25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER kredi iptal edılerek başka adlarla yeniden mi verilmişti? Amaam ve görevim hafiyelik değildi; milleıten toplanan paraların, kamu kaynakiarının yerinde kullanılıp kullanılmadığını denetlemekti. Üstelik bu hak anayasadan kaynaklanıyordu. Bu nedenle 12 Mayıs 1987 tarihinde gündem dışı bir konuşmayla bu soruları tekrar Meclis Genel Kurulu'na getirdiysem de, Sayın Bakan'ın ciddi cevabı yerine suçlamasıyla karşılaştım. Bugüne kadar da bu konunun iç yüzünü tam olarak açıkhğa kavuşturamadım. lediyelerine hîbe edilen gerçek araç sayısı nedir? Bana neden toplam 52 araç hibe edildiği bildirilmiştir? Nakit hibe tutannda da yanlışlık var mıdır? İçişleri Bakanlığı bağış yapan firma isimlerini ve bunlara verilen izin ve ruhsatları neden gizlemiştir? Bu izin ve ruhsatlarda büyük kayırmalar mı olmuştur ki, söz konusu bilgiler Meclis'ten ve kamuoyundan gizlenmiştir. Hiç kuşku yok ki, Anavatan yönetimi "denetim" sevmiyor. Oysa denetim demokrasinin "emniyet sübabı"dır; denetimsiz demokrasi yürümez. Denetimsiz devlet olmaz, olsa olsa aşiret olur. Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir hukuk devleti olarak kabul edildiği içindir ki, anayasamızın 98. maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin soru, Meclis araştırması, genel görüşme, gensoru ve Meclis soruşturması yollarıyla denetim hakkını kullanacağı hükmü yer almıştır. Devlet denetimden kaçmamalıdır. Devlet denetimden kaçarsa ve kamuoyunu açıkça bilgilendirmezse: Her şeyden önce "kötü örnek" olur. Her kesimde denetimden kaçma eğüimi artar. Devlete güven duygusu yitirilir. Kamu kaynaklan plansız ve verimsiz kullanılır. Rüşvet ve yolsuzluk kontrolden çıkar, adeta özendirilir. Kurumlar ve kişiler gereksiz yere yıpranır. Tekelleşme ve haksız rekabet artar; gelir dağılımı bozulur. Daha önemlisi, demokrasi hırpalanır, yozlaşır ve sonunda yürümez. 8 ŞUBAT 1988 Devlet Denetinıden Kaçarsa Hiçkuşkuyokki, Anavatanyönetimi "denetim" sevmiyor. Oysa denetim demokrasinin "emniyetsübabı"dır; denetimsizdemokrasi yürümez. Denetimsiz devlet olmaz, olsa olsa aşiret olur. Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir hukuk devleti olarak kabul edildiği içindir ki, anayasamızın 98. maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin soru, Meclis araştırması, genel görüşme, gensoru ve Meclis soruşturması yollanyla denetim hakkını kullanacağı hükmü yer almıştır. CUMmJRtYETTElV OKURLARA... OKÂY GÖNENSİN Yanlış Strateji... atıda basının gücü, işlevi 1950'lerden başlayarak yoğun biçimde tartışılırken, kimHeri "4. güç" Doç. Dr. TÜRKAN ARIKAN Eski Edirne Milletvekili Günlerdir kamuoyu sayın Dışişleri Bakanı'yla ilgili tartışmalarla calkalanıyor; belgeler açıklanıyor; isimler veriliyor... Muhalefet partileri sonunda uyanıyor, "beyanat"m ötesinde Anayasa'nın ve Meclis Içtüzüğü'nün kendilerine tanıdığı "denetim hakkı"nı kullanıyor ve "gensoru"yu gündeme getiriyor. Ama iktidar kanadı tuhaf ve anlaşılmaz bir vurdumduymazhk içinde... tşte bu vurdumduymazhktrr ki, beni devletin denetimden kaçtığını sergileyen belgeti pek çok örnek arasından seçtigim iki olayı, örnek olarak kamuoyuna açıklamaya zorladı. 1986 yüı başlannda, çeşitli bakanlara sorduğum yazılı ve sözlü soru önergelerimi ve yanıtlannı inceliyordum. Yanımda bulunan değerii bir basın mensubu "Verflen vanıuar ya dognı degüse ve yanhş bOgi veribnişse, nasA kontrol edebffirsiııiz?" diye sormustu. "Yanlıs bflgi mi? Mümköo degü..." demiştim. Gerçekten çok kez eksik bilgi veriliyordu, bazan da hiç bilgi verilmiyordu. Ama yanlış bilgi verileceğini hiç düşünmemiştim; düşünemezdim de... Ama daha sonralan öyle olaylar oldu ki, bugün bu konuda kuşkuluyum. tşte bu kuşkuyu pekistiren iki olay: muştum. Sayın Taşçıoğiu tarafından verilen 6 Mart 1986 tarihli 523 sayılı yazılı cevapta, 1985 yılında Ankara'da beş yıldızh otel için A.H. firmasına (fırmanın adı cevapta açıkca yazıhdır) yüzde 25 faizli 2.751.718.000 lira kredi verildiği bildirilmişti. Ucuz faizli bu kredinin gerçekten amacı doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını izlemek istediğimden, Plan ve Bütçe Komisyonu'nda 2 Kasım 1986 tarihinde bakanlığın 1987 yılı bütçesi göriişülürken, bu kez aynı bakanhk görevini üstlenen sayın Mesut Yılmaz'a şu soruyu sormuştum: "Turizmi Teşik Fbnu'ndan A.H. firmasına tahsis edilen kredi tutarı ve bundan bugüne kadar ödenen tutar nedir? Bu kredi ile ilgili Ankara'daki otelin durumu nedir, ne ölçüde gerçekleştirilmiştir?" Bu soruma sayın Mesut Yılmaz tarafından verilen ve Plan ve Bütçe Komisyonu tutanaklannın 189*uncu sayfasında yer alan cevap tıpatıp şöyledir: "Sayın Ankan, doğrusu benim burada acıklamak istemediğim bazı sorular yönelttüer. A.H. adına Turizm Bakanımızca yapılmış herhangi bir kredi tahsisi yoktur; ama bu şahsın ortak olduğu bir şirket varsa, o şirketin de adı kendilerinde varsa, o zaman onu da araştırırız." Ne tuhaftır ki, aynı görevi üstlenen iki bakanın aynı konudaki yanıtlan birbirini tutmuyordu. Sayın Mesut Yılmaz neden bazı hususlan açıklamaktan çekiniyordu? Acıklamak istemediği hususlar nelerdi? Bu firma ile kimlerin ilişkileri vardı ki, verilen ve kullanılan krediler kalın bir sis peTdesiyle örtülmek isteniyordu? Bakanlardan hangisinin yanıtı doğruydu? Söz konusu firmava verilen Olay 2 3 Temmuz 1986 tarihinde o günkü Içişleri Bakanı sayın Yıldınm Akbuhıt'a tstanbul, Ankara ve Izmir Büyükşehir ve ilçe belediyelerir,e 1.1.198430.6.1986 tarihleri arasında "nakit" ve "ayni" bağışta bulunan gerçek ve tüzel kişilerin adlarını, bağış tarih ve tutarlarını, ayni bağışların niteliğini ve değerini, bu bağışlan yapanlara söz konusu belediyelerce verilen çeşitli izin ve ruhsatları sormuştum. Sayın Akbulut tarafından bu soru, süresinde yanıtlandırılmadığı için, yazılı soru sözlü soruya dönüştü ve genel kurulda 27 Kasım 1986 tarihinde kısa bir yanıtla geçiştirildi. Sayın Akbulut tarafından üç büyükşehir ve ilçe belediyelerine nakit olarak 1.015.968.980 lira, ayni olarak da 24 minibüs, 24 binek otosu, 3 kamyonet, 1 otobüs ve 93.672 metrekare arazi bajhşlandığı belirtildi; başka bilgi de verilmedi. Bu kısa cevaptan, söz konusu belediyeleTe iki buçuk yıl içinde toplam olarak 52 araç hibe edildiği anlaşılıyordu. Üç ay kadar önce bir gazeteci tarafından bana verilen ve tstanbul Valiliği'nin 15.7.1986 tarihli 26/1129 (86)/3546 sayüı yazıh isteği üzerine, tstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlendiği anlaşılan bir listeye göre yalnız tstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne 8 kamyon, 25 kamyonet, 15 ambulans, 12 çöp kamyonu, 42 binek otosu ve pikap, 37 motosiklet olmak üzere toplam 139 araç hibe edildiği ve demirbaş kayıtlarına geçirildiği anlaşılmaktadır. Bana verilen yanıtın mı, bu belgenin mi doğru olduğunu bilemiyorum. Bu ikinci belge doğru ise, tçişleri Bakanlığı bana neden yanlış bilgi vermiştir? Yalnız tstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne 139 araç hibe edilmiş ise, üç büyük ilin bütün be B nitelemesinin de ötesinde "karşıiktidar", "antiiktidar" kurallarla halkın verdiği yetkileri basın nasıl daraHır"d/. Bas/n/a savaşından yenik çıkan bir Amerikalı politikact, Spiro Agnevv, şu sözü söylemeye kadar vanyordu: gibi tanımlar da getirdiler. "Karşıiktidar" daha çok basının gücunü kendi güçlerine zarar verici olarak gören politikacılann sarıldığı deyimdi. Söylenen "Demokratik yüruyen bu taıtşmanın sonunda "özgürlükçü" görüşler hep egemen oldu. Çünkü Fransız politikacı "Gazeteciler seçimle ya da özel uzmanlıktan gelm6dikleri için kullandıkları iktidar demokratik geleneklere, ideallere aykındır..." Ama çeşitli düzeylerde Clemenceau'nun çok önceleri söylediği "Basın özgürluğü, yazma özgürlüğunden öte, okuma özgürlüğüdür" sözü, demokratik toplumlann vazgeçmeye yanaşmayacaklan bir hakkın özlü ifadesiydi. Daha 1950'lerde iletisim ve toplum sorunları üzerine geniş incelemeler yayımlayan AHred Sauvy şöyle Sonuç Kanımca, ekonomide liberaüzmi savunan Anavatan iktidan, denetimde de liberal olmalı "AÇIK KAMU DENETİMİ" ilkesini benimsemelidir. Devlet sırn sayılan sınırlı bazı bilgiler dışındaki her türlü bilgi gerektiğinde kaynağında, milletvekiUeri, üniversite öğretim üyeleri ve basın mensupları tarafından incelenebilmelidir. Sayın özal'a şu soruyu sormak gereği ortadadır: Bu yazıda iki olayı açıkladım. Kamuoyunu açıkça bilgilendirmeye bir başlangıç olarak, bu olaylarla ilgili gerçek bilgilerin kaynaklannda milletvekilleri ve basın mensuplan tarafından incelenmesine fırsat verir misiniz? yazar, 1960'larda daha da net bir tanımı getiriyordu: diyordu: "Bir rejimin nrteliğinin anahtan ne anayasası, ne meclis sayısı, ne secim sistemi, ne polisindedir. Her rejimin niteliğinin anahtan haberleşme düzenidir." Aynı Olay 1 28 Ocak 1986 tarihinde, o günkü Kültür ve Turizm Bakanı sayın Mükerrem Taşçıoğlu'na "Turizmi Geliştirme Fonu"yla ilgili bir yazılı soru önergesi yöneltmiş ve bu fondan 19841985 yıllannda turizm yatınmlan için kredi verilen kuruluşlan sor Demokratik toplumlarda bastn özgüriüğünün demokrasinin temel kurumlanndan olduğu gerçeği tartışılmıyor, ama tek tek birçok olay politikacılann zaman zaman basınla güç denemesine girmesine yol açıyor. ABD'de Nixon'u başkanlıktan istifa ettiren Washington Posfun "kara hayali" politikacılann gözierinin önünden gltmese de arada bir şanslannı denemekten kendil&rini alamıyorlar. Bu tür girişimhrden en çok gürijttü uyandıranlanndan biri israiFin eski savunma dergisine açöğı davaydı. Tımefın 1983 şubattnda yayımlanan bir sayısında "Geniş ve doğru bir haberleşme olmadan demokrasi olmaz. Gazete okuru, radyo dinleyicisi, TV izleyicisi gerçeği, her gerçegi öğrenme hakkına sahip olmalıdır." EVET/HAyiR OKT4Y AKBAL Saym Tasarnıf Sahipleri: 12 Eylül İçin Sorular... Bu sorular ilkin tam 21 bin tane imiş!.. Zorlukla bine indirebilmiş! Evet, Bülent Habora'nın "12 Eylül'cülere 1000 Soru" kitabında birbirinden ilginç ve anlamlı tam bin tane soru var. Ya yanıtlan? Onlar yok. Daha doğrusu yanttlar soruların içinde... 12 Eylül sonrasını yaşayan bizler bu soruları zaman zaman kendimize sormuş, yanıtını da vermişizdir. Şimdi Habora bu bin soruyu kamuoyu önünde '12 Eylül'cü diye bilinenlere. 12 Eylül'ü sürdürenlere, sürdürmek isteyenlere soruyor... Habora önsözde şöyle yazmış: "Bu soruların bir bölümü okuyanlara çok yalın, çok hzvadan sudan gelebilir. Hatta 'Kbs^coca 12 Eylülcülere böyle sorular soruiur mu? Böylesine sorumlu mevkilere ge/mış o/an kişiler bu denli yalın soruların yanıtlannı bilmek zorunda değillerdir bile diyebilirsiniz. Hayır, hiç de öyle değil. 12 Eylul 1980'den bugüne seracılıktan halıcılığa, Avrupalı turistierin ülke seçmesinden ulusal futbol takımımızın kazanmasının yotlarına, radyasyondan kan gruplanna ya da Kızılay'ın personel sayısının durumuna kadar her şey/ bilenler için bu sorular yalın, havadan sudan gelmez... Onlar ki her şeyi biliyoriar!' 12 Eyiül'cülere sorulan sorulardan birkaçmı gelişiguzel olarak seçiyorum: "Cumhuriyetin Hanından 12 Eylül 1980'e kadar geçen süre içinde TBMM'de toplam kaç milletvekili istifa etmiş ve parti değiştirmiştir? 12 Eylül 1980'den sonra, özellikle 198687 yıllannda 400 kişilik bu Mecliste parti değiştiren mitletvekillerinin saytsı ne kadardır? Bu milletvekilleri için ne gibi bir işlem yapılmıştır? Yaprtmamışsa, aynı anayasanın 10. maddesinin 2. fıkrasının bir anlamı kalıyor mu? Anayasanın kefili olduğunu söyleyen 12 Eylül'ün lideri Kenan Evren, anayasanın neresine kefil olmuştur?" Bu sorulann yanıttarını hep birlikte verebiliriz. Yeni anayasanın 84. maddesinde "istifa eden, partisinden istifa ederek başka partiye giren kişinin uyeliğinin düşmesine üye tem sayısının saft çoğunluğu ile karar verilir" diye yazılmıştır. Ama Türkiye Cumhuriyetinin tarihinde partisinden ayrılıp başka partiye girenlerin sayısı bu dönemdeki kadar çok olmamıştır. Hiç birine de anayasanın 84. maddesi uygulanmamıştır. Oyleyse 84. madde gereksizdir. İlk fırsatta böyle bir madde anayasadan çıkanlmalıdır. Habora, anayasanın çok demokratik biçimde onaylandığı savları üzerinde de duruyor. Sayın Evren'in 1 Ekim 1982'deki şu sözlerini aktanyor: "Bİrtakım metrfi düşünceli kişiler bayram tebriklerinin altına'Anayasayahayıf diyormuş. Bunlan bize yollaym ki, aynı anarşisttehe mücadete emgimiz gibi bunlarta da mücadele edelim. Mücadele ede ede bu gibi kişileri yola getireceğiz." Habora soruyor: "Bayram tebriğinin altına 'anayasaya hayıf yazmanın bile anarşistlikle eşdeğerde görüldüğü bir ortamda bu 1982 Anayasası'nın çok demokratik biçimde kabullenildiği söylenebilir mi?" Bir soru daha: "Bu anayasanın oylanmasmdan önceki günlerde çevresindekilere 'Anayasaya hayıf propagandası yaptıklan için gözaltına alınıp mahkemelere verilenler oldu mu? Anaya taslağını eleştirdi diye zindana atılan yazar oldu mu?" Bu soruların yanıtı ortadadır. Bu taslağa yurttaş oy vermemeli diyenler mahkemelerde nesap verdiler, hatta cezaevlerinde bile yattılar. Habora bir de şunu sormuş: Cumhuriyet Konseyi ne iş yapıyor? Bu konsey tüm harcamalan dahil bir yılda kaça mal plmaktadır?" Bunun yanıtını biz veremeyiz. Soruyu ancak Maliye Bakanı yanıtlayabOir. Muhalefet milletvekillerinden biri çıkar da yazilı ya da sözlü olarak bu soruyu Maliye Bakanına sorar ise... Benim de farkına varmadığım bir olaya parmak basmış Habora: "12 Eylül 1980'den hemen sonra nikel paralardaki 'doğan ay"ı simgeteyen sola dönük ayyıktız değiştirilerek 'batan ay'ı simgeleyen sağa dönük hale getirildi. Neden?" Yerinde bir başka soru daha: "12 Eylül 1980'den günümüze dek kaç caddeye, kaç parka, kaç okula 'Kenan Evren' ve 'Turgut özal' adı verilmiştif Bu soruyu da muhalefet milletvekilleri ilgili bakandan sormalıdırlar. Hepimizin gözleri önünde yaşanan acı bir görüntüyü de Habora soru biçimine getirmiş: "12 Eylül 80'den bugüne dek çeşitli alan konuşmalannda önlükfü öntüksüz öğrendler de bulunmuştur. Bu öğrenciler isteyerek mi getmişlerdir, yoksa devlet zonıyla mı getirilmislerdir? )ıabancı bir devlet adamı geldiği zaman karşılayıcıların çok olduğu havası olsun diye mi emirte, o soğuk havalarda çocuklar saatlerce yol kenarlannda bekletilmektedir? Günah değil mi?" Eülent Habora'nın 1000 Soru'sundan birkaçmı sizlere sunabildim. Hemen tüm bilinçli yurttaşların aklındnn geçen sorular bunlar... Dediğim gibi, çoğunun yanıtını da yine yurttaştar veriyor. Bir gün tarih bu sorularla yanıtlan yan yana getirecek, gelecek kusaklara bir ibret tablosu halinde sergileyecek. Habora'nın bu çahşması hem güncel hem de kalıcı bir nijelik taşıyor. Akbank en yüksek yasal faM veriyor bakanı Ariel Sharon'un Tıme intikamı için Sabra ve Şatila Filistin kampiannda vahşi bir kıyım yapan Hıristtyan milislere, israil Savunma Bakanı Sharon'un destek verdiği yaztlmıştı. Sharon bunun üstüne Tıme aleyhlne 50 miiyon dolariık bir dava açt, tarbşmalar ve duruşmalar 3 ay sürdü, sonunda Sharon davasını geri aldı. Polttikach gazeteci kavgasının ilginç örneklerinden biri de geçen haftaiarda yine ABD'de ortaya çıktt. Başkan CBS televfzyonunur) önlu " sunucusu Dan Rather ile canlı yaymda tarbştı. Olayın ardından Cumhuriyetçl PartTnin başkanlık yarışında en sanslı aday adayı olarak nitelenen Bustfun kamuoyu yoklamalannda epeyce puan kaybettiği ortaya çıkarken, Newsweek dergisi Bustfun bir danışmanının yazdığı bir kltaptan şu alıntıyı yapıyordu: "Basınla Beşir Cemayel'in ölümünün Yardıması George Bush . üstelik Akbank güvencesinde! VADESİZ 1 AY VADEIİ 3 AY VAÜELİ 6 AY VADEIİ 1 YIL VADELİ *Mevduat sertifikalan dahil düşmanlık asla zafer kazanamayacağınız bir stratejidir, çünkü son sözü her zaman onlar soyler." % 52 3 AYDA BİR FAİZ ÖDEMEIİ 6 AYLK MEVDUATA • 1 YILLK MEVDUATA *Mevduat sertifikaları hariç % 48" ReMam gelirierinin bölüşümünde 1983 yılından bu yana sürekli basın aleyhlne bozulan TV4>asın dengesinde 198Tde yeniden basın lehine bir gelişme görüldü. 198Tde toplam reklam gelirierinin yüzde 46.8'i basına, yüzde 51.2'si TVye gitti. Cenajans . Araştırma Pazariama bölümünce hazırianan 87 Yılı Reklam Harcamalan Raporu'nun verilerine göre bu bölüşüm 1986'da yüzde 41.5 basın, yüzde 55.5 TV biçimlnde oimuştu. Cenajans'ın araştırmasında gazetelerin 1987 yılı içinde yaptıklan reklam harcamalan da yer alıyor. Bu harcamalan yine gazetelerin sattıklan toplam gazete sayısına bölduğümüzde satılan her gazete başına yapılmış olan reklam harcaması ortaya çıkıyor. (Bu miktara yalnızca TV v© basındaki reklam harcaması dahildir, diğer dolaylı reklam harcamalan ve promosyonlar dahil değildir.) TVv« toptaMii kâMâMMM • Yüksek faiz döneminde güvence daha da önem kazanır. AKBANK u Srtıton Mfina raMsnt h nUun (mNyonfTU Sabah 1.356.6 Hürriyot 939 2 Güneş 876.0 Milliyet 837.8 Tercüman 441.2 Günaydın 313.2 Bulvar 275.0 Cumhuriyet 154.1 ranünıHi t\manm nu 6.8 3.75 13.00 8.86 7.40 3.21 8.51 3.45 Orman mühendisi arkadaş, onurlu, dürüst, çalışkan, cefakâr insan... Sana layık bir yönetim istiyorsan, kişilikli, çağdaş bir meslek kuruluşu düşünüyorsan, demokratik, çağdaş bir yönetim için, gizli oy hakkını kullanarak 32. Oda Genel Kunılu'na katılalım. ÇAĞDAŞ ORMAN MÜHENDİSLERİ ORMAN MÜHENDİSLERİNE ÇAĞRI NESRİN BAŞARAN Ue Güveninizin Eseri lngiltere'de ingiliz.ce £ 94'den itibaren BARAT 147 44 88 148 43 57 Nüfus çüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. YUSUFARPA Ortakolulise oğrencilerine Fransızca 19.30dan sonra 521 19 61 Ingiltere'de Ingilizce Studio School Cambridge BARAT 147 44 80 148 43 57 Yenı Ortam gazetesının eksiksiz tam koleksiyonu satılıktır. 512 90 84 Mehmei evlendiler. Nikâhları 5 Şubat 1988 günü Beyoğlu Evlendirme Dairesi'nde kıyıldı. Kutluyor, mutluluklar diliyoruz. CUMHURİYET'TEKİ ARKADAŞLARI LEVENT ZİNİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle