27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 KASIM 1988 KÜLTÜRYAŞAM HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ CUMHURİYET/5 Gerlllm «e dinamizm Candeğer Furtun'un "Koşma Ûncesi" gibi çalışmalan. dinamık hareketlerin seçilmiş sekanslarında dondurulmuş gibi. Hareketin böylesine dondurulmasından kaynaklanan çelişki. rölyeflere bır genlim ve dinamizm getırmış. Bu heykellerinde malzeme olarak seramiği kullanan sanatçının yaklaşımı. heykekie demıri. ağacı ya da taşı kullanmaktan farklı değil. P t K N İ K PtYALE MADRA Candeğer Furtun'un seramik heykelleri Maçka Sanat GalerisVnde Heykel sınır tanıımyor de kullanıhr oldu. Oysa plastik sanatlar arasındaki sınırlann ortadan kalkması, günümüz sanatçısının önüne kaos değil, çağdaş duşünce duyarlıhğı içinde bir estetik düzeye ulaşmaya yönelik seçim olanaklan getiriyor. Bilinçle, bilgi birikimi ile yoğrulup özümlenmesi, yaşam felsefesi olarak benimsenmesi ve ardına kafa konulması gereken zor bir seçim bu. Bu nedenle, ister geleneksel anlamda ister yenilikçi arayışlar içinCandeğer'in sanat serüveni resim ile başlamış. 1957'de Güzel Sanatlar Akademisi Nurullah Berk atölyesinden mezun olmuş. Daha sonra, Ismail Hakkı Oygaı atölyesinde iki yıl seramik eğitimi var. Sanatçı seramiğe geçişini malzemeye daha yakın olmak, onu elleri ile biçimlendirebilmek isteğine bağlıyor. Akademi sonrasında bir yıl İ.Ü. Kimya Fakültesi'nde kil araştırmalarına katılıyor, bir yıl da Eczacıbaşı Sanat Atölyeleri'ndeçalışıyor. 1961'de Fulbright bursu kazanarak AmeCandeğer Furtun 'un heykel sergisi bugün Maçka Sanat rika Birleşik Devletleri'ne giden Galerisi'nde açılıyor. Sanatçı, heykellerinde, malzeme Furtun, Rochester Institute of Technology, School for American olarak yakından tamdığı seramiği kullanmış. Craftmen'de Frans Wildenhain ve Furtun 'un rölyefleri, malzemenin formla nasıl Hobart Cowles ile çalışıp yüksek bütünleştirilebileceğinin ustaca yansıtıldığı bir arena. lısansını alarak 1963'te yurda dönüyor. tstanbul'da halen çalıştığı atölyesinin kuruluşunu 1%5'te de olsun, heykel adına ortaya ko mek istiyorum. Candeğer, bu hey tamamlıyor. nan her şey heykel olamıyor. Ül kellerinde malzeme olarak yakınO günden bu yana, sürekli ve kemizde yazık ki böylesi örnekler dan tanıdığı seramiği kullanmış. hayli çok. Bir yanda her türlü es Yaklaşımı, heykelde denüri, ağaa tularlı bir gelişim çızgisinın çeşittetik duyarlılıktan yoksun birta ya da taşı kullanmaktan farklı de li evrelerinde izlediğim sanatçı, kım meydan heykelleri, diğer yan ğil. Furtun'un sergilenen rölyef geçmişe yönelik değerlendirmeleda seramiğin kendine özgü deko leri, malzemenin formla nasıl bü rini şöyle dile getiriyor: "Çalışmaratif öğeleri ile yiıklü, form endi tünleştirilebilecegirun ustaca yan lanraa gelişen bir anlayışın aşaşesinden uzak bazı seramik obje sıtıldığı bir arena. Bu başarılı sen malan olarak bakmak doğru mu ler. Meydan heykellerinin, bir tür tezin arkasında ise buzdağlarının olnr bilemi>onım. Bence her dö"resmi idolizmin" baskısı altın su altında kalan kısmı yatıyorJ: nemde kendimce ilgi alanlanm oldu ve bunlan o zaman dilimi içinda giderek çoğalan kötü örnekle Yılların birikimi ve emeği. de aklarmaya çalıştım. Sanat yapıb, zaman içinde gelişen bilincin yansımalan vanında, o anın ilgi ve heyecanını da içeriyor. Bu nedenle, bilimde olduğu gibi belirgin aşamalar saplamak güç. Eski işlerimi bugün tekrar ele alsam kuşkusuz yorumum çok farklı olurdu. Ancak daha iyisini yapabilir miydim; belki evel, belki büyır." ri, toplumda plastik değerlerin oluşumuna ve heykel sanatının gelişimine olumsuz etkileri ile aynca ele ahnması gereken bir olgu. Bir geçiş döneminin yaşandığı heykelseramik etkileşiminde ise kötu örnekler yanında, malzeme olarak kullandığı seramiği formla ustaca butunleştiren seramik kökenli heykel sanatçılan da var. Bu noktada, Candeğer Furrun'dan ve onun Maçka Sanat Galerisi'ndeki heykellerinden soz et SEYHUN TOPUZ Heykel, en geniş tarumıyla bir form sanatıdır. tçinde bulunduğumuz yüzyılda heykel sanatında biçim ve malzeme yönünden önemli bazı değişiklikler oldu. Geçen ay bir grup Alman sanatçısının Istanbul'da ilgi ile izlenen sergisinde olduğu gibi devingen, temelde iki boyutlu algılanan, ses çıkaran yapıtlar da heykel sanatı kapsamı içine girdiler. Bugün, geleneksel sınırlan zorlamadan yeni yorumlar arayan çağdaş heykelcilerin yanında, yenilikçi atılımlan en uç noktalarına kadar götürenler de var. Bu gelişmeler, plastik sanatlar arasındaki kesin sınırlann kaldınlabileceğini gösterdi ve sanatçıya her türlü malzeme ve tekniği kullanabilme özgürlüğü getirdi. Bu bağlamda, 1950'lerden sonıa seramik sanatı da bir yönü ile kap sanatından aynldı ve plastik sanatların diğer dalları ile daha yakın ilişkilere girdi. Bazı sanatcılar seramiği işlevsellikten anndırarak "seramik heykel" diye adlandınlan formlar üretmeye başladılar. Bu sözcük, ne heykel ne de seramiğin sınırlarına oturtulamayacak objeleri tanımlamak için HIZLI GAZETECİ \ECDETSSRV MİİİN. UA tNİİE VÛP VERMİVOSUH ULM U KlMB:.? PÖKER/M PİŞl£f?ÎNİ A6HHA3AK, KVIAK ..OİHLE.• U KAURAMAH YOLPAMRIH NASIL HAVROIA .ÇOK KEHFSİZSIH PİN ISîeRSEH 0KAKAUM \ SIRA SANA 6EUCEK.. ÇİZGtLİK KÂMtL MASARACl Beş milyarlık portre AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKHAN GÜRSES SoLCU. OUPU&U/AA On sekizınci yüzyıl Ingiliz ressamlanndan Thomas Gainsborouglv nun Bayan Drummond'ın Portresı' adlı tablosu. Londra'da düzenlenen bir açık arttırmada yaklaşık 5 milyar Türk Lirası'na alıcı buldu. Bu fiyatın bir on sekizincı yüzyıl Ingiliz ressamı açısından rekor olduğu belirtildi. Tabloyu satın alan özel koleksiyoncunun adı acıklanmadı. (Fotoğraf: AP) Sanatçı bir süredir insan figuru ile ilgileniyor. 1980 sergisindeki portreler ve sırtlar ile belirginlik kazanan bu ilginin kaynaklarım Candeğer kendi geçmişinde buluyor. İnsan varlığmın devamlığı ile var oluşyok oluş arasındaki kaçınılmaz karşıtlıklar onu bu arayışa götüren etkenler. önceleri daha stilize ve alçak rölyefler biçiminde olan figür çalışmaları giderek rontlara yaklaşan bir gelişim gösterdi. Son sergisini detaylardan özenle soyutlanmış yalın figürler oluşturuyor. Bir bölümü dinamik hareketlerin seçilmiş sekanslarında dondunılmuş gibi. Hareketin böylesine dondurulmasından kaynaklanan çelişki rölyeflere bir gerilim ve dinamizm getirmiş. Benzer figürlerin farkh renklerde uygulanmış olması ise anlatırna ayrı bir zenginlik veriyor. Bu figürlerin, gerçekte elde açılmış levhalarla oluşturulup farklı renklerde monokrom sırlanan ve yüksek derecede pişirilen seramik malzemeden oluşturulduğunu duyumsuyor ve ayn bir tat alıyorsunuz. 3OLCU YAFHRLAR. VALLAj TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 22 Kasım 30/V BI'AT TÖRENİ . OS/UANU paoişan LARJNIN (A YNI ZAUAN&I HAÜP£) TAHTA GeÇjÇLEMI, De YAPIIAH ve o Kiçiyi ONAYLAMAM AMLAAAIHA' Egberto Gismonti ve grubu, Kopenhag'ın MontmartreKulübü'nde çaldı Karlı gecede müzik yolculuğu Klasik müzik eğitiminden caza geçen Gismonti, Avrupa'da 1976'da Nana Vasconcelos'la yaptığı bir plakla tamnmış. Kopenhag'ın ünlü caz kulübü Montmartre'da Egberto Gismonti ve topluluğunu dinliyoruz. Gismonti, Brezilya ritmlerinden klasik müziğe, Hint esintilerine, Arap ezgilerine doğru yol ahyor. FERRUH YILMAZ KOPENHAG Brezilya müziği deyince genellikle benim akhma ilk olarak sarnba gelir. Brezilya müziğinin sadece samba ol1 madığını anlamak için Brezilya nın Avrupa'da tamnmış isimlerinden Egberto Gismonti'yi dinlemek yeterli. Kopenhag'ın en iyi caz kulübü sayılan Montmartre'm siyaha boyalı tavan ve duvarlannın yarattığı loş, caz dinlemeye gayet müsait ortamında Egberto Gismonti ve gnıbunu bekliyonız. Montmartre, üç tarafı barlarla çevrili görece büytik bir caz kulübü. Buna karşıİık, salonun birçok noktasının sahneye yakın olmasına loş atmosfer de eklenince, soğuk bir sonbahar gecesi, iç içe ve sıcacık bir geceye dönüşüyor. Içeride, dışarıdaki soğuğa karşın iç bir mekânda oturuyor olmanın rehaveti var... Taa ki kendisi piyano ve gitar çalan Gismonti, yanında viyolonselcisi Jaques Morelembaum, synthesizercısı Edu Mello e Souza ve Danimarkalı cazseverlerin başka bir Brezilyalı müzisyen olan Nana Vasconcelos'un grubundan tanıdığı saksofoncu Nivaldo Orndas'la sahneye çıkana kadar. Çünkü daha ilk parçayla birlikte Montmartre'ın loş salonundan çıkıp sakin bir kış gecesinde lapa lapa kar yağarken, boynumuzda atkımız, düşüncelerimize dalmış bir şeküde yürümeye başhyoruz. Yürüyuş bitiyor, bu sefer dalgalı bir denizde, fırtınaya tutulmuş geminin yolculanyız. Fırtınadan kurtulduktan sonra sinemaya gidiyoruz ve eski filmlerden birinde, kabarık etekli hanımlarla papyonlu, smokinli beylerin valslerini seyrediyoruz. Fonda klasik müzik var. Bu sonuncusu pek şaşırtıcı değil. Çünkü Egberto Gismonti, klasik müzik eğitimi görmüş bir müzisyen. Brezilya'da konservatuvarı bitirdikten sonra, 1968'de Paris'e gelip Nadia Boulange'nin ve Jean Barlaque'ın yanında klasik müzik eğitimine devam etmiş. Henüz 70*li yılların başmda da orkestra yönetmeye, gitanyla Brezilya halk müziğini temel alan, ancak bu müziği klasik armoni ve orkestrasyonla işlediği konserler vermeye başlamış. Daha sonra cazdan etkilenerek Brezilya'da çok sayıda caz kokan uzunçalar yapmış. İyi bir caz müzisyeni olarak Avrupa'da tanınması ise 1976 yılında Nana Vasconcelos'la Avrupa'da yaptığı bir plakla başlıyor. Daha sonra sırada Jan Garbarek, Ralph Towner ve Charlie Hadenla yaptığı plaklar var. mu, Gismonti'nin diğer muzisyenlerle yaptığı düolarla geçiyor. Viyolonselci Jaques Morelenbaum, zaman zaman kontrbası andıran çalış tarzıyla viyolonsele tanıdığımızdan daha değişik bir ses verirken, Gismonti'nin piyanoyla eşlik ettiği Nivaldo Ornelas, soprano ve tenor saksofonlanyla şiirsel bir hava yaratıyor. Synthesizercı Edu Mello e Souza da vurmah çalgılann bulunmadığı bu dörtlunün muziğine ritm sağlarken, zaman zaman akerdeonu andıran tarzıyla müziğe hafif bir "ArjantüT havası da kazandırıyor. Dörtlünün hep birlikte çaldığı ender bölumlerde ise bütün salonu dolduran senfonik bir müziği dinlemek mümkün. &£L£N BİAT, BU t£2 »ÛKÜMMH OIMAYAN A8DÜLtoECİT K>N DUZENLENIYOBDil. i tAS//U fS22'D£ T.BMM. NİNALaSlBıüKAG4RLA SALT7İNAT VE Htü¥£T AYRILMtÇ, PADlÇAUtN ICAÇMASIYLA OS~ MANU SALTANATI SOMA£&4İÇ7İM£OJSİN S£Ç. nĞİ Y£HI HÂLIFE A8OÜLM£CtT, MHA ONC£AOB OLDUĞUGlBİ 7?*HTA OTVJİMAAijŞ,AYA/aA CHJHAIZAK, TJSgİK £DENLEBE DB TTUmANSA&CAN SAÇAĞt DEâİL.BLİNİ ÖPnJHMUÇTÜ. AgOÜLME. CİT, UAUFEUK KALDm/LQNA DE6İN (1324) BU &ÖIZEVİ SÜRDÛR£C£ICTİR. 50 YIL ÖNCE Cumhuriyet Bildiğımiz güneş, herkesin güneşi elbette dün saklanacakn. Bir ufukta iki güneş birden batış, bu olur mu Güneşin Ankarada, hiçbir hiç? veri andırmayan, kendine Fakat dün Ankaranın şahit mahsus bir batışı vardır. olduğu gurub, yalnız kendi Gölgeler şarka doğru uzamrken ufuklarına inhisar etmiyordu. renkler canlanır; ortalığı diri Bütün gözler oraya çevrilmişti. bir kızıllık kaplar. Şehrin Türklerin sevgili ve biricik onasmda yükselen kale, Güneşi, Türkiyenin kalbine etrafındaki dağlar ve kayalar, gömütüyordu. üzerlerine vuran o harikulade Gelmişte ve gelecekte bir ışığm kudretile, maddelikten defaya mahsus olmak üzere çıkıp kocaman birer ruh bütün Türkiye, en uzak kesilirler. İnsan kendinı, noktalarına varıncaya kadar, damarlarına kadar sızan bir Güneşin bir yerde battığını hayatiyeüe çevrili duyar. gördü. Toprak, taş, ağaç, hava, her şey, herşey en ufak zerresine kadar Ah, bu ne hazin, bu ne yürek paralayıcı bir gurubdu! yaşıyordur. Dağlarile, kayalarile, ormanları Bu canlılık ortasmda guneşin ve çayırile güzel yurdumuzun ağır ağır batışı insana, her tarafı, gurub eden o iliklerine kadar ışleyen latlı bir harikulade Güneşin neşrettiği huzun verir. en guzel ışıklarla yekpare bir ruh kesilmişıi. Vatan, her Eveı, şuphe etmiyoruz ki, bu batış bir veda değil bır vaiddır. zamankinden daha canlı idi. Içimizi diri, keskin ve yakıcı Güneş, karşı dağlardan yarın bir kızıllık kaplamıştı. %ene doğacak; gene bizi Bu canlılık ortasmda biricik olgunluğa doğru goturmeye Güneşimiz, ağır adımlarla devam edecek; kendini Ankaranın kalbine harcayarak bizi ve etrafımızı götürülürken, yaşayışımızm her zamankinden ziyade gene bütün hızile, iliklerimiz sızladı. hayatla dolduracak. Fakat, bizim yaşamımız uğrunda onun Fakat hayır! Ümidsizliğe düşmüş değiliz. Yeis içinde kendi varlığından yaptığı bulunmuyoruz. israftır ki, onun hayatile dolu olan kalbimizi burkuyor. Yarın Şüphe etmiyoruz ki, bu ayrılış sabah ona tekrar bir veda değil bir vaiddir. kavuşacağımızı herkesten iyi Bizim Güneşimiz yarın karşı bildiğımiz halde onun, ölüme dağlardan tekrar hiç benzemeyen bu canlı batışı doğmıyacaksa, Onun altın içimize hüzün dolduruyor. ışıklarım yarın karşı dağlardan Dün Ankarada bizim güneşimiz bir daha göremiyeceksek, O, böyle battı. Gokyuzünii bulutlar kaplamıştı; hava yağmurlu idi. Hergünku guneşi yerinde görmiyenlerden "bu nasıl grup?" diyenler olmuş mudur acaba? 22 Kasım 1938 vatanımızın ufuklarında artık dolaşmıyacaksa, Onun sö'ndüğüne mi inanacağız? Hayır, inanmıyacağız. Çünkü biz, Onu aramızdan aldığını sanan ölümü, Ondan aldığımız hayat kudretile mağlub ettik. Biz, Güneşimizi Türkiyenin kalbine gömdük. O, bugünden itibaren, bir daha sönmemek üzere içimize doğdu bizim. NADÎR NADİ getirilmemiş olmasından dolayı alakadarlar namına yalnız ceza tahakkuk ettirilmesile mi iktifa edeceği, veya ayrıca resim de tahakkuk ettirmek lazım gelip gelmiyeceğinde tereddüd edilmekte olduğu anlaşılmıştır. Maliye Vekaletinden Vilayete gelen bir tamimde bu gibilerden yalnız ceza alınmakla iktifa edilmesi, ayrıca resim alınmaması bildirilmiştir. Bizim güneşimiz Egberto Gismonti'nin müziğiyle sadece karlı kış geceierınden dalgalı denizlere kadar uzanan değişik ortamlarda gezinti yapmakla kalmıyoruz. Gismonti, özellikle 10 ve 12 telli gitarlanyla yaptıEgberto Gismonti, çok iyi bir ğı sololarda, dünyanın çeşitli kö piyanist, ama gitarı bambaşka. 10 şelerine göturup getiriyor dinle ve 12 telli gitarlar, sağ elinin beş yenleri. Konserin buyük bir bölü parmağı dışında, sol elinin dört parmağını da bizim bağlamadan tanıdığımız tarzda gitarın sapındaki tellere vurarak kullanan Gismoni'nin elinde tek başına birer orkestraya dönüşüyor. Brezilya ritmlerinden klasik müziğe, Hint esintilerinden Arap muziğine uzanan çeşitlilikte melodileri bir arada duyan kulağımız acaba yanlış mı işitiyor? "Olabilir, benim babam da zaten Araptı" diyor, konserden sonra bu soruya muhatap kalan Gismonti. "Ama zaten Brezilya'da biz böyle müzik yapanz. Yani duyduğun değişik diyarlardan sesler, aynı zamaoda Brezilya müziği." Acaba Egberto ismi de Arapça Ekber'den mi geliyor? Her ne kadar alışılmış caz muziğinden bıraz farklı da olsa, Türkiye'deki cazseverlerin severek dinle>'ecekleri bir müzisyen Egberto Gismonti. Hem plaklanna Orkestraya dönuşen gitartar Egberto Gismonti çok iyi bir piyanıst. Ama ulaşmak için taa Brezilya'ya gitgitarı bambaşka. 10 ve 12 telli gitartar. Gismonti'nin elinde tek başlarına birer meye de gerek yok. Çünkü Avruorkestraya dönüşüyor. Gismonti, gitarlanyla yaptığı sololarla dinleyenlen dün pa'da EMC için şimdiden çok sayanın çeşitli köşelerıne götüruyor. yıda plak yapmış durumda. tzmir (Hususi) Tütün piyasasında lütün satışı devam Mersin (Hususi) Şehrimizde etmektedir. İlk günlerde bir meteoroloji isıasyonunun açılması Başvekalet Meteoroloji Amerikan tütün kumpanyalan piyasadan sekiz milyon kilodan Umum Müdürlüğünce karar fazla tütün satın aldıktan ve en aitına alınmış ve istasyon iyi kalıte tütünleri topladıktan şefliğine tayin edilen Enver sonra piyasadan çekilmişlerdi. Emden şehrimize gelerek vazifesine başlamıştır. Bunun tesirile fıatlarda Muvakkaten Vali konağı düşüklük olmuştur. Şimdi karşısında bir alet parkı tekrar piyasada satışlar kurulmuştur. Yeni istasyon başlamış bulunmaktadır. İyi mahalli için muvafık bir arsa kalile tutunler 5060 kuruştan, intihabıle uğraşılmaktadır. diğerleri 3540 kuruştan Meteoroloji istasyonunun satılmaktadır. Bazı yerde 75 teessüsile şehrimizin muhim bir kuruşa kadar tütün satılmıştır. noksanı ortadan kaldırılmış Yalnız Amerikan tütün olacaktır. Aletler Avrupadan kumpanyalarımn ihtiyacı 16 şehrimize gelmişıir. Pek milyon kilo olduğuna göre yakmda istasyon esaslı bir kumpanyalar, piyasadan daha şekilde faaliyete başlıyacaktır. pek çok tütün satın alacaklardır. Dün akşama kadar satılan tütün miktan 17 milyon kiloyu bulmuştur. Mersinde meteoroloji istasyonu kuruldu Izmirde satışları tütün Damga cezası resmi Damga Resmi kanununun 35 inci maddesi mucibince, tanzim zamanında damga resmi verilmesi lazım gelen evraka miadından sonra damga pulu yapışttrıldtğı lakdirde kanun hükmünun zamanında yerine
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle