25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbı Cumhunyei Matbaacılık ve Gazctccihk Türk Anonım Şırkeıı adına Nadir Nıdi • Genel Yayın MUdünl: H t m O n u l , Müessese MUdürü EmiiK U»akhgil, Yazı IŞICTI MttdUrU Okıy GoBtasia, 0 Haber Merktzı Müduru V«lçı« Baiyer, Sayfa DUzenı YOneimtnı AU At»r, • Temsılcıler ANKARA D o | s B , IZMİR HikBKI Çriakay», ADANA Ctlal Istanbul Haberlcn Eraan Akyıldız, Dış Habcrler Ergıın Bakı. Ekonomı O n g i z Turhu, Kullur O W L««r. Spor Danısmanı Abdulkadır V ı c r i m u . Düzellmc Rtfik Durbaş, BıhmEjıtım Şahın Alp«>, US«nd>ka Şakraa ktltaci, Yurl Haberlen Nfcdtl D o f ı a . DIZJ Yazılar Ktrem Çjlıjkaa. • koordınatör I h m t l Konıbaa, • Malı Işlcr Erol Eriıul, • Muhasebc Baient Ytntr 9 BuKe Planlama Srvgı Anın 9 Reklam A»*«ToniB, Ek Yavınlar Hulyı Akvol • Idarc H u v i ı n Garer, Işletme Onder Çrlik. Bılgı Ulem \ail Inal. Basan vt Yavan. Curnhünjn Matbaaalık ve Gaulecıllk T A Ş Turk Ocafc Cad 39'4I Cafalotlu J4334 Isl PK 246lstanbul Tel 512 05 05 (20 hall. Teltx 22246 F«Ji (1) 526 60 72 • Burolar Ankırc. Zı>a Gokalp BK Inkılap S No 194. Tcl 13! II 4I47. Teleı 42344 F u (4) IÎ3 il 41 428 •> \rmir H Zıva Blv 1352 S2 3 Tel 13 12 30 Tdt« 52359 Fıx (51) 13 12 30 0 44ana hsn» Cıo 119 S No I Kac : Tei İI455OI19"31. Teiex 62155. Fa* (71)32tOM TAKVİM: 17 KASIM 1988 Imsak: 5.18 Guneş: 6.46 Oğle: 11.53 Ikindı: 14 28 Akşam: 16.51 Yatsı: 18.15 SSCB'de "glasnost insanları"geçmişi, "günah çıkarırgibi"sorgulamaya başlıyor Sııskımhı ğııı ı utancı 3 Evet, yıllarca susmuşlar. 1500 kişilik Yazarlar Birliği'nin bin üyesi sürülüp öldürülürken, filmler yasaklanırken, ekonomi aksarken, yakınları ölüme götürülürken hep susmuşlar. leningrad Puşkin Parkı'nda non figüratif bir resim sergisi açan genç ressam şöyle diyor: "Artık Sovyet aydınlarının bazı şeylere karşı çıkmamaya hakları yok." Sovyet halkı hiçbir şeyi unutmayan bir halk. Tarihin bunca suskunluktan sonra böyle canlı gündeme gelmesinde Ortodoks vicdan duygusu ve Doğululuğun payı var. veren glasnost ve perestroykayı o gun yenıden sevmiştım. Parkta en az otuz ressam vardı, yıllarca ucuz şaraplarını yanı başlanndan hiç eksik etmeden; dunyadaki resim modalarından uzak, sanatın evrensel kokusunu bir yerlerden yakalamava çalışarak, kimı zaman aç kalarak hep sevdiklerı işleri yapmakta dırenmişlerdi; şimdi glasnost onlara kendi varlıklarını ozgurce ifade edebılme olanağını sunuyordu. Genç ressamın gozlenndeki heyecanlı parıltı gorkemlı bir salonda dakikalarca konuştuğum Sergey'in gozlerinde de vardı. Sergey kırk yaşlarındaydı, uzun yıllar Paris'te yaşamıştı ve 1987 yılında kurulan Sovyet Kultur Fonu'ndaki gunlerini sanınm Paris'tekı gunlerinden daha çok seviyordu. Evet, gerçekten Bilimler Akademisi yeni bulunan bir yıldıza Anna Ahmatova'nın; bu soylu \e buyuk kadın şairın adını venyor Ahmatova'nın soylu acıları; o, kocasının idamını, uve> oğlunun yıllarca tutuklu kalmasını ve kendi şıirınin edebiyat dışına atılmaMnı, kendi Sıbirya surgununu gordu. O Stalin'in sanat kuramcısı Andre> Jidanov tarafından kadın ve şaır olarak şoyle suçlandı: "Ahmatova'nın şiirinin malzemesi baştan sona bireycidir. Kilise mihrarmla yatak odası arasında gidip gelen bir kadının şürleridir bunlar... Bir >arısı rahibe, öbıir yarısı fahişe; daha doğrusu hem rahibe hem fahişe olan birinin, fuhuşla duanın karışımı şürleridir bunlar..." Uçsam mı, uçmasam mı? (Sovyetler'de yayımlanan "Krokodil" adlı mızah dergisınden bir kankatür.) lamayacağını bu konuda bir yarışma açılması gerektiğini savunuyorlar. Yarışma açılsın ve halk seçsin, diyorlar. Oneri onaylanıyor ama katılabilecek heykeltıraşlar ıçın belli akademik kurallar getiriliyor. Sergi açılıyor, o>lama son.cu hiçbir taslak beğenilmiyor. Bu kez yeni bir yarışma duzenleniyor tum kısıtlayıcı unsurlar kaldınlıyor... Sergi suruyor, benim Moskova'da o semtte olduğum gun salon kapalıydı, bir gezgin olmama rağmen belki oy kuîlanırdım, bilmiyorum. Film yapımcısı Valentin Chernykh, Che kasketi, parka görunumundeki blucin ceketi, sert tavırlarıyla az önce yumrukların kalktığı, yoğun tartışmaların yapıldığı bir halk mahkemesinden gelmiş izler.imi uyandırıyor. Sade döşenmiş odasında sadece Che'nin ve Fıdel Castro'nun dev boyutlarda fotoğrafları var. Valentin Chernykh'in bende bıraktığı izlenim butun bir konuşma boyunca hiç eksılmeden suruyor. Sovyet aydınları içinde en heyecanlı, en atak olanlar sinemacılar.. Valentin, "biz gerçek bir devrim yaptık" diyor... "Örumcekleşmiş bıitun kafalan devre dışı bıraktık... Vepyeni bir yonetim şimdi iş başında, buyuk belamız sansur kalktı. En onemlisi. dokuz ayrı sinema birimi oluşturduk, ilk kapital devletten, sonra ber birim kendi filmini kendi yapıp para kazanacak." "Kazanamayanlar ne olacak pe. ki?" "Batacaklar." "Bu sızı kıtle çızgısine çekmeyecek mı? Bazı tavizler vermeyecek misiniz?" "Her birim beş film yapacak. Birinde tatiz verilse bile, o diğerlerini kurtanr." "Rambo, KingKong gibi filmlerın oynadığını gordum, Amerikan fılmlerının rekabetınden korkmuyor musunuz?" "Tam tersi film tekniğinin nerelere vardığını anlamamıza yardımcı oluyor. Sinema alanında pragmatizmi benimsemeliyiz. Başka turlu olmaz." Vaientin'in ışi başından aşkın, senaryolar, projeler onu beklıyor... Şimdi ona hız gerek... Uçar gibi gıdiyor. Bir akşamustu bırkaç dost altın parıltılar ıçındekı Kızıl Meydan'da oturuyoruz. Soz donup dolaşıp intihar eden Sovyet yazarlarına, şaırlerıne geliyor. Dev rimin ateşli savunucusu, aşk vurgunu Mayakovskı'mn, mujik duyarlılığım devrimin hırpalayıcı sabırsızlığıyla bir turlu çakıştıramayan Yesenin'ın trajik olumlerı bizi bir kez daha sarsıyor. Gene de hiçbiri Fadeyefin olümu kadar etkılemıyor ınsanı. Fadeyef, Stalin doneminde Yazarlar Bırlığı Başkanı, Stalin'in istemlerinı sorgulamadan uygulayan bir yazar. Stalin'in ondan yazar dostlarını, arkadaşlarınj surgune ya da olume gönderecek kâğıtları istıyor, veriyor Fadeyef... Sonuç yuz Tiip bebekte 2. merkez ANKARA (AA) Ege Üniversitesi Tıp Fakultesi Hastanesı'ndtn sonra Ankara Buyuk Doğuntevi'nin de "tup bebek merkezi" açmak için başvuracağı oğrenildi. Ankara Buyük Doğumevi Başhekimi Dr. Ziya Durmuş, tüp bebek merkezinı açmak için gereken hazırhkların tamamlandığını, onümüzdeki hafta Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığt'na başvuracaklannı söyledi. Durmuş, "Bizim ıçin 'Yapamayacaklar, bu merkezi açamayacaklar' diye eleştiri yapılıyordu. İşte butun hazırlıklar tamam, tüp bebek için hazırız. Bakanlığın iznini bekleyeceğız" dedi. IŞIL ÖZGENTÜRK Kuçuk bir kız çocuğu elinde karanfiller de\ boyutlardakı anıtın karşısında dakikalardır hıç kımıldamadan duruyor. Anıt Ikincı Dunya Savaşf nda olenlerin anısına yapılmış. Kız çocuğunu bura>a gelmeye zorlayan hiçbir şey >ok. O kendiliğınden gelmiş, belki dedesi Moskova'yı ya da Kiev'i savunurken olen gencecik bir askerdi ya da Macaristan dağlarında faşistlere karşı çarpışırken o dağlarda \urulup kalan bir partizan. Bunlann hiçbiri de olmayabılır ama kuçuk kız çocuğu elinde çıçekleriyle orada duruyor. Sovyetler BirliğYnde de\ boyutlu anıtların hemen hepsinın yanıbaşında dua eden, dakikalarca saygıyla duran insanlar gordum, her yaştan, çocuk, genç, >aşh. Sovyet halkı hiçbir şeyi unutmayan halklardan. Ortodoks dinınin ^zyıllar boyu oluşturduğu \ icdan duygusu ve Doğululuk etkısini hiç yitirmemiş. Derin bir suskunluktan sonra tarıhin böylesine capcanlı gündeme gelmesi onlann biraz da bu vicdan duygusunda ve hiçbir şeyi unutmama özellikleriııde gizli. Evet, yıllarca susmuşlar. Binbeş yuz kişilik Yazarlar Birliğı'nin bin Adres bankası ANKARA (AA) Hedef kitleye mektup, broşür, katalog, fotoğraf ve çeşitli belgeler göndererek, doğrudan reklam ve tanıtım yapan adres bankası kuruldu. Databank adlı kuruluşun sahibi Can Akkiriş, yaklaşık 1,5 yıl süren çahşma sonucu bilgisayara 1 milyonun üzerinde adres girişı yaptıklarını belırterek şunları söyledi: "tstendiği surece bulamayacağımız adres, ulaşamayacağımız insan grubu yok. Geçen lerde bir fırma, başkentteki hamile bayanlann adresini istedi. Onu bile çıkardık. Biraz abartmah olacak belki, ama sağ yanağında ben olan kişilerin adreslerini isteseler, inamn çıkartabilirız." L İ 7 ' İ n k n l C I I ^ U E n Pahalı düşünün güzellığı ve fanteziyi arabiafi ı ı ı n u n u a u yg n \^ğıni yardımcı olmak' oldugunu söyleyen menekşe gözlü. ünlü ABD'lı sınema oyuncusu Lız Taylor, eylül 1987'de pıyasaya çıkan Elızabeth Taylor'un Tutkusu adlı parfümüyle ülkesinde satış rekortarı kırıyor. Le Nouvel Observateur'ün haberine göre parfümün tanıtımına televızyonda Balthazar Garcıa ve Shakespeare'den şıırler okuyarak katılan Liz. ABD'de ılk dört ayda 35 mılyon dolarlık satış cırosuna ulaşan "ElizabethTaylor'unTutkusu'nuşımdıde Avrupa'ya taşıdı. TutkuAvrupalıları da saracak mı? Bu. eskı dünyalıların Hollywood efsanesıne ne kadar inandıklarına ve Kleopatramn burnuna ne kadar güvendiklerine bağlı ÖZGEN ACAR Prof. Erinte Kristal Küre ABD'de arkeolojiye ödül NEW YORK Amerikan "National Geographic Society Ulusal Coğrafya Derneği"nin kuruluşunun 100. yıldönumu nedeniyle "Kristal Kıire" odulü Türk arkeoloğu Prof. Dr. Kenan Erim'e venliyor. ABD'nin başkentı Washıngton'da bugün yapılacak özel bir törenle ödul verilecek olan ve "diınya ve yaşayanlarına hayatlannı vakfeden" 15 kadın ve erkek bilim adamı arasında Prof. Erim'den başka, uzayda ilk kez yurüyen astronot John Glenn, deniz bilimcisi kapcan JacquesYves Cousteau ile Himalayalar'ın en yüksek tepesi Everest'e ilk çıkan ve yöreyi ulusal park yapan unlü dağcı Edmond Hillary de bulunuyor. Kristal Kure odulü alacaklar arasında 1960 yılından bu yana Türkiye'nin guney kıyılarında denizaltındaki antik batık gemiler uzerindeki çalışmalan ile un yapan Amerikalı Prof. Dr. George Bass'ten başka ınsanın atası "horao ereclus"u bulan ana oğul Mary ve Richard Leakey, denizaltı tabanının yanı sıra, unlü transatlantik Titanık'in yerini saptayan Dr. Robert D. Ballard'ın adları açıklandı. "National Geographic Magazine" adlı dergiyı de çıkaran bu unlu kuruluşun Başkanı Gilbert M. Grosvenor, yaptığı bir açıklamada "Bu büyuk bireyler, uzmanlıklanıun otesindeki yetenekleri ile bu ber an kınla Bilimler Akademisi yeni bulunan bir yıldıza Anna Ahmatova'nın adını verdi. Stalin'in sanat komiseh Jidanov tarafından "yan rahibe, yarı fahişe" olarak suçlanan Ahmatova, şimdi Sovyet yazarlarının "yıldızı" ve "cesur bir ses" olarak kabul ediliyor. uyesi surulurken, oldurulurken susmuşlar, filmler yasaklanırken susmuşlar, planlama hatalan ulke ekonomisinı vıllar boyu surecek aksaklıklara suruklerken susmuşlar, komşuları, yakınları olume goturulurken susmuşlar. Bu suskunluk yerinı şimdi sıhirlı bir değnekle dokunmuşçasma her şeyi sorgulamaya bırakıyor. Sanki bütün bir Sovyet halkı gunah çıkarıyor. Bu yenıden sorgulama kendıni en çok bilim ve sanat alanında hissettiriyor. Çekilen acılar oylesıne yoğun, suskunluğun getırdiğı iç yara oylesine derin ve utanç verıci ki, bu yeni sorgulama, her şeyi yeniden değerlendirme, her şeyi açıklıkla konuşma ne olursa olsun surecek gibi! Solunmaya başlayan özgürluk havası zaman zaman kesintiye de uğrasa genç bir ressamın dedıği gibi, "Artık Sovyet aydınlannın bazı şe>lere karşı çıkmama\a hakları yok!" Önce demokrasi bilinci APN'ın (Sovyet Yayın Ajansı) Asya Bolumu Başkanı Igor A. "O çok erkek bir sesti" dı\or Sclmartz'ın verdıği bılgilerı dınlerSergey; Ahmatova konusunda iîk ken ulkemdekı toplam gazete tiSovyet Kultur Fonu Sovyet kul kez ayrılıyoruz, "ha>ır o çok rajının iki buçuk mılyonu zor bul Kongre turizmi ANTAL YA (AA) Antalya bölgesinde turistik tesisler ölu sezonu değerlendırmeye çalışıyor. Bolgede bu ay içinde başlayıp kış sezonu boyunca aralıklı olarak surecek kongre maratonundan luks oteller yararlamrken, 23 yıldızlı turistik tesisler "Noel" tatilini beklıyor. Akdeniz Turistik tşletmecıler Derneğı (AKTÎD) yetkilileri, bolgede yoğun bir şekilde devam eden kongre turızmınden, ancak salonları olan 45 yıldızlı turistik tesislerin yararlanabildiğim, 2 ve 3 yıldızlı tesislerin ise yararlanamadığını söylediler. Prof Kenan Enm Afrodisıas'ta bilir dunyada yaşayan hepimizin karşılaştığı sorunlan anlamada ve bunlann çozümünde onemli katkılarda bulundular" decV Ünlu Steuben cam firmasını.a ozel olarak yp.pılan ve gumuş bir a>ak uzerindeki "Kristal Kure" odulunden ayn olarak her bir bılim adamına 10 bın dolarlık (yaklaşık 17.5 milyon lira) bir çek de verilecek. Turk profesörune bu ödul, 1961 'den beri Aydın'ın Karacasu ilçesınin Geyre Koyu'ndeki "Afrodisiyas antik kentinde bir yasamboyu suren arkeolojik kazılar ile modern insamn antik dünyanın insanlarını anlamaya >aptığı katkısından dolayı" veriliyor. Prof. Erim'in "Kristal Küre"ye ek 17.5 milyon liralık para odulünu "Afrodisias'ın Amerikalı Dostlan" adlı derneğe ve dolayısıyla bu antik kentte gelecek yıllarda yapılacak kazıların finansmanı içın bağışlayacağı açıklandı. htol oyaacak rektamt Moskova'da bir sokak köşesınde gülümseyen, sizi çağıran iki dev palyaço. . Nereye? ittıal malı oyuncakların geldıği dev bir oyuncak mağazasına Bir an önce gıtmek gerek, çıinkü bırkaç dakıkalık gecikme sonucu çok beğendiğıniz bir elektriklı treni başkasınm kucağında uzaklaşırken seyredebılırsinız. turune sahip çıkmak, onu yeniden değerlendirmek, yeryuzune yeniden tanıtmak amacıyla Yazarlar Birliği, Kultur Bakanlığı, Muzıkçiler Birliği gibi sanat kurumlarının ortak katkısıyla oluşturulmuş bir kurum. Stalin yıllarında muhalefetiyle tanınan tarihçı \e Rus edebiyatı uzmanı Dimitri Likhachev'in başkan olduğu fon, katkıda bulunan kurumların kendi içlerinde açık oyla seçtiklerı on iki kişilik bir \onetim kurulu tarafından yonetilir yor. Serge\ , fonun gerçek kurucusunun "verici ve hoşgorulii bir anne" gibi davranan glasnost oldugunu soyluyor. Sergey fonun planladığı işlerden soz ederken ortak tanıdıkların adları geçiyor. Ikonlan korumaya alınan ıkon ressamı Andrev Rublov ikimize de hemen unlu yonetmen Andre> Tarkovski'yi ve başyapıtı Andrey RUÖION'U anımsatıyor. Sergey, "İşte o gerçek, olması gereken bir Rus filmidir" dnor, "Rus duyarlılığı, Rus insanındaki din duygusu, inanç. filmde çok ulusal motiflerk", renklerle anlatılır, film çok Rus olduğu için a>nı zamanda çok da evrenseldir." Sergey'e, Tarkovskı yurtdışmda olduğunde neler hıssettığini soruyorum, yuzunde buruk bir gulumseme, "Hiç olmazsa jurdunda Andrey Rublov gibi bir film yapabildi" dıyor. Soz ilerledikçe ortak tanıdıklar çoğalıyor. soz Anna Ahmatova'ya gelince Sergey, bağırıyor,"O bizim \ıldmmı/!" kadındı" diye itıraz ediyorum, Sergey bir an duruyor, "bir kadın için çektiği acılar çok fazlaydı" dıyor ve ardından ekliyor. "Kadınlarımız acı çekmemeli, onlar bizim iç dunyamı/, guzelliğimiz. Tann onlan mutlu olmak için \araltı, onlara çocuk doğurma şansını verdi." Sergey'e fonun 12 kişilik yonetim kadrosunda kaç kadın oldugunu soruyorum. "Bir tek kadın var" dıyor. "Raisa Gorbaçov", gulerek ekliyor, "Kadınlar evde oturmalılar, ince işlerle, kendileriyle çocuklarıyla uğraşmalılar. Yonetimin ust kademelerindeki >oğun politik çekişmeler onlann ince duyarlılıklanna gore değil." So\yet Kultur Fonu'nda gore\lı bırinın bu sozlennı yadırgıyorum; daha sonra eşitlikten yorgun Sovyet kadınlarırıı tanıdıkça ona neredevse hak vereceğım duğunu anımsayıp "vay benim guzel memleketim" diye hayıflanmaktan kendımı alamıyorum. Gazete tirajları başdondurucu. On sekiz, on ıkı, on milyon .. Dergıler, kitaplar farklı değil... Elımı şakağıma dayayıp düşunuyorum, "Bunca kitaba, bunca dergive rağmen bir halk yıllarca böyle sessiz nasıl kalabilir?" Igor Schvvartz, "neler yazıldıgı onemli" dıyor "Yıllarca azınlığın sesi gazetelerde, dergilerde hiç yansımadı ki... Tek boyutlııluktan çoğulculuğa geçmek zaman isti>or. Azınlık da şesini çıkarabilmeli..." "Bugunlerde azınlık kinı" diye soruyorum... Guluyor, az otemızde Pravda duruyor, orta sayfada Brejnev'in torununun çeşıtlı suçlamalara karşı kendini savunduğu bir yazı var. "Dedem olduğunde herkes ağladı şimdi herkes onun alevhinde konuşuyor. Ben bu soyadını taşımaktan \azgeçmejeceğim. Ben de herkes gibi halk okullarında okudum, arabam da >ok. a>a da gitmiyorum." Igor Sch\vartz demokrasi bilincınin gelışmesinde "çok tirajlı" gazetelerin onemli bir ışle\ yukleııdığinı soyluyor. "Çok tirajlı" gazeteler bir çeşıt duvar gazetelerı. . Her fabrikanın her kolhozun her sendıkanın dort sayfa da olsa bir "çok tirajlı" gazeıesı var. Bu gazetelere yazılan, gonderılen bılgiler daha çıplak daha somut yani duvar gazetelerı daha demokrat. Yaşasın duvar gazetelerı! Her fabrikanın, her kolhozun, her sendikanın dört sayfa da olsa bir "çok tirajlı" gazetesi var. Bu gazetelere yazılan, gönderilen bilgiler daha çıplak, daha somut; yani duvar gazetelerı daha demokrat. lerce yazarm olumu ve edebıyattan silinmesi. Yirminci kongre birden çok şeyi değiştiriyor, bazı belgeler açıklanıyor ve Fadeyef intihar ediyor. Dostlarımdan bıri, "kimbilir nasıl bir vicdan azabı çekmiştir" dıyor, "Once buyuk bir inanç paramparça oluyor ardından yuzlerce insamn olumunden sorumlu oldugunu bilmenin verdiği azap başlıyor. Gerçek bir insanlık trajedisi." Sessizlık çokuyor aramıza, ağır ağır Kızıl Meydan'ı terk edıyoruz. Asya Kıtası'ndan geniş toprakları, uçsuz bucaksız steplerle, ormanlarla kaplı, çeşitli uluslardan ikiyüz seksen milyon insamn yaşadığı, yuzlerce dılin konuşulduğu, yazıldıgı, 16 cumhuriyetten oluşmuş, her şeyin, sorunlann da, sevınçlerin de, acıların da, basarıların da dev boyutlarda yaşandığı bu ülkede konukluğum eninde sonunda bitecek, ülkeme döneceğim... Beni Moskova'dan İstanbul'a getiren uçağın içinde Sovyetler Birliği'nin geçmişinin ve bugunun belleğimdekı ızlermi bulup çıkarmaya çalışıyorum... Çehov'un hüzunlu, hayatı her an sorgulayan aydınları, ofkelerini sabırla besleyen mujikler, hiçbir şey yapmadan hep içen ve kendileriyle dalga geçen devlet memurları, Anna Karenina'nın klasik ahlak olçulerıni altust eden seçimi, Prens Mışkin'in aşk acıları, Potemkin zırhlısımn Odesa merdivenlerindeki dehşet kıyımı, 1917 Devrimi, Lenin, yeni bir sistem, yeni bir ahlak anlayışı, yeni bir dunya. Çimento'nun arayış ıçindeki Daşa'sı... Sonra çok genç bir universiteli olduğum yıllarda bir Prag sabahında şaşkınlıkla seyrettiğim Sovyet tankları, Stalin, İkinci Dunya Savaşı, "Bekle Beni", Nâzım Hikmet, acılarını yüreğimde duyduğum kadın şair Anna Ahmatova, yurdundan uzak bir hastane köşesınde olen "Kurban" Tarl:ovski, yuzlerce, bınlerce insamn onunde hiç çekinmeden ağlayabılen, ağız dolusu gulen, ulkesinin şarkılarına eşlik eden Gorbaçov ve dünyaya armağan edilen iki sözcuk, glasnost ve perestroyka... • * * Jamanak yaşında 80 Başkaldırı resmi Rus mimarisinin tum gorkemını, buyük boyutluluğunu ^nsıtan yuksek tavanlı çok geniş bir salonda Sovyet Kultur Fonu halkla ılışkiler bolumu başkanı Sergey Povloviç'ı beklerken Leningrad'da Puşkin Parkı'nda nonfigüratif resimlerini büyuk bir heyecanla sergileyen, gelip geçene hiç durmauan böyle bir resmin de olabıleceğinden, gerçek resmin bu olduğundan soz eden ve her cumlesinin sonunda, "Bizlerin artık ba/ı şeylere karşı çıkmama>a hakkımız yok" diyen ressamı düşunuyorum. Resimlen yuzyılın başında Batıda moda olan dışavurumcu resmin ilk orneklerine benzıyor ama Puşkin Parkı'nda dolaşanlar ve kendisı ıçin bu resimler gerçekten yeni. Resim akademisini son yılıııda terk etmış, "Orada biçbir şey oğrenilmez ancak kötü resim oğrenilir" diyor. "Kaç jıl once>di bu" diye soruyorum, "çok değil dort >ıl önce" dıyor, "ehlileştirilmiş bir sanat her şeye egemendi. Başkaldırı yasak!" Benimle konuşurken gözu, bir yandan da resimlerıne biraz da hayretle bakan insanlardaydı. Onları beğensınler, anlasınlar, sevsınler isteğı yuzunde oylesine belirgindi ki, ressamların yapıtlarını kentlerin çeşitli parklarında sergilemelerine, satış yapmalarına izin SiNOP Heyelan tehlikesi Haber Merkeri Son yağışlar, Sinop ve Rize'de toprak ka> malar nna yol açarken çok sayıda e\ boşaltıldı. Sinop'takı he>elanın yarımadanın doğu kesimindeki Onsekize\'ler mahallesinden başlayarak yaklaşık 4 kilometrelik bir hat boyunca Korucuk Köyu'ne kadar uzandığı ve ka>Tnanın denize doğru olduğu belirtildi. Sinop Valisi, tehlikenın iki mahalle ile iki koyü kapsadığını ve durumun çok ciddi boyutlu oldugunu söyledi. Sinop muhabirimiz Cengiz Demirel'in haberine gore son 1.5 aydır sürekli yağan yağmurlar sonucu başgösteren toprak kayrrtası tehlikesi, Sinop'un doğu kesiminde Otuzuçevler, Onsekıze\ler mahalleleri ile Korucuk ve Bostancılı köylerinde endişe yarattı. Otuzuçevler'de uç ev, bir turistik tesıs boşaltılırken, 20 evın de boşaltılması kararı alındı. Sinop merkezindeki tehlike nedeniyle ılk onlem olarak bolgede elektnkler kesildi. Vah Arif Akbulut, Afel İşleri Genel Mudurluğu'nden biı hevetin Sinop'a gelmek uzere yola çıktığını belinerek, "Şu anda İA saat görev başında bulunacak ekipler oluşturuldu. Bu bolgedeki dunım çok ciddi. Yer bareketi gözle görulebilecek duruma geldi. Şimdi bir buyuk korkumuz da heyelanın şehrin tumunu besleyen elektrik şebekesini etkilemesi" dedi. 1985'te yaşanan heyelanlar, Sinop'un Bostancıh kıyılannda yaklaşık 100 metre dennliğınde ve 30C metre uzunluğunda bir adanın oluşmasına yol açmıştı. İstanbul Haber Servisi 1908'de, 2. Meşrutiyet doneminde yayınlanmaya başlayan Ermenice "Jamanak" Gazetesi, 80. yayın yılını doldurdu. Türkiye'nin en eski azınlık gazetesi olan "Jamanak"ın sahibi Ara Koç, "Biz burada, kendimizi toprağında kökümüz bulunan bir ağaç şeklinde düfünduğümüz için gazetemiz devam ediyor" dedi. 1000 civarında tirajı bulunan ofset baskılı gazete 200 liradan satılıyor. Jamanak ın 80 yaşına basması dolayısıyla yorın Gazeteciler Cemiyeti'nde bir kokteyl verilecek. Borçlu köye elektrik yok ERZURUM (AA) TEK, Erzurum'da biriken borçlarını ödemeyen 100 köyün elektriğini kesti. TEK Erzurum İl Müdürlüğü yetkilileri, Şenkaya, Tortum, Tekman, Karayazı, Hınıs, Olur ve Narman ilçelerine bağlı 100 dolayında köyün 1 milyon liradan fazla elektrik borcu bulunduğunu söylediler. Biriken elektrik borçlarını tahsil etmekte güçlük çektiklerini bildiren yetkililer, söz konusu köylere dort günden bu yana elektrik verilmediğini kaydettiler. Anıt için ha.koylaması "İşte anıt faslaklan bu binada halka sunuldu. Kente >apılacak bir anıtın nasıl olması gerektiğine karar vermek ancak o kent halkının hakkıdır." Genç bir unnersite oğrencısı kendisi için glasnostun ne demek oldugunu kısaca boyle anlattı Hikâye şoyle: Mosko\a'ya yeni bir anıt yapılacak, her zamanki gibi yoneticiler arutı bir hey keltıraşa ısmarlıyorlar. Ancak yazarlar, gazeteciler harekete geçiyor ve kente yapılacak böylesine buyuk bir anıtın tek kışinın seçımine bırakı TürkiyeAT Karma Parlamento Komisyonu ocakta toplanıyor HADİ ULUENGİN BRÜKSEL Avrupa Parlamentosu'nun dün Strasbourg'da gerçekleşen oturumunda yapılan oylamayla, TürkiyeAT ilişkilerınin normalleşmesinde "mihenk taşı" niteliği taşıyan "Karma Parlamento Komisyonu"nun (KPK), dokuz yıllık bir aradan sonra ilk kez önumüzdeki ocak ayı içinde toplanması kesinlik kazandı. Insan hakları ve demokrasi sorunlarının ana gundem maddelerini oluşturacağı ve yine Strasbourg'da gerçekleşecek bu ılk tcplantıdan sonra da ikinci oturumun nisan ayı içinde Ankara'da yapılması kararlaştırıldı. Dunku birleşımde, topluluk milletvekilleri, geçen eylul ayında alınmış olan "normalleştirme" kararına uygun olarak, ilk KPK toplantısınjn 1989 ocağında ve Strasbourg'da gerçekleşmesi yönunde el kaldırdılar. Formalite niteliği taşıyan bu oylamadan sonra da daha once belirlenmiş olan ve 18 AT parlamenterinden oluşan KPK "Avrupa kanadının" bugun Strasbourg'da bir araya gelmesi kararlaştırıldı Bu oturumda, Avrupalı temsilcılerin "eş başkanlanm" seçmeye çalışacakları sanılıyor Bilindiği gibi, hem Turk hem de Avrupalı iki ayn "eş başkandan" oluşacak olan KPK yöneticiliğı ıçin, AT tarafında iki rakip aday mevcut. Bunlardan bırincisi, resmi bir sıfa'ı olmayan "TurkiyeAT Temas Grübu"nun başkanlığını yapmış olan Belçıkalı liberal Luc Bayer de Rycke. Dığeri ise, 1980 oncesinde KPK başkanlığını uzun süre yürutmuş olan ve Turkiye'yi yakından tanıyan Alman sosyal demokrat üye Ludwig Fellermaier. Diğer taraftan, Türkiye'nin Devlet Bakanı Kamran Inan tarafından temsil edildiği ve yine dun Strasbourg'da toplanan öteki Avrupa forumu, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplantısı ise çok rutin bir gündemle geçtı. Ankara temsilcisi burada, Irak'tan Turkiye'ye gelen Kurt multeciler için Avrupa ulkelerinin yardım etmesi gerektiğini hatırlattı. Van Gö'lu'ne kanalizasyon VAN (Cumhuriyet) Turizmde bu yıl yüzde 100 artış yapan 120 bin nü/uslu Van'da, kanalizasyon Van Gölu 'ne akıyor. Geçen yıl da basına konu olduktan sonra belediye yetkililerinin "Arıtma tesisi yapıyoruz. Bundan sonra gölün kirlenmesi söz konusu olmayacak" yolundaki açıklamalanna karşı hâlâ hiçbir önlemin alınmadığı görulüyor. Hiçbir arıtma tesisi olmadan Van Gölü'ne akıtılan kanalizasyon suları nedeniyle gölün Erciş yolu uzerindeki 15 kilometrelik sahılınde göle girilmesi, "sağlık açısından tehlikeli" görülerek yasaklanmıştı. BÎTTİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle