza ve Florentina Aniza'nın madığım, ancak ertesi günün çalışgençlikleri, annemle babamın yaşamasını başlatacak belki bir iki kelidıklan aşk ilişkısi ile paralellik taşımeyi ya da ifadeyi not ettiğini ekliyor. Babam Kolombiya'da Aracatayor. ca'da telgraf operatörü idi. Keman "Görüntü kafamda bütün hikâye çalardı. Annem ise zcngin bir ailenin sanki gerçek hayattaki biçimini alınkızıydı. Babası, babamla birliktelikcaya değin büyür. Burada sorun şu: lerini babamın fakirliği ve liberal göHayat edebiyatta olduğu gibi değil. rüşleri nedeniyle istememişti. HikâBu noktada kendime o büyük soruyenin burası olduğu gibi onların yayu soranm, bunu nasıl biçimlendireşadıkları. (Annem) Okula gittiği za ceğim, bu kitap için en uygun biçim man gönderilcn mektuplar, şürler, ne olacaktır? Her zaman mukemmel keman serenadlan, babasının bu mabir biçim bulmayı istemişimdir, edecerayı unutmak için onu bir süre taşbiyatta bir mukemmel biçim Sofokraya göndermesi, bu sırada telgraf ile les'in 'Oedipus ReA'idir, diğeri ise kıhaberleşmeleri, bunlann hepsi otansa bir hikâye. lngiliz yazar William tik. Geri dondüğünde herkes onu Jacops'a ait olan 'Monkey's Pav'dır;' unuttuğuna inanır. Bunlar hep aileYazılacak Bir hikâyesi ve ona uymin bana anlattıklanndan. Yalnız tek gun yapıyı bulduğunda yazmaya başdeğişiklik evlenmeleri. Çünkü evlenir evlenmez artık edebi karakter ola layabilece|ini belirten Marquez, bunu da bir koşula bağlıyor, o da karak bütün ilginçliklerini kaybetmişrakterlerine uygun isimler bulduğu lerdirî' zaman. "Karaktere tam anlamıyla Kitabın burdan gerisi ise Marquuyan bir isım bulamamışsam, goez'in yıllar önce Meksika'da bir gazümde onu canlandıramıyorum." zetede okuduğu hikâyeyle yine MarGörüntü ile bu kadar içli dışlı olquez'in ağzından şoyle devam ediyor: masından ötürü şimdi bir füm ens"Meksika'da iki yaşlı Amerikaünın titüsünü yönetiyor ve film metinleri ölümü ile ilgiü bir haber okumuştum. yazıyor. Marquez, Latin Amerika Her yıl Acapulco'da buluşan bu çift, film endüstrisinin gelişmemişliğini yıllarca aynı zamanda, aym otelde öne sürerek, "Bir artistik ifade olakalmışlar, aynı lokantalarda yemişrak füm yapımımn da Latin Ameriler, 40 yıl boyunca Acapulco'ya geka'da şimdi edebiyatuı olduğu değerlip aynı şeyleri yapmıslar. Günün bide olmasını istiyorum. Savaşm unutulmaması tçın eksik olmadığı masalarda yemeğe içmeye başlar.. Güzel gözlü denizkızı Lorelefın peşinde DEMİR ÖZLÜ NÜRNBERG Aşağı Almanya'ya doğru giden tren Ren (Rhein) nehri vadisine giriyor. Dört yıl önce aynı yoldan "Lorelei" adL ekspresle Offenburg'a değin inmiştim; bu masalsı denizkızını düşünerek. "Lorelei" adlı bir eksprese binmek bile, bir yığın şiirsel çağrışımı birden getiriyordu usuma. Ren vadisi şatolar, küçük yerleşme yerleriyle doluydu. Eşsiz güzel Nürnberg'den c? bir vadi. Brentano'nun, Heilikte ne'nin, EichendorfFun şiirlerinde yeniden yaşamış olan "Lorelei", imgelemimde, nedense, her zaman çok güzel gözlü bir kız olarak görünür. Öyle ki, bu kıvrıla kıvnla akan Ren nehri de Lorelei'yla özdeşleşmiştir. Nehir midir, denizkızı mı? Yoksa bütün imgelemelerin güzel gözlü kıa mıdır Lorelei? Ardından Fransa'ya geçmiş, sonra gene aynı yerden, Strasbourg'un karşısına düşen Offenburg'dan yerri den Almanya'ya dönüp, yukanya doğru çıkmıştım. Ama bu defa, Nurnberg'e doğru giderken, harita bilgimin azlığından, trenin yeniden, bir süre aynı vadiye, (Ren vadisine) gireceğini bilmiyordum. Gene güzelim şatolar başlayınca, koştum ekspresın adına baktım, gene o hülyalı Lorelei olmasın diye, hayır, değıldi bu defa, "Germania"ydı ekspresin adı. Daha önce görmediğim bir ken te gelmek kadar beni heyecanlandıran, ilgimi gerginleştiren bir şey yoktur. Bu defa Nürnberg de öyle oldu. Ankara tren istasyonuna benzer bir tren istasyonunda iniyorsunuz. (Çünkü aynı mimann eseri). İstasyondan dışarıya çıkınca, Ankara'daki bakanhklara benzeyen yapılarla karşılaşıyorsunuz. (Çünkü aynı mimarın eserleri). Hemen kuleleriyle, kiliseleriyle, yükseltiler üzerindeki surlarıyla, sur kapılarıyla eski kenti (Alt Stadt) görüyorsunuz. Nürnberg bu işçi kenti Nasyonal Sosyalistlcrin en güçlü olduklan verdi. Orada, kentin hemen kıyısında kurulmuş, Nasyonal Sosyalistlerin geçit resimleri için inşa ettikleri görkemli tribünleri (Reichsparteitagsgelaende)yi görüyorum. TV'de izlediğim ünlü "Mefisto" fılminin son sahnelerinin örada çekildiğini anlıyorum hemen. Hemen önünde, çok yakı X nında Nazilerin, Roma'daki "c«losseum"un tıpkısını yaptırdıklannı şaşkınlıkla görüyorum. Parti binası olarak yapılmış Colosseum. (Yeni Roma Imparatorluğu'nu kuracaklardı, Roma'yı canlandıracaklardı). Orada SS'ler için yapılmış düzenli kışlalar da var. Biraz ötede de Nazilerin yargılandıkları, eski, taş, büyük Adalet Sarayı yer alıyor. Ama Nurnberg'e sekiz kilometre uzakhktaki, eski, küçük, Yahudi kenti "Fürht" kuşkusuz daha da etkileyici. Fürth'ün taş sokaklarını kendi başıma dolaştım. Ortalama üç katlı taş evleri büyülenmişcesine seyrettim. Yeryüzünde değildim sanki bu mimari bütünlük karşısında. Yahudiler, Naziler döneminde saldırılara uğramış, öldürülmüş, kampa gönderilmişlerdi. Taş yapıların üzerinde bir tek, altı köşeli yüdız bırakılmamıştı. Küçük. dar sokaklarda da. Tek katlı şimdi dükkân olarak kullanılan, küçücük, salt Yahudilerin elinden çıktığı kesin yapıiarda da yoktu bu yıldız. Bir sinegog kalmış mıydı, yoksa yıktınbnış mıydı hepsi? Ya da bütün bütüne değiştirilmişlerdi de artık sinegog olmaktan çıkmışlar mıydı? Oysa, kuşkusuz, Yahudilerin en yoğun olduğu kent olan Fürth'de Orta Çağ'dan bu yana yaşayagelmişlerdi Yahudiler. Şimdi aynı yerlerde Türkler dolaşıyor. Bu küçücük kentte bile birkaç Türk lokantası var. Birinin adı da "Bodrum". 450 bîn dolarhk havale düşleri VEDİT ENGtN SAN FRANCISCO Bakın geçenlerde başıma ne geldi: Banka hesabına bir havale bekliyordum. Gelip gelmediginı öğrenmek için telefon ettim. "Evet" dedi telefondaki kız, "45ü bin dolarhk bir havale geimis" (Aşağı yukan yarım milyar Türk Lirası.) "Miktarda bir yanuşlık mı var?" Rakamı ilk duyduğunda ne gibi bir ses çıkanuğımı hatırlamaya çalıştım. Kızın böyle sorduğuna bakıUrsa bir tuhaflık sezirlcdiği belli. Teşekkür edip kapanım telefomı. Kalktım hemen bankanın yolunu tuttum. Söylenen miktar doğruydu, para hesabımda duruyordu. lsviçre, Güney Amerika hesaplan, FB1, Interpol vb. Macera fUmlerinde, paranın asü sahibi çete peşine düşer ya insanın. Rio'da karnaval sırasında... Hemen bir liste yaptım. Bilet göndereceğim Türkiye'ye; dost, akraba, yakınlarla tropikal adalara bir yolculuk... Sonra bir hesap, hayalciliğin gereği yok, hsteyi biraz daralttıra. Yahu daha para elimize değmedi. Cimriliğe başladık! 36 kanallık televizyon gece kaçan uykunda bana eşlik etti. Elimde uzaktan kumanda aleti, kanallan değiştirip duruyorum... Kanallardan birinde, ABD Senato lstihbarat Komisyonu'nun, Kolombiya uyuşturucu kartelinin Latin Amerika liderleri ile ih'şkileri ve ClA'nınnasıl bu uyuşturucu çetesi kanalı ile gizlice. Reagan yonetiminin "özgüriük savaşcılan" diye niıelendirdiği Nikaragua'daki Contralar'a yardım sağladığına ilişkin çok ilginç bir sorusturması yayımlanmakta. Senatörlerin sorularını cevaplamakta olan, kartelin 13 yıl hapis cezasına çarptırılmış eski muhasebecisi Ramon Rodrigez, aralannda Citicorp da bulunan dev ABD bankalannın nasıl iştahla uyuşturucu kaçakçüığından kartelin kazandığı milyarlarca dolan, paranın kaynağını bildikleri halde depozit ettiklerini anlatıyordu. Bu kartel, dünya kokain tıcaretinin yüzde 40'ını elinde tutan ve aylık geUri 200 milyon dolan bulan bir şebeke. ABD içerisindeki yatırunlan toplamının ise 11 milyar dolan bulduğu söyleniyor... O gün bankaya gittiğimde, herkes bana bakıyor gibi gelnuşti. Öyle ya çek hesabında 4S0 bin tutan bir başka müşterileri olduğunu hiç sanmıyorum. Kanaı değiştirdim. Bu sefer sözde dini yayın yapan, ashnda tncil ile lsa'yı kullanıp milletten para toplayan raerkezi Dallas/Texas'ta bulunan bir kilisenin Robert Tilton adlı "showman" TV papazırun işporta satıcısı üslubu ile nasıl inanan seyircilerine "şifa" dağıttığım kolay kolay gözlerime inanamayarak izlemeye başladım. Adam iki elini "sobe" dermiş gibi havaya kaldırıyor. Sözde trans halinde. MiUete ellerini kaldınp ekrandan kendi ellerine değdirmelerini söylüyor: Böylece ülserli miğdeleri tedavi ediyor, ağnsız sızısız böbrek taşları duşürtüyor. Kanserli urları yok ediyor, neler neler... Arada kilisenin telefon numarasım veriyor ve şifa umanlardan lsa'ya 1000 dolarhk bir taahhütte bulunmalannı talep ediyor. Diyeceksiniz ki, otuz altı kanalda başka seyredecek şey bulamadın mı? Kimbilir, belki o gün bankada paranın bana ait olmadığı nı söylememiş olmanın verdiği suçluluk duygusu ile gece hep, "akp da kaçan"lan seyrettim. Ertesi gün, Çin mahailesinde, Çin yeni yüını kutlama şenliklerini izlemeye niyetim vardı. 1988 "ejderha yıh" şans, bolluk ve zenginlik vaat ediyormuş Çin inançlanna göre. Sabah, önce bankaya gittim, durum açıklığa kavuştu. Bilgısayar üç sıfır ekleyivermiş bizim havaleye. Zaten durum anlaşılırmış bir süre sonra otomatik denetirale. Neyse, işimiz "ejderha"ya kaldı belki, ama yine de içim rahat döndüm eve. Kulaklarımdan çatapat, maytap seslerinin uğultulan yavaş yavaş silindi, uykuya daldım. San Francisco'dan
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle