25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER bulması ve inanıp inanmamakta ozgür olması. Başka deyişle, inancın bilinçli olması. Böyle bir din kitabı bizde ilk kez yazıhyor. Piyasaya sürülen yüzlerce din kitabı var. Bunların hepsi, yazannın inancı çizgisinde okuru etkilemeye çalışıyor. Laik Türkiye'de Yücelen'in kitaplannın ilgi göreceği sanılır. Ne yazık ki öyle değil. Yazar, 3. kuşak işçi çocuklannın Almancayı da, Türkçeyi de doğru dürüst öğrenemediklerini göz önünde tutarak kitabın Almancasını da yayımlamış ve okullarda yararlanılması için, Almanya'da değişik eyaletlerin kültür bakanlıklarına, bizde de Milli Eğitim Bakanlığı'na başvurmuş. Kitaplar, Alman makamlannca büyük ilgiyle karşılandıkları halde, Milli Eğitim BakanhğYndan kısaca "eğitim ve öğretim açısından uygun görülmemiştir" diye geri çevrilmiş. Neden başka türlü olsun? Vicdan özgürlüğü yolunu açık tutan bir din kitabı elbette yönetimdekileri ürkütür. Amac, kültür düzeyini yükseltmek, özgur düşünmeyi öğretmek değil ki, tersine, bir yandan din sömürüsüyle, öte yandan çağ atlama masahyla halkı uyutmak! Yoksa oy makinesi işlemez. Baştakilerin tutumu bu. Ya sosyal demokratlann tutumu nedir? Ydlardan beri demokrasi yolunda yurüyonız, ama halkımız hâlâ kendini kurtaracak baba anyor. Bu olgu, şimdiye kadar halkımıza ne vermiş, daha doğrusu ne verememiş olduğumuz üzerinde bizi düşündürmeli. Kişinin "limon gibi sıkılmaya" olanak vermemesi için, bilinçlenmesi, hakkını arayacak ve koruyacak düzeye gelmesi gerekiyor. Bunun gerçekleşebilmesi için beş yıldan beri ne yapıldı? Seçimlerin ardından yapılan, hâlâ da yapılmakta olan değerlendirmelere bakınca gelecek için kaygı duymamak olanaksız. tster sağ eğilimli, ister sol eğitimli olsun, herkes kendini sayıların büyüsüne kaptırmış, bir hesaptır gidiyor. Evet, hesaplaşma yerine hesap yapma. 73 seçimlerinden 83 seçimlerine, 83 seçimlerinden 87 seçimlerine sağ oylar ne kadar artmış, eksilmiş? Sol oylar ne kadar artmış, eksilmiş? Seçmen sayısı? Yüzde oranı? Sol oylann toplam sayısı? Sağ oyların toplam sayısı? Kapanan partilerin oy sayısı? Sayılar.. sayılar.. sayılar. Sayı görmekten yazılar okunamaz hale gelecek neredeyse. Oy, sanki bir somut varhğm, bir insanın düşüncesinin ifadesi değil, salt sayı. Prof. Emre Kongar, seçimlere ilişkin bir yazısında Türkiye'nin hem değiştiğine hem değişmediğine değinerek, "ağaçların güncelliğinde tarihsel sürecin ormanının gözden kaçırıldığını", söylüyor. "Türkiye; örgütler, örgütlenme biçimleri, hukuk yapısı, halk katılımı, sloganlar, kentsel büytiklükler, teknolojik gelişmeler ve ilerlemeler açısından değişiyor. Türkiye, temel yapısal özellikler açısından, yani üretim ilişkileri, sınıfsal ilişkiler ve bunların siyasete yansıması açısından ise değişmiyor" diyor (1). ©y MakinesL.» Bir toplumun ilerlemesi, o toplumun kültür düzeyinin yükselmesine bağlıdır. Bu da çok boyutlu ve sürekli bir eğitimle sağlanabilir ancak. Köy Enstitüleri, Halkevleri vb. girişimler, bu yolda atılan adımlardı. Ne yazık ki bunlar kısa süre içinde yok edildi. PENCERE 10 ŞUBAT 1988 İnsan KorkusuL. İnsan siyasal hayvandır. İnsan, hayvanlıktan kurtulmak, insanlaşmak için kaç yıldan beri uğraşıyor? Bin, on bin, yüz bin, bir milyon? Ne zaman iki ayağı üzerine dikildi insan? Ateşi ne zaman buldu? Belli değil; ama ilk insanın bugünkü insan olmadığı belli. Mağaranın kuytusundan çıkıp gökdelenin asansörüne bınmek için insan kaç bin yıl didindi, çırpındı, teıiedi? insanın konuşması için kaç bin yıl beklemek gerekti? Ya insanın siyasallaşması için uygarlığın adım adım gelişmesi kolay mı oldu? Eski Yunan'da köleler çalışır, üretir; efendiler, oturur, siyaset yaparlardı. Daha açık deyişle efendiler devleti yönetir, köleler alınten dökerterdi. Siyaset, emekçilere yasaktı. Bütün Ortaçağ boyunca, gücünü Tanrı'dan alan kral ve sultan, devlet yonetmiş; Allah'ın kullanna da çahşmak ve boyun eğmek düşmüştür. İnsanın insanlaşması sürecinde siyasallaşması demokrasiyle gerçekleşebiliyor. Kul, yurttaşa dönüştükçe birey kımliğini kazanıyor; insan hakları gündeme girdikçe demokratik yönetim kuruluyor; siyaset artık emekçi halkın da hakkıdır. Siyasallaşma, Frenkçe deyişiyle "politizasyon" insanın insanlaşmasında uygarlığın en önemli devrimlerinden birini vurguluyor. Peki ya depolitizasyon? * Depolitizasyon yeni bir deyimdir; Fransa'da İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra türetildiğini kitaplar yazıyortar; siyasallaşan (politize olan) sendikaları "depolftize" etmek isteyenlerin uydurduğu bir sözcüktür; sağcı, gericı, faşist eğilimlerin ürünüdür. Eski çağlardaki gibi, yalnız efendilehn de siyasetle uğraşmasını isteyenler, uygarlığın "politize" ettiği insanı, "depolitize" etmek siyasasını benimseyenler, tarihin saatini gerıye doğru çalıştırmak için çaba harcıyorlar, ama Batı demokrasısi insanın siyasallaşması temeline oturduğundan "depolitizasyon" kâğıt üzerinde kalan bir sözcükten öteye gidemiyor. Peki, 12 Eylülcü ANAP iktidarının "depolitizasyon" siyasetinin anlamı nedir? Çok açık: İşadamlan politikayla uğraşacaklardır; işçiler politika dışı tutulacaklardır. Eski çağlara dönüş süreci başlatılmıştır. Çağ atlanacaktır; ama gerıye doğru... • İnsan siyasal yaratıklır. Siyasetle uğraşmayan insan, insanlaşma yolunda yaya kalıyor demekiir. Emekçi halkın depolitize edildiği, işadamlarının politize olduğu bir düzende solun iktidan hayaldir. Sosyal demokrasi, işçi sendikalannın siyasallaştığı bir toplumda soluk alıp verebilir. İşçi sendikalannın depolitizasyonu, hem demokrasiye ters düşer hem sosyal demokrat bir partinm hayat damartarını keser. 1980'ler Türkiyesi'nin egemen ideolojisi "depolitizasyon"öur. 12 Eylül generallerine de bu siyaset benimsetıldı; devlet zoruyla yurttaş "terorize" edildi; artık çoğu kişi siyasetin S'sinden korkuyor, politikanın P'sinden ürküyor. Bırakın sıradan yurttaşt, sanatçılarda bile bir tutukluk: Sen siyasetle uğraşmıyorum. Yani? Sanatta depolitizasyon... Korkuyla gerileyen insan; çağımızdan çıkar, takvim yapraklarını kopara kopara, takvimin olmadığı zamanlara döner; mağarasının kuytusunda bile yine ürker. Bu ürkü, polisin kapıyı çalmasından ddğacak korkudan beter bir duygudur. NAZAN İPŞİROĞLU 87 yılının nisan ayında Bursa Uludağ Üniversitesi'nin düzenlediği "Federal Almanya'da yaşayan Türklerin Almanya'da ve Türkiye'de siyasi katılırnları" konulu bir sempozyumda bulundum. Bizden bilim adamlan ve politikacılar (ANAP, DYP, SHP, DSP'nin sözcüleri), Almanlardan değişik eyaletlerdeki yabancı işçi sorunlanyla ilgili devlet kurumlarının temsilcileri katılmışlardı. Dışarda yaşayan yurttaşlann gümrük kapılannda oy vermeleriyle ilgili yasa o tarihlerde yeni çıkmıştı. Muhalefet partüen, yasaran sakıncah yanlannı dile getirerek karşı geliyorlardı. İktidar partisinin sözcüsü ise yasayı savunuyordu. Ama yasa Meclisten geçmişti bile. Almanlann katıhm konusundaki düşünceleri eyaletten eyalete değişiyordu, fakat genelde olumlu düşünüyorlardı. Burada bu tartışmaların aynntısına girecek değilim. Bundan söz etmemin nedeni, Türk ve Alman politikacıların konuya yaklaşımları arasındaki çarpıcı farkı belirtmekti. Kasaca Almanlar, katıhmdan yana olsun olmasın (zaten tek olumsuz yanıt Bavyeta eyaletinin sözcüsünden gelmışti, ötekilerin hepsi arayış içindeydiler), oy verecek kimseye her şeyden önce bir "insan" gözüyle bakıyorlardı. Bizim politikacılarımıza gelince, onlann gözünde seçmen insan değil, sadece bir oy makinesiydi. Aralannda yalnız DSP'nin sözcüsü buna karşı bir göriiş getiriyordu. Partisinin amacı doğrultusunda seçmene birey olarak yaklaşıyor, katıhmı toplumsal ve bireysel eğitim bağlamı içinde ele alıyordu. Almanlar bu konuşmaya büyük ilgi göstermişler, öteki konuşmaları ise yadırgamışlardı. Aralarından biri "Böyle bir yasa nasü olabilir? Oy adaya verilir. Seçimlerden 70 gün önce adaylar daha saptanmamışlardır bile" diye şaşkınlığını dile geüriyordu. Politikacılarımızın bu bakış açısı sadece dışardaki yurttaşlanmıza mı yönelik? Sadece onlardan mı, onlan bilinçlendirecek uzun vadeli programlı bir eğitim uygulamaya gerek duyulmaksızın oy isteniyor? Hayır, Yurtiçindeki durum daha farklı değil. Hatta daha fena, daha düşündürücü. Dernokrasi, sosyal demokrasi vb. sözcükler dilden düşmüyor. Sosyal demokrasirün temel taşlanndan birinin halk eğitimi olduğu unutulmuş. Bu yolda savaşım veren biri çıkarsa, o da dört bir yandan baltalanıyor. İnsana verilen deger Bu satırların arasında Türkiye'de "insan"a verilen değerin değişmediği anlamı yatıyor. Genç romancımız Latife Tekin'in birkaç yıl önce yazdığı "Sevgili Arsız Ölüm"de anlattığı dünya, masal dünyası gibi gelmişti kentlilere. Oysa bu dünya hayalgücü ürünü değil, gerçek. Ve bugün boş inançlanyla, büyüsüyle, kocakan ilaçlanyla varlığını sürdürmekte, 1Ü Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü'nün düzenlediği ve Türkiye'nin dört bir yanından gelen doktorların ve sağlık görevlilerinin katıldıkları kurslarda sağlık görevlileri, çocuğun başının, karnının yakılmasından, yaraya hayvan pisliğinden çıkanlan solucanlann sürulmesine, yeni doğan bebeğin 24 saat tuzda bekletilmesine kadar akıl almaz ilkelliklerin önüne geçemediklerinden yakınıyorlar (2). Bir toplumun ilerlemesi, o toplumun kültür düzeyinin yükselmesine bağlıdır. Bu da çok boyutlu ve sürekli bir eğitimle sağlanabilir ancak. Köy Enstitüleri, Halkevleri vb. girişimler, bu yolda atılan adımlardı. Ne yazık ki bunlar kısa süre içinde yok edildi. Hoşa gitmeyen bir durumla karşılaşıldığında suçlu bulmak kolay. Ama sorun suçlu bulmak değil, o durumun oluşmasındaki nedenleri bulmak. Başka deyişle eleştirel düşünebilmek. Bunu yapamadığımız süre gerçekleri hep elimizden kaçıracağız ve şimdiye değin olduğu gibi, bundan sonra da olaylar kendi akışı içinde gelişerek bize baskın yapacaklar. (1) E. Kongar, Askeri Darbeler vt Stçımler, Cumhuriyet, 12 Aralık 1987. (2) Cumhuriyet, 12 Aralık 1987. Halkı uyutarak oy makinesi işletiliyor Bugunlerde elimde iki din kitabı var. Aynı yazarın hazırladığı birbirini tamamlayan bir cift kitap: "Günümüzde Dinimiz" ve "Bu Konuda Kuran Ne Der?" Bunlardan birincisi İslam dininin temel ilkelerini ve kısaca İslam tarihini ve kültürünü ele alıyor. Ikincisi, konulara göre sıralanan Kuran âyetlerini içeriyor. Belli bir konuda dinimizin ne dediğini öğrenmek isteyen, burada o konuyla ilgili bütün âyetleri bir arada bulabiliyor. Kitaplann yazan Yüksel Yücelen, Türkiye'de okumuş, doktorasını lsviçre'de yapmış, şimdilerde Almanya'da yaşayan bir doğabilimcisi. Inanmış bir Atatürkçü. Belli ki son yıllarda salgın hastalık gibi yayüan bağnazlık içini yakıyor ve genç kuşakların vicdan özgürlüğü içinde yetişebilmeleri için çalışıyor. Vicdan özgürlüğü diyorum, çünkü bu kitaplarm başlıca özelliği, yazann dinimize nesnel yaklaşımı; kitaplann hiç yan tutmadan, okuru yönlendirmeye calışmadan herkesin anlayabileceği açık temiz bir Türkçe ile yaalmış olmalan. Yazann amacı, isteyenin aradığı sorunun yanıtını burada EVET/HAYIR AKBAL VEFAT Değerli insan, vefakâr anamız "Sigaranın Dumanı..." Şu sigara denen nesne Avrupa'da 1831'de ortaya çıkmış, ancak 1840'tan sonra yaygınlaşmış. Şunun şurasında 150 yıllık bir geçmişe dayanıyor. Tütün ise 1555'te Haiti'de bulunmuş, Fransa'ya 2. François döneminde Jean Nicot adlı biri tarafindan getirilmiş. Bizimkiler, "tütün" adını vermişler, tuttüğü için!.. Kısa surede dunyayı tutmuş tütün dumanı, sigara, sigar, sigarillo, nargile vb... Alkol ve tütün, ınsanoğlunun iki dostdüşmanı... 17. yüzyılın Fransız şairterinden Saint Amant'la yazına da girmiş tütün: "Hayır, pek bir fnrk yok bence • Tütün içmekle umutla yaşamak arasında • Çünku birist duman, ötekisi ruzgSr" Umut da bir çeşit sigara dumanı değil midir? Uçup gider umutlar ruzgârla... Sen dalıp giderken sigara dumanına! Baskalan da var tutüne yaprtında yer veren, iste Moliere.. "Don Juan"öa söyte konuşturuyor bir kişiyi: "Tutüne es bir şey yoktur O, dürüst insanlann tutkusu olur, tutünsuz yaşayanlara bu yaşamda yer yotctur? 8u satırlarta Molıere'in de tutüne düşkun biri olduğunu mu sanrnalı? Corneille de bir tütün düşkünu müydü? Bakın ne demış: "Tütünsuz yaşayanın nakkı yoktur yaşamaya"... Genç Sağlık Bakanımız kı hekım de değıldır sıgaraya karşı bir kampanya açtı. Bunca hekım bakan geldi geçtı.bu kadarına cesaret edememişti. Sanırım Mülkiyelidır Sayın Akarcalı, halkımızın sağlığını nice hekimden daha çok düşünurmüş meğer! "Sigaraya hayır" sloganıyla ise bir girıştı, oldukça da etkilı oldu. Şimdi uçaklarda, otobüslerde, vapurlarda, trenlerde, devlet daıreterinde sigara içilmiyor. Buna en çok sevinenlerden biriyim Sabah aksam bunalryoruz, sısten, dumarv dan, zehirti havadan; buna bir de sigarayı eklediniz mi, solunum yollan tıkanıyor. Birkaç gündür nezle, öksurük, ateş içinde yaşadıgım için suçtı pencere dışındakı kapkaranlık siste buluyorum, bir de sigara içenlerde, gece gundüz dudaklarmdan sigarayı düşürmeyenlerde... Alfred de Musset şaırin, yaratma gücünü, "kadından, afyondan, tutunöon" aldığını söylermiş "Esrikleştimn" nesneler bunlar!. Demek bu uç öge olmasa samt diye bir şey ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ yok! Hiç olur mu? Nice sigara içmeBİ^^İH^^HI^^MMB yen, tçki tcmeyen, kaömstz yaşayan sanatçı y yok mu? Bir düşündüm, ş gerçekten yok galiba!. Hangi ünlü şairi, yazan düşünsen, hemen bu üç oğe en önde yer alıyor! özellikle sigara ve alkol! . Siz Reşat Njri Güntekin'in, Mahmut Yesari'nin ya da Behçet Necatigil'in dudaklarında sigara olmayan bir resmini gördünüz mü? Sigarayı dudaklanndan düşurmeyen kişilerin son yolculuğa bıraz erken çıkmalannda bu gereksiz dumanın etkisi yok mudur? vardır, hem de nasıl1. Necatigil "Bir dumanla dolmus dünya • Boğucu bir duman" diye başiar bir şiirine . Belki de esinı de kendi stgarasının dumanından, küçük çalışma odasını dolduran yoğun duman bulutundan almıstır: "Duman aşar dağlan • Azar azar • Şehirtere köylere • Duman uzar • Odalara evtere Duman sızar • G<5ren güzler görmez olur Duman girer kıvnla krmla İnsanlann kalplerine kadar • Göz gözü görmüyor bu zamanda • Bu dumanı yok etmenın çaresf Kttap yazrrvyor" Bir genç okurum şu günlerde gonderdiği bir mektupta diyor ki: "Kömürlenn kaiorifer yakıtı olarak kullanıldığı günden bu yana semtimiz sabah akşam kara durnanlarla kapiandı. Soluk almak güçteşti Ne yapıp yapıp bu bunaltıcı dumanları yok etmeli." Çare: Kitap yazmıyor mu? Yazıyor. Uygarlık, çaresini bulrnuş. Bir zamanların sisli Londrası eski fllmlerde, romanlarda kalmadı mı. Nasıl yaptılarsa, başardılar Şu An kara yıllardır bunaltıcı bir havasızlık içinde. Derken Istanbul'da da aynı durum yasanıyor. Üstelik kxjos, poyraz rOzgariannın kentimizin üstunde zaman zaman kol gezmesine karşın... Boguluyoruz, solunum yolları tıkanıyor. Giderek ölümler artacak. Kendi dumanımızda yok olacağız. Bir de sigara, bir de sigara!.. Yok yok, sigarasız yaşamaya alışmalı yurttaşlarımız, tiryaki insanlarımız. Her ne kadar Bayan Ozal Sigara yasaklamak insan özgürlüğüne aykındır' diyorsa da sağlık, hem kişinin, hem çevrenin sağlığı her şeyden önce gelir. Kişı özgürlüğunü kısan, enoelleyerı nice durumlar var. Bayan Ozal çıkarıp ağzından ünlü purosunu bunlara baksa ya!.. Ben lise yıllarından beri sigara tçerim. Zaman zaman paket taşıdığım da oldu. Zaten gençlik yıllarında bir cakadır sigara tüttürmek, kisiye büyüklCık havası verir, hepsi bu! Yine de içiyorum arada bir. Ama hiçbir zaman alışkanlık haline getirmedim. Hele kapalı yerde sigara içenleri gördüm mü sanki bCrtun dumanlar bende toptanır. Sigara içenler özgürdur, açık havada ya da tek başlarına olduklarında istedikleri kadar içsinler sigaralannı; ama kapalı yerierde, salonlarda, evlerde, taşrtlarda sigara içmeyenlerin "sigara içmeme" özgürlüğüne de biraz saygı duysunlar. EATMA KARATAŞ'ı yitirmenin üzüntüsü içindeyiz TAYAD'ın, ailesinin ve tüm sevenlerinin acısmı paylaşıyoruz. Fotoğrafta görülen 1964 Fatsa doğumlu Sebahat SARIHAN kardeşimize O.R.N. kan grubuna uyacak BÖBREK ARANIYOR Gençliği sümek istemeyenlerin ilgileneceğini umuyoruz. îlgilenenlerin aşağıdaki adreslere ve telefona başvurularını bekliyoruz. Adres: SSK Hastanesi Hemodiyaliz Böl. SAMSUN Tel: 37291280 KORGAN70715 AtakumSAMSUN Yeni ÇÖZÜM ANMA Sevgili büyüğümüz Prof. Dr. TEŞEKKÜR Eşimin doğum öncesi tedavisini ve kızımız DtDEM'in doğumunu büyük ihtimamla gerçekleştiren Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğretim üyelerinden Büyük insan değerli bilim adamı E. DOĞAN GÜCER'İ ölümünün 2. yıldönümünde özlemle anıyoruz. AİLESİ SOYLEV (Cilt 12) Hıfzı V. Velidedeoğlu 17. bası 2500 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 3941 Cağaloğlutstanbul SOYLEV (Belgeler Bölümu: Cilt 3) Hıfzı V. Velidedeoğlu 3. bası 2500 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 3941 Cağaloğlutstanbul Prof. Dr. SELÇUK EREZ'e Uzman Dr. CİHAT ŞEN'e ameliyatta yardımcı olan bütun diğer doktorlar ve personele teşekkür ederiz. ZEYNEBREMZt KELEŞ Ddby system ve stereo digital kayıtlo klasik müzik dinledinh mi? Tam otomatiktelevizyona kavuştuki Türkiye sonunda. tüm ışlemlerinı kendısı yapan mükemme! bır televızyona, "tam otomatık televizyon"a kavuştu. Sız koltuğunuzda oturun, uzaktan kumanda cıhazınızın tuşlarına dokunun. Toshiba Spacemaster uydu yayınlan dahıl kanalları kendısı arayıp. kendısı bulsun. Arama ışlemını ekranında göstersın.. Toshiba Spacemaster yayın sıstemını kendısı seçsın Hangı sıstemı seçtığını ekranında göstersın... Toshiba Spacemaster renkışıkses ayarlarını kendısı yapsın Ayar ışlemlerinı ekranında göstersın.. Toshiba Spacemaster, seçeceğınız süre sonunda kapanmak. uzere, kendini ayarlasın ve bu sure sonunda kendilığınden kapansın. Otomatık kapanışa ne kadar süre kaldığını ekranında göstersın. Toshiba Spacemaster tam otomatıktır. Otomatık ışlemlerı. hassas ıstasyon ayarı, göruntu eşlıksız ses kesme özelliği, 11 sıstemı, Mıcrochıp tuner'ı, 56 cm. InLıne(Blackstnpe) resım tupü, 16 program hafızası, modern tasarımıyla çağımıza yakışan televızyondur. Siz de bu televızyona kavuşun! TOSHİBA SPİCE "Çağımıza bu televizyon yakışır" BEKO ve AYGAZ bayılerınde. M A S T E R
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle