18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURtYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER DGM'lerde yarguanrnış, aklandıktan sonra, BİLAR Bilim Merkezi, işçilere, küçük memurlara, ev kadınlanna, sendikacılara yönelik eğitsel etkinliklerini sürdürmektedir. İnsan haklan, tutuklu aileleriyle dayanışma, nükleer savaşa karşı tabipler, dil dernekleri, yönetimin yasadışı engellemelerine karşın, yönetsel yargıçlıkların kararlarıyla, etkinlikler yasal bir çerçevede sürdürülmektedir. Öğretmenlerin dernek kurmaları yasaklanmış, kurulmuş derneklere üye olmalan bakanlık iznine bağlanmıştır. Atatürk'ün gelecek kuşaklan saklamcılığına bıraktığı (emanet ettiği) Türk öğretmenine, Atatürkçülüğü dilinden düşürmeyen, fakat özünü boşaltan yönetim, örgütlenme hakkım çok,, görmüştür. ö b ü r kamu görevlileri için öngörülmeyen bu denli sımsıkı bir yasaklama, yönetimin öğretmene bakış açısmın bir göstergesidir. Öğretmenüıe örgütlenme hakkı tanımayan tek ülke Türkiye'dir. Oysa öğretmenlerimiz birey ve örgüt olarak çok onurlu bir savaşım vermişler, demokrasiye, insan haklarına, Atatürkçülüğe, ülkenin bağımsızlığına sahip çıkmışlar, doğrudan, gerçekten yana olmuşlar, her türlü siyasal, özdeksel, tinsel basküara karşı durmuşlar, ezilmemişler, susmamışlar, bu yüzden de başlarına gelmedik şey kalmamıştır. 12 Eylül, Mustafa Ekmekçi'nin sözleriyle "öğretmenin başına balyoz gibi inmiştir." Eğitim dizgemiz yozlaşmış okullarda "özgür düşünme, tartışma ortamı giderek yerini kışla disiplinine bırakmış, zora, korkuya, savaş kışkırtıcılığına dayalı ortaçağ bağnazlığı eğitime egemen kılınmıştır. Özel okullar, paralı öğretim yoluyla fırsat eşitliği ilkesi zedelenmiştir. Bireyci, kişiliksiz, hoşgörüden yoksun, eleştirisel bakıştan uzak, ırkçı, şovenist, dinci kuşaklar yetiştirilmektedir. Ülketnizin de imzaladığı insan haklarına ilişkin belgeler, tüm çalışanlara sendika hak ve özgürlüğünü öngörmektedir. Uluslararası Çalışma Örgütü'nün kamu görevlilerine de sendika, toplusözleşme, grev haklarını tanıyan sözleşmelerini Türkiye'nin yıllardır sürüncemede bırakarak Meclisten geçirmemesi endişe vericidir. UNESCO ile UÇO (ILO)'nun 1966'da Paris'te düzenlediği "Öğretmenlerin Konumuna İlişkin Devletlerarası Konferans"ta alınan kararların altında Türkiye'nin de imzası olmasına karşın, bunlardan hiçbirinin bugün Türk öğretmenine tanınmamış olması düşündürücüdür. Sözü edilen uluslararası belgeye göre, ulusal eğitim politikasımn öğretmen örgütleriyle birlikte saptanması, güçlüklerin giderilmesinde bu örgütlerin görüşlerinin alınması, anlaşmazlıklann görüşmelerle çözülmesi öngörülmüştür. 15 ŞUBAT 1988 Ögretmen Örgütlenmesi I I I emde< Öğretmenlerin örgütlenmesi sorunu, temelde Türkiye'nin demokratikleşme sürecinden bağımsız olarak ele alınamaz, Özgürlükçü, çoğulcu, demokratik toplum düzenini öngören 1961 Anayasası'nın topluma çok bol geldiği savıyla, 1982 Anayasası ile bu kez topluma nasıl bir "sımsıkı giysi giydirilmiş" olduğunu biliyoruz. Demokrasi, haikın seçimden seçime ya da halkoylamasından sandık başına gitmesiyle gerçekleşip biten bir olay değildir. Sorun, yalnız öğretmenlerin sorunu değü Sorun, yamızca öğretmenlerin örgütlenmesi olarak ele alınmamalıdır. Temelde, tüm çalışanlarm, memunıyla, işçisiyle tüm çalışanların sendikal hak ve özgürlüklerinin sağlanması sorunu yatmaktadır. Bugün işçi sendikalarımızın da bu özgürlükten yararlanamadıklan, hatta KlT'lerle ilgili son yasa gücündeki 308 sayıh kararnameyle kamu kesiminde sendikalaşma hakkının ortadan kaldırıldığı bir gerçektir. Işçinin sözleşmeli personel konumuna sokularak sendikal haklarından yoksun bırakılmasının ötesinde, iktidann çalışanlara yönelik tutumunda bir değişiklik olmadığıru da kanıtlamaktadır. Sözü edilen yasa gücündeki kararname, yasama organıru bir yana iterek, Türkiye'yi bu :ür düzenlemelerle yönetme alışkanlığını kazanan iktidann, bu kez temel hak ve özgürlüklerden olan sendika hakkım ortadan kaldırmakla, anayasanın yasa gücündeki kararnamelerle bu haklann düzenlenemeyeceği ilkesini de çiğnemiştir. Bütün bunlar örgütlenirken öğretmenlerimizin aşması gereken çetin engeller bulunduğunu göstermekle birlikte, yine de örgütlenmenin bir zorunluluk durumuna geldiğini açıklamaya yetiyor. Yönetimin koyabileceği engellerin yasal yollardan aşılabilecegine ilişkin örneklere daha önce değinmiştim. Işe nereden başlanması gerektiğini geçmişteki başkanlar kanımca yerinde bir kararla saptamışlar, bugün öğretmenlik dışında çalışan eğitimcilerin öncülüğünde bir dernek kurmayı kararlaştırmışlardır. Kurulacak derneğe sonradan öğretmenlerin hemen gönüllü (<ahri) üye olmalarına engel yoksa da bu derneğe üye olabilmesine bakanlığın izin vermesini sağlamak için çaba göstermek, yargı organlarına başvurmak gerekir. Olabildiğince geniş bir öğretmen kitlesini çatısı altında toplayabilmesi yeni öğretmen örgütünün, demokratik, laik, insan haklarına saygılı, "gerçekten Atatürkçü" bir toplum ve eğitim dizgesi isteminde, yurt ve meslek sorunlannın çözümünde sendikal haklann sağlanması için uğraş verme ilkesinde birleşen öğretmenlerin kaülmasıyla olanakhdır. Geçmişteki öğretmen hareketinin onurlu deneyim ve kazanımları böyle bir öğretmen hareketinin sağhklı biçimde örgütlenmesinde en büyük güç kaynağıdır. OKURLARÂ. OKAY GÖNENStN Mutfaktan B Prof. Dr. CEVAT GERAY Geçmişte, öğretmen örgütlerinde (TÖS, TÖBDER, İLKSEN) genel başkanlık yapmış olar dön öğretmenin abece dergisinin aralık 1987 sayısmda yayımlanan ortak açıklamalanyla öğretmenlerin örgütlenmesi konusu kamuoyunun gündemine gelmiştir. öğretmen ve eğitim dergilerinde konuyla ilgili yayınlar, bu arada öğretmenlerden alınan örgütlenme isteklerini içeren yazılar, yoğunluk kazanmıştır. Ankara'da abece'nin düzenlediği açıkoturuma yurdun çeşitli yörelerinden gelen kalabalık bir eğitimci kitlesi katılmıştır. Bu arada, öğretmenin elinden alınan örgütlenme özgürlüğüne yeniden kavuşması için imzaya açılan çağın dilekçesi büyük bir ilgi görmektedir. Eski genel başkanlann öncülüğünde, tüm eğitimcileri çatısı altında toplamayı amaçlayan derneğin, şubat içinde kurulacağı açıklanmıştır. önceki öğretmen eylemlerinde de önemli halkalann toplandığı şubat, yeni bir öğretmen örgütüne gebedir. öğretmenlerin öı'gütlenmesi sorunu, temelde Türkiye'nin demokratikleşme sürecinden bağımsız olarak ele alınamaz. özgürlükçü, çoğulcu demokratik toplum düzenini öngören 1961 Anayasası'nın "topluma çok bol geldiği" savıyla, 1982 Anayasası ile bu kez topluma nasıl bir "sımsıkı giysi giydirilmiş" olduğunu biliyoruz. Demokrasi, haikın seçimden seçime ya da halkoylamasında sandık başına gitmesiyle gerçekleşip biten bir olay değildir. Insan ve toplum yaşamının her asamasında haikın çeşitli yollardan siyasal erkin kullanılmasına katılmasına, bu erki kullananları denetlemesine olanak sağlayan bir süTeçtir. 1982 Anayasası ve buna dayalı yasalarla, demokrasinin haikın katüımı ve örgütlenmesi kanatlan kınlmış, demokrasi güdük bir kuşa dönüşmüştür. Örgütsüz, siyasal karar verme süreçlerine etkin ve sürekli olarak katılamayan, toplumuna, çevresine, mesleğine, sınıfına, hatta özüne yabancılaşmış, alınyazısına razı olmaya inandınlmış, sindirilmiş, suskun bir kitle yaratılmak istenmiştir. Öte yandan, kamuoyunun yansız biçimde serbestçe oluşmasına yardıma olması gerekirken, radyo ve televizyonda yaym tekelini elinde bulunduran TRT, iktidar yanhsı yayınlarıyla "hükümetin borazanı" durumuna girmiştir. Eğlence izlenceleri bile artık "kraatın içinden"e dönüşmüştür. Kâğıda, baskı araç gereçlerine yapılan aşın zamlarla dargelirli çalışan kesimin gazete, dergi, kitap satın alması olanaksızlaştınlmıştır. Sanki gizil bir güç, "gazete, kitap senin neyine TRT'nin hükümet yanhsı, TürkIslam ülküsünü, geçmişe özlemi özendirici, tek yanü koşullandıncı TRT yayınlannı izle" diye yurttaşı TRT'ye tutsak etmiştir. Demokratikleşme, örgütlenme özlemi Demokratikleşme için örgütlenme özlemi her kesimden aydmlar arasında yaygın bir isteme dönüşmüştür. Bunu dile getiren "Aydınlar Dilekçesi "nin yargıda aklanmasından sonra, "Ekmek ve hak", "Genel af", "Ölüm cezsüannın kaldmlması", "Işkenceye son verilmesi" gibi istemler, on binlerin imzasıyla ügililere sunulmuştur. Bilim, sanat ve ekin ürünlerini geniş kklelere ulaştırmak için kurulan bir anonım ortakhğa ülkemizde, belki de dünyada ilk kez, izin verilmemiştir. Yöneticileri OKTfff AKBAL EVET/HAYIR Bu Raporları Kimler Düzenfer? OKURLARDAN Yeterli öğretmen! Öğretmen açığının bütün çıplaklığıyla ortada oiduğu ve bu açığın kapanması için nedense sürekli başka çözümler arandığı bir ortamda hâlâ "Yeterlik ve Yarışma Suıavı"1 ile öğretmenleri elemek niye? Devletin ünhersitelerinden mezun olanlar yeterlilik sınavına aunacaksa, bu bir bakıma o kişileri cezalandırmak olacaktır, oiuyor da. Üstelik anayasımızda yer alan "suçsuz ceza olamayacağı" Ukesine baka baka verilen bir ceza... Üniversiteden mezun olan kişi yetersiz ise, bu suç onun değil onu mezun eden üniversitenindir, devletindir. Eğer YÖK gibi bir engelin oiduğu üniversite yetersiz sayüıyorsa, bu üniversitenin aduım başına YETERStZ kelimesi konmalt ki, aday, sonradan yapılacak sınava girmesinin zorunlu olduğunu kabullensin ve üniversiteye girip girmeme tercihini buna göre yapsın. Yapılan sınavlarda baraj derecesi de açıklanmamaktadır. Böyleükle öğretmenler (hakkımız kesinlikle öğretmenliktir...) ihtiyaca göre değil isteğe (veya öğretmen kadrosuna aynlan ödeneğe de diyebiliriz) göre ahnıyorlar, Yanşma; ihtiyaçtan fazla başvuran oiduğu zaman mantıklı görünüyor. Zira, zaten üniversiteye giriş de, bir yarışma sonucu oiuyor. Bunu her şeye karşın mecburen kabulleniycnız fakat, 500 ihtiyaç fbakanlığın açıklaması) ve 450 basvuru (tüm gazeteler) olan bir branşta yarışma nedeni ne olabilir * (Basvuranlardan 275 kişi kazanmıştır). Kanu na göre açılan sınavlar, smav açılan dalda eğitim görmemiş adaylara ve tabii ki, ihtiyaç fazjası başvunı olduğunda geçerli oiuyor. Bu adaylar arasında en yeteneklisini seçmek doğaldır. Fakat, öğretmen yetiştiren üniversiteden mezun bir kişiyi üniversite, lise hatta ortaokul bile okumamış kişiyle bir tutmak adaletsizliktir. sorumsuz davranıştır. Yeterli öğretmen! Evet, ama neye göre yeterli? Elli bin nufuslu bir ilçede beş branş öğretmeninin yapamadığım zorunlu olarak (llçe Milli Eğitim Müdürü'nün de katkısıyla) dışandan üç seneden beri yeterli görülmemiş (öğretmenlik hakkı yadsmmış) kişiye yaptırmak, yeterliliğin sımrlannı çok iyi açıklıyor. Eğitim ağırlıkh TV3 kanalı ile öğretmen sıkıntısına çözüm aranıyor. Eğer olursa önümüzdeki sınavlarda İ B : . yeterlilik barajımn c.~.~î belirsizliğinin ve yüksekUğmin daha da artacağmı tahmin etmek zor ounasa gerek... tleriki bir tarihte tıp fakültelerinde de aynı uygulamanm yapılacağı kamuoyuna duyuruldu. Bir anlamda bunun hazvrlığı yapıldu 5. smıfı bitiren öğrenci (intöm doktor) sınava alınacak, yeterli görülmez ise 6. sınıfa giremeyip bekleyecek. Diğer yandan tarihi değişik bir haberde; meslek lisesi mezunu vatandaş iki aylık bir kurs ile sağlık ocağında görevlendirilecek. Soııuçlarını hep birlikte göreceğiz. E. ANTMEN MERStN azı sabahlar dışardaki muhabirterimizin haberteri, notları Haber Merkezi'ne art arda yığılmaya başladığında bir zamanlar bir tek rahmetli Kosta Daponte'n/n o kentten bu kente dolaştığı günleri anıyoruz. Şimdi bütün önemli Batılı merkezterde sürekli muhabirimiz bulunmasma karşın onlar da yerlerinde hep durmuyor, haberlerin ardında sürekli hareket etmek zorunda kalıyorlar. Davos görüşmeslnin ardından TürkYunan ilişkilerindeki ısınma ile birlikte yakın günlerde en çok hareket Atna'daki muhabirimiz Stelyo Berberakis'e görünüyor. Stelyo bu hatta seçimlerin ikinci turu için Kıbns Rum kesiminde olacak, sonra mart başındaki NATO zirvesi için hazırlanacak. Brüksel'de haber çıkaramadığı günlerdeki tedirginliğini bütün gazeteye yansıtan Hadi Uluengin de nükleer pazarlıkla ilgili haberiyle "atlatılma" kaygısını bir kez daha "atlatma"ya dönüştürdü. Ağustos ayında gittiği Washington'da aylardır bir tek boş gün bile geçirmeyen Ufuk Güldemir nihayet bir hatta izin istedi, dinlenmeye çekildi. Enis Berberoglu da Bonn'a ısınmaya başladı; onu da bütün Almanya'ya yayılacak yoğun günler bekliyor. Başbakan özal'ın hızlı dış gezi programı da bizim için bir başka hareket getiriyor. Ahmet Tan Başbakanı Mısır'da izledi. Yalçın Doğan Tahran'da izleyecek, Roma'da da Nilgün Cerrahoğlu bekleyecek. Belgrad'da yapılacak Balkan Zirvesi'nde, Ankara'daki diplomatik muhabirimiz Semih İdiz bulunacak. Mecliste Vuralhan gensorusu görüşülürken TRT son yılların en büyük gaflanndan birini yaparak 20.00 haberterinin büyük bölümünü zakkumla kanseri tedavi eden doktora ayırdı, ama Haber Merkezimiz olayın gerçek yönünü anlatan haberieri çok kısa sürede topariayıp öne geçti. izmir temsilcimiz Hikmet Çetinkaya o doktorla tam 14 yıl önce bir röportaj yapmış, uzmanlar konuyu tartışmış ve sonuç olumsuz çıkmıştı. Şimdi TRT neden böyle bir yayına giriyor, Sağlık Bakanı konunun üstüne atlıyordu? Herkes tek bir yanıt veriyordu: Dikkatleri o günkü Vuralhan gensorusundan uzaklaştırmak için... Uğur Mumcu iki gündür yeni bir dosyanın kapağını araladı; sanınz bu dosya da kısa zamanda kamuoyuna mal olacaktır. Halil Nebiler'in "Suçsuz Teröristler" haberi de geçen haftanın en çok telefon kutlaması alan haberi oldu; Yıllardır kanayan bir toplumsal yaranın üstüne dikkat çekince hemen olumlu bir yankısı görüldü. Resmi bültenlerdeki ifadeler de yumuşayarak yakalanmış kişilerin "sanık" oiduğu vurgulanıyordu. Bu arada yıllarca Ankara büromuzda siyasi muhabiriik ve istihbarat şefliği yaptıktan sonra bir süre başka çalışmalar yapan Erbil Tuşalp yeniden aramıza döndü. Erbil Tuşalp istanbul'da Haber Merkezimizde görevine başladı. Telefonla gelen haberler ilginç. Kim olduğunu bilmediğim, sormadığım, sorsam da yanıt alamayacağımı bildiğim okurlar arıyorlar, bilgiler veriyorlar. Sayın Necdet Üruğ konusunda ortayB atılan söylentileri kimler yayıyormuş? Açık açık adlar söylüyorlar! ANAP'ın pek tuttuğu bir emekli askerin adı geçiyor. Üruğ için düzenlendiği ileri sürülen MİT raporunu o kişi ve çevresi düzenlemiş! Amaç neymiş? Üruğ'un cumhurbaşkanı adayı oimasını önlemek... Türkiye'de cumhurbaşkanı seçimleri büyük sorunlar yaratıyor. Gürsel'in seçimi epey patırtılı oldu. Mecliste çoğunluk sağcı partilerin efindeydi, sağcıların da kendi adaylan vardı. Sunay'ın seçilmesi bir anlaşma sonucu gerçekleşti. Korutürk ise son umut olarak ortaya çıkanldı. General Gürler'in aradığını bulrrtaması bir krize yol açmadan böylece önlenmişti. 1980'deki cumhurbaşkanı seçimi ise bildiğiniz gibi bir türlü sonuçlanamamıştı. 12 Eylül eylemini yaratan bir olaydır bu seçimin ç:kmaza saplanışı... Sayın Evren'in cumhurbaşkanlığı süresinin bitmesine az ka(dı. Şimdiden yorumlar, söylentiler başladı. Kim cumhurbaşkanlığına aday olacak? Evren mi, Özal mı? Yoksa eski bir asker mi? Bu seçim nasıl olacak? Meclis'te mi seçilecek yeni Başkan? Yoksa genel oyla mı? Eski Genelkurmay Başkanı Ürug : un da bu arada adı geçiyor. Bu yüzden mi MİT raporu ortaya atılıyor? Bu 'yükselişi' önlemek için mi? Geçen gün bir bayan telefonda her şeyi açık açık söyledi. ANAP'ın bir adayı varmış, emekli bir general! Bu yüzden işler kanştırılıyormuş! Gel de duyduğun söylentilere inan! Ama öyle güvenle anlatıyorlar ki, ince ayrıntılarla, tanık, kanrt göstererek... İşin güzel yanı Sayın Üruğ'un bu konuda bir soruşturma açılmasını istemesidir. Oysa soruşturmadan kaçınanlar ortada... Hep 'ben kendimi savunurum, hesap vermekten çekinmem' deyip de ne yapıp edip geri planda kalmayı yeğleyenlerin ders almalan gereken bir durum! Suçlanmalar karşısında sağduyulu, erdemli her kişi açık alınla ortaya çıkmahdır. Nitekim Uruğ bunu yapmış, Cumhurbaşkanından konuya el koymasını istemiş. Sayın Evren de gereken araştırmayı yaptırmış, Cumhurbaşkanlığı Halkla İlişkiler Müşavirliği'nden yapılan açıklamaya göre, "...İlk incetemeler sonunda sözü geçen rapordan MİT Müsteşariığımn da haberi oimadığı... Adı geçen raporun resmi bir niteliği bulunmadığı..." öğrenilmiş... Peki kimdir o 'resmi olmayan raporu' yazan, Sayın Üruğ'a postayla gönderen ve "2000'e Doğru" dergisine vererek yayımlanmasını sağlayan? Kimdir o kişi ya da kişiler ya da güçler? Bugüne dek böyle 'resmi olmayan', ama resmiden de çok etkili olan raporlaria nice insanımızm başı dertlere girdi. bunu hep biliyoruz. 12 Mart olaylarında da böyle raporlar verilmedi mi, işkence yerlerinde bu tür bilgilere dayanılarak pek çok insana acılar çektirilmedi mi? SHP Genel Başkanı "Bazı kademelerde göstehlen telaş, bütün vatandaşlar için gösterilmeli" derken bu çeşit resmi ya da gayriresmi raporlann yazarını daha çok sıradan yurttaşlann çektiğini, korumasız insanlann böyle raporlarla kimin verdiği, neden verildiği bilinmeyen raporlarla tutuklandığını belirtmek istiyor. İnönü, "Benim çıkardığım ders, insanlarımıza saygı göstermek konusundaki uyarılanmızm dognı oidugu şekiindedir. Her kademedeki insan hakkmda dikkatii davranmak sorumluluğu ortaya çıkmış oiuyor, en sade vatandaştan en yüksek kademedeki devlet görevlisi hakkmda, karakteri veya görev liyakatı için, nasıl hazıriandığı belli olmayan raporlar ile karar vermenin ne kadar yanlış oiduğu ortaya çıkıyor" diyor. Gerçekten de MİT raporları adı verilen imzalıimzasız ihbar yazılanyla sayısız yurttaş işinden gücünden, sağlığından olmuştur. İnsanlann görevlerinden uzaklaştırılmalarında, hapise atılmalarında, mahkeme kararlannda bu raporlar büyük rol oynamıştır. Şimdiye kadar hep gizli tutulmuştur bu gibi işler, ne zaman eski bir genelkurmay başkamnın onuru, durumu söz konusu edilince MİT raporları büyük olay yaratmıştır. Bir bakıma iyi de olmuştur. Sayın Üruğ, konuyu kamuoyuna, en başta Cumhurbaşkanına duyurmakla, kendisi hakkmda ayrıntılı bir soruşturma yapılmasını tstemekle birtakım gizli oyunlann üstüne üstüne gitmiştir. Telefonda bilgiler veren kişilerin dediği gibi, işin içinde iktidar çevrelerinin cumhurbaşkanlığı hesapfarı da söz konusu mudur, yoksa bambaşka işler mi vardır? Bunu bulup çıkarmak bir görevdir. Hem başına hem denetleme kurullanna düşen bir görevdir bu... Zirai Krediler Eskişehirli bir grup çiftçi, 1987'nin ekim ayında kredi almak için Ziraat Bankası'na müracaat ettik. Ocak ayında, Ziraat Bankası'ndan kredi vereceklerine dair haber geldi, senetleri hazırladık, borçlandık, vezneye gittik. Bize, "Para kabnadı, • :geldiğinde çağtnnz" dediler. Tam birbuçuk ay oldu, bir haber alamadık. Şimdi soruyoruz, Ziraat Bankası birbuçuk aydır parastzlık mı çekiyor? Yoksa bizim kredilen alabibnemiz için yeni bir seçim mi olması gerekiyor? TÜRKİYE DENİZCİLİK İŞLETMELERİ ŞEHİR HATLARI İŞLETMESİ MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN İşletmemize ait yolcu ve arabalı vapurlanmızın büfelerinin bazılarının işletilmesi hakları kapatılmış zarf içinde teklif alma suretiyle kiralanacaktır. A Şartnamekr isgünlerinde ve mesai saatlerinde Bahçekapı 19 Mayıs Haru'nda ŞEHİR HATLARI ÎŞLETMESİ MÜ; A DÜRLÜĞÜ veznesinde ücreti mukabili alınabilir. '" TÜRKİYE DENİZCİLİK İŞLETMELERİ 2886 sayıh Devlet Ihaleleri Kanunu'na tabi değildir. Bu nedenle ihaleyi yapıp yapmamakta veya dilediğine vermekte serbesttir. C) Teklifler en geç 24.2.1988 günü saat 14.30'a kadar kabul edilecektir. Ilgilenenlere duyurulur. S A Y I N D O K T O R V E E C Z A C I L A R I N D İ K K A T İ N E Betalaktamaz inhibitörü sulbactam ile güçlendirilmiş ampicillin, günde 2x1 Tablet dozuyla 10 tabletlik siselerde hizmetinize sunulmuştur. DUOCIDI (SULTAMICILLIN) 3 75 MG "Antİbiyotik" HASRETGÜLTEKİN gün olaydı Bütün plak ve kasetçılerde Pfizer 'Sağlık hizmetinde ilim" Pfizer llaçlan A.Ş. Ortaköyİstanbul 'Müseccel ısim İMÇ 6 B)ok No: 6643 UnkapanıİST. Tel: 526 11 15 STÂK Q
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle