Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 ŞUBA T 1988 * • * • CUMHURİYET/13 Hupe ve Rau'ya Kaplanın dişleri Guney Afnka'da Johannesburg hayvanatbartçesirtrJe yaşayan Mikoff adlı Sıbirya kaplanı dışlerinı öytesıie yıprattıki, birdişçıve bırvetennennuzun uğraşılarta tedavi etmelen gerektı Hayvanat bahçesı yetkilılen, yaramaz Mikotf un sıirekli olarak kaçmak ıçın katesınm kapısını kemirmeye çalıştığını. bu yüzrJen de uışlerinde buyük zarartar meydana geldığıni söyledıter onur Haber Merkezi ABD'nin Turkıye Buyükelv'isi Robert Slrausz Hupe ve İstanbul Başkonsolosu VVilliacn Rau'ya, Türk Amerikan İşadalan Derneği onur üyeliği unvanı verildi. Geçen yıl haziran ayında kurulan ve iki ülke arasındaki ticari ilişkileri geliştirmeyi amaçtayan demeğin başka J> nı Erdal Kabatepe, iki diplomata %: onur uyeliği beratlarını verirken "Türfciyc ve ABD arasında zaman zaman ortaya çıkan problemlcrin giderilmesinde kendilerinin gösterdigi çabadan" ovgüyle söz etti. Hupe de onuruna verilen yemekte yaptığı konuşmada her iki ülkenin menfaatlerini gozeterek işbirliğini geliştirmeye katkıda bulunmaktan mutlu olduğunu belirtti. Bu arada, dernek başkanı Erdal Kabatepe, diğer ulkelerin Amerikan ticaret odalarının üye olduğu Amerikan Ticaret Odaları Avrupa Konseyi'ne Türkiye'nin de 14'uncu üye olarak kabul edilmesini beklediklerini söyledi. IVfarmara Bölgesi Çevre Sorunları' İstanbul Haber Servisi Marmara ve Boğazlan Beleciiyeler Birliği1 nin düzenlediğı iki günlük eğitirn seminerınde "Marmara Bölgesi'nin Çevre Sonınlan" tartışılıyor. Marmara bolgesirü, "Türkiye'nin Cüm bölgelerinden göç almasına karşın göç vermeyen tek bölge olarak" tarumlayan Birük Genel Sekreteri Av. Halil İ nlu. "Türkiye'de çevre konulan hakkında herkean konuştuğunu ama kimsenin bir şey yapmadığım" söyleyerek bırlik olarak amaçlarını şöyle özetledi: "Çalışmalanmız içinde çevreye özel bir ağırlık veriyoruz. 'Ateş düstiiğii yeri yakar" alasözunde olduğu gibi çevre sonınlan da önce meydana geldiği bölgedeki insanlann dikkatini çekiyor. Bu yuzden çevre sorunlannın yerel sorunlar olduguna •nanıyorum. Çevre sonınian ayru zamanda uluslararası boyutlarda da yaşanmaktadır. Çernobil patlaması buna güzel bir örnektir. Ama çevre, önceiikle yerel bir sorundur." Yardımsevenler Derneği 60 yaşında Türkıye Yardımsevenler Derneğı'nın 60 kurutuş yıldönumü dolayısıyla düzenlenen törende konuşan Içışleri Bakanı Mustafa Kalemli, yurtdışındaki baa soydaşlarımıza eziyet edildiğıni kaydederek,' Dünya baksın ve bu güzel dernekten örnek alsın. Dunyaya sevgı ve kardeşliğı aşılamışız" dedi. TCırkiye Yardımsevenler Derneği Başkanı Türkan Ayral da Türk mılletınin hiçbir çağrıda bulunmadan kendılenne yardım elını uzattığını belirterek, "Biz de küçük yardımlarla buyuk dünyalar kurulduâunu kanıtladık" dedi. Türtave Yardımsevenler Derneğı nın duzenledığı Turkıyede Gönüllu Hızmetin Önemı" konulu kompozisyon yarışmasında ılk üc dereceyı alanlara da rjdüllen dağıtıtdı. Beşiz tüp bebekleri Dünyanın ilk beşıztup çocuklarına sahıp olan, Raymond ve Michele L'Esperance beş yaşmdaki oğullan Chrıstopher ıte bırlikte yedi aylık doğan prematüre be$Lzleriyle birlıkte gazetecilerle görusürken çok mutlu göruluyorlardı Beşızlere (soldan sağa doğru) Eric Veronica. Alexandrıa Raymond, Danıelle adlan verildi OLAYLARIN Para kıtlaşıyor ARDENDAKI HABERLERİN DEVAMI CÜNEYT ARCAYUREK yazıyor yasada en büyuk duşuş 14 lira ile İsvicre Frangı'nda göruldü. Isvıçre Frangı dun 920 liradan satıldı. Piyasayı yakında izleyen çevreler, dün başta kuçük tasarruf sahipleri olmak üzere piyasaya birçok "satıa"nın girdiğini, ancak kimsenin almaya yanaşmadığını belirterek şu yorumda bulundular: "Sanayici, tuccar içine düştuğü nakil sıkıntısını atlatabilmek için daha önceden topladıklan dövizleri bozdurmaya çalıştdar. Ancak. piyasada kimse alım yapmak islemiyor." Lira sıkıntısı Kapalıçarşı"da da hissedildi. 24 ayar kulçe altının gramı 250 liralık duşuşle 18 bin 900Îiraya kadar gerilerken, Cumhuriyet Altını da 2 bin liralık kayıpla 132 bin liraya kadar duştu. 22 ayar bileziğin gramı da 18 bin 400 liraya çekildi. Piyasadaki pata darlığı borsayı da olumsuz etkiliyor. Bankaların, para toplamak için menkul kıymetler bolümleri aracılığıyla portföylerinden hisse senedi satmaya yonelmeleri borsada fiyatların duşuşünu hızlandırdı. Geçen hafta başlayan ve bu haftanın ortasına kadar devam eden bankaların bu satışından sonra borsa komisyoncuları da ellerindekı ponföylerini çozmeye başlayınca hisse senetleri 2 hafta içinde ortalama yuzde 36 değer yitirdi. Hisse senedi fiyatlarındaki düşuşu değerlendiren Borsa Başkanı Muharrem Karslı. 4 Şubat kararlarırun piyasaya etkısinin hemen görulduğunü, yaşanan para darlığı ile faizlenn yükseltilmesi ve özelleştirmenin başlatılmasının piyasayı olumsuz etkilediğini söyledi. Karslı, ekonominin daha yavaş bir gidişe ayak uydurmasımn 34 ay süreeeğini ve bu sure içinde hisse senedi fiyatlannda herhangi bir "atak" beklenmemesi gerektiğini söyledi. Dunkü seansta ise hisse senetleri duşuşünü sürdürdü. 1MKB Endeksi bir ara geçen haziran ayından beri hisse senetlerinin en düşük olduğu 13 Kasım 1987 değerlerine yaklaştı. 13 kasımda 564 puana gerileyen endeks dün 580 puana kadar indi. Seansm bitimine 15 dakika kala ise alımlar başladı ve endeks haftayı 633 puandan kapadı. Daha önce bazı hafta sonlarında yaşanan ve son 15 dakikaya sıkıştırılan fiyat artışları bazı borsa üyelerinin manipilasyonuna bağlanıyor. Bu borsa üyelerinin hafta sonu tatilinde müşterilerine hisse senetlerini şişirilmiş fıyattan sattıkları bildiriliyor. Bunun için de fiyatları anlaşmalı bir şekilde son 15 dakikada yükselttikleri öne surülüyor. İstanbul Üniversitesi öğretim uyelerinden Prof. Feridun Ergin, onümuzdeki günlerde kredi sıkıntısının başgöstermesi halinde bu durumdan daha çok orta ve küçük boy işletmelerin olumsuz etkileneceğini belirterek, "Yeni iflaslar gayet labii olacaktır. Yaşanacak iflas dalgası geçen >ıllarda yaşananlardan daha şiddelli olabttir" dedi. Ergin, "Önümüzde bir kriz var. Sorun, krizin ne kadar zamanda geçiştirilebilecegidir" diyerek şunları söyledi: "Yeni kararlar paralelinde emisvon daraltılabilirse, kriz süresi kısalır. Devlel giderlerini beslemek ve iş çevrelerinin baskısını hafiflelmek için emisvon yapılırsa, ekonomi enflasyon akıntısında surüklenmeye devam eder." Bankalar kesiminde ise 4 Şubat onlemlerinin etkisini gostermeye başladığı bildirildi. Piyasada TL sıkıntısının başladığını belirten Demirbank Genel Müdürü Haluk Dayıgil söyle dedi: "Alınan onlemler elkisini gostermeye başladı. Şu an TL sıkıntısı var. Intcrbank faizlerintn yukselmesi de bunu gösleriyor. Döviz fiyatlan ise duşüvor, en azından vükselmiyor. İthalal durakladı. Bankaların Merkez Bankası'na yatırmalan gereken karşılıklann artması ise maliyetleri yükseltti. Kredi faizleri yukseldi. Bankalar artan TL ihtij'açlannı. bir yandan krediieri azaltarak karşdama yoluna giderlerken bir yandan da mevduat girişini hızlandırmaya yonddiler. Ama bu konuda henuz gözle gönılur bir artıs olmadı." Bu arada, son bir aydır piyasalarda başgosteren nakit sıkıntısının ve fiyat artışının özellikle tekstil sektörünu yavaş yavaş "darboğaza sokluğu" belirtiliyor. Özellikle iç piyasava urun satan birçok firma ithal girdi maliyetlerinin ve pamukpamuk ıpliği fiyatlannın "anormal derecede" artması karşısında fason mal ureten imalathanelere sipariş vermemeye başladı. Bazı firmalar ise sipariş miktarlannı yüzde 50 duşurme yolunu seçtiler. Bunun sonucunda, şu sıralar birçok fason mal ureten atölyenin kapanmaya başladığı vurgulanarak piyasanın durumu hakkında piyasa ilgililerince şunlar soylendi: "Yann ne olacağını kestirmek çok zor. Bu yuzden riske girmek istemivoruz ve fason mal ureten imalalhanelere daha az sipariş veriyoruz . Şu sıralar bir mevsim geçişi sürecinde de clduğumuzdan birçok alölye kapanıyor. İç piyasada satışlar durma noktasında. Maliyetler korkunç derecede artarken bunu fiyatlara yansıtayım diyorsunuz; bu ise zaten alım gücii düşen vatandaşı daha da ürkütüyor." Mevduat faiz oranlarından sonra Merkez Bankası'nca kullandırüan reeskont ve avanslar için de faiz oranları yükseltildi. Merkez Bankası'nın ilgili tebliği Resmi Gazete'de yayımlanarak yüriırlüğe girdi. Tebliğ ile daha önce kısa vadeli krediler için yüzde 45 olarak uygulanan genel oran yüzde 54'e, teşvik belgeli orta vadeli kredilerin genel oranı da yuzde 48.50'den yüzde 60'a çıkanldı. Kısa vadeli krediler içinde yer alan tarım krediieri ile Halk Bankası'nın kuçuk sanayici, esnaf ve sanatkâr kredilerine uygulanacak faiz oranı yüzde 40 olarak belirlendi. Bu arada, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanı Husnü Doğan, çiftçilerden alınan vergi stopajının duşürulduğünü bildirdi. Doğan'ın açıklamasına göre, bitkisel ürün satışlarından alınan yuzde 7"lik vergi yüzde 4'e, hayvancılıktan alınan yüzde 3 oranındaki stopaj da yuzde 2'ye çekildi. GERCEK (Baştarafı 1. Sayfada) (Baştarafı 1. Sayfada) riilen tutukluiann sağlıklarıyla neden oynamyordu? Bir cezaevinde infaz kukukunun koşulları neden uygulanmıyordu? tnsan hakiarına nasıl bu kadar saygısız olabiliyoruz? Başbakan Özal, olumiu bir tutumla soruna eğildi, durum düzeldi. Hükümeı, hukuktan yana ağırlığını koymuştur. Devlet hayatında yasalarm uygulanması gerçi doğal sayılmalıdır, ama Türkiye'de bu tutum bir iktidar için olumiu not sayılabiANKARA'dan YALÇ1M DOĞAN liyor, alkışlanabiliyor. Başbakan, ister parlamentodaki ve partisin (Baştarafı I. Sayfada) sizlik. Dolaylı vergilerin, yani adadeki Doğulu milletvekillerinin letsiz vergilerin payı ilk kez Özal Ücretlilere dönük ne zaman bir ağırlığını hesaplamış olsun, ister tartışma açılsa. Başbakan Özal'ın doneminde toplam vergi gelirlerinin Avrupa 'dan gelebilecek baskıla dilınden duşürmedıği iki konu olur. yarısını aşıyor. rı önlemek için davransın, yerin İlki, 'enflasyonun üzerınde ücret İşin gelir vergisı yönüne bakınca de bir iş yapmıştır. "hazin durum" biraz daha perçinodenmekte oluşu", ikincisi de "ücHükumetin bu tuıumuyia retlilerin vergı payının düşürülme leşiyor. 1988 bütçe tasansında gelir "milli menfaatlerimiz " zarar de si" . Özal her ikısını de ücretliler vergisi toplamı 4 trilyon 930 milyar ğil, yarar görecektir. Türkiye'de lehinde düzenlediklerıni uzun uzun lira. Gelirden alınacak bu miktann 3 trilyon 200 milyar lirasını ücretliinsan hakiarına ve demokrasiye anlatır ler ödüyor Gerı kalan bir trilyon 700 Ne /ar ki, rakamlar ortaya döküluyum, devletin iç düzenini dinmilyar lira serbest meslek sahıpledüğünde, her ıkı tezin de gerçeği giniiğe ve dış görüntüsünü say yansıtmadığı ri, sanayıcı, tuccar, esnaf tarafıngözleniyor. gınlığa kavuşturacaktır. Bu ko "Enflasyonücret" bağlantısında dan ödeniyor. Kısaca, "çok nuya bir başka yorum getirmek, çalışanların ne kadar geride kaldı kazanan az, az kazanan çok vergi uygarlığa giden yolun Türkiye ğını herkes yaşayarak öğreniyor iş ödüyor". Tüm şirketlerm ödeyecekiçin sakıncah olduğunu söyle te şimdı de çaltşanlar "vergiCıcret" leri Kurumlar Vergisi miktarı ise sadece bir trilyon 850 milyar lira. mekle eşanlamlıdır. bağlantısını yaşayarak öğrenmeye Ücretlilerin milli gelirden aldıkları * • • hazırlanıyor. likle küçük ve orta olçekli firmalarda iflaslara bırakacaktır" dediler. Bankalar dun Merkez Bankası'na mevduat munzam karşılıklannın >ıızde 14"ten 16'ya çıkarılması nedeniyle 340 milyar lira "fark" yatırdılar. Ayrıca disponıbüite oranının yuzde 23'ten yuzde 27'ye yükseltilmesi nedeniyle bankalar dunden itibaren nakit varlıklarını 370 milyar lira daha arttırdılar. Munzam karşılıklarda yapılan duzenlemeden sonra ilk karşılığı dün ayırmak durmunda olan bankalar, ihtiyaç duyduklan nakiti bankalararası para piyasası Interbank'ta aradılar. Bankaların Interbank'taki TL arayışlan borçlanma faizini yukseltti. Bankalar. Interbank'a dun valnız bir geceliğıne 450.8 milyar lira borçlandılar. Bankalararası para piyasasında önceki gun yuzde 55 olan bir gecelik borçlanmaların ortalama faiz oranı yuzde 65'e çıktı. Piyasada tum borçlanmalar tek oran uzerinden gerçekleşu. Piyasadakı para sıkıntısı Tahtakale'yi de etkilemeye devam etti. Dun. Tahtakale'de döviz fıyatlan, Kapalıçarşı'da da altın fiyatları düştü. Dolar dun 8 liralık duşuşle 1300 liraya çekildi. Hafta başından bu yana serbest piyasada 30 lira yıtiren doların efektif kurunu ise Merkez Bankası 1184.40 lira oiarak açıkladı. Boylece kur makası aylardan beri ilk kez yuzde 10'un altına inerek vuzde 9. 7 oldu. Markın da 763 lirava dustuSü ci 'MIT Raporu'nda Finale Doğru ANKARA Adı ne olursa olsun ortalığı karıştıran MIT belgesi ıte ilgili "örgüt bünyesindeki soruşturmanın" sonuçla.ı, dün görüştüğümüz Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve İstihbarat Muşavırı Erkan Gürvrt'e göre, "en geç önümüzdeki pazartesi günü" açıklanacak. Açıklamayı MİT'in yasa gereği bağlı olduğu Basbakanlık mı yoksa MİT müsteşarlığı mı yapacak, burası henüz bell; degil. Gürvit'in söylediklerinden çıkan izlenime bakılırsa açıklamayı MİT musteşarlığının yapması güçlü olasılık. Gürvit, tepkisini sözcükleri, cümleleri vurgulayarak dile getiriyor, "MİT, gerekli soruşturmayı tamamladıktan sonra ortaya çıkan sonuçları olduğu gibi açıklamak, aklanmak zorundadır" diye konuşuyor. Yirmi yıldır MIT bünyesınde görev yapmasına karşın böyle bir olayla karşılaşmadığını özellikle belirten Gürvit, "buna rapor bıle denılemez. Kahve dedikodusu gibi bir şey" diyor Ekleri dışında 23 sayfayı bulan, artık Meclis koridorlarmda teksır edilmiş yüzlerce kopyası elden ele gezen raporu "delı saçması" diye niteleyen Gürvit, 'Yedi yıldır Köşk'te görev yaptığını, her gün gelen ihbarları, bilgilerı anlatsa her bırinden dört yazı çıkarabileceğimizı" belirtiyor. Ona göre bu metin de benzer deöerde. Cumhurbaşkanı'na her "deli saçması metni" arz etmesının görevinın sorumluluğu ile bağdaştıramadığını söyleyen Erkan Gürvit, "Eğer bu metni Cumhurbaşkanına niçin arz etmediğimden dolayı sorumluluğum varsa bunu karşılamaya hazırım" <liyor ve "Yahu ben postacı mıyım?" diye haykırıyor adeta. Söyleşimizde konu başka noktalara kayıyor. Örneğin Erkan Gürvit şöyle diyor: "Necdet Üruğ Paşamıza duygusal bağlılığım, saygım büyük. Kars'taydık, oradan aradım kendisini. O da 'ne olursa olsun, bana bir iki satırla böyle bir rapordan söz etmeliydin' dedi." Evren'den sonra Üruğ da raporu daha başta öğrenememenin sıkıntısını Gurvit'e duyurmuş oluyor. Gürvit'e göre, bu metin neden MİT'in raporu olamaz, bunu da açıklıyor: "MIT raporu olabilmesi için müsteşarlık araştırması olması gerek. Musteşarlık raporları ise Cumhurbaşkanına, Başbakana, Genelkurmay Başkanına. gereği görülürse ilgili bakana gönderilır. Böyle bir ışlem de yok ortada. Ne nedir, ne değildir ortaya çıkmalı, sorumlular hesap vermeli. Gizli bir serviste önemli olan iki kuraldan biri disiplin, ötekisi kurallara rıayet etmektir." Peki ama, ortada bir de MIT müsteşannın istifa ettığı haberi var. Gürvit konuşuyor: "Akşam üzeri 810 şubatta MİT Müsteşarı Hayrı Paşa'nın istifa ettiğı, iki ekiyle mektubu Köşke gönderdiği haberi geldi. Aradım Hayri Paşa'yı, sordum. Bana Kim çıkarıyor bunları, anlamıyorum' diye cevap verdi. Ö da yalan!" Gürvrt'e göre "olayda isimler eskiyor". yani kendi adı gündemden çıkıyor, ama "Yeni adlar geliyor, belki de şimdi MİT müsteşarı ön plana geçecek". Söyteşide raporun hazırlanışında Başbakan Özal'ın "etkisi ve ilintisi" söz konusu oluyor. "Bugüne kadar onca Başbakan geçti, Allah var, hiçbiri siyasal amaçları için böyle raporlar üzerınde çalışılması ya da yazılması için emir vermedi" diyen Gürvit, "Bakoolayının referandum öncesiyle ilgisi yok. Bunu olaya karıştırmayalım. Bako olayı temmuz ayında başladı, belki eylüle kadar soruşturma, araştırma sarkmıştır" diye önemli bir eklenti yapıyor. Ne var kı, Başbakanın 6 eylülde yapılan halkoylamasından önceki beyanlarıyla, MİT raporunda uzun uzadıya anlatılan "siyasal güçlermafya" ilişkileri arasında önemli bir bağlantı, belgesiyle ortada. 1 Eylül 1987 günü Türkiye gazetesinin başyazarı Yalçın Özer'i kabul eden Başbakan Öza''ın verdiği uzun demeç, gazetede 2 Eylül 1987 günü yanm sayfayı kaplayacak biçimde mansetten veriliyor. Özal'ın manşette yer alan sözlerı aynen şöyle: "Başbakan Turgut Özal, gazetemize 5 eylüldeki konuşması hakkında açıklamalarda bulundu "Bir belge üzerınde daha duruyoruz. Eğer, onu da temin edebilırsek, önemli bir şeyi ispat etmış olacağız. Biz devletten 800 küsur milyon lira alıyoruz, DYP 5060 milyon lira alıyor Bızden daha fazla para harcryorlar. Bunların gerisinde bırtakım güçler var." Başbakan, halkoylamasından bir gün önce "önemli açıklamalarda" bulunacağını ilan ettiği için o gün herkes TV'nin başına koşuyordu. Türkiye gazetesinin ana manşetı; 2 eylülde Ozal'a atfen, "Ejimde belgeler var" biçimindeydi. İkinci başlıklarda Özal'ın şunları söylediği, "Mafyapolitika ilişkisi" başlığı altında veriliyordu: "Yeraltı dünyasının, 1977'den 1980'e kadar silah kaçakçılığını destekledığini, terör ve anarşiye finansmanı bunların sağladığını biliyoruz. Biz bunların, çıkar için kullandıkları yolları kestik. Şimdi bizim karşrmızdakileri finanse eden güçlerbunlardır." Özal. "Üzerinde durup temin edemediği belgeleri" halkoylamasından önce sağlayamamış olacak ki, "sürpriz haberi ile ilgili beklentı" boşa çıkıyor. Ne var ki, 10 Kasım 1987'de, seçimlerden 19 gün önce hazırianan rapordaki büyük bir bölüm, Başbakan Özal'ın 2 Eylül 1987'de yayımlanan demecinin içeriğiyle paralel. Raporda aynen şu satırlar yer alıyor: "...Yeraltı dünyasının ünlü isimlerı, özellikle Anavatan Partisi'nin aldığı ekonomik tedbirlerle illegal gelir kaynaklannın kuruması karşısında bu hükümete karşı tavır alarak muhalif partılere yanaşmışlardır." Menfaat ilışkilerini her şeyın üstünde tutan bu grubun. bir yanda "Içışleri eskı bakanı Hasan Fehmi Güneş kanalıyla SHP'ye sızmaya çalıştığından, diğer taraftan DYP il başkanı Yaşar Keçelı ve Hüsamettin Cindoruktan başlayarak, Aytekin Kotıl'e, Sadettin Bilgiçe, hatta Süleyman Demirel'e kadar, daha birçok muhalif partinin de çeşitli kişiler ile temaslarından..." raporda genış biçimde söz ediliyor. Başbakanın 2 Eylül 1987 demeciyle daha sonra ortaya çıkan MİT raporu adlı belgedeki "ifadelerin aynı koşutta, hatta hemen hemen aynı içerikte" olması çeşitli soruların giderek önem kazanmasına neden oluyor. Raporu Başbakanın hazırlatmadığı. yetkilı çevrelerce kesınlıkle söylenırken, bu iki belgedeki koşutluğun nedenleri soruluyor. Tabii Başbakandan açıklama bekleniyor. Gazetedeki demeciyle sonradan ortaya çıkan duruma bakanlar, Başbakanın raporun ilk ve önemli colümünü halkoylamasından önce bildiğini, "önemli açıklama" hazırlığına bu yuzden girdiğıni öne sürüyorlar. Nrtekim önceki gece telefonla konuştuğumuz DYP lideri Demirel, "Raporun resmi olmadığını söylemelerı bile büyük patırtıların çıkmasına yol açacak" dedi ve şunları ekledi: "Devtet, birçeşit 'entrikalar' içinde. Bu raporun asıl 'mihrakı' biziz." DYP, MİTin ya da Basbakanlığin yapacağı açıklamayı beklerken, bir yandan da bütün olanaklarıyla SHP'nin verdiği araştırma önergesi üzerinde yapacağı konuşmaya hazırlanıyor. Soruşturma, araştırma, gensoru görüşmelerini Başbakan haftada bir güne bağladığı için Cüneyt Canver'le arkadaşlarının verdiği önergenin hangi gün müzakereye gireceğini bilemiyorlar. SHP de konu üzerinde araştırmalarını sürdürüyor, tabii Canver de yapılacak açıklamanın içeriğini bekliyor. Rapor, siyasal alanda giderek boyutlanıyor. Kimilerine göre, hükümet konuyu kapatmaya çalışsa bile "bu yara" işleyecek. Önümüzdeki günlerde yeni gelişmeler, ola ki kimı yeni belgeler Özal'ın durulmasını beklediği denizi yeniden allak bullak edecek. Açlık (Baştarafı 1. Sayfada) önceki gün yaptığı askeri cezaevindeki tutuklu ve hükümlulerin isteklerinin kabul edildiğini belinen açıklamasından sonra çok sayıda tutuklu yakını dun sabah cezaevi önür.de toplandı. Ad okunarak içeri alınan bazı tutuklu ve hukümlü yakınları, kararların uygulanmaması nedeniyle cezaevindeki açlık grevinin sürdüğünü, yakınlannın görüşmeye gelmediğini söylediler. . Cezaevi'ne saat 10.30 sıralarında gelen SHP Diyarbakır milletvekilleri Fual Atalay, Mehmel Kahraman ve Salih Siimer, cezaevindeki durumu görmek istediklerini bildirdiler. Cezaevi Müdürü Albay Osraan Toprak, Kolordu Komutanı'mn ımi olmadığı gerekçesiyle isteği geri çevirdi. Olağanüstü Hal Bölge Valisi Hayri Kozakçıoglu ile il vaüsinin Diyarbakır dışında olduğu bildirildi. Bu olumsuz gelişmeler üzerine SHP U merkezinde açlık grevini sürdüren tutuklu ve hükümlü aileleri ile TAYAD üyeleri bir açıklama yaparak, kesin sonuç alıncaya kadar açlık grevini noktalamayacaklannı soylediler. Öğleden sonra ise 15 tutuklu ve hükümlünün tıp fakültesi hastanesine kaldınldığı, idam hükümlüsü Mehmel Emin Yavnz'un hasianede öldüğu söylentisi yayıldı. Milli Savoınma Bakanı Ercan Vuralban dün Başbakan özal'ı lstanbul'a uğurlarken gazetecilerin sorusu ılzerine ölüm olayını doğruladı. Vuralhan, açbk grevi yapan bir kişinın rrüde kanaması nedeniyle rahatsızlandığıru, hastaneye kaldınldığıru. ancak kurlanlamadığını kaydetti. Ölen hükümlünün cenazesinin ailesine teslim edildiğini belirten Vuralhan, eylemin dün akşam sona erdiğini, hükümlülerin 23 istemlerinden birı olan "kadın ve erkek hükümlülerin bir arada kalması" maddesinin kabul edilmediğini kaydetti. Insan Haklan Derneği Genel Başkanı Nevzat Helvacı, Diyarbakır Askeri Cezaevi için alınan kararları "olumiu" bulduklarını belirterek, "Ahnan kararlar en kısa süre içinde Türkiye'deki tum askeri ve sivil cezaevlerinde de uvgulamava sokulmalıdır" dedi. Sıkıyönetim mahkemelerince tutuklanan ve askeri cezaevlerinde bulunan tutukluiann, sıkıyönetim kalktıktan sonra sivil cezaevlerine nakillerine imkân sağlayan bir kanun tasansının hazjrhklanrun tamamlandığı açıklandı. Önce Başbakanın söylediklerınin tersine önemli bir gerçeğin altının çızilmesi gerekiyor: "Ücretliler her geçen gün daha fazla vergi öder nale geliyor". Ücretlilerin daha fazla vergi ödemelerı ıkı yoldan gerçekleşiyor. Hem dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı artıyor. Hem de ücretlilerin milli gelirden aldıkları pay azaldıkça, üzerlerine düşen vergı yükü trtıyor. 1984 yılında, Özal'ın tek başınâ iktidara geldiği yıl dolaylı vergilerin toplam vergi içindeki payı yuzde 48.1. Yeni hazırianan bütçe tasarısında ise, dolaylı vergilerin toplam vergi içindeki payı yuzde 54'e yükseliyor. Dolaylı vergiler "en adaletsiz vergiler" arasında ön sırada yer alıyor. Vergi gelirlerinin yarısından çoğu 1988 yılında "en adaletsiz vergılerden" sağlanıyor. Adaletsizlık Özal'la birlikte artıyor. Yüzde 48'den yüzde 54'e artan bir adalet paya ilişkin çeşitlı istatistikler ve tahminler var Geçerii tahmin, ücretlilerin milli gelirden yuzde 30 dclayırtda pay aldıkları. Milli gelirden yüzde 30 pay alan çalışanlar, toplam verginin yuzde 50'sinden fazlasını ödüyor. Özal döneminde daha da fazla öder hale geliyor. işte, tüm bu gerçekler üzerine şimdi "ek vergiler inşa ediliyor". Yine tüketım vergisi niteliğinde, yine dolaylı vergi niteliğinde ek vergiler... Zam dalgasından büyük ölçüde etkilenen toplum. nedense vergiden aynı ölçüde etkilenmiyor. Oysa vergi, ücretlilerin kaçıramayacakları biçimde gelirleri üstüne tam anlamıyla "çöküyor". Çökmekle kalmıyor, çalışanların gelirlerinde r.at azalmaya neden oluyor. Özal "vergi adaletini" çalışanlardan daha çok vergi almak biçiminde uyguluyor. İZMİR'den HİKMET ÇETİNKAYA sağı kondu. Hastaneye götürütmedı. Tek tip elbise gıyilmesi, 12 Mart döneminde, Mamak Askeri Cezaevi'nde bir gün uygulandı ve kaldırıldı. 12 Eylül döneminde, tek tip elbise zorunluluğu, siyasal tutuklu ve hükümlülerin sayısındaki artışla birlikte kondu. Verilen elbiseler, evrensel asgari standartlara aykırı olarak, 'küçültücü ve onur kırıcı' elbiselerdır." * Önümüzde bir mektup var. İsterseniz birlıkte okuyalım: "...Doktorun yazdığı reçeteler yine koğuş gardıyanları ile eczaneye ulastınlır. Ama ilaçlar eczaneden ne zaman gelecektir? Ağrı ve sancıları ne zaman dınecektir? Mektup yoluyla dışan postalanan reçeteleri temin eden ailelerin bıraktıkları ilaçlar kaç gün sonra mahkuma verilecektir? Cezaevi kasasında parası olmayan, aılesi ve yakını bulunmayan insanlann ilaçları nasıl karşılanacaktır? Tüm bu soruların yanıtı ve süresi yoktur. Körlüğü nedeniyle tuvalet gereksinimini bile karşılayamayan, bağırsak kanserinin son demlerini sancı ve ağrılarla geçiren, iki ayağı da tutmadığı için tuvaletın mıkroplarını her yana saçarak adeta bir hayyan gibi dört ayak yürümeye mahkum bırakılan, altına büyük ve küçük ıhtryacını yapan, sarılık hastalığı olan ınsanlarla; sağlıklı insanlar aynı koğuşu, aynı tuvalet ve lavaboyu kullanırlar.Hasta insanlann revircîe tutulması gıbı bir işleytş yoktur. Çevresine her an zarar verebilecek sınir rahatsızlığı ve tıbbi raporlarla belgelenmış kışisel bozuklukları olan insanlar tüm koğuşun can güvenliğini tehdit etmektedir. Bu da psikolojik baskı, gergınlik ve stres ortamını daha da arttırmaktadır. Engelleri aşarak, hastaneye ulasabilen mahkumları ise ayrı problemler beklemektedir. Kelepçeleri çözülmeden götürüldüklerı doktor odasmda görevli askerlerin önünde soyunmak ve muayene edilmek zorunda bırakılırlar Hastanın iyi muayene yapılıp yapılmaması tamamen ilgili doktorun iyi niyetine bırakılmıştır..." Bugün Türkiye'de cezaevlerindeki kıpırdanışlar bir hak arayışıdır Tek tip elbise zorunluluğundan görüşme yasağına. sevk zincihnden avukatlarla ilışkiyi engellemey değin uzanan sorunlar artık çözümlenmelidir. Cezaevlerınden yükselen seslere kulak verilmelidır... (Baştarafı 1. Sayfada) Çorum ıllerinde cozaevi sayısı lise sayısına eşıt Uluslararası Af Örgütü'nün şubat ayında yayımlanan haber bültenınde, Türkiye'deki cezaevlerinın konumuna yer verıliyor. Bültende 75 yıla mahkum olan gazeteci Hasan Fikri Ulusoy'dan söz ediliyor. Bu yazıda Türkiye'nin Şili, Uganda, Güney Afrika Cumhuriyeti, Kolombiya. Malezya gibi ülkelerle insan haklan konusunda aynı koşutta gösterilmesi haylı ilginç. Ülkemizde cezaevlerinin içinde bulunduğu koşullar bugün ilgıliler tarafından çok iyi biliniyor. Altında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin de imzası bulunan Birleşmiş Milletler'in "cezaevlerindekı tutuklulara ve hükumlülere karşı uyutması gereklı asgari standart kurallar"dan kimilerı şöyledir: 1 Irk, renk. dil, din, politikyada diğer görüşler, ulusal ya toplumsal köken. mülkiyet, doğum ya da diğer sosyal statüler bakımından herhangı bir ayrıcalık gözetılmeyecektir. 2 Pencereler doğal ışığı alabilecek şekilde yapılmalı. Banyo ve duş olanağı en az haftada bir olacak şekilde sağlanmalıdır. 3 Tutuklulara kendi elbisesini gıymesıne izin verilmiyorsa, iklim ve sağlık koşullarına uygun elbiseler verilmelı ve bu giysiler hıçbır şekilde kuçültücü olmamalıdır. 4 Her tutukluya günde en az bir saat spor yapma olanağı sağlanmalıdır. 5 Her cezaevinde en az bir sağlık görevlisi bulunmalı. Kadın eğer cezaevınde doğurmuşsa, çocuğun nüfus cüzdanına bu durum yazılmamalıdır. 6Hiçbir tutukluya yasal hükümler dışında disıplin cezası verilemez ve hiçbir zaman aynı suç ıçın ikin kez disiplin cezası uygulanamaz. 7 Bedensel cezalandırma, karanlık bir hücreye hapsederek cezalandırma ve bütün bu zalimce, insanlık dışı ve onur kırıcı cezalar yasaklanmalıdır. insan Haklan Derneği Ankara Şube Başkanı Muzaffer İlhan Erdost ise cezaevlerı ve işkenceye ilişkin açıklamasında "tek tıp elbise" sorununa şöyle değınıyor: Tek tip elbise gıyılmesi zorunluluğunun Cezaevleri Tüzüğü'ne konması, cezaevlerinin birçoğunda, gergınliğe ve direnışlere neden oldu. Tek tip elbise gıymeyenter duruşmalara çıkanlmadı. Hücre cezasına çarptırıldı. Görüş ve iletişım ya 20. yüzyılın sonu bilim (Baştarafı 14. Sayfada) yayımlayamaz ve bilim dünyasının açık göruş ve eleştirisine sunamazsa bu buluşun hiçbir anlamı olamaz. Yüzyılımızda hiçbir bilim adamı yalruz başına ve bir ekip çalışması yapmadan bir konuyu aydınlatamaz. Bu bilinçte olan gerçek bilim adamları bir konuyu aydınlatmada kendilerine yardımcı olabilecek diğer bilim dalları ile işbirliği yapmayı şaşmaz bir ilke olarak benimsemişlerdir. Çok çarpıcı bir örnek olarak 1982 yılı Nobel Fizyoloji ve Tıp Ödülü'nü kazanmış Ingiliz Farmakoloji Profesörü Joh. R. Vane'in, kutlama mektubuma verdiği cevaptan ufak bir bölüm aktarmak istiyorum. Bilgin diyor ki, "Bu şerefii ödüle hak kazanmamda, gnıbumda çalışan ve her biri sahasının gerçek uzmanı olan arkadaşlanmın ve özellikle Dr. Salvador Moncada'nın büyük payı vardır. Aynca konuya egilmemde bana yol göstermiş olan, dünyanın her tarafında yapılmış ve literatüre mal edilmiş çalışmalann da büyük katkısı olmuştur. Tüm bu araşlıneılara da teşekkür etmek islerim." Bilimsel araştırmaların hangi metotlarla yapılıp yürütuleceği kesin ve şaşmaz kurallarla belirlenmiştir. Bilimsel araştırmaların bu kesin kurallarından sapma, araştırıcıyı bir tropik orman içine düşmüşçesine yolundan saptınr. Araştırmalann yürütulmesinde esas olan insan beynidir. Noksansız bir bilgi birikimi, iyi bir analiz ve sentez, disiplinli ve sabırlı bir çalışma... Her şeyin üstünde tum yaşamını belirli bir konu üzerinde yoğunlaştırma ve sık sık yön değiştirmemektir. Araştırma hevesi kişinin 30'lu yaşlarından önce başlar. Yıllarını verdiği bir konuyu terk ederek ve örneğin altmışından sonra başka bir konuya eğilip bir şeyler yapmaya çalışmak "araştıncı" tanımlamasına uymaz. Tıpta hangi konu olursa olsun büinmeyenler, bilinerderin yanında astronomik ölçütlerdedir. Ancak bir konuya yönelmiş sabırlı, yılmadan, bıkmadan usanmadan çalışan, çalıştığım en son bilgi birikimleri ile değerlendirebilen ve elde ettiği sonuçlarını gecikmeden >ayımlayarak bilim dünyasının görüşlerine sunan ve bu uluslararası acımasız savaşta başarı kazanan bir kimse gerçek araştırıcıdır. Bu son derece güç savaşta başanlı olmanın tek koşulu hocamız, büyük tnatematik bilgini Prof. Dr. Cahit Arfın tanımladığı gibi "araştıncıhk bir mestek degil bir yaşam tarzıdır" ilkesine uyum göstermekle olasıdır. Gerçek araştırıcının buluşlannı tartışma yeri tüm dünyaya açık bilim ortamıdır. Günluk basın ve yayın organlarında araştırma sonuçlarının tartışılması kamu bilgisine daima yanlış imajlar verir. Hiçbir gerçek bilim adarru kendi araştırma sonuçlarım dünya bilim adamlarının görüş ve eleştirisine sunmadan ve onlardan gelecek lehte ve aleyhteki eleştirileri incelemeden kamu bilgisine sunmaz. Bu da ancak ve ancak uluslararası tüm dünya ülkelerinin akademik kurumlarında ilgi ile izlenen bilimsel dergilerdeki yayınlarla olur. Batı ülkelerinde işte bu görüş ve eleştirilerden geçmiş buluşlar basın ve ya>nn organlan aracılığı ile bazen kamu bilgisine sunulur. Ama bu bilgilerin yaratıcılannın geçmişi şöyle bir incelense, yukanda bahsedilen ölçütler dahilinde ne denli geniş araştırmalar yaptığı ve yayımladığı kolayca anlaşılır. Ülkemizde böyle bir evrensel temele dayanmadan bir laboratuvar sonucunun başına yansıması veya bilimsel temeli olmayan, özellikle sağhkla ilgili bir konunun etkili iletişim araçlan ve basın yolu ile duyurulması son derece sakıncalıdır. Son zakkum olayının TRT'de açıklanması bu bakımdan tamiri güç sakıncalar yaratmıştır. Aynca bu yayını hazırlayanlann, "Batı ülkelerinde benzeri yayınlara kimsenin sesi çıkmazken bizde ne oluyor" diye kendilerini haklı göstfrmelerinin hiçbir dayanağı yoktur. Zannedersem yukanda bahsettiğim nedenlerle konu yeniden incelenirse, bir hatanın yapıldığı yapımcılarca da anlaşılacaktır. Yuce Atatürk, kalkınma ve Batı ulkeleri düzeyine çıkmada tek ve geçerli yol göstericinin "bilim" olduğunu bize cumhuriyetimizi kurduğu yıllarda açık ve seçik olarak bildirmiştir. Ne var ki 1988 yılında yani 21. yüzyıla çok az bir zaman kaldığı şu günlerde, biz hâlâ tnkalar ve Mayaların bilimsel düzeyinde olduğumuzu devletimizin TRT'sinden yayımlamaktan geri kalmıyoruz. Ama ülkemizde gerçek anlamda yerini doldurmuş ve ülkemizin adını tüm dünyaya duyurmuş bilim adamlanmız vardır ve yavaş da olsa sayıları gün geçtikçe artmaktadır. Bilimsellikle kaderciük arasında bocalayan insanunız da geç olmakla beraber gerçeğin "bUimde" yattığını ister istemez öğrenecektir. Zakkum olayı bu gerçeği güncelleştirmekte bir bakıma yararlı olmuştur. Vergiye sıkı düzen (Baştarafı 1. Sayfada) teliğindeki ceza uygulamalarınm da bu yıl içinde başlatılacağını söylediler. Verilen bilgilere göre, bu yıl vergi denetimlerinde izlenecek strateji ana hatlarıyla şöyle olacak: Yoğun ve yaygın vergi denetimlerinde agıriık merkezi nihai mamul satıcılan yerine hammadde ve yan mamul çıkışlanna kaydınlacak. Hammadde çıkışından mamul satışına kadar tüm uretim aşamalan yoğun bir belge kotarmasından geçirilecek. Ticari hayatın yoğun olduğu İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Kocaeli ve Adana illerindeki vergi daireleri bilgisayar sistemine geçirilecek. Bu illerde bilgisayar sistemi yardımıyla çarpraz kontrol uygulamasına gidilecek. Vergi kontrollerinin daha sık ve sağlıklı biçimde yapılabilmesi için, vergi denetim elemanlan sayıca arttınlacak. Stajyer gelir kontrolörlerine de vergi denetim ve incelemesi yaptınlacak. Denetim elemanlanna maaşlanna ek olarak yüksek oranlı fazla mesai ve harcırah ödemeleri yapılacak. Vergi kaçağını azaltmak için denetimlerin yanı sıra bu yıl ceza uygulamalanna da ağırlık verilecek. Ceza uygulamalarınjn başında. 1985 yılı sonunda yürurlüğe giren Vergi Usul Yasası değişikliğiyle öngorülen işyeri kapatrna ve teşhir cezalarının uygulanmasının başlatılmasının geleceği belirtildi. Maliye ve Gumrük Bakanlığı yetkilileri, bir "alışraa devresi" geçsin diye bugüne kadar işyeri kapatma cezası uygulanmadığını belirterek, bu yıldan itibaren belgelerinde usulsuzlük görülen işyerlerinin 17 gün arasında değişen surelerle kapatılabileceğini söylediler. Verilen bilgiye göre, belgelerinde usulsüzluk görülen ve vergi kaçırmaya teşebbüs ettiği saptanan işyerleri önce iki kez uyarılacak ve para cezasına çarptırılacak. Üçüncü incelemede de usulsüzluk saptanırsa işyen bir günle bir hafta arasında değişen sürelerde kapatılacak. Bu yıl uygulanmasına başlanacak diğer ceza yönteminin de "teşhir" r>\duğu belirtildi. Vergi kaçırma yU mahkeme kararıyla kesinleşen mukellefler radyotelevizyon ve gazeteljre verilecek kamu ilanlanyla halk a açıklanacak. Vergi incelemelerinde bu yıl müteselsil sorumluluk esasının da uygulamaya geçirileceği bildirildi. Buna göre, vergi kaçınlan herhangi bir işyeri veya kurumda suçlu olarak sadece işyeri sahibi gösterilmeyecek. Sorumlu müdür ve yöneticilerle muhasebeci de bu suçtan müteselsilen sorumlu tutulacak. Vasîlîu: Türk askeri (Baştarafı 1. Sayfada) rine getirilmediği takdirde hiçbir anlaşmayı imzalamayacağını söyledi. Vasiliu "Türk askeri vt göçmeni adadan çekilmedikçe Kıbns sorununa çöziim bulunmaz" dedi. Kıbrıs Rum kesiminde yarın yapılacak başkanlık seçimlerinde favori olarak gösterilen bağımsız aday Yeorgios Vasiliu. seçimlere 36 saat kala kendisini destekleyeceğini açıklayan Sosyalist EDEK Başkanı Vassos Lissarides'e bir mektup iletti. Vasiliu, bu mektubu ile Lissarides'in Kıbrıs sorunu ile ilgili görüşlerini aynen paylaştığını göstermek istedi. Vasiliu, mektubunda Kıbrıs sorununun çözümunun, BM kararlarında; 1977 MakariosDenktaş ve 1979'da bunu izleyen Kipriyanu Denktaş anlaşmaları çerçevesinde; Kıbrıs'ın bağımsızlığı, egemenliği, toprak bütunlüjü, birliği ve bağlantısızlığı temelinde aranması gerektiğini belirtti. Aynı mektubundan Kıbrıs sorununun çözümü için üç şartını ilk kez açıklayan Vasiliu, bunları şoyle sıraladı: "1 Bütun Türk birlikleri ve her turdeki askeri araç ile Turkiye'den Kıbrıs'a getirilen ve yerleştirilen Turk goçmenlerinin geçici hükumetin kurulmasından öice çekilmesı, 2 Tum Kıbrıs'ta ve her Kıbrıs vatandaşının serbest dolaşım, yerleşim, mülk edin7 me hakkı verilmesiyle 19 4 mudahalesinden sonra yurtlarını terk etmek zorunda kalan göçmenlerin evlerine gerı dönmesi, 3 Kıbrıs'a bundan böyle tek taraflı müdahale etmeyi önleyecek anlaşmalara uluslararası güvence verilmesı. Vasiliu, aynı mektubunda temel olarak nitelediği üç ön şartının yerine getirilemediği taktirde Kıbrıs sorununun çözümü için hiçbir anlaşmayı imzalamayacağını da vurguladı. Mektupta Güvenlik Konseyi'nin 550 nolu kararlan çerçevesinde vc Kıbrıs sorununun uluslararası düzeyde düzenlenecek bir konferansa getirilmesiyle ilgili SSCB'nin onerilerınin değerlendirılmesi yolundaki çalışmaların yoğunlaştınlacağına dikkat çekiliyor. MTT (Baftarafı 1. Sayfada) Milli Güvenlik Kurulu tarafından ele alınan MtT raporuyla ilgili olarak önümüzdeki biriki gun içinde Basbakanlık tarafından bir açıklama yapılması bekleniyor. Milli Güvenlik Kurulu toplantısmdan sonra yapılan açıklamada iç ve dış olaylardaki gelişmelerin gözden geçirildiği, güvenlik ve genel asayiş durumunun değerlendirildigı bildirildi. Açıklamaya göre MGK bu değerlendirme doğrultusunda Bingöl, Dıyarbakır, Elazığ, Hakkâri, Mersin, Sürt, Tunceli, Van ve tstanbul illerinde uygulanmakta olan olağanustü halin 19 Mart 1988 tarihinden geçerli olmak Uzere dört ay süreyle uzatılmasını hükümete bildirmeye karar verdi. 10 parmak daktilo bilen bayan eleman arıyor. Tel: 511 64 72 AJANS G