19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 EKİM 1988 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 SINEMA ATİLLÂ DORSAY KAYVANLAR tSMAlL GÜLGEÇ Borsa cangılında arayış Yönetmen: Oliver Stone / Oyuncular: Michael Douglas, Charlie Sheen, Daryl Hannah, Martin Sheen, Hal Halbrook, Terence Stamp, Sean Young / Bir CIC fılmi (Dünya). "W«ll Street" ya da 1980 sonlannın kapitalizmötesi çağının peıde arkası... Yalnız ABD'nin değil, tüm dünya sermaye piyasasının yazgısını elinde tutan, 1930'lardaki çökmesiyle milyonlarca insanı etkileyen ve 193O"lan "bunaum yülan" yapan, geçen yü bu zamanlarda (Eylul 1987) yine tüm dünyaya korkulu düşler yaşatan Wall Strect ya da hisse senetlerinin görkemli merkezi, OUytx Stone'un üçüncü rdmine konu olmuş. tlk fdmi "Salvador"da bu acüı ülkedeki gerilla savaşlarını, ikinci filmi "MiifrezePlalooıTda ise Vietnam savaşuun oldukça gerçekçi bir görünümünü veren Stone, bu filmiyle sanki Wall Street oyunlannın anılan ülkelerdeki savaştan ve kıyımlardan hiç de aşağj kalmayan bir tehlike ve gerilim potansiyeli içerdiğini üna eder gibi! "Platoon"un yönetmeni Oliver Stone'dan bu kez "Wall Street" VTalI Street I KİM KtME DUM DUMA BEHİÇ AK MİCHAEL DOUGLASK OSCAR GETtRMİŞTİ Kırx Douglas'ın oğlu Michael Douglas (sa§da), "Wall Streefte canlandırdığı hırslı ve ışbıiır Gekko tıpıyle Oscara değer görulmüştü Bu filmde babasıyla birlikte bir babaoğulu canlandıran Charlie Sheen (solda) ıse genç ve hırslı borsa sımsarı Bud Fox'u oynuyor. Fox'un masumluğunu yıtirişı anlatılıyor. Bu para, senet, tahvil cangılında zengin müşterilerin parasına para katmak için çaba göstermekten bıkmış olan genç adam, kendi başına bir şeyler be"Mufreze"nin reklam slogaıu, cermek için çok ünlü bir borsacı"savaşta ilk yitirilen şey, nın yanına kapüanmayı deniyor. masamluktur" idi. "Wall Street" Ona verdiği (ve bir bolümünü bir te genç ve hırsh borsa simsan Bnd uçak şirketinde sendika lideri olan babasından öğrendiği) birkaç gizli bilgi sayesinde bunu başanyor da. ödülü, Manhattan'dan özgürlük Heykeli'ne bakan bir kat, bol para ve alabüdiğine aiımlı bir kadındır. Ancak, ustası bellediği Gordon Gekko'nun sermaye piyasasındaki çalımlarının sonu yoktur. Bunlardan biri olan, genç adamın babasının çalıştığı şirketi satın Soyut bir siyasal sbıeıııa denemesi Yönetmen ve senaryo: Yavuz özkan / Görüntü: Romain Winding / Müzik: Onno Tunç / Oyuncular: Tarık Akan, Aure~lie Tolâdano, Ayşegül Aldinç, Seray Düşerkalkar, Selim Şaşmaz, Theri Loos / Bir Yeni Sinemacılık Ltd. Şti. filmi (Kent). 1970 sonlannın ilginç siyasal sinemacısı, "Maden" ve "Demiryor filmleriyle (yıllardır görünmez olan filmler!) Türk politik sineması tarihinde yer almayı hak eden Yavuz Özkan, uzun bir aynbktan sonra degişik bir hikâyeyle sinemaya dönüyor. Bir "siyasal suçlu", içerden çıktıktan sonra Fransa'ya, bir Fransızla evli kızkardeşinin yanına geliyor. Orada, karşı dairede oturan yalnız, bıkkın, bunahmlı bir Fransız kadınıyla ilişki kunıyor. Daha doğrusu kuramıyor: Çünkü ikisi de birbirinin dillerinden hic anlamamaktadır. ilişki daha çok fiziksel düzeyde sürerken genç adam, siyasal sığınma isteğinin kabul edilraemesi nedeniyle ulkesine dönüyor. Kadın da peşinden... Ancak mutlu bir buluşmadan sonra olay, baskı rejimlerine özgü biçimde noktalanacaktır... "Yagraur Kaçaklan", belki uzun yıllar Fransa'da yaşamış olan Özkan'ın kişisel deneyimlerinden de beslenen bir öykü çerçevesinde ilginç ve önemli bir konuya dilin, sözcüklerin yardımı olmadan iletişim kurmanın gtlçlüklerine, giderek olanaksızhğına değiniyor. Birçok filmde bir yan tema olarak kalan bu olgu, Özkan'ın filminin sanki ana konusu, belkemiği... Bu açıdan, oidukça sıkıntılı bir başlangıçtan sonra, fîlm bu yanıyla birden ilginç olmaya, dikkatinizi çekmeye başbyor. Sonra tempo yine ağırlaşır Yıllarsonra Yavuz Özkan'dan "Yağmur Kaçakları" Yağmur Kaçahlart / DORUKLARA KARŞIIf DOYURUCU DEĞİL Yavuz uzkan'ın yıllar sonra çevirdîği yeni filmi "Yağmur Kaçaklan", başarılı ve canlı bölümlenne, bazı ilginç anlanna ve doruklarma karşın doyurucu ve on ıkiden vuran bir film değil. Başrolünü Tarık Akan'ın üstlendığı "Yağmur KaçaklarT'nda Ayşegül Aldinç ve Seray Düşerkalkar da önemli rollen paylaşıyorlar. ken, finalde Özkan, eski filmlerini, özellikle "Maden"in kimi kalabalık, yığınsal sahnelerini anımsatan başanlı ve canlı bölümlerle filmini noktaiıyor. Ama kimi ilginç temasal ve sinemasal anlara ve doruklara karşın, "Yagmur Kaçaklan" doyurucu ve tam on ikiden vuran bir film değil... Niye? Temel sorun sanırım Özkan'ın nasıl biı film yapmak, asıl neye ağırlık vermek istediğini lam olarak seçememesinden kaynaklaruyor. Özkan, yaşanmış deneylerden yola çıkan, sağlam biçimde ayakîannı yere basan, politik çağnşımlı bir film yapmak istemiş olmalı. Ancak filmi öylesine bir soyutlama ve stilizasyon çabasına tabi tutmuş ki!.. Filmin birkaç baş kişisini aşıp farklı mekânlarda geçen ve kitle kullanımım gerektiren tüm sahneler, soyutlamayla verilmiş: Yargılama, Fransız sığınma sonınları bürosu, kadının çalıştığı yerin şef odası... Seyirrisiz bir bale temsili, anlamsız bir toplu tutuklama gibi sahneler, bu soyutlamaya tuz biber ekiyor. Elbette Özkan'ın ya sansür güç lüklerinden ya da öyküsünü belli bir ülkeye, belli bir zaman ve mekâna yerleştirmekten özellikle kacınmasından dolayı bu yola saptığı ileri sürülebilir. Hele tstanbul'un bile bir iki plan içinde alabildiğine soyut bir kent olarak verildiği duşünüldüğünde!.. Ama hep yazmışızdır, soyutlama zor iştir... Filmde bu pek başanlamamış... Ayrıca Özkan'ın kimi özel duyarlıbklan da şöyle böyle duyumsanıyor, ama seyirciye geçmiyor: Adamın içerden çıktıktan sonraki abartmalı neşesi (alaturka), kadının nedensiz ve çaresiz bunalımı (Batılı ve Antonionivari), kahramanlann kimi zaman iletişim yerine geçen bitmez tükenmez gülmeleri (DoğuBatı karışımı) vb... Velhasıl, Yavuz Özkan sineması da kimi yönetmenlerimizinki gibi iflah olmaz bir hafiflikten, saflıktan nasibini almış. Ama "Yagmur Kacaklan"nda yer yer nefes kesici güzellikte bölümler de var. Bu, filmi çok fazla sevmesek de Özkan'ın sinemaya dönüsüne gerçek ve içten biçimde sevinmemize yetiyor. alarak batırma girişimi, delikanlıyı isyan ettirecek ve kendisini, hızla cıktığ) basamaklann dibinde bulacaktır. "\HD Street", Amerikan sineması mn kimi klasik anlatım özelliklerini ve onulmaz klişelerini, degişik bir ortama, günümüzün yüksek düzeydeki borsa âlemine PİKNİK PİYALE MADRA uygulayan bir film... Amerikan sineması, zaman zaman iş âlemini filmlere konu yapmıştı. "ZirvtdekilerExecutive Snite", İÇİHüB SE0M> "ŞirkelPatterns", "Rollover" giOISUN. bi filmler anımsanabilir.. Oliver Stone'un filminin özelliği, alabüdiğine modern bir sinema cilasıyla cilalanmış olmasımn yanı sıra, objektifıni artık kapitalizmin en son ve güncel aşamasına yöneltmiş olmasıdır. Filmin hırsh ve işbilir kahramanı Gekko (Michael Doaglas) tam anlamıyla çağdaş bir kapitalist, bir "monetarizm" ustasıdır. Tek amaç, paranın gıttikçe daha çok para getirmesidir; bir insanın, bir kurumun, bir kuruluşun gereksindiğinden çok, sının HIZU GAZETECİ NECDET olmayan biçimde para kazanmak EE, NELER arzusu doğal sayümaktadır. ÜsteY/IPIYOSVH ? lik bunun için, üretmek, yaratmak, yoktan değer var etmek için çalışma gereği de yoktur. Para artık üretimle değil, başkalanmn ürettikleri üzerindeki çeşitli oyunlarla, dolaplarla kazanılmaktadır. Zamanında ahnan bir bilgi, erken ulaşan bir enformasyon, tam yerinde bir yatınm, gerçek bir mal, gerçek bir toplumsal değer üretmekten çok daha fazla para geti&EH &£LEPCfE'de. rebilmektedır. "Kapitalizmin en ALBV OKULUMU B'rTİRiP ÂVl/KAT DIOUson ve en üst aşaması"dır bu. YiAYRICA ARKAPASLARLA BlRÜKTE. ne Gekko'nun deyişiyle: tster banÇIKARPi&MIZ 0İ PERGf'MİZ /ARka, maden veya uçak şirketi hisse senetleri, isterse bir muzayededen iyi fıyata abnmış bir tablo; bu tür "plasmanHann yerinde, zamanın ÇİZGİLtK KÂMİL MASARACI da ve dozunda yapüması artık günümüzün kapitalizmidir. Kâr faktörü, fabrikadan ve üretimden borsaya ve borsa oyunlanna kaymıştır... Baba Fox (Martin Sheen), filmin sonunda oğluna, onun mesleğini, yanı borsa simsarlığını değiştirmeyeceğini bile bile, ama değiştirecegini umut ederek, yine kapitalist duzen içinde, ama "bir şeyler üreterek" ayakta kalmasını öğütleyecektir... "Wall Street", tam anlamıyla günümüzden, bir ekonomi çağı olan 1980'lerden bir film... Yine "iyiler ve köröier", yine yolunu arayan bir genç adam, yine sevgi, tutku ve ihanet var. Ama bu ölümsüz sinema (ve insanlık) öğeleri, ekonomi çağının ve kapitalizmin son aşamasırun bir serüveni içinde yeni biçimde kullanılmışlar. "V/aü Streef belki de insanı borsa oyunlanna yöneltmiyor. Ama çağdaş kapitalizmin anlamı üzerinde düşunmeye çağınyor. Bu da, hele kapitalizmin şahını uygulayan bir ülkeden gelen bir film için hiç de az şey değil. ĞlT ŞU Z'UtLERE. SoYLS, 'KIZIMIN AKLItil İ AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKKAN GLRSES Alain Jessua'nın on yıllıkfilmi "Köpekler" (Les Chiens) / Yönetmen: Alain Jessua / Oyuncular: Gerard Dâpardieu, Victor Lanoux, Nicole Calfan, Pierre Vernier, Fanny Ardant / 1978 yapımı Fransız filmi (Ortaköy Sanat Merkezi) Fransız taşrasında şiddet OEPABDIEÜ Alain Jessua'nın 1978 yapımı "töpekler'inde son dönem Fransc sinemasının büyuk ustası Gerard Depardıeu'yü de ızleme olanağı buluyoruz. Altın Portakal ödülleri belli oldu B. ECEVİT ANTALYA 25. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde ödül kazananlar belirlendi. Geçen yıllara oranla sonuk geçen festivale 18 film katıldı. Bu filmler, "Saray", "Yener", Sinemalanyla Cumhoriyet Meydanı ve Orta Mirador'da gösterildi. Edinilen bilgiye göre Ömer Kavur'un yönettiği "Gece Yolculugu" adlı yapıt En İyi Film ödülunü aldı. Festivalde pn İyi Kadın Oyuncu ödulünü Giilşen Bubikoğlu, En İyi Erkek Oyuncu ödulünu de Aytaç Annan kazandılar. TARÎHTE BUGÜN MÜMTAZ ARJKAN /Ve6*/ ct/tm 21 Ekim 18SS'T€ BUGUN, UMLÜ tSVEÇLI BıUM ADAMI ALFRBO NOBEL 0OĞMUÇTU GEMÇUĞfMPE BlK SUR£, BABAS'/KJ'Al TORPIL VE MAYfN IMAL EDEN F^gSİkASIUDA Ç41/Ç4/V A/OSEi., AeAÇnetAAC4£/UA 18S3 A4 BAŞLAMIŞrr. OZ£LLıKLE,NITGOGLtSEe.lN VE OıĞBR. SIVI PATLAYfCtLAR UZERlNOE DEMEYLER YAPMIŞ, BUNLA&I EMICl VE tyORUYUCU MADDELERtN (PAMUKUl BA&Jr C f f / ) İÇİNDE KULLANIMA SUNMUŞ AOlNA S>A "l>lNAMlT*C>EMİŞrİ. NO8EL, 8ULUŞUNUU, SONRAKl YILLAROA SAVAÇ DUSmıSlNDE ÇOkL YAISAISLANILAN BıfZ MACZ£Me OLMASfNDAN UZUNTTJ OUYMUÇ, SE/S t/£7~W/ KENDİ *\ ADtYLA AM/LAU B//S ÖDUL VAKFtNA BIISAtLMtŞTl. \^ O 77HK./HrENffE/Bf.lAJSANUGA YAKAgLI SfUM fcSFEOEBIYAT YAPITZARI yE/SEMLESE DA£mLMAKmO//Z. NOBEL DINAMin BULUNCA.. Atain Jessua'nm 10 yıhn ötesinden gelme bir filmiyle karşüaşıyoruz. Ülkemizde yalruzca "ŞokThülement de Cboc" adlı ilginç filmiyle tanıdığımız Jeasna, kendi özgün konusu ve senaryosundan yola cıkarak, Fransız taşrasından ttrkünç bir görünüm veriyor bizlere... Tüm büyük Batı ülkelerinde olduğu gibi, Fransa'da da, özellikle büyük kentlerin banliyölerinde ve kasabalarda gençlik çetderi ve serserileT çevreye korku salmaktadır. Kasabahlar, çareyi köpek yetiştirmekte bulmuşlar ve kendini tümüyle köpeklere ve bu işe adamış ıTian gizemli Morel'in yetiştirdiği köpekleri kullanmaya başlamışlardır. Alabildiğine vahşi yetiştirilen ve gereğinde 'TıatU" de olabilen bu dev köpekler sayesinde çevredeki "riyah" renkli yabana işçiler yola getirilmiştir. Şimdi sıra asi gençlerdedir. Bu arada bir tecavüz ve birkaç soygun olayı gerekçeleri hazırlar. Ancak şiddete şiddetle karşıbk vermek ve top lumsal hastalıklan saldırmaya haar dev köpekler gibi hiç de sağlıklı olmayan bir yolla tedaviye çalışmak, kanlı sonuçlar verecektir. "Köpekler"in, görüldüğü gibi, oldukça ilginç bir konusu var. Bir "köpek uygsrlıgı" olan Batı toplumlan için özellikle ilginç ve çağdaş çağrışımlar içeren bir konu. Jessna, gerilim sinemasının klasikleşmiş öykülerini, mitoslanm, çağdaş bir çerçeve içine yerleştirmesini seven bir yönetmen. "Sok"u Portekizli işçilerin kamyla "gençleşen" Avrupalı zenginler öyküsüyle vampir sinemasıru, "Fnmkeıutein 90" adlı filminde ise, korku sinemasının bu ünlü kişiliğini yeni bir yaklaşımla kullanmayı deniyordu. "Köpekler" de, Jesına'nın "Armagoedon" veya "Herfceac CennetParadis Pour Tous" filmleri gibi, bir tür "toplumtal fantaşdk" türüne dahil edilebilecek bir film... Gündelik yaşamı içinde gözlemlenmiş Fransız taşrası, gerçekten de ne denli ürkıinç olabiliyor, nasıl yoğun ve sert çelişkiler icerebüiyor! Ancak Jessoa, fantastik konulara olan merakına karşın, usta bir fantastik dünya yaratıcısı değil. Kimi sahnelerde yakaladığı gerUimi filmin butunune yayamıyor, çok çabuk gelen bir finalle de, iosanın iştahım sanki kursağında bırakıyor. "KöpekJer" çok ilginç bir konunun geıeğince işlenememesi ve çok degişik bir güncelfantastik denemesinin tam anlamıyla başanlamaması gibi geldi bize. Yine de tür olarak degişik ve çaba olarak saygın bir deneme. Gerard Dtpardieu'nün oldukça kısa ve aankör bir role bile nasıl damgasını vurduğu ise görülmeye değer. İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülünü Fatoş Sezer, en iyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülünu de Tanjo Giirsu aldılar. En İyi özgün Müzik ise ArJHa Özdemiroğla'na verildi. Jüri, ödul sahiplerini resmen bugün açıklayacak. Odul kazanan sanatçılar ise bu akşam saat 18.30 ucağı ile tstanbul'dan Antalya'ya gelecekler. 50 YIL ÖNCE Cumhuriyet Etting'in yaralamp Holivud yaralanmadığı malum değildir." Antalya Altın Portakal Film yddızlaruu Hastanede bir kadın, yaralı Festivali'nde En iyi Yönetmen bir erkeğin başmda heyecana ödülü Ömer Kavur'un, En İyi Gomüteessirane beklerken radyo nintü Yönetmeni ödülü de Salih düşüren cinayet merkezleri de Ruth Etting'in Dikişci'nin oldu. Yarışmada En şarkılarına aid programm baska bir giine talik edilmek Holivud'dan 17 teşrinievvel mecburiyetinde kalındığını tarihile bildiriliyor: Diin gece saat 22 de Sania bildirmiştir. Hâdiseden Monica radyo merkezi şu feci haberleri olmıyanlar bu haberi verdt vaziyet karşısında hayret "Tanmmış radyo ve sinema etmekten kendilerini artisti Ruth Etting'in eski alamamışlardır. kocası, aktrisin evine giderek Bu cinayete sebeb nedir? yeni kocası Myrl Aldermann'ı Ruth Etting'in evinde bir ağır surette yaralamıştır. Ruth facia! denince birçokları, 21 Ekim 1938 hususile radyo ve sinema muhitile alâkadar artistler Şikago'da vaktile dikişeilik eden bu güzel kızm mazisini ve yükseliş hikâyesini hatırlamışlardır. Dikişçilikten sonra bir çiftlikte çalışan Ruth hayatım güçlükle kazanmaktayken çok tatlı sesinin keşfedilmesile derhal bir ytldız olup çıkmtş, evvela gece eğience yerlerinde, sonra en büyük san'at adamlannın, tnving Berlin, Florenz Ziegfield, lom Rockwell gibi müteşebbislerin eserlerinde guzel sesile kendisini göstermiştır. Yukanda da yazdığımtz veçhile Eddie Cantor'un "Roma çılgınhklan" eserinde kendisine partönerlik eden Ruth Etting'in son eseri "Artık aşktan bıktım!" idL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle