27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET / 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER runludur. 1980'de vakıflann 538'i yani "yüzde kırk ikisi" denetlenirken, 1984'te 902'si yani "yüzde altmış üçü", 1985'te 76'sı yani ancak "yüzde beşi" 1986'da ise 712'si yani "yüzde otuz biri" denetlenmiştir. Yasal ölçülere göre, 1985 ve 1986 yıllannda vakıflann denetiminde önemli gerilemeler olmuştur. Vakıflardaki denetim eksikliği, hem kaynaklann verimsiz kullanımına, hem vakıflann politik amaçlara alet edilerek demokrasinin saptınlmasına neden olur. 4) 1984 yılmdan itibaren özel okullara geniş olanaklar sağlandı. 1986'da özel okul sayısı 486 olup, öğrenci sayısı 73 binin üzerindedir. Ne var ki bd okullardan sadece 73'ü, yani"yüzde on beşi" teftiş görmüştür. 1986'da özel dershane sayısı ise 476 olup, 265 bin dolayında öğrenci kurs görmüştür. Bu dershanelerden 404'ü, yani "yüzde seksen beşi" denetlenmiştir. 1.888*î "yüzde elli üçü" incelenmiştir. 1986'da ise 3.125 gelir gider saymanlığında ancak 1.034'ü "yüzde otuz ikisi" denetlenebilmiştir. Öte yandan, anayasa ve Meclis içtüzüğü gereğince milletvekillerine tanınan denetim mekanizması da Sayın Özal'ın bu konudaki tutucu anlayışı yüzünden, işletilemez durumdadır. Nitekim, son dört yıl içinde, muhaJefet milletvekilleri tarafından Meclise verilen üç gensoru önergesi, altı soruşturma önergesi, altmış üç araştırma önergesi ve on altı genel görüşme önergesi, Anavatan Partili milletvekilleri tarafından otomatik olarak reddedilmiştir. Görülüyor ki Sayıştay'ın Meclis adına yaptığı denetimde önemli bir boşluk olduğu gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin denetim işlevi de Sayın Özal'ın istekleri doğrultusunda, dondurulmuş durumdadır. Yukarda belirtilen sayısal eksikler yanında, denetimin içeriği, niteliği ve yaptırımı yönünden sorunlar vardır. Bu sınırlı açıklamalar gösteriyor ki ülkemizde "denetim mekanizması" baştan sona aksaktır, hastadır adeta felçtir. Her alandaki çok yönlü denetim zafiyeti ve boşluğu, toplum için onarılması güç sakıncalar yaratmaktadır. 22 MART 1988 Saydam Devlet ve Penetiıtı Günümüzde tarikatların her alanda etkinliğini alabildiğine arttırdığı göz önünde tutulursa, vakıf, özel okul, özel dershane, özel öğrenci yurtlarındaki denetim eksikliğinin, her şeyden önemli olarak, Atatürk ilkeleri ve laiklik ilkesi açısından olumsuz sonuçlar yaratabileceği düşünülmelidir. PENCERE Tarihin saatini geriye çevirmek ya da takvim yapraklarını gecmişe doğru koparmak, hem zevkli bir iştir hem de insana çok şey öğretebilecek bir oyundur. Zaman tüneline dalsak, 20'nci yüzyılın ilk çeyreğinde gözlerimizi açsak... Nerede? • Birinci Dünya Savaşı.. Çanakkale.. Bir cehennem.. Yeryüzünün en güçlü emperyalisti, donanmasını ve askerini toparlayıp getirmiş; Çanakkale Boğazı'nı aşacak, İstanbul'u ele geçirecek, Karadeniz'e çıkıp Rusya'ya uıaşacak. Çarlık dışardan ve içerden zorlanıyor; desteklenmeli. Britanya İmparatorluğu'nun Bahriye Nazırı Churchill, Çanakkale saldırısının mimarı, itilaf devletlerinin bütün güçleriyle Boğaz'a abanıyor. Dünya tarihinin gidişatına yol gösteren yıldız, gökte parlamaya başlamıştır. İngilizler Çanakkale'yi aşsalar, çarlık da kurtulacak; çünkü Rusya, cephelerde yenilgilerle, içerde işçi grevleriyle, köylü ayaklanmalanyla yıkıldı, yıkılacak gibidir. Çanakkale geçilirse, 1917 Devrimi'ne gıden yollar tıkanacak; 1919'da Samsun'a çıkan Mustafa Kemal, Anadolu'yu bölüşmek isteyen emperyalistlere karşı dövüşürken, sırtını dayayacak bir sosyalist cumhuriyet bulamayacak... Tarihin yıldızı göz kırpıyor. • Birinci Dünya Savaşı.. Hicaz.. Çöl bir cehennem.. Uç oyuncu görünüyor çölde; birisi İngiliz casusu Lavvrence, ikincisi ingiliz Generali Allenby.. Ya üçüncüsü? Faysal.. Allenby, Türklere karşı savaşan İngiliz birliklerinin komutanıdır; Lavvrance, Emir Faysal'ı güdüyor. Faysal Müslüman geçiniyor, din kardeşlerini arkadan vuruyor; şeriatçı geçiniyor, İstanbul'daki halifenin cihat çağrısına uymuyor; bağımsızlık peşinde görünüyor, İngiliz emperyalizminin uşaklığını benımsiyor. Hicaz çöllerinin kumlarını Türk kanı suluyor.. Çanakkale Boğazı'nın sularına Türk kanı akıyor. Türkler, Çanakkale'de İngilizlerle savaşırken, Faysal çölde İngilizlerle birlikte Türkleri arkadan vuruyor. * Birinci Dünya Savaşı.. Sonuna yaklaşıyor.. Mustafa Kemal, Yıldırım Orduları Grubu'na atanıyor; karşısında İngiliz Generali Allenby ile yardakçısı Faysal vardır. Faysal, her fırsat bulduğunda Türk askerine saldırıyor. Mustafa Kemal Paşa, Faysal'ın çetelerinı bozguna uğrattıktan sonra Halep'in kuzeyine, bugünkü ulusal sınırlarımıza kuvvetlerini çekiyor. Savaş bitiyor Faysal, İngilizlere hizmetlerinden ötürü ödüllendiriliyor, tahta oturtuluyor. Çıkalım zaman tünelinden.. Faysallar, Birinci Dünya Şavaşı'ndan sonra İngilizlere, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Amerika'ya bağlanıyorlar; çölün altındaki petrolü emperyalizme ipotek ederek tahtlarının güvencesini sağlamaya çahşıyorlar. Şımdi Türkiye'de fink atan Faysal Finans Kurumu'nun kökü işte bu tarihçeye dayanıyor. Pekı, Ankara'da tarih bilen yok mu? ' Türkiye Gumhuriyeti'nin Devlet Televizyonu, Çanakkale Zaferi'nin yıldönümünde ekranı Faysallara açmış. Faysallar da programda Atatürk'e yer vermemişler... Peki, kurnazlık ederek Atatürk'e yer verselerdi, ne değişirdi, söyler misinız? Faisal ya da FaysaL. Doç.Dr. TURKAN ARIKAN Hiçbir iktidar döneminde, yclsuzluk, rüşvet, kayırma, savurganlık ve benzer nitelikteki iddialar, son yıllardaki, özellikJe son dört yıldaki kadar yoğun olmamışür. Kuşku yok ki bunun nedeni, Anavatan yönetüninin "denetimin etkinliğini arttıncı" hiçbir çaba göstermeyişi, "denetimden sürekli kaçışı" ve "yönetirade gizlilik esası"na sarılışıdır. Sanıyorurn ki bu yazıda özetlemeye çalıştığım denetimsizlik örnekleri, bunu kamtlar niteliktedir. tabi kooperatiflerin sayısı 1984'te 29.088 iken, bu sayı 1986'da 39.006'ya ulaşmıştır. Bakanlık müfettişlerince 1985'te 198 kooperatif, 1986'da ise 379 kooperatif denetlenmiştir. Yani, bakanlıkça teftiş edilebilen kooperatifler "yüzde bir" dolayındadır. Söz konusu kooperatiflerin büyük bir bölümü konut ve yapı kooperatifleridir. 1984'te 20.984 olan konut kooperatifi sayısı, 1986'da 29.388'e ulaşmıştır. Bakanlık müfettişlerince 1984'te 28 konut kooperatifi, 1985'te 111 konut kooperatifi ve 1986'da 212 konut kooperatifi denetlenmiştir. öte yandan Tanm, Orman ve Köyişleri Bakanhgı'na bağlı kooperatif sayısı 1984'te 11.796 iken 1986'da 11.644 olmuştur. Teşkilatlanma Genel Müdürlüğü'nce 1984'te 1.382, 1985'te 844 ve 1986'da 837 kooperatif denetlenmiştir. Görülüyor ki 1984'te bu kooperatiflerin "yüzde on ikisi" teftiş edilebilirken, 1986'da bu oran daha da gerilemiş ve "yüzde yediye" düşmüştür. Kooperatiflerin denetimindeki bu büyük açık, daha doğrusu hastalık, konut sahibi olma umudunu kooperatiflere bağlayan vatandaşlanmızı çok yönlü güçlüklerle karşı karşıya getirebilir. Onlann konut sahibi olma umutlannı yitirmeleri yanında, parasal kayıplara uğramalarına da neden olur. Sonuçta, "bankerzedeler" alayına benzer şekilde "kooperatifzedeler" olayı patlak verebilir. 3) Toplam 5.346 olan mazbut vakıflann dışındaki vakıflann sayısı da hızla artmaktadır. Nitekim, 1980'de 1.284 olan bu vakıflann sayısı, 1984'te 1.432'ye, 1985'te 1.512'yeve 1986'da (sosyaJ yardımlaşma ve dayanışma vakıflan dahil) 2.275'e ulaşmıştır. Vakıflann en az iki yılda bir kez Vakıfiar Genel Müdürlüğü'nce teftişi yasa gereğidir. Özetle, her yıl en az yarısının denetimi zo Denetimsizlik örnekleri 1) Son yıllarda belediyelere aynlan kamu kaynaklannın artmasına karşın, denetimleri sürekli gerilemiştir. Nitekim, 1986 yılında 1.723 belediyeden yalnız 986'sı, yani "yüzde eüi yedisi" hesaplarını Sayıştay'a göndermiştir. Belediyelerin "yüzde kırk uçü" hesaplarını Sayıştay'a gönderme gereğini ve sorumluluğunu du>Ttıamıştır bile... Sayıştay'ın sınırlı kadrosuyla, gönderikn hesapları ne kadannı ciddi bir biçimde inceleyebildiği de ayrı bir sorundur. öte yandan, İçişleri Bakanlığı Mülkiye MÜfettişIeri ve Mahalli tdareier Kontrolörleri tarafından 1984'te541 belediye, 1985'te 594 belediye, 1986'da ise 504 belediye teftiş edilmiştir. Görülüyor ki son üç yılda içişleri Bakanlığı'nca belediyelerin yaklaşık ancak "yüzde otuzu" denetlenebilmiştir. Böyle bir denetim boşluğu, hiç kuşkusuz, belediyelere sağlanan kamu kaynaklarının plansız, disiplinsiz ve savurgan bir anlayışla harcanmasına neden olur; ihalelerde, imar planlannda, ruhsatlarda, satın almalarda ve benzer işlemlerde kayırmaJara, haksız rekabete ve yolsuziuklara olanak sağlar. 2) Kooperatiflerdeki denetimsizJik de içler acısıdır. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın denetimine Denetimsizlik simgesi... Günümüzde tarikatların her alanda etkinliğini alabildiğine arttırdığı göz önünde tutulursa, vakıf, özel okul, özel dersane, özel öğrenci yurtlarındaki denetim eksikliğinin, her şeyden önemli olarak, Atatürk ilkeleri ve laiklik ilkesi açısından olumsuz sonuçlar yaratabileceği düşünülmelidir. 5) Vergi denetimi ise "denetimsizliğin bir simgesi" halindedir. Nitekim, Hesap Uzmanları Kurulu 1983'te 1.941 beyanname, 1984'te 3.169 beyanname incelemiştir. 1986'da incelenen beyanname sayısı 1.364'e düşmüştür. Beyanname veren birbir buçuk milyon arasındaki mükellef içinde sadece "yüzde bir yüzde iki" dolayındaki bu denetim, göstermelik bir denetimden başka nedir ki? Hiç kuşku duyulmasın ki vergi denetimindeki bu açmaz, "vergi kaçırma", "hayali ihracat", "haksız teşvik" ve benzer işlemler için bircennet ve bir batakhk ortamı yaratır. 6) Bilindiği gibi Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapan, kamu gelirlerini ve kamu harcamalannı "milli irade" adına denetleyen önemli bir kurumdur. Ama gelin görün ki bu kurumda da denetim boşluğu ciddi boyuttadır. Sayıştay'a hesap vermekJe yükümlu gelirgider ve mal saymanhklannın sayısı on binin üzerindedir. 1980'de 3.579 gelirgider saymanlığından yalnız Sonuç Çare yok mudur? Hiç kuşku yok ki vardır... Her kurumdaki denetim kadrolan yeterli düzeye getirilmeli ve kadrolar yandaşlarla değil, yetişmiş uzmanlarla doldurulmalıdır. Çeşitli kurumlardaki denetim elemanları arasındaki ücret farklılıkları giderilmelidir, ücretleri denetim işlevine uygun duruma getirilmelidir. En önemlisi, herkesin arkasına bir müfettiş konulması olanaksız olduğuna göre, "akılcı yaklaşımlar"la denetim etkinleştirilmeli ve anlamlı kılınmalıdır. Bunun tek yolu da bütün kamu kurumlanndaki işlem ve bilgilerin, sistemli bir yaklaşımla "saydam (şeffaf) duruma getirilmesi"dir; Devlet yönetiminde "gizlilik esası" ve "kapalı kapılar arkası" yerine "saydam devlet ve denetim esası"nın geliştirilmesidir ve uygulanmasıdır. Son söz olarak Sayın Özal'a sorma gereğini duyuyorum: "Çekineceğiniz bir husus yoksa, en kışa sürede bryle saydamlık sağlayacak önlemleri aldırır mısınız?" HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD OKURLARDAN YOK'ün işle vı bir aldatmaca olduğuna gözlerimizle tanık olduk. Makine bölümünün koridorlannda dolaşırken kapılarda yazılı 17 profesör ve 23 doçent adı saydık. Bu kadrolann tamamı sadece makine bölümü öğretim üyeleri olmasımn yani sıra bizim görmediğimiz bir kısım öğretim görevlisi doçent ve profesör de Ayazağa'daki asıl kampusta görev yapıyormuş. Sonuç olarak tTÜ'ye bağh mühendislik fakültesinde 300'den fazla profesör ve doçentin görev yaptığım hayretler içinde öğrendik. Şimdi gelelim bizim okuduğumuz Dicle Üniversitesi'nin aynı YÖK Yasası'na bağiı mühendislik fakültesine; bizde hiç profesör yok, hiç doçent yok, dekan zaten yok, makine bölümü hiç, ama hiç yok. Üstelik bunlar senelerdir yok. Herhalde bu YÖK Yasası yürürlükte kaldığı sürece geleceği de yok. Acaba YÖK öğrenci atmaya bir süre ara verip bu konuya eğilse ve biz de hiç olmazsa iki üç hoca yüzü görüp mühendis olsak nasıl olur diyoruz. DİCLE ÜNlVERSlTESl'NUEN tKİ ÖĞRENCI "Selâmün... Aleyküm!" Yahudi kökenli Rus yazarı Şalorr Aljehem'den (Selâmün Aleyküm) esinlenmiş "Damdaki Kemancı" müzikli oyunu, Türk Devlet Tiyatrosu'nca 196970 yıllarında başarıyla sunulmuştu. Fakat günün birinde sahneden kaldırıldı. Biletli seyirciler kapıdan çevrilerek! O günlerin yöneticıleri, Arap komşularımıza bir dostluk gösterisi yapmak istemiş olmalıydı! Oysa "Damdaki Kemancı" Çarlık Rusyası baskısı altında ezilmiş, yoksuf insanları anlatıyordu. Acıları ve insancıl yanlarıyla. Aradan tam on yedi yıl geçti ve Devlet Tiyatrosu, "Damdaki Kemancı"yı yeniden repertuara akjı. Rol dağıtımı yapıldı. Sahne çalışmaları başlatıldı ve 15 Şubat 1988 günü "itk gece", yapılacağı basın yoluyla duyuruldu. Fakat şubat bitti mart sona eriyor: 'Damdaki Kemancı' oynanmadı. Sonunda 'Damdaki Kemancı'nın sahneden kaldmldığı duyuruldu. Fakat "Selâmün Aleyküm"ün oyunu için böylesine duyarlı görünen ANAP dış politika yöneticıleri, Irakİran savaşının sürdürülmesi için gerekli silahların Türkiye'den geçirilmesinde hiçbir sakınca görmediler. Oysa uluslararası büyük sermayenin en korkunç vurgun alanı .çjan savaş endüstrisinin, Türkiye'^e kurulması için girişimler aldı yürüdü! Damdaki Kemancı'nın oynandığı günlerde, kimi aydınlar, karşı yazılarda öylesine ileri gittiler kı oyunun baş kişisi olan sütçü Tjeve'nin, o olaycı, 'Ben de zengin olsaydım' şarkısını 'kapitalizm' propagandacılığıyla suçladılar: "Koca saray gibi bir ev yaptınrdım Şehrin tam orta yerinde! Çinko damlı, yerler halis tahtadan! Uzun bir merdiven, yukarı g/den Bir başkası da aşağı inen Biri de hiçbir yere gitmeyen Sırf göstermelik Şan olsun şehre diye Eğer olsaydım.. zengin.. bir adam... Görüyorum Goldemi zengin adam karısı Gerdan gerdan üstüne Nefis yemekler seçerken gönlunce... Kibirinden kabanrken Bir tavuskuşu.. gibi.. Oy, ne mutlu görünüyor Bağırırken hizmetçilere! Kasabanm eşrafı yaltaklanırlar bana Ve Süleyman Peygamber gibi Bana akıl danışırlar Ah lütfen Bay Tjeve! An pardon Bay Tjeve! Dertlerini bana açarlar. Doğru yanlış ne söylesem Gene de kabullenirler Çünkü zengin her şeyi bilir! Zengin olsam bol bol vaktim olurdu Orda ulemayla tartışırdım din üzerine Her gür tam yedı saaî. • Bir zengin olsaydım... Her allahın günü... Ben de variıklı olsam Çalışmazdım böyle... Ey kulu kurdu yaratan Tann! Sensin beni böyle fakir kılan Sanki dünya altüst mü olurdu.. Ben de varlıklı olsam?!" Damdaki Kemancı'yı ilk olarak Münih'te Deutsches Theater'da izledim. Sütcü Tjeve'yi ünlü aktör Arthur Rodinsky oynuyordu. Sonra, Cüneyt Gökçer'le de bir çok kez izledim. Rodinsky'nin Tjevesi öfkeli, hırçın ve kavgacıydı. Gökçer'in sütçüsü, yumuşak, sevimli ve inceden inceye alaycıydı. Dünya kapitalizminin en acımasız vurgun alanı silah endüstrisidir. Tek ölcü, yüklü kazançtır. Yahudi, Katolik, Müslüman, Türk, Arap, Alman diye ayrım yapılmaz. Herkesin bildiği, klasikleşmiş bir örneği yineleyeceğim. Birinci Dünya Savaşı'nda Alman Krupp silah fabrikaları isviçre üzerinden İngiltere'ye, »anınm, çelik levhalar ve daha başka savaş malzemesi satmıştı. Oysa İngiliz ve Alman gençleri kanlı savaşiarda kıyasıya boğuşuyordu. Ünlü silah aracısı Arap Adnan Kaşıkçı ile İsrail Dışişleri Bakanı Şimon Peres'in ilişkileri nasıldır dersiniz? Biz Diyarbakır'daki Dicle Üniversitesi Mühendislik FakültesCnde okuyan iki arkadaşız. Sömestre tatiünden yararlanarak Istanbul'da okuyan arkadaşlarımızı ziyaret ettik. Bizi okuduklan tTÛ'ye bağh mühendislik fakültesinin makine bölümune götürdüler ve YÖK Yasası'run ne büyük CEZAYİR • TUNUS V v.. 1988 YAZ TARİFESİNDEN İTİBAREN İstanbul T U N U S İstanbul Pazar İSTANBUL TUNUS TUNUS İSTANBUL Kalkış Varış Kalkış Varış 15.40 16.35 17.25 22.00 * Çarşamba İSTANBUL TUNUS TUNUS İSTANBUL Kalkış \fonş Kalkış Varış 10.20 12.15 13.05 16.40 CROŞUR ISTEYIN Kurslanmız Bntısh Councıl Urafınıun oianmıstır * 3 Temmuz'dan itibaren uygulann. İstanbul C E Z A Y I R İstanbul Perşembe İSTANBUL CEZAYİR CEZAYİR İSTANBUL 14.40 16.40 17.30 23.15 İNGİÜZÜSANOKÜLLARI DANIŞMAMERKEZİ Cumhunyet Caö. 173 1 B Elmadağ 80230 İstanbul Hılton Otelı Karşısı tursem . Tel (1)148 39 77148 79 4313296 84 Tlx 27498 TUSMTR Fax (1)132 97 29 »relsFeico uyesıdn BTA Bağımsızlık, demokrasi \e sosyalizm mucadelesinde yitirdiğimiz ALİ RIZA KOŞAR, HÜSEYİN ŞEN, METİN GÖK, SİNAN KARAÇALI, MEHMET EMİN MUTLU, HÜSEYİN ARSLAN, NEJLA ARSLAN'l ve arkadaşları saygıyla anıyoruz. Anıları, mücadelemizde yaşayacaktır. G.ANTEP ÖZEL TİP CEZAEVİ'NDEN CEMtL GÜNDOGAN, tBRAHİM İ.NCESL, CEMALETTİN TUNÇ VE ARKADAŞLARI lngıltere'de Aupairlik organizasvonu bizim işimizdir. Derin Limiced Şirkeii. İstanbul: 1158 53 42 TURK HAVA YOLLARI TURKISH AIRLINES Tarifedeki saatler mahallidir. Açıklamalı Bilgi ve Rezervasyon için satış bürolanmız ve IATA Acentelerimizle teraas edilmesini Sayın Yolcularımıza duyururuz. İngiltere'de Ingilizce 1016 yaş grubu c BARAT 147 44 88 148 43 57 1727 yaşlannda bayanlar. Ingiltere'de v'ocuğa bak. karşılığında tngilizce oğren. 1158 53 42
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle