23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER tüne caprazlamışlar. Öyle istemişler, öyle yapmışlar, bir şey diyemeyiz. Ama ben bu yonutun fotoğrafına baktığımda Orhan Veii'yi bulamadım ve ayrıca Sayın Ishak Reyna'mn eleştirilerine salt sanat açısından da hak verdim. O yazıyı okumayı biraz daha sürdürelim: "Gerçekleştirilmek istenen, oturduğu yerde sol dirseğini yanına dayayıp arkaya kaykılmış, ayaklarını birbirinin üstüne çaprazlayarak bacaklarını uzatmış, sağ elinde açık olan kitaptan aldığı ilhamla başını hafifçe yana eğerek dalmış ("Bakakalınm giden geminin ardından") bir Orhan Veli figürü idi... (Yani herhalde böyleydi)" Bu yonutun fotoğrafı karşısmda düşündüklerimi, 'benzemişbenzememiş" anlayışına uyarak değil, kesin olarak değil, sadece bir sanat yapıtında aranması gereken uyum açısından dile getirdim. Evet, burada canlandınlan Orhan Veli değil, ama herhangi bir insan da değil. Yazıyı okumayı biraz daha sürdürelim: "Ama bütün bunlar galiba yalnızca düşünülmüştü. Çünkü ortaya çıkan bambaşka bir şeydi: Birincisi, oturduğu ve geriye doğru hafifçe kaykıldığı düşünülen bu heykel, altındaki taşa oturamamış, daha çok düşerken havada yakalanmıştı. Üstelik atölye koşulları yüzünden geçirdiği mutasyon Orhan Veli'nin vücudunun çeşitli yerlerinde tuhaf uzamalara yol açmış, kendisi eklem yerleri biraz garip hareket eden bir vitrin mankenine dönüşmüştü." Belli bir kişinin yonutu, soyut anlayışla gerçekleştirilecek değildi elbet, anatomi baş rolü oynayacaktı böyle bir calışmada, sanatçıların yöneldikleri arnaç da buydu, ama bu amaç hiç gerçekleşmiyordu. Ülkemiz antik, klasik, Hellenistik yonut kalıntılan açısından çok zengindir. Yalnızca bunları incelemek bile bize bu sanatın ükelerini öğretmeye yeter. Bu ilkeler bilinmeden modern yonut da gerçekleştirilemez. Kaldı ki Orhan Veli'nin yonutu için böyle bir modernizm söz konusu değil. Neresinden baksanız... Anatomiden başlasak iyi olacak. 7 EKİM 1988 tolon paçalanrun ayakkabıya kadar sarkmasını istemezmiş, bundan ötürü de Orhan'a giysi diktirirken, terziyi uyanrmış pantolonu kısa tutması için. Şimdi ne yapsın Orhan? Oktay Rifat'ın "tahrir vazifesi"nde dile getirdiğine göre, sabahleyin evden, pacası epey yukarıda çıkar, okula yaklaşırken de pantolonu indirebildiğince indirirmiş aşağıya. HaUrumelihisarına oturmuşum Ordan burdan telefon ettiler, Orhan Veli'nin ölni Sadri Ertem'in "Bacayı tndir, Bacayı Kaldır" diye Oturmuş da bir türkü tutturmuşum düğü gün yaklaşıyormuş, benimle konuşmak istediklerini söylediler, durumum elverişli olmadığı için diye başlayan şiiri, Garip anlayışı dışmda bir şiir bir öyküsü vardır, onun gibi: Pantolonu indir, pankabul edemedim. Ben onun yaşayan en eski arka dir, ama gene de Orhan Veli'nin özgün dili sürer tolonu kaldır. E.. akşam eve dönerkec pantalon o daşlarındanım ya, onun için beni arıyorlar. Doğ gider orada. Başka türlüsü nasıl olabilirdi ki! Bir sabahki durumuna getirilecektir elbet, yukan çeru, ilk gençliğimiz, gençliğimiz bir arada geçti, be ozan, gerçek, büyük bir ozan, öldükten sonra ka kilecektir. nim yaşımda olanlar da öldükten sonra, Orhan Ve bul ettirir bütünlüğünü, kişiliğini; değişme gibi göHiçbir şeyden çekmedi dünyada li'yi anılarla yaşatraak yolu kapanacak deraektir. rünen şeylerin bir geçiş olduğu o zaman en iyi biPantaldan çektiği kadar t lyi de olur, böylece bu büyük ozanımızın şiirini de çimde ortaya çıkar. Ne acı bir yazgıdır bu ki, Aşiyan'daki yontusunrinden incelemeye sıra gelir, eleştirmenler, edebiyat Dün "Bütün Şiirleri" adlı kitabı kanştınrken bir da da Orhan 'Veli'nin "pantolon"la başı belaya gitarihçilerimiz kolları sıvarlar, bu şiir nasıl bir dil, şiir nedense beni durdurdu. "Pazar Akşamlan" adlı rer. Ben bu yonutu gidip görme fırsatını daha bune biçim bir duyarlık getirraiştir, onun etkileri ne şiirdi bu. lamadım, ama geçen ay çıkan Argos dergisüıde foolmuştur, bu ve benzeri sorunların yarutlarını ortoğrafını gördüm onun, gene o dergide bu yonut Şimdi kılıksızım, fakat taya koyarlar; duygusallıklar akılcı bir yönteme bıuzerine yazılmış bir elestiri okudum. Bu yazırun bir Borçlarımı ödedikten sonra rakır yerini. Bana gelince, ben o tür duyarhklardan yerinde sayın yazar tshak Reyna şöyle diyor: Ihtimal bir kat da yeni esvabım olacak sıynlamam kolay kolay, bunun gibi, Orhan Veli şiOnun ölümü uzerine yazdığım ilk yazıda da be"tkincisi, heykelin bazı bölgelerinde elbisenin irine dışardan bakmayı da pek beceremem, yaşa lirtmişim (belirtmişim deyişim, o yazımı unutmam içinde bir vücut olduğu, bazı bölgelerinde ise, termımızın ve şiirimizin büyük bir dönerai yan yana dan), Orhan Veli gjyime ku^ama düşkündü, parası sine, vücudun üstünde bir elbise olduğunu anlamak geçti çünkü. olduğunda güzel giysiler yaptınr, güzel kravatlar sa tamamen insanm hayal gücüne bırakılmıştı. ÖrneOrhan Veli 14 Kasım 1950'de öldüğüne göre, de tın ahrdı. Ama ne yazgıdır bu, çok geçmeden pa ğin Orhan Veli'nin beli ile dizleri arasında pantomek otuz sekiz yıl geçmiş aradan. Bu otuz sekiz yıl rasız kalıvehr ve güzelim giysisini satıverirdi. Sat lon giydiğini gösteren herhangi bir ibare yoktu." içinde Orhan Veli gitgide daha çok tanındı, gitgide tığı yer de hep aynı eskici olurdu, Hergele MeydaDoğrusu, o yonutu ben de beğenmedim, o yüzdaha çok sevildi, birçok ozanın başına gelen unu m'ndaki bir eskici. Tath bir anım var, onu anlatı den de gidip görmek istemiyorum. Reyna'mn "Bartulma talihsizJiğine uğramadı o. Resmi görüş ona vereyim, bu giysilerin pantolon paçalan dardı el dağı Taşıran Heykel" başlıklı yazısından öğrendine denli uzak durmaga çalışırsa çahşsın, şiir sever bet, Orhan'ın beğenisine uygun olarak. Bir gün, ge ğirne göre, iki sanatçımız ortaya çıkarmış bu anıtı. Ierimi2, gençlerimiz, öğrencilerimiz onu hep sevdi, ne bir giysisini götürdüğünde, eskici: Geleneksel Türk El Sanatlan'ndan bir hoca ile Heyezberledi, okudu. Beyim, bir daha sefer paçalan bol tut, çünkü kel Bölümü'nden genç bir doktora öğrencisi. Bunlardan biri, hangisiydi şimdi bilemeyecegim, daha Ben de okurum Orhan Veii'yi sık sık, bir anto satılmıyor dar paçalı olduğu için, demiş. loji, bir edebiyat tarihi, bir ansiklopedi çıkmaya görOrhan Veli'nin "pantolon" ile hep başı dertte ol yonut ortaya çıkmadan önce bana telefon edip Orsün, ona ayrüan sayfalan merakla okurum, şiirleri muştur denebilir. Oktay Rifat anlatmışrj: Bunlar or han Veli'nin oturup kalkışma ilişkin kimi sorular üzerinde dunır, düşünürüm. Bir bakıma kendi se taokuldayken (ben o vakit tstanbul'da Kadıköy'de sormuştu, çalışmalarını görmeğe çağıracağını söyrüvenim sayanm onun serüvenini. Öyledir de. Son yim) Türkçeedebiyat öğretmenleri bir gün bir"tah lemişti bana. Akhmda kaldığına göre, ben de, Orradan Oktay Rifat'ın da, benim de Garip akımın rir vazifesi" vermiş, (şimdi "kompozisyon" dedik han Veli'nin oturma durumunda çoğun ayak ayak dan ayn bir şiire yönelmemiz, bu ortaklığı zedele leri) kim hangi konuyu isterse yazacak, Oktay Ri üstüne koymayı yeğlediğini belirtmiştim. Oysa samez. Yaşasaydı, Orhan Veli de yeni yollar deneme fat da arkadaşı Orhan Veii'yi anlatıyor o yazısın yın sanatçılaı buna aldırmaıruşlar (herhalde yonuye kalkacaktı. Neden derseniz, da... Efendim, Orhan Veli'nin babası Veli Bey, pan tun iç dinamiği geregi olacak), ayaklan birbiri üs Otuz Sekiz Yıl Geçmiş MELtH CEVDET ANDAY PENCERE Değişim, Başkalaşım, Döneklik... Evren değişir. Okullarda öğretilir bu gerçek, gökbilimden yerbilime değin değişimin öyküsü anlatılır, yasaları bellenir. Gezegenimiz neydi? Bir ateş topu muydu? Nasıl dönüştü? Denizler ve karalar nasıl oluştu? İnsan nasıl insan oldu? Mağara adamları göçerlerken neden yerleştiler? Toplumsal sınıfların çıkışındaki nedenler? Kölelik ne zamana dek sürdü? Derebeylikte dönüşüm, sermayeciliğin uç vermesi, sanayi kapitalizminin kurulması, sosyalist topluma kapıların açılması... Bugüne dek tersi kanrtlanamadığına göre insanlık toplumu iteriye doğru değişiyor diyebiliriz; ama bu, düz bir çizgi üzerinde yürüyüş değil; gelgitler var. Peki, evren, doğa, toplum değişir de insanoğlu bir ömur boyunda kişi olarak değişmez mi? Elbet değişir. Kimi zaman değişim günden güne göze çarpar, hemen de vurgulanır: Ooooo.. Bugün güzeltiğin üstünde.. Seni iyi gördüm.. Bir ömür sürecinde çarpıcı ve acılı değişimler de yaşanabilir. Kaşarlanmış hayat kadını öyle doğmadı, saf bir kızdı daha on yıl önce. İşkencecibaşı çalışkan bir okul çocuğuydu. Suratı mahkeme duvarına dönmüş vurguncu, anasından böyle mi doğdu? İnsanın kişiliği hayatın örsünde olayların çekiciyle dövülür, biçimlenir. * Ne var ki bir ömür boyu değişim, toplumun dönüşen koşullarıyla da bağıntılıdır. Artık dünya bir bütündür. Vaşingtonda birisi hapşırsa Türkiye'de "çok ya$a" diye bağıracak kadrolar ülkemizin yazgısına 12 Eylül'den sonra tam anlamında egemen oldular. Tekelci kapitalizm dışardan içeriye öylesine abandı ki direnmek kolay değil. 1980'ler Türkiyesi'nde militarizm geçerli rejimdir. İktklann dokusunda bir yandan trilyonlar kullanılıyor, öte yandan baskı ve işkence yöntemleri uygulanıyor Kravatlı militer suyun başındadır: Gel bana, diyor, gel bana. Program açık ve kesin: İster ülkücü olsun, ister selametçi, ister bölücü, ister Marksist; 'muhafazakâr milliyetçi' yaftasını kapısına asmış iktidar partisine "dehalef' eylerse ödüllendırilir; özel kesimde ödüllendirilir, kamu kesiminde ödüllendirilir, sanatta ödüllendirilir, televizyonda ödüllendirilir, hayali ihracatta ödüllendirilir: Gel bana, gel bana... Va gelmezsem? Sen bilirsin, işadamıysan işini bitiririm; solcuysan mahkemede soluğu alırsın, Kürt kökenliysen işkenceye kadar yolu var. Memur, isçi, öğretmensen iki yakan elimdedir, ümüğünü sıkıveririm... * Eh, insanoğlu da sonuna kadar direnemiyor, teslim oluyor, dehalet ediyor... Ve değişiyor... Değişimin bir ömür boyunda üç türü var: Doğal değişim.. Başkalaşım.. Döneklik.. Tutuculuktan ilericiliğe, sermayecilikten alınteri felsefesine, sağdan sola doğru değişim doğaldır. Soldan sağa, ilerıcilikten tutuculuğa değişimin adı başkalaşımdır. Bu tür değişim, yozlaşmayı içerir. Ya döneklik? Çıkarcıdır, döner; korkaktır, döner; koltuk hırsı vardır, döner; zaytftır, döner; yılgınlaşır, döner... Ve efendisine köpeklik eder. ARADA BİR TALİPAPAYDIN 15 eylül tarihli bir gazete (Milliyet) verdiği haberin başlığını iri kara harfterle böyte yazmış. Hasanoğlan Öğretmen üsesi'nde (eski köy enstitüsünde) bundan böyle artık eğitim yapılmayacakmış. Hem de okulların açılışına dört gün kala, 1200 öğrenci, yüze yakın öğretmen ve görevli başka okullara nakledilecekmiş. Ne denir? Bugünkü eğitim düzenine uygun düşen bir davranış. Zaten eski köy enstitülerinden. eğitim enstitülennden rte kaldı ki geriye? Ta 1947'lerden bu yana değiştire budaya bugünkü yararsız, silik düzeye indirilmediler mi? Varlıkları ile yoklukları arasında ne fark vardı? 1940ların başındaki Hasanoğlan Köy Enstitüsü! Türkiye'nin her köşesine dağılmış yirmi köy enstitüsünden gelmiş ekiplerin güçlerini birbirine katarak, coşkulu bir imece havası içinde el birliği ile kurduklan ünlu köy enstitüsü. Görenlerin gözlerini yaşartan, beğenisini kazanan o yurtseverlik ve çalışkanlık anıtı Hasanoğlan! Yükselen yapılar, akıtılan sular, yakılan elektrikler, yeşertilen bağlar bahçeler, işlenen yüzlerce dönüm toprak ve halk çocuklarının gönlünde yakılan ögrenme tutkusu ile dünya kültürüne açılan Anadolu insanının kafası! Kolay mı oldu sanılır bunlar? Bu büyük işin başında Cumhurbaşkanı İnönü, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İlköğretim Genel Müdüru ismail Hakkı tbnguç vardı. Tabanında ise eğitime aç ve susuz köylü insanın gücü. Bunlar öyle bir yerde buluştular ki, tum köy enstitüleri gibi az zamanda Hasanoğlan'ı da yarattılar. Bunu iyi değerlendirebilmek için önce yurdu ve halkı içtenli olarak sevebilmek gerekir. Bundan yoksun olanlar, Türk köylüsünün kalkınmasını, çağdaşlaşmasını istemeyenler köy enstitülerini değiştirdiler, ilk yörungesinden uzaklaştırdılar, yararsız birer kurum haline getirdiler. < Sonraki yıllarda birkaç kez Hasanoğlan'ı görme olanağı buldum. Her gidişimde içim sızladı. Yapıları. yolları, ağaçları duru^ordu, ama o coşkulu öğrenme havası değişmışti. Halk öğretmeni yerine sınıf öğretmeni yetiştirilmeye çalışılıyordu. A B C öğreten, ders kitaplarından dışarı taşamayan. halkın sorunları ile jlgilenmesi yasak, sıradan memur tipi öğretmenler. Tutucu yönetimlerin yeğlediği öğretmenler bunlardı. Köy enstitülerinin amaçladığı halktan yana, demokrat öğretmen istenmiyordu. Köy enstitülü öğretmenlerin koylerinde, çalıştıkları çevrelerde yaratIıkları etkinlıkten tedirgin olmuşlardı. 1947'lerden bu yarfa her geJen iktklann köy enstrtülerini biraz daha degiştirmesinin, bozmasının nedeni budur. Ama köy enstitülerinin öyle sağlam bir altyapısı vardı ki, ne yapsalar ortadan kaldıramıyorlardı. Toprağa basmış kurumlardı. Ülkenin doğasına ve havasına yapışmışlardı, ister ietemez yansıyordu Onun için eski köy enstitüleri, kırk yıldır gerici Ve tutucu iktidarların eğitim bakanlığına diken gibi batıp durdu. Bir baş belası olarak gördüler her zaman. Ne yapsalar istedikleri gibi olmuyordu. En sonunda şimdikiler o cesareti buldular, Hasanoğlan'da eğitime son verdiler. Adım adım gelindi buraya. Daha önce eğitim enstitülerini de kapattılar. Laik eğitimden dönüşün doğal bir sonucuydu bu. Öğretim birliği bozulmuştu. İs(eyene din eğitimi, zorurtlu din dersleri, imam hatip okullan falan diyerek Türkİslam sentezi adı altında Osmanlı eğitim biçimine geçilmişti. Bu ortam içinde "Hasanoğlan'ın Ölümü"ne şa;şılmaz elbet. Zaten çoktan bitkisel hayattaydı. Şimdi ne olacak, onca yapılar, bağlar bahçeler, derslikler, yatakhaneler, açık hava tiyatrosu nasıl bırakılıp gidecek bilinmiyor. Hasanoğlan Köy Enstitüsü... Onbinlerce öğretmen yetiştirip yurda yayan, eğitim tarihimizin bir zamanlar en görkemli kurumlarından birisi, Cumhurbaşkanı İnönü'nün. Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'in, İlköğretim Genel Mudürü İsmail Hakkı Tonguç'un Uüyük yapıtı ve binlerce halk çocuğunun alın teri, göz ' nuru Hasanoğlan ne olacak şimdi? Gerçekten öldü mü? Hayır olamaz! Koca Gazi Eğitim Enstitüsü, öbür eğitim enstitüleri nasıl ölmedilerse Hasanoğlan da ölmez. Buna kimsenin gücü yetmez. Bu böyle bilinsin! Gülümse son yoiculuğuna çıkmadan önce Umutlar çiçek açsın gülüms«nıelerinde hüzun duşmesın gözbebeklerine Gülümsemek hakkın onurlu bir yaşamın ardından biılere veda etmeden öoce... OKURLARDAN "Girilmez levha" anlamını yitirdi Alttyol'dan Kadıköy Meydaru'na gelindiğinde, sola doğru dönen ve postane ile vergi dairesi arasından geçerek Moda'ya doğru giden caddenin adı Damla Sokağı'dır. Bu sokağın başında da araçların girmesinin yasak olduğunu bettrten yuvarlak ktrmızı ortastnda beyaz bir çizgi bulunan bir trafik levhası ile "belediye otobüsleri hariç" yazan ikinci bir levha bulunmaktadır. Bu duruma göre anlaştlan bu sokağa belediye otobüslerinden başka araçların girmesi yasakttr. Yasaktır ama, gelin görün ki buna aldıran yok. Üsküdar veya AltıyoVdan gelen araçların yüzde 80t bu sokağa girmekte, kalan % 20'si ise bu sokağın biraz sahil tarafutdaki ve iskele meydanı ile belediye binası arasından geçen ve biraz ileride ilk sokak ile birleserek yine Moda'ya doğru giden caddeye girmektedir. Belediye veya emniyet yetkilileri bir tarihte bu isi incelemiş, raporlar yazmış, tektifler hazırlamıs ve durum bir de tl Trafik Komisyonu'nda görüşülmüş, kararlar alınmış, enürler verilmiş, neticede de bu levhalar yerlerine konulmuş. Bugün belediye veya emniyetçe bu levhalara uyulmasını sağlamak için sokağın başına bir görevli de konulmadığına ve bizim pratik zekâlı sürücülerimizin de levhalann gereğini yerine getirmediğine bakarsak, geriye yapılacak bir tek şey kalıyor: Bu girilmez levhasuun derhal yerinden sökülmest TURGUT TURAN/lstanbul durulmadı, çamurlu akmaya devam ediyor. Milyonlarca insanm sağlığını ilgilendiren bu durumun daha ne kadar süreceğini merak ediyoruz. Sulann akmadığı zamanlarda kullanmak üzere stok yaptığımız sular, bulunduklan küvet veya bidonların dibinde san bir tabaka oluşturuyor. Bu kirliliğin farkmda olmayan ve sularını dinlendirmeden kuUananlar çamuru da birlikte içmektedirler. "Hasanoğlan'ın Olümü" Sular çamurlu akıyor tstanbul'un Avrupa yakasında yer alan semtlerden biri durumunda olan 500 Evler'de sular sürekli san çamurlu akıyor. Yaptığımız basvurulara yetkililer "Şebeke değişimi var, İSKİ yetkililerine sesleniyoruz, sular geçici olarak kirli insanlann sağlığını tehdit eden akacak"yanıtını veriyorlardı. bu durum daha ne kadur Üzerinden bir yıl geçti, şebeke sürecek? yenüeme çahşmalan HASENE BUNAZLAR sonuçlandı, ama sular Semt sakinleri adına MODA SİNEMASi 370i2r İSTEK UZERİNE MISERABLES İTİl VAKF1 KİI.Tİ R ETKİNLİKLERİ ÎE (SEFİLLER) Yalnız 1 6 ' Seansında KONSERİ İS EKİM Cl MARTESİ 15.00 ve 18.00 MAÇKA MADEN FAKİ1ITF.Sİ G ANFİSİ Ölümünün 1. yüında bizler için dostluğun, arkadaşlığın ve sevginin sembolü AHMET ONUR'u 12.1.19197.10.1987 Ozlernle anıvonız. EŞİ >e ÇOCUKLARI VACANCY AMERICAN CONSULATE GENERAL has a vacancy for an ECONOM1C SPECIALIST who will be making reports and analytical comments on Turkish economic and commercial events of interest to the U.S. Government. Applicants must have a college degree in economics or in a related field, fluent English, from one lo five years of experience, and good knowledge of Turkey's economic and political structure. Application forms are available at the gate of the Consulate at Tepebaşı. Deadline for applications: October 18, 1988. Tel: 151 36 02. Türkiye'den New York t şimdi30 saniyeı THY, artık sizi New York'a da götürüyor... Sadece 30 saniye'de. Çünkü New York'ta uçağınızın merdivenlerinden ininceye kadar kendinizi hep evinizde hissedeceksiniz... Yolculuğunuz sıcak bir "İyi günler!" dileğiyle başlayacak. Yemekler bildiğiniz damak lezzetinde olacak. 0 yakın, tanıdık ilgiyi göreceksiniz yine... Yeni dünyaya THY'nin yepyeni, geniş gövdeli AIRBUS' lanndan biri ile uçacaksınız. Uçağınız İstanbul'dan 11.15'de kalkacak, sadece Brüksel aktarmasıyla 17.10'da sizi New York'a ulaştıracak. Şimdi karşdaştınn. Nevv York'a daha uygun sürede ucan, sizi daha iyi tanıyan, daha da önemlisi smn olan başka havayolu var mı? İSTANBL1NEWYORK TKBI OınnyTtor Iflanbul Briibd Brâbd NcwYort BİLETER MADEN FAKÜLTESİ. VAKKOROMA. TAKSİM SANAT GALERİSİNDE SATILMAKTADIR. SEKA BALIKESİR MÜESŞESESİ MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN 1 Bandırma Lımanı'ndan Müessesemiz sahasına ithal malı (Şili menşeüi) 15000 mJ kâğıthk odun ile 5000 m1 kerestelik torarugun ton birim fiyatı üzerinden taşınması veya taşıyıp Müessemizde boşaltılraasını sağlamak için 13.10.1988 gunü saat 17.00'ye kadar şartname esaslan dahilinde %3 geçici teminatb kapalı zarf ile KOV hariç iki alternatifli teklif alınacaktır. 2 Şartnameler Balıkesir'de Müessesemizden, İzmit Müessese Müdurlüğu'nden, İstanbul, Ankara ve tzmir Alım Satım Müdurlüklerinden, îzmit SEKA Genel Müdurlüğu'nden bedetsiz olarak temin ediiebilir. 3 Müessesemiz 2886 sayılı Devlet Ihaleleri Kanunu'na tabi olraadığından ihaleyi yapıp yapmamakta, bolmekte veya dilediğine yapmakta serbesttir. Basın: 30025 EĞİTİMCİ Caddebostan'da çocuk yuvası için çocuk gelişimi deneyimli dinamik eleman aranıyor. Muraoat: 355 50 90352 08 76 MAJÖR PLAKÇILIK Ticaret Lisesi mezunu, bayan muhasebeci anyor. 512 58 32 îngiltere'de AUPAİR organizasyonu. Tele: 362 39 59 / 362 40 96 (tstanbul) 1727 yaşlarında bayanlar Îngiltere'de çocuğa bak, Îngilizce öğren. 1 158 53 42 4 213 68 67 NEVV\ORKİSTANBUL TK582 Cuma/Paor NmYoıt Brüksri Briiksel İsüııbııl Kalhş 20.10 Vsnş 09.40* Kalkıj 1120 Vanj 1SJ5 DERSHANE İÇİN îngilizce, Fizik, Kimya, Matematik ÖĞRETMENLERİ aranmaktadır. Tel.: 171 25 22 171 24 98 Kafas 1115 V»nş I3İ5 Kalkjş I4İ5 VJIÇ 17.10 'Vanş.cnoıgündür. TURK HAVA YOLLARI " Sizinie btlikte, daima daha yükseklere..." Aynnulı bdp, rczavasyon w btkt sauşlan V THY buro vc accnıdtrine başvuraMıranız ezginin günlügil/ bâhçedeki sandal
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle