19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Ben MacBride'ı 1977'de tanıdım. UNESCO'da Uluslararası İletişim Sorunlarını İnceleme Komisyonunu kurmaya çalışıyorduk. Başkanlık için Will> Brand, Edgar Faure, MacLuhan, Le Monde gazetesi kurucusu Hubert BeuveMerv gibi adlar akla geliyordu. Sonunda MacBride'ın adı üzerinde anlaşmaya vanldı. 16 üyeden kurulu komisyonun, bütün bloklan ve Üçüncü Dunyayı temsil edebilecek kişilerden oluşması isteniyordu. Kimler yoktu o komisyonda? Gabriel Garcia Marquez, Hubert BeuveMery, Amerikalı iletişim profesorü Elie AbeJ, TASS Ajansı Genel Müdurü Zamiatine, Şilili araştırmacı Somavia, Hollandalı iktisatçı Prunk. Tunus Haberleşme Bakanı Mustafa Masmoudi.. MacBride, kısa zamanda topiantılara damgasını vurdu ve komisyonun adı "MacBride Komisyonu"na dönüştü. Başkan kendini yalnız komisyona değil, bütün UNESCO'ya sevdirdi, herkesin saygısını kazandı. Topiantılara başkanlık ederken hiç soğukkanlılığını yitirmiyor, hiç bıkmadan, kızmadan herkesi dinliyor, konuşmalan değerlendirmesini biliyordu. Butun aşırı uçlann temsil edildiği böyle bir toplantıya başkanlık etmek hiç de kolay değildi, hem de UNESCO'nun en sert saldırılara uğradığı bir donemde. O zamanki UNESCO Genel Müdurü M'Bow topiantılara hiç katılmıyor ve komisyonu tam bir özgürlük içinde bırakıyordu. Toplantılar bazen gece yanlarma kadar uzuyor, hafta sonu oturumlan düzenleniyor, herkes pes ediyordu, ama MacBride, yaşı 80'e yaklaştığı halde hiç yorulmadan, uyuklamadan görevini yıirütüyordu. Çalışmalar tüm dünyada geniş yankılar uyandırıyor ve basında yalan yanlış haberler ve yorumlar çıkıyordu. Butün sabotajlara karşın MacBride hiç serinkanhhğını yitirmedi. Üyeler tam üç yıl yiiksek bir gerilim içinde çalıştılar. "MacBride Komis>onu Raporu" boyle bir hava içinde kaleme alındı. Elbette herkesin bütün konularda tam bir görüş birliğine varmasına olanak yoktu. Ama ne oldu? Azınlıkta kalanlar kendi görüşlerini dip notlannda belirttiler ve rapor tüm komisyonun raporu olarak yayımlandı. Neler yoktu bu raporda? Üzerinde durulan en önemlı konu, dünyadakı iletişim duzenının bozukluğu idi. İletişim alanında akla gelmez eşitsizlikler ve dengesizlikler vardı. Haberleşme ve basın özgurluğu yalnız kâğıt üzerinde kalmıştı. Her şeyi yeniden kurmak ve iletişim hakkını, iletişim özgurlüğünü sağlam temellere oturtmak gerekiyordu. 1980 kasımında Belgrad'da toplanan UNESCO Genel Konferansı'nda hiçbir delege MacBride raporunu çökertemedi. Rapor oybirliği ile onaylandı ve iletişim tarihinin en önemli belgelerinden biri oldu. "Çeşitli Sesler, Tek Bir Dünya" adıyla 20'ye yakın diide yayımlanan rapor. Türkçeye çevrildiği halde ne yazık ki bir turlu ya>ımlanamadı. Bu rapor hâlâ Türkiye Milli Komisyonu'nun dolaplannda duruyor. 20 ŞUBAT 1988 Macltride*! Tanır mıydınız? MacBride son yularda çok yorgundu, hastaydı, Dublin 'deki evinden pek ayrılamıyordu, amayine de olayları çok yakından izliyordu. 1984'te Çernenko ile Reagan arasında bir diyalog kurmaya çalışmış ama başaramamıştı. Sonunda, Gorbaçov ve Reagan arasındaki anlaşmayı gördüğü için de çok mutlu oldu. Gözleri açık gitmedi. MacBride gerçek bir barış ve özgürlük savaşçısı ve gerçek bir hümanistti. HIFZI TOPUZ Çağımıza damgasını vuran ünlü kişilerden biri olan büyuk barış savaşçısı Sean MacBride ocak ayının tam ortasında 83 yaşında İrlanda'nın başkenti Dublin'de öldü. Kimdi MacBride? Yirminci yüzytlın başlarında İrlanda'da bağımsızlık savaşlanna katıldıktan sonra 19O4'te Paris'e sığınan genç bir karı kocanın bir çocukları olur. Çocuğa Sean adı verilir. Baba, John MacBride, ateşli bir özgürlük savaşçısıdır. Öyle ki Güney Afrika'da Boerlerle birlikte İngilizlere karşı savaşa katümıştır. Boerlerin günün birinde nasıl korkunç bir ırkçı rejim kuracaklarını bilseydi, John MacBride hiç onlardan yana olur muydu? Neyse... Çocuğun annesinin adı "Giizel Maud Gonne" dir. Kendisine İrianda'nın "Jeanne d'Arc"ı denir. Giizel Maud, genç yaşlarda tutuklanmış, hapislerde yatmış bir kızdır, sonra da eşiyle birlikte Paris'e kaçmıştır. Sean'in o yıilarda beşiğine eğilenler arasında ünlü îrlajıdalı ozan VViJliam Butler Vea«s (18651939) da vardır. Çocuğa Latinceyi buyuk ozan Ezra Pound (18851972) öğretir. Aile bir süre sonra İrlanda'ya döner. Ülke kaynamaktadır o yıilarda. 1916 Paskalyasında Dublin'de büyuk bir ayaklanma olur. Baba MacBride da ihtilaiciler arasındadır. Adamı yakalarlar ve 12 yaşındaki oğlunun hemen hemen gözlerinin önünde kurşuna dizerler. Çocuğun yaşamında hiç unutulmayacak bir olaydır bu. Haksızlıklara karşı başkaldırmak ve özgurluk için savaşmak duygusu artık iliklerine işlemiştir genç MacBride'ın. Sean MacBride 14 yaşındayken tutuklanır. Kurtulur, 16 yaşında İrlanda Ctımhuriyel Ordusu'na (IRA) katılır. Teğmen olur. 18 yaşında Ingilizlerle barış masasına oturur. Savaş bitmemiştir daha. Halk yeniden silaha sanlır MacBride da bağımsızlık savaşı verenlerin ara' sındadır. Yeniden tutuklanır, kaçar, kurtulur.. Bu savaş da 1948'e, yani salt bağımsızlığa kadar sürer. Sonra MacBride'ın İrlanda Dışişleri Bakanlığma getirildiğini görürüz. Yepyeni bir dönem başlamıştır MacBride'ın yaşamında. Eski "terörist" MacBride'ın yerini banş savaşçısı bir MacBride almıştır. Uluslararası duzeyde unlu Sean MacBride'ın yaşamı işte burada başlar. Kimdir bu barışçı MacBride ve neler yapmıştır? Sayalım: PENCERE Bütçe ne demek? Devletin gelirini giderini, hesabmı kitabını bir yasayla saptamak, 19'uncu yüzyılın Avrupası'nda gerçekleşebildi. Eskiden bütçe var mıydı? Kralın ya da sultanın hazinesine kim karışabilirdi ki!.. Parlamentoculuk gelişince, halkın temsilcileri iktidarı parasal açıdan denetlemek istediler. Hükümet, devlet gelirlerinı nasıl harcadığını kuruşu kuruşuna açıklamalı ki demokrasi işleyebilsin; değil mi? • Peki, fon ne demek? Her gün yineleniyor, kulağımıza çalınıyor; Toplu Konut Fbnu, FakFukFon gibi bütçe dışı 100'ü aşkın fon var. Bazı kamu gelirlerini, belirli bir amaç uğruna kullanmak için bir hesapta topluyorlar, bunun da adına fon diyorlar. ANAP iktidarı göstermelik bir bütçe yapıyor, Meclise getiriyor, ama demokratik denetimden kaçmak için de elinin altında sayısız fon oluşturuyor. 1986'da bütçe, vergi gelirlerinin yansından fazla (yüzde 56) miktarda para fonlarda toplanmış daha başka deyişle devletin bütçesi ikinci plana itilmiş. Eski çağlarda bütçe yoktu, kralın ya da sultanın hazinesi vardı. Geriye doğru çağ atlayan ANAR dört yılda kurduğu fonlarla buyruğunda hazineler oluşturdu. ANAP iktidarı suresinde her ay bir fon oluşturulmuş, olanlar da güçlendirilmiş... Peki, eskiden devlet yapısında fon yok muydu? Vardı, ama çap bakımından devede kulaktı. Bütçe dışı 103 fonun 61'i 1980'den sonra kurulmuş, bunların da 35'i ANAP'ın dört yıllık iktidarında... Artık devletin bir bütçesi var ki, borç bütçesidir ve göstermeliktir; iktidarın özel fonları var ki, şirket kurtarmada bile kullanılabilir; enflasyonu ve borçlanmayı da hızlandırabilir • Oğuz Noyan ile Ali Rıza Aydın bir buçuk yıllık çalışmadan sonra "Istikrar Programından Fon Ekonomisine" adlı bir kitap yayımladılar; 450 büyük boy sayfada "132 fonun kimlik tablolarıyla biriikte" konu irdeleniyor. Böyle bir alanın araştırmasını, incelemesini, dökümünü, analizini yapmak, sabır ve yetenek ister. Oğuz Noyan ile Ali Rıza Aydın, "mevzuat kargaşası" içinde, "belge ve bilgi eksikliği"ne karşın bu çetin işi başarmışlar, yalnız fonlann anlamlarını ve içeriğini aydınlatmakla kalmamışlar, 1980'den sonra uygulanan sözde "istikrar ekonomisi"ne ışıklar serpen bir kitap meydana getirmişler. Ancak bu kitap, Özal yönetiminin başı boşluğunu, denetimsizliğini, sorumsuzluğunu da sergiliyor; "fon ekonomisi", yürütmenin pariamento aleyhine güçlendirilmesinin ve devieti "tek merkez"den yönetmenin bir aracı olarak ortaya çıkıyor. • ANAP sosyal adaleti dışlayan bir partidir. Özal yönetimi, enflasyonla gelir dağılımını bozmuş, Türkiye'yi "ucuz emek cenneti"ne dönüştürmekte başarı kazanmıştır; sosyal hakları 12 Eylül'ün sıkıdüzeni içinde hapsetmeye kararlıdır; büyük sermayenin hizmetindedir. Peki, bu ANAP niçin FakirFukara Fonu kuruyor? Yoksullara yardımı çağdışı bir anlayış içinde yorumladığı için mi? Toplumun alt katmanlarında yaşayan güçsüz yurttaşları ANAP iktidarına bağlamak için mi? Böyle bir fon, fukaraya sadaka dağıtırken zenginlerin partisine yoksulların desteğinı sağlamak yolunda politık yatırım yapmaz mı? Açıktır ki bütçe, vergi gelirlerinin yarısını aşan parasal boyutlarda bir harcama yetkisi, siyasal iktidara denetimsiz teslim edilmiştir. Kimi yerde bu harcamaların altyapı yatınmlarım hızlandırmak îçin kullanıldığı da doğrudur, ama temel amaç, merkezi yönetimin elinin altında istediği gibi kullanabileceği bir hazine bulunmasında odaklaşmaktadır. Fon ekonomisi, bugünkü boyutlarıyla çağdaş devletin bütçe anlayışına ters düşmektedir. Akrabanın, taallukatın, yakınların iktidarda etkinleştiği süreçte, ailenin elinin altında bir hazine bulunmasına da gerek mi duyuldu? Merkezi Iktidann Fon Ekonomisi?.. Son sözleri MacBride 1986'da Prag'da yayımlanan bir iletişim kitabının önsdzünde şöyle diyordu: "TV ve radyo programlannın uydularia iletimi diinyanın kiiçiik bölgelerindeki kültiirieri tehlikeye sokuvor. tzaydan gelen dalgalar İngiliz, Fransız, Rus, Jspanyol ve Çin dillerindeki kültiirieri dünyaya egetnen kılacak... tletişim araçlan ya hiikiimetlerin ya da çokuluslu ortaklann tekeline geçiyor. Bir tür sansiir >aratılıyor. Bu çok tehlikeli bir gidiştir. Bir diktatöriin ya da bir cuntanın yönetimindeki tek parti rejimlerinde anlatım özgiiriügii sağlanamaz. Haber araştırma, alma, iletme ve yayma hakkı insanlann temel hakları arasındadır. Hiçbir hükumet buna engel olamaz. Çokuluslu ortaklıklann silah satışlarına karışmalan ve iletişim araçlarını ele geçirmeleri bir rastlantı değildir. Silah tuccarlarının denetimi altına giren iletişim araçlan silahsızlanmadan yana olamazlar..." MacBride son yıilarda çok yorgundu, hastaydı, Dublin'deki evinden pek ayrılamıyordu, ama yine de olaylan çok yakından izliyordu. 1984'te Çernenko ile Reagan arasında bir diyalog kurmaya çalışmış, ama başaramamıştı. Sonunda, Gorbaçov ve Reagan arasındaki anlaşmayı gördüğü için de çok mutlu oldu. Gözleri açık gitmedi. MacBride gerçek bir banş ve özgürlük savaşçısı ve gerçek bir hümanistti. "MacBride Komisyonu" MacBride 1963'te Uluslararası Af Örgüıü'nü kurmuş ve 1976'ya kadar bu orgutun başında bulunmuştur. Yaptığı öteki işler de şunlardır: Cenevre'de Uluslararası Barış Burosu BaşkanYine Cenevre'de İnsan Hakları Özel Komitesi Başkanhğı, Uluslararası Hukukçular Komisyonu Genel Sekreterliği, Birleşmiş Milletler Namibia Komiserliği, Avrupa Konseyi Baçankar Konseyi Başkanlığı, Nobel Barış Armağanı (1974), Lenin Barış Armağanı (1977), Birleşik Amerika Adalet Madalyası (1978), Ve L'NESCO'da Uluslararası İletişim Sorunları Komisyonu Başkanhğı (197780). Dünyada hem Nobel hem Lenin barış armağanlarını kazanrruş bir kişi daha yoktur. OKTflY AKBAL EVET/HAYIR "Sağ Kalmak İstedim" Niye insanlar gerçeği sonuna dek saklamak ısterler? Bir gürt her şeyin ortaya çıkacağını neden düşünmezler? Oysa ne denlı sır küpü olurlarsa olsunlar yıllar yılı sakladıkları gerçek şu ya da bu yoldan sergilenecektir. Avusturya Cumhurbaşkanlığı'na seçilen, eski Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kurt VValdheim sonunda itiraf etti: "Evet, kabul ediyorum. Sağ kalmak istedim. Ben de Hıtler ordusunda görevli öbür subaylar gibı savaş sırasında hayatta kalmak için ne gerekiyorsa onu yaptım; zulüm yapılmasına karşı direnenlere saygım sonsuz, ama direnemeyen ve işlenen suçlardan kişisel olarak sorumlu olmayan yüzbinlerce kişiye anlayış gösterilmesini istiyorum." Oysa yakın günlere dek VValdheim kendisı hakkında ortaya atılan suçlamaları tümüyle yadsıyordu. Ama resimler, filmler, belgeler karşısında gerçeği açıklamak zorunda kaldı: "Sağ kalmak istedim". İlerı sürdüğü'mazeret' bu, sağ kalmak! Buna 'paçasını kurtarmak için her şeye katlanmak, susmak, seyirci katmak, hatta kötü işlere yardımcı olmak' da denilemez mi? Binlerce, on binlerce insanın yok edildiğine tanık oluyorsun, bu konularda sana verilen buyrukları uygulamak zorunda kalıyorsun, sonra yıllar geçiyor, bu eski anıları unutmak istiyor, unutuyorsun, herkesin de unuttuğuna kendini inandınyorsun, ölen ölmüş kalan kalmıştır, hele hele o kıyametten sağ çıkabilmişsin ya, yeter! Zamanla ülkende yüksek görevlere getiriliyorsun, Birleşmiş Milletler'e Genel Sekreterlık yapıyorsun, derken ülkenin Cumhurbaşkanlığına seçiliyorsun. Her şey bitti, unutuldu diye eski defterleri karıştıracak kimse kalmadı derken birileri çıkıyortozlu yaprakları aralıyor, senin geçmişindeki gizleri bir bir ortaya döküyor... Hayır, bunlar yanlış şeyler, ben sıradan bir subaydım, böyle kötülüklerden haberim olmadı, diyorsun önce!.. Ama uluslararası soruşturma kurulları, tarihçiler, basın durmadan geçmişini kurcalıyor. Sonunda itiraf saati çalıyor. o zaman 'Sağ kalmak istedim' diyorsun!.. Sağ kalmak... Bu, saygıdeğer bir istektir. Bu, doğal bir haktır. Ama binlerce insanın sürüler halinde ölüm kamplanna tıkıldığını bilerek, görerek sağ kalmak! Susmak, ses çıkarmamak, her şeye tanık olmak, belki de görev almak bu işlerde! . Kişiyi bağışlatır mı? Bağışlatabilir mi? Hiç sanmıyorum. Kötülüklere tanık olmak da bir çeşit suçtur İnsanlık suçu işlemektir. Hele canını o cehennemden kurtardıktan sonra bütün pis, bütün kanlı işler ortalığa döküldükten sonra bile tanığı olduğu şeyleri içinde saklamak, 'bütün bu kötülükler işlendı, ben tanığım' diye konuşmaktan kaçmmak! . Çok ilginç bir olay bu. Ders alınması gereken bir durum. Hiçbir şey saklı kalmıyor bu dünyada, hiçbir şey unutulmuyor, unırtturulmuyor. Körü körüne yadsımak da para etmıyor. VValdheim olayı, bu gerçeği bir kez daha kanıtlamıştır. Ülke yonetiminde görev üstlenenler ya da üstlenmeye kalkışanlar bu olaydan gereken dersi almalıdırlar... Şimdi VValdheim'e düşen bir tek davranış var, o da, görevinden ayrılmak. Kendini suçlu görmüyor, ama işlenen suçlar karşısında suskun kalmanın da bir güçsüzlük belirtisi olduğunu bıliyor. Devlet yönetiminde korkaklara, suskunlara, her şeyi sineye çekenlere, yalnız kendini düşünenlere, 'şu işten bir sağ çıkayım, gerisine kanşmayayım' diyenlere yer yoktur. 'Ben sağ kalayım' diye duşünmek 'benden başkaları ne olursa olsun, bana ne' demektir. 'Gemisinı kurtaran kaptan' anlayışı insana utanç veren bir davranıştır. Bu gibiler belki yasaların gözünde 'suç' işlemiş sayılmazlar, ama durüst bir insan davranışı da göstermiş değillerdir. İlk tehlikeli durumda yine 'ben sağ kalayım, kendimi kurtarayım' düşüncesiyle bir kenara sineceklerdir. Sıradan yurttaşlar için bile ayıp, çirkin sayılan böyle tutumiarı işlemiş ancak kırk yıl geçtıkten sonra açıklamak zorunda kalmış biri, elbette ki devlet başkanhğı gibi bir görevi. üstlenemez. VValdheim 'sağ kalmak' uğruna içine düştüğü çıkmazdan kendini kurtaramayacaktır ANMA İLİŞİK KESME Şırketimız Idarı Koordınatörü 8 Şubat 1988 tarihinden itibaren gorulen luzum uzerıne kuruluşumuzla ılısığı kesılmıstır Keyfıyet onemme bınaen ucuncü şahıslara duyurulur. TEPUM DİL VE EĞİTİM HİZMETLERİ A.Ş. TEPUM DİL KURSLARI Cami Sok. Kılıç Han 6/1 Teşvikiye ÖMERC. KORZAY Trafık anarşisinin seni bizden aldığı iki yıl oldu. Tüm ailece hiç eksilmeyen bir özlemle, sen iyi huylu, asil ruhlu Ömer'imizi arıyor, anıyoruz. NUR SAHİR SILAN'ın AMCAN KİTAPÇILARDA 1. CİLT tCIKTI 2. CİLT eoR ifsun Yapım ve Genel Dağıtım ADA Yayıncılık ve MOzik Tic. Ltd Ştı SSK Işhonı. 2 Çarşı Mo 12 KızılayAMKARA Tel 1324272 Grafiker genç bay aranıyor. 130.000 maaş vol + yemek 511 74 91528 53 62 Mihail GORBAÇOV Konuşmalar/Makaleler Gjnumuzun en çeün sorunıannı kışılığıyle adeta butunleştıren Mıhaıl Gorbaçov'un goruş ve üuşuncelennı oğrenebılmek ulkemızüe nıcedır eksıHlığı Ouyulan bir konu Dahası bu goruş ve öuşuncelen oğrenebılmek. topluırlar.n özgurce bılgılenme hakkını kul'anabılmelennın de bir gereğı. Bayanlar, çocuk bakarak Ingilizcevi öğrenmeyi ancak Aupairlik yaparak gerçekleştirebilirsiniz. 158 53 42 İngiltere'de Ingilizce Wessex Academy Haftalık 87 pound Tel: 332 33 32 lst. (24 saat) 1727 yaşlannda bayanlar, İngiltere'de çocuğa bak, karşılığında İngilizce oğren. 1S8 53 42 YARDIMA İHTİYACINIZ VAR MI? Çocuğunuz gelecek yıl Anadolu Lısesı sınavlarına girecek. Başarıiı olması ıçın iyi bir öğretmen gerek Yardıma ıhtıyacı var. Çok onemh bir ış toplantısına katılacaksınız... Sıyah takımınızın altına kahverengı ayakkabıiarınız gıtmıyor. Sıyahlar da bıraz eski. Ne yapacağınızı şaşırdmız. Yardıma ıhtıyacınız var. Bugun Adana'ya .mzaya yetişemezseniz. önemlı bir muşterınızı kaybedeceksınız Uçakta ye r bulamadınız Acaba kontenjanı var m ı 9 Yardıma ıhtıyacınız var. Çatakşeşme Sok. 15/1 CağaloğMST Tel: 522 11 96 Amaç Yayıncılık: CERCEVE Şubat1988 29. sayısında: 12500 kitap, Çiğdem Özüer • Aydaki kadın ve Beyoğlu, Zeki Coşkun • AJçakgönüllü bir destan, İsmail Murat • Saygıdeğer bir fahişelik, Erdal Atabek • Söz'ün sınırlan ya da Samuel Beckett, Cengiz Öndersever • Ecce Liber, M. Ali Kılıçbay • Bugün ile geçmiş arasında diyalog, Selçuk Baran • Intihar şiirleri, M. Cevdet Anda> • Estetiğin özyapısı, Deniz Ekin • Uzun şiir ve çekimli fiil, KemaJ Özer • Hiç ibret alınsaydı... Atilla Özkınmlı • Salim Sengil'in öyküleri, Sami Karaören • Bir efsaneyi tazelemek, Burak Eldem • Yabancı gözuyle Kanuni dönemi, Moris Gabbay • Bu adam o mu? Ümit Kıvanç • Türk diline ömür verenler, Dafni Zikas (Atina) • Pinokyo'nun saltanatı, Nilgün Cerrahoğlu (Roma) • Savaşan inançlar, Şebnem Atiyas (New York) • Alice'nin ozlemi, Banu Giirseler (Oslo) • Yepyeni bir realizm düşlüyorum, Yavuz Baydar (Stockholm) • Berlin'de bir Türk kutüphanesi, Güner Yiireklik (Batı Berlin) • Çağdaş düşunce aranıyor, Alper Oysal • Bilimsel bir iktisat tarihine doğru, M. Ali Kılıçbay • Marx Dede'yi düşünürken, Burak Eldem • Bireysel acılar ve Sabahattin Ali, Atilla Birkiye • Çocuk en büyıik ozandır, Fatih Erdogan • Kitap ödüllü bulmaca, Nevzaf Erkmen • Çizgiler: Tan Oral, Semih Poroy, Ferruh Doğan, Ergün Gündiiz, Kemal Gökhan • Kitap Kulübu özel bölümii. A A KEŞKE HEPİMİZİN İHTİYAÇLARI YALNIZ BUNLAR OLSAYDI • Türkiye'de binlerce çocuk OKula gıdemıyor. Okula ıhtıyaçları var. »Turkıye'de binlerce genç ve güçlu insan emeğı. değerlendırılemıyor. Işe ıhtıyaçlan var. iTurkıye'de bınterce zekı ve azımlı genç unıversıteye gıdemıyor. Desteğe ıhtıyaçları var. Hürkıye'de binlerce öksüz ve yetım çocuk var. Sevgiye ve ılgıye ıhtıyaçlan var. »Türkiye'de binlerce çocuk sokaklara bırakılıyor. Bakıma ve guvene ıhtıyaçları var. TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI İDARE MERKEZİ'NDEN Bankaıruzca, 1211 sayılı lcanunun verdiği yetkiye dayarularak 19 Şubat 1988 tarihinden itibaren tedavüle çıkanlacak olan 1000 liralık banknotlann üzerindeki imzaJar BAŞKAN " D r . Rüşdü Saracoğlu" ve BAŞKAN YARDIMCISI "Bediz Demiray" şeklinde değiştirilmiş bulunmaktadır. Bu kupürümüz boyut, renk ve diğer nitelikler itibanyla 31 Mart 1986 tarihinde tedavüle çıkarılmış bulunan 1000 liralık banknotlann aynı olup. bu banknotlarla birlikte tedavül edecektir. Keyfıyet duyurulur. YANİ, ONLARIN DA YARDIMA İHTİYAÇLARI VAR. TURKIYE VARDIM SEVENLER DERNEĞİ "Küçük yardımlar, büyük dünyalar kurar" ei Dere Sok 'lasemın A p l 27 3 Ş ş ı I s l a n c j i Tt M: ~Z Ti
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle