19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyel 5. AVRUPA FİLM FESTİVALİ Sahıbr Cumhun>et Maîbaacıhk ve Gazetecılık Turk Anonım Şirketi adına N«dir Nıdi • Gcnd Yayın Muduru Huın Onuü, Muessese Muduru. Emiat Lşaklıgil, Yazı lşlerı Muduru. Ofc*> Gonensin. 0 Haber Merkezı Muduru Ydfin Bıycr, Sayfa Dılzenı Yönetmenı Ali Acar, 0 Temsılcıler. ANKARA. Dojl». İZMİR Hikratl Çttinkıy*. ADANA: Otal Isunbul Haberkrı: Ertu» Akyüdız. D15 Habcrlcr Efgua Baln, Ekonomr Osnnn L'lıgay, Kuhur Cttal Lsl«. Spor Danışmanı: Abdvlkadir Yucdmııı, Duzcltmc Rcfik Durtoaş, BılunEgıtım Şahin Alpty, IşScndika: Şıikran KMraci. Yurl Haberlen: Nfcdrl Dogan. Dızı Yazılar Kerem Çıtaşku. • Koordınatör: Ahmet Korobu, • Malı Ijfcr: Eral Erkm, • Muhasebe: Bukat Vner • ButçtPlanlama. Srvgi An» • Reklanv Ayşc Tonı», Ek Yayınlar: Haljn Akyol • Idare Hıu*>in Gurer. isletmc Omter ÇtUk. Bılgılşlem. Nail l u l . Basan vc Yayan. Cumhunyn Mabaacılık vc Cazcıccıiık TA.Ş. Türk Ocjjı Cad. 39/41 M334 Isı PK. 246lsunbul Tcl 512 05 05 <20 hal). THot 2224« FMC (1) 526 60 72 • Bumlor Aokan: Zıya Gokalp Blv lnkılap S. No 19/4, Tcl' 1)3 II 4147, Tdeu 42344 Fax (4) 133 II 41/428 • lznin H Zıya Blv 1352 S2/3, Td. 13 12 30, Tekı: 52359 Fu: (51) 13 12 3a : looaa Cad 119 S No I Kn 1, Tcl: 114550119731. Tdcı: 62155. Fu: (71) 321 05* TAKVİM: 2 EKtM 1988 Imsak: 4.29 Güneş: 5.54 ögle: 11.59 lkindı: 15.15 Akşam: 17.53 Yatsı: 19.12 Staün ve Şostakoviç filmine büyük ödiil VECDİ SAYAR BARİ ttalya'nın Bari kentinde diizenlenen 5. Avrupa Film Festivali'nde önceki gün açıklanan "Avnıpa'nın En Iyileri" bölüraünde Orhan Oguz'un "Herşeye RağmeıT'i büvük ödülü kazanırken, dün de "Avrupa Sineması Karşılaşması" bölumü sonuçlandı. AT'ye bağlı ülke sinemalanndan 10 filrain yarıştığı festivalin ikinci yanşmalı bölumü "Avrupa Sineması Karşılaşması"nda Ingiliz yönetmen Tony Palmer'in "Tjuuklık" adlı fılmi büyuk ödülü kazandı. Şostakoviç'in anılarından derlenen ve büyük bestecinin Stalin'le ilişkilerini konu alan filmin Avrupa ülkelerindeki dağıtımı için AT, bir para ödülü verecek. Seçici kurul, bu bölümde Alman fılmi "Kibritli Kız"ı senaryosundan, Hollanda filmi "Havinck"i görüntülerinden, İngiliz filmi "Umııl ve Zafer"i müziğinden ötürü ödüllendirirken, en iyi oyuncu ödülü oy birliğiyle Ian Maria Volonte'ye verildi. "Herşeye Rağmen"in en iyi fılm seçildiği "Avnraa'nın En Iyileri" bölümünde ise en iyi erkek oyuncu ödülü tngiltere'den James Wilby'ye, en iyi kadın oyuncu ödülü ise Norveçli sanatçı Tammy Öft'e verildi. Italyan fılmi "Panisperna Sokagının Çocuklan" da en iyi senaryo ödülünü kazandı. Bu bölümde seçici kurul karanndaJohn Huston'ın "Ölüler"ini üstün bir sanat yapımı olarak değerlendirme dışı tuttuklannı, Türk filmi "Herşeye Ragmen"in sıradan ve kolaycı bir toplumsal gerçekçiliğe kaçmadan gündelik yaşamı ozgün bir duyarlıkla yansıttığını ve Orhan Oguz'un ilk filminde yalnızca Türk toplumuna değil tüm insanlığa ait bir durumu, bütün karmaşıklıgj içinde beyazperdeye aktarmaktaki başarısını vurguladı. Uzaylmın dönüşü Her moda gibTuzay modası da sona erdi. Courreges, astronotları bir yana bıraktı. Yeryüzüne inmenin ona iyi gelmediğini söyleyenler çok. Belki de Courreges uzaydan gelecek yeni haberleri bekliyor. NECLÂ SEYHUN "Ulu meşelerin altında ot bilmez" der bir yabancı atasozü. Güneşi öylesine keser ki bu ulu meşeler, gölgesindekilece gelişme olanağı kalmaz. Courreges de bu sözü biliyordu •elbette. Baştan bilmese bile ttnlü modacı Balenciaga'nın yanında çalıştığı yıllar, yaşayarak öğrenmiş olmalıydı. 195O'de girdi Balenciaga'nın yanına Courreges. Tam on bir yıl çalıştı orada. Balenciaga'nın ünlü de öyle böyle değildir. Ulu meşelerin en ulusu. Onun yanında sivrilmek ne mumkün. Baktı ki Courreges, hep onun yanında, hep öyle gölgede, hep öyle silik kalacak, 1961 yılında aynldı ondan. Kansıyla beraber Paris'te modaevi açtı. Her taraf bembeyazdı. Her taraf ışıl ışıl. Işıklar tapınağı gibi bir yerdi burası. Ama olağanüstü modern. Courreges esas mesleği olan mimarlığın tüm hunerini dökmüştıi buraya. îlk koleksiyonunu 1965'te sundu. Bir bakıma Dior'un New Look'una eş bir başarıydı bu. Ama Dior'un başarısmın temelinde geçmiş vardı, Courreges'm başansı ise geleceğe dayamyordu. Zamanlama iyiydi. Uzaydı gündemde olan. Balenciaga'dan edindiği sağlam dikiş tekniğini, uzay fantezisi ile birleştirip sarstı moda dünyasını. Her şey beyazdı, pembeydi, maviydi, pasteldi. Her şey değişikti, gençti, yeniydi. Heyecanlar soluk soluğaydı.Sükse bin beşyüz!.. Ne çok kopyası çıktı o yıllar. Ne çok izleyen oldu onu, uzay yolunda. Ama Courreges stilinde tekti. O denli ustalık, o denli sağlam teknik, ulu meşenin gölgesinde kazanılmıştı yıllar boyu. Şimdi güneşte serpilip boy veriyordu işte. Uzun süre surdurdü bu stili. bu uzay oyununu Courreges. Ama bıkıldı sonunda. Uzaydan da bıkıldı. Thierry Mugier ortalarda yoktu daha. O, astronotlarla değil, uzaylılarla gelecekri moda dünyasına yıllar sonra. Soğuk, gizemli, değişik... Courreges astronotları bıraktı bir yana. Eserin kaynaklarını gökte değil, yerde aramaya koyuldu. Şunu itiraf etmek gerek ki, yer, gök kadar uğurlu gelmedi ona. Ama neylersiniz... Moda dünyasında da ünler, sonsuza dek sürüp gitmiyor ki öyle... Her gün yeni bıri çıkıyor ortaya. Her gün yeni bir zevk, yeni bir görüş, yeni bir açı. Moda da bu işte. Değişiklik aranıyor. Courreges uzaydan geçeli beri, hele geceleri, daha kadınsı, daha çekici kıyafetlerde deniyor şansını. Pırıltılı modelleri seviyor. Şıkır şıkır işliyor elbiselerini. Payyetlerin ışıltısını yıldızlara yeğliyor. Uzayı unutmuş görünuyor şu an. Ama gelecek ne saklıyor, bilinir mi? Courreges de belki gene döner uzaya bir gün... Uzay konusunda dev aşamalar olur, başka gezegenlere ilişkin çok ilginç bilgiler edinilir, uçan daireler gelir bakarsınız ya da uzaylı konuklarımız olur. O zaman, Courreges'in isnıi de, küllenen ateş de yeniden canlanır, yeniden ilk aşkına döner belki de... Hele o vakit bir gelsin. O vakte kadar da kim öle kim kala!.. Tüp bebekte yeni atılım ANKARA Ankara Dr. Zekai Tahir Burak Doğumevi'nin Invitro Fertilizasyon (tüpte | dölleme) ve embriyo transferi (dölüt nakli) ' ünitelerini faaliyete geçirme '. çabalarının hızlandığı bildirildi. Dr. Ziya Durmuş'tan alman bilgiye göre, 15 ekimde uzman hekimlerden oluşan 5 kişilik bir ekip Avusturya'nın başkenti Viyana'ya gidecek. Sağhk kutusuna AIDS eldiveni BONN (AA) Federal Almanya'da trafık yasasında yürürlüğe giren değişiklikle, ilk yardım çantasında AIDS eldiveni bulundurulması zorunlu hale getiriliyor. Yetkililer sürücülerin AIDS korkusu nedeniyle kanamalı yaralılara yardım etmekten çekindikleri için yeni yasaya bu şartı eklediklerini kaydettiler. Şeffaf bir maddeden yapılan "AIDS eldivenleri" uzun bir süreden beri tüm sağlık personeli tarafından kullanılıyordu. Courregestfen bejsan iki 1 renkli bir takır elbise. Sonbahar 88 Courreges'in 88/89 koleksiyonundan siyah trapez kokteyl elbisesi Şarapçılara özel market TARIHE DARBE Datça'da anfora fırını üzerine lüks otel ÖZCAN ÖZGÜR MUĞLA Devlet kıyılarda tarihin ve doğanın korunması için "Özel Çevre Koruma Kararnamesi" çıkarırken, Muğla ll Özel Idare MüdUrlüğu tarafından Datça'da "denize sıfır" yaptırılan 4 yıldızlı otel, temel aşamastnda tartışmalara neden oldu. Otelin temel hafriyatı sırasında ortaya çıkan "anfora fınnı"nın tahrip edilmesi ve çıkan hafriyatla denizin doldurulmasına karşı çıkıldı. Muğla Valiliği'nce turizm mevsimi süresince konulan inşaat yasağuıa ve kıyı yasalanna rağmen denize sıfır başlatılan inşaatın durdurulması için halk ünza toplayarak Datça Kaymakamlığı'na başvururken, turizmci Raif Dinçeriş yaptığı açıklamada, Datcaya yıldızlı bir tesisin kurulmasım sevinçle karşıladıklarını belirtirken şunları söyledi: "Ancak turizm adına tarihi ve dogal değerler ait üst edilmemelivdi. Anfora fınnını yok ettiler. Çıkan toprakla da denizi doldurdular. En az beş kat olacak olan bu otel, bittiğinde geri planda kalan tesis ve konutlann onune perde gibi gerilecek. \asaya göre inşaatın kıyıdan 30 metre içeride yapılması gerekirdi." Muğla Valisi Erol Çakır ise Idare Müdüru'nun yeni geldiğini ve konuyu bilmediğini belirterek şöyle dedi: "Otel ihale edilmeyecek. Turizm Bakanlığı ile gonışmelerimiz sürüyor. Bittiğinde egitim tesisi olacak. Marmaris'te yaptırdığımız otel de böyle olacak." Turizm mevsimi boyunca inşaat yasaklannın ka\Tnakamlann tasarrufunda olduğunu söyleyen Vali Erol Çakır, Raif Dinçeriş'in iddialarını şöyle yanıtladı: "30 metre diye bir şey yok. tnşaat yapılırken kıyı kenar çizgisine tecavüz etmemek var. Biz bunu yapmıyonız. Yaptığıraız iş yasaldır." Denizin temelden çıkan hafriyatla doldurulduğunu söylediğimizde, "Yok ö>le sey, varsa resmini yayımlayın, gerekeni yapanm" diyen Vali Eıol Çakır, anfora fınnının neden tahrip edildiği sorusunu cevaplandırırken de "Tamam anlaşıldı. Bu inşaatın .vapılmasını istemeyenler var" demekle yetindi. ANKARA (AA) Ülkemizde de şaraba ilginin giderek artmast, tüketicilerin kalite arayışları, şarap üreticiterini ilginç ve pratik buluşlara yöneltiyor. Geçen günlerde Ankara'da Tunus Caddesi'nde bir şarap marketi açıldı. Mağazanın yöneticisi Murat Başmak, } kaliteli şarap arayanların yoğun isteklerini karşılamak için, tüm şarap çeşitleri ve şarapla ilgili gerekli aksesuarı bir araya getiren bir mağaza açtıklarını söyledi. Yayıncıda 390 milyonluk inci A TİNA (A A) Bir Fransız yayıncı, Atina Havaalanı'nda 11 kilo inci ve safirle yakalandı. 50 yaşmdaki PierreAndre Bergeon adlı Fransız yayıncmın Üzerinde yakalanan mücevherlerin, yaklaşık 390 milyon Türk Lirası değerinde olduğu açıklandı. Polis yetkilileri, Cenevre'deki VideoRevue Dergisi'nin yayıncısı olan Bergeon'un sıcak olmasma rağmen kalın pardesü giymesi nedeniyle dikkati çektiğini belirttiler. Dıımas: Ikili sonınlarÂFye getirümemeli ŞEBNEM ATİYAS NEW YORK Dışişleri Bakanı Mesul Yıltnaz, Nevv York'ta dün de Fransız Dışişleri Bakanı Roland Dumas ile görüştu. Dışişleri Sözcusu İ mit Pamir'in basın açıklamasma göre Dumas, Türk Yunan ve Kıbrıs konuları görüşiılürken "İkili sorunlann ATve getirilmemesinden yana" olduklannı söyledi. Dumas, Türkiye ile Fransa arasındaki savunma ve ekonomik alanlardaki işbrliğinin gelişmesinden memnuniyet duyduğunu belirtti ve AT Siyasi Komisyonu'nda üyelik başvurusu goruşülurken Fransa'nın Türkiye'nin lehine bir tutum içinde olacağını kaydetti. 1989'da Siyasi Komisyon Türkiye1 nin tam üyelik başvurusu için görüş belirtecek. Yılmaz, genel kurulda yaptığı ikili temaslarda AT üyeleri dışişleri bakanlarına komisyonun görüş belirtmesinde siyasi yarun da ağırlık tasıyacağını, bu nedenle Türkiye'nin destek beklediğini ifade ediyor. Öte yandan Dışişleri Bakanı Yılmaz, Yunanistan'da yayımlanan muhalefet yanlısı Elefteros Tipos Gazetesi'ne verdiği demeçte, Turk halkının ve yonetiminin Yunanistan'la sürekli bir gerginlik donemi içinde yasamak istemediğini belirterek "Yunanlılar bizim kardeşlerimizdir. Ancak coğrafi olarak yan>ana bulunmamızdan dolavı tarihin bırakCığı kötü nıirastan payımızı aldık" dedi. AA'nın haberine göre Yılmaz, "Halklarımızın refahı, kalkınması ve mulluluğu için soğuk harp ovunlarına son vermeliviz" diye konuştu. Yılmaz'ın diplomatik temasları sürüyor Perileri insanoğlunu yüzyıllardır graştıran bir kavramdır. En eski efsanelerden, gunümuz sinema ve moda dünyasına kadar bir çok yerde "su perileri" mavyerin dennlikJerinden çıkıp erkeku u lerin yürektenni hoplatırlar. Sporda son yıllarda buyuk ilgi gören "senkronize yüzme", su perilerinin en çağdaş ve en sportif kılığa bürunmelennın uteki adı gibi. Çiftter ve gruplar halindeki bayanlann suyun altında ve ustunde yaptıklan müzikle uyumlu hareketler, estetik güzeHiğin doruklannda dolaşıyor. Seul 88'de ABO'yi kıl payı farkla geçip olimpiyat altınını sudan çıkaran Kanadatı çiftler Carolin VValdo (solda) ve Michelle Cameron da buyuleyicı bir gösteri sundular (Fotoğraf: AP) Keyif haritasındaki Park Otel JAK DELEON Bir zamanlar Park Otel vardı. Beyoğlu'nun Taksim'e ulaşıp Ayaspasa'ya kıvrılan (kimi an ışıl ışıl, kimi an bozbulanık, ama "ber daim" inanılmaz) keşmekeşinde renkli bir mozayik taşı. Cniversite yıllarımızda cebimizdeki üç beş kuruştan "iktisat ederek" kenara koyduğumuz rakı parası Park Otel'in masif meşe barına yatardı. 1979'da noktalandı Park Otel'in serüveni. Kısası, Pera Palas'tan sonra konumuz başka bir bina, İtalyan Sefiri Baron Blanc"ın Ayaspaşa'daki konağı. Abdülhamid burayı satın aldıktan yaklaşık kırk yıl sonra Park Otel olarak adını İstanbul tarihine yazdıracaktır... Önceleri Hariciye nazırlan için 1 "lojman " olarak kullanılan konak, 1897 yılında Berlin Sefiri Tevfık Paşa'nın "mülkivetine" geçmiş, 60 odalı konağın öyküsü öyle başlamıştı. Bu arada değişik söyleritiler vardı, Baron Blanc'ın aslında parasız kaldjğı, konağı bu yüzden "19 bin san altına" imparatorluğa satmak zorunda kaldığı söylentileri. Te\fık Paşa'nın torunu Şefik Okday Bey "Büyükbabam Son Sadrazam Ahmet Tevfik Paşa" başlıklı kitabında ilk gününden son anlarına kadar anlatıyor Park Otel'in renkli serüvenini; sözcüklerle çizdiği portrelerde gerçekten "Eski tstanbnl'nn yaşa>an tadı..." Konağın otele çevrilme düşüncesi aslında Tevfik Paşa'nın İsviçreli eşi Elisabeth Tschumi'nindir; sonraki adıyla Afife Okday Hanım'ın. Ama önce bir yangın olayı vardır: Abdülhamid'in tahttan indirilip yerine Mehmet Reşad'ın geçtiği demlerde Tevfik Paşa Londra Sefiri'dir, konağı ayda 60 altına Hariciye Nazırlığı'na kiralamıştır. Hariciye Nazırı Asım Bey'in Avusturyalı eşinin çatı katında yaptırdığı çamaşırhanede çıkan yangın sonucu konak 191 Pde kül olur, Tevfik Paşa'nın aitesi yıkıııtının hemen yanındaki (kâtiplere ait) taş binaya yerleşmek zorunda kalır. Çok zor koşullar altında geçirirler savaş yıllannı; sigortadan gelen para günluk gereksinimleri karşılamaktadır yalnızca. İşte o günlerde devreye girer Afife Hanım: Yanmış konak onarılmalı, >"an yana, onu balkonlu odalar yaptırılmalı ve bunlar kiraya verilmeli! Tevfik Paşa'nın oğlu Ali Nuri Bey 1920'lerde otel planları çizme>'e başlarsa da Almanlardan beklenen "sermaye" bir türlü gelmez. Ama ok yaydan çıkmış, ^Nasıl yapanm, nasıl ederim" düşüncesi Ali Nuri'nin uykularını kaçırmaya başlamıştır. Baron Blanc'ın Amerikalı eşinin milyonlarıyla yaptırdığı konağın ahşap kapısıyla bahçe parmaklıklannı Tophane'de demirden döktürerek değiştirmişti Tevfik Paşa. Park Otel'in ölümüne değin aynı kaldı parmaklıklar. Bir başhizmetkâr, bir kapıcı, iki arabacı, bir seyis, bir bahçıvan, bir bahçıvan çırağı, iki çamaşırcı, bir sofracı, bir kilerci, bir bulaşıkçı, bir aşçıbaşı, üç aşçı yamağı ve üç Rum kadın hizmetçiyle "çekip cevrilen" konağın külleri ustüne bir otel yapmayı kafasına iyice koymuştu Ali Nuri Bey; Pera Palas ve TokatOtelin işletmecilerinden Ankaralı Fresko'nun dolandıncı, Rum Kaptan'ın da "muhabbet tellaü" olduğu anlaşılınca, Ali Nuri ve ortağı Omer Lütfü Alevok yönetimi ele alırlar ve otelin adını Park Otel olarak değiştirirler. Yıl 1931'dir, "resloran" dolup taşmakta, ama sayıları 24'e çıkan odalar çoklukla boş kalmaktadır. 1934'te devreye giren Aram Hıdır Bey sayesinde Park Otel "Park Otel" olur, kısa surede 213 "lüks" odalı bir konaklama yerine dönüşür. Kısası, Ali Nuri Bey'in azmi ve Aram Hıdır'ın işbirliği sonucu Beyoğlu tarihine nakışlanır Park Otel. Aram ve rakı içer, ingiltere Kralı Edvvard'la rakıya oturduktan sonra "Bütün krallar Edward gibiyse, benim krallanı karşı diyecegim bir şey yok!" dediği rivayet olunur. Şefik Okday'ın da Edvvard'a ilişkin ilginç bir anısı van "O devirde Park Otel'in lokantasına gelen müşterileri Katherine isminde Rus asıllı çok hanımefendi bir bavan karşılar ve yer gösterirdi. İngiltere kralını karşıladığında kral. kendisini selamlarken elini öper. Bayan Katherine'in de kralın kokusu uçmasın diye iki av kadar ellerini yıkamayıp eldiven gi>miş oldugunu, o Sirada Park Otel'in garve beyaz leblebi yükünün büyük bölümünü Park Otel'de alır. Yazarı, çizeri, tiyatrocusu, ressamı, eski aristokratı, yeni burjuvası Park Otel'i uğrak edinmiştir, lstanbul'un "ke>if" haritasında önemli bir işarettir artık Taksim'le Ayaspaşa'mn kesiştiği nokta. Sonra? Türk Lirası'nın değeri düşuyor, masraflar yükseliyordu. Hilton ve Divan belirli bir oranda sekte vurmuştu. "tstanbullu" değişiyor, Hilton'un "kiiçük Amerika" tuten atmosferini tercih ediyordu. 1979'da son kez kilit vuruldu Tevfik Paşa'nın 80 yıl önce yaptırdığı dokme demir kapıya. Park Otei'in sahibi olan TURAŞ şirketi Mengerler tarafından satın alındı, bir ara lş Bankası da girdi devreye, sonunda Sürmeli aldı oteli ve arazisini. Amaç sıfırdan baslamak, "modern, lüks ve cağımıza ayak uyduran" bir otel yapmaktı. Şu anda "yerle bir" edilmiş olan Park Otel'in yerine birbirine bağlı ve 28 katlı iki blok planlanıyor, ikisi dışarıda ve altısı içeride olmak üzere sekiz "tüp asansör"lü. Ama Park Otel'in P.O. mühürlü porselen tabaklanyla gümüş çatal, bıçak ve kaşıkları, masif meşe barı, antika koltukları da süsleyecek yeni oteli, birçok odaya da numara yerine bir demlerde orada kalmış ünlülerin adları verilecek: "Ataturk Odası, İnönü Odası, Celal Bavar Odası, Adnan Menderes Odası, Münir Nurettin Selçuk Odası gibi. Bir soylentiye göre de otelin adı "ParkSürmeli" olacakmış. Aslında "yok" edilen ya da kılık değiştiren ilk otel değil Park Otel: Anlatılana göre Ankara'da Taşhan Palas, Belvfl Palas, Lozan Palas hepten dümduz edilmiş, Ankafa Palas Devlet Konukevi'ne çevrilmiş, İstanbul'daki Meserret Oteli kapandıktan sonra bina bir banka tarafından satın almmış, Hotel d'Angletirre bir akaryakıt firmasına satılmış ve anında yıktırılmıştı. Şu meşhur Tokatlıyan mı? Beyoğlu'ndaki kışlık yeriyle Tarabya'daki yazlığı yıkıldı; Beyoğlu'nda bir işhanı var şimdi, Tarabya'daki yazlığın yerindeyse Tarabya Oteli! İzmir'de Kramer Palas'ın yerinde bir beton yığını yükseliyor, "tarihi" Izmir Palcs'ın yerine (ilkinin mimari tarzıyla hiç ilgi si olmayan) "modern" bir lzmir Palas yapılmış; Naim Palas çokşükür yerli yerinde, günümüzde Ataturk Müzesi olarak korunuyor! "ParkSürmeli" söz konusu olduğunda henüz ortada koskoca bir inşaat çukurundan başka bir şey olmadığından "asıl" Park Otel'in yasayan "müdavim"lerine beklemek düşüyor şimdilik. F. Almanya heyvti İSTANBUL (AA) Federal Alman yerel ve ulusal parlamento üyeleriyle, çeşitli belediyelerin meclis üyeleri, Berlin Yabancılar Bürosu yetkilileri ve gazetecilerden oluşan 23 kişilik heyet, çeşitli görüşmelerde bulunmak üzere İstanbuî'a geldi. Türkiye'de kalacaklan süre içinde siyasal ve kültürel ağırlıklı görüşmeler yürütecek olan F. Alman heyet üyeleri, busabah İstanbul Mimarlar Odası'nı ziyaret ederek lstanbul'un kentsel özellikleri konusunda bilgi aldılar. PABK'OTB. ( Antalya'ya 350 bin turist ANTALYA (AA) Antalya'ya yılın 9 aylık döneminde hava ve deniz yoluyla 350 bin yabancı turist geldi. Bölgeye hava ve deniz yoluyla gelen yabancı turist sayısında, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 40'a yakın artış görüldü. Bu artışta Batı Avrupa, Benelüks ve Iskandinav ülkelerinden düzenlenen yeni charter seferlerinin etkili olduğu bildirildi. Turizmciler, son yıllarda Isveç, Norveç, Danimarka gibi kuzey Avrupa ülkelerinin Akdeniz bölgesine daha çok turist göndermeye başladıklarını, bu yılki yabancı turist sayısında Federal Almanların yine ilk sırayı aldıklarmı bildirdiler. Avrupa gıdada standart damga ister İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) TSE Araştırma Planlama Koordinasyon Dairesi Başkanı Ançtan Töniik, AT'ye girme çabası içinde olan Türkiye için "gıda maddelerinde TSE damgası"nın yaygmlaştırılmasımn önemine değinerek, "Aksi halde, bir pazara bir seferlik gıda maddesi salıp kâr ve döviz sağladıktan sonra tekrar mal satamama gündeme gelir" dedi. Sayısı 18 bine ulaşan gıda sanayiinde ancak 60'ı TSE belgeli üretim yapıyor. Türkiye Esnaf ve Sanat kârlar Konfederasyonu ile Hacettepe Üniversitesi tarafuıdan düzenlenen "Gıda Mevzuatı" sempozyumunda, 36 yıllık gıda mevzuatının gerek tüketiciye, gerek esnafa getirdiği sıkıntılar tartışıldı, denetim karmaşasına dikkat çekildi. Park Otel in eski yıllannı gösteren bir kartpostal. Hayal şehırde hayal otelin hayalbahçesi Kentleşme doğal yaşamı öldürüyor İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Ekolojik ilişkilerin gözardı edildiği kentlerde doğal alanların giderek azalması sonucunda iklim ve toprak koşullannın değiştiği, bunun yanı sıra konut, sanayi ve taşıtlardan kaynaklanan zararlı maddelerle "vapay bir yaşama ortamı" oluşturulduğu bildirildi. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi öğıetim üyesi Doç.Dr. Ertan Eruz, kentlerin doğal ortamlar üzerindeki baskısının arttığını vurgulayarak, bu baskının gerek doğal alanlann yapılaria örtülmesi ve gerekse ortam kirlenmesinin zararlı etkilerine bağlı olarak ortaya çıktığını söyledi. Bu gelişmelerin, giderek yoğuııluk kazanan yapay bir yaşama ortamının oluşmasına yol açtığını belirten Doç. Eruz, "Oysa insan, soluduğu hava, içtigi su ve aldıgı hayvansal ve bitkisd besinlerie doğaj'a bağımlı bir varlıklır. Bu bakımdan diğer canlılar gibi doga ile dengeli bir etkileşim içinde olması gerekir" dedi. 1934'lerde Aram Hıdır Bey, Park Otel'i o ünlü kimliğine kavuşturur. An gibiçalışan Park Otel, istanbulburjuvazisinin mikrokozmosuna dönüşmektedirhızh. Lokantadatabldot 1 TL'dir. Birde üzerinde 10 TL gibi "inanılmaz"fiyatlaryazan mönüler vardır ki, onlar, istenmeyen müşterileri kaçırmak içindir... lıyan devirlerinin kapandığını duşünüyordu, İstanbuî'a "modern" bir otel gerekliydi. Pera Palas'ın sahibi Misbah Muhayyeş iyice bozmuştu moralini: "Sizjn konağınızın bulunduğu yer sapadır. orada otel motel olmaz, İstanbul'da Bevoğlu'ndan başka yerde hiçbir otel lutunamaz!" Yine de 193O'da Miramare adı altında açıbr Park Otel; konağın kâtipler dairesinin çatı katının tavanı üç metreye yükseltilmiş, yangın ycri bir açıkhava lokantasına dönüştürulmüş, Alman Sefareti tarafındaki taş binanın zemin katına mutfak yerleştirilmiş, her biri bir oda eninde dört kat "inşa" edilmıştir. Hıdır otelin yuzde 40'ına sahiptir. Park Otel artık "an gibi" çalışmakta, İstanbul "burjuvazi"sinin "mikrokozmos"una dönüşmektedir hızla. Lokantada "tabldot" 1 (yaayla "bir") Türk Lirası'dır, her gün "tedansan" (danslı çay) vardır ve Tiönude "sipariş üzerine hususi ve enfes yemekler izhar olunur" açıklaması bulunmaktadır. Bir de üzerinde 10 TL gibi "inanılmaz" bir fiyat yazan mönüler vardır ki, onlar özellikle yaptırılmış olup "istenmeyen" müşterilere gösterilmekte, kulhanbeyi tayfasını ve "bonmarse bebeği" denilen "hafif" kadınları anında kaçırmaktadır! Ataturk, Park Otel'de dans eder sonları tebessüm ederek anlatırlardı." Aynı Edward, sevdiği kadın için tngiltere tahtıru elinin tersiyle itmiş, Amerikalı dul bayan Simpson'la evlenerek (Kral 8. Edwaıd yerine) yalnızca "Bay Edward" olmayı tercih etmişti! Kimler yoktur ki Park Otel'de? Yahya Kemal buradadır, Aram Hıdır'ın konuğu, 19421958 yılları arasında (evet, tam 16 yıl) otelin 165 numaralı odasında kalacaktır. Adnan Menderes'in oda numarası 205'tir, kimi bakanları gibi yeni açılan Hilton'u denemeye hiç de meraklı değildir. Doğan Nadi sık sık uğrar bara, Pera Palas'ın Orient Bar'ını da pek sever, ama rakı Kentler yarışacak ANKARA (ANKA) Kültür ve Turizm Bakanlığı "Bizim Şehrimiz" adı altında, şehirlerin yanşacağı bir program düzenledi. Her yıl yapılacak olan yanşmada ilk üç dereceye giren şehirlere toplam 500 milyon lira ödül verilecek. Kültür yatırımları da öncelikle ' "Bizim Şehrimiz" programma katılan ve ilkelerine uygun hareket eden yörelere yapılacak ve kültür yatırımlarında diğerlerine göre öncelik tamnacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle