18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 MART 1988 KÜLTURYAŞAM CUMHURIYETİS MÜZİK Ali Istanbul’da epeydir hasret kaldığımız bir müzik zıyafeti Gösterişsiz, ama usta bfr çellist Çellist Vladimir Orloff kendine Özgü asil, gösterişten uzak, ama tartışmasız ustaca yorumuyla hayranlık uyandırdı. Çalgısından gümbür gümbür ses çıkararak fırtınalar yaratan bir çellist değil Orloff Asil, kibar, Orta Avrupa sadeliği içinde çalgısına egemen. Ve en nihayet baştan sona zevkle dinlenen, insana oturduğu yerde k siniz rizleri geçi.rtmeyeıs, tam tersine müziğin akıştna kapıırıp götüren bir konser Lzlemeknasip oldu bu mevsim. Lstanbul’da 18 Mart 1988 cuma akşamı Atatürk Kültür Merkezi’nde dinlediğimiz konseri Sovyet şef senfonik Fedoseyes yönetiyordu. Joseph aydu’m do majör çello H ile konçertosu Çaykovski’nin op. 33 Rokoko Uzerioe halen Çeşitleıneler”ini, Toronto Universitcsi’nde olan RomenRus profesör asıllı, uzun yıllar Avusturya’da çellist Vladimir Orloff yaşamış Konserin ikinci yarısında yorumladı. de A.Scriabiı,’in “Le l’Eztase” (op. 54 do ınajör) adlı senfonik eseri yer alıyordu. t. J r : “baryton” için eser yazmaya zorlangimasaydı,belki de bugün bizlere daha çok sayıda çello eseri bırakmış olacaktı. Zira Haydn, Eszterhazy’nin hizmetine girmeyi kabul ettiğinde, beraberinde çok guvendiği çetlist Joseph Weigi ve kemancı Luigi To.sasini’nin de hizmete alınması koşulunu koymuş ve bu iki yetenekli muzisyenin becerilerini sergilemek Midi” hemen “Le Maun”, çeiçin günıve Soir” diye adlandırdığı, ke“Le man ve çello soloları ile konçerto grosso biçimini anımsatan senfonilerini yazmıştı. Havdn. de beş çello konçertosu besteledi. Bunlar arasında sadece re major konçerto gunumuzedek gelebilmiştl. otantik olup olmadığı Onun da Orkesırah tartışma konusu. Do major konçerto ise bu tondaki iki konçertodan birıdır vegun ışığınayenı çıkmıştır. Gerek Haydrı’ın bu iğne oyası bi ince ve iade koııçertosunda, gerek Çaykovski’nin 18. yüzyıl Rokoko srilini yansıtan “Bir Rokoko Tenıası Uzerine Çeşittemeler’‘inde Orlof 1 kendine özgü asil. gosıenşten uzak, ama tartışmasız ustaca yorumuyla hayranlık uyandırdı. Orloff’un sağ elinin rahatlığı se esnekliği, sol elinin rüzgar gibi ajilıtesi ilk dikkati ken özelliklenydi. Çalgısından bür gümbür ses çıkararak fırtınalar yaratan bir çeilist değil Orloff. Asil, kibar, Orta Avrupa sadeliği içinde çalgısına egemen. . i t, yönettı Konserlerinsolıstı ise, vL*oIuhI IOSO’nungeçenhaftakikonserlennıSovyet Şet VladimirFedoseyev RomenRusasıllı. Lız.un yıllarAvusturyada yaşamış çellist VladimirOrlotftu (solda> (Fotoğraf: Lale meyen yapısı. uzun zamandır özlemini çekriğimiz niteliklerdi. şiiri Scriabin’in “Le Poeme de l’Etıtnse”ını Coşkunluğun Şiiri” diye Türkçeleştirmek bilnıem yeterli mi? Scriabin, kimselere benzemeyen sanatların sentezıne ulaşmayı bütun kendisine amaç edinmiş mistik, mistisizmi sesler ve armoniler evrenindc ve klasik arnıoninin dar arayan kalıplarına sıgmayarak tonalitenın boyutlarını aşan bir bestecidir. Fedoseyev’in yönetiminde IDSO, hayrei veren bir içtenlikle ve coşkuyla yorumladı Scriabirı’in müziğini Bütutı çalgılar (ozellikle keman, visolo yola ve trompeı) kusursuz se ‘. sololarıyla, orkesıranın tamamı etkileyici da şefe ve onun yorurnuna uyumla. doğrusu bizlere epeydir hasreı kaldığımız bir muzik zivafen çektiler. “Baryton” tutkusu Haydn’ın patronu Prens Nicola. as Eszterhazy, çelloya çok benzeyen, altı esas teli, on iki de sempatik teli olan “baryton” adlı çalgıya çılgınca tutkundu. Haydn, Prens bu tutkusunu tatmin etmek Eszterhazy’nin için zorundaydı ve “baryion” 100’ün üzerinde ikili ve üçlu yazmıştı. eserlerin çoğu büyük yangınında yanıp kül oldu. Eszterhazy “baryion”, çalınınası zor bir çalgı olduğundan unutuldu gitti. Eğer Haydn, Prens tarafından ille de PaNİK PIYALEMADRA 5öYI.E KIZ . . . İstanbul Devlet Senfoni her iki konçertoyu da kusursuza yakın bir eşlıkle destekledi. Yaylılarla ullemelilerin dengesi ve uyumu, müzik cümlelerinin stile aykırı duş 7 ( İstanbul Devlet Operası’nda titiz bir çalışma •1 Öteden beri operaların orijinal dilinde oynan. ınastısın ateşli savunucularındanım. Opera ister bestecileri, Mozart olsun, ister Verdi, ister söz Wag.a ile müziği birlikte düşünürler. Sözün, başka bir deyişle dilin kendi içindeki ritmi, vurgulaıl’ iniş çıkışları müziğin belirleyici öğelerindcndir şarkı türlerinde. İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürü Sayın Doç. Iktu’nun, Verdi’nin “İİ Trova*ore” operası için basılmış program dergisine yazdığı Önsözde belirttiği gibi: ‘Tidılilde yapılmamış bir çevirinin sonunda feda edilen muzikdr. Dilin ÖzelliğiDe göre anItını Iyi Için yapılan prozodik hatalar, bazı durumlarda çok gerekil olabilen müziğin bonn not. ilaveleri; sanatçılarınsa çoğu 2OflMIhIkIII bazen de bize b.şvuıdağumuz, ddzeltmeleri, Itosempatik gelen sözcık bfr bdirsl4*e aiyu götürmek(edir. Bir bakıma da bestednin metin üzerinde yaptığı uzun s’etitiz çalışma, sağladığı bütünlük bozulup ksybolmaktadır.’ Sayın Mesut İktu’ya yüzde yüz katılıyorum. Hatta daha da ileri giderek, iyi yapılmış bile (bunlara bir Avrupa dilinden Ötekine yaçesirilerin pdanlar da dahildir) bestecinin müzikal düşüncesini bozduğıı kanısındayım. Londra’da English National Opera, New York’ta New York City Opera’da İngilizce sahııelenen bir Mozart, Wagner Verdi operası da beni en az Türkçe oyya da nanan bir opera kadar rahatsız ediyor. kendi dilimizde opera oynanmasın demek istemiyorum. Ancak her yıl bir iki prodüksiyonun orijinal dilindeazırlanması, opera sanatçılarımızın da dünh ya standartlarına uymalarını sağlama açısından çok yararlı olacaktır kanısındayım. Aydın Gun’ün sahneye koyduğu, Roberi Wagaer’in yönettiği Verdi’nin “Il Trovıtore” operaSının İstanbul Devlet Operası sanatçıları tarafından eserin orijinal dili olan Italyanca ile yorumlanması, yukanda değindiğimiz nedenlerin ışığında çok yerinde ve olumlu sonuçlar verdi. Gecenin yıldızı, başta şef Robert Wagner olmak üzere son yıllarınn güzel muziğini icra eden Opera e Manrico’yu canlandıran Erol Ur*s, Orkestrası’ydı. meslek yaşamının dorugundaydı 19 Mart 1988 akşamı. Uras’ın çalışkanlığı ve Ureıkenhği Erol ayrıca kudanmaya değer. Operederde, operalarda, oratoryolarda ve Beethoven’ın 9. Senfonisinde hep Erol LJras taşıyor tenor partilerin yükünu, üste Ozgün dilinde ‘fi Trovatore’ , 1 ,.1 t. t, ‘ . ,, ‘r t“ ÇİZGILİK KiMIL MASARACI ta SjtI L MeteUğur sağda),hemsesihem ustlenen kG*T UflI* VE ( operasında Kont unarolünü ise rnlünde IşınGüyer var Azucena hem de sahne kişiliğiyle onyılların nolumlu s e çıkarıyor. oyununu lik bana mısın demiyor, gün be gun olgunlaşıyor Aydın Gün’ün rejisi sade, işlevsel ‘e geleneksesi ve sahne üzerindeki egemenliği. Diksiyonu net, lere bağlı bir çalışma. Ben geleneklere o kadar bağsesi parlak ve aşağıdan yukarıya tam bir lı biri değilim, hatta deneyselliğe eğilimim var büıunluk içinde. A diyebilirim. ncak, birkaç uç örnek dışında bugün leonora’da soprano Remziye Alper, baştan sadünya sahnelerinde denenen modern opera na müzikal ve kontrollü bir çizgi izledi gala rejilerinin çoğunun başarısız olduğunu düşünecek temsilinde. Özellikle operanın. hatta soprano olursak Aydın Gün’ün sade ve doğru rejı iki repertuarının dramatik ve vokal açıdan en zorlu bazı anlayışını deneylere tercih ettiğimi söylemeliyim. (Tacea la notte placida. . ve Timor di mc.. Son olarak, operanın isimsiz kahramanları Koro aryasını D’Amor su)l’ali rosce. . . 1temiz. mjıziltal ve ve Koro Şefi Gökçen kora>’ı kuılamak isterim. bir ıonla yorumladı. Ancak, Leonora’nın Verdi’nın koro için yarattığı benzersiz güzellikteyumuşa) ki müzikleri, Italyanca sozleri anlaşılarak ustaca sakladığı zehiri içerek olduğu son salınede bazı ayrınııların uzeri yeterince rahibelerin sahneyorumladılar. Tek çizilmediğınden karanlıkta kaldı. Bu sahnenin olay kanımca ye makyajlı çıkmaları oldu. İstanbul Devlet Operası, “Il Trovalore’ ‘ yeniden gözden geçirilip cilalanmasında operanın butuntuğü açısından yarar goruyorum. için prodüksiyonu Batı müzik ve sahne kurumlarını Kont Luna’da Mete uğur son yılların en olumlu aratmayacak ka 4ar titiz bir çalışma yapmış. Program oyununu ve yorumunu çıkardı. Hem sesi hem dergisiyle birlikte bedava olarak verilen hem opera libreuosu kitapçığı bile bu titiz ve uygar çalışdiksiyonu de sahne kişiliğiyle Mete Uğur bir Kont Luna idi. manın dikkat çeken yonlerinden biri. etkileyici AĞAÇ YAŞKEN EĞILIR KEMAL Genç sanatçıların konserinde Mımar Sinan Universitesi Istanbul Devlet Konservatuvarı’nın Reşit Erun sınıfından 1987 yılında mezun olan iki genç sanatçımız Mart Perşembe akşamı TürkAmerikan (iniversiıeliler Derıseğinin Rumeli Caddesi’ndeki salonunda sürprizufak lerle dolu, bir o kadar da keyifli bir resital verdiler. Çellıst Zeynep I;ı’eıı(1966) ‘eKent Mete (1965) halen Istanbul Devlet Senfoni Orkestrası’rıın çello grubrmda çalıyorlar. ikisi de çiçeği burnunda. gelecekleri açık ve parlak. Konserin birinci şarısında Zeynep Eren. Kent Meıe’nin piyanosu Anlonio Visnldi’nin çello eşliğınde sonatını e Gabrıel v “Elegie”sini Ikinci yarıdaysa çaldı. Kent çelloyu ele aldı once ve Zcynep’iıı piyanosu eşliğinde Maurice Raselin “Habanera”sını seslendirdi. Son olarak iki genç (piyanoda Kent, çelloda ?.eynep), Kent Mete’nin çcllo ve Hem klasik hem caz piyano için duzenlediği in 3 Prelude’unu çaldılar. Zeynep ve Kent, bis ve sürpriz olatak Brezilyalı besteci Antoııio Carlos Jobım’in “One Nole Sambg”sıylafethediverdiler. gönülleri Samba’dan Kent Mete, “Body and sonra Soul” ve ‘Round Midnight” gibi iki kendinçok tanınmış caz deri pek çok şey kaıarak ve baba%ı Aydemir Mete’nın söylediğine gore Bill Evans doğrultusunda bir ıırrııonı anlayışıyla çalınca konser daha da renklendi. 1leriki genç hem heııı klasik. decazpopdunyasının bu klasiklcrinde denli rahatça at oşnaımaları iç açıcı hem dc umut vehem rici. çok yönlü, hem çalgısında ustalıği arayan hem de muziğin seruveniııe gonül gençleri dinlemek, bi, emektar Öğretmenlerin geleceğe umut la bakmaissıza yarıyor en azından. 50 •‘v ristorante ROSA ‘da YIL ÖNCE Cumhuriyet D 23 Mart 1938 Zile, Çal/ta. Şes’hli köı’ieri halkından birçok kiuıseler ha!wıIıki’a geçiııdiklerine gore, halıcilığın Ik’ıİt’ıiıesi De seli içi,, iıek ,,ıülii,,ı bir ıneseledir. 1932 seııesiııdz’Aj itie’i’<ud ıslar ve frgü/ı adedi 700 ike,, 193Ş seııe.sinde !>ııııislwı /20<)‘‘ çık L’usaiiolarak S(’fl(’(i(’ 9(k) 40<.) ılinı i)ırı.ıe edilir. hutu, k ,ıı,ıka/,ıl 22.500 lira !ıııiı<lıı,,, 800<)lira ki/immıde,, alınır. Bir se,ıs’ıi 30,51)0 ,ıa,ıı.ı,e lıra1,?, is!ilısa/dıı,, iç t<’ dış piı’asalarda buıiik rol İ;,,ıiı Etıier,ıası’o,ıal Fııarıııda D<’ı’eli aı’is’oııu açıp, teşhir p c(ııu’k %‘C ,ıalıiı’e,,ıi:i,ı ihrac e,ıııiası c>lamı halııı,n salışımı,arıırmııak kuzu,,,,: lialktııu, gerekli biridir, (‘lk’m?lmPliı’ı’!i!lI ,ıaarı )alıı’alı halis,,,, iıil>ara “14sr1 milyon serınuyelı bir ıeykilöı ııamınu ıtıuhıeliJ ınemlekeilerde ticari ve ikiisadi Ieşebbuslerde bulunan asri peygamber Kanadalı M. l?yz Wi(’k hükü,neıiınije de temas/arda ıl ,ıkuruvu bu!an,ı,ak ir, Sorrerno usulü SattIm bocca’yı denediniz mi? e üNw TEİIER GELİYORCazdunyasınınnunlu KONTRMSÇI ıwr Aııkuray<ı gitti 15 liralık ,a Dev<>lid<’halıcılık sa ii yüksr>Iiyor Develi (Hususi) Yahyafı nahivesi halkının esaslı uğruşınularıııdaıı hirini ıeşkıl edeıı halıcılık san ‘<nıgıirıd(’ıı ledir. güne leAepnınüğt’iı,ıı’k Dc’rcköı. Aesw/iç, kontrbasçılarından örtlüsüylebirlikteIstanbul’ageliyor.Geçen yıl da 1larHenriTesier,d Kuttur erkezıntn bırkonservere, Tener.Fransız M biyeŞehirTıyattosu’nda K M 25 A olarak Istanbul’da nisan gurs.j tatürk ultur erkezinde birkonserverecek1960Jarda arisınünlügece kulüplerinde P BudPowell, kadar C Kğpfly iarke.BillColernangibibüyükadlara eşlik edenTesrer ugune b Siide Hamptan caz uslalarVla a caldı d Deste’ Gordon. Art ( IRt ( No: 131 141 27
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle